23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1999 CUMA 14 iA U K . kultur(â curnhuriyet.com.tr Epsilon Yaymevi, Vedat Türkali'nin yeni romanının ilk cildini son anda yayımlamaktan vazgeçti 'Biraz yürekli olmak gerek'Kültür Servisi - Vedat Tür- kali'nin dört ciltten oluşacak tarihi-siyasi romanının ilk bö- lümü 'Gihen' ağustos ayında yayımlanması beklenirken Ep- silon Yaymevi'nin ani karar de- ğişikliği nedeniyle kitapçılar- daki yerinı alamadı. Yayınevi kitabın basımından neden vaz- geçildiği konusunda hiçbir açık- lama yapmadı. Roman Türkiye Komünist Partisi'nin ekseninde tkinci Dünya Savaşı sırasındaki Tür- kiye'yi anlatıyor. Yayıncılarba- sım çalışmalannın sürmesine, kitap kapağının hazırlanması- na, hatta kitabın tanıtrm koktey- li için hazırlıklann yapılmaya başlanmasına karştn yayınevi avukatlarının önerisi üzerine kitabı yayımlamaktan vazgeç- tiler. Vedat Türkali, Epsilon Yayı- nevi yetkililerinin ilk başlarda çok heveslı olduğunu söylü- yor: "Kitabı elimden kapar gibi aldılar. Bir defa daha okumak istiyordum oy sa. Khaplanm ya- yına girmeden önce titizlenirim ben. Ona bile izin \ermeden, büyük hevesle aldılar romanı. Tanıtun kokteyli için hazırhk- lar yapıldı. kitabın kapaklan bile basıldL Ağustosun 9'unda basılmış olacakn kitap. Ondan sonradu\ dum ki korkmuşlar.'" Yayınevinın bu tavnnın ülke- nin genel durumunu yansıttığı- nı vurguluyor Türkali. Siyasal- tarihsel bir roman yazarken bir- takım tepkıler geleceğini za- ten beklediğini ancak bu du- rumda kendisini şaşırtan şeyin bu kadar hevesli bir yayınevi- nin bir anda karar değiştirip 'yüreksizleşmesL' "Ben yazar olarak kendi üze- rinıe düşeni yaptun di>e düşü- nüyorum. Gerisi yavınevine kat- ırnşn. Kendi adıma üzgünde de- ğilim. Bu kitabı basacak daha yürekli, daha biünçli birilerini nasıl olsa bulurum. Siyasal, ta- rihsel bir roman yazmanın bi- rilerini rahatsız edeceğinL, kor- 1" 7- . • (Fotograf: tSA ÇELİK) r edat Türkali bir yazar olarak kendi üzerine düşeni yaptığını belirterek "Siyasal-tarihsel bir roman yazmanın birilerini rahatsız edeceğini, korkutacağım elbette biliyordum, ama en azından bu kitabı basmak isteyenlerin daha fazla yürekli olması gerekirdi" diyor. kutacagını elbette biliyordum, ama en azından bu kitabı bas- mak isteyenlerin daha fazla yü- rekli olması gerekirdi.'" 'Onyargüı bakış açısı' Yazar olarak Türkiye'de bu türolaylaraalıştıklannı söylü- yor Türkali bir arusını anlatıyor " Kmın Deniz Müliyette çab- şırken MMyet'in roman yanş- masına "Bir Gün Tek Başına' adlı vapıtım ile katılmışüm. Se- çici kunılda yer alan bir arka- daşım romanı çok beğenmiş. Kıama gelip romanı ne kadar çok beğendiğinL, ne kadar çok etkilenip ağladığını anlarmış. Ondan sonra da' Babana söy- le romanını yanşmadan çek- sin. Bu adamlar bu romana ne ödül verirler ne de yay ınlarlar' demiş. Ama ondan sonra ödül de aldu basüdı da Bir Gün Tek Başına. Biraz yürekli ohnak ge- rekiyor diye düşünûyorum." Türkiye'nin bugün de ben- zerbır dönemden geçtiğini vur- guluyor Türkali ve yazara gö- re iki sonuçtan birini seçeceğiz: "Ya insanhk onunına uygun bir vere geleceğiz ya da bataca- ğE!" Kitabının böyle bir tepkiyle karşılaşmasını, değerlendir- menin avukatlar tarafindan ya- pılmasına bağlıyör yazar. "Hu- kukçular dar kafahdır. Roman- lar,edebiyat eserleri avukat ka- fasıyla değeriendirilmez-." Bu noktada hukukçu bir dos- tuyla yaşadığı deneyımi anım- sıyor Türkali ve hukukçulann bakış acüanmn her zaman doğ- ru bakış olmadığını söylüyor "Çok sevdiğim bir avukat ar- kadaşun vardı. O gürüerde Ke- nan Evren ayduılara saMmp, 'ülkeyi çöküşe sürükleyen Vah- dettinde aydın değil miydi' di- ye bir benzetme yapmıştL Ben de mahkemede 'Evren bizi Vah- dettın'e benzetti, ama Vahdet- tin'in aydın olduğunu hiçbir kitap yazmaz. Ama onun vatan haini bir devlet başkanı oldu- ğunu herkes bilir' demek iste- miştim. Avukat dostıun hukuk- çu kafasryta içindeki 'vatan ha- ini devlet başkanı' sözünden dolayı bu açıklamayı yapma- marru istemişti. ama ben bu söz- leri söylemekten korkmanın bir anlamı olnıadığını düşün- düm ve söykdim. Bir şey de ot- maoV Şimdi 'Girven' adlı romanın yarattığı ürküntünün temelin- de de bu önyargılı bakış açısı yattığını söylüyor. Ama *yü- reksizler ne derse desin' ente- lektüellerin, aydınlann, ileri- cilerin hatta sıradan demokrat kişilerin gerekli tepkiyi göste- receğini umuyor yazar. Server Tanilli'nin 'Cüven' üstüne görüşü 'Türk romanının son şaheseri' Vedat Türkali'nin son yazdığı romaru, dizimegönderilmeden ön- ce okudum. Bu roman, lkinci Dünya Savaşı yülannda Türkıye'yi anlatryor, Ese- rin somut öyküsü ise Türkiye Ko- münist Parn'si'dir, onun yönetici- leri, aydınlan ve sempatizanlan- dır. Roman, -bütün "hata ve se- vaplanyla"- biryerde "Turldyesol hareketinm aynaa"dır. Ancak onun yanı sıra aynı zamanda dünyadaki gelişmelere koşut olarak Türki- ye'de de palazlanmış ve kurumlaş- mış faşizmin, bir başka deyişle 40'h yıBann kanmtağı'nın da ro- manıdır: Savaşan her iki tarafa gü- lücükler dağıtan ama daha çokAI- manlaraeğilimlı ve sınlsıklam Sov- yet düşmanı dış politıkasıyla, üni- versiteleriyle, basınıyla, işkenceci polisiyle, hepsinin de ilişkili ol- duklan maddi ve ücan bağlantıla- nyla, kısacası bütün kir ve pasla- nyla onlann da romanı. Bitrnedı! Toplumun tüm kesim- leri, kişi ve görüşleriy le bu roman- dadır. Belli birzamanaralığında çi- zilmiş "issaıı mânzaralan" da di- yebüirsiniz ona. Ama belırtmeliyiz: Bütün bunlar. geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman bağlamındaelealın- dığı için, tüm çağdaş Turkiye'dİT ro- manın aynasında yansıtılan aslın- da. Çektıği acılan, özlem ve has- retleri, bugün de gündemini işgal eden bütün sorunlan ile Türkiye... Ve biryüzyıl biterken oluyor bu! Konu da sahibini bulmuştur. Böylesi dıyalektik birbütünlüğü an- cak Vedat Türkali'nin usta kalemi yontup önümüze koyabilirdi. Çağ- daş edebıyattmızda nice değerli esere imzasını atmış olan bu kalem. sankı şu son romanını yazmak için hazırlanmıştır yıllarca ve bir yüz- yıl biterken o yüzyılın yapıyor, Türk romanının da yüzyı- lındakı son şaheserini armağan edi- yorokurlara. Okurlar, çerçevesi belli tarihsel koşullarda yoii yerine ustaca otur- tulmuş ve bir daha unutamayacak- lan roman kahramanlanyla tanışa- caklardır. Hiçbiri iğreti değildir onlann, ulusal ve uluslararası kon- jonktürden kopmadan devinirler. Tarihin ve yazann zamanı varsa, o kişilerin de vardtr; yaşarlaronu. îç konuşmalar ve diyaloglar aracıh- ğıyla gelişirler. Yaşanan dönem gi- bi, kışıler de, hem başkalanyla hem dekendi içlerindecatışma halinde- dirler; aşarlar ona Romancı, olan- ca ustalıkla yansjtır bunu. Roma- nm, erkek ve kadmlan, hepsi de rol- lerinın biçılmış kaftanian olan zen- gin kişi kadrosu içinde, kalemunin ucuna ilk gelenler Rahmi Usta, Sa- hir Hoca, Turgut, Necla, Süheyla ve Seher oluyor. Ya Halil? Halıl'i ömrüm oldukça unutmayacağım. Özetle, olağanüstü bir eser kar- şısındayız, Türkromanı, yüzyıl bi- terken, onunla son sözünü söylü- yor kanısmdayım. Bir edebi örnek olmasımn yanı sıra, dahada önem- lisi, faşizm, demokrası ve de\Tİm konusunda, özellikle tarihe bakış söz konusu olduğunda çok şeyler verecek okurlara. Bizleri "yeniden duşündürecek.' ? thtıyacunız da var- dı buna zaten. Yayuıcının, son anda bu büyük eseri yayımlamaktan vazgeçmesi- ne hiçbir anlam veremedim. Bir edebi eser, nihayet Bugüne değin olan bitenden korkulmuşsa, bu eserle sanata sanat olarak bakma yolunda bir çığır açılabilirdi pekâ- İâ. Işte aklıma gelenler. Unlü yazann son günlerini birlikte geçirdiği Dora DymanVın mezar taşı, pazargünü dikilecek aşamını sürdürdüğü Ayvalık'ta, düşme sonucu beyin kanaması geçiren Abbas Sayar dün sabah saat 10.00'dahayata gözlerini yumdu. 76 yaşmdaki Sayar'ın ölümü yazın dünyasmda üzüntüyle karşılandı. Abbas Sayar, beyin kanamasından öldüKültür Servisi -Romancı, şair, ressam ve gazetecı Abbas Sayar, geçirdiği be- yin kanaması sonucu voğun bakımda tutulduğu Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde dün sabah ya- şarranı yirirdi. Yaşamını sürdürdüğü Ay- valık'ta. düşme sonucu beyin kanama- sı geçiren Sayar, bir haftadır Dokuz Ey- lül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastane- si yoğun bakım ünitesinde tedavi görü- yordu. Bilinci kapalı olan Sayar'ın so- lunumu cihazlarla sağlanıyordu. Dün sabah saat 10.00'da yaşammı >itiren 76 yaşındaki Sayar' ın ölüm haberi, başta ai- lesi olmak üzere yazın dünyasmda üzün- tüyle karşılandı. Sayar' ın yakınlan, ölü- mün henüz çok yeni olması nedeniyle nereye defhedileceği konusunda karar ve- remediklerini, ancak doğum yeri olan Yozgat'a gömülmesinden yana oldukla- nnı ifade ettiler. 1923 yıhnda Yozgat'ta doğan Abbas Sayar, lstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni yandabırakü. \bzgat'tabir süre tanmla uğraşan Abbas Sayar, Istan- bul'agiderekmatbaaaçtı. 1953 yıhnda yeniden Yozgat'a gelen ve 'Bozok' ad- lı yerel gazeteyi çıkaran Abbas Sayar, ya- şamını uzun süre Yozgat'ta sürdürdü. Yazmaya şiirle başlayan Sayar'ın ilk ro- manı 'Ytfkı An', yazıldığından yaklaşık 20 yıl sonra, 1970 'te yayımlandı ve 1971 TRT Roman Başan Ödülü'nü aldı. Sa- yar, 'YıOa Aö'nda, terk edilmiş bir atm destansı yaşamı içinde insan öğesini, doğayı, sevgiyi-sevgisizliği, şefkati-aa- masızlığı yalın bir tarzda işlemişti. Daha sonra 1973'te 'Çelo'romanı ile Türk Dil Kurumu Ödülü'nü kazanan yazar, 1975'te 'Can ŞenHği' ile Mada- rah Roman Ödülü'nü aldı. Bu kitapla- nn ardından'Yorganımı Süa Sar' (hıkâ- ye-1976), 'AmlardaYumakYumak' (ro- man -1990),'Noktator'(deneme-1991) ve 'Boşhığa Takılan Ses' (şiir-1992) ya- yımlandı. Sayar, 1995 yıhnda Edebiyat- çılar Derneği tarafindan Onur Ödülüne değer görülmüştü. Kültür Bakanhğı ta- rafindan 1992"de Abbas Sayar'ın 50. ytl kutlaması çerçevesinde şair ve roman- cı Vecihi Timuroğhı şunlan söylemişti: "Benim romandan anladığım çok baş- ka bir şey var. Tarihsel insaıu anlattı^- nız zaman roman yazarsmız. Tarihsel insannedir?Tarihsel insan.tophnnun dö- nüşüm aşamasına vardıgı. tam dönü- şüm sınınndaki insandır. İşte o zaman roman yazarsınız. Bir Dostoyevski'nta yapöğıisbudur.bn-Tnomas Mann'myap- oğıişbudur. AbbasSayar,hiçtantanayap- madan bunu yapnuş bir yazardır." Abbas Sayar ise bu gece için "Her şey gitti, bir bu gece kaMı" demişti. Sayar, evli ve bir erkek çocuk babasıydı. Kafka 'nuı taühsizaşku..Kültür Servisi - Yaşamı boyun- ca üç kez nişanlanan ama hiç ev- lenmeyen Franz Kafka, aşkı son yıllannda birlikte olduğu Dora Dymant'tabulmuştu. 1923'teBal- tık kıyılanndaki bir sayfiye mer- kezinde tanışan çift, Kafka'nın ölümüne dek aynlmadı. Bugün ise ünlü yazann yaşamı ve aşkla- n, şimdiye dek karanlıkta kalan son sevgili Dora Dymant'la yeni- den gündeme geliyor. 20. yüzyılın en büyük yazarla- nndan olan Kafka, firtınalı birya- şam sürmüş ve son yıllannı da büyük yoksulluk içinde geçirmiş- ti. Mutluluğu ve aşkı bulduğu Dymant'ı tanıdıktan iki yıl son- ra, 40 yaşında tüberkülozdan öl- dü. Aşkını yitirmekten büyük acı duyan Dymant da kısa bir süre sonra Londra'nın doğusunda ya- şama veda etti. Öldüğünde o da öylesine yoksuldu ki, bir mezar ta- şı bile dikilememişti. Ancak butrajik aşk öyküsünün son noktası, önümüzdeki pazar günü koyulacak. Kafka uzmanla- n ve Dymant'ın tsrail'de yaşayan akrabalan, ünlüyazann sadık sev- gilisinin mezanna 'Dora'yı tanı- yan aşkm ne olduğunu bilir' ya- zılı bir taş dikecekler. Uyumlu bir birüktelik Kafka'nın daha önceki ilişkile- ri üzerine çok şey yazılmıştı, ama yazann yakın arkadaşı Max Brod'un söylediğine göre, onun asıl 'yaşam esBkçtsi' Dymant'dı. Onu tanıyana dek cinsellik ve ya- kınlık Kafka için hep suçla öz- deşti. 1913 ve 1917yıllanndaiki kez sekreter Feüce Bauer ile nişan- landı. ama duygulanndan emin olmadığı için bu ilişkıyi yürüte- medi. 1919 yıhnda ise sanator- yumda birlikte tedavi gördüğü Ju- lîe \Vhoryzek ile nişanlandı. .An- cak bu kez de Whoryzek'in baba- sı ilişkiye karşı çıktığı için aynl- mak zorunda kaldılar. Kafka. öykülerini Çekçeye çe- vırmek isteyen Mflena Jesenka Pollak'a da evlenme teklif etmiş- ti, ancak evli bir kadın olan Pol- lak kocasını terk etmeyi göze alama- dığı için ilişkileri bitti. Brod, her zaman sağlık sorunlanyla uğraşan Kafka için şunlan söylüyordu: "Dora'yı çok da- ha önce tanıması gerekiyordu; o za- man yaşama daha akı bağlanabilirdi." 1 Dymant, Polonya'da Bendjin'de doğ- muştu. Ailenin beş çocuğundan biriy- di. Ortodoks Yahudisi olan babası teks- til işiyle uğraşıyordu. Annesi öldüğün- • Ünlü yazardan kısa bir süre sonra ölen sevgilisi Dora Dymant'ın mezanna, Kafka uzmanlan ve akrabalan 'Dora'yı tanıyan aşkın ne olduğunu bilir' yazılı bir taş dikecekler. de, tek çocuklu bir dulla yaşamını bir- leştirdi. Dymant'ın karşı konulmaz bir özgür- lük duygusu vardı. Sonunda evden kaç- tı. Daha önceki girişimiennde kendi- sine engel olan babası da durumu ka- bullenmişti artık. Bundan sonra sade- ce mektuplarla ve ara sıra yapacağı zi- yaretlerie ailesiyle buluşacakn. Dymant, ailesini ardında bırakarak çıktığı Batı Avrupa yolculuğunda tanıdı Kaf- ka'yı. Yolculuğa çıkmadan önce "Doğu'dan aynlmak zorundayım, çünkü ışığın Baü'daolduğunu his- sedebUiyorum" diyordu. Batı Av- rupa'da aşkı buldu... Yalnızhğı, acıyı ve umutsuzlu- ğu bilen bir kadın olan Dymant, Kafka'ya ihtiyacı olan dostluğu verdi belki de. Özellikle de ait ol- duğu Yahudi kültürü, Kafka için hiçbir zaman tüketilemeyecek zen- ginlıkte bir kaynaktı. Dymant'ın güçlü kişiliği. Kafka'nın o zama- na dek cesaret edemediği şeyleri gerçekleştirmesini sağlıyordu. Ak- rabalanyla olan karmaşık ilişkisi- ne, Dymant'ın desteğiyle son ver- meyi başardı. Daha önceki burjuva sevgilile- rinin aksine Dora, âşığının depres- yonlanyla başedebilecek birkâdın- dı. Geçmişi çeşitli acılarla yüklü olduğundan, Kafka'nın yaşama ilişkin kaygılannı anlayabiliyor- du. Birlikte uyumlu bİT ilişki sür- dürüyorlar, Tel Aviv'e yerleşip ora- da bir restoran açmanın düşünü kuruyorlardı. Özellikle de Kaf- ka'nın son aylannda meteliksizdi- ler, ancak yine de mutluydular. Birbirlerine saatleT boyunca Kle- ist'ten, Goethe'den, Grimm'den ve Andersen'den öyküler okurlar- dı. Önceki ilişkilerinde yazarken yalnız kalmak isteyen Kafka, Dymant'la olan birlikteliğinde ise çalışırken sevgilisinin de oda- da kalmasını ister, yazdıklannı ona da gösterirdi. 1924 yıhnda durumu ağırlaş- maya başlayınca Kafka'nın Prag'a, akrabalannın yanına dön- mesi Dymant'ı tam anlamıyla yıktı. Kafka ona günde en az iki mektup yazıyordu, ama aşkın- dan ayn kalmak yine de Dymant'a büyük acı veriyordu. Ancak 13 nisanda, Kafka Viya- na'da hastaneye kaldınldığmda yeniden buluştular. Dymant bir daha asla onun yanından aynlma- dı. Kafka'nın durumu günden gü- ne kötüye gidiyordu. Ziyaretçi- lerinden tek isteği, yanında su ve bira içmeleriydi. Böylelikle ken- disi de aynı keyfi paylaşabiliyordu çünkü. Kafka son nefesinı verirken Dymant'ın getirdiği bir buket çiçeği kokluyordu. Dymant'ın mezar taşına yazılacak olan cümle, yazann yakın dostu Klopstock'un Kafka ailesine yazdığı mektupta geçiyordu aslında: "Sadece Dora'yı tanıyan biri, aşkm ne demek olduğunu bflebilir." YAZI ODASI SELİM İLERİ Kalbimde Dinmeyen Reşat Nuri Benim bir Reşat Nuri nöbetim vardır, arada bir tutar. Bütün okumaları bir yana bırakır, Reşat Nuri'nin kitaplarına geri dönerim. Birden Akşam Güneşi elimdedir, birden Dudak- tan Kalbe masanın üstünde, kitaplıkta/\c;ma/('ı ara- yıp durmaktayım. Hem yalnız romanlan, öyküleri, Anadolu Notlan değil Reşat Nuri'nin, dergilerde kal- mış, gazetelerde saranp gitmiş onca yazısı da. Reşat Nuri yeni edebiyatımızın çok önemli adı. Yenileşen edebiyatta bir klasik bugün. O çapta bir yazann tek satırı savsaklanamaz. Oysa Reşat Nu- ri'den öylesi yazılar yitip gitmiş ki, derlense birkaç cilt tutar. Reşat Nuri Güntekin külliyatından yoksun yaşı- yoruz. Çalıkuşu romancısının eserierini bugün de yayımlayan Inkılâp Kitabevi, "Reşat Nuri Günte- kin Külliyatından" başlığını kullanırdı eskiden. Re- şat Nuri yazılannın derienmesini, yıllaryılı, boşye- re bekledim. Yalnızca tiyatro yazıları bir araya getirildi. (Onlar arasnda da, epey uzunca bir Ibsen incelemesi yok.) Akşam Güneşi dedim. Sahiden de -kimbilir ka- çıncı kez...- Akşam Güneşi'ni okuyorum. Prens dö Bosfor... Roman kahramanı Nazmi'nin gençli- ğinde bu adla anıldığını unutmuşum. Boğaziçi Prensi... öyledir Reşat Nuri, gerçekliğe bir iki çizgiyle bir roman havası verir, bir roman havasıdır eser gider içli romanlarında. Bana sorarsanız, asiında koyu gerçekçidir, yine de okur kalpleri için bu gerçek- çiliğine 'roman' incelikleri katar. Birer 'roman girişi' söz konusudur. Akşam Gü- neşi'nde Prens de Bosfor'un karşımıza çıkışı, M... adasına yeni gelmiş hükûmet doktorunun anlatı- mmdandır. Romanda yitip gidecek hükûmet dok- toru, Nazmi'yi daha ilk sayfalarda 'büyüleyici' kı- lar. Dudaktan Kalbe, o kadar süslü üzüm gecesin- de, bağbozumu gecesinde başlar. Prenses Cavi- dan'ı orada, o gecede tanınz. Şatafatlı bir roman kişisidir Cavidan. Oysa Dudaktan Kalbe'nin asıl ki- şisi, sessiz, kınk, alçakgönüllü Kınalı Yapıncak'tır, Lâmia... Reşat Nuri'de memleket insanıntn duygu tarihi- ni adım adım takip edebilirsiniz. Onun eserini ger- çekten de eskimez-yıpranmaz hale getiren bu duy- gu tarihi avcılığı. Imparatorluktan cumhuriyete geçişte, hemen hemen bütün romancilanmız, siyasal ve toplum- sal değişim üzerinde durmuşlar, büyük degişimin '5/rey'deki etkisini irdeleme çabası gütmüşlerdir. Reşat Nuri, farklı yoldadır: Bireyi tarihsel süreklilik içinde saptar. O unutulmaz Yaprak Dökümü'nün romancısı, Türk romanının belki de en akıcı anlatma ustası- dır. Elbette Halid Ziya'ydı romanımızın babası. Ahmet Mithat Efendi'nin roman okuru yaratma girişiminden sonra, Halid Ziya şaşırtıcı bir aşa- maydı. Bununla birlikte, Reşat Nuri, Ahmet Mithat Efendi'nin amacıyla Halid Ziya'nın bileşimini arar gibidir. Üç dört ay sonra Reşat Nuri Güntekin 110 ya- şına basacak. Başka bir ülkede, kültürüne, sana- tına, birikimlerine önem veren bir ülkede yaşasay- dı, daha 100. yaş gününde birbirinden değerli araştırmalar gündeme sunulurdu. Bizde olmadı. 110. yaş gününde de olmayacak. Şimdiden söyleyebi- lirim: 200. yaş gününde de!.. Bir Kültür Bakanlığı'mız var. 25 Kasım 1999 ta- rihine, Reşat Nuri'nin doğum gününe, yazann şur- da burda yitip gitmiş güzelim yazılannı, derii top- lu, notlandınlmış ciltler halinde yetiştiremez mi? Devlet Tlyatrolan'mız ve lstanbul Şehir Tiyat- ro'muz var, repertuvartarında Reşat Nuri'den bir iki oyun -hiç olmazsa bu mevsim- izleyicinin ilgisine sunulamaz mı? TRT'miz, birbirinden fiyakalı özel kanallanmız var, Reşat Nuri'ye dönüp bakarak, birbirinden gü- zel romanlardan, öykülerden diziler, televizyon film- leri hazıriayamazlar mı? Emektar Yeşilçam sineması meğerse ne vefa- lıymış, bazı Reşat Nuri romanlannı beyazperdeye aktarmış. Bu yazıyı Osman F. Seden'in anısına duyduğum saygıyla noktalıyorum. Takvimde İz Bırakan: "Kayalarda billurakisleryapan kahkahalanyla gü- lerek: 'Vapuriann ucundaki denizkızlarına benze- dim enişte', diyordu." Reşat Nuri Güntekin, Akşam Güneşi, Inkılâp Kitapevi, (beşinci basılış, 1959). İzmip'de gezici Müok Festivali • KüMr Servisi - Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatlan Fakültesi tarafindan düzenlenen "-. 'Bilkent 6. Anadolu Müzik Festivali', 9 Eylül'de • Izmir'de müzikseverlerle buluşacak. Atatürk'ün Samsun'a çıkışının 80. yıldönümünde bu kentten başlayarak kurtuluş hareketinin rotasını izleyen festival, bu yıl Türkiye tş Bankası'nın sponsorluğu ile gerçekleşiyor. Şef Gürer Aykal'ın yönettiği Bilkent Senfoni Orkestrası'nın Izmir'deki konserine ünlü keman sanatçısı Suna Kan, tenor Pekin Kırgız, bariton Mesut tktu, tenor Hakan Aysev. soprano Hülya Sezen solist olarak katılacak. Bu arada, festival çerçevesinde Eylül ayı içinde Bafra'da, 2 Ekim'de ise Safranbolu'da konser verihnesi de planlanıyor. 'Bilkent Uluslararası Anadolu Müzik Festivali' bu yılki etkinliklerle 6 yılda 46 il ve ilçeye ulaşmış olacak. Çağdaş Türk sanatçılan Münih'te • Kültür Servisi - Canan Beykal ve T. Melih Görgün'ün yapıtlanndan oluşan I'm Another (Ben Bir Başkasıyım) adlı sergi Almanya'nın Münih kentinde açıldı. Sergideki konsept, bir çadır içinde yansıtılan slaytlar ve duvara yerleştirilen metinle görselleştıriliyor. Sanatçılar sergiden "Tüm mesafelerin, gelecek ile geçmiş arasındaki aynmın kaydedildiği içinde bulunduğumuz, kimseye ait olmayan bir zaman ve mekân içinde geçiyor" diye söz ediyor. "Bu sergi O'nun anlatımını, Ben ile yazmak için, Ben'in yerini, zamanını, tarihini, milliyetini, ırkını dönüştürüyor bir başkasmın içinde. Ben'in artık tek bir kimliği yoktur. Ben. O'nun aynası ve aynada yansıyan görüntüyü yansıtan bakışıdır. Bakanın bakılan, görenin görülen, tanığın tanık olunana dönüştüğü yerdedir Ben. Çünkü Ben bir başkasıdır." Siemens Türkiye, TC Münih Başkonsolosluğu ve Kızılay'ın katkılanyla gerçekleştirilen sergi Münih Kust-Pavillon'da 27 Ağustos'a kadar açık kalacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle