Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1999 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Güvenilir Olmak ve Milletvekilleri...
Doç.Dr. Tonguç GÖRKER
0 0 Ikemiz ekonomik rektiğini bilen bir iktidar olmak da ge-
• "W" ""T-darboğazda.lViaiet rekliydi.
I I o ' 3 1
^ bir süre için
• I ekonomiksıkıntrya
I I katianmamız gere-
^ ^ ^ ^ ^ kiyor. Dar boğaz-
dan çıkınca yeniden rahat soluk alabi-
liriz.'
Bu sözleri yaklaşık kırk yıldır din-
lemekteyiz. 1950'li yıllann yönetimi,
geride silınmesı olanağı bulunmayan
bir mıras bıraktı. Ülke ekonomisine
yeni emperyalizmin boyunduruğunu
takmak, ülkeyi borç batağına sürükle-
mek... Hemen heryeni iktidar. ödeme
vadelerini uzatıp yeniden borçlanarak
görünüşü kurturmayı, "Benden sonra
tufan" anlayışını sürdûrmeyı yegledı.
Borçlar katlanarak büyüdü, ödenemez
duruma geldi. Ekonomik sıkıntıya bir
süre katlanmak vaadi, başlangıçta ola
kı inanarak söyleniyordu. Oysa son
yırmı yılda bunu söyleyenlerin dürüst
olmadıklannı, yalan söylediklerini bil-
meyenkalmadı.
Elbette ki bir dürüst iktidann gerçe-
ği açıkça dıle getirmesi, ülkeyi bat-
maktan kurtarabılmek için uzun so-
luklu bir sıkıntı dönemini göze almak
gerektiğini söylemesi gerekiyordu. An-
cak altmış milyonu aşan vatandaşı inan-
dırabilmek için "güvenilir olmak" ge-
Nasd güvenilir olunur? Kimseyi ka-
yırmadan, her türlü sorumluyu açıkla-
yan bir yönetimle... Ne yapılması ge-
rektiğını, güç dengelerini gözetmeden
yalın olarak açıklamakla... Kârdan za-
ran bile kabullenmek istemeyen para
babalannı da aynı oranlarda sıkıntıya
sokmakla... Yaltaklanmayı degil, kişi-
likli pazarlıklan kabul eden bir ülke-
nin yöneticıleri olduklannı dış dünya-
ya belli etmekle... Para vemülkalıpsa-
tarak, rant gelirleri elde ederek ekono-
minin düze çıkamayacağını, yalnızca
üretim gelirlerini yükseltmekJe hede-
fe yönelebileceğımizi açıklamakla...
Son ve tüm bu davranışlardan daha
önemli olarak, ekonomik sıkıntıya kat-
lanmada öncü ve örnek olmakla...
Gend milletvekili secimlerinden ön-
ce yine bu sayfada kamu hizmetterin-
dedeğer kargaşasından, mUletvekili ay-
lıklanndan \e başka haklanndan söz
etmiştim. 1978de otuz >ıllık bir uzman
hekimJeaynıa>lığıalanmUletvekihnin,
yazının yayımı tarihinde aynı hekimin
beşkaoa\lıkaldığını.millervekillerinin
iki yıMa emekliüğe hak kazandıklan-
ıu, telefonlan para Ödemeden kullan-
dıklarau, çalışanlanıı çoğunluğu ko-
nut sorunu yaşarken milletvekiUerinin
lûks lojmanlarda kaldıklarmı, tüm ta-
şrtlan indirimli kullandıklaruu, emsa-
î görühnemişdokunulmazfaklar eldeet-
tiklerini beürfmiştim. Elbette Id umu-
dum bu yazıyı ve benzerlerini en azm-
dan milletvekilierinin okumalan,Türk
vatandaşuu temsüe ada> olan Idmseie-
rin konuyu sağduyu Ue ele almalany-
dL Çünkü milletvekillerine bu akıl dt-
şı avncalıklan sağteyanlar, yine miHet-
vekilleriktL
Aradan aylar geçti, uçurum daha de-
rinleşti. Bugün bir milletvekilinin ay-
lığı iki milyar lirayı geçiyor. Otuz yıl-
lık uzman tabibin yedi katı oldu. Emek-
lilik ayhklan bir milyar liraya yaklaş-
tı ve yine 32 yaşında emekli aylığına
hak kazanabiliyorlar. Amerika Cumhur-
başkanı yalnızca gerçek dışı sözler sar-
fettiği için para cezasına mahkûm ol-
du, bizde ise cinayet dahil her türlü
suçtan sanık kişiler milletvekili olmak-
la dokunulmazlık kazanıyorlar, yargı-
lanmalan bile saglanamıyor. Ulusla-
rarası dahil tüm telefonlar yine beda-
va ve tüm taşıtlar yine indirimli. Loj-
manlar yine duruyor, hatta başta sabık
Çalışma Bakanı Necati Çelik olmak
üzere birçok eski milletvekili lojman-
lan terk etmiyor ve seçimi kaybertik-
ten sonra hak etmeden aldıklan, mıl-
yarlan bulan ayhklan iade etmiyorlar.
Ve bu görünümdeki milletvekilleri,
100 milyon aylık alan memura ayda
20 milyon zammı yeterli görüyorlar ve
sigortalı vatandaşa "60 yaşından önce
emekli olamazsın" diyorlar.
Milletvekili ne için para aür? Maaş,
asBve sürekli görevlerde çahşanlara ve-
rilir. Ücreder de işverenle yapüan söz-
leşmeye göre ödenir. MiDet Mecfisi'nin
toplantılan dışında bir görevi olmayan
ve her türlü işten para kazanabilen mil-
letveküinehangi nedenlemaaşödenir?
Milletvekiline yapılacak ödeme, iki
yöntemden birisi seçilerek sağlanabi-
lir. Birincisi, bu görevi dışında her tür-
de işi yapma hakkına sahip olması ne-
deniyle, Millet Meclisi toplantılanna
katıldığı günlerde ve toplantılarda bu-
lunduğu saatler için saat başı ödenek
(tazmınat) vermektir. Ankara dışında
olanlara, toplantılara gelmeleri için ya-
sal harcırah ödenebilir. Ikincisi, millet-
vekilini aslî ve sürekli görevde bir ka-
mu görevlisi kabul etmektir. Bu du-
rumda kendilerine verilecek aylık, en
fazlabirmüsteşaraylığı olabilir. Buay-
lığı almakta olan milletvekiline aynca
makam tazmınatı ödenemez. Çünkü
milletvekilinin makamı yoktur. Millet
Meclisi komisyonlannm ve genel ku-
rulunun bır üyesidir. tsterse söz alır, oyu-
nu kullanır ve işi biter.
Emekli olmak için, daha önceki me-
muriyerinde çalıştıklan yıllara ya da
SSK, Bağ Kur sigortalısı olarak geçir-
dikleri yıllara, parlamenter olarak ge-
çirdikleri hizmet süreleri eklenir. 20
ya da 25 yılı dolduranlar, emekli aylı-
ğına hak kazanabilirler. Temsil ettik-
leri vatandaşa tanıdıklan süreden azı-
na hak kazanamazlar. Bedava telefon,
indirimli taşıt gibi ayncahklann da bir
nedeni yoktur. Çünkü görevli sayılacak-
lan tüm yolculuklannın yolluklar (har-
cırahlan), görev nedeniyle yapacakla-
n telefonlan n harcamalan kendilerine
ödenecektir.
Dokunulmazlık ise, Millet Meclisi
toplantılannda söz aldıklan zamanki
eleştirilerinde, anayasanın değiştirile-
mez olarak belırtilen maddeleri dışın-
da olmak koşuluyla, görüşlerinin sı-
nırlamaya bağlı olmaması içindir. Bu-
nun dışında dokunulmazlık için bir ne-
den bulunmamaktadır.
Yasa çıkarmak için gerekli çoğunlu-
ğa sahip olan günümüzün iktidan, "gü-
veoilir" olmak için, milletvekili aylık-
lannı ve haklannı bu görüşler ışığın-
da yeniden düzenlemeli ve yasalaştır-
malıdır. Yüce Divana gönüllü olarak git-
mek ıstediğini yakın geçmişte beyan
eden iktidar milletvekilleri de en kısa
zamanda Yüce Divana gitmelidirler.
Bunlan yapmadıklan takdirde inandı-
ncı olamazlar ve yüz binlerin sokak-
lan doldurmalannı önleyemezler. Gü-
venilir olmak için önce sıkıntılann ön-
cüsü ve örneği olmalı, sonra da öbür
adımlan atmalıdırlar.
ARADABİR
BEKİ BARDAVİD
Bizim Yahudice Londra'da
ı Hilary Pomeroy'un güçlü örgütlenme-
f si sonucu, bu yıl da yine, her iki yılda bir
olduğu gibi, 27,28 ve 29 haziranda, Lond-
ra'nın ünlü Queen Mary Üniversitesi ve
VVestfield College'in Yahudi Dili Araştır-
maları Bölümü'nde, '11. Judeo-Espan-
yol Araştırmalan Kurultayı' yer aldı. Ben
de bu kurultaya (kongreye) konuşmacı
olarak çağrıldım.
Havada, Osmanlı ve Türkiye Yahudile-
ri ile ilgili sözcükler uçuşuyordu. Otto-
man Empire, Constantinople-lstanbul,
Salonik-Selanik, Sultan, Padişah, Atatürk,
Türkçe, Sefarad, Raşi abecesi, Ibranca,
Türkçe, Balkanlar, Sarayevo, Kavala, Ah-
rida... Saymaklabitiremeyecegim, onlar-
ca, yüzlerce sözcük. Üç gün, sabah 9'dan
gece 9'a değin yaklaşık otuz konuşma-
cı; öğrenciden, dünyanın ünlü ünıversite-
terinin ünlü profesörierine değin 30 konyş-
macı, Ingilizce, Ispanyolca, Yahudice, üç
dilden birinde, kurultay komitesinin koy-
duğu zaman sınırlamasına saygı göste-
rerekten, hazırladıklan çalışmalannı sun-
dular.
Heröğretim üyesi, Osmanlı Imparator-
luğu'nda, sonra da Cumhuriyet Türkiye-
si'nde, çağcıl Türkiye'de Yahudilerin ko-
nuştuklan dille ilgili çalışmalannı büyük bir
coşku ile öteki bilim adamlanna, araştır-
macılara, Amerika'dan Avrupa'ya değin,
öteki ünlü üniversitelerin degerli öğretım
üyelerine (akademısyenlere), dilbilimcile-
rine sundular. Kendim dayanılmaz bir ko-
nuyu ele aldım, on yıldan bu yana araş-
tırdığım ve doktora tezi olarak yazmakta
olduğum kitabımın konusu: '1850-1950
Osmanlı ve Türkiye Yahudilerinin yaşa-
mı'.
Benim de zamanımı kısıtladılar ve ben
de öteki konuşmacılar gibi, engin bir üzün-
tü ve büyük bir etik tasası ile Türkiye Ya-
hudilerinin 100 yılını 10 dakikada (!) an-
latmaya çalıştım, her 10 yılı bir dakikaya
indirgeyip, kan ter içinde kaJaraktan. O üç
gün, Hilary Pomeroy mutlu idi, çünkü o
üç gün elde edilen bilgi dağarcığı' nite-
likli ve nicelikliydi.
Kimler ne dedi? Fransa'da, 4 Kasım
1984 tarihinde, Sorbon'da açılışında bu-
lunduğum bir 'Yahudice kürsüsü'nü dün-
yaya ilk kez duyuran ve içimize bu yrtik
dili gururla yerieştiren ilk insan Prof. Ha-
im Vklal Sephiha'nin sesbilimsel bildiri-
si. Prof. Tamar Alexander, Kudüs; Prof.
Tracy Harris, lllinois; Prof. Judith Dis-
hon ve Dr. Shmuel Ftaphael, Telaviv; Dr.
Jacob Hasşan Cşıç.Madridj Hilary Po-
meroy, Londra; Prof. Samuel Armiste-
ad, Kaliforniya; Prof. VVinfried Busse,
Berlin. Işte bilim adamlann birkaçı.
Benimle birlikte, Türkrye'den K. Perah-
ya sözlü dil ile ilgili olarak konuştu. Şa-
lom gazetesinin Yahudice sayfası yönet-
meni, ozan S. Bicerano, şiir dili ve ken-
di şiirkitaplan ile ilgili birsöyleşi verdi. Ben
de on yıllık sosyolojik araştırmam ile biz-
ler üç kişi, bir 'Türk Yuvarfak Masası' oluş-
turduk, dünyada ilk kez.
Ve ben, Yahudicenin, dünyanın bilim
adamlannı bu denli ilgilendirdiğini, artan
bir merakla araştınldığını bilemedim ruh*
bilimden tarihbilime, toplumbilimden
budunbilime.. değin.
Biz Eğitim Gazileri...
Ayşe tLHAN Emekli Tarih Öğretmeni
S
okağımızdaki (Ankara - Konur
Sokak) Sosyal Sigortalar Dispanseri,
apartmanımızın komşusu... Güneye
bakan yan pencerelerimiz orayı
yakından görür. Temizligi, çalışma
yöntemleri, savsaklanmayan
onanmlar, her gün bastıran hasta sayısındaki artış,
kaynayan çocuk kalabalığı şaşırtıcıdır.
Göruntülerle halkımızın eğitim düzeyi, nüfusun
arhş hızı açıkca belli olur; bu değerli kunımun
kadrini bilmedikleri ve temizligine, kurallanna boş
verdıkleri de... Dikkatimi çeken bir başka husus da
erkeklerin (özellikle genç babalann) çocuklanna
gösterdikleri sevgı biçimi: Çok yadırgadığım
kadınsı tavırlarla okşayıp öpüyorlar, dahası,
kucaklannda pişpışliyorlar onlan.
Dispanserin ön kapısının iki yanındaki çimenlik ve
küçük çamlar; hastalann arka kapıdan işlemeleri
uygulanınca yok olmaktan kurtuldu! Şimdi ise göz
kamastıran, ış«k saçan bir görünüm var Atatürk
büstü ve dibındekı gür çiçekli daire, giriş kapısının
üzerinde de "Ne mutha Türküm dryene!" yazısı yer
alıyor.
Yüreğimden kopan sevgı ile bunlara bakıp kıvanç
duyuyorum. Peki, neden her seferinde oradan
uzaklaşırken gözlerimin yaşarmasını, içimdeki
yaranın kanamasını engelleyemiyorum! Bizim
kuşak toptan böyle.. hepsini saymaya sayfalar
yetmez; gerici yasalarla irtica uygulamalanna
doymayan, bu konuda birbiriyle yanşan yönericiler
ve yönetimlerin yüreklerimizde açtıklan derin
yaralarla biz "eğhinı gazüeri" degıl de neyız?!.
Geçenlerde, yazın Ankara'dan aynlacak
arkadaşlarla toplandık "Hacı Aıif Bey"
lokantasında...
Ankara Kız Lisesi'nin emekli tarih öğretmeni,
benim en sevgili dostlanmdan biri, Ataçın da çok
sevdiği Sıdıka Salûk, en eski, en candan çocukluk
arkadaşım rahmetli Avukat Saffet Neahi'nin
sevgili eşı Meziyct Hanım, rahmetli Enver Ziya
Karal'ın eşi üniversite arkadaşımız Fatma Karal
vb. Yakın zamana kadar, rahmetli öğretmen Düriye
Hanrnı da bizimle birlikte olurdu.
Bahçeye çıkük masa seçmek üzere. Bizim bu
dinozor grubu ortadaki boşluğa bir döküldü ki,
bastonlan kıyafetlerinden, kıyafetleri
bastonlanndan şık bu hanımlar zor yürüyorlar,
kiminın koluna girmiş bakıcısı, yardımcısı...
Garsonlar koşuştular, bizı nerelere oturtacaklannı
bilemiyorlardi...
Dûşmeler, ameliyat geçirmeler, yatakta kalmalar..
Anlatmakla bitecek gibi değıldi. Salâh Bey (Birsel)
geliyor aklıma.
Gazetemiz Cumhuriyet'te bir zamanlar pek
severek okuduğum gûnceleri yayımlanırdı. Birinde
düsmelerinden söz ediyordu. Nasıl fırladığı,
ayırdına varamadan ulaştığı yer, yuvarlanışı, eşinin
onu bulması akla zarar işlerdi. Bizim grupta işte
böyle konuşmalar başta geliyordu...
Sokağa çıkamayan bir arkadaşımız, tanıdıklannı
soruyormuş:
Öldü mü, yaşıyor mu? Birisi kızmış: "Neolnyor
sana böyle; ötüm mü anyorsun?" deyince, beriki
suçlu suçlu "Ne bileyim, insanlar ölüyorbır da!"
yanıtını vermiş. "Neden?" dıye yakınan bır
başkasına doktor "tevellütten" (doğum tarihinden)
demiş acımasızca... Fızik tedavi gören bir
dostumuz hepimizi güldürdü: Eline verdikleri
elektrikli aleti vücudunda gezdırirken korku ile
durmadan "şurama da burama da sürebilir
miyim" diye soruyormuş.
Usanan doktor toptan izin çıkarmış: "Nerene
istersen sür!" Bu, eski bir tartışmayı anımsattı
bana Sıdıka Saltık'ın kardeşı ZahkleGökberkve
birkaç arkadaşı Istanbul'dan Ankara'ya gelecekler,
taşıt seçiminde anlaşamıyorlar. Madt'e (Gökberk)
soruyorlar): "Nasıl giddim?" Yanıt: "Ne ile
giderseniz gkün; size arük bir jey ohnaz!"
Lokanta dönüşü bir başka âlem. başka perişanlık!
Tannm, biz hiç mi genç olmamıştık!...
MM
Biz ayrılamayız...u
Bugünlerde yeni bir fınn
almayı düşünüyorsanız,
kaybedecek hiç zamanınız
yok. Çünkü, Arçelik fırmlar
şimdi Vabo hediyeli...
Hemen, stecfiğiniz fmnı seçin,
hediye Vako'nuzu alın.
Sevdiklerinize pratik
ziyafetler hazırlayın.
Fırın alan herkese, Valso hediye...
Kampanyamıza büyûk boy «e ankastre fmnlar tUhH otup, mi™. mkU ve mikrodalga fınnlar
ARCELIK
H a y a t a
PENCERE
Hayatının Yasası
Racondu...
Yıl 1971..
Mattepe AskeriTutukevi. Geceyansı. Bermutad
çayiar geliyor. Simsiyah. Optalidonla aldın mı, ka-
fayı bulursun. Masanın çevresinde dört kişi var
Dündar Kıhç, Oflu Süleyman, Sultan Demircan,
ben..
Dündar hoşsohbet, anlatıyor.
Soruyoaım:
- Nasıl ateş edersin?..
Elini yumruk gibi sıkıp işaret parmağını namlı ya-
parak gösteriyor
- Böyle..
Dedimki:
- Dündar sen yaşını başını aldın, zamanı geldi,
geriye çekil, işadamı ol!..
Yıllar geçti, çeşitli işyerlerini açtıktan sonra bir
gün aradı:
-Abi, söylediğini yaptım, seni bekliyorum.
Ama yazgtsı Kılıç'ın peşini hiç bırakmadı.
•
12 Mart'ta Mattepe Askeri Tutukevi'ne düşen Kı-
lıç, devrimci gençlerin gözdesiydi, daha o zaman-
dan tarazlanan kısık sesiyle ne diyordu:
- Halk düşmanlanna karşıyım abi...
Yüreğinde adalet duygusu tomurcuklanmıştı;
ezilenin yanında olmak güdüsüyte davranıyordu;
ama yöntemler değışıkti.
Aradan zaman geçti. Bir gün evimin telefonu çal-
dı. Açtım. Dündar Kılıç:
- Abi, diyordu, buraya bekliyorum.
- Orası neresi?..
Meğer kaldığı yer Bayrampaşa Cezaevi imiş. Bir
cumartesi günü Oktay Kurtböke ile birlikte ziya-
retine gittik. Koca cezaevinin kapısı duvar. Müdü-
rü aradık. Yok. Savcıyı aradık. Yok. Bir yetkili ara-
dık. Yok. Kapının yanındaki kulübede oturan kişi-
ye dedim ki:
- Biz Dündar Kılıç'ı görmeye geldik..
- Neden daha önce söylemediniz!..
Kapılar açıldı, aiayı valâ ile içeri alındık, bir ge-
niş salonda Dündar bizi karşıladı...
Ve keyifle anlattı:
- Abi, hapishaneye e/ koydum, artık içerde na-
mussuzluk, ahtaksızlıkyok, zulümyok, bütünpis-
likleri temızledim, yeni düzeni kurdum, sıbyanlar
rahat, gan'ban bayram ediyor, kimse ezilmiyor...
•
12 Eyiül'de Dündar Kılıç
1
1 yine içeri aldılar; her
ara rejimde kabak, Dündar'ın başına patlıyordu;
adı sotcularla birlikte anılan kabadaymın canına oku-
mak istiyorlardı; devletleşen mafya, 12 Eylül'de ka-
rarlıydı; Dündar'ın defterini dürecekti.
'Resmi Çere'y'e ya da 'Devletin Babalan'y\a
aşık atmak kolay mı?..
Adamın canına okurlar..
Dündar'ın canına okudular, 12 Eylül'de işken-
cenin bini bir paraydı.
Ama defterini düremediler.
•
Dündar Kılıç, ömür parantezini kapattı, üçte bi-
ri hapishaneterde geçmiş bır yaşamın sonunda öte-
ki dünyaya göçtü; gazeteler haberi birinci sayfa-
dan verdiler
'Son Kabadayı Ûldû.'
Yazgısı anasının karnındayken alnına yazılmış-
tı Dündar'ın, ancak yeraltında adını duyurup yük-
selebilirdi, karanlıkta parlayabiliyordu yıldızı...
Hayatının anayasası racondu.
Bir sözünü unutmuyorum:
- Abi, demişti, ben iki dünyayı da iyi tanıdım;
emin ol içerdekilerden çok daha kötü adamlar, dı-
şarda, el ûstünde tutuluyoıiar.
tSTANBUL TEKNÖC ÜNİVERSİTESİ
REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
1999-ÖSYS sonuçlanna göre, tTÜ Denizcilik
Fakültesi'ne girmeye hak kazanan öğrencilerin Ön
Kayıtlan 06-07 Eylül 1999 tarihlennde, kesin kayıt-
lan ise 21-22 Eylül 1999 tarihlerinde yapılacaktır.
Ön Kayıtlar esnasında "Beden Yeterliliği" ve
"Mülakat" sınavlan yapılacaktır.
Ön Kayıtlannı yaptıracak öğrenciler, "ITÜ De-
nizcilik Fakültesi Tuzla/lstanbul" adresine aşağıda-
ki belgelerle birlikte başvuracaklardır. Eksik belge
veya belırtilen tarihlerin dışında başvuranlann ka-
yıt işlemleri yapılmayacaktır.
IŞTENEN BELGELER:
Öğrenci Bürosu için:
1 - 1999-ÖSYS Sonuç Belgesi,
2- Nüfus Güzdanı aslı ve 2 adet Noterce onaylı
örneği,
3- Lise diploması aslı veya yeni tarihli fotoğraflı
mezuniyet belgesi,
4- tkametgâh belgesi,
5- Gumhuriyet savcılığından alınacak sabıka ka-
yıt belgesi,
6- Askerlik tecil belgesi (askerlik çağına gelmiş
olanlar için),
7-12 adet 4.5x6 boyuthı fotoğraf,
8- Bir adet yanm kapak dosya.
Yatılılık Bürosu İçin:
1-Nüfus Güzdanı fotokopisi, •
2- tkametgâh belgesinin fotokopisi,
3- Sabıka kayıt belgesinin fotokopisi, t
4-12 adet 4.5x6 boyutlu fotoğraf,
5- Bir adet yanm kapak dosya. • •
KAYIT TAKVÎMI:
06-07 Eylül 1999. Ön Kayıt
22 Eylül 1999: Saat: 15.00 sonuç bildirimi ve fa-
külte dekanınm velilere hitaben fakülteyi tanıtıcı
konuşması.
08-20 Eylül 1999: Belge hazırlama süresi
21-22 Eylül 1999: Kesin kayıt
04-07 Ekim 1999: Derslere kaydolma
04-10 Ekim 1999:1. sınıfa başlayacak öğrenciler
için gemide oriantasyon kursu olacaktır. <a
Önemli not:
- Beden Yeterliliği Sınavı için erkek aday öğren-
ciler şort, kız aday öğrenciler mayo getireceklerdir.
- 22 Eylül 1999 Çarşamba saat: 15.00'te tüm ve-
lilerin fakültede bulunmalan gerekmektedir.
Basın: 38655
Türkiye Gazeteciter Cemiyeti'nin yayınladığı günlük
Bizim Gazete
Ülke sorunlarına ilişkin raporlanyla, araştırmalanyta,
köşe yazı/anyla, tarafsız haberteriyte srvıl toplumlann
gazetesi.
Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75