Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 EYLÜL 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Mustafa Balbay geçen gün "beyninin
üşüşen binlerce soruyla dolu, yüreğinin de
karmaşık duygularla yüklü" olduğunu
söyleyen Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un
bu yoğunluk ıçinde "rahat bırakılması"n\
önermişti.
Çok doğru... Çünkü, Sayın Sami Selçuk'un
beynine ve yüreğine üşüşmüş karmaşıklık
bir değil, on değil...
Sami Selçuk, 1997 yılında Hasan Celal
Güzel grubunun çıkardığı "Türkiye Günlüğü"
dergisinde yayımlanan makalesınde şöyle
diyor:
"Türk anayasasına göre, mahkemeler halk
adına karar verirler. Otuz beş yıllıkyargıç
olarak ne halk adına karar verdim, ne de
böyle karar veren bir mahkemede
bulundum. Çünkü beni halk seçmedi,
maaşımı da halk vermedi. Devlet atadı,
devlet maaşımı verdi. Ben de halkı
düşünerek değil, her zaman yasaları , r , ^
gözeterekkarar verdim." "',
Sözlerinin üzerinden iki yıl geçiyor,
Karmakarışık"özgühükçü" Sami Selçuk, yakındığı,
eleştirdiği bir kurumsal yapının en tepe
noktasına, Yargıtay Başkanlığı'na "kendi
isteği" ile aday oluyor. Sami Selçuk, hem
ağlanm hem giderim örneği, devletten daha
fazla maaş almayı, devletin kırmızı plakalı
arabasına bınmeyi seçiyor. Yani Sami
Selçuk, eleştirdiği kurumsal yapıya hem
kanşıyor, hem karışmıyor.
Sami Selçuk, laik devlette, devlet aygıtının
dinlere eşit uzaklıkta olacağını, din okulları
açamayacağını, ancak dinsel toplulukların
din okulları açmasını önleyemeyeceğini
söylüyor. Selçuk, önce özgürlükçülüğün
doruklarına çıkıyor, sonra devletçi
oluveriyor. Diyor ki, "Din dersleri beyin
yıkayıcı olmamalı, din okullannı devlet
denetlemeli" filan. Yani Sami Selçuk'a göre,
devlet hem din alanına karışacak, hem
karışmayacak. Özgürlükçü, "az devlet, çok
hukuk"çu Sami Selçuk, din okullarının
devlet tarafından denetlenmesi sırasında
çıkacak uyuşmazlıkları da düşünüyor
sağolsun: "Bu konuda uyuşmazlık çıkarsa
sonınu bağımsız yargı çözecektir."
Ama aynı Sami Selçuk, türban davasının
Anayasa Mahkemesi'nde görülmesi ile ilgili
olarak 1991 yılında şu savı dile getiriyor:
"Dinsel giysilerın bölünme ve zortama
tehlikesi yaratacaklan iddiası, yargı organını
değil yasama organını ilgilendirir."
Buyur, çık işin içinden şimdi! Din okullarının
devletçe denetlenmesi sırasında bağımsız
yargı organı devreye girecek. Eğer konu
dinsel giysiler ise bağımsız yargı organı
devre dışı kalacak. Yani Sami Selçuk'a
göre, yargı din alanına bazen karışacak,
bazen karışmayacak...
Görüldüğü üzere Sami Selçuk, baştan aşağı
karıştınyor.
Balbay haklı. Sayın başkanı beynine üşüşen
sorular ve yüreğine oturan karmaşıklıkla baş
başa bırakmak en iyisi.
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel, "sosyai devlet" ilkesine
son darbeyi vuran "sosyal
güvenlik reformu"nu onayladı.
Bundan sonra ne olacak?
Türk Harb-lş Sendikası
Başkanlık Danışmanı Dr. Kemal
Öke, bu sorunun yanıtını şöyle
özetledi: "20 yaşında işe girmiş
bir işçiysem, 40 sene sonra 60
yaşında emekli olacaksam, o
günkü ölçülere göre 100 milyon
lira maaş alacaksarp, hastaneye
gittiğimde sağlık hizmetinden
yararlanamayacaksam, benim
sosyal güvenlik sisteminden bir
beklentim olamazki. Niye
sigortalı olayım? Üstelik benden
Şili Modeline Onay
kesilen yüzde 15, işverenden
kesilen yüzde 20 olmak üzere
toplam yüzde 35'lik bir reel ücret
kaybı da söz konusu olacaksa,
benim sosyal sigorta sistemine
girmemin bir mantığı yok... Peki
bu durumda bana fayda
getirecek yöntem ne olabilir?
Herhangi bir özel sigorta
şirketine giderim, işveren ile
anlaşırım, dehm ki 'SSK'ye filan
gerek yok, sen primlerimi
maaşıma yansıt.
1
O özel sigorta
şirketiyle 15 yıl sonra emekli
olacak şekilde bir anlaşma
imzalanm. Rakamı kendim
belirlerim. Dolar cinsinden
primimi yatırdığım sûrece -eğer
ekonomik gücüm yeterse tabii-
kaç lira emekli maaşı alacağımı
da bilirim. Dolayısıyla böyle bir
sistem çalışanlar açısından
rasyonel, işverenler açısından
kayıt dışında kalmayı temin
açısından -çünkü işveren SSK
primi ödedi mi, işçinin vergisini
de vermek zorunda kalacak- son
derece rasyonel. Özel sigorta
kurumlan açısından da rasyonel.
llk aşamada, bu tablonun
yarattığı durum bir tek SSK
açısından rasyonel değil.
Dolayısıyla refoırn, kamuya ait
sosyal güvenlik sistemini
çökertici bir operasyondur. Kısa
vadede olmasa da, orta vadede
SSK çok ciddi açıkiar vermeye
başlayacak ve 'Işte
görüyorsunuz, bütçenin
üzerinde kaldırılamaz bir yük var.
Artık özel sosyal güvenlik
kurumlarını devreye sokmaktan
başka çare yoktur' denecek."
Kemal Öke, sözünü şöyle
sonlandırdı:
"Sofraya sunulan Şili modelidir.
Isterye, isteryeme...
Yannlanmıza yazık oldu."
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU
Az Sonra!
• 12 Eylül'ün yıldönümünde
Kenan Evren'den Yargıtay
Başkanı Sami Selçuk'a yanıt:
"82 Anayasası'nın zorla ka-
bul ettirildiği yalandır! örne-
ğin kimse beni 'evet' oyu ver-
meye zohamadı, en küçük bir
baskı olmadı, tamampr) kendi
/steğVmte ve irademje anaya-
saya Tabul oyu verdim!" Az
Sonra!
• Şok bakan kım? "Yunanis-
tan'ı kınıyoruz! Rakıyı aldılar,
döneri, musakkayı aldılar, Ha-
civat'la Karagöz'ü bile aldılar.
Fakat ulusal değerimiz haline
gelen ve tüm dünyanın bizle il-
gilenmesini sağlayan depremi
kendilerine mal etmelenne ızin
vetmeyeceğiz" diyen mılliyet-
çi bakan ortaya çıkacak mı? Az
sonra!
• Susurluk Çetesi örgütleni-
yor! Çete mensuplan. AKUT'a
özenerek MAKUT'u kurdular!
MAKUT'a adının baş harfini
veren çete mensubu M. A.'nın
yakın çevresine "AKUT bize
ilham verdi. Biz de örgütlene-
cek ve işi daha sıkı tutacağız.
Nerede bir çete zor durumda
kalırsa, hemen orada olaca-
ğız, anında toparlanıp ele ge-
çirilen çete üyelerinikurtarmak
için harekete geçeceğiz, gere-
kirse ötmemesi amacıyla sus-
turacağız" dediğı oğrenildi! Az
sonra!
• Bedelli askerlik konusun-
datartışmalar bitmiyor! Bir ke-
sim "Oldu olacak, daha fazla
para verip 'Bedelli gazi' sayıl-
sınlar, madalya taksınlar" şek-
linde ggrüş bildirirken, karşıt
görüşte olanlar, "Bu yaşa ka-
dar binbir dertle uğraştık,' be-
delli sivillik' yaptık, askerde ko-
laylık sağlanması hakkımızdır"
diye konuştular! Az sonra!
• Fay hattı sonunda konuş-
tu! Canlı yayında Reha Muh-
tar'ın konuğu olan fay hattı,
şunları söyledi: "Olanlar için
üzgünüm! Kınlmam doğamın
gereğidir. Ben aslında yine de
direnir, kınlmazdım, ama bak-
tım ki bu ülkede bunca şey
oluyor, halkın tepkisiyok, bel-
ki bir faydam olur diye duşün-
düm. Buncazam, zulüm, ışken-
ce, çete, sefalet, yoksulluk, sö-
mürü vardı ve ülkezaten dep-
rem sonrası gibıydi. Ban halk
biraz sılkinip toparfar diye kı-
nldtm. Ama görüyorum ki dep-
remi 'Allah'ın ıkazı' olarak ni-
teleyenleraz değil! Size yapa-
cakbirşeyimyok. 'Yapaygün-
dem, yapay gündem' diyor-
dunuz, ben gündemi doğal
yaptım. Artık gerisi size kal-
mış!" Az sonra!
• Şair-müteahhit Veli Gö-
çer cezaevinde ne yapıyor?
Göçer'in dev eseri "ÇürükSi-
te Destanı" için hazırlıklara
başladığı doğru mu? Göçer,
çaldığı malzemelerden birkıs-
mını valizınde mi taşıyor? Az
sonra!
•;• .. ,. .. İLAN • " •' • = '
T.C.
BAKIRKÖY 4. AŞLÎYE HUKUK
.'•-,,. HÂKİMLİĞİ'NDEN
•'• •' DosyaNo: 1998/817
Davacılar: Mehmet Metin, tbrahim Metin, îhsan Değirmen-
ci
Vekili: Av. Nihat Öztürkcan
Davalılar: Hamdiye Çırıar, Ist. Güngören Çeliktürk Cad.
Ayvacık Çıkmazı No: 2 Kat: 4
Hatice Çetin, Ist. Güngören Çeliktürk Cad. Ayvacık Çıkma-
zı No: 2 Kat: 2
Dava: Müdahalenin Men'i
Davacılar vekili tarafından davalılar Hamdiye Çınar ve Ha-
tice Çetin aleyhine mahkememize açılan müdahalenin men'i
davasında:
Müvekkillerinden Mehmet ve Ibrahim Metin'in Güngören,
Kartaltepe mevkii, 17 pafta, 2604 parselde sahip olduklan ta-
şınmaz üzerine kat karşılığı inşaat yapması için Mustafa Şen
ile anlaştıklannı, bunun üzerine inşaata başlandığını, müteah-
hidin kendisine verilen daireleri ahara sattığını, inşaatın an-
cak % 45'inin tamamlandığını, bu arada müteahhit Mustafa
Şen'in öldüğünü, müteahhidin ölümü üzerine mirasçılar bina
ile ılgılenmedığini, ölümü fırsat bilen tapuyla pay sahibi da-
valıların müvekkillerinin nzası olmadan kapılan kırarak da-
irelere yerleşmiş olduklannı, davahlann bu dairelere vaki mü-
dahalelerinin men'ine karar verilmesıni dava ve talep etmiştir.
Davalılardan Hamdiye Çınar'a gerekli tebligat yapılama-
mış, zabıta marifetiyle de adresi tespit edilememış olduğun-
dan, duruşma günü 13.10.1999 saat 09.30'da mahkememızde
bizzat hazır bulunmanız, bulunmadığmız veya kendinizi bir
vekille temsil ettirmediğiniz takdirde dava dilekçesinin ılanen
tebliğ edilmiş sayılacağı ilan olunur. 29.7.1999
Basın: 42469
Haklı Çıkmanın
Uzuntusu
Ziraat Mühendisleri Odası, tanm
alanlannın tanm dışı kullanılması-
na ilişkin yönetmelığin sık sık de-
ğiştirilmesine karşı tepki göstermiş-
ti göstermesine, ama bunlann hep-
si kulak arkası edilmişti.
Ziraat Mühendisleri Odası, Ada-
pazarı'nda, Izmit'te, Yalova'da ta-
nm alanlanna yapılan sanayi tesis-
lerine karşı Danıştay'da açtığı da-
vaları kazanmıştı. "Ne yani, bu
alanlarda otomobil yerine patates
üretsek daha mı iyi" diye gerdan
kıvırıp özel çıkarlar için yargı ka-
rarlannı uygulatmayanlar olmuş-
tu.
Depremdetanm alanlannın üs-
tüne kurulan sanayi testsleri, ko-
nutlar yerle bir oldu, insanlar öldü.
Sonuçta Ziraat Mühendisleri Oda-
sı haklı çıktı.
Oda Başkanı Gürol Ergin, dep-
rem bölgesi ile ilgili ızlenimlerini
köşemize aktanrken hem kızgın
hem de üzüntülüydü:
"Depremle ortaya çıkan gerçek,
aymazlığın sınınnın olmadığını or-
taya koydu. Yalova'nın elma bah-
çeleri betonlaştığı zaman ya da
Adapazan ovası sanayi veyerteşim
alanına çevrildığı zaman Türki-
ye'nin bu yöreleri çöl olmadı mı?
Dün Adapazan'nda, Izmit'te tanm
alanlannı yapılaşmaya açanlar bu
konuda açtığımız davalar sonucu
Danıştay'ın aldığı yürütmeyi dur-
durma karannı uygulamayanlar,
bugün aynı hatayı aynı alanlarda ve
tüm Türkıye'nin bereket fışkıran
topraklannda sürdürenler, üç ku-
ruşluk çıkannı ülkemizin ve halkın
geleceğınden önemligören sana-
yıciler, umursamaz, vurdumduy-
maz, hırsız yerel yöneticiler, ay-
maz, çıkarcı bürokratlarve siyasal
kadrolar ve suskun kalan halkımız
Türkiye'nin çölleşmesinin, yok ol-
maya gidişinin sorumlulandır."
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfâ turk.net
ÇlZGlLİK KÂMIL MASARACI
HARBÎ SEMtH POROY
MIRMIRLAR UĞUR DVKAK
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 11 Eylül
; 1364'fe ikfidardan
uzak/crçhrı/ane değın
Sovyetler S/rfiği'mn
tn güçlii adamıydı
KRUŞCEV'/ATÖlt/Mİ/..
ISM'PE BU6ÜN, Sa/YETLBKBİHÜĞİ'NtN £SW P£ri£T&Af-
KAMAfUNDAH NİK/TA KRUŞÇEV 7?yA$lNDA ÖLDÜ.
STAÜU'İN İSSS'TE OU1MUNPBN SONRA, KBUŞÇEIı'
11 Y)L,ÜUÇENİN SİR HUMABAU JOÇfSIYP/.. BSKİ
İÇ POLİTİKAYI YUMUŞAPuiAYA, "BARlÇ IÇİNPE
8/HLlKTE YAÇAMA* SLOGANIyiA Z>4 C»Ç POLl-
TlKAOA DOSTÇA BlR HAVA YARATAMYA ÇALIŞMIŞ
71. ANCAK, 1356 'C* MACARİSTAN AyAKLANUASINI
-TANKLABLA SAsneMAs/, i9£S'7E OB,I>UJBA K&ZJ
0E, ABO İLE SAVA&N £$IĞ/M£ GELMESl, BUNLARIN~
DtŞINDA TUTUIMALI&IK. Kip OLARAK *ENKJj,ŞA-
KACI 8İH HALK APAMI OLAN KRUÇÇ£V, ÇABUK Sİ-
NİÜLENMBSlYLE OE ÜULÜYPÜ. 19S3'PA, BİRLBÇ-
M/f MlU£TL£/İlAJ BiK 7DPLAMT(£/HPA, PA&UCÜ- -
NU EUNE ALIP MASAYA I/URMUÇTU.'. '
GÖRÜŞ
Dr. EMIN GURSES
Birleşmiş Milletler ve
Doğulimor
Birleşmiş Milletler'in (BM) asıl görevi, uluslarara- •
sı banş ve istikran korumaktır. Fakat DoğuTimor'da
nedense göz göre göre çatışmaların yayılması için
ortam hazırlanmış ve bölge kaosa sürüklenmiştir. Bu
küçücük adanın bağımsızlığı için ABD ve bazı müt-
tefiklerinin bu kadar çaba harcamalannın arkasın- •
da 'askeri olarak biryerde varsanız, siyasal ve eko-
nomik olarak orada etkinliğinizi sürdürürsünüz' an-
layışı yatmaktadır.
BM 1975 yılından bu yana, Endonezya'nın Doğu
Timor'u işgalini tanımadığı halde kayda değer hiç-
bir şey yapmamıştır. Bölgede referandum için ka-
rar alındığında, BM, referandumdan aynlık yönün-
de bir karar çıkarsa çatışmaların başlayacağını uz-
manlann açıklamalanndan ve uyarılanndan biliyor-
du. Fakat hiçbir ön hazırlık yapılmamıştır.
Referandumda yüzde 78.5 aynlık yönünde oy çık- '
ması, çatışmalan kaçınılmaz kılmıştır. Özellikle BM,
ABD ve Avustralya'dan aynlığı cesaretlendırici de- -
meçler gelmiştir. Endonezya'nın genişletilmiş oto-
nomi talebi desteklenmiş olsaydı, şimdikı bu çatış-
malar yaşanmazdı. Jakarta yönetimi bunu haîkına,
askeri kanada ve Doğu Tımor'daki aynlık karşıtı güç-
lere anlatabilirdi.
Fakat ABD ve bazı müttefiklerin istediği genişle-
tilmiş otonomi değildi. Çünkü genişletilmiş otono-
mi Doğu Timor halkı tarafından kabul edilseydi, ABD
ve müttefiklennin bölgeye müdahalesı mumkün ola-
mazdı. Ayrılıkçılann kazanması ile Jakarta yönetimi
zor durumda bırakılmıştır. Jakarta yönetimi tuzağa
düşürülmüştür. ABD'nin de istediği buydu. Çatışma- >
lar, müdahale ve bölgeye yerleşerek burasını bir
ekonomik, askeri bölgesel üs haline getirmek için
gerekliydi.
800 bin nüfuslu Doğu Timor'da fert başına milli
gelir 300 dolar, okuma yazma bilmeyenlerin oranı
yüzde 35 civanndadır. Bu yoksul halka Batı'nın ver- •
diği 'bağımsızlık, yatırım ve zenginlik getirecektir'
yolundaki mesaj ile aynlıkçı oylar arttınlmıştır. Amaç
ülkeyi Kosova'da olduğu gibi, önce çıkmaza sok-
mak, daha sonra sorunu çözmek için ınsani müda-
hale adı altında bölgeye yerleşmektir. Şimdiye ka- ,
darhesaplartutmuştur. Uluslararası kamuoyu, haf-
talardır böyle bir ortam için hazırlanmış ve sürekli
Endonezya yönetimi suçlanarak gerçek amaç göl-
gelenebilmiştir.
llginçtir, bölgeyi yaklaşık 400 yıl sömürge olarak
elinde tutan Portekiz, Doğu Timor'a müdahale için
BM'ye adeta davetiye çıkarmaktadır. BM, Doğu Ti-
mor'da egemen yönetim olarak Endonezya'yı tanı-
mamış, fakat Portekiz'e bu hakkı tanımıştır (Avust-
ralya hariç). Bu nedenle Lizbon yönetimi, BM'deki
büyükelçisi Antonio Monteiro aracılığıyla Güven-
lik Konseyi'nden bölgeye, Jakarta'nın ne dediğine
bakılmadan, banş gucü askeri göndermek için ace-
le edilmesini istemiştir.
Bu arada ABD'nin, Jakarta yönetimine karşı as-
keri ve ekonomik tehdrtleri de sürmektedir. IMF ve
Dünya Bankası, mali destekleri ve yardımlan askı-
ya almak tehdidiyle işe başlamıştır. ABD Dışişleri Ba-
kanlığı'ndan Stanley Roth'un Habibi yönetimini
askeri müdahale konusunda uyarmaşından sonra
Clinton'ın ABD ile Endonezya arasındaki ilişkilerin
bozulabileceğini Hatırlatan birmektubunu Habibi'ye
ulaştırmıştır. Bu kibar mektubun, aslında ekonomik
ve askeri tehdidin VVashington verisyonu olduğu bi-
linmektedir.
Lizbon yönetiminin sömürgeci yönetim gibi dav-
ranması, Jakarta'yı rahatsız etmiş ve Lizbon'daki ba-
rış görüşmeleri sonuçsuz kalmıştır. Lizbon'daki gö-
rüşme heyetinin başkanı Nughrobo Wisnumurti, böl-
genin Kosova olmadığını ve yabancı askeri guçle-
re karşı direnileceğini ifade edince, Portekiz Dışiş- '
leri Bakanı Jaime Gama, Doğu Timor üzerinde bir
hak ıddia etmek planlannın olrnadığını açıklamak ge-
reğini duymuştur.
1975 yılından bu yana Endonezya ile Soğuk Sa-
vaş döneminde Doğu Timor'la ilgili önemli bir gö-
rüşme süreci başlatmayan Batı, uluslararası siste-
min yeniden yapılandınlma sürecınde sıra Uzakdo-
ğu bölgesine gelince, referandumlan gündeme ge-
tirerek insani müdahalenin koşullannı hazırlamanın
hesaplannı yapmaya başlamıştır. Doğu Timor hal- '
kı, liderlerinin kâr- zarar hesaplanyla bu oyuna gel-
miş, geniş kapsamlı bir otonomiyle işe başlayaca- .
ğına, Jakarta yönetimini bir oldubittiyle karşı karşı-
ya bırakmıştır. Böylece kendisi de iç çatışma tuza- >
ğına düşmüştür.
Aynlıkçı liderlerin bencil hesaplannın faturası, her '
zaman olduğu gibi, Doğu Timor'da da bölgeden
göç etmek zorunda kalan sıradan insanlara çıkmak-
tadır. Çatışmalann yarattığı dumanlı hava, hegemon ;
ulkelenn planlannın yürürluğe konulması için uygun
ortam hazırlar. Erdemi kirieten guç yarışının bir ma-
şası haline getırilen BM ise bu hegemonya yanşın- ;
da Batılı güçlerin hesaplanna göre hareket etmeye%
devam etmektedır. )
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7
SOLDANSAĞA:
1/Maden ocakla-
nnın işletmesınin
kıraya verilmesı.
U Aşın şişman-
hk.3/Asya-
dabır 3
ülke... Yaşlı, koca,
ıhtiyar. 4/ "Şu
dünyanın ikı imış
kapısı/Geldıgeç-
ti —günümün he-
pısı"(Karacaoğ-
lan).. Bırdüşün-
ce yazısı türü. 5/
Deminn simge- 9
sı.. Ingiltere'de
çok sevilen bır tûr bira. 6/
Ölü gömüldükten sonra
mezar başında ımamın 2
söyledığı dinsel sözler... 3
Bir cetvel türü. 7/KazDa- 4
ğı'nın antık dönemlerde-
ki adı... Celp eden, çeken
8/ Afrika'da yaşa>an ve
çok hızlı koşabilen bir an-
tilop. 9/ Bir dınin öğre- 8
mlraesı gereken ınançla- 9
nnın ve tapınma kuralla-
nnın tümü.. Bır tür erkek deve.
\TJKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Maden ışletmek ıçın mülk sahibme verilen pay. 2/ Kü-
me, grup... Kısa çızme. 3/ Hazırlanan çayın renk ve koku
bakımından ıstenılen durumu .. Küçük bayrak. 4/ Yoğurt,
pekmez gıbı koyu şeylen suyla ınceltmek.. Matematıkte kul-
lanılan sabıt bır sayı. 5/ Hint müzığine özgü tellı bır çalgı...
Yenı bır şey yaratma. 6/ Sarrançta bır taş.. Erden Kıral'ın
bir fılmı. 7/ Asya"da bır ülke... Değerlı bır süs taşı. 8/ Me-
saj. 9/ Vücutta bınken azotlu madde... "— Tıyatro": Ber-
tolt Brecht'm öncülüğunü yaptığı tıyatro anlayışı.