Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLUL1999 CUMA
HABERLER
Kızılhaç benzeri kuruluşlann yardımlan el değiştirerek nasıl Islamcı, milliyetçi kurulnşlann malı oluyor?
BaşkaLaruuıı üzerinden propagandaŞUKRANSONER
Deprem felaketinın belki de tek kaza-
nımı, ınsanı insan yapan yardımlaşma
duygusunu geliştirmesi. Düşünce. ırk, din,
örgütlenme, ülke ayınmı olmaksızın acılı
insanlann acılannı paylaşma, onlar için
birşeyler yapma duygusunda buluşturma-
sı. Yardımlarda en duyarlı nokta yardımı
yapan insanlann yardımlanmn yerine,
amacına ulaştığı güvenlennin sarsılma-
ması. Bır şeyler yapmak için çırpman, e-
mek veren örgütlenmelerin siyasal, ya da
toplumsal kımlikleri ile yaptıklanylaken-
dilerini işin ıçinde gönnek de en doğal
haklan.
Ama ya başkalanmn yaptıklan yardım-
lara el koyarak, bir anlamda dolandıncı-
lık, hırsızlık yapılarak kendi siyasal. örgüt-
sel propagandalannı yapanlara ne deme-
li? Olayın boyutlarının ciddi olduğunu
deprem bölgesindeki dağıtımlarda, yardı-
mı yapan kuruluşun kımliği ile dagıtılan
ürünün kaynağma bakarak birölçüde göz-
lemleyebilmiş, konuya daha
önceki deprem yazılanmda de-
ğinmıştim. Bu işte canı yanan-
lardan arayanlar oldu. Öyle
çarpıcı şeyler anlattılar ki, iş
sistemli dolandıncılığa. suça
giriyor. Aslında soruşturma
açılmasını da gerekli kılıyor.
En iyisi biz yorum yapmadan.
canı yananlann yaşayarak an-
lattıklanndan aktarmalaryapa-
rak yetkilileri uyarmakla yeti-
nelim..
Yeşflköy'de
yardıma el koyma
Yer Yeşilköy Hava Lımanı.
Dış ülkeden gelen bir yardım-
da, yardımı yapan kuruluşun
gözlemcisi ile birlikte, yardımı
depremzedelere ulaştırmada
aracı kamu kuruluşunun gö-
revlisi yardım malzemesini
teslim almak üzere alana geli-
yorlar. Ellerinde yardım mal-
zemesinin hangi uçakla gele-
ceğine ilışkin faks notu da var.
Görevlikişiler uçağınbir saat
rötar yapacağını kapıda boşu-
na beklememeleri konusunda
uyanda bulunuyorlar. Ancak
yardım malzemelenni teslim
almaya gelen kuruluşun tem-
silcisi daha önce bu işten canı
çok yanmış bin. deneyimli.
Birçok kez benzer faks not-
lan ile gelen yardım malzeme-
lerinde, bu türden olaylarla
karşılaşmış, birkaç saat sonra
geleceği bilidirilen uçağın ge-
lip yükünii boşalttığını, kam-
yonlarla taşındığını öğrenmiş,
bir türlü nereye, nasıl götürül-
dûğünü bulamamış, dağıtı-
mındasorumluolduğu yardım
malzemesini bulamamıştı.
Meydanda bir oyunun döndü-
ğünü fark etmişti. Bu kez ge-
len yaraım gıda da değil. çok
daha pahalı çadıriardı. Kaçır-
mamaya kararlı idi.
Sıkı bir izlemenin ardmdan
rötar yapacak denen uçağın
alana indiğini ve hemen kapı-
sına yanaştınlan iki büyük
TIR'a yükünün boşaltılmakta
olduğunu fark eder. Uçağın
başına gidip kendisinin so-
rumluluğunda olan çadırlan.
kime ait olduğunu bilmediğı,
ancak üzerinde "Gazioğlu"
yazısını okuyabildiği TIR'lara
yüklenmesini önlemeye karar-
hdır.
Uçak Alfa Havayollarfna
aittir. Bilindıği üzere Türk Ha-
va Yollan'nın kapasitesinin
yetmediği ve çok sayıda yardı-
mın, Kombassan bağlantılı bu
havayollannın gönüllü olması
ile onlar tarafından taşındığı
açıklanmıştır. Kamuoyu bu
büyük dayanışmayı. yardım-
laşmayı sempati ile karşılaş-
mıştır.
Asker ve polis
mfldahele etti
Zaten kapıdakı görevli de
Kombassan sorumlusu oldu-
ğunu ve yardımlann hızla yer-
ine ulaşması için. uçaklardaki
yükün hemen gelen TIR'lara
boşaltılması emnni aldığını
söylemekte. kendi sorumlu-
lugundakı yardım malzeme-
sini teslim almaya çalışan
kamu görevlisinin içeri gir-
mesine izin vermemektedir.
Bize olayı aktaran görevli
arkadaş çaresiz alanda yet-
kili, sorumlu kim varsa onla-
ra başvunır. Kelimemn tam
anlamı ile bağıra çağıra der-
dini anlatmaya çalışır. Elin-
de belgeler de olduğu için
sonunda alanın güvenliğın-
den sorumlu askerler ve po-
lisler duruma müdahale
ederler. Uçaktan direkt
TIR'lara yük boşaltma işle-
mi bir an için durdurulur ve
adı geçen kamu görevli si,
kendisine gelen yardım mal-
zemesini de yüklenmiş
TIR'ın içinden tek tek bul-
maya çalışır. Sonundada bu-
lur. Çadırlannı alır. Ancak
kamyonun en dibinde kalan
20 çadınnı indirtmeyi başa-
ramaz. Sadece onlann değe-
ri 10 milyar kadarcıktır.
TIR'lann içi ağırlıklı çadır.
bjektifler, toplumun, medyanın ilgisi deprem bölgesine çevrilmişken, yardımlann geçiş
' yollannda, siyasi parsa toplama, propaganda adına dönen çirkin oyunlar, dolandıncılıklar
atlandı. Milyarlarla, tonlarla ağırlıkla ölçülen yardımlara el konularak, yardımı yapan
kuruluşlann kimlikleri yok edildi, depremzedelere, îslamcı, milliyetçi kimlikle, kendi
yardımlanymış gibi dağıtıldı.
O
Kızılhaç işaretli yüklerle doludur.
Deprem bölgesınde hangi örgûtün, ör-
gütlerin kimliği ile çadırkentlerde, ya da
bahçelerde depremzedelerin yararlanma-
sına sunulmuştur dersinız?
Bir başka gün, başka görevli aynı yön-
temle kaybolmuş yardım malzemelerinin
peşınde. Alandaki güvenlik görevlileri de
arük olup bitenlerden rahatsızlar. O sıra-
da üzerinde "Dünya Yardım Teşkilaü"
yazılı 125 adet çadın, MHP örgütünden
olduğunu açıklayan bir kamyonun görev-
lisi yüklemekte. Elinde de söz konusu yar-
dımın kendileri kanalı ile ulaştinlacağına
ilişkin herhangi bir belge yok. Alan güven-
lik görevlisı, kendi çadırlannı kaybetmiş
kamu görevlisıne öneride bulunuyor, "Si-
zi tanıyoruz. Politik hesap yapmadan
bu yardımı gereken yerlere ulaşünrsı-
nız. Kaybolan çadırlannız yerine bun-
lan siz alın." diyor.
Eşyalar MHP adına alındı
Görevli düşünüyor. Kurulan çadırkent-
te çadır açığı çok fazla. Kendi çadırlanna
el konulmuş. Hiç değilse yansı kadar bir
çadır sağlanmış olacak. Ancak kamyonun
başında duran MHP görevlisinin yüzüne
bakıyor ve korkuyor. Alandan çıktıklann-
da yollannınkesileceği kaygısına kapılyor.
Alan görevlisi de kamyondaki yükün
MHP ile ilişkisi olmadığinı. şoforün bel-
ge gösterememesinden saptadığı halde,
iktidar ortağı partinin üstüne daha fazla
gitmeyi göze alamıyor. Ortalıkta sahibi
görünmeyen çadırlar ve yüklenmiş eşya-
nın MHP adına götürülmesine ses çıkara-
mıyor.
Yer yine Yeşilköy, yine elinde belgele-
ri ile 243 çadınnı teslim almaya gelen bir
kurum görevlisi. Yine çadırlannı alamı-
yor. Bu kez alandaki uygulama değişmiş.
Başka kuruluşlar adına gelen yardımlara
da bu kez resmi kurumlar adına el konu-
luyor. Yardımlar Kızılay görevlilenne tes-
lim edılıyor. Onlar da lstanbul'daki depo-
lanna taşıyorlar. Yeterlı taşıma araçlan ol-
madığı için yavaş, yavaş, parça parça. Ne
kadan, ne zaman depremzedelere ulaşa-
cak?Ne kadan depolardakalacak? Güven
vermiyor. Kızılay deprem sınavında sınıf-
ta kaldıktan sonra, şimdi ciddi bir topar-
lanmaya girmiş olsa, güven verse dahi,
yardım yapan, dayanışmaya katılan herke-
sin kendi istediği örgütlenme aracıhğı ile
kendi istediği yere ulaşmak hakkı değil
mi?
Oysa yukanda ömeklerini verdiğimiz
yardımlara el konulması, gönüllü sefer-
berliği yaralıyor. Zaten toplumsal yapı-
mızda hep aşın tepkiler var. Birkaç gün
yöre yardıma boğuldu. Her şey ziyan ol-
du. Üçüncü haftada yardımlar çok büyük
çapta hız kestı. Tam tersi ilk günlerin gı-
da ve giyim yardımı çok da önemli değil-
di. Şimdi çocuklann eğitimi, kışı geçire-
cek yerleşim sorunu başta, yardımlaşma-
nın bedelinin çok daha pahalı olması ge-
rek. Ama toplumsal eğılim, ilk günlerin
deprem şoku ile doğmuş ilginin soğuma-
sı, depremzedelerin unutulması yolunda.
Deprem merkezlerinden, çadırkentlerden
"yardım" diye S.O.S uyanlan geliyor.
ANAP'lı Kırkpmar Bekdiyesi'nin alanında CHP'li Kadıköy BelediyesiÇadırkenti'nin sakink'ri hallerinden eok nıeııınun.
Yemyesil alanda. deprem enkaa görmüyorlar. tld betediyenin dayamşmasıyla yapdan hizmetlerden hoşnutlar. Darısı di-
ğerçadırkentlerin başına__ (FOTOGRAFLAR: Kadıköy Belediyesi Aile Dayanışma Vakfı gönüllüsü EMtNE PEKJŞIK)
Çadırkeııt, çadırları
dikmekle kurubnuyor
Bir çadırkentin nasıl yaşanabilir kılına-
cağını görebilmek üzere, Kadıköy Belediye-
si'nin birgünlük tur çalışmasma katılmak is-
tedim. Kadıköy varoşlanndaki Türkiye'de
bir örneği pek olmıyan başanlı çalışmalan-
nı bildığim Belediye'ye bağlı Aile Dayanış-
ma Vakfı gönüllülerinin. şimdi Belediye
Başkan Yardımcısı Incı Beşpınar'ın, Bele-
diye Başkanı Selami Öztürk'ün uzun yıllar
Adapazan'nda yaşamış, Gölcük, lzmit'te
yakınlannı kaybetmiş biri olarak konuya
çok duyarlı olduklannı biliyordum.
Yola çıkmadan belediye binasında topla-
nacaktık. Koca binanın bir bölümünün bir
malzeme deposu karmaşasında olduğunu
gördüm. Onlar bu en ıyi halleri olduğunu,
Kadıköylülenn depremzedelere yardım için
sözün tam karşıhğı ile seferber olduklannı
anlattılar. Yardımlan hemen gruplandınp
bölgelere, depremzedelere ulaşürdıklan için
şimdi bir boşalma olmuş. Kilo ile ölçülmez
ama boyutu hakkında bir fikir verebilmek
üzere, 60 bin ton cıvannda bir yardımın ge-
lip depremzedelere ulaştığını belirtiyorlar.
Yardımlar sevindlriyor
Bizim yola çıkışımız öncesi yapılan ha-
zırlıkta. lzmife bırakılacaklar ayn, Adapa-
zan ayn, Kadıköy Belediyesi'nın kendi kur-
duğu çadırkentin gereksinmeleri ayn yer-
leştirilmişti. Yerine ulaştınlmış bir buzdola-
bı ile çamaşır makinesi, Kırkpmar'daki ça-
dırkentin çok işine yarar gerekçesi ile se-
v inçle karşılamyor. "Hemen onlar da yfik-
lensin" diye kararabağlanıyor. "Eksik kal-
mış özel sipariş var mı?" uyansı ile elde-
ki lısteler taranıyordu.
Plastik tabak çatalın hızla tükenmesine
karşın su ve deterjanın bol olduğu gözetile-
rek, bir kullanmada atılmamalan, yıkanma-
lan karan veriliyordu. Saç biti ilacı istenme-
sıne tnci'den tepki geliyordu: "Mis gibi
banyolan var. Neden bittensinler ki?" Bir
de daha önce yeterli çamaşır dağıtıldığı hal-
de, neden yine acil çamaşır istenmişti pek
anlaşılamamıştı.
Sonra çadırkente gittiğimizde daha fazla
aynmına varacaktık. Özellikle kadınlar ban-
yo koşullan çok elverişli ve sağlam bir bi-
nada olduğu halde yıkanmaktan kaçınıyor-
lardı. Bir çamaşır makinesi de varken çama-
şır yıkamıyor, kirlilerini atıp çıkıyorlardı.
Nedenleri sorgulanarak araştınldığında,
caklar. Kadıköy Belediyesi'nın çadırkenti,
yeri ve sağlanan hizmetleri nedeniyle dep-
remzedeler arasında aranılır konumda.
Önemli bir neden Sapanca'da depremden
yıkılmamış Kırkptnar'ın içindeki çok güzel,
sadece yeşil dağlan gören bir alanda olma-
sı. Çimler üstünde, çiçekler arasında yıkm-
tılardan uzakta depremzedeler, Adapazan,
Gölcük, hatta tzmit'ten günübirlik işlerine
gidip gelenler bile burada toplanmayı seç-
mişler.
çbulm
ANNEStNİ BEKLE\ EN KÖPEK- Gölcük'te aradan
bu kadar zaman gecmesine karşın, enkaz başından ay-
nbnayan köpek ev sahibi annesini bekliyor. Evin sahip-
leri baba ve çocuklar kurtanldığı halde köpeği enkazuı
başından kirnse ayıramrvor.
vardı. Çocukbüyük ayıramadan oluşan uzun
bir kuyruğa yanıt vermek zorunda kaldılar.
llaçlan çok boldu.
Çadırda pek de hissedilmeyen bir artçı
depremden sonra konuşamayan, kekeleyen
çocuklar mı istersiniz? Tansiyonlan fırla-
yan. kalp krizlerinin başladığından yakınan
büyükler mi? Herkes, hele yemekhanede ya-
kalananlar panik içinde dışardaydılar.
Epey bir zaman geçtikten sonra. sakin-
leşmiş, rahatlamış hallerinde çadu- önlerin-
de sohbetler yapabildik.
' adırlann yaşanabilir kılınması, yağmur geçirmeyen,
kısmen dondurmayacak eski dünya savaşlanndan
kalmış dökülen Kızılay çadırlanndan daha iyilerini
îulmakla da sınırh değil. Birkaç yüz kişinin kaldığı bir
çadırkenti yaşanabilir kılmak için, sadece arkası kesilmeyecek
başta gıda, giyim her tür yardımın devam etmesi değil, çok
değişik mesleklerden onlarla gönüllü elemanm soluksuz, büyük
özverilerle çalışması ve çok ciddi bir örgütlenme gerekiyor.
deprem şoku, kendi işlerini yapmaya yön-
lendirme eksikliği, belki de en önemli ne-
den olarak da banyo ve çamaşır yıkama ye-
rinin çadırkentyanında sağlam bir binada ol-
masından kaynaklanabilecegi sonucuna va-
nldı. Deprem şokundaki insanlar, soyunmuş
banyo yaparken, çamaşır yıkarken yeni bir
depreme yakalanmaktan korkuyorlardı. Ai-
le danışmanlannın gün geçirilmeden, ikişer
kişilik ekipler olarak depremzedelerle tek
tek görüşme çalışmasını başlatmalan gerek-
tiği karan verildi.
Kadıköy Belediyesi'nin kurduğu çadır-
kent şimdilik 400'e yakm depremzedeyi ba-
nndınyor. Çünkü daha fazla çadırlan yok.
Onlann da yurtdışından sağladıklan yağ-
mura ve soğuğa daha dayanıklı yüzlerle ça-
dınna el konuhnuş. Kaptınlmış çadırlann
geri ahnması, ya da yenilerinin bulunabil-
mesi uğraşı veriliyor. Çünkü hemen dola-
Şimdı sıkı durun KırkpınarBelediye Baş-
kanı ANAP'lı, Kadıköy Belediye Başkanı
CHP'li. ANAP'hlar özellikle Mesut Yıl-
maz'ın kansı daha kötü bir yerde çadırkent
kurmak zorunda kalınca ANAP'lı Belediye
Başkanf na çok kızar olmuşlar. CHP'li Be-
lediye Başakanı da "Neden ANAP betediye-
sine hizmet veriyorsun?" diye eleştiri yağ-
muru altında. Çünkü çadırkent sakinleri ça-
dır yokluğu nedeni ile 400'e varamanuşken,
her öğün ortalama bin kişi yemek yiyor. Yö-
renin depremzedelenne verilen hizmetten
yerel belediye de prestij payı alıyor. Sözün
kısası partizanlığa sırt dönebilen her iki be-
lediye başkanı bu dayanışma ve işbirliğin-
den çok hoşnutlar.
Bizim çadırkente vardığımız dakikalarda
bir artçı deprem daha gücünü duyurmuştu.
Iyi bir raslantı o sırada çocuklara yönelik ça-
lışmak üzere 2 doktor, bir eczacı gönüllü
'İnsanlar karmaşadan öldü'
Bir başka çadırda boylan ile dikkatimi çe-
ken gençler grubu güneşten yararlanarak ya-
tak yorganlannı havalandınp, gece girmiş
yağmura karşı, Belediye'den yeni gelmiş
tahtadan yükseltici döşemelen şakalaşarak
yerleştiriyorlardı. Konuşunca hepsinin spor
akademisi öğrencileri olduğunu öğrendim.
Yeni mezun bir genç, kendisi ile birlikte bu
yıl mezun olan 8 arkadaşuu kaybettiğini an-
latıyor.
Başından beri kurtarma ekipleri içinde ol-
muşlar. Arada canlı sesini duyduklan, son-
ra kurtaramadıklan arkadaşlan da olmuş.
Sporcu yapılan ile kendilerinden bile kur-
tarma çalışmalannda doğru dürüst yararla-
nılamadığını, gerçek bir karmaşa içinde çok
fazla insanın kurtanlamadan öldüğünü dü-
şünüyorlar.
Gelecek onlar için de kocaman bir soru
işareti.
Zaten hangi çadınn önüne gelip, insanlar-
la konuşmaya kalksanız, sizin daha fazla bir-
şeyler bilebileceğinizi varsayarak, bir sürü
soru yöneltiyorlar. Okullar ne olacak? Kışa
nasıl girilecek? İş nasıl bulunacak? Nerede
bannılacak? Bu yardımlar iyi güzel de da-
ha kaç gün sürecek? Kesildiğinde nasıl ya-
şanılacak?...
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Kaos Varsa
Oluşum da Var...
20. yüzyilın özellikle son on yılında olup biten-
ler, gelecek için pek kaygılandıncıdır. Amerikan
gücünün ağır basmasının ve kelimeleri henüz ağ-
zında dolaştınp anlaşılmaz sesler çıkaran bir kü-
reselleşmenin ilk taşlannın yerteştirilmesinin öte-
sinde, önümüzdeki dönem öyle görünüyor ki ala-
bildiğine tehlikelerie dolu: Milliyetçi, cemaatçi, et-
nik ya da dinsel rekabetlerin zaten bölüp parça-
ladıkları dünyamızı büyük felaketler tehdit ediyor.
Yerküre, kaosun pençesine düştü düşecek bir hal-
de; onun hayaleti dolaşıyor.
Ne var ki kaos varsa oluşum da var.
En başta da sürgit kaos olmamış; o boştuktan,
arka arkaya doğanlar olmuş, yeri-göğü sarsan
büyük mücadeleler bahasına bir oluşum süreci
evrene ve dünyaya kimliğini kazandırmış. Sona er-
miş bir kavga da değil bu, sürüyor ve sürecek.
Kaos varsa oluşum da var...
•
Tülây Tura Börtecene'nin son 27 Mayıs - 26
Haziran sergisinde sergiledıği resimleri -"Kaos ve
Oluşum" adıyla- bir arada topladığı kataloğunu
(Akbank Yayınlan) büyük bir dikkatle izlerken bun-
lan düşündüm.
Sayın Etörtecene'nin kırkıncı yıl sergisi bu.
1959'dan başlayarak, içerde ve dışarda, kişisel ya
da karma yığınla sergide eserlerini sergilemiş.
Soyut türde çalışan bir fırçası var.
Ele aldığı konunun zaten soyut bir çalışma ile
üstesinden gelebilirdi sanatçımız.
Büyük bir renk ustası, derinliğine tasarlayan,
gerilim yaratan, sorgulayan, bağımsız ve cesur
bir bakış. Büyük ressam odur ki, kendi ufkunun
zenginliğini tuvale geçirirken, izleyicisine de ala-
bildiğine bağımsızlık kazandınr. Sayın Börtece-
ne'nin yaptığı da o: Fırçasının açtığı dünyayı bü-
yülenerek izliyoruz; ama bir yerden sonra kendi
imgelememiz işin içine giriyor ve yorumdan yoru-
ma gidiyoruz.
Sanat noktalamaz, böyle açar, genişletir, yayar.
Neyi anlatıyor Sayın Börtecene?
Sergisine "Kaos ve Oluşum " diye bir ad verme-
seydi de, biz bir "hercümerc"\n farkında olacak-
tık ve etkisinde kalacaktık; ve hemen her resmi-
ne iliştirdiği yuvarlaklara bakıp bir korkunç geri-
lim ortamının nasıl bir oluşuma gebe olduğunu
hissedecektik.
Kaos varsa oluşum da var...
Bu diyalektiği ustaca tuvale yansıtan bir büyük
ressam olarak selamlıyorum kendisini ve soyut
resmin ülkemizde nereden kalkıp nereye vardığı-
nı görmek isteyenlere, onun yaptıklannı ömek ola-
rak göstereceğim.
•
Yargıtay Başkanı Sayın Sami Selçuk'un, adlîyı-
lı açış vesilesjyle bu hafta başında yaptığı uzun ko-
nuşmasına bakarak, "kaos varsa oluşum da var"
diyebilir misiniz?
Türkiye'de laiklik Cumhuriyet'in çocuğudur ve
demokrasi de onun ürünüdür. Ne var ki, laik Cum-
huriyet'in düşmanlan, en başta da dinci gericilik,
demokrasiden yararlanıp onun temellerine su
üşürmenin çabasına girmiştir. Demokrat Parti,
6O'lı 70'li yıllar, son olarak da 12 Eylül, bu ihane-
tin ortaklandır; kaosu onlar başlattı ve bugün de
sürüyor bu yıkma gayreti.
Şimdi siz bunu görmeyecek ya da kulak ardı
edip Cumhuriyet'i laikliğiyle suçlayacak ve de-
mokrasiyi de onun zıddı gibi sunup mezar kazıci-
lara yollan açık tutacaksınız.
Olmaz öyle şey!
Cumhuriyet'in otoriteriiği, laiklik söz konusu ol-
duğunda gelecek adınaydı; o miras tehlikeye düş-
tüğünde demokrasisi de militan olmak zorunda-
dır.
Tarihimizin diyalektiğidir bu!
Sayın Sami Selçuk'un konuşmasında katıldı-
ğım yerier de oldu ki, özellikle birisi şu: "1982
Anayasası'yla yeni yüzyıla girilemez!". Ta baştan
beri söylediğimiz gibi, bir anayasa değildir bu; de-
yim yerindeyse, bir "kışla talimnamesi", bir 'po-
lis tüzüğü "dür. Şu ya da bu değişiklikle de adam
edilemez; çünkü bir "ucube", bir "hilkat garibe-
s/'"dir. Böytece, yapılacak şey onu çöp tenekesi-
ne atıp yerine şanına layık bir anayasa koymaktır.
Üstelik, yeni bir anayasa için mücadelenin getire-
ceği büyük şeyler vardır ülkemize.
Bu Meclis bunun üstesinden gelebilir mi?
Sanmıyorum.
Ama şimdiden yapılacak olan, başta gönüllü
kuruluşlann konuya sahip çıkmalandır. Elde, vak-
tiyle yapılmış ışık tutucu çalışmalar da vardır: On-
lardan biri, Ankara Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fa-
kültelerince hazırianan ve 1982'de yayımlanan
Gerekçeli Anayasa Önerisi'dk; ötekisi de Profe-
sör Bülent Tanör ve arkadaşlan bir grup saygın
hukukçunun yaptığı ve Yeni Bir Anayasa için adıy-
la -1992'de yayımlanan- çalışmadır.
Alın bunları düşün yola!
Kaos varsa oluşum da var...
IRMIK /AYDEN ENGİN aengin(S domk.net tr.
Yargıtay Başkanı'nın
konuşmasını dinlerken
keyiflendim, sevindim. Ama asıl
sevinç ve umut, konuşmanın
tam metnini masanın üstüne
koyup, altını çize çize okumaya
başlayınca geldi. Bir okuyuşta
anlayamadığım,
kavrayamadığım yerleri (hiç de
az değildi) dönüp dönüp
okudukça sevinç de, umut da
arttı.
Başkan Sami Selcuk kimilerini
öfkelendirdi; şimşekleri üstüne
çekti. Kimilerini, kendisine aşın
övgüler düzmeye yöneltti.
Siyasal Islam'ın pek çok
kanadından (nedenini anlamakta
zorlandığım) alkışlar topladı.
Laiklerin ve Kemalistlerin pek
çok kanadından (nedenini
anlamakta zortandığım) yergilere
hedef oldu.
Ama yiğidin hakkını yiğide
verelim: Yargıtay Başkanı bu
Elbette Didikleyeceğiz ! Ama Neyi?
ülkede bir anda "tartışmanın
düzeyini yükseltti!" Tartışmanın
ana ve ara başlıklannı
zenginleştirdi, çoğalttı,
boyutlandırdı.
Teşekkür borçluyuz.
Başkanın 55 sayfalık konuşma
metni didik didik edilmeli. Buna
değer. Ama asıl değerii olan, yol
açtğı tartışma. Artık bu
tartışmadan ne kaçınılabilir, ne
de tartışma ertelenebilir.
Olsa olsa tartışma, Dr. Sami
Selçuk'un kişiliğine yöneltilerek
saptırılabilir. İlk şaşkınlık
günlerinde belki kimi hünerli
kelime ve mantık oyunlarıyla
dikkatler, Yargıtay Başkanı'nın
yazı yazdığı dergilerin siyasal
rengi, katıldığı toplantılann arka
planındaki siyasal Islam
elebaşıları, törene çağırdığı
davetlilerin ideolojik mezhebi
gibi alanlara çekilecek.
Ama bu ömürsüz olacak.
Didiklenecek olan Sami Selçuk
değil. Yargıç Sami Selçuk,
Yargıtay Başkanı cübbesini
kuşanarak kürsüye çıktı ve bu
ülkenin hukuk sistemine, siyasal
düzenine, devletin örgütlenişine
ve bu örgütlenmenin felsefi
temellerine ilişkin 55 sayfalık bir
konuşma yaptı.
Ellibeş sayfanın ellibeşi de
doluydu. Her sayfa didiklenmek
zorunda. Ister pekiştirmek, ister
çürütmek için, elli beş sayfanın
üstüne oturduğu "düzey"in
altına inmeden tartışmak
zprundayız.
Örneğin köklü bir hukuk kültürü
gerektiren, "Anglo- Sakson
hukuk sistemi ile kara Avrupası
hukuk sistemlehnin,
Cumhuriyetlerin demokrasiye
evrilmesi sürecine etkileri"r\\
tartışan bölümü, "Vay, bu
Yargıtay Başkanı olacak kafası
kanşık adam, Atatürkçülûğe
hakaret etti" diye yanıtlamaya
kalkanlara haydi pabuç
bırakmadık diyelim. Ama
"Anglo-Sakson hukukundan mı
yanasın, kara Avrupası
hukukundan mı yana?" sığlığı da
bir tehlike olarak önümüzde
duruyor. Yakında "sen laik misin,
laikçi misin" sorulanyla
karşılaşmaktan korkuyorum.
Ama yapay kamplaşmalar
burgacında kıvranan Türkiye'de,
başımıza bir de "Sami Selçuk'u
destekleyenler ve Sami Selçuk'a
karşı çıkanlar" kamplaşmasının
eklenmesinden daha çok
korkuyorum.
Yargıtay Başkanı'na sadece
sövüp sayacak ya da yalak bir
sırıtma eşliğinde alkış
tutacaklara günlük gazetelerin
özet haberieri yeter de artar bile.
Ama başkanın adli yıl açış
konuşması üstüne görüş
belirtecek, eleştirecek,
çürütecek, pekiştireGek, katkı
yapacak, yazıp çizecek,
düşünecek her yurttaş,
konuşmanın tam metnini önüne
koymak ve dersini iyi çalışmakla
yükümlü. (Meraklısı için not
Tam metni www.yargitay. gov.tr
Internet adresinden
bulabilirsiniz).
Belki o zaman politika, doğru bir
kamplaşmayla sağlık kazanır.
Zorunlu sorulara, bu güne dek
ertelenmiş zorunlu yanrtlar gelir.
Örneğin 1982'de süngü zoruyla
oylanmış 12 Eylül Anayasası'nı
savunanlann ve onun "hemen
ve şimdi" iptalini, yerine sivil bir
anayasanın geçeriik
kazanmasını isteyenlerin aynştığı
bir "kamplaşma" Türkiye'ye
sağlık getirir. Siyasetteki
kördövüşü, yerini gerçek siyasal
çekişmelere, yanşlara terk
etmek zorunda kalır.
Böylece nice "//erfc/"njn
demokratlığı sınanmış olur.
Böylece demokratlık postuna
bürünmüş nice "kul"un, aslında
demokrasinin mi, yoksa çölün
şeriatına kapı aralamanın mı
peşinde koştuğu açığa çıkar.
Eh, bu da Türkiye için iyi olur!..
Yargıç Sami Selçuk'un
konuşmasını didiklemek çok
keyifii olsa gerek. Benim
bilgisayann bile ağzı şimdiden
sulandı. Artık onu durduramam.
Yanndan sonra...