Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DEPREM
Sakarya'da, hasar tespit çalışmalannın başlamasıyla birlikte depremin ağır bilançosu da ortaya çıkıyor
3 hiııe yakm ldşi kurtarddıHATİCETUNCER
ADAPAZARI - Sakarya Valiliği kriz
masasından alınan bilgiye göre, dep-
remde Adapazan'nda 8 bin 700 bina
çöktü. 11 bin bina ağır hasara uğrarken,
4 bin 800 binada da orta ve hafıf hasar
belirlendi. tlçelerde ise 467 bina hasar
gördü. Sakarya'da 3 bin 46 kişi öldü.
Bölgede halen 150 arama ve kurtar-
ma ekibi faaliyet gösteriyor. Bunlann
26'sını 14 ülkeden gelen ekipler oluştu-
ruyor. Bölgede bulunan 100 subay, 246
astsubay, 3 bin 280 er ve erbaş, arama
kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmala-
nnda görev yapıyor. Bu ekiplerin ilk
günden itibaren 24 saat aralıksız çalış-
malan sonucunda enkaz altından 2 bin
660 kişı sağlam, 5 bin 81 kişi de yaralı
olarak, toplam 7 bin 741 kişi kurtanldı.
Enkaz altında hâlâ 1500 kişinin bulun-
duğu tahmin ediliyor.
Depremin ilk şokunun atlatılmasının
ardından, depremzedelerin yaralannın
sanlması içın çalışmalar yoğunlaştınl-
dı. Kentın bir kısmına elektrik verildi.
Kente gelen yardımlar, 17 ayn noktada
halka dağıtılıyor. Dağıtımın ilk günlere
göre daha organize bır şekılde yapıldı-
ğı dikkati çekıyor. 7 ayn noktada kuru-
lan 22 bin 500 kişi kapasiteli seyyar
mutfaklarda sıcak yemek dağıtımı dü-
zenli bir şekılde gerçekleştiriliyor. Bu
olumlu gelişmelere karşın, su sıkıntısı-
nın had safhada otması, çöplerin topla-
namaması ve cesetlerin kokması salgın
hastahk tehdıdı oluşturuyor. Il Sağlık
Müdürlüğû, bu tehdidi ortadan kaldır-
mak için sürekli olarak kentın değişik
noktalannda ilaçlama yapıyor. Cesetler
kireçlenerek toplu mezarlara gömülü-
yor. Adapazan'nda depremden zarar gö-
ren aileler ıçin oluşturulan çadırkente.
bu sabahtan itibaren aileler yerleşmeye
başladı. Kaynarca yolu ûzerinde kuru-
lan çadırkentin sorumlusu Ali Kahra-
man, 650 kişi kapasiteli çadırın kurul-
duğunu ve ihtıyaca göre bu sayının 2
bin 500'e kadar çıkanlabileceğini kay-
detti. Çadırkente ilk yerleşen, dokuz ay-
lık hamile kadın ve eşı oldu. Şu anda, üç
aile çadır kentte ıkamet ediyor.
Sessizlikvekaranlık
Can pazanna dönen Adapazan'nda
tüm çabalar enkaz altından bir canlı kur-
tanlmasmayoğunlaştınlıyor. Eski Ada-
pazan Valisi Sedat Kirtetepe'nın adını
taşıyan cadde üzerindeki Yıldız blokla-
nnda Isveçli kurtarma ekipleri canlı an-
yor. Enkazdan ses duyulduğu haben
ûzerine geliyorlar, önce jeneratörlerini
kurarak enkazı aydınlatıyor, sonra ses-
sızlık istiyorlar. İercûmanlar isteği bil-
diriyor "Bir, iki, üç" en acılı "Tıp" oyu-
nu. Köpekler enkaza gönderiliyor. Ar-
dından hassas mıkrofonlarla enkaz din-
leniyor. Onlarca kişi sessiz ve kıpırtısız
"bir nefes kdn" nefeslerini tutarak bek-
liyor. Isveçliler 15 dakikalık bekleyiş
sonunda yıne tercüman aracılığıyla kö-
peğin canlı bulamadığını, cihazın hiçbir
ses kaydetmedığini. delık açılarak ay-
dınlatılan bölümde sadece ceset gördük-
lenni anlatıyor.
Başlannı üzüntüyle sallayanlar, "Tûh
be" diyenler. Bınsı "Dün bir ses duy-
dum, yetişselerdi kurtanriardr diye ha-
yıflanıyor. Sedat Kirtetepe Caddesi üze-
rinde Pınaroğullan Sıtesı'nin doğu ve
batı ucundaki ikişer blok tamamen yıkıl-
mış. Ünlü futbolculann evlennin oldu-
ğu Sporcular Sıtesi 'nden geriye yıkıntı-
dan başka kalan bir şey yok, biraz öte-
de Adapazarlı kırk esnafın bir araya ge-
lerek yaptırdığı Kırklar Apartmanı'nda
hasar bile yok.
Çark Caddesi'nin zifıri karanlığı ara-
i z I e n i m I e r
Ölüm
kokusu...
SERDARKIZIK
GÖLCÜK - Bu kokuyu unutmuşum.
Oysa. Dinar depremınde morgda
olacağım düşündüğüm cesetlerle
hastanenin hemen giriş koridorlannda
karşılaştığımda yüzûme çarpmıştı o
koku... Şimdi yeniden karşılaştık. Hemen
yakınımda, on metre, yirmı metre ve çapı
gideTek büyüyen bir çemberin içinde
pestil olmuş, sıkışmış, yıkıntılarda ve son
nefeslenni kımbilir ne acılarla vermiş,
hâlâ betonlann altında yüzlerce bedenden
çıkan kokuyu'asıl sorumlular' kaç gün
duyacak acaba?
Duymazlar...
Örneğın, Yalova'da bataklık olmasından
ötürü Bayındırlık Bakanlığı'nca imara
açılmayan Hacı Mehmet Ovası'na 'üstün
gayretter' sonucu 10 yıl önce imar getiren
•Doğru Vbku' eski Belediye Başkanı
Koçai, bu kokulan nasıl algıhyor acaba?
Gölcük'te, Yalova'da, Kocaeli'nde ve
diger deprem bölgelerinde uygun ınsaat
yapmayan müteahhitler, denetlemeyen
teknik sorumlular ve yerel yöneticilere
bu kokular ulaşıyor mu acaba?
Aslında sorumlu deprem değil. Doğanın
aynı şiddetteki öfkesinde başka ülkelerde
binlerce insan ölmüyorsa, binlerce ev
yıkılmıyorsa, sorumlu deprem değil.
En tepedekılerin, en yetkililerin sığındığı
'takdiri Uahi' de değil. Sorumlu, Hacı
Mehmet Ovası'nı imara açanlar, oradan
milyarhk rantlar sağlayanlar; denizin
hemen kenanna. kumsalın üstüne 5-6
katlı bina yapanlar ve bunlara ruhsat
verenler ile denetim için gerekli yasal
düzenlemeleri yapmayanlar ya da
bugünkü imar mevzuatını bile
uygulamayanlar değil mi?
Asıl sorumlu, teknolojinin ve teknik
olanaklann bugûn ulaştığı noktada, "Üd
gün tetefonla bile Uetişim
sağtayamadık. Ne olduğu
konusunda doğru dttrüst
bügi alamadık" diyenler
değil mı?
Asıl sorumlu, Gölcük ve
Yalova'da daha dün
ancak trafik karmaşasını
önleyen. ama gelen
yardımlan bile doğru
dürüst toplayıp
dağıtamayanlar değil
Deprem bölgelerinde kurtarma çaüşmalan sürerken çadırkentler de kuruldu. (Fotoğraflar: CELAL YILMAZ)
sıra geçen iş makinelerinin, kamyonla-
nnın farlan ile aydınlanıyor. Çark Cad-
desi 16 Ağustos'u 17'yebağlayangece-
ye kadar Adapazan'nın Bağdat Cadde-
siymiş. Gençlerin piyasa yaptığı, araba-
lanyla, motosikletleriyle hava aröğı, ka-'
felenn ışıl ışıl parladığı Çark Cadde-
sı'nden geriye sadece ayakta kalan bir i-
ki yapı ve bulvar boyunca uzanan ağaç-
lar var. Adapazan'nda, Türkiye' nin her
yerinden kurumlann ve kuruluşlann ya-
nı sıra yurttaşlar da arabalanna doldur-
duklan malzemeleri dağıtıyor. En çok
ihtiyaç duyulan maddeler çocuklar ve
bebekler içın kullanılanlar.
Çocuk bezı, pişık kremi, biberon, ma-
ma, suyun kısıtlı olmasından dolayı ıs-
lak mendil yardım araçlanndan en çok
sorulan şeyîer. Kadın ve erkek iç çama-
şın ancak hemcinslerden utanılarak is-
tenilebilen bir ihtiyaç. Kadınlann en
önemli ihtıyacı ise hijyenik pet.
350 bin ton acık var
LPGve
akaryakıta
dışalım izni
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Martnara Bölgesı'nde önemli hasara ne-
den olan 7.4 şiddetindeki depremin ya-
rattığı mal ve can kaybı artarken, hûkû-
met, afet bölgesinde alması gereken ön-
lemleri gecikmelı olarak uygulamaya
başladı. Salgın hastalıklann başladığı,
çöplerin temizlenmediği, su sıkıntısınm
had safhaya ulaştığı Adapazan, Yalova ve
Kocaeli'ye depremden ancak 1 hafta son-
ra 40'ar adet seyyar tuvalet göndermeyi
kararlaştıran Başbakanlık Kriz Merke-
zı'nden, kamu sosyal tesıslenne bugün-
den itibaren depremzedelerin yerleştiri-
leceği açıklandı TÜPRAŞ'ın lzmit'teki
rafînerisinde yangın nedeniyle 350 bin
ton akaryakıt açığuun ortaya çıktığı be-
lirlenirken, önûmüzdekı günlerde petrol
sıkıntısınm yaşanmaması için LPG ve
akaryakıt şirketlerine ithal ıznı verildi.
Kriz Merkezi; Yalova, Sakarya, tzmit,
Gölcük ve Bolu'da enerji şebekelerinin
onanm çalışmalannın büyük ölçüde ta-
mamlandığını, bölgenin yûzde 90'uıa
enerji verildiğini, deprem bölglerinde
kullanılmak üzere de telefon cihazlan
sağlandığını bildirdi. Kızılay Adapazan,
Kocaeh ve Yalova'da kunılacak çadır
kentlere su sağlamak içın sondaj makine-
lerini gönderdi.
Afet bölgesındeki ıllerden yönetici
seçme sınavına katılacak v e öğretmenlik
için başvuracak adaylardan ücret alınma-
yacak. Halkeğıtım merkezlennde üretile-
cek 20 bin çıft ayakkabı öğrencilere pa-
rasız dağıtılacak. Denız Kuvvetlen Ko-
mutanlığı. Gölcük'teki enkazlan ilaçla-
maya başlarken, Tûrk Silahlı Kuvvetlen
ekiplerince 34 bm 505 depremzede en-
kaz altından çıkanldı. Milli Savunma Ba-
kanlığı tarafindan tzmit'e 7 bin 500 ce-
set torbası göndenldı. Norveç ve Ispan-
ya tarafından gönderilen hastane gemıle-
rinin. Donanma Komutanlığı emrinde
kullanılmasına karar venldı.
Gölcük'te müteahhitlere tepki büyük
mı.'
Bu düzen, rant uğruna
ne canlar alıyor. Bu
düzenin savunuculan
nasıl da yalan yanlış
başka yerlere havale
ederek sorumluluklannı,
kokulara aldırmadan
işlerini sürdürüyor.
BERTAN AĞANOĞLL
GÖLCÜK- Depremin neredeyse yerle bir
ettiği Gölcük'te halk müteahhitlere karşı tep-
kili. Depremden hemen hemen hiç hasar gör-
meyen lojmanlann karşısındakı Varol 1-2-3
ve Akuı adlı apartmanlann müteahhıdi Ha-
san Varol da bu binalarda oturan ev sahiple-
ri tarafindan suçlanıyor. Varol apartmanla-
nndan tesadüfen kurtulan emeklı astsubay
HaKl Usta, okuma yazma bılmeyen Hasan
Varol'un 5-6 yıl önce kendı yaptığı evi kira-
ya vererek Gölcük'ü terk ettiğini kaydetti.
Emekli astsubay Halil Usta, evinin hemen
karşısında dündik ayakta duran subay loj-
manlannı göstererek "Burada yıDarca otur-
dum. Emekli okjuktan sonra güçlükle bu evi
satm aldım. Ama bakın bu evterden daha es-
ki lojmanlar sapasağlam. Varol'un evleri ise
yerlebiroldu"dıyekonuştu. Varorunyakın-
lannın da kendi yaptığı binada göçük altın-
da kaldığını vurgulayan Usta, yetkililerin bu
kışıden hesap sormasını istedi. Gölcüklüler
tarafından suçlanan bir diğer müteahhit ise
Hasan Varol gibi Trabzonlu olan ZeJd Gök-
türk. Gölcüklüler, Göktürk Inşaat tarafından
yapılan evlenn de depremde büyük hasar gör-
düğüne dikkat çekiyorlar.
Depremin ardından ortaya çıkan acı bir
gerçek de binalarda kullanılan demir ve be-
tondan malzeme çahnması. Yüksek binalar-
da 16'lık yani kalın demir kullanıhnası gere-
kirken bir çok binada yükü kaldıramayacak
8'lik yani ince demir kullanıldığı ortaya çık-
tı. Yabancı ve Türk ekiplerin yaptığı kurtar-
ma çahşmalannda da tanık olunan bir diğer
nokta ise betonlann bir çekiç darbesiyle tuz
gibı dağılması oldu. Yapılan kurtarma çalış-
malan sırasında Gölcük'te yıkılan binalarda
denız kumu kullanıldığı belirlendi. Deprem-
de göçük altında kalanlar ıçin umutlar tüken-
meye başlayınca Rus kurtarma ekibi de geri
çekilme hazırlıklanna başladı. Depremin 6.
gününü doldurmasıyla birlikte dozerier yo-
ğun şekilde çalışmaya başladı. Gölcük'ün bü-
yük bir kısmı olası salgın hastalıklara karşı
kireçlendı. Ulaşım ise kontrollu olarak sağ-
lanıyor. Gölcük- Izmıt guişi asker tarafindan
kontrol altına aluıdı, yardım araçlan ve ba-
sın otolan dışında hiçbir aracın giriş ve çıkı-
şına izin verihnıyor. llçede zaman zaman
meydana gelen hirsızlık olaylanna karşı gü-
venlik önlemleri yoğunlaştınldı.
Gölcük'te depremin 6. gününde sokaklar
boşaldı. Gölcüklüler yoğun şekilde yakınla-
nnın bulunduğu illelere göç ediyor. Bu ne-
denle yaşanan felekatle tezat bir sakinlık var
sokaklarda. Yabancı ekipler çalışmalannı
sürdürüyor, ancak umutlar iyice azalmış du-
rumda. Kentteki ambulans sa>ısının azalma-
sı da bu umutsuzuluğun göstergesi. Gölcük-
ten aynlamayanlar ise yavaş yavaş genişleyen
çaduicentte toplanırken sıcak yemek dağıtı-
mına da başlandı.
IRMIKIAYDEV ENGİN e - mail: engin (« planet.com.tr
Gidin musluğun başına, çevirin.
Aktı mı su ?
Sevinin, çok sevinin!
Sabun var mı musluğun yani başın-
da?
Yıkayın ellerinizi. Yüzünüzü, boy-
nunuzu, ensenizi bol köpükle yıkayın.
Sonra suyu avuçlannıza doldurup
yüzünüze çırpın; başınızı musluğun
altına uzatp serin suyun tadını çıka-
nn. Bırakın gömleğiniz, fanilanız, pan-
tolonunuz, ayakkabılarınız ıslansın.
Tadını çıkann.
Akan suyun şınltısından; elleriniz-
den, boynunuzdan damlayan sulann
serinliğinden "büyûk, çokbûyük'ya-
şam sevinçleri üretin. Mutlulukdenen
düşün, aslında bu kadar yalın olabil-
diğini, şaşarak bilince çıkann...
(Birarkadaşın plastik şişeden dam-
la damla döktüğü suyla yüzünü yıka-
mak. Pisliği, tere ve toza batmış be-
denin kaçınılmaz kaşıntısını unutma-
ya çabalamak. Ağustos sıcağında
bekleyen şişelerden ılık su bulunca
sevinmek, sıcak da olsa içmek. Hiç
dinmeyen susuzluk...)
Betona boğulmuş koca kentlerden
birinde yaşıyor bile olsanız, Ağustos
sıcağında, asfalt erimiş de olsa çıkın
Yemek Kuyruğundaki Topal Çocuk
sokağa, iki adım atın, bir ağaç bulun.
Gölgesinde durun ve ekzos gazı da
koksa, kokiayın havayı. Bunun mut-
luluk olduğunu düşünün. İyice düşü-
nün ve bilince çıkann.
(ölüm kokusu. Sizihiç bırakmayan,
yıkıntılardan olabildiğince uzaksanız
bile, en küçük bir esinti bile yokken
sizi hiç bırakmayan, heryanınızı kap-
layan, yüzünüzdeki maskeye rağmen
size mutlaka ulaşan o katlanılmaz ölü
kokusu, ölüm kokusu, ölümün koku-
su...)
Sabah. Uyku ikliminden çıkılan o
bulanık anda, evinizde, bir çatı altın-
da, tavanı olan bir odada ve bir ko-
nuttaolduğunuzu, bütün geceyi o gü-
venli yuvada geçirdiğinizi ve yann ve
ertesi gün ve sonraki günlerde de bu-
nun yine böyle olacağım düşünün ve
"az değil çok" sevinin.
(Yedinci gün. Yedinci gece. Yıkın-
tılar arasında, yani kentin herhangi
biryerinde, caddenincılızçalılan, bo-
dur ağaçlanndan birinin dibinde, to-
za bulanmış kilimlerin üstüne serilip
uyumak. Yedinci kez günün ilk ışıkla-
nyla uyanıp, uyku ikliminden çıkılan o
bulanık anda, henüz bir şey düşün-
meye vakit kalmaksızın o kokuyu,
ölüm kokusunu duymak. İlk iki gece-
yi katlanılmaz kılan "ölüm korku-
su"nun, yerini o katlanılmaz "ölüm
tofavsu'naterkedişini adım adım ya-
şamak.
Yani başında küçük kızın uyuyor.
Kucağında depremden kurtardığı tek
varlığı, oyuncak köpeği... Incecik
ayak bilekleri ve gülüşü sana mutlu-
luklar bağışlayan güzel yüzü kirden
kapkara. Gece yatarken senden dün-
yalar diler gibi sorduydu. Anımsa:
"Baba, yann yeni bir don giyeceğim
değil mi?". Az ötedeki yıkıntının altın-
da yatan ve kokusu sana kadar ula-
şan kannın öldüğünü kabul etmek zo-
runda kaldığında ağlamadın. O yıkın-
tının altında yatıp duran ve artık kok-
muş anneni, babanı düşündüğünde
de ağlamıyorsun. Ama küçücük kızı-
nın, "Baba, bana o kırmızı elbiselibe-
beği alacaksın değil mi?" dercesine
sorduğu soru seni ağlatıyor ve sen
biliyorsun, bu sabah uyandığında o,
yeni bir don giyemeyecek... Artık hiç-
bir acının ağlatmadığı yüreğin sıkışı-
yor, ağlıyorsun...)
Bamya yemez miydiniz? Nohutlu,
salçalı karnabahardan nefret ettiğiniz
doğru mu ? Hatta mayonezi, soğan-
ları kenarlanndan taşan bir "big Mac"
ı küçümsüyor, "plastik köfte" dıye ağ-
zınıza bile almıyor muydunuz? Gidin
hepsınden doya doya hatta tıka ba-
sa yiyin ve "Ne güzel yemekler ye-
dim" diye sevinin.
(Güneş altında pörsümüş ekmek
yığınlanndan bir ekmek daha çekip
aldın ve güneş altında vıcık vıcık ol-
muş, yıkanmamış ve yıkanmayacak
domateslerikatıkedipyedin. Üçgün-
dür böyle bu. Ya domates-ekmek ya
bisküvi.
Dün ilk kez Kızılay'ın seyyar mutfa-
ğından sıcak yemek olanağı doğdu.
Gazeteciysen de, depremin yumru-
ğunu yememiş olsan da, istediğin za-
man burayı terkedip, evine, suyu
akan; mutfağında sıcak yemek pişen,
yatak odasının tavanı olan ve yatak-
ta temiz çarşaflar serili evine dönebi-
lecek de olsan, şimdi burada, bu deh-
şetin içindesin. Acıktın.
Sen de sıraya girdin. Mis gibi kokan
salçalı nohut ve pilav tabağını alıp sı-
radan çıkarken "onu" gene gördün.
Elinde pis bir tabakla kuyrukta duran,
dizi kalın ve pis bir çarşafla sanlmış,
topallayan ve ayakta durmakta zorla-
nan 10 yaşlanndaki o oğlan çocuğu-
nu. Hani, geceleri senden on adım
ötede, çalılann dibine kıvnlıp uyuyor.
Yemek kuyruğunda çaresizlığin daha
da bencilleştirdiği yetişkinler onu iti-
yorlar ve o korku ve çaresizlik dolu
çocuk, sırada hiç ilerleyemiyor. Elin-
de pis bir tabak ve sargılar içindeki to-
pal bacağı ile ağlamadan ve konuş-
madan duruyor.
Tabağı ona uzattın. Çocuk gözleriy-
le sana baktı ve ah!.. Ah, hiç konuş-
madan kendi tabağını sana uzattı. Ta-
bak değiş tokuşu yaptınız. Sessizce
çalının dibine gitti ve plastik kaşığı
acemice kullanarak nohut-pilav ye-
meye başladı...)
N'oldu bize ? Ne olacak bize? Biz
ne olacağız?
Böyle ne kadar yaşayacağız ve bu
ölüm kokusunu bir yaşam boyu du-
yacak mıyız?
POLTIİKA GÜNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Din Pazarlamacıları...
Adam, 'Kemik lliği Kampanyası'nı binlerce yurt-
taşımızın deprem nedeniyle ölümü üzerine kuru-
yor, sapla samanı kanştırıp 'sivil toplum hareketi'
üzerine düşüncelerini aktanyor...
Dr. Oktar Babuna'dan söz ediyorum...
Tıp öğrenimi görmüş ama 'falcılığa' meraklı Ba-
buna'nın açıklaması önümde duruyor...
Sanınm Babuna'nın gerçek yüzü deprem fela-
ketiyle iyice anlaşıldı; arkasında kimlerin olduğu,
'din bezirgânlan'mr\ bu kişiyle ilişkisinin bulundu-
ğu böylece ortaya çıktı...
Bakın, tıp eğitimi almış Dr. Oktar Babuna, açık-
lamasının son bölümünde ne diyor:
"Bilindiği gibi bu deprem 1999 yılının 8. ayı
olan ağustosta saat sabaha karşı 03.00'te ger-
çekleşmiştir ve bunda son derece manidar olan
bir nokta bulunmaktadır.
- Kuranı Kerim'in 99. suresinin adı zelzele su-
residir ve bu, 1999 ile mutabık olması bakımın-
dan manidardır.
- Zelzele suresi 8 ayetten müteşekkildir ve bu,
yılın 8. ayı olan ağustos ayına işaret etmektedir.
- Zelzele suresinin 3. ayetinde *Ve insan ne olu-
yor?' dediği zaman ifadeleri yer almaktadır. Bu-
rada zelzelenin olduğu üçüncü saat işaret edıl-
mektedir. Aynca aynı ayette zelzelenin olduğu an-
da insanlann 'Ne oluyor?' dedikleri bildıhlmekte-
dir. Gerçekten de sarsıntının gerçekleştiği ilk an-
da binlerce insanın ilk sözü 'Ne oluyor?' olmuş-
tur. Deprem anını yaşayan herkes bunu bilmekte-
dir.
- Zelzele suresinin 4. ayetinde 'O gün yer ha-
berlerini anlatacaktır' ifadesi yer almaktadır. Dik-
kat edilecek olursa, depremin gerçekleştiği 17
Ağustos günü bütün basın bu konudaki haber-
lere hep ilk sırada yer vermiş; gün boyunca yerli
ve yabancı basın organları, yazılı ve görüntülü
medya, ilk haber olarak deprem felaketiyle ilgıli ha-
berleri anlatmıştır. Halk arasındaki konuşmalarda
da deprem konusu en öncelikli sırayı almıştır.
Ayette dikkat çekilen 'O gün yer haberierini an-
latacaktır' ifadesi bu duruma işaret etmektedir.
- Zelzele suresinin 5. ayetinde 'Çünkü senin
Rabbin ona vahyetmiştir
1
buyrulmaktadır ve o
gün yer, Allah'ın vahyine uyarak sarsılmıştır. Fay
hattındaki çatlama, bu sarsıntının sadece görü-
nürdeki 'sebebi'd/r. Yoksa bu çatlak fayın, Al-
lah'ın emri olmaksızın birdenbire kendiliğinden
harekete geçmesi mümkün değildir. Bu durum
tıpkı cama atılan bir taşın camı kırmasına benze-
mektedir; cam vardır, taş vardır, fakat taşı cama
atacak bir güç gerekmektedir. Bu güç Allah'ın
vahyidir, emridir.
- Zelzele suresinde geçen 'Yer haberini anlata-
caktır, Rabbin ona vahyetmiştir' ifadesinin ebced
değeri de 1999'a tekabül etmektedir. Bu büyük
zelzelenin tarihini vermesi açısından dikkat çeki-
cidir."
Evet... Dr. Babuna 'bir bilim insanı' mı, yoksa
yaşamını ilkellik üzerine kuran birisi mı?.. Acaba
kan kanserinin tedavisi de Kuran'dayazıyor mu?..
Islam dininde fal bakmak, hele Kuran'la bak-
mak en büyük günahtırL
• • •
Depremden birkaç saat sonra Istanbul, Bolu,
Balıkesir, Bursa, Edremit, Edirne, Çorlu vb. yer-
lerden askeri birlikler deprem yöresine geldiler...
Gölcük'te 200'e yakın subay, astsubay ve er
yıkıntı altındaydı. Askeri birlikler hem kendileri hem
de siviller için kurtarma çalışmalanna girdiler...
Işte bu aşamada din bezirgânlan 'kendi çıkar-
lan' doğrultusunda yayına girdiler:
"Askerler sivilleri kurtarmıyor..."
Cuma gunü öğle saatleri...
Camilerde bazı imamlar şöyle konuştular:
"Kuran kurslannı, imam-hatip okullarını kapat-
tıran, Müslümaniara zulüm yapan askerler Göl-
cük tegeberdi..."
Tarih: 21 Ağustos 1999
Yer: Kadıköy, Söğütlüçeşme Camii...
Eski CHP Kadıköy llçe Başkanı Fatih Yener'in
depremde yaşamını yitiren eşi ve iki kızının ce-
naze töreni...
Işte cenaze namazını kıldıran imamın sözleri:
"Bu deprem türbana karşı gelinmesi ve ma-
yoyla denize girilmesi yüzünden oluyor..."
Cenaze namazına katılanlar imamın üzerineyü-
rüdü... Imam kaçmak zorunda kaldı...
Sahtekârlar, Umraniye, Bahçelievler, Fatih,
Çarşamba, Esentepe gibi yörelerde de bu tür ko-
nuşmalar yaptılar; ardından laik demokratik Cum-
huriyet'in düşmanı karayobaz çeteleri 'deprem
yardımı' topladılar...
•••
Din pazarlamacıları, ellerinde bulundurdukları
televizyon, radyo ve gazetelerie saldırılarını gide-
rek yoğunlaştınyorlar...
Bakın, Abdurrahman Dilipak adlı bir yazar na-
sıl kin kusuyor:
"Hadi din etkisinden 'anndınlmış' müteahhit-
ler ve mühendisler yetiştırmeye devam edin. Din
etkisinden anndınlmış politikacılar, yöneticiler
yetiştirin... Onlarsizin kanlannız ve gözyaşlannız
üzerine kendilerine iktidar ve servet üretsin-
ler...
Hadi büyük devlet nutuklan sıkmaya devam.
Cumhuriyetimiz 75 yaşında Devlet dimdik ayak-
ta... Devlet güçlüdür. Hadi canım sen de/ Sizin
gücünüz, ancak Kuran kursu talebelerineyefer.'
El ele tutuşan kızlarayeter... Alemdaroğlu'nun tıp
son sınıftan attığı, DGM'de yargılanan kızlann hep-
si felaket bölgesinde."
Din pazarlamacılan 'büyük acı'yı işte böyle sö-
mürüyortar...
hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
Diyanet İşleri Başkanlığı
'Imamla ilişkimiz yok'
İstanbul Haber Servisi - Diyanet lşlen Başkanlığı, es-
ki CHP Kadıköy tlçe Saymanı Fatih Yener'in eşi ve 2 kı-
zının önceki gün Kadıköy Söğütlüçeşme Camıi'nde kı-
lınan cenaze namazı sırasında geçen olay sonrası linç
edilmek istenen imamuı Diyanet İşleri Başkanlığı ile her-
hangi bır ilişkisinin bulunmadığını, sözkonusu şahsın Is-
tanbul Büyükşehır Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğû'ne
bağlı olduğunu bildirdi.
Gazetemizde dün yayımlanan 'Halk imamı linç etmek
istedi' başlıklı haberimizle ilgili olarak Diyanet lşlen
Başkanlığı'nca yapılan yazılı açıklamada söz konusu ha-
ber doğrulandı. Açıklamada. "Cenazelerin defin ve tec-
hb işlemleri De İstanbul Büyükşehir Beledi>esi Anadolu
Yakası Mezarlıklar Müdürlüğû ilgüenmistir" denildi.