09 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURlYET 11 EYLÜL 1999 CUMARTESİ HABERLER Tekstil Sendikasrndan kınama • İstanbul Haber Servisi - Tekstil Işçıleri Sendikası'ndan yapılan yazıli açıklamada. Sosyal Güvenlik Yasası"nın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından onaylanması kınandı. •• Açıklamada, "'Tüm uyanlara. tüm haklı tepkilere ve karşı duruşlara rağmen depremin yol açtığı onulmaz acılar henüz dinmemişken. TBMM'nin bu değişiklikleri büyûk bir hızla apar topar kabul etmiş olması, kamu vicdaninı zedelemiştir. Tüm demokratik yollar ısrarla\e tambir kararlılıkla hayata geçirilecek, bu haksızlığa karşı. emekçiler ve emekçi örgütleri, kitlesel bir bütiinliik ıçinde gereken cevabı elberte vereceklerdir" denildi. Sanayi-i Nefîse Vakfı kuruldu • İstanbul Habcr Scrvisi - Eskı Güzel Sanatlar Akademısi ve bugünkü Mımar Sinan Üniversitesi Rektörlüğü'nce işlemleri taınamlanan Sanayi-i Nefise Vakfı kuruldu. Yetkiiiler. vakfın amacıntn, sosyal ve kültürel açılardan toplumun kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla, kültür ve bilim alanlannda çalışmalar ve araştirmalar yapmak, yaptırmak ve bu çaîışmalan destekleyip sonuçlannı yaymak olduğunu bildirdiler. Rehabilitasyon merkezi • İstanbul Haber Servisi - Metro AG ve bağh şirketler. deprem şokuyla sarsılan, ruh sağlığı bozulan çocuklar için tzmit'te bir Rehabilitasyon Merkezi kuruyor. Metro AG'den yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'deki resmi makamlarla anlaşmaya vanlarak toplam 500 bin marklık yatınmla kurulacak olan Rehabilitas>on Merkezı'nin ruhsal travma terapileriyle deprem yaralarının sarsılmasının ardından da hizmetlerini sürdüreceği belirtildi. Tank projesinde büyük adım • VYASHINGTON (AA)- Türkiye'nin tarihindeki en kapsamlı savunma projesi olarak nitelendirilen 1000 ana muharebe tankının ortak üretim programı ihalesinde, 10'uaşkın yabancı şirketten 5'inin finale kaldığı belirtildi. Amerikan savunma kaynaklanndan yapılan açıklamada. finale kalan ülke ve şirketler şöyle: ABD, General Dynamics şirketi, Fransa, G1AT şirketi, Almanya, Krauss- MafTei şirketi, Ukrayna, Ukrspetseksport şirketi, ttalya. hecoandOto Breda şirketi, finale kalan 5 yabancı şirketten ihaleyi kazanacak olanla tankı Türkiye'de ortak üretmek için de. ana yüklenici (pnme contractor) adayı 5 Türk firrnasının, FNSS, Otokar. ASMAŞ, BMC ve Roketsan olarak beürlendiği öğrenildi. Rusheyeti >• Gaziantep'te • GAZİAMEP(AA)- Rusya Federasyonu'nun Ankara Büyükelçisı Alexander Lebedev Gaziantep Ticaret Odası (GTO) ve Dış Ekonomik îlişkiler Kurulu'nun (DElK)işbirliğiilegeldiği Gaziantep'te, vali vekili Hasan Şenses'i ziyaret etti. Ziyarette konuşan Lebedev. Rusya'nın Türkive ileticari ilişkilerini geliştirmek amacıyla bu geziyi düzenledıklenni belirtti. öss sahtekârlapı • MERSİN(AA)-1 Mersın Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, başkalannın yerine smava girecek kişi temin ederek sınav kazandırmayı vaat eden Faruk Yazar ve Engin Avukaslan'ın gözaltma alındığı belirtildi. Açıklamada, bu kişilerin sınav kazandırmak için anlaştıklan 5 kişinin de tespit edilmesine çahşüdığı bildirildi. Körfezde 'köprü' riske girdi, Ford-Otosan'ın temeli çöktü, 'serbest şehir' gerilimde 6 Dev projeler' de sarsddıOKTAYEKtNCt Körfez depremi Türkiye'nin en 'gelişıniş' bölgesini yerle bir eder- ken, Kuzey Anadolu FayTnın (KAF) varlığını ve riskini dikkate almayan böylesi bir 'plansız' ve 'denetimsiz' büyümenin de 'geüş- me' olup olmadığının yeniden 'sorgulanmasuıa' yol açtı. Büyük sarsmtının 200 km'lik bir kuşakta enkaz yığınlan yarat- tığı 17 Ağustos 1999'danbuyana süren değerlendirmelerde. tartış- malara katılan hemen herkes, bu riskli bölgeyi ülkenin en yoğun 'yerleşme ve sanayi havzasT hali- ne getiren dev yatınmlardaki yer seçimlerinin 'febkete de davetiye çıkardığı' konusunda fikir birliği içinde. O kadar ki bugüne dek 'bürok- rasi gtziiligi' içinde açığa pek çık- mayan ve aynı yatınmlarla ilgıli 'olumsuz gprüşleri' içeren birçok bılımsel rapor da yine deprem son- rası medyadaki açık programlarda 'topiumunbilgisine' sunuluyor. Bu raporlar artık tarihe geçmiş olsa bile, bundan böyle benzer görüş- lerin hıç değilse 'yeni yaünm pro- jeterinde' dikkate alınması gerek- tiğı yönünde yine de tarihsel önemde bir işlev yüklenıyorlar... 'YenT projelerin durumu Peki, depremle birlikte sadece mevcut yatınmlann değil, henüz proje halinde olan 'yeni* yatınm- lann da yeniden tartışılmasını zo- runlu kılan bu 'değeriendirme dö- neminde' acaba öncelıkle ırdelen- mesi gereken 'girisimler' hangile- ridır? Gerekbölgeye getırecekleri ila- ve yerleşme ve sanayi yoğunluk- lan açısından, gerekse yine KAF ile olan jeolojik ilişkileri ve buna bağh 'yeniyapüaşmapotansiyeüe- ri* bakımmdan bu sorunun yanıt listesi arasında öne çıkan en önemli proje, hiç kuşkusuz 'İpek- yohı VadisiSerbest Şehir Projesi'- Yine hem yer seçimı. hem de çevresel etkileri ve KAF üzerinde taşıyacağı riskler bakımından ay- nı Hstenin diğer bir büyük yatın- mı ise 'İzmitJCörfezi karayolu ge- çjşi',projeşi. , . Bu listeye, 'inşaaüna başlan- mış' olan, ancak kurulduğu arazi aynı 'depremkuşağı' içinde kaldı- ğı için doğru bir yer seçiminin ya- pılıp yapılmadığı konusunda kay- gıların bulunduğu Gölcük'teki 'Ford-Otosan 1 fabrikası ıle 'Pen- dik-Kurtköy Havaalanı' da eklen- diğınde. yaşanan felaketten alın- ması gereken 'dersin' ekonomik açıdan da ne denli büyük olduğu ortaya çıkıyor... Şimdı bu yeni projelerin 'konu- muna' ve KAF'la belırlenen dep- rem havzasıyla olan ilişkilerine kı- saca bir göz atalım: 'Serbest şehir' projesi Yer seçimi. (belli bir bölge plan- lamasına bağh olmadan) yatınm- cı grup 'EGS Hokling' tarafından belirlenerek hükümete teklif edi- len 'İpekyoiu Vadisi Serbest Şehir Projesi', 55. hükümet döneminde Bakanlar Kurulu'nun 9 Aralık 1998 tarih ve 98/12125 sayılı ka- ranyla da uygun görüldü. Dönemin Başbakam Mesut Yıl- maz tarafından "Türkiye'nin GAP'tan sonra ikinci bü\ük kal- kınma projesi" şeklinde tanıtıla- rak hükümet desteğine kavuşan proje, 'Kocaelive Sakarya' il sınrr- lan içinde ve Karadeniz'le kıyı ilişkisi kurulacak biçimde yakla- şık '100 km2'lik' alanda ticaret ve sanayi ağırlıklı büyük bir 'serbest bölge' kurulmasını hedefliyor. Kuzey Anadolu Fay'ına "komşu" yeni dev projelerT^Veprem I Inedeniyle J - - / sadece mevcut tesisleri ve hasarlı binalan değil, henüz proje halindeki ve inşaaüna yeni başlanan dev yatınmlan da yeniden irdelemek gerekiyor. Örneğin Sakarya- serbest şehir, Gölcük-Ford/ Otosan, Karaburun-lnceburun Körfez Köprüsü, Kurtköy Havaalanı... Yer seçimleri Kuzey Anadolu Fay'ı gözetümeden belirlenen projeler arasında yer alıyor... • Fay hatlan J^lpekyolu vadısi-Serbest ş«hır (2) Marmara-karadefnz "Sapanca Kanalı" projesi 3 ) Göteük-Ford/Otosan fabnkası ( 4 ) Korfez-karayolu köpnjsû ^5y Kurtköy Havaalanı YaUnmcı firmanın 'şehir' ola- rak tanımlamasına gerekçe oluştu- ran 'yapdaşma kararian' ıse yine aynı firmanın hazırladığı proje ra- poru ve tanıtım broşürlennde: "BötgedeHong-KongyadaDubai gibi uluslararası finans ve ticaret merkezi yaraülacak" şeklinde özetleniyor... Resmi Gazete'de Bakanlar Ku- rulukaran ekindeki 'haritaya' gö- re Sakarya Nehri ile Kefken ara- smda 30 km. lik bir kıyı şeridini bir tür 'kotoni kenti' şeklinde kul- lanmayı planlayan proje alanı için- de geniş 'orman ve tanm arazüe- riyle' birlikte çok sayıda 'köy' ve 'mahaUe' ölçeğinde yerleşmeler sılan yatınm dosyalan arasında yer alıyor. Aslında. Osmanhdöne- minde de birkaç kez tasarlandığı bilinen, ancak hep bir ütopya ola- rak kalan bu projeye göre de "!z- mit Körferinin bir kanaüa Sapan- caGölü'ne bağlanmasu oradan da Sakarya Nehri kuUanılarak Kara- deniz'e ulaşılmasT tasarlanıyor. Sakarya Valiliği'nin 1998 yılı sonlannda basına da açıklayarak "Tarihsel düşü gerçekteştireceğiz'' şeklinde savunduğu bu 'su yolu ulaşım projesi' de neredeyse tü- müyle 'KAF üzerinde' ve jeolojik etki alanmda kalıyor. Bölgedeki yogun sanayi ve yerleşme yükünü daha da arttırması bakımından. geçen yıl temeli atılmayan proje- nin, 17 Agustos 1999 depremin- den sonra yeniden gözden geçiri- lerek köprü ya da tüpgeçit seçe- neklerinin bir kez daha ırdelenme- si kaçınılmaz görünüyor. Çünkü, asma köprüyü öngören projedeki hem karaya, hem de de- nız dibıne oturması tasarlanan ta- şıyıcı ayaklann KAF üzerinde ol- dugu kesin ve son deprem bu ke- simde de ciddi zemin deformas- yonlan yaratmış durumda.. Depremden en çok zarar gören ve özellikle 'kıyı kuşağırjda' bü- >ük tahribatın olduğu Gölcük'te- ki SEKAya ait fidanlık alanda' geçen yıl yapımına başlanan Ford- alanma dönüşmesine 'devlet ve hükümetdesteğiııi' sımgelemış ol- dular... Şimdı. 17 Ağustos 1999'daki sarsıntıyla. yaklaşık 8 aydır süren temel ınşaatı büyük hasar gören ve kıyı arazısinde meydana gelen 'çökme' nedeniyle inşaatm deva- mına 'mevcutprojeyie' olanakkal- mayan yatırunın imar planında, denize doğru uzanan büyük bir 'şi- lep iskelesi' de bulunuyor. Fabrika inşaatı nedeniyle kesilen kavakla- nn yerindeki dev 'temel enkazı' ise artık bu kıyıda aynı projenin kolay yapılamayacağı izlenimini veriyor... Kurtköy Havaalanı Istanbul'un Anadolu Yaka- sı'nda hizmet verecek ikinci bü- yük havaalanı gereksinmesinı kar- şılamak üzere Kurtköy'de önceki yıl yapımına başlanan uluslarara- sı havaalanı inşaatı da KAF güzer- gâhmdakı 'depremle sarsılan ku- şakta' kalan bir büyük yatınm ola- rak 'projesi incelemeye alınması gereken' tesisler arasında... Yer seçimi'tstanbul NânmPla- m'na da aykın olarak' belirlenen ve ihale sürecindeki 'şaibeter' ne- deniyle ANAP liden Mesut Yıl- maz hakkında spekülasyonlara konu olan proje, sadece kendi var- hğıyla değil, 'bölgeye çekeceği ye- ni yoğunluklar' nedeniyle de eleş- tirilere uğramıştı. lnşaat alanının 'deprem risld' pek gündeme gel- meden, daha çok kuzey komşusu Göfcök merkezfi 7,4 şiddetindekı deprem Körfez'deki Tüpraş rafinerisinde yangtna neden olmuş ve bölge büyük bir faciadan ucuz kurtulmuştu de var. EGS Holding'ın bu bölge- de yaratmak istediği 'yatınm ara- zikrinde 1 ise yine aynı tanıtım bro- şürlerine göre: 'otomobil fabrika- lanndan yüksek teknoloji (high- tech)jaünmlanna. beyaz es>n üre- timinden mobiha ve büro malze- meleri sanayüne kadar' her türlü tesise olanak sağlanacak... Böylece. depremle birlikte sor- gulanan 'yoğunlukyükknroesine' yeni ve çok daha yüksek düzeyde 'katlada' bulunulacak... 'Sakarya Kanab' projesi Serbest şehir gırişimıne koşut olarak. yine aynı dönemde bu kez Sakarya Valüigitarafından günde- me getirilen ve 'İpekyoiu Vadisi ile tzmit Körfezi'ni tek bir ticaret ve ekonomi havzasT haline dönüştür- meyi hedefleyen 'Sakarya Kana- lıProjesi' de depremle birlikte sar- şimdi depremle ortaya çıkan 'yan- hş imar politikalanna" da en son örnek proje olarak Valiliğin arşi- vinde bekliyor... Ihalesi büyük tartışmalara yol açan ve yapımcı adaylanndan AM HaydarVeziroğluile55 hüküme- tin Bayındırlık Bakanı Yasar Top- çu arastndaki karşılıkh suçlamalar nedeniyle uzun süre gündemden düşmeyen IzmitKörfez Geçişi pro- jesi. KAF'm en çok etkilediği böl- gelerden Karabunın-Düburnu arasında planlandı. ihaleyi kazanan ENKA- ASTC grubunun 3 km. uzunluğunda 'as- ma karayolu köprüsü' şeklinde önerdiği, Veziroğlu grubunun ise 'tüpgeçit' seçeneğini de teklif et- tiği dev proje, TEM ile Orhanga- n arasuıdaki oto- yol bağlanhlan- nı da içeriyordu. Dava konusu olması nedeniyle Otosan fabrikası, özellikle 'yerse- çimindeki duyarsıziık' nedeniyle duyarlı çevTelerde geniş tepkilere neden olmuştu. TMMOB'nin dü- zenlediği protesto eylemlennde de 'Körfez kryısındaki tek betonlaş- mamış yeşil alan' olan SEKA fi- danhğınmhükümetçe bu yatınma verilmesıne karşı çıkılmıştı. Cumhurbaşkanı Demirel'in de kamuoyundaki tartışmalara katı- larak; "Böylesi büyük yaünmlara gerekirse Çankava'nın bahçesini de veririm" sözüyle destek oldu- ğu, Koç-Ford ortaklığına ait dev otomotıv fabrikası projesi, 'yöre bekdiyesince onaylanan imar pla- nıyla' ruhsat alarâk, 'jeolojik etüt yapılmadao' inşa edilmcye baş- landı. Temel atma törenine de De- mirel ve dönemin Başbakam Me- sut Yılmaz birlikte katılarak, 1600 dönümlük kıyı arazisinin fabrika konumundaki 'içmesuyu havTala- ruıı olumsuz etkikyeceği' gerek- çesiyle eleştiri konusu yapılan proje, şimdi de KAF'la olanjeolo- jik ilişkisiyle yeniden tartışma ya- ratacağa benziyor... Son deprem- le birlikte 'projeleride sarsılan' iş- te bu yeni dev yatınmlann diğer bir ortaközellikleri ise tümünün y- er seçim kararlan ahnırken bir 'bölge plaruna' bağh olarak hare- ket edılmemiş olması... Eğer, bilim ve uzmanhk çevTe- lerinın yıllardır ısrarla dile getir- dikleri ve bu tür yatınmlar için 'ol- mazsa ohnaz koşul' olarak savun- duklan Marmara Bölge Planı hü- kümetler ve DPT tarafından ya- pılsaydı, aynı plan KAF'ı da içe- receğinden, söz konusu yatınmlar böylesi bir 'deprem darbesini" de yemeyecekleri yerlerde gerçekle- şebilecekti... SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un konuşmasıyla, devlet-din arasındaki ilişki yeniden gündemimize otur- du. Açıkçası, bu konu, ülke- mizin geleceğine ilişkin tar- tışmanin ana eksenlerinden birisini oluşturuyor. Siyasi Is- lamcılann, temel hedefi, dev- leti din esaslanna göre yönet- mek. Laikliği savunanlar da işte bundan büyük bir endişe du- yuyorlar. Din esaslanna göre yapılacak yönetimin, insan- lann yaşamını zindana çevi- receğini saptıyorlar. Laikliği savunanlar, bu en- dişeyi duymakta sonuna ka- dar haklılar. Çünkü yaşanmış deneyler, din esasına göre bir ülkenin yönetilmesinin, ağtr bir baskı anlamına geldiğini kanıtlıyor. Suudi Arabis- tan'dan Iran'a, Libya'dan Ku- veyt'e kadar bazı Islam ülke- lerindeki uygulamalar, en ağır diktatörlüklere rahmet oku- tacak düzeyde. Türkiye'deki siyasi Islam- cılar da, din esasına göre yö- Devletin Dinle îlişkisi netildiğini söyleyen bu ülke- lere sempati duyduklarını saklamadılar. Yaşanmış RE- FAHYOL hükümeti dönemin- de de, laik çoğunluğu korku- tacak, öfkelendirecek uygu- lamalarla bu endişeyi tırman- dıncı bir rol oynadılar. Refah Partisi'nin bir önceki seçim- lerde birinci parti olacak ka- dar güçlenmesi, laiklik yanlı- sı büyük çoğunluk açısından haklı kaygılar yarattı. İşte bu kaygılar, din-devlet ilişkisini yeniden tartışma gündeminin ön sıralanna yer- leştirdi. 1950'lerden bu yana dine yatkın sağcı iktidartar ta- rafından yönetilen Türkiye'de her zaman belli çevrelerde bir "şeriat" endişesi vardı. An- cak Refah Partisi'nin yüzde 20'lere ulaşan oy potansiye- li, kaygıları daha da arttırdı. • • • Siyasi Islamcı akımın güç- lenmesi, yalnızca siyasi bir sonuç doğurmadı. Islamcılar, önemli bir ekonomik güce de ulaştılar. özellikle Anado- lu'da, belli merkezlerde geli- şen sanayi ve ticaret burjuva- zisi, Islamcı siyasi akımın ekonomik alandaki yaygınlı- ğını da arttırdı. Siyasi Islamcılık, geçmişte içine kapalı toplumlarda yay- gınken, ticaret ve sanayinin gelişmesiyle küçük esnafa dayalı bir akım olmaktan çık- tı ve yeni bir ekonomik taba- nayayıldı. Bu gelişme, önemli kent- lerin yerel yönetimlerinin ka- zanılmasıyla daha da yaygın- lık kazandı. Siyasi ve ekono- mik alanda büyüyen her akım gibi Islamcılık da, kendi dı- şındaki güçlerin tepkisine ne- den oldu. Artık her alanda, la- ikliğin savunuculanyla Islam- cılar bir iktidar kavgasının içi- ne girdiler. • • • 28 Şubat; laiklik yanlısı güçlerin, siyasi Islamın büyü- mesine karşı yürüttükleri bir iktidar kavgasını kendi lehle- rine çevirdikleri bir sürecin başlangıcıydı. Laiklik yanlıla- n, 28 Şubat'ta inisiyatifi ele geçirdiler, Islamcılann yükse- lişini durdurdular. Devlet, la- iklik yanlılannın istediği doğ- rultuda çalışmaya başladı. Ancak her iktidar kavga- sında olduğu gibi, üstünlüğü ele geçirenler, bu kez sonu- na kadar gitmeye ve Islamcı- lan tamamen susturmaya yö- neldiler. Böyle bir şeyi yapabilmek için "otoriter" yöntemler ge- rekiyordu. Çünkü sonuçta karşılarında yüzde 15 civa- rında oy alan ve önemli yerel yönetimleri elinde bulundu- ran meşru bir siyasi güç var- dı. Laiklik yanlısı güçler ara- sında askerlerin de butunma- sı sürecin otoriter yönde zor- lanmasını beraberinde getiri- yor. İşte bu zorlama, laikliği savunan güçler içinde görüş aynlıklanna neden oldu; laik- liği savunan güçlerin bir ke- simi, demokrasiyi tamamen askıya alan bir tavnn laikliği de başarısızlığa uğratacağı inancını belirtince tartışma büyüdü. • • • Laikliği, demokrasiyle bir- leştirerek yürütmek gereği, geleneksel devletçi kesimler- detepki gördü. Böyle birzor- lamanın şeriatçıların işineya- rayacağı söylendi. Demokra- siye fazla vurgu yapmanın Türkiye'yi din devleti haline getirmek isteyenlerin değir- menine su taşıdığı inancı yaygınlaştı. Gerçekten, devlet-din ara- sındaki ilişki nasıl yürütüle- cek? Cumhuriyetin kuruluş yıllarında zorunlu olan radi- kalizmi bugün sürdürmek mümkün mü? Otoriter yöntemier, iç de- mokratik gelişmemizi olum- suz yönde etkilemiyor mu? Bu ise, gericiliği kışkırtmıyor mu? CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Can Yücel'e Gecikmiş BipAğıt Ölümünün ertesi günü "Hürriyet" kültür sayfa- sının soruşturmasına verdiğim yanıt yayımlanma- dı ya da ben göremedim. Sonra araya deprem gir- di, "gündem" değişti... Böylece, neredeyse bir ay geçiverdi... Sözünü ettiğim yanıt şöyleydi: "Can abi ölmüş... Ne söylenebilir? Şimdi böyle düşün- celere daldığımı görse eliyle omuzuma vurarak o davudi sesiyle 'Boşverölümü mölümü' derdi; 'ha- di, bi tek daha atalım...' Can abi benim için (6O'lı yıllann başında onu ilk kez gördüğüm) Marma- ris'tir, Datça'dır, Akdeniz için yazılmış en güzel şi- iıierdir, Kuzguncuk'taki sahil kahvesidir, Gülerab- ladır,Türkçe konuşan Shakespeare'dir... Onu hep özleyeceğiz..." • • • -: - •-•'' '- Herkesin kendince bir Can Yücel'i olması do- ğal. Çünkü bir başkasında ya da bir başka şeyde gördüğümüz, kendimtzden başkası değildir. Ken- dimiz neysek, ne kadarsak, karşımızdakinde gö- rebildiğimiz de odur. Benim de kendimce bir Can Yücel'im var. Bu önce, yine o unutulmaz altmışlı yıllann Ankarası'nda, "Dost" dergisinin sayfala- nnda, en çok yirmi yaşında bir delikanlı olarak okuduğum küçük bir şiirdir: "Uzun sulardan tiren- ler kalkıyor I Islak bir istasyona iniyorum akşam- lan I Adım başında bir gaz'te ölüsü I Bozuk bir şemsiye gibi kapanıyor gün I Ve bir kapı açtlıyor I Senin iki kanatlı kapın I Ne benim yalanlanm ne debu haftalarca yağmur I Kimseteryıkayamaz el- lerinin beyazJığını." İçinde haftalarca yağan bir yağmur ve ellerinin beyazlığını o yağmurun bile yı- kayamayacağı bir sevgilinin bulunduğu bu kısa- cık şiir, Can Yücel şiiri için ne kadar "tıpıfctir bil- miyorum; ama benim duygularımla örtüştüğü, önümde dünyaaçmış şiirierden biri olduğu kesin... • • • Bu kez tam yirmi yaşında, sırtımda bir çanta, Ege yollarını otostopla teperek Marmaris'e indi- ğimde, Sabahattin Eyüboğlu'nun Marmaris'te olduğunu, kimden öğrendim, evini nasıl bulup kendimi kim olarak tanıttım, anımsamryorum... Fa- kat çok iyi anımsadığım, Eyüboğlu'nun beni, ge- niş, üstü açık bir terasta karşıladığı, yanında da, o sırada demek ki otuz altı yaşındaki Can Yücei'in bulunduğuydu... Ikisini de ilk kez görüyordum... Beni gösterişsiz, fakat sıcak bir ilgiyle karşıladık-; lannı, bir deniz manzarasına ya da bir koruluğa açı-i lan o terasta, o ışıklı Ege ikındisinde, sohbetleri-' nin konusunun Shakespeare olduğunu da çok iyi anımsıyorum... Yıllar sonra Can Yücel, inantlmaz partaklıktaki belleğinden o buluşmamızı bulup çı- karmış, gözlerindeki çocuksu pınltının eşliğinde, tadına doyulmaz Türkçesiyle şöyle demişti: "O. gün gelip Marmaris'te bizi bulduğunda sana bir kötülüğümüz oldu mu?" * % Duygululuk (buna sevecenlik de diyebiliriz) ve mizah (buna yergi de diyebiliriz), bir arada bulun- malanna pek alışık olunmayan bu iki özellik, Can Yücel'in şiirinde (ve sanıyorum ki kişiliğinde de) bir aradadır... Bu iki özelliğin birlikteliğini, denebilir ki tüm şiirlerinde görebiliriz... Bu ender mizaç, dile dönüşürken, sözcükler ve tonlamalar, Can Yü- cel'ce diye adlandırabileceğimiz benzersiz, kişisel bir dil oluşturur... Can YücePi sadece yergi şiirle- riyletanıyıpsevmek, Nâzım Hikmet'i "Makinalaş- mak istiyorum "a indirgemek kadar daraltıcı ve sığ biryaklaşım olur... Onun en keskin bildirili, en yer- gici şiirlerinde bile (gizlenilmek istenen bir gözya- şı gibi, mizahla, yergiyle örtülmüş de olsa), duy- gululuk, lirizm, alttan alta akmaktadır... Türkü ya- pıldığı için çok bilinen "Sardunyaya Ağıt" böyle bir şiirdir. Daha az bilinen "Andersen'in Masallan" da: "Masal dediğin böyle havada olur I Kış kıyamet dizboyu kar I Üstelik yılbaşı /.../Bir taksi çekmiş- • ler kenara I Işık mışık hak getire I Işin iş dedim ma- salcı başı I... I Ossaat çaktım ilk kibriti I Elimde tannsal bir ışık belirdi I Uzatmayalım tıraşı I... I Ne Nuryüzlü ana ne Noel ağacı I Suratından dü- şen bin parça I Içerde bir Amerikan onbaşı I... I Andersen'in Kibritçi Kızı kucağında I Belli derdi yok soğuktan yana I Açılmış kıçı başı I... I İkinci kibrit mi allah etmesin I Çocuk muyum Andersen miyim ben I Acele kırdım ordan kirişi I... I Yeni yılın kutlu olsun ibrikçi başı..." • • • Can Yücel'le son kez, sanıyorum ki en çok iki yıl önce, sabahın erken bir saatinde Kuzgun- cuk'taki kahvede buluştuk. Tek başına oturduğu masada, okumakta olduğu gazetelerden bir ma- ket bıçağıyla bir şeyler kesiyor, biryandan da (suy- la epeyce yumuşatılmış) viskisinden yudumlar alı- yordu... Kafası her zamanki gibi siyasetin, edebi- yatın sorunlanyla, her iki alanın en güncel konula- nyla tıkabasaydı... Sözleri her zamanki gibi alabil- diğine keskin, bakışları ise yine her zamanki gibi (bu keskinlikle tam bir karşrtlık içinde) sevecenlik ve sevgi doluydu... Ağzının içinde dilinin hareket- leri epeyce güçleşmiş, ses telierindeki yorgunluk iyice belirginleşmiş ve bazı sözcüklerini anlamak büsbütün olanaksız olmuşsa da, onun her zaman- ki gibi zekâ ve duygu yüklü şeyler düşünüp söy- lediğini biliyordunuz... Can Yücel büyük şiirin esi- nini duymuş ve anadilimizin ölümsüz şiirlerine ye- ni şiirier katabilmiş bir şair olarak bu dünyadan göçtü... Benzersiz, seçkin kişiliği ve birçok şiiri, her türlü yüzeysel değerlendirmenin; derinliksiz, dar çerçeveli, güncelliğin gündemleriyle sınırlı yakış- tımna ve övgülerin üstünde kalacak... (Okurlanm- dan, yazımın başlığındaki "ağıt" sözcüğünü, °se- lam" olarak da okumalannı diliyorum.) Düzeltme ve özür Geçen haftaki yazımda, ga- zetemizin taşra baskısında bazı satıriar eksik di- zildi. Doğrusu şöyledir: "Beyinleri kireç, yürekleri nasır bağlamış bu tutucu kişiler (ve çevreler), ya- şadığımız büyük yıkımdan ders çıkanp değişmek şöyle dursun, aralarında binlerce bebeğin, ço- cuğun bulunduğu yıkım kurbanlanna acımasızca dil uzatmak alçaklığından da geri kalmadılar." TÜRK SÎLAHLI KUVVETLERİNt GÜÇLENDİRME VAKFI MADDİ \ l MANEVİKATK1LAR1TSDAN DOLAY1 YtfCE TİRK MtLLETtNE ŞÜKRAN W SAYGILARINI SUÎSAR VAKFTS BANKA BAĞIŞ HESAP NUMARALAR1 HOLLA.NDA FLORL\t T. C. Zıraat Bankası Yenişehır/Ankara Şubesı 471W no'lu hesap AMERİKAN DOLAR1 T. C. Ziraat Bankası Yenişeta Ankara Şubesı MSH no'lu hesap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle