20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 AGUSTOS 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA J v L J L I . UJtl. [email protected] 15 Büyücüyle yüz yıl süren titreyiş AlfredHitchcock 100. doğum gününde sergi, sempoTyum ve retrospektiflerle anütyor Kiltür Servisi - Yıllar önce kendi- siyleyapılan bir söyleşide "Gelecek- te anmsanmakistiyor musunuz?" di- ye scrulmuştu Alfred Hitchcock'a. "Sannıyorunr diye yanıtlamıştı ün- lü y&ıetmen. Soru "Yani geiecekku- şaklan düşünüyor musunuz?" diye degutinldığınde de "Gelecek kuşak- lar benim için ne yapü ki" demişti. Chsa 1980'deki ölümünden bu ya- na hiçbir vefasızlık göstermedi gele- cek kuşaklar Alfred Hitchcock'a. He- le 100. doğum yıldönümü için yapı- lanlan görseydi büyük olasılıkla söz- lerinı gen alırdı ünlü yönetmen. Pekçoklan, 1900lerin Hitchcock'un yüzyılı oldugu görüşünde birleşiyor.. Yönetmene yönelik ilgi son dönem- lerde öylesine arttı ki 1983 yılında onunla yapılmış söyleşileri derleyen Truffaut'nun. biraz fazla ıddialı bulu- nan "Hitchcock üzerine yonımlaryüz- yılın sonuna kadar Marcel Proust üze- rine yazüanlarla yanşacak" görüşü doğruluk kazanmaya başladı. ICişisel yaşamı, yaratıcı kimliği, çocukluk kor- kulan ve psikoseksüel kodlamalany- la pek çok alana esin kaynağı oldu ün- lü yönetmen. Çok sayıda biyografisi. kendisiyle yapılan söyleşılerin derle- meleri, filmlerinin perde arkalannı anlatan kitaplar. onunla çalışmış olan sanatçılann anılan, filmlerindeki kor- ku taktiklen ve yınelenen motifler üze- rine yapılan ıncelemeler. her sahnenin hatta her karenin çözümlendiği akade- mik araştırmalar şimdiden bir kütüp- haneyi dolduracak sayıya ulaşmış du- rumda. 'Kaleidoscope'tan bir bölüm 13 Ağustos 1899'da dünyaya gelen Hitchcock'un doğumunun 100. yıh tûm dünyada çeşitli etkinliklerle kut- lanıyor. Istanbul Külrür ve Sanat Vak- fi tarafindan geçen nisan ayında düzen- lenen 18. Uluslararası tstanbul Film Festivali'nde de bir dizi filmi gösteri- len tngiliz yönetmen, öncelikle ABD'de Hitchcock un dostu. yönetmen Peter Bogdanovich tarafindan düzenlenen. onur konuğu Sapık'ın yıldızı Janet Leigholan bir dizi etkinlikle anılacak. Unlü yönetmenin anısına Ameri- kan Film Akademisı bu gece Holly- wood'da bir anma toplantısı düzenlı- yor. New York Modern Sanatlar Mü- zesı'nde açılan 'Hitchcock: Behind the Silhouette' başlıklı sergi ise 17 Ağustos'a dek sürecek. Sergi, yönet- menle ilgili çeşitli poster. fotoğraf ve belgelerden oluşuyor. Kentte düzen- lenen diğer etkinlik de. New York Üni- versitesi'nde bugürıden başlayarak 17 Ağustos'a dek sürecek olan bir sem- pozyum. 'Hitccock: ACentennialCe- lebration 1 başlıklı sempozyuma Janet Leigh,Tippi Hedren, Eva Marie Saint ve Camilk Pagtia konuşmacı olarak ka- tılacaklar. Ünlü yönetmen Avrupa'da da unu- tulmuyor. Paris'teki Cınemateque Fran- çaise 20 Ekim'de başjayacak bir Hitch- cock retrospektifınin hazırlıklan için- de. Yann sona erecek Locarno Film "Gerçeğin ardında gizieneni görmeyi öğretti." (Fotoğraf: ARA GÜLER) Festivali'nde de yönetmenin 100. ya- şı, restore edilmiş 'Kuşlar' Fılminin gös- terimiyle bugün kutlanıyor. l -11 Ey- lül tarihleri arasında gerçekleştirile- cek olan Venedik Film Festivali'nde ise. Hitchcock'un ölümü nedeniyle çekimleri tamamlanamayan 1980 ya- pımı 'Kaleidoscope' fılminin bugüne dek hiç görülmemiş 20 dakikalık bö- lümü ızleyiciyle buluşacak. Festival- de aynca yönetmenin 1972 yılında çektiği 'Frenzy' ve diğer bazı filmle- rinin çekim öykülerini anlatan filmler gösterilecek. Yönetmenin doğum ye- ri İngıltere'de de bir evi kızı tarafin- dan ziyarete açılacak. lngiliz Film Ens- titüsü iki aylık bir Hitchcock retrospek- tifi düzenleyecek. Korkunun yönetmeni Hitchcock'un sinema felsefesi, ız- leyicinin kendisiyle yüzleşmesini sağ- layacak ahlakı şoklaryaratmak üzeri- ne kuruluydu. Her zaman korkunun, gerilimin ve vicdanın yönetmeni ola- rak anıldı. Amerikan Film Ensritü- sü'ne veda ettikten ve Sir unvanını al- dıktan sonra 1980 yılında yaşamım yitirdiğinde. Hitchcock'un çocuklu- ğuna ilişkin sırlar da sonsuz karanlı- ğa gömülüyordu. Hitchcock için söylenmeyen söz de kalmadı bugüne dek. Hakkında ya- yımlanan bir kitapta gizli eşcinsel ol- duğu ortaya atılıyor. bir diğerindeyse 'sapık' karakterinin aslı olarak tahlil edıliyordu. Sapık filminin. lncil gibi kutsal bir başyapıt olarak değerlendi- rilmesiyle ilahi bir figüre de dönüştü- rülen ilk yönetmen oldu. Sinema dünyasında bir ekol yarat- mış olmasına karşın, bugün hâlâ Hitch- cock'a hak ettiği değerin verilmediği görüşünde olanlar var. Örneğin TuHk) Kezich. Corriere della Sera gazetesin- de yayımlanan yazısında ustanın film- lerinin kalitesinin yıllar boyunca önem- senmediğini öne sürüyor. Kezich, dün- yanın en büyük yönetmenlerinden bi- ri olarak değerlendırdiği Hitchcock'un, gerilim sinemasının smırlannı zorla- yan bir ifade gücüne sahip olduğu an- cak bu gücün uzun zaman göz ardı edildiği kanısında. Kezich, tüm film- lerini görme kaygısı taşıdıği yönet- menlerden birinin Hitchcock olduğu- nu belirtiyor. Değerini geç de olsa anlayan sine- ma dünyası ve kendisine her zaman sa- dık kalan izleyicilerinin yanı sıra ba- zı yönetmenler için de gerçek bir us- ta, gerçek bir öğretmen o. Örneğin Fransa'da Hitchcock retrospektifini gerçekleştiren Claude Chabrol, ilk karşılaşmalannı anlattığı röportajında 'Bize insan ruhunu incekmeyi öğreten adam' olarak söz ediyor ünlü yönet- menden: "Bendebirçok diğer sinema- cı gibi onun sayesinde star oldum. Bir- çok filmimin ardında. Hitchcock'un bir yapıunın etkileri bulunabiür. Onun sinemasL bana gerçeğin ardında giz- leneni görmeyi öğretti." Şüpheyi çözümleyen büyûcû Chabrorün, 1957 yılında EricRob- mer'le biriikte yayınladığı ve içindeyö- netmenle olan konuşmalannın da bu- lunduğu bir de Hitchcock kitabı var. Kitapta. yönetmenin filmlerinde izle- diği Tann, kader ve itiraf üzerine sor- gulamalanndan söz ediliyor. Chabrol, "Bize' şüphe" ekip, daha sonra o süp- heyi çözümlemeyi öğreten biiyücü- müz" diyor Hitchcock için.Chabrol'un, izlediği en kötü Amerikan filminin hangisi olduğu yolundaki sorusunu ise 'Hepsi' diyerek yanıtlıyor usta yö- netmen. Polıslerden her zaman kork- tuğunu ve şeytana inandığını da söz- lerine ekliyor: "Nasü inanmam; şey- tan hepünizin içinde!" Chabrol'e göre Hitchcock'un film- lerinin merkezini kesinlikle 'suç kav- ramı' oluşturmuyor. Suç öğesi, ruhun ikilemlerinin ve ahlaki sorulann tah- lil edilmesi için bir araç, bir paravan olarak kullanılıyor. Hitchcock'un film- lerinde en çok etkilendiği noktalar- dan birinin, olay örgüsünün ardında mutlaka ahlaki bir sorgulamaya yer verilmesi olduğunu söylüyor Chab- rol. Hitchcock'un edebiyattaki karşı- lığı olarak ise ünlü yazar Simenon'u gösteriyor. Geride 53filmbıraktı 1922'de çektiğ yanm kalan ilk fil- mi Number 13'ten 1976'daki son fil- mi Family Plot'a kadar 53 filme im- za atan yönetmenin, beyaz ekran için hazırladığı ve bir dönem TRT televiz- yonundada gösterilen kısa filmlerinin sayısı da 365'e ulaşmış. 20'sini ken- disinin yönetip diğerlerinde süpervi- zör görevini üstlendigi ve her biri or- talama iki günde tamamlanan televiz- yon yapımlannda bile kalitesinden as- la ödün vermedıği görülüyor. Hitchcock'un ardında bıraktığı si- nema fılmlerinden söz etmek gerekir- se. en önemlileri Şantaj, Cinayet, 17 Nıunara, Çok Bilen Adâm, Otiız Do- kuz Basamak. BirKadın KayboMu, Re- becca, Şüphe. Öidüren Hanralar, Aşk- tan da İstün, Sahne Korkusu, Cina- yet Var, Arka Pencere. Ölüm Korku- su, Sapık, Kuşlar ve Topaz olarak sı- ralanabilir. Oyunculannm gözüyle setteki yönetmen 'Sir Alfred Hitchcock' üstü bir film bu y Usta yönetmen Anthony Perkins'le biriikte. DOR1S DAY: 'Çok Büen Adam'ın çekimleri- ne başlarken Hitchcock bana rolümle ilgili tek kelime söylemedi. Her çekim gününden sonraoyu- numla ilgili bir yorumda bulunmasını bekliyor- dum, ama o hiç konuşmuyordu. Bir hafta sonra sıkıntıdan ağlamaya başladım ve bu sessizliğın- den oyunumdan memnun olmadığı sonucunu çı- kardığımı söyledim. Çok şaşırdı \e şöyle dedi: "Abartırsan tabii ki müdahale ederinı. miıncu- luğun düşerse de a>ıu şeyi yapanm. Ancak her şey hiken ne >apmamı isterdin ? r JA.V1ES STEVN'AKT: Sessız sinemayla başla- dığı için Hitchcock diyaloglardan çok harekete önem verirdi. 'Çok Bilen Adam'ın Albert Hall'da- ki bir sahnesinde Londra Senfoni Orkestrası ça- larken Doris Day 'le merdivenden inecektik ve ben ona bir şeyler söyleyecektim. Uzun süre bu sah- neye hazırlandık ve sonunda problemsiz çektik. Ancak Hitchcock 'Tekrarlajahm' dedi \e ekle- di; "O kadar yüksek sesle konuştun ki müzik du- yubnadı; bu kez hiçbir şev söv leme ve endişeli göz- lerle Doris'i izte." Bence o sahnede söyleyecek- lerim önemhydi, ama onunla çahşırken sahne- lere yorum getirmek olanaksızdı. Bir tek sahne geçerliydi: Onun kafasındaki. A1STHON\ PERKINS: Bana 'Sapık'ın konu- sunu anlatırken sahneleri filmdekınden çok da- ha ürkütücüydü. Sonra bana bu tipin nasıl giyin- mesi gerektiğini sordu. Hiçbir fıkrimin olmadı- ğını söyledim. Bir yerden üç yüz dolar çıkardı ve "Gk, hangi elbiseyi istiyorsan al" dedi. Oyun- culanyla aralannda geçenleri bir yerlerde oku- muştum, ama bana karşı hep sabırlı ve nazik davrandı. Bazen sette tansiyon arttığında o hep yaptığı espriye başvururdu: "Alü üstübir füm bu." SYLVIA SIIMSEY: Tüm sahneleri kafasında da- ha önce belirler, her şeyi, akışı yerli yerine otur- turdu. 'Sabotaj'da Oscar Homolka'nın \iicudu- na bakacaktım. O zamanlar böyle şeylere alışık değildi oyuncular. Benim için de zor olacaktı. An- cak bana çok sıcak davTanarak serbest bıraktı. Sa- dizmini yansıtmadığı nadir oyunculardan biriy- dim. Bana neden böyle bir ayncahk gösterdiği- ni sonradan anladım; çünkü o filmde ondan kat be kat fazla para alacaktım. JESSICA TANDY: Zor olan her şeyi çok se- verdi. Herkes teknik açıdan olanaksız dediği için 'Kuşlar'ı çekmeye karar vermişti. Ancak yine de sorunlar yaşamıştı. Son sahnede arabayla uzak- laşırken etrafta kuşlar hareketsiz duruyordu. As- lında son kez saldırmalannı planlamıştı. ama bir şeyler yolunda gitmeyince Hitchcock fikir de- ğiştirip 'rahatsız edici' bir sahneyle bitırmeyi yeğlemişti. . 'Neden sanşııüan seçiyorum?' StNEMA: Hiçbir zaman hayatın bir bölümünü filme çekmem: çünkü onlan her an yaşamak mümkündür. Tamam, sinema yaşamın kendisidir. ama sıkıntılı dönemleri hep montajda kesilmiştir. .' - ELEŞTtRMENLER: O eleştirmenle karşılaşırsam. yazısını okuduktan sonra bankaya milyonlanmı almaya giderken ağladığımı söyleyeceğim. F1GÜRAN HİTCHCOCK: Önceleri beyazperdeyi kaplamak için filmlerimde gözüküyordum, sonralan bir saplantı oldu, en sonunda da hoş bir espri. tnsanlar benim sahneyi bekledikleri için ilk beş dakika içinde görünüp onlann rahatça filmi izlemelerini sağhyorum. EDEBİYAT: iki keçi bir bestseller romandan aktanlan filmin bobinlerini yiyormuş. Biri diğerine şöyle demiş: 'Kitabı tercih ederim doğrusu'. OYUNCULAR: 'Bütün oyuncular hayvandır' lafını benim söylediğimi yaydılar. Oysa ben yalnızca filmde oynarken tiyatroda da sahneye çıkan ve setten kaçmak için sürekli saatine bakanlan kastetmiştim. ŞOK SAHNELERİ: Amacım halkı ahlaksal şoklara uğratmaktı. Ancak insanlık o kadar duyarsızlaşmış ki şimdi tüyleri bile ürpertemiyoruz. DİYALOGLAR-.Filmdeki konuşma sahneleri diğerlerinin arasında kaybolup giden bir gürültü gibi olmalıdır. Filmi film yapan ise görüntülerdir. SEKS: Seks çok ortalıkta gerçekleşiyorsa çekicilik bitmiş demektir. Neden sanşın ve gizemli kadınları seçiyorum ? Çünkü bu işin piri. hanımefendi gibi gözüküp yatakta fahişeleşen kadındır. KİTAPLAR: Hiç kitap okumuyorum, çünkü hemen aklıma ondan nasıl bir film çıkabileceği fıkri saplanıyor ve... OTOMOBİL: Hitchcock arabasını yalnız ailesini pazar günleri kiliseye götürürken kullanırdı. Kızı Patricia'nın bu yolculuklarla ilgili bol kötü anısı var. Ancak babası her seferinde kiliseye giderken Tann'nın kötü bir şey olmasına izin vermeyeceğini söyleyip onu teselli edermiş. TIPPI HEDREN: Tippi, Marnie fılminin setinde kimsenin cesaret edemeyeceği bir şey yaptı ve benim şişman olduğumu söyledi. KÖTÜLÜK: Ne kadar kötü olursanız film o kadar başan kazanır. t? Agustos 1899da dogmu«tu. •Sapık^ rtiminİD setimie (196«». •Arka Pfcnceıe' (1954). 'KoşJar' (1%3). Lıj/.vt'/ yaşamı, yaratıcı kimligi, çocukluk korkuları vc psikoseksüel kınllııımthtnyla pek çok alana esin kaynağı oldu ünlü yönetmen. 'Cİnas^t Var* (1954). KEDİ GOZU VECDt SAYAR Daha Gidecek Çok Yolumuz Var "Entel" yazarlann eleştirilerine tahammül ede- meyen Kültür Bakanımız, kolluk güçlerinden bir "Zaptiye "yi üstümüze göndermeseydi, bu hafta si- ze Anadolu'nun dört bir yanında düzenlenen şen- liklerden söz açacaktım. Amasya'da Hakan Erdo- ğan'ın girişimci kişiliği sayesindegerçekleşen "Gü- neş Tutulması Şöleni'nden, Hacıbektaş'ta, Boz- caada'da, Izmit'te ve başka kentlerde önümüzde- ki hafta düzenlenecek şenliklerden... Bir de sev- gili Mustafa Oğuz'un Açıkhava'da düzenlediği konser dizisinden. Istanbul'un en büyük gösteri mekânı Açıkhava Tıyatrosu'nda şu sıralar her gece başka şenlik ya- şanıyor. Sezen Aksu ile biriikte "Suyundan da koy..." diye göbek atan Candan Erçetin'le Rume- li türküleri söyleyen Istanbul'un müzikseverieri, Leman Sam'la yeniden buluşmanın keyfınden de mahrum kalmıyor. Sam, kızı Şevval'in yazdığı bir şarkıyı onunla biriikte seslendirirken "çağdışı sol- cular'dan oluşan görkemli bir koro onlara eşlik ediyor; "Daha gidecek çok yolumuz var..." ••• Çelişkiler ülkesi Türkiye'de olupbitenlerin dün- yanın aklını kanştırması boşuna değil. Bir yanda şenlikler, üst düzeyde uluslararası etkinlikler bir- birini izliyor. Öte yanda yazarlar, karikatürcüler, "düşünce suçlusu" olarak hapislerde yatıyor... Is- mail Beşikçi, Eşber Yağmurdereii, Yatçın Kü- çük, daha niceleri... Uygar toplumlar anlamakta güçlük çekiyoriar elbette. Düşüncelerinden ötürü insanları suçlu ilan etmeyi alışkanlık haline getiren birtoplumda, insanların giderek duyarsızlaşması, düzenin akıl dışı uygulamalarına tepkisiz kalması da çok kolayiaşıyor. Eskilerin deyişi ile bu uygula- malara "muaüyet kesp ediyor" ınsanlanmız, yani alışıyor... Şenlikleri, insanlara yaşama sevincini pekişti- ren, barış ve dayanışma duygulannı güçlendiren etkinlikler olarak degerlendiren kediler, olanaklan ölçüsünde bu etkintikiere destek vermeye, katıl- maya çabalarlar ülkemizde. Ne yazık ki bu coşku- yu paylaşmak her zaman mümkün olmuyor. Geçen hafta iki haber yer aldı gazete sütunla- nnda: "Tunceli MunnrŞenliği'nn yasaklanması ve "Dünya Gençliğinin ören Buluşması'no bürokra- tik oyunlar sonucu -bürokratlann topu birbirlerine atarak, izin vermekten geri durmaları yöntemiyle- iptal edilmesi. Bu engellemeler, düşüncenin yasaklanabildiği bir toplumda artık kimseleri şaşırtmryor. Daha da kö- tüsü, fazlaca kızdırmıyor bile. Dedim ya, alıştık bu olanlara. Birkaç yazanmız dışında kaç kişinin se- sini duydunuz? • • • Bu ortamda, sanatçı dostlann Hakkâri'ye tayi- nim konusunda verdikleri tepkiler gerçekten çok mutlu etti beni. Genellikle güzel sözleri bir insanın ardından söylemeyi yeğleyen bir toplumuz. Ya- şarken bu övgüleri okumak kaç sanatçıya nasip olmuştur? Bu yüzden mutluyum elbette. Bir yan- dan da keşke bu boyutta bir dayanışmayı hapis- teki dostlarımız, yasaklanan etkinlikler için de ger- çekleştirebilsek diye düşünmeden edemiyorum. Dünkü Cumhuriyet'te yayımlanan soruşturma- da görüşleri sorulan sanatçılann bir bölümünün ya- nıtlan uzun geldiğinden sayfaya sığmamış. Örne- ğin Mahir Günşiray, yazısının sonunda şöyle de- miş: "Aydınların tepki vermesi güzel de, esas so- run halhn tepki vermesi. Ekmekyapmanın, ekmek yemenin yasaklandığını, ekmek tarifeleriyazanla- nn cezalandırıldığını düşünün, buna tepki vermek ne kadar doğalsa, yazar ve sanatçılara ceza mad- deleri uygulayanlara da tepki duyulabildiği zaman, iyi bir noktaya geleceğiz. Çok mu romantik bul- dunuz? Peki, ya nasıl olacak?" Mahir'in sorusu üzerine düşünmekte yarar var. Sanata ve düşünceye getirilen yasaklann "ayıp" ve "suç" olduğunu toplumun geniş kesimlerine anlatmak için yeterli çaba gösteriyor muyuz aca- ba? ••• Gördünüz mü, "Zaptiye"ye sataşacaktık, yeri- mizkalmadı. Birteksoru sormaklayetinelim: Per- tev Naili Boratav'ın cenazesine Kültür Bakanı adına çelenk gönderilmiş mi, gönderilmemiş mi? Hadi, biraraştırıverin bakalım. "Sahibininsesi"o\- mak, bakanın söylediklerini "Tann kelamı" belle- yip, araştırmadan yazmak "Zaptiye"liğin raconu- na uymaz. Anna Kapenina'mn Uletleri satışa sunuldu • Kültür Servisi - Macar Devlet Opera ve Balesi'nin 5. yılmı kutlayan Genç Pamukbank Sanat Etkinlikleri'nde 1-5 Eylül tarihleri arasında sahneleyeceği Anna Karenina Balesi'nin toplu gösterisi 5 Eylül Pazar gecesi gerçekleşecek. Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda sahnelenecek olan balenın biletleri bugünden itibaren lstanbul'daki tüm Vakkoroma mağazalan ile Nişantaşı D&R mağazalannda satışa sunulacak. Biletler 10 milyon, 7.5 milyon ve 5 milyona satılacak. Biletli gösteriden elde edilecek gelir, tarih alanını sivil topluma kazandırmaya amaçlı kolektif bir müdahale projesi olarak 1991 yıluıda çalışmalanna başlayan Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal tarihi alanında çok sayıda çalışmaya imza atan Tarih Vakfı'na aktanlacak. 9. Akbank Caz Festivaü • Kültür Servisi - 9. Akbank Caz Festivali 7-19 Ekim tarihleri arasında müzikseveTİeri çağdaş cazın temsilcileriyle buluşturacak. Festival 7-16 Ekim tarihleri arasında Istanbul'da Sabancı Center, Cemal Reşit Rey Konser Salonu ve Babylon'da, 15-17 Ekim tarihlerinde Ankara'da, 18-19 Ekim tarihlerinde de tzmir'de gerçekleşecek. Pozitif 'in düzenlediği etkinlik süresince konserlere ek olarak sanatçılarla biriikte çalışma gruplan. konser sonlannda Babylon'da jam session'lar gerçekleştirilecek, Aksanat'ta fihn gösterilen yapılacak. BUGUN • BEYOĞLU SİNEMASIYAZ ŞENLİĞl'nde Ka>ıp Otoban adlı film gösteriliyor. (251 32 40) • RUMELİHİSARI KONSERLERİ'nde saat 21.30'daZerrinÖzeryeralacak. (287 84 81) • HARBİYE AÇIKHAVA TİYATROSU'nda saat 21.00'de Goran Bregoviç'in konseri izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle