Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1999 CUMA
HABERLER
İGDAŞ, İSKfnin
borusunu
patlattı
• İstanbul Haber
Servisi - İGDAŞ'ın
Csküdar Selmani Pak
Caddesi üzerinde yaptığı
kazı çalışması sırasında
lSICl'ye ait su borusu
patladı. Selmani Pak
Caddesi 137 mumara
önünde dün saat 10.00
sıralannda tGDAŞ
ekiplerinin doğalgaz hattı
çalışması yaptığı sırada
"dikkatsizlik" sonucu
tonlarca su boşa aktı.
Trafiğin aksamasına
neden olan su borusu
patlaması sonucu
Selmanağa Mahallesi'nin
bir bölümüne bir süre su
verilemedi. Yaklaşık 1.5
saat Selmani Pak
Caddesi'ne akan tonlarca
su, Üsküdar Iskelesi'ne
kadar ulaştı. Çevre
sakinleri. çalışma yapan
İGDAŞ ekibine tepki
göstererek devletin
parasının boşa aktığını
dile getirdiler.
Bu arada sıcaktan bunalan
çocuklar suyun altına
girerek serinlemeyi tercih
ettiler.
Araçlar
Tiirkiye'ye
giremiyop
• GÜRBULAK (AA>-
Türkiye-tran sınınndaki
Gürbulak Smır Kapısı'nın
Iran tarafında, Türkiye'ye
girişıne izin verilmeyen
depo altı mazot yüklü
araçlar. 40 kilometrelik
kuyruk oluşturdu. Daha
önce Dilucu Sınır
Kapısı'ndan mazot
taşımacılığı yapan
araçlann, burada bir
süredir devam eden
güvenlik sorunlan
nedeniyle Gürbulak Sınır
Kapısı'na yüklenmesi,
burada da yığılmalara
neden oldu. Bunun
üzerine Türk yetkililer, bu
ülkeye geçerek mazot
taşımacılanyla
görüşmelerde bulundular.
Yetkililer,araçlann son bir
defaya mahsus olmak
üzere Türkiye'ye giriş
yapabileceklerini
söylediler.
Beyaz Masa'ya
300 bin kişi
başvurdu
• İstanbul Haber Servisi
- tstanbul Büyükşehir
Belediyesi'nden yapılan
açıklamada, istek ve
şikâyetlerin dinlenmesi
için kurulan "Beyaz
Masa"ya bugüne kadar
300 bin kişinın
başvurduğu belirtildi.
Belediyeden yapılan
açıklamada, 5 yıldır
hizmet veren masaya
yapılan başvurulardan
yalnızca681 isteğeyanıt
verilemediği kaydedilerek
başvurulann
çoğunluğunun İSKİ,
ulaşım, yol, bakım ve
zabıta ile ilgili
şikâyetlerden oluştuğu
vurgulandı.
Alo Mafya'
telefon hattı
• tZMtR(AA)-tzmir,
Emnıyet Basın Protokol
ve Halkla llişkiler Şube
Müdürlügü'nden yapılan
bir açıklamada organize
suç örgütleriyle daha
etkin mücadele edebilmek
amacıyla "Alo Mafya"
telefon hattı kunılduğu
belirtildi. Daha etkin
mücadele için kurulan
hattın telefon numarası:
461 88 37.
Kimliğimi kaybettim.
Hükümsüzdür.
ADİLEÇAM
Özel olarak yönlendirilmeyen çocuklar yeteneklerini kaybediyor
Ustün zekâda eğitimtstanbul Haber Servisi - Temel
amaçlan, üstün zekâlı ve
yetenekli çocuklann özel
eğitim görmesUçin çalışmak
olan Dünya Üstün Zekâ ve
Yetenekli Çocuklar Konseyi
Başkanı DT. Barbara Clark,
toplumun çeşitli sorunlannı
çözebilecek zekâ ve yeteneğe
sahip olan olan bu çocuklann
özel eğitime tabi
tutulmadıklan takdırde bu
yeteneklerini
kaybedebileceklerini söyledi.
İstanbul Ceylan
Intercontinental Otel'de bugün
sona erecek olan 'Uluslararası
13. Üstün Zekâh ve Üstün
Yetenekli Çocuklar
Kongresi'ne katılan ABD'li
uzman Barbara Clark.
merkezi ABD'de bulunan
kuruluşun yapısıyla ilgili
olarak Cumhuriyet'in
sorulannı yanıtladı:
- Konseyin kunıluşu ve üye
• Dünya Üstün Zekâ ve Yetenekli Çocuklar Konseyi Başkanı Dr.
Barbara Clark, üstün zekâlı ve yetenekli çocuklann özel eğitime tabi
tutulmadıklan takdirde bu yeteneklerini kaybedebileceklerini söyledi.
• Clark, "Temel amacımız üstün zekâlı ve yetenekli çocuklara hizmet
etmek. Tüm dünyada eğitim kalitesinin yükseltilmesi ve üstün zekâlı
çocuklarla ilgilenenler arasında iletişimin sağlanması da başlıca
amaçlanmız arasında yer alıyor" dedi.
ülkeler hakkında bilgi
verebilir misiniz?
tlk olarak 1976'da Ingiltere'de
bir dernek olarak
faaliyetlerine başlayan konsey
daha sonra genişleyerek
bugünkü halini aldı.
Genişleme sonucunda,
Ingiltere'de bulunan genel
merkez ABD'nin California
kentine, yani bugünkü yerine
taşındı. Konseyin
toplantılanna genelde 50
kadar ülke katıhyor. Ancak
delegelerimiz katılım
masraflannı kendileri
karşılamak zorunda kaldığı
için bu sayı değişebiliyor.
- Konseyin temel kuruluş
amaçlan nedir?
Temel amacımız, üstün zekâlı
ve yetenekli çocuklara hizmet
etmek. Bu çocuklar oldukça
önemli değerlere sahip. Yann
toplumun çeşitli sorunlannı
çözebilecek zekâ ve yeteneğe
sahip olan olan çocuklar, özel
eğitime tabi tutulmadıklannda
bu yeteneklerini
kaybedebüirler. Biz bu kaybın
önlenmesi için çalışıyoruz.
Bunun yanı sıra tüm dünyada
eğitim kalitesinin
yükseltilmesi ve üstün zekâlı
çocuklarla ilgilenenler
arasında iletişimin sağlanması
da başlıca amaçlanmız
arasında.
- Konferansfau- dışmda
faaliyetieriniz hangi alanlarda
yoğunlaşıyor?
Konferanslar dışmda başlıca
etkinlığımiz, uzmanlarla üstün
zekâlı çocuklann sorunlanyla
ilgilenenler arasında köprü
kurarak bireysel anlamda da
sonınlann çözümüne
yardımcı olmak. tkinci bir
etkinlik alanımız ise üstün
zekâlılann sorunlan üzerine
yapılan araştırmalan
destekleyerek konu ile ilgili
bilgi ve belgelerin artmasını
sağlamak.
- Konseyin bağlanbda olduğu
başka sivil toplum örgürJeri
varmı?
Işbirliği yaptığımız ve sürekli
bağlantılanmız olan yerel
kuruluşlar var tabii ki. Ancak
en önemli temaslanmız
uluslararası 'Üstün Zekâblar
tçin tbero-Amerikan Konseyi'
ve 'Asya-Pasifik Üstün
Yetenekli Çocuklara Yardım
Federasyonu' ile
gerçekleşiyor.
- Konseyin, kamuoyunun
üstün yetenekli çocuklar
konusunda bilinçkndirilmesi
için çahşmalan bulunuyor
mu?
Bu aslında konseyin çok
önem verdiği bir konu. ama
mali yetersizlikler yûzünden
şu ana kadar ciddi bir çalışma
yapılamadı.
Rektör Özal Oral, basında çıkan karalayıcı haberlere tepki gösterdi
4
DAÜ saygın bir üniversite'İstanbul Haber Ser-
visi - KKTÇ 'deki Doğu
Akdeniz Üniversitesi
(DAÜ) Rektörü Prof.
Dr. Özal Oral,
DAÜ'nün uluslararası
saygınlığı olan bir dün-
ya üniversitesi olduğu-
nu vurgulayarak, bazı
yayın organlannda ya-
yımlanan "üniversiteyi
kanüayıcı" haberlerin
gerçeği yansıtmadığını
söyledi.
Prof. Dr. Özay Oral.
Hyatt Regency Otel'de
dün bir basın toplantısı
düzenledi. Prof Oral,
Radikal gazetesinde
yayımlanan ve üniver-
sitenin Uluslararası
llişkiler Bölümü öğ-
rencilerinin haritada
Kıbns'ı Sri Lanka ola-
rak gösterdikleri yö-
nündeki Prof. Dr.
Türkkaya Ataöv'ün kaynak gösterildiği ha-
ber ve Star gazetesi yazan Engin Ardıç'ın bu
haber üzerine yayımladığı yazısının öğrenci,
veli ve öğretim üyelerini üzdüğünü söyledi.
Ataöv'ün görevine "üniversiteyle vardığıan-
laşmalarını yerine getiremediği için" son ve-
rildiğini belirten Oral. şöyle devam etti:
"Sayın Ataöv, bunun üzerine söz konusu
haberde ya> ımlanan anketi basına vermiştir.
Anket, Sayin Ataöv'ün geçertUiğini arnk yi-
Prof. Dr. Özay Oral, Hyatt Regency Otel'de dün bir basın toplantısı düzenledL (Fotoğraf: YUSUF ZÎYA AY)
tirmiş eğitim yaklaşımlanna karşı öğrencile-
rin fıilen tepkisidir. Tepkigösteren öğrenciler-
den kimisi haritalan doldurmamış, bazılan
ise yanlış şeyler yazmayı yeğtemiştuv'
Oral, Prof. Ataöv'ün basına verdiği anke-
te dayandınlan haber ve Ardıç'ın. öğrencile-
rin ailelerine "küfiir eden" yazısı karşısında
yasal yollara başvuracaklannı kaydetti. Oral,
iddialann, ÖSS sonrası üniversite tercihi dö-
neminde yayımlandığına dikkat çekti.
DAÜ'nün KKTC'nin, bir devlet-vakıf üni-
versitesi niteliğini taşıyan en büyük üniver-
sitesi oldugunu vurgulayan Prof. Dr. Özay O-
ral, KKTC ve Türk dünyasının en büyük üni-
versitesi oldugunu belirttiği DAÜ'nün 31 ül-
keden 800 öğretim elemanı ve 55 ülkeden 11
bin 400 öğrencisi ile sürekli kendini yenile-
yen bir dinamizme sahip oldugunu söyledi.
Toplantı sırasında bazı öğrenci velileri En-
gin Ardıç'ı protesto ettiler.
(jEMlLE KOYU'NDAKİ İNŞAATINA DURDURMA KARARI VERİLPT
Yargı Hasan Ozyer'e 'dıır
9
dedi
ÖZCANÖZGÜR
MUĞLA - ANAP Muğla Millet-
vekılı HasanÖzyer'in, Gemile Ko-
yu'nda durdurulan turistik tesis in-
şaatı ile ilgili açtığı davada yürüt-
meyi durdurma istemi reddedildi.
Aydm 2 No'lu Idare Mahkeme-
si tarafından verilen ret kararında,
SİT ilanı nedeniyle koyda inşaatın
durdurulmasının telafisi mümkün
olmayacak bir durum yaratmaya-
cağı belirtildi.
Fethiye'de 1. derecede doğal SİT
olan Kelebekler Vadisi'nin uzantı-
sı Gemile Koyu. yöre halkı ve çev-
recilerin mücadeleleri sonunda
1997 yılında SİT ilan edilerek ko-
ruma altına aluıdı. Izmir 2 No'lu
Kültür ve Tabıat Varlıklarını Koru-
ma Kıırulu tarafından alınan SİT
kararında, koruma derecelendiril-
mesi yapılıncaya kadarkoydaki in-
şaat ve fiziki hareketin durdurul-
ması kararlaştınlmıştı.
Kurul karan üzerine Muğla Va-
liliği, koyda turistik tesis inşaatı
yapan Özyer Turizm Şirketi'ne ka-
ran tebliğ ederek 14 Agustos 1997
tarihinde inşaatı durdurdu. Öz-
yer'in sahibi olduğu şirket, Kültür
Bakanlığı ve Muğla Valiliği aley-
hinde Aydın Idare Mahkemesi'nde
dava açarak yürütmenin durdurul-
masını istedi. Dava sürerken. Ko-
ruma Kurulu 9 Ocak 1999'da Öz-
yerler'in inşaatının bulunduğu
alanı 2. derece olarak belirledi.
Bunun üzerine çevTeciler tepki
gösterdi, bunun üzerine Kültür
Bakanlığı olaya el koydu. 15 Ocak
1999 tarih ve 8284 sayılı karar ile
derecelendirme iptal edilerek, ye-
ni bir derecelendirme için koy ye-
niden incelemeye alındı. Aydın 2
No'lu tdare Mahkemesi, yürütme-
nin durdurulması ve doğal SÎT ka-
rannın iptali istemini reddetti.
Yumruklastılar
Kuliste
sandalye
kavgası
ANKARA (Cumhuriyiet
Bürosu) - TBMM muhale-
fet kulisinde tartışan DSP
Zonguldak Milletvekili
Tahsin Boray Baycık ile
DYP Aksaray Milİetvekili
Murat AJon yumruklaştı.
Akın'm dudağı patlarken
kavganın büyümesi, araya
giren milletvekilleri tarafın-
dan engellendi.
Baycık ile Akın, Hikmet
Uluğbay'ın intihar girişi-
mınden sonra TBMM KİT
Komsiyonu'nda tartışmış ve
birbirlerini dışanya kavgaya
davet etmişlerdi. Iki millet-
vekil» dün TBMM muhale-
fet kulisinde yan masalarda
otururken tartışma başladı.
Baycık, sosyal güvenlik ta-
sansı için TBMM'de bulu-
nan Çalışma Bakanlığı
Müsteşan Fikri Şahin ve ba-
kanlık bürokratlanyla bir-
likte otururken bir ara arka-
sındaki oturma grubundan
sandalye almak için ayağa
kalktı. Burada oturan Akın,
"Bu misafirimin" diyerek
sandalyeyi vermek isteme-
di. Baycık ise "Sandalye
boş," diyerek almaya yönel-
di. Akın'ın "P " diye ba-
ğırması üzerine Baycık
"Terbiyesizadaın" dedi. tki
milletvekili tekme ve yum-
rukJarla birbirine girerken
Akın yere yıkıldı. Terbiye-
siz adam, götürün bunu bu-
radan, yoksa vııracağım"
diye bağıran Baycık'a Akın
yerden tekme atmaya çalış-
tı. ancak başanlı olamadı.
Aynı kuliste ANAP'h Ca-
vit Kavakın DSP'li Meh-
met Mail Büyükerman'a
doğum günü jesti yaşanı-
yordu. Büyükerman'ın do-
ğum günü oldugunu öğre-
nen Kavak, kulise pasta ge-
tirterek kendisini kutladı.
IRMIK / AYDIN ENGİN aengin'(doruk.net.tr.
Aslında bu Tırmık'tn başlığı "Ben Di-
renmekten Vazgeçtim. Tahkim Yasa-
sını da, Erbakan'ın Sahne-i Siyasete
Dönüşünü de Kesinlikle Destekliyo-
rum" olacaktı. Ama çok da uzun ola-
caktı. Yazıişleri su koyverecekti. O yüz-
den, yedek başlığı tepeye çektim. A-
ma haberiniz olsun, okuyacağınız ya-
zı Tahkim Yasası'na ve Erbakan'ın dö-
nüşüne kişisel destek manifestomdan
ibarettir.
Ecevit istediği kadar, ekranlardan
gözlerimizin içine baka baka "Fazilet
Partisi ile tahkim konusunda birpazar-
lık yapmadık. Erbakan'ın siyasete
dönmesi de benim anayasa yorumu-
ma göre mümkün değil" diyedursun.
Artık köy kahvesindeki siyaset yorum-
cusu bile biliyor ki, referanduma gitme-
den tahkime olanak tanıyacak anaya-
sa değişikliğini yapmak için Fazilet
Partisi'nin oylanna gereksinim vardı.
Kapalı kapılar ardında görüşüldü, an-
laşıldı. Faziletçi molla kardeşlerimiz de
"milli görüş"\erinöer\ ödün verip ana-
yasa değişikliğine oy verdiler; karşılı-
ğında başmolla Erbakan'ın siyaset ya-
sağını kaldırttılar.
•••
Şimdi. Bir kere tahkimden tümüyle
bağımsız olarak Erbakan'ın siyaset ya-
sağının kalkmasını destekliyorum. Ha-
yır bu kez "bir demokrathk gereği" ola-
rak değil; bıkkınlıktan...
Şu sevimli suratlı, hafıf kepçe kulak-
Tahkim ve KDV'si Erbakan
lı Recai Kutan'dan bıktım. Adamca-
ğızın siyasal yaşamı, neredeyse bir
gün önce söylediğini, Erbakan cena-
hından gelen uyanlarla ertesi gün dü-
zeltmekle geçiyor.
Bu da elbet can sıkıcı oluyor. Ekran
karşısında kendimi, "aslı" varken, "tak-
lidi" ile oyalanmak zorunda kalan bir
"enayi" olarak görür oldum ve bıktım.
Evet, taklidi, yedeği, stepnesi gitsin,
aslı gelsin. Biz de köktendinci tırmanı-
şa karşı "aslı" ile mücadele edelim. Bu
daha mertçe, üstelik daha keyifli...
Erbakan'ı destekleyişimin gerekçe-
si bundan ibaret...
• • •
Gelelim tahkime.
Tahkime ilişkin itırazlanmdan da vaz-
geçiyorum.
Yok hayır, Ecevit'in "Eski solcular,
eskiden köprüye karşı çıkardı, şimdi
de tahkime karşı çıkıyor" dediği o "mü-
kemmel" tanıtlamadan (argümantas-
yon) etkilendiğim için fılan değil. Kaldı
ki ben "eski solcu" filan da değilim.
Eskiden de solcuydum, şimdi de sol-
cuyum. Yani Ecevit o sözleri zaten ba-
na söylememiş; aynca söyledikleri be-
ni etkilemedi de.
Beni ikna eden, dirençten vazgeçi-
ren, tahkimi savunan siyaset ve med-
ya esnafının yazıp çizdıkleri oldu. Bili-
yorsunuz, günlerdirtahkimle yatıp tah-
kimle kalkıyoruz. Orta kulak iltihabın-
dan yatağa düştüm ya, kulaklanm sı-
vı ilaçlaria tıka basa dolu. Telefonun
sesini bile duymadığım oluyor. Kulak-
lar işlemeyince gözlere yüklendim ve
tahkim konusunda, özellikle "eski"
solculann yazıp çizdiklerini, siyasetçi-
lerin söyieyip, gazetelerin sayfalarına
taşıdıklannı satır satır okudum.
Oncalaf kalabalığı içinde tahkimi sa-
vunanlann belli başlı iki tanıtı (argü-
man) var:
Bir Siyasetçiler ve işadamı kılığına
girmiş soyguncular kamu iktisadi ku-
ruluşlarını (KİT) ve kamu bankalarını
soyuyoriar. Bunu önlemenin tek yolu
var: Ozelleştirme. Özelleştirme için de
yabancı sermaye; yabancı sermayenin
gelmesi için de tahkim gerek...
İki: Türkiye'yi bir enerji darboğazı
bekliyor. Eğer petrol boru hattı için ya-
tınm yapılmaz; teımik, nükleer, sulu,
kuru, doğalgaz enerji santrallan kurul-
mazsa sanayi durur, ülke karanlıklara
gömülür. Bunun için ille de tahkim...
Yani... Yani bu beylerin ve hanımla-
nn dedikleri doğruysa tahkim çıktı mı
çokuluslu sermaye gelecek(miş). Ger-
çi çokuluslu şirketlerin Kapıkule'de
kuyruğa girip tahkim kapısının araian-
masını beklediklerine ilişkin ortada pek
bir belirti yok. Ama ola ki benim göre-
mediğim, sezemediğim, bilemediğim
gelişmeler vardır; çokuluslu şirketler,
tahkim çıkar çıkmaz sınırlarımızdan
içeri sermaye yağdıracaklardır.
Tamam işte. Eski ve yeni ve her da-
im solcu olarak ben, bunca yıldır, içer-
deki "tekuluslu sermaye"den bıktım
usandım.
Kendi ayaklannın üstünde duramı-
yorlar; başlan derde girince "Yetiş dev-
let baba, kurtarbeni baba" d iye ferya-
dı basıyorlar. KlT'lerden ucuza ara mal
alıp, işleyip bize pahalıya satıyoriar.
Kamu bankalanndan kredi alıp bilerek
batınyor; yani kamu mülkünü soyup
soğana çeviriyorlar. Borsada en aşşa-
ğılık türünden dolap çevirip, vurgun
vurduklan yetmiyormuş gibi bir de bi-
zi alenen avanak yerine koyuyorlar.
Uluslararası sermaye piyasasında
esamileri bile okunmuyor. Çokuluslu
şirketlerin ise ya at uşağı olabiliyorlar
ya da küçük ortak olup, küçük lokma-
larla yetinmeyi marifet sayıyorlar.
Yani ben bu "Tekuluslu sermaye-
den" bıktım, usandım, sıtkım sıynldı.
Ben artık karşımda "çokuluslu serma-
ye" istiyorum. öyle ya şu "serma-
ye"nin aslı dururken, yedeği ile, step-
nesi ile uğraşmak niye? Gelsin ulusla-
rarası sermaye, biz de onlarla didişe-
lim. Hiç olmazsa bunca yoksulluğu-
muzun esas sorumlulanyla "aracısız"
dövüşürüz...
BIRBAKIMA
SERVER TANtLLİ
Akın Var Güneşe Akın
Nâzım Hikmet'in Güneşilçenlerin Türküsü adlı
şiiri, onun en anlamlı şiirlerindendir. Orada, aydınlık
güçlerin güneşe, yani daha insanca bir dünya he-
defıne dolu dizgin koşusu dile getirilir. "Kendiyüre-
ğinin kabuğunda yaşayanlar"m değil, "milyonlarca
kırmızıyûreğin", şaha kalkan atlannın üzerinde "alev
bilekli süvariter'in koşusudur bu. Şair de her men-
zili, şu ünlenmiş dizelerle hareketlendirir: "Akın var
güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zabtı
yakın!.." Şiirin yayınlandığı 1924 tarihini de göz
önünde tutarsanız, şairin, nasıl bir sosyal bağlam-
da hangi güçlere ilerici bir mesajla seslendiğini de
anlamış olursunuz.
11 Ağustosta hepimiz güneşle iç içeydik.
O tarihe bakan günlerde, içerde ve dışarda bir bü-
yük doğa olayını gözlemek için gösterilen ilgi ve ha-
zırlanış karşısında doğrusu duygulandım.
Bu yazı o duygulanışın ürünüdür.
•
Güneş, daha baştan insansoyunun yakın ilgisini
çekmiş durmuştur. Uzak tarihlerde düpedüz tann-
laştınlmış, bir dinin konusu olmuştur. Daha yakın
tarihlerde ise, yerini başka tannlara terketse de, yü-
celiğini hep sürdürmüştür. Üstünde hiçbir kuşku le-
kesi taşımayan pınl pınl bir gerçektir o. Ve "balçık-
la sıvanmayacak" tek göksel varlık da odur insanın
yanında.
ideal parlaklık ve akpaklığın simgesi!
Modern zamanların başında yaşamış ünlü Italyan
fılozofu Tommaso Campanella'nın (1568-1639)
yazdığı ütopik esere, niçin Güneş Ülkesi adını ver-
miş oldugunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Gökkubbede ilgimizi ilk çeken de o ve beraberin-
dekiler, yani gezegenler oldu. Modern çağın başın-
da, yasalarını yerli yenne oturtmada insansoyu ön-
ce o sistemden başladı. O tarihe değin dünya mer-
kezdi gök boşluğunda, her şey onun çevresinde
dönüyordu; Kopernik ler, Kepler ler, Galilei'lerie
güneş merkez olur ve -dünya da dahil- gezegenler
onun çevresinde dolanmaya başlar.
Şimdi bize pek doğal gelen bu gerçek, ne büyük
acılar bahasına kavranmıştıri
Niçin?
Çünkü Kutsal Kitap, dünyayı merkez olarak almış-
tı ve jandarması olan Kilise de bunun değiştirilme-
sini istemiyordu; zira orada bir gedik açıldığında ço-
rap söküğü gibi giderdi her şey.
Nitekim öyle de olur.
16 ve 17. yüzyıllar, dünyayı merkez olmaktan çı-
kanp güneşi yerli yerine oturtur 18. yüzyıl, kuyruk-
luyıldızlan korkulur olmaktan çıkanr, sistemin içine
koyar. Arkasından 19 ve 20. yüzyıl, güneş sistemi-
nin de yer aldığı bütün bir evreni tarayıp, kozmogo-
niyi açıklamaya çabalar. Evren üstüne bütün bu gö-
rüşlerden habersiz. ya da onlan bir yana iterek, ah-
kâm kesmek aptalca bir şeydir.
20. yüzyıl, bir başka yeniliğin de sahibıdir İlk kez
bu yüzyıldadır ki, insanoğlu, yeryuvarlağının dışına
çıkarak, güneş sisteminde adımlar atmaya başla-
mıştır; önce Ay'a ayak bastı, şimdi Mars yolculuğu-
na hazırianıyor. Yani tarihinin yeni birdönemini baş-
latmıştır insansoyu. Onun tek çelişmesi şudur: Ak-
la ve bılime dayanarak onca harikalar yaratmış ol-
duğu halde, kendi anayurdunda hâlâ akla uygun ve
insanca bir düzeni yaratamamış haldedir.
O insansoyunun bir parçası olarak bizim pençe-
sinde kıvrandığımız daha başka bir çelişmemiz var:
Biz, ne güneş sisteminin yerli yerine oturtulmasın-
da, ne de 18. yüzyıldan başlayarak, -doğa bilimle-
rinin yanı sıra- sosyal bilimin doğuş ve gelişmesin-
de bir rol oynadık. Auguste Comte'un terimlerini
kullanırsak, bugün, aydınlar katında da, kimimizte-
olojik, kimimiz metafizik dönemi yaşar haldeyiz;
"pozitif" döneme yani aklın ve bilimin aydınlığına
varmışolanımız, öylefazladeğildir. Ekonomıde, po-
litikada, eğitimde, hemen hemen her konuda ora-
dan oraya savruluşumuz bundandır.
1923 Devrimi, işte bu "makûs talihi" yenmek için-
di.
O devrim o günkü gibi günceldir bugün de; Nâ-
zım Hikmet'in şiiri kadar güncel. O dizelerin heye-
canını bugün de duymayan bir insanın, çağının ko-
şusunu anlamasına imkân yoktur...
Çokuluslu şirketler
Zehirli atıklar
çevreyi yok ediyor
OZAN YAYMAN
İZMÎR - Çok Taraflı
Yatınm Anlaşması'nı
(MAI) sürekli gündemde
tutan çokuluslu şirketle-
rin. geçmişte faaliyet gös-
terdikleri bazı ülkeleri
terk ederken arkalannda
bıraktıklan zehirli atıklar
çe\Teyi yok ediyor, insan-
lann ölümüne neden olu-
yor. KKTC'de Leflce ken-
tinde yıllarca işlettiği ba-
kır ve altın madenini 1974
yılında terk eden ABD'li
şirket CMC'nin (Cyprus
Mines Cooperation). ar-
kasında bıraktığı variller
içindeki 30 bin ton zehir-
li atık yüzlerce dönümlük
alanı kirletirken tesisler-
de çalışan 200'ü aşkın in-
sanın da akciğer kanserin-
den ölmesine neden oldu.
Halk, duyarsızlıkla suçla-
dığı KKTC yönetimmi ve
ABD'li şirketi mahkeme-
ye vermeye hazırlanıyor.
Lefke'nin Guzelv-urt
Gemi Konağı bölgesinde
CMC'nin işlettiği bakır
ve altın madeni atıklan-
nın kaybolmadığı ve sa-
dece Kıbns'ı değil, Doğu
Akdeniz'e kıyısı olan tüm
ülkeleri de tehdit ettiği
bildirildi.
Türkiye'nin bazı üni-
versitelerinden ve Al-
manya'nın Hannover
Üniversitesi'nden bölge-
ye gelerek incelemelerde
bulunan çevre uzmanlan.
CMC'nin işlettiği maden
sahası içinde 8 milyon ton
tehlikeli atık bulunduğu-
nu, kırlilik alanının da 2
bin dönümün üzerinde ol-
dugunu saptayarak ya-
bancı şirketin kirlettiği
alanın 500 kilometrekare-
yi bulduğunu tespit etti-
ler. Kurul. raporunda böl-
genin çevreye zehir yay-
dığrna dikkat çekerek aci-
len denetim altına alınma-
sını ve insanlann giriş-çı-
kışına kapatılmasını iste-
di.
' Lefke Çevre Tanıtım
Derneği Başkanı Teoman
Oktay, adanın büyük bir
çevre felaketiyle karşı
karşıya oldugunu belirte-
rek "Sorun o kadar bü-
yük ld yalnızca Kıbns de-
ğil, tüm Akdeniz tehdital-
ünda. Potas\ um amil san-
tat bulunan künyasal
maddedolu variDer,şirke-
tin bölgeyi terk etmesin-
den 25 \ıl geçmesine kar-
şın bugün hâlâ yerinde
duruyor. Bunu noter ara-
cdığıyla tespit eftirdik.
CMC şirkeune ve taleple-
rimizi yerine getirmediği
takdirde, sonınun çözü-
mü için hiçbir adun atma-
yan Tarun, Orman, Eko-
nomi ve Maliye bakanhk-
lanna karşı dava açacağız.
Bir insanuk suçu işleniyor
ve buna göz yumaniar bu
suça ortakoluyortar. Terk
edilen yerdeki variller ze-
hir saçmayadevam ediyor.
475 kişinin tam Bstesi eü-
mizde mevcut, yansının
akciğerkanserinden öldü-
ğü tespit edildi" dedi.