23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1999 CUMA HABERLER İGDAŞ, İSKfnin borusunu patlattı • İstanbul Haber Servisi - İGDAŞ'ın Csküdar Selmani Pak Caddesi üzerinde yaptığı kazı çalışması sırasında lSICl'ye ait su borusu patladı. Selmani Pak Caddesi 137 mumara önünde dün saat 10.00 sıralannda tGDAŞ ekiplerinin doğalgaz hattı çalışması yaptığı sırada "dikkatsizlik" sonucu tonlarca su boşa aktı. Trafiğin aksamasına neden olan su borusu patlaması sonucu Selmanağa Mahallesi'nin bir bölümüne bir süre su verilemedi. Yaklaşık 1.5 saat Selmani Pak Caddesi'ne akan tonlarca su, Üsküdar Iskelesi'ne kadar ulaştı. Çevre sakinleri. çalışma yapan İGDAŞ ekibine tepki göstererek devletin parasının boşa aktığını dile getirdiler. Bu arada sıcaktan bunalan çocuklar suyun altına girerek serinlemeyi tercih ettiler. Araçlar Tiirkiye'ye giremiyop • GÜRBULAK (AA>- Türkiye-tran sınınndaki Gürbulak Smır Kapısı'nın Iran tarafında, Türkiye'ye girişıne izin verilmeyen depo altı mazot yüklü araçlar. 40 kilometrelik kuyruk oluşturdu. Daha önce Dilucu Sınır Kapısı'ndan mazot taşımacılığı yapan araçlann, burada bir süredir devam eden güvenlik sorunlan nedeniyle Gürbulak Sınır Kapısı'na yüklenmesi, burada da yığılmalara neden oldu. Bunun üzerine Türk yetkililer, bu ülkeye geçerek mazot taşımacılanyla görüşmelerde bulundular. Yetkililer,araçlann son bir defaya mahsus olmak üzere Türkiye'ye giriş yapabileceklerini söylediler. Beyaz Masa'ya 300 bin kişi başvurdu • İstanbul Haber Servisi - tstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan açıklamada, istek ve şikâyetlerin dinlenmesi için kurulan "Beyaz Masa"ya bugüne kadar 300 bin kişinın başvurduğu belirtildi. Belediyeden yapılan açıklamada, 5 yıldır hizmet veren masaya yapılan başvurulardan yalnızca681 isteğeyanıt verilemediği kaydedilerek başvurulann çoğunluğunun İSKİ, ulaşım, yol, bakım ve zabıta ile ilgili şikâyetlerden oluştuğu vurgulandı. Alo Mafya' telefon hattı • tZMtR(AA)-tzmir, Emnıyet Basın Protokol ve Halkla llişkiler Şube Müdürlügü'nden yapılan bir açıklamada organize suç örgütleriyle daha etkin mücadele edebilmek amacıyla "Alo Mafya" telefon hattı kunılduğu belirtildi. Daha etkin mücadele için kurulan hattın telefon numarası: 461 88 37. Kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. ADİLEÇAM Özel olarak yönlendirilmeyen çocuklar yeteneklerini kaybediyor Ustün zekâda eğitimtstanbul Haber Servisi - Temel amaçlan, üstün zekâlı ve yetenekli çocuklann özel eğitim görmesUçin çalışmak olan Dünya Üstün Zekâ ve Yetenekli Çocuklar Konseyi Başkanı DT. Barbara Clark, toplumun çeşitli sorunlannı çözebilecek zekâ ve yeteneğe sahip olan olan bu çocuklann özel eğitime tabi tutulmadıklan takdırde bu yeteneklerini kaybedebileceklerini söyledi. İstanbul Ceylan Intercontinental Otel'de bugün sona erecek olan 'Uluslararası 13. Üstün Zekâh ve Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi'ne katılan ABD'li uzman Barbara Clark. merkezi ABD'de bulunan kuruluşun yapısıyla ilgili olarak Cumhuriyet'in sorulannı yanıtladı: - Konseyin kunıluşu ve üye • Dünya Üstün Zekâ ve Yetenekli Çocuklar Konseyi Başkanı Dr. Barbara Clark, üstün zekâlı ve yetenekli çocuklann özel eğitime tabi tutulmadıklan takdirde bu yeteneklerini kaybedebileceklerini söyledi. • Clark, "Temel amacımız üstün zekâlı ve yetenekli çocuklara hizmet etmek. Tüm dünyada eğitim kalitesinin yükseltilmesi ve üstün zekâlı çocuklarla ilgilenenler arasında iletişimin sağlanması da başlıca amaçlanmız arasında yer alıyor" dedi. ülkeler hakkında bilgi verebilir misiniz? tlk olarak 1976'da Ingiltere'de bir dernek olarak faaliyetlerine başlayan konsey daha sonra genişleyerek bugünkü halini aldı. Genişleme sonucunda, Ingiltere'de bulunan genel merkez ABD'nin California kentine, yani bugünkü yerine taşındı. Konseyin toplantılanna genelde 50 kadar ülke katıhyor. Ancak delegelerimiz katılım masraflannı kendileri karşılamak zorunda kaldığı için bu sayı değişebiliyor. - Konseyin temel kuruluş amaçlan nedir? Temel amacımız, üstün zekâlı ve yetenekli çocuklara hizmet etmek. Bu çocuklar oldukça önemli değerlere sahip. Yann toplumun çeşitli sorunlannı çözebilecek zekâ ve yeteneğe sahip olan olan çocuklar, özel eğitime tabi tutulmadıklannda bu yeteneklerini kaybedebüirler. Biz bu kaybın önlenmesi için çalışıyoruz. Bunun yanı sıra tüm dünyada eğitim kalitesinin yükseltilmesi ve üstün zekâlı çocuklarla ilgilenenler arasında iletişimin sağlanması da başlıca amaçlanmız arasında. - Konferansfau- dışmda faaliyetieriniz hangi alanlarda yoğunlaşıyor? Konferanslar dışmda başlıca etkinlığımiz, uzmanlarla üstün zekâlı çocuklann sorunlanyla ilgilenenler arasında köprü kurarak bireysel anlamda da sonınlann çözümüne yardımcı olmak. tkinci bir etkinlik alanımız ise üstün zekâlılann sorunlan üzerine yapılan araştırmalan destekleyerek konu ile ilgili bilgi ve belgelerin artmasını sağlamak. - Konseyin bağlanbda olduğu başka sivil toplum örgürJeri varmı? Işbirliği yaptığımız ve sürekli bağlantılanmız olan yerel kuruluşlar var tabii ki. Ancak en önemli temaslanmız uluslararası 'Üstün Zekâblar tçin tbero-Amerikan Konseyi' ve 'Asya-Pasifik Üstün Yetenekli Çocuklara Yardım Federasyonu' ile gerçekleşiyor. - Konseyin, kamuoyunun üstün yetenekli çocuklar konusunda bilinçkndirilmesi için çahşmalan bulunuyor mu? Bu aslında konseyin çok önem verdiği bir konu. ama mali yetersizlikler yûzünden şu ana kadar ciddi bir çalışma yapılamadı. Rektör Özal Oral, basında çıkan karalayıcı haberlere tepki gösterdi 4 DAÜ saygın bir üniversite'İstanbul Haber Ser- visi - KKTÇ 'deki Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Rektörü Prof. Dr. Özal Oral, DAÜ'nün uluslararası saygınlığı olan bir dün- ya üniversitesi olduğu- nu vurgulayarak, bazı yayın organlannda ya- yımlanan "üniversiteyi kanüayıcı" haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Prof. Dr. Özay Oral. Hyatt Regency Otel'de dün bir basın toplantısı düzenledi. Prof Oral, Radikal gazetesinde yayımlanan ve üniver- sitenin Uluslararası llişkiler Bölümü öğ- rencilerinin haritada Kıbns'ı Sri Lanka ola- rak gösterdikleri yö- nündeki Prof. Dr. Türkkaya Ataöv'ün kaynak gösterildiği ha- ber ve Star gazetesi yazan Engin Ardıç'ın bu haber üzerine yayımladığı yazısının öğrenci, veli ve öğretim üyelerini üzdüğünü söyledi. Ataöv'ün görevine "üniversiteyle vardığıan- laşmalarını yerine getiremediği için" son ve- rildiğini belirten Oral. şöyle devam etti: "Sayın Ataöv, bunun üzerine söz konusu haberde ya> ımlanan anketi basına vermiştir. Anket, Sayin Ataöv'ün geçertUiğini arnk yi- Prof. Dr. Özay Oral, Hyatt Regency Otel'de dün bir basın toplantısı düzenledL (Fotoğraf: YUSUF ZÎYA AY) tirmiş eğitim yaklaşımlanna karşı öğrencile- rin fıilen tepkisidir. Tepkigösteren öğrenciler- den kimisi haritalan doldurmamış, bazılan ise yanlış şeyler yazmayı yeğtemiştuv' Oral, Prof. Ataöv'ün basına verdiği anke- te dayandınlan haber ve Ardıç'ın. öğrencile- rin ailelerine "küfiir eden" yazısı karşısında yasal yollara başvuracaklannı kaydetti. Oral, iddialann, ÖSS sonrası üniversite tercihi dö- neminde yayımlandığına dikkat çekti. DAÜ'nün KKTC'nin, bir devlet-vakıf üni- versitesi niteliğini taşıyan en büyük üniver- sitesi oldugunu vurgulayan Prof. Dr. Özay O- ral, KKTC ve Türk dünyasının en büyük üni- versitesi oldugunu belirttiği DAÜ'nün 31 ül- keden 800 öğretim elemanı ve 55 ülkeden 11 bin 400 öğrencisi ile sürekli kendini yenile- yen bir dinamizme sahip oldugunu söyledi. Toplantı sırasında bazı öğrenci velileri En- gin Ardıç'ı protesto ettiler. (jEMlLE KOYU'NDAKİ İNŞAATINA DURDURMA KARARI VERİLPT Yargı Hasan Ozyer'e 'dıır 9 dedi ÖZCANÖZGÜR MUĞLA - ANAP Muğla Millet- vekılı HasanÖzyer'in, Gemile Ko- yu'nda durdurulan turistik tesis in- şaatı ile ilgili açtığı davada yürüt- meyi durdurma istemi reddedildi. Aydm 2 No'lu Idare Mahkeme- si tarafından verilen ret kararında, SİT ilanı nedeniyle koyda inşaatın durdurulmasının telafisi mümkün olmayacak bir durum yaratmaya- cağı belirtildi. Fethiye'de 1. derecede doğal SİT olan Kelebekler Vadisi'nin uzantı- sı Gemile Koyu. yöre halkı ve çev- recilerin mücadeleleri sonunda 1997 yılında SİT ilan edilerek ko- ruma altına aluıdı. Izmir 2 No'lu Kültür ve Tabıat Varlıklarını Koru- ma Kıırulu tarafından alınan SİT kararında, koruma derecelendiril- mesi yapılıncaya kadarkoydaki in- şaat ve fiziki hareketin durdurul- ması kararlaştınlmıştı. Kurul karan üzerine Muğla Va- liliği, koyda turistik tesis inşaatı yapan Özyer Turizm Şirketi'ne ka- ran tebliğ ederek 14 Agustos 1997 tarihinde inşaatı durdurdu. Öz- yer'in sahibi olduğu şirket, Kültür Bakanlığı ve Muğla Valiliği aley- hinde Aydın Idare Mahkemesi'nde dava açarak yürütmenin durdurul- masını istedi. Dava sürerken. Ko- ruma Kurulu 9 Ocak 1999'da Öz- yerler'in inşaatının bulunduğu alanı 2. derece olarak belirledi. Bunun üzerine çevTeciler tepki gösterdi, bunun üzerine Kültür Bakanlığı olaya el koydu. 15 Ocak 1999 tarih ve 8284 sayılı karar ile derecelendirme iptal edilerek, ye- ni bir derecelendirme için koy ye- niden incelemeye alındı. Aydın 2 No'lu tdare Mahkemesi, yürütme- nin durdurulması ve doğal SÎT ka- rannın iptali istemini reddetti. Yumruklastılar Kuliste sandalye kavgası ANKARA (Cumhuriyiet Bürosu) - TBMM muhale- fet kulisinde tartışan DSP Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ile DYP Aksaray Milİetvekili Murat AJon yumruklaştı. Akın'm dudağı patlarken kavganın büyümesi, araya giren milletvekilleri tarafın- dan engellendi. Baycık ile Akın, Hikmet Uluğbay'ın intihar girişi- mınden sonra TBMM KİT Komsiyonu'nda tartışmış ve birbirlerini dışanya kavgaya davet etmişlerdi. Iki millet- vekil» dün TBMM muhale- fet kulisinde yan masalarda otururken tartışma başladı. Baycık, sosyal güvenlik ta- sansı için TBMM'de bulu- nan Çalışma Bakanlığı Müsteşan Fikri Şahin ve ba- kanlık bürokratlanyla bir- likte otururken bir ara arka- sındaki oturma grubundan sandalye almak için ayağa kalktı. Burada oturan Akın, "Bu misafirimin" diyerek sandalyeyi vermek isteme- di. Baycık ise "Sandalye boş," diyerek almaya yönel- di. Akın'ın "P " diye ba- ğırması üzerine Baycık "Terbiyesizadaın" dedi. tki milletvekili tekme ve yum- rukJarla birbirine girerken Akın yere yıkıldı. Terbiye- siz adam, götürün bunu bu- radan, yoksa vııracağım" diye bağıran Baycık'a Akın yerden tekme atmaya çalış- tı. ancak başanlı olamadı. Aynı kuliste ANAP'h Ca- vit Kavakın DSP'li Meh- met Mail Büyükerman'a doğum günü jesti yaşanı- yordu. Büyükerman'ın do- ğum günü oldugunu öğre- nen Kavak, kulise pasta ge- tirterek kendisini kutladı. IRMIK / AYDIN ENGİN aengin'(doruk.net.tr. Aslında bu Tırmık'tn başlığı "Ben Di- renmekten Vazgeçtim. Tahkim Yasa- sını da, Erbakan'ın Sahne-i Siyasete Dönüşünü de Kesinlikle Destekliyo- rum" olacaktı. Ama çok da uzun ola- caktı. Yazıişleri su koyverecekti. O yüz- den, yedek başlığı tepeye çektim. A- ma haberiniz olsun, okuyacağınız ya- zı Tahkim Yasası'na ve Erbakan'ın dö- nüşüne kişisel destek manifestomdan ibarettir. Ecevit istediği kadar, ekranlardan gözlerimizin içine baka baka "Fazilet Partisi ile tahkim konusunda birpazar- lık yapmadık. Erbakan'ın siyasete dönmesi de benim anayasa yorumu- ma göre mümkün değil" diyedursun. Artık köy kahvesindeki siyaset yorum- cusu bile biliyor ki, referanduma gitme- den tahkime olanak tanıyacak anaya- sa değişikliğini yapmak için Fazilet Partisi'nin oylanna gereksinim vardı. Kapalı kapılar ardında görüşüldü, an- laşıldı. Faziletçi molla kardeşlerimiz de "milli görüş"\erinöer\ ödün verip ana- yasa değişikliğine oy verdiler; karşılı- ğında başmolla Erbakan'ın siyaset ya- sağını kaldırttılar. ••• Şimdi. Bir kere tahkimden tümüyle bağımsız olarak Erbakan'ın siyaset ya- sağının kalkmasını destekliyorum. Ha- yır bu kez "bir demokrathk gereği" ola- rak değil; bıkkınlıktan... Şu sevimli suratlı, hafıf kepçe kulak- Tahkim ve KDV'si Erbakan lı Recai Kutan'dan bıktım. Adamca- ğızın siyasal yaşamı, neredeyse bir gün önce söylediğini, Erbakan cena- hından gelen uyanlarla ertesi gün dü- zeltmekle geçiyor. Bu da elbet can sıkıcı oluyor. Ekran karşısında kendimi, "aslı" varken, "tak- lidi" ile oyalanmak zorunda kalan bir "enayi" olarak görür oldum ve bıktım. Evet, taklidi, yedeği, stepnesi gitsin, aslı gelsin. Biz de köktendinci tırmanı- şa karşı "aslı" ile mücadele edelim. Bu daha mertçe, üstelik daha keyifli... Erbakan'ı destekleyişimin gerekçe- si bundan ibaret... • • • Gelelim tahkime. Tahkime ilişkin itırazlanmdan da vaz- geçiyorum. Yok hayır, Ecevit'in "Eski solcular, eskiden köprüye karşı çıkardı, şimdi de tahkime karşı çıkıyor" dediği o "mü- kemmel" tanıtlamadan (argümantas- yon) etkilendiğim için fılan değil. Kaldı ki ben "eski solcu" filan da değilim. Eskiden de solcuydum, şimdi de sol- cuyum. Yani Ecevit o sözleri zaten ba- na söylememiş; aynca söyledikleri be- ni etkilemedi de. Beni ikna eden, dirençten vazgeçi- ren, tahkimi savunan siyaset ve med- ya esnafının yazıp çizdıkleri oldu. Bili- yorsunuz, günlerdirtahkimle yatıp tah- kimle kalkıyoruz. Orta kulak iltihabın- dan yatağa düştüm ya, kulaklanm sı- vı ilaçlaria tıka basa dolu. Telefonun sesini bile duymadığım oluyor. Kulak- lar işlemeyince gözlere yüklendim ve tahkim konusunda, özellikle "eski" solculann yazıp çizdiklerini, siyasetçi- lerin söyieyip, gazetelerin sayfalarına taşıdıklannı satır satır okudum. Oncalaf kalabalığı içinde tahkimi sa- vunanlann belli başlı iki tanıtı (argü- man) var: Bir Siyasetçiler ve işadamı kılığına girmiş soyguncular kamu iktisadi ku- ruluşlarını (KİT) ve kamu bankalarını soyuyoriar. Bunu önlemenin tek yolu var: Ozelleştirme. Özelleştirme için de yabancı sermaye; yabancı sermayenin gelmesi için de tahkim gerek... İki: Türkiye'yi bir enerji darboğazı bekliyor. Eğer petrol boru hattı için ya- tınm yapılmaz; teımik, nükleer, sulu, kuru, doğalgaz enerji santrallan kurul- mazsa sanayi durur, ülke karanlıklara gömülür. Bunun için ille de tahkim... Yani... Yani bu beylerin ve hanımla- nn dedikleri doğruysa tahkim çıktı mı çokuluslu sermaye gelecek(miş). Ger- çi çokuluslu şirketlerin Kapıkule'de kuyruğa girip tahkim kapısının araian- masını beklediklerine ilişkin ortada pek bir belirti yok. Ama ola ki benim göre- mediğim, sezemediğim, bilemediğim gelişmeler vardır; çokuluslu şirketler, tahkim çıkar çıkmaz sınırlarımızdan içeri sermaye yağdıracaklardır. Tamam işte. Eski ve yeni ve her da- im solcu olarak ben, bunca yıldır, içer- deki "tekuluslu sermaye"den bıktım usandım. Kendi ayaklannın üstünde duramı- yorlar; başlan derde girince "Yetiş dev- let baba, kurtarbeni baba" d iye ferya- dı basıyorlar. KlT'lerden ucuza ara mal alıp, işleyip bize pahalıya satıyoriar. Kamu bankalanndan kredi alıp bilerek batınyor; yani kamu mülkünü soyup soğana çeviriyorlar. Borsada en aşşa- ğılık türünden dolap çevirip, vurgun vurduklan yetmiyormuş gibi bir de bi- zi alenen avanak yerine koyuyorlar. Uluslararası sermaye piyasasında esamileri bile okunmuyor. Çokuluslu şirketlerin ise ya at uşağı olabiliyorlar ya da küçük ortak olup, küçük lokma- larla yetinmeyi marifet sayıyorlar. Yani ben bu "Tekuluslu sermaye- den" bıktım, usandım, sıtkım sıynldı. Ben artık karşımda "çokuluslu serma- ye" istiyorum. öyle ya şu "serma- ye"nin aslı dururken, yedeği ile, step- nesi ile uğraşmak niye? Gelsin ulusla- rarası sermaye, biz de onlarla didişe- lim. Hiç olmazsa bunca yoksulluğu- muzun esas sorumlulanyla "aracısız" dövüşürüz... BIRBAKIMA SERVER TANtLLİ Akın Var Güneşe Akın Nâzım Hikmet'in Güneşilçenlerin Türküsü adlı şiiri, onun en anlamlı şiirlerindendir. Orada, aydınlık güçlerin güneşe, yani daha insanca bir dünya he- defıne dolu dizgin koşusu dile getirilir. "Kendiyüre- ğinin kabuğunda yaşayanlar"m değil, "milyonlarca kırmızıyûreğin", şaha kalkan atlannın üzerinde "alev bilekli süvariter'in koşusudur bu. Şair de her men- zili, şu ünlenmiş dizelerle hareketlendirir: "Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zabtı yakın!.." Şiirin yayınlandığı 1924 tarihini de göz önünde tutarsanız, şairin, nasıl bir sosyal bağlam- da hangi güçlere ilerici bir mesajla seslendiğini de anlamış olursunuz. 11 Ağustosta hepimiz güneşle iç içeydik. O tarihe bakan günlerde, içerde ve dışarda bir bü- yük doğa olayını gözlemek için gösterilen ilgi ve ha- zırlanış karşısında doğrusu duygulandım. Bu yazı o duygulanışın ürünüdür. • Güneş, daha baştan insansoyunun yakın ilgisini çekmiş durmuştur. Uzak tarihlerde düpedüz tann- laştınlmış, bir dinin konusu olmuştur. Daha yakın tarihlerde ise, yerini başka tannlara terketse de, yü- celiğini hep sürdürmüştür. Üstünde hiçbir kuşku le- kesi taşımayan pınl pınl bir gerçektir o. Ve "balçık- la sıvanmayacak" tek göksel varlık da odur insanın yanında. ideal parlaklık ve akpaklığın simgesi! Modern zamanların başında yaşamış ünlü Italyan fılozofu Tommaso Campanella'nın (1568-1639) yazdığı ütopik esere, niçin Güneş Ülkesi adını ver- miş oldugunu şimdi daha iyi anlıyorum. Gökkubbede ilgimizi ilk çeken de o ve beraberin- dekiler, yani gezegenler oldu. Modern çağın başın- da, yasalarını yerli yenne oturtmada insansoyu ön- ce o sistemden başladı. O tarihe değin dünya mer- kezdi gök boşluğunda, her şey onun çevresinde dönüyordu; Kopernik ler, Kepler ler, Galilei'lerie güneş merkez olur ve -dünya da dahil- gezegenler onun çevresinde dolanmaya başlar. Şimdi bize pek doğal gelen bu gerçek, ne büyük acılar bahasına kavranmıştıri Niçin? Çünkü Kutsal Kitap, dünyayı merkez olarak almış- tı ve jandarması olan Kilise de bunun değiştirilme- sini istemiyordu; zira orada bir gedik açıldığında ço- rap söküğü gibi giderdi her şey. Nitekim öyle de olur. 16 ve 17. yüzyıllar, dünyayı merkez olmaktan çı- kanp güneşi yerli yerine oturtur 18. yüzyıl, kuyruk- luyıldızlan korkulur olmaktan çıkanr, sistemin içine koyar. Arkasından 19 ve 20. yüzyıl, güneş sistemi- nin de yer aldığı bütün bir evreni tarayıp, kozmogo- niyi açıklamaya çabalar. Evren üstüne bütün bu gö- rüşlerden habersiz. ya da onlan bir yana iterek, ah- kâm kesmek aptalca bir şeydir. 20. yüzyıl, bir başka yeniliğin de sahibıdir İlk kez bu yüzyıldadır ki, insanoğlu, yeryuvarlağının dışına çıkarak, güneş sisteminde adımlar atmaya başla- mıştır; önce Ay'a ayak bastı, şimdi Mars yolculuğu- na hazırianıyor. Yani tarihinin yeni birdönemini baş- latmıştır insansoyu. Onun tek çelişmesi şudur: Ak- la ve bılime dayanarak onca harikalar yaratmış ol- duğu halde, kendi anayurdunda hâlâ akla uygun ve insanca bir düzeni yaratamamış haldedir. O insansoyunun bir parçası olarak bizim pençe- sinde kıvrandığımız daha başka bir çelişmemiz var: Biz, ne güneş sisteminin yerli yerine oturtulmasın- da, ne de 18. yüzyıldan başlayarak, -doğa bilimle- rinin yanı sıra- sosyal bilimin doğuş ve gelişmesin- de bir rol oynadık. Auguste Comte'un terimlerini kullanırsak, bugün, aydınlar katında da, kimimizte- olojik, kimimiz metafizik dönemi yaşar haldeyiz; "pozitif" döneme yani aklın ve bilimin aydınlığına varmışolanımız, öylefazladeğildir. Ekonomıde, po- litikada, eğitimde, hemen hemen her konuda ora- dan oraya savruluşumuz bundandır. 1923 Devrimi, işte bu "makûs talihi" yenmek için- di. O devrim o günkü gibi günceldir bugün de; Nâ- zım Hikmet'in şiiri kadar güncel. O dizelerin heye- canını bugün de duymayan bir insanın, çağının ko- şusunu anlamasına imkân yoktur... Çokuluslu şirketler Zehirli atıklar çevreyi yok ediyor OZAN YAYMAN İZMÎR - Çok Taraflı Yatınm Anlaşması'nı (MAI) sürekli gündemde tutan çokuluslu şirketle- rin. geçmişte faaliyet gös- terdikleri bazı ülkeleri terk ederken arkalannda bıraktıklan zehirli atıklar çe\Teyi yok ediyor, insan- lann ölümüne neden olu- yor. KKTC'de Leflce ken- tinde yıllarca işlettiği ba- kır ve altın madenini 1974 yılında terk eden ABD'li şirket CMC'nin (Cyprus Mines Cooperation). ar- kasında bıraktığı variller içindeki 30 bin ton zehir- li atık yüzlerce dönümlük alanı kirletirken tesisler- de çalışan 200'ü aşkın in- sanın da akciğer kanserin- den ölmesine neden oldu. Halk, duyarsızlıkla suçla- dığı KKTC yönetimmi ve ABD'li şirketi mahkeme- ye vermeye hazırlanıyor. Lefke'nin Guzelv-urt Gemi Konağı bölgesinde CMC'nin işlettiği bakır ve altın madeni atıklan- nın kaybolmadığı ve sa- dece Kıbns'ı değil, Doğu Akdeniz'e kıyısı olan tüm ülkeleri de tehdit ettiği bildirildi. Türkiye'nin bazı üni- versitelerinden ve Al- manya'nın Hannover Üniversitesi'nden bölge- ye gelerek incelemelerde bulunan çevre uzmanlan. CMC'nin işlettiği maden sahası içinde 8 milyon ton tehlikeli atık bulunduğu- nu, kırlilik alanının da 2 bin dönümün üzerinde ol- dugunu saptayarak ya- bancı şirketin kirlettiği alanın 500 kilometrekare- yi bulduğunu tespit etti- ler. Kurul. raporunda böl- genin çevreye zehir yay- dığrna dikkat çekerek aci- len denetim altına alınma- sını ve insanlann giriş-çı- kışına kapatılmasını iste- di. ' Lefke Çevre Tanıtım Derneği Başkanı Teoman Oktay, adanın büyük bir çevre felaketiyle karşı karşıya oldugunu belirte- rek "Sorun o kadar bü- yük ld yalnızca Kıbns de- ğil, tüm Akdeniz tehdital- ünda. Potas\ um amil san- tat bulunan künyasal maddedolu variDer,şirke- tin bölgeyi terk etmesin- den 25 \ıl geçmesine kar- şın bugün hâlâ yerinde duruyor. Bunu noter ara- cdığıyla tespit eftirdik. CMC şirkeune ve taleple- rimizi yerine getirmediği takdirde, sonınun çözü- mü için hiçbir adun atma- yan Tarun, Orman, Eko- nomi ve Maliye bakanhk- lanna karşı dava açacağız. Bir insanuk suçu işleniyor ve buna göz yumaniar bu suça ortakoluyortar. Terk edilen yerdeki variller ze- hir saçmayadevam ediyor. 475 kişinin tam Bstesi eü- mizde mevcut, yansının akciğerkanserinden öldü- ğü tespit edildi" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle