16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EYLUL 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Kapaktaki Türkiye Toronto'daki arkadaşımız Engin Aşkın'ın bildirdiğine göre, dünya basınından seçme yazılar sunan ünlü ABD dergisi "VVorid Press" bu ay Türkiye'yi kapak yapmış. Kapağı çevirince altındaki şayfalardan Abdullah Öcalan ve Merve Kavakçı çıkıyor! Bir de Yargıtay Birinci Başkanı Sami Selçuk'un adti yılın açılışında yaptığı konuşmadaki malum konu, yani demokrasi! Ancak demokrasi konusunu Sami Selçuk değil, Türkiye'de çalışan meşhur "araştırmacı- yazar" Andrevv Finkel kaleme almış. Mister Finkel da konuyu irdelerken Sayin Selçuk gibi, demokrasiyi bir araç olarak kullanan şeriatçılardan hiç sözetmiyor: "Türkiye'deki dar kapsamlı demokrasinin kökü laiklik yanlısı ve monolitik Kemalist yapıya dayanıyor... Türkiye'deki sınırlı demokrasi, jeopolitik mazeretlerle, muhalefeti ve eleştiriyi sürekli olarak kısıtlıyor..." Elektronık posts someposta.cumhunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bankalann batık kredisi 20 milyar dolarmış... "Bu enkazj da milletin cebini kullanarak kaldıracaklardır!" A nkara'dan dostumuz Veli Yıldınm, konuya hemen "hâkim" olmuş; "demokrasi çıta- sTnın yükseltilmesi kadar "Tarzan'ın Çita- sı"nın da unutulmaması gerektiğini vurgulu- yor ve daha 1930'lara gelmeden 1920'lerin hemen başında Vvilson Muhipleri ve payitahttaki Anglosak- son misyonerleri tarafından teklif edildiği gibi, Anado- lu'nun 20 yıl süreyle Amerika tarafından yönetilerek me- deniyete kavuşturulmasına engel olunmasının baş so- rumlusu olarak çok sevdiği Atatürk'ü gördüğünü üzü- lerek teşhis ediyor. Sonra sazı eline alıyor: "Türkiye'de isteyen istediği dinsel cemaati örgüt- leyebilmeli, üniversitelerdeki mescit ve camiler Is- lamic Center'lara dönüştürülmeli ve buralarda Ame- rika'da yetişmiş Islamic profesörler ders vermelidir. Ayrıca kültürel özgürlük tanınmalı; her etnik grup yer- leşim kolonileri kurabilmeli, sayıları yeterse önce yerel yönetimlere sonra da eyaletlere sahip olmalı- dır. Bütün bu hür örgütlenmelerin yönetim kurulla- Tarzan'ın Çitasınnda Amerika'daki yardım kuruluşlarından, vakıflar- dan transfer edilmiş emekli CIA'cılar bulunmalıdır. Transfer ücretleri pahalı gelirse Reverend yani Haz- ret Sung Myung Moon'a başvurulmalı ve Kore-Ja- pon-Amerikan karışımı barış profesörlerinden yar- dım istenmelidir. Bu daha iyi olur. Çünkü, zaten Mo- on örgütünün Türkiye'de yeterince VVorid and I, PWPA, RYS, Sakai Nippo gibi kuruluşlarıyla bütün- leşmiş ilahiyatçılan, ekonomi profesörleri, gazete- cileri, politikacılan vardır. Bu arada Moon'a bir Unification Church kated- rali çok görülmemeli ve hatta Urfa'da Fethullah Bey'in önerdiği University of Interreligious Dialog ya da Moon Hazretleri'nin buyurduğu gibi God University kurulmalıdır. Din hürriyeti masaları kuran Clinton bu projeyi kuşkusuz destekleyecektir. TDYADD'nin yani Tam Demokrat Yeni Anadolu Dünya Devleti'nin örgütlenmesinde Oya Mughi- suddin'in Maryland Islamic Center'ındaki dostla- n, Teksas Imamı Yusuf Zia Kavakci'nin ekibi. Miss Sister Merve'ın friend'leri, zenci baronlar Elijah Mu- hammed ve Farakkah ile Alman baron Murad Hoff- man'ın kadrosu ve YÖK'ün tarikat kontenjanlann- dan yurtdışına gönderdiği üniversite öğrencileri çe- kirdek kadroyu oluşturacak durumdadır. Ama neylersiniz ki, Anglosaksonların hür dünya ve yüksek çıtalı demokrasisi ancak kendi Nationai Security Committee yani Milli Güvenlik Kurulu ka- rarlarıyla sınırlıdır. Herkese gerektiği kadar çıta yük- sekliği; beyazların, zencilerin, kızılderililerin boyla- rına göre yükseklik vardır; kimisi altından geçer ki- misi Tarzan'ın Çitası gibi üstünden atlar." Konuya "hâkim" olanlar böyle diyor... Demokrasi çitası mı yoksa Tarzan'ın Çitası mı! SESSİZ SEDASI2 (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Deprem bölgesinde bulaşıcı salgın başladı: Karaborsa ve tefecilik! Depremden sonra elektrik şebekesi Ulusal elektrik şebekesinde deprem sonrası son durumu Mustafa Yıldı- rım. Cengiz Özakıncı ve Namık Doy-^ muş değerlendiriyor: "Adapazan ve Ösmanca 380 kv in-1 diricimerkezlerindekionanmlarvebo- zulan teçhizatın değiştirilmesi işleri Türkiye Elektrik Kurumu'nun teknik ekiplerince on günde tamamlanmış ve merkezler enerjilendirilmiştir. Türk tek- nik elemanlannca tasarlanan, üretilen, kurulan iletim hatlarında depremin et- kisiyle hiçbir hasar olmamıştır. Görüldüğü kadarıyla medyada bu işlerfe ilgili bir yayın da olmamıştır. Gönüllü kuruluşlar ya da Amerikalılar bu işleri yapsaydı, yayın da olurdu ga- zetelerde teşekkür ilanları da!" Kandilli, Marmara'mn merkezi olsun Uzmanlar diyor ki: Bugüne dek ka- pılarını Boğaziçi Üniversitesi dışında- ki öğretim üyelerine kapalı tutan Kan- dilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Merkezi yeniden yapılandırıl- malıdır. Kandilli, Boğaziçi Üni- versitesi'nden alınarak TÜBİ- TAK'a bağlanmalı, Kandilli'de- ki çalışmalar bundan böyle yalnızca Marmara Bölgesi'ne yönelik olmalı ve çalışmalara bölgedeki tüm üniversite- ler katılmalıdır. Türkiye'nin öteki bölgeleri için yeni deprem araştırma merkezleri kurul- malı ve ulusal deprem ağı Başbakan- lığa bağlı bir üst örgütte toplanmalıdır. Artık plana - plancıya saygı!.. Prof. Dr. Sümer GÜREL MSÜ-ŞBPB Bu son deprem felaketi bize ne öğretti, ne öğretecek? Felaketin ne- denlen karmaşık, çok boyutlu: ade- ta nereden tutacağını şaşınyor in- san... Teknik boyutta "Makro Plan- lama"dan başlayan ve tekil bir ya- pının "Teknik L ygulama Sorum- İuluğu"na dek uzanan bir dizi et- menden söz edilebilir. Etik (ahla- ki) boyutta -son günlerde gazetemiz Cumhuriyet'te Oktay Ekinci'nin gözler önüne serdiği gibi- ekono- mik yapının "ranf'a, yani arazi ve arsa spekülasyonuna dayanan yö- nü kuşkusuz en önemli etmenlerin başında gelmektedir. Siyasal boyutta ise -ki önceki iki boyutla iç içedir ve sorumluluk bağ- lamında en yüksektedir- karar ver- me mekanizmasının bilime, uzman- lığa. giderek vatandaşın yaşamına önem vermeyen vurdumduymaz- lığı bir kez daha ortaya çıkmakta- dır. Bu boyutlar çoğaltılabilir (yurt- taşlanmızın bılinçsizce konut edin- me alışkanlıklanndan yapı sigorta- sı gibi çok önemli bir konunun hâlâ ülke gündemine girmemiş olması vs. vs.), ama biz konuyu kırk yilı aşkın emek ve birikimimizi pay- laşmak duygusu îçinde "planla- ma" açısından ele alacağız. 1950'lerde "plan degil pilav" savsözü ile özetîenen siyasal tavır, 1960 devnmi sonrası "Planlı Kal- kınma Dönemi" başlayınca değiş- meye başlıyordu. Birinci "Be$ Yıllık Kalkınma Planı"nın kendisini izleyen -en az iki- planlama dönemlerini de içe- ren bir "perspektif plan" özelliği taşıması, biz genç plancılara umut ışığı olmuştu. 1960-70 döneminde "Bölge Planlama" tartışmalan (si- yasal erkin "bölgecilik fobisi"ne karşın) gelişerek Doğu Marmara, Zonguldak, turizm potansiyel sap- tamalanna yönelik olarak Antalya vb. denemelere girişildi. Bunlar, en azından deneyim birikimi açısın- dan ileriye dönük. çok önemli ça- balardı. Ancak, sürekli gözlenen hep şu olmuştur: Siyaset .adamla- nmız genelde. karar verici konum- da olmamn verdiği "erk"in sar- hoşluğundan bir tûrlü ayık duruma geçememişlerdir. Bunda, oy kay- gısı ile verilenödünlerin -vatandaş bireysel düzeyde çıkannı, devlete olan güvensizlik sonucu hep önde tuttuğundan ve oyunu siyasal pazar- lık aracı olarak kullandığından- çok olumsuz rolü olmuştur. 1970'lerin ortalannda Sayın Ece- vit Başbakan iken DPT Müsteşar- lığı'na atanan Sn. Bilsay Kuruç - saygm bir bilim adamı ve ekonomi uzmanı plancı olarak- bizlerin umut ile bağlandığı bir isim idi. Ancak, bir yıla yakın bir çalışma süresi so- nunda -sonradan rahmetli Turan Güneş ile partı sorunlanna ilişkin anlaşmazlıldan oiduğunu duymuş- tuk!- Sn. Bilsay Kuruç görevinden alınmıştı. Bu satırlann yazan. ku- şağının tepkisıne tercüman olarak Cumhuriyet gazetesinde durumu protesto eden bir yazı yayımlamış- tır. Ama sonuç: Kim kime dum du- ma... Peki deprem sorunu "makro planlama" düzeyinde nasıl ele alı- nır, çözüm üretılir mi, gibi bir so- ruya nasıl yanıt verecegiz?27 Ağus- tos 1999 Cumaakşamı atv'nin dü- zenlediği, Sayın Ali Kırca'nın dep- rem yöresinde (Gölcük) yönertiği "Siyaset Meydanrnda, Kandilli Rasathanesi Müdürü Sayın Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara'nın çok doğru vurguladığı gibi "Deprem, sadece depreme dayanıklı yapı üretmek ve depremle yaşamayı ögrenmekle baş edilebilir bir fe- lakettir" ve bunu halk yıgınianna anlatmak ve öğretmek tüm ilgili ve bılgilılerin görevidir. lşte tam bu noktada "ülke düzenleme" ve "bölge planlama" gibi konular çok önemli hususlar olarak karşı- mıza çıkmaktadır. Bu iki konunun -35 yılı aşkın birikim ve deneyime karşın- ülkemizde sorumlu eğitim kurumlan dahil, hâlâ önemi doğru dürüst değerlendirilememiştir.Oy- sa, ülke bütûnünde topraklann na- sıl kullanılacağı -teknik deyim ile "arazi kullanımı" ya da makro ölçekte "zoning" denilen şey- ge- lişmiş dünvada artık tartışmalar- dan bile kalkmıştır. Yani kalkınma ve gelişmenin temel dinamikleri olan ulusal potansiyeller, plan ka- rarlan ile denetim altına alınmıştır. Bunlann başında kuşkusuz "yerle- şim alanlannın saptanması" gel- mektedir. Ve o bağlamda "üretim" yani "sanayi alanları". korunarak geliştirilecek "tarım alanları" ve değişık türde (orman, çayır, mera, otlak, bağ-bahçe vs...) yeşil alanlar izlemektedir. Tüm bu zordan bağ- layan bir "ulaşım ağı" yani akılcı temele dayanan bir "yol kademe- lenmesi" söz konusudur. Körfez depremi, özelde etkile- nen nüfusun büyüklüğü, giderek de ülkenin en gelişmiş yöresinde ol- ması nedeni ile benzeri felaketler- deki "saman alevi" tehlikesine uğ- ramayacaktır, uğrayamaz da... Aça- lım bu söylemi biraz, şimdiye dek sel ve deprem gibi doğal felakete uğrayan yörelerde hep "Deviet ya- raları saracaktır, kimse evsiz ve işsiz kalmayacaktır, çocokları- mız okula, bastalarınız en kısa sürede hastaneye kavuşacaktır vb..." gibisinden vaatlerde bulu- nulmuştur. .\ncak söz konusu fela- ket zaman içinde ülke gündemin- dekı yerini yitirmeye -bunda aydın kesimin, medyanın, giderek hepi- mızin sorumluluğu vardır!- başlar ve ikinci bir felakete dek unurulur gider. Bu kez politikacının işi da- ha çetin görünüyor. Tüm bunlarla birlikte son günler- de gazetelerde tam sayfa ilan vere- rek işin peşini bırakmayacağını va- at eden medya ordusu -ve ordunun bizzatihi kendisi de- vardır. Kujku- suz aydın kesim (umanm tTÜ ve Kocaeli Üniversiteleri dışmdaki üniversiteler de artık harekete ge- çerek) sivil toplum kuruluşlanna destek vererek elinden geleni yapa- caktır. Kısacası değerli milletvekilleri! Artık "plana ve plancıya saygı göstermek" zamanıdır. Türkiye bir elli yıl daha bekleyemez. Ha! Ünut- madan bir soru sorarak bitireyim bu yazımı. Yine sizlere sesleniyorum. Yüce Meclis'in üyeleri! Ulusal yas ilan etmek için ne bekliyoruz? Bu da, Körfez depreminde yiten can- lara ve onlann sağ kalan yakınla- nna verilen değer ve gösterilen say- gının göstergesi değil mi? KÎM KİME DUM DLMA BEHÎÇAK behicakCSturk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN lOEylül O/K/Ş MAK/MS/A//A/ PArENrf f8*6'DA 8uGÜN,AMERlKAU ELiAS HOH/E, Y/VTIĞ1 DİKİŞ MAKINESİ tÇİM PATENT ALMtÇrf. tfao'LARPA İNGİLIZ THDMAS SAlfJT, 1B3O'LAJZfb4 l'S£ FBAMSIZ SAHTHELEMY THHVtOfJfEg' NİN ÛSTÜNOB DSLJIO-i iSNE VE YATAY OLA/SAK AOTA SlDİP GEL£M UZUN BİR MEHı*SL£ ÇALIŞAH MODEİLİY- I-E GEÜŞİYO&DU. (DAHA ÖNCEKİLEBOE Ç£HGEL iÇlMİNOE Bl'e ıĞNE KULLAHU-totŞTt'Ş SONStA E'yE GtpıP BiR £ü*E 8u ALANOA Ç HC*JurE,TEO2AIZ ^MEfVKA'YA DÖN- MÜŞ, Dildf MAMJNESİ ĞRETİKAİHE 6İRİ- ÇEN ISAAC M. SiMGEB. </E AU-EN B. MU4ŞAIİAÂ: O>ez»Mr Bi& 7İ- KJJG.UUJÇ OLJUÇTTJEA*JÇTU.- ANMA Hocam ve değerli eşim, babamız, bilim ve sanatın özden yolcularından, erdemli yaşamını ülküleri içinde sürdüren, ATATÜRKÇÜ Prof. Dr. EMİN FAİK ÜSTÜN'Ü aramızdan ayrılışının 26. yılında anıyoruz. Eşi: Prof. Dr. ESİN EMİN ÜSTÜN Çocukları: Dr. GÜNTÜRK ÜSTÜN Dr. ÇAĞATAY ÜSTÜN Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nın yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ılişkın raporlarıyla, araştırmalarıyla, köşe yazılarıyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 ACI KAYBIMIZ Cemiyetimiz üyesi, değerli arkadaşımız, Basın Şeref Kartı ve Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü Sahibi KEMAL DENİZ 9 Eylül 1999 günü vefat etmiştir. Istanbul'da 1924 yılında doğan ve mesleğe 1942 yılında Son Posta gazetesinde başlayan Kemal Deniz çeşitli gazetelerde yazarlık ve yazıişleri müdüriüğü yaptı. Basın Yayın Genel Müdürlüğü Haber Müdürlüğü ve TRT Spor Müdürlüğü görevlerinde de bulundu. Vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratan Kemal Deniz'in cenazesi 10 Eylül 1999 Cuma günü saat 15.00'te TRT Istanbul Radyosu önünde yapılacak törenden sonra ikindi namazını takiben Kasımpaşa Büyük Camii'nden alınarak Kulaksız Mezariığı'nda toprağa verilecek. Kemal Deniz'e Tanrı'dan mağfiret, kederli ailesine ve üyelerimize başsağlığı dileriz. TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Başkanı Dinlerken Kürsüde Yargıtay Başkanı Sayın Sami Selçuk, sa- londa devteti yönetenler, ben de ekran karşısında iz- liyorum olayı. Adalet yılının açılması nedeniyle konu- şuyor başkan. llginç bir konuşma, ilgiyle dınliyorum, ama sonuna kadar değil! Kimi görüşleri, yorum ve yar- gılan ters geliyor, tepki yaratıyor. Çünkü ben cumhu- riyet kızıyım, 1920'lerde doğmuşum, belli duyarlığım var. Çocukluğumda, gençliğimde, yan yüzyıla ulaşan gazeteciliğimde yaşadıklarım var. Kurtuluş Savaşı'na katılanlar var ailemde, o savaşla övünüyor, onurlanı- yorum. Başta laiklik, cumhuriyetimizin ilkelerini, dev- rimleri yaşayarak geçiyor yıllarım. O ilkeleri yozlaştı- ran çabaları, karşıdevrim girişimlerinı, eylemleri de yakından görüyorum. Deprem bölgesinde de nelere tanık oluyoruz! Sayın Selçuk'un belli görüşleri, yorum- ları bana hayli ters geliyor bu bağlamda. Üstelik Yar- gıtay Başkanı olarak konuşuyor! O konuşmanın çelişkileri biryana, tepkileri de hay- li düşündürücü. Belli çevrelerin övgüleri tırmanıyor ekranlarda ve gazetelerde. Fazilet Partisi Genel Baş- kanı Recai Kutan konuşmayı imzalayacağını söylü- yor gözleri parlayarak. DSP Genel Başkanı ve Baş- bakan Ecevrt de bu konuşmayı herkesin okuması ve düşünmesi gerekiiğini! Sonra da yeni biranayasa ha- zıriığının başladığını açıklıyor kamuoyuna. Dahası bir kurucu meclis gibi çalışmaktan söz ediyor. DSP'nin böyle bir çalışması var aslında, MHP ve ANAP'lı koalisyon gerçekleşince gündeme gelmedi. Şimdi nasıl, ne biçimde gelebilir. Parlamentonun bu- günkü yapısıyla nasıl bir anayasa oluşabilir, tartışma- ya açık bir konu doğrusu. Çok yoğun çalışmalaıia yangından mal kaçınr gibi çıkanlan yasalar göz önün- de değil mı? Sayın milletvekilleri çok hızlı çalıştı ger- çekten, deprem de hızlannı kesemedi! Ama sonuç? Halkımızın duyaıiığı daha çok dennleşti. Durmadan yineliyorum ama depremden sonra ye- ni birdönem başlıyorülkemızde.Yeni anayasayı kimin, ne zaman yapabileceğıne yeni dönemi başlatanlar karar verecek ancak. Depremden sonra yıkıntılara koşanlar, ölülerini arayanlar, yalnızlığı aşamayanlar, el yordamıyla çalışanlar, sevgiyle, özveriyle birliktehk oluşturanlar, istemlerini açık seçik duyuran her dalda kuruluşlar. Onlann katılımı olmadan bir kurucu mec- lis düşünermyorum ben. Her zaman altını çızdiğim 1961 Anayasası'na dönüyorum yeniden. Toplumun belli kesimlerinden bir katılımla oluşan kurucu meclisi dü- şünüyorum. Baştan sona izledim çalışmalan, kimi za- man horozlar öterken aynldım Meclis'ten. Şimdi öz- lemle anıyorum o günleri. 27 Mayıs devriminin getir- diği ortamda herkes düşüncesinı söylüyor, toplum- daki bektentilere yanıt veren çağdaş bir belge oluş- ması için katkıda bulunuyor. Anayasada yer alan hak- lann, özgürlüklerin yaşamımıza da geçeceğini varsa- yıyor. Emek ve yürek verenler açısından tarihimizde gü- zel bir dönemin slmgesi 1961 Anayasası. Öngördü- ğü haklar ve özgürfükler yaşama geçseydi 1970'ler- de, 80'li ve 9O'lı yıllarda başka bir konumda olurdu ülkemiz, sancılı dönemler, darboğazlar yaşanmaz, demokrasi tıkanmazdı! Bir cumhuriyet kızı, mesleğinde yüzyılın yarısına ulaşan bir gazeteci olarak vardığım bir gerçek var. Dev- leti yönetenler güçsüz olduğu zaman ödün politikası tırmanıyor, iç politikada da, dış politikada da. Gele- ceğe güvenle bakamıyor vatandaş. Genelkurmay Başkanı belli çevreleri uyarmak zorunluğunu duyuyor. Acı bir uyan kuşkusuz, çünkü belli bir gerçeğı, duyar- sızlığı belirtıyor. 28 Şubat'ta Mıllı Güvenlik Kurulu'nda alınan kararlara karşın süregelen kökten dincıliğı, la- iklik karşıtı sözleri, davranışlan, dahası Atatürk ilke- lerini, devrimleri korumakla görevli kuruluşları yıprat- ma, kara çalma politikasına açık seçik bir tepki bu. 28 Şubat'ı geçmişe gömmek isteyenleri göreve ça- ğınyor. O kararlann belli bir zaman sürecinde değil, geçmişten geleceğe geçerli olduğunu vurguluyor. Yargıtay Başkanı'nın konuşması bu uyanya da hay- li ters düşüyor. Ancak tüm konuşmalar doğru bir ye- re yerleşiyor toplumun belleğinde. Belki de kuşağımın gereğı, ters olaylara karşın iyim- serliğimi koruyorum ben. Belleksiz bir toplum oldu- ğumuzu söyleyenlere de katılmıyorum. Unutulanlar var, unutulmayanlar. Deprem hepsini açığa vurdu. Tüm ger- çekler ışığa çıktı. O ışıkla yol alacağız yeni yüzyıla. Ye- ni bir yapıyla. Eskiler geride, yeniler önde, yeni bir so- lukla. Güzel bir yüzyıl yaşanacak ülkemizde. Soluğunu yitirenler bu yolculuğa katılamaz elbet. • • • Talat Halman ile karar verdik geçen gün. Sevda Şener de destekliyor bu karan, daha kaç kişı kimbi- lir! Güzel yüzyılı yaşamak için yıllan uzatacağız. Sü- resi belli değil, ama örneğin yüz yaşına kadar! Talat Halman daha kaç ödül alır kimbilir, kaç kitap yayımlar, kürsülerde ne güzel dersler verir! Ya Sevda Şerier? Yeni yüzyılın gençleri de sevgiyle kucaklar, ışı- ğıyia aydınlanarak gülümser dünyaya. Ancak eskiyen yüzyıl da güzel selamlıyor Prof. Şener'i. Yeni yılın açış dersini o veriyor Ankara Üniversitesi'nde. Seçimi ya- panlan kutluyorum. Yeni yılı dünyaya sevgi ve hoş- görüyle bakan, gözteri bilimin ışığıyla parlayan Sev- da Hoca'nın bir konuşmasıyla açıyor. Tiyatro kürsü- sünde öğretim üyesi, ama bölümüne özgü bir ders ver- mesi öngörülmüyor, kişiliğine özgü bir sesleniş bek- leniyor. Keşke ben de öğrenci olsaydım. Her şey için hayli geç, ama yetişen kuşaklann se- vinci yeşeriyor yüreğimde. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Kurtuluş Sa- vaşı sirasında, Anadotu'daki di- renişi kırmaya yönelik iç ayak- lanmalann en önemlisi. 2/ Bir 4 nota... "Eyvah bu —'de bizler yine yandık/Zi- 6 ra ki ziyan orta- da bilmem ne kazandık" (Zi- 8 vaPaşa).3/Kap- q larda su nede- " niyle oluşan tortu. tem dışı yapılan hareket. 4/ Lenf düğümleri yan- gısı... Nikelin simgesi. 2 5/ Datca Yanmadası'na 3 verilen bir başka ad. 6/ . Bir peygamber... Tele- fon sözü. 7/İyi yaşamak içingerekliherşey...De- 6 miryolu. 8/ Eski dilde bal... "Vurgun" anlamın- da argo sözcük. 9/ Her- kes, yabancılar. __ YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ağır bir şeyi denizden çıkarmak ya da oraya indirmek işinde kullanılan büyük vinçli deniz teknesi. 2/ Olumsuz- lukbelirtenbirönek... Hile. 3/Süt katılan meyanenin mu- hallebi kıvamına gelinceye dek pişirilmesiyle elde edilen beyaz sos. 4/ Kastamonu'nun bir ilçesi... Bir göz rengi. 5/ Akla gelen, içe doğan düşünce. 6/ Eli işe yatkın, becerik- li... Buzul sürüntüsü... Bir cetvel türü. 7/ Dinsel tören ve kurallan... Bir olayı belli bir görüşe göre açıklama. 8/ Ay- dın'ın bir ilçesi... Bağışlama. 9/Topraküstündeki yüksek- lik, doğal set... Kuru soğuk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle