Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1999 CUMA
14 iA U K . kultur(â curnhuriyet.com.tr
Epsilon Yaymevi, Vedat Türkali'nin yeni romanının ilk cildini son anda yayımlamaktan vazgeçti
'Biraz yürekli olmak gerek'Kültür Servisi - Vedat Tür-
kali'nin dört ciltten oluşacak
tarihi-siyasi romanının ilk bö-
lümü 'Gihen' ağustos ayında
yayımlanması beklenirken Ep-
silon Yaymevi'nin ani karar de-
ğişikliği nedeniyle kitapçılar-
daki yerinı alamadı. Yayınevi
kitabın basımından neden vaz-
geçildiği konusunda hiçbir açık-
lama yapmadı.
Roman Türkiye Komünist
Partisi'nin ekseninde tkinci
Dünya Savaşı sırasındaki Tür-
kiye'yi anlatıyor. Yayıncılarba-
sım çalışmalannın sürmesine,
kitap kapağının hazırlanması-
na, hatta kitabın tanıtrm koktey-
li için hazırlıklann yapılmaya
başlanmasına karştn yayınevi
avukatlarının önerisi üzerine
kitabı yayımlamaktan vazgeç-
tiler.
Vedat Türkali, Epsilon Yayı-
nevi yetkililerinin ilk başlarda
çok heveslı olduğunu söylü-
yor:
"Kitabı elimden kapar gibi
aldılar. Bir defa daha okumak
istiyordum oy sa. Khaplanm ya-
yına girmeden önce titizlenirim
ben. Ona bile izin \ermeden,
büyük hevesle aldılar romanı.
Tanıtun kokteyli için hazırhk-
lar yapıldı. kitabın kapaklan
bile basıldL Ağustosun 9'unda
basılmış olacakn kitap. Ondan
sonradu\ dum ki korkmuşlar.'"
Yayınevinın bu tavnnın ülke-
nin genel durumunu yansıttığı-
nı vurguluyor Türkali. Siyasal-
tarihsel bir roman yazarken bir-
takım tepkıler geleceğini za-
ten beklediğini ancak bu du-
rumda kendisini şaşırtan şeyin
bu kadar hevesli bir yayınevi-
nin bir anda karar değiştirip
'yüreksizleşmesL'
"Ben yazar olarak kendi üze-
rinıe düşeni yaptun di>e düşü-
nüyorum. Gerisi yavınevine kat-
ırnşn. Kendi adıma üzgünde de-
ğilim. Bu kitabı basacak daha
yürekli, daha biünçli birilerini
nasıl olsa bulurum. Siyasal, ta-
rihsel bir roman yazmanın bi-
rilerini rahatsız edeceğinL, kor-
1" 7- . • (Fotograf: tSA ÇELİK)
r edat Türkali bir yazar olarak kendi üzerine düşeni yaptığını
belirterek "Siyasal-tarihsel bir roman yazmanın birilerini rahatsız
edeceğini, korkutacağım elbette biliyordum, ama en azından bu kitabı
basmak isteyenlerin daha fazla yürekli olması gerekirdi" diyor.
kutacagını elbette biliyordum,
ama en azından bu kitabı bas-
mak isteyenlerin daha fazla yü-
rekli olması gerekirdi.'"
'Onyargüı bakış açısı'
Yazar olarak Türkiye'de bu
türolaylaraalıştıklannı söylü-
yor Türkali bir arusını anlatıyor
" Kmın Deniz Müliyette çab-
şırken MMyet'in roman yanş-
masına "Bir Gün Tek Başına'
adlı vapıtım ile katılmışüm. Se-
çici kunılda yer alan bir arka-
daşım romanı çok beğenmiş.
Kıama gelip romanı ne kadar
çok beğendiğinL, ne kadar çok
etkilenip ağladığını anlarmış.
Ondan sonra da' Babana söy-
le romanını yanşmadan çek-
sin. Bu adamlar bu romana ne
ödül verirler ne de yay ınlarlar'
demiş. Ama ondan sonra ödül
de aldu basüdı da Bir Gün Tek
Başına. Biraz yürekli ohnak ge-
rekiyor diye düşünûyorum."
Türkiye'nin bugün de ben-
zerbır dönemden geçtiğini vur-
guluyor Türkali ve yazara gö-
re iki sonuçtan birini seçeceğiz:
"Ya insanhk onunına uygun
bir vere geleceğiz ya da bataca-
ğE!"
Kitabının böyle bir tepkiyle
karşılaşmasını, değerlendir-
menin avukatlar tarafindan ya-
pılmasına bağlıyör yazar. "Hu-
kukçular dar kafahdır. Roman-
lar,edebiyat eserleri avukat ka-
fasıyla değeriendirilmez-."
Bu noktada hukukçu bir dos-
tuyla yaşadığı deneyımi anım-
sıyor Türkali ve hukukçulann
bakış acüanmn her zaman doğ-
ru bakış olmadığını söylüyor
"Çok sevdiğim bir avukat ar-
kadaşun vardı. O gürüerde Ke-
nan Evren ayduılara saMmp,
'ülkeyi çöküşe sürükleyen Vah-
dettinde aydın değil miydi' di-
ye bir benzetme yapmıştL Ben
de mahkemede 'Evren bizi Vah-
dettın'e benzetti, ama Vahdet-
tin'in aydın olduğunu hiçbir
kitap yazmaz. Ama onun vatan
haini bir devlet başkanı oldu-
ğunu herkes bilir' demek iste-
miştim. Avukat dostıun hukuk-
çu kafasryta içindeki 'vatan ha-
ini devlet başkanı' sözünden
dolayı bu açıklamayı yapma-
marru istemişti. ama ben bu söz-
leri söylemekten korkmanın
bir anlamı olnıadığını düşün-
düm ve söykdim. Bir şey de ot-
maoV
Şimdi 'Girven' adlı romanın
yarattığı ürküntünün temelin-
de de bu önyargılı bakış açısı
yattığını söylüyor. Ama *yü-
reksizler ne derse desin' ente-
lektüellerin, aydınlann, ileri-
cilerin hatta sıradan demokrat
kişilerin gerekli tepkiyi göste-
receğini umuyor yazar.
Server Tanilli'nin 'Cüven' üstüne görüşü
'Türk romanının
son şaheseri'
Vedat Türkali'nin son yazdığı
romaru, dizimegönderilmeden ön-
ce okudum.
Bu roman, lkinci Dünya Savaşı
yülannda Türkıye'yi anlatryor, Ese-
rin somut öyküsü ise Türkiye Ko-
münist Parn'si'dir, onun yönetici-
leri, aydınlan ve sempatizanlan-
dır. Roman, -bütün "hata ve se-
vaplanyla"- biryerde "Turldyesol
hareketinm aynaa"dır. Ancak onun
yanı sıra aynı zamanda dünyadaki
gelişmelere koşut olarak Türki-
ye'de de palazlanmış ve kurumlaş-
mış faşizmin, bir başka deyişle
40'h yıBann kanmtağı'nın da ro-
manıdır: Savaşan her iki tarafa gü-
lücükler dağıtan ama daha çokAI-
manlaraeğilimlı ve sınlsıklam Sov-
yet düşmanı dış politıkasıyla, üni-
versiteleriyle, basınıyla, işkenceci
polisiyle, hepsinin de ilişkili ol-
duklan maddi ve ücan bağlantıla-
nyla, kısacası bütün kir ve pasla-
nyla onlann da romanı.
Bitrnedı! Toplumun tüm kesim-
leri, kişi ve görüşleriy le bu roman-
dadır. Belli birzamanaralığında çi-
zilmiş "issaıı mânzaralan" da di-
yebüirsiniz ona. Ama belırtmeliyiz:
Bütün bunlar. geçmiş, şimdiki ve
gelecek zaman bağlamındaelealın-
dığı için, tüm çağdaş Turkiye'dİT ro-
manın aynasında yansıtılan aslın-
da. Çektıği acılan, özlem ve has-
retleri, bugün de gündemini işgal
eden bütün sorunlan ile Türkiye...
Ve biryüzyıl biterken oluyor bu!
Konu da sahibini bulmuştur.
Böylesi dıyalektik birbütünlüğü an-
cak Vedat Türkali'nin usta kalemi
yontup önümüze koyabilirdi. Çağ-
daş edebıyattmızda nice değerli
esere imzasını atmış olan bu kalem.
sankı şu son romanını yazmak için
hazırlanmıştır yıllarca ve bir yüz-
yıl biterken o yüzyılın
yapıyor, Türk romanının da yüzyı-
lındakı son şaheserini armağan edi-
yorokurlara.
Okurlar, çerçevesi belli tarihsel
koşullarda yoii yerine ustaca otur-
tulmuş ve bir daha unutamayacak-
lan roman kahramanlanyla tanışa-
caklardır. Hiçbiri iğreti değildir
onlann, ulusal ve uluslararası kon-
jonktürden kopmadan devinirler.
Tarihin ve yazann zamanı varsa, o
kişilerin de vardtr; yaşarlaronu. îç
konuşmalar ve diyaloglar aracıh-
ğıyla gelişirler. Yaşanan dönem gi-
bi, kışıler de, hem başkalanyla hem
dekendi içlerindecatışma halinde-
dirler; aşarlar ona Romancı, olan-
ca ustalıkla yansjtır bunu. Roma-
nm, erkek ve kadmlan, hepsi de rol-
lerinın biçılmış kaftanian olan zen-
gin kişi kadrosu içinde, kalemunin
ucuna ilk gelenler Rahmi Usta, Sa-
hir Hoca, Turgut, Necla, Süheyla
ve Seher oluyor. Ya Halil? Halıl'i
ömrüm oldukça unutmayacağım.
Özetle, olağanüstü bir eser kar-
şısındayız, Türkromanı, yüzyıl bi-
terken, onunla son sözünü söylü-
yor kanısmdayım. Bir edebi örnek
olmasımn yanı sıra, dahada önem-
lisi, faşizm, demokrası ve de\Tİm
konusunda, özellikle tarihe bakış
söz konusu olduğunda çok şeyler
verecek okurlara. Bizleri "yeniden
duşündürecek.'
?
thtıyacunız da var-
dı buna zaten.
Yayuıcının, son anda bu büyük
eseri yayımlamaktan vazgeçmesi-
ne hiçbir anlam veremedim. Bir
edebi eser, nihayet Bugüne değin
olan bitenden korkulmuşsa, bu
eserle sanata sanat olarak bakma
yolunda bir çığır açılabilirdi pekâ-
İâ.
Işte aklıma gelenler.
Unlü yazann son günlerini birlikte geçirdiği Dora DymanVın mezar taşı, pazargünü dikilecek
aşamını
sürdürdüğü
Ayvalık'ta,
düşme sonucu
beyin
kanaması
geçiren Abbas
Sayar dün
sabah saat
10.00'dahayata
gözlerini
yumdu.
76 yaşmdaki
Sayar'ın
ölümü yazın
dünyasmda
üzüntüyle
karşılandı.
Abbas Sayar, beyin
kanamasından öldüKültür Servisi -Romancı, şair, ressam
ve gazetecı Abbas Sayar, geçirdiği be-
yin kanaması sonucu voğun bakımda
tutulduğu Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi'nde dün sabah ya-
şarranı yirirdi. Yaşamını sürdürdüğü Ay-
valık'ta. düşme sonucu beyin kanama-
sı geçiren Sayar, bir haftadır Dokuz Ey-
lül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastane-
si yoğun bakım ünitesinde tedavi görü-
yordu. Bilinci kapalı olan Sayar'ın so-
lunumu cihazlarla sağlanıyordu. Dün
sabah saat 10.00'da yaşammı >itiren 76
yaşındaki Sayar' ın ölüm haberi, başta ai-
lesi olmak üzere yazın dünyasmda üzün-
tüyle karşılandı. Sayar' ın yakınlan, ölü-
mün henüz çok yeni olması nedeniyle
nereye defhedileceği konusunda karar ve-
remediklerini, ancak doğum yeri olan
Yozgat'a gömülmesinden yana oldukla-
nnı ifade ettiler.
1923 yıhnda Yozgat'ta doğan Abbas
Sayar, lstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi'ni yandabırakü. \bzgat'tabir
süre tanmla uğraşan Abbas Sayar, Istan-
bul'agiderekmatbaaaçtı. 1953 yıhnda
yeniden Yozgat'a gelen ve 'Bozok' ad-
lı yerel gazeteyi çıkaran Abbas Sayar, ya-
şamını uzun süre Yozgat'ta sürdürdü.
Yazmaya şiirle başlayan Sayar'ın ilk ro-
manı 'Ytfkı An', yazıldığından yaklaşık
20 yıl sonra, 1970 'te yayımlandı ve 1971
TRT Roman Başan Ödülü'nü aldı. Sa-
yar, 'YıOa Aö'nda, terk edilmiş bir atm
destansı yaşamı içinde insan öğesini,
doğayı, sevgiyi-sevgisizliği, şefkati-aa-
masızlığı yalın bir tarzda işlemişti.
Daha sonra 1973'te 'Çelo'romanı ile
Türk Dil Kurumu Ödülü'nü kazanan
yazar, 1975'te 'Can ŞenHği' ile Mada-
rah Roman Ödülü'nü aldı. Bu kitapla-
nn ardından'Yorganımı Süa Sar' (hıkâ-
ye-1976), 'AmlardaYumakYumak' (ro-
man -1990),'Noktator'(deneme-1991)
ve 'Boşhığa Takılan Ses' (şiir-1992) ya-
yımlandı. Sayar, 1995 yıhnda Edebiyat-
çılar Derneği tarafindan Onur Ödülüne
değer görülmüştü. Kültür Bakanhğı ta-
rafindan 1992"de Abbas Sayar'ın 50. ytl
kutlaması çerçevesinde şair ve roman-
cı Vecihi Timuroğhı şunlan söylemişti:
"Benim romandan anladığım çok baş-
ka bir şey var. Tarihsel insaıu anlattı^-
nız zaman roman yazarsmız. Tarihsel
insannedir?Tarihsel insan.tophnnun dö-
nüşüm aşamasına vardıgı. tam dönü-
şüm sınınndaki insandır. İşte o zaman
roman yazarsınız. Bir Dostoyevski'nta
yapöğıisbudur.bn-Tnomas Mann'myap-
oğıişbudur. AbbasSayar,hiçtantanayap-
madan bunu yapnuş bir yazardır."
Abbas Sayar ise bu gece için "Her şey
gitti, bir bu gece kaMı" demişti. Sayar,
evli ve bir erkek çocuk babasıydı.
Kafka 'nuı taühsizaşku..Kültür Servisi - Yaşamı boyun-
ca üç kez nişanlanan ama hiç ev-
lenmeyen Franz Kafka, aşkı son
yıllannda birlikte olduğu Dora
Dymant'tabulmuştu. 1923'teBal-
tık kıyılanndaki bir sayfiye mer-
kezinde tanışan çift, Kafka'nın
ölümüne dek aynlmadı. Bugün
ise ünlü yazann yaşamı ve aşkla-
n, şimdiye dek karanlıkta kalan
son sevgili Dora Dymant'la yeni-
den gündeme geliyor.
20. yüzyılın en büyük yazarla-
nndan olan Kafka, firtınalı birya-
şam sürmüş ve son yıllannı da
büyük yoksulluk içinde geçirmiş-
ti. Mutluluğu ve aşkı bulduğu
Dymant'ı tanıdıktan iki yıl son-
ra, 40 yaşında tüberkülozdan öl-
dü. Aşkını yitirmekten büyük acı
duyan Dymant da kısa bir süre
sonra Londra'nın doğusunda ya-
şama veda etti. Öldüğünde o da
öylesine yoksuldu ki, bir mezar ta-
şı bile dikilememişti.
Ancak butrajik aşk öyküsünün
son noktası, önümüzdeki pazar
günü koyulacak. Kafka uzmanla-
n ve Dymant'ın tsrail'de yaşayan
akrabalan, ünlüyazann sadık sev-
gilisinin mezanna 'Dora'yı tanı-
yan aşkm ne olduğunu bilir' ya-
zılı bir taş dikecekler.
Uyumlu bir birüktelik
Kafka'nın daha önceki ilişkile-
ri üzerine çok şey yazılmıştı, ama
yazann yakın arkadaşı Max
Brod'un söylediğine göre, onun
asıl 'yaşam esBkçtsi' Dymant'dı.
Onu tanıyana dek cinsellik ve ya-
kınlık Kafka için hep suçla öz-
deşti. 1913 ve 1917yıllanndaiki
kez sekreter Feüce Bauer ile nişan-
landı. ama duygulanndan emin
olmadığı için bu ilişkıyi yürüte-
medi. 1919 yıhnda ise sanator-
yumda birlikte tedavi gördüğü Ju-
lîe \Vhoryzek ile nişanlandı. .An-
cak bu kez de Whoryzek'in baba-
sı ilişkiye karşı çıktığı için aynl-
mak zorunda kaldılar.
Kafka. öykülerini Çekçeye çe-
vırmek isteyen Mflena Jesenka
Pollak'a da evlenme teklif etmiş-
ti, ancak evli bir kadın olan Pol-
lak kocasını terk etmeyi göze alama-
dığı için ilişkileri bitti. Brod, her zaman
sağlık sorunlanyla uğraşan Kafka için
şunlan söylüyordu: "Dora'yı çok da-
ha önce tanıması gerekiyordu; o za-
man yaşama daha akı bağlanabilirdi."
1
Dymant, Polonya'da Bendjin'de doğ-
muştu. Ailenin beş çocuğundan biriy-
di. Ortodoks Yahudisi olan babası teks-
til işiyle uğraşıyordu. Annesi öldüğün-
• Ünlü yazardan kısa bir süre
sonra ölen sevgilisi Dora
Dymant'ın mezanna, Kafka
uzmanlan ve akrabalan 'Dora'yı
tanıyan aşkın ne olduğunu bilir'
yazılı bir taş dikecekler.
de, tek çocuklu bir dulla yaşamını bir-
leştirdi.
Dymant'ın karşı konulmaz bir özgür-
lük duygusu vardı. Sonunda evden kaç-
tı. Daha önceki girişimiennde kendi-
sine engel olan babası da durumu ka-
bullenmişti artık. Bundan sonra sade-
ce mektuplarla ve ara sıra yapacağı zi-
yaretlerie ailesiyle buluşacakn. Dymant,
ailesini ardında bırakarak çıktığı Batı
Avrupa yolculuğunda tanıdı Kaf-
ka'yı. Yolculuğa çıkmadan önce
"Doğu'dan aynlmak zorundayım,
çünkü ışığın Baü'daolduğunu his-
sedebUiyorum" diyordu. Batı Av-
rupa'da aşkı buldu...
Yalnızhğı, acıyı ve umutsuzlu-
ğu bilen bir kadın olan Dymant,
Kafka'ya ihtiyacı olan dostluğu
verdi belki de. Özellikle de ait ol-
duğu Yahudi kültürü, Kafka için
hiçbir zaman tüketilemeyecek zen-
ginlıkte bir kaynaktı. Dymant'ın
güçlü kişiliği. Kafka'nın o zama-
na dek cesaret edemediği şeyleri
gerçekleştirmesini sağlıyordu. Ak-
rabalanyla olan karmaşık ilişkisi-
ne, Dymant'ın desteğiyle son ver-
meyi başardı.
Daha önceki burjuva sevgilile-
rinin aksine Dora, âşığının depres-
yonlanyla başedebilecek birkâdın-
dı. Geçmişi çeşitli acılarla yüklü
olduğundan, Kafka'nın yaşama
ilişkin kaygılannı anlayabiliyor-
du. Birlikte uyumlu bİT ilişki sür-
dürüyorlar, Tel Aviv'e yerleşip ora-
da bir restoran açmanın düşünü
kuruyorlardı. Özellikle de Kaf-
ka'nın son aylannda meteliksizdi-
ler, ancak yine de mutluydular.
Birbirlerine saatleT boyunca Kle-
ist'ten, Goethe'den, Grimm'den
ve Andersen'den öyküler okurlar-
dı. Önceki ilişkilerinde yazarken
yalnız kalmak isteyen Kafka,
Dymant'la olan birlikteliğinde
ise çalışırken sevgilisinin de oda-
da kalmasını ister, yazdıklannı
ona da gösterirdi.
1924 yıhnda durumu ağırlaş-
maya başlayınca Kafka'nın
Prag'a, akrabalannın yanına dön-
mesi Dymant'ı tam anlamıyla
yıktı. Kafka ona günde en az iki
mektup yazıyordu, ama aşkın-
dan ayn kalmak yine de
Dymant'a büyük acı veriyordu.
Ancak 13 nisanda, Kafka Viya-
na'da hastaneye kaldınldığmda
yeniden buluştular. Dymant bir
daha asla onun yanından aynlma-
dı.
Kafka'nın durumu günden gü-
ne kötüye gidiyordu. Ziyaretçi-
lerinden tek isteği, yanında su ve
bira içmeleriydi. Böylelikle ken-
disi de aynı keyfi paylaşabiliyordu
çünkü. Kafka son nefesinı verirken
Dymant'ın getirdiği bir buket çiçeği
kokluyordu. Dymant'ın mezar taşına
yazılacak olan cümle, yazann yakın
dostu Klopstock'un Kafka ailesine
yazdığı mektupta geçiyordu aslında:
"Sadece Dora'yı tanıyan biri, aşkm
ne demek olduğunu bflebilir."
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Kalbimde Dinmeyen
Reşat Nuri
Benim bir Reşat Nuri nöbetim vardır, arada bir
tutar.
Bütün okumaları bir yana bırakır, Reşat Nuri'nin
kitaplarına geri dönerim.
Birden Akşam Güneşi elimdedir, birden Dudak-
tan Kalbe masanın üstünde, kitaplıkta/\c;ma/('ı ara-
yıp durmaktayım. Hem yalnız romanlan, öyküleri,
Anadolu Notlan değil Reşat Nuri'nin, dergilerde kal-
mış, gazetelerde saranp gitmiş onca yazısı da.
Reşat Nuri yeni edebiyatımızın çok önemli adı.
Yenileşen edebiyatta bir klasik bugün. O çapta bir
yazann tek satırı savsaklanamaz. Oysa Reşat Nu-
ri'den öylesi yazılar yitip gitmiş ki, derlense birkaç
cilt tutar.
Reşat Nuri Güntekin külliyatından yoksun yaşı-
yoruz. Çalıkuşu romancısının eserierini bugün de
yayımlayan Inkılâp Kitabevi, "Reşat Nuri Günte-
kin Külliyatından" başlığını kullanırdı eskiden. Re-
şat Nuri yazılannın derienmesini, yıllaryılı, boşye-
re bekledim.
Yalnızca tiyatro yazıları bir araya getirildi. (Onlar
arasnda da, epey uzunca bir Ibsen incelemesi yok.)
Akşam Güneşi dedim. Sahiden de -kimbilir ka-
çıncı kez...- Akşam Güneşi'ni okuyorum. Prens
dö Bosfor... Roman kahramanı Nazmi'nin gençli-
ğinde bu adla anıldığını unutmuşum. Boğaziçi
Prensi...
öyledir Reşat Nuri, gerçekliğe bir iki çizgiyle bir
roman havası verir, bir roman havasıdır eser gider
içli romanlarında. Bana sorarsanız, asiında koyu
gerçekçidir, yine de okur kalpleri için bu gerçek-
çiliğine 'roman' incelikleri katar.
Birer 'roman girişi' söz konusudur. Akşam Gü-
neşi'nde Prens de Bosfor'un karşımıza çıkışı, M...
adasına yeni gelmiş hükûmet doktorunun anlatı-
mmdandır. Romanda yitip gidecek hükûmet dok-
toru, Nazmi'yi daha ilk sayfalarda 'büyüleyici' kı-
lar.
Dudaktan Kalbe, o kadar süslü üzüm gecesin-
de, bağbozumu gecesinde başlar. Prenses Cavi-
dan'ı orada, o gecede tanınz. Şatafatlı bir roman
kişisidir Cavidan. Oysa Dudaktan Kalbe'nin asıl ki-
şisi, sessiz, kınk, alçakgönüllü Kınalı Yapıncak'tır,
Lâmia...
Reşat Nuri'de memleket insanıntn duygu tarihi-
ni adım adım takip edebilirsiniz. Onun eserini ger-
çekten de eskimez-yıpranmaz hale getiren bu duy-
gu tarihi avcılığı.
Imparatorluktan cumhuriyete geçişte, hemen
hemen bütün romancilanmız, siyasal ve toplum-
sal değişim üzerinde durmuşlar, büyük degişimin
'5/rey'deki etkisini irdeleme çabası gütmüşlerdir.
Reşat Nuri, farklı yoldadır: Bireyi tarihsel süreklilik
içinde saptar.
O unutulmaz Yaprak Dökümü'nün romancısı,
Türk romanının belki de en akıcı anlatma ustası-
dır. Elbette Halid Ziya'ydı romanımızın babası.
Ahmet Mithat Efendi'nin roman okuru yaratma
girişiminden sonra, Halid Ziya şaşırtıcı bir aşa-
maydı. Bununla birlikte, Reşat Nuri, Ahmet Mithat
Efendi'nin amacıyla Halid Ziya'nın bileşimini arar
gibidir.
Üç dört ay sonra Reşat Nuri Güntekin 110 ya-
şına basacak. Başka bir ülkede, kültürüne, sana-
tına, birikimlerine önem veren bir ülkede yaşasay-
dı, daha 100. yaş gününde birbirinden değerli
araştırmalar gündeme sunulurdu. Bizde olmadı. 110.
yaş gününde de olmayacak. Şimdiden söyleyebi-
lirim: 200. yaş gününde de!..
Bir Kültür Bakanlığı'mız var. 25 Kasım 1999 ta-
rihine, Reşat Nuri'nin doğum gününe, yazann şur-
da burda yitip gitmiş güzelim yazılannı, derii top-
lu, notlandınlmış ciltler halinde yetiştiremez mi?
Devlet Tlyatrolan'mız ve lstanbul Şehir Tiyat-
ro'muz var, repertuvartarında Reşat Nuri'den bir iki
oyun -hiç olmazsa bu mevsim- izleyicinin ilgisine
sunulamaz mı?
TRT'miz, birbirinden fiyakalı özel kanallanmız
var, Reşat Nuri'ye dönüp bakarak, birbirinden gü-
zel romanlardan, öykülerden diziler, televizyon film-
leri hazıriayamazlar mı?
Emektar Yeşilçam sineması meğerse ne vefa-
lıymış, bazı Reşat Nuri romanlannı beyazperdeye
aktarmış.
Bu yazıyı Osman F. Seden'in anısına duyduğum
saygıyla noktalıyorum.
Takvimde İz Bırakan:
"Kayalarda billurakisleryapan kahkahalanyla gü-
lerek: 'Vapuriann ucundaki denizkızlarına benze-
dim enişte', diyordu." Reşat Nuri Güntekin, Akşam
Güneşi, Inkılâp Kitapevi, (beşinci basılış, 1959).
İzmip'de gezici Müok Festivali
• KüMr Servisi - Bilkent Üniversitesi Müzik ve
Sahne Sanatlan Fakültesi tarafindan düzenlenen "-.
'Bilkent 6. Anadolu Müzik Festivali', 9 Eylül'de •
Izmir'de müzikseverlerle buluşacak. Atatürk'ün
Samsun'a çıkışının 80. yıldönümünde bu kentten
başlayarak kurtuluş hareketinin rotasını izleyen
festival, bu yıl Türkiye tş Bankası'nın sponsorluğu ile
gerçekleşiyor. Şef Gürer Aykal'ın yönettiği Bilkent
Senfoni Orkestrası'nın Izmir'deki konserine ünlü
keman sanatçısı Suna Kan, tenor Pekin Kırgız, bariton
Mesut tktu, tenor Hakan Aysev. soprano Hülya Sezen
solist olarak katılacak. Bu arada, festival çerçevesinde
Eylül ayı içinde Bafra'da, 2 Ekim'de ise Safranbolu'da
konser verihnesi de planlanıyor. 'Bilkent Uluslararası
Anadolu Müzik Festivali' bu yılki etkinliklerle 6 yılda
46 il ve ilçeye ulaşmış olacak.
Çağdaş Türk sanatçılan Münih'te
• Kültür Servisi - Canan Beykal ve T. Melih
Görgün'ün yapıtlanndan oluşan I'm Another (Ben
Bir Başkasıyım) adlı sergi Almanya'nın Münih
kentinde açıldı. Sergideki konsept, bir çadır içinde
yansıtılan slaytlar ve duvara yerleştirilen metinle
görselleştıriliyor. Sanatçılar sergiden "Tüm
mesafelerin, gelecek ile geçmiş arasındaki aynmın
kaydedildiği içinde bulunduğumuz, kimseye ait
olmayan bir zaman ve mekân içinde geçiyor" diye
söz ediyor. "Bu sergi O'nun anlatımını, Ben ile
yazmak için, Ben'in yerini, zamanını, tarihini,
milliyetini, ırkını dönüştürüyor bir başkasmın içinde.
Ben'in artık tek bir kimliği yoktur. Ben. O'nun aynası
ve aynada yansıyan görüntüyü yansıtan bakışıdır.
Bakanın bakılan, görenin görülen, tanığın tanık
olunana dönüştüğü yerdedir Ben. Çünkü Ben bir
başkasıdır." Siemens Türkiye, TC Münih
Başkonsolosluğu ve Kızılay'ın katkılanyla
gerçekleştirilen sergi Münih Kust-Pavillon'da 27
Ağustos'a kadar açık kalacak.