20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1999 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Güvenilir Olmak ve Milletvekilleri... Doç.Dr. Tonguç GÖRKER 0 0 Ikemiz ekonomik rektiğini bilen bir iktidar olmak da ge- • "W" ""T-darboğazda.lViaiet rekliydi. I I o ' 3 1 ^ bir süre için • I ekonomiksıkıntrya I I katianmamız gere- ^ ^ ^ ^ ^ kiyor. Dar boğaz- dan çıkınca yeniden rahat soluk alabi- liriz.' Bu sözleri yaklaşık kırk yıldır din- lemekteyiz. 1950'li yıllann yönetimi, geride silınmesı olanağı bulunmayan bir mıras bıraktı. Ülke ekonomisine yeni emperyalizmin boyunduruğunu takmak, ülkeyi borç batağına sürükle- mek... Hemen heryeni iktidar. ödeme vadelerini uzatıp yeniden borçlanarak görünüşü kurturmayı, "Benden sonra tufan" anlayışını sürdûrmeyı yegledı. Borçlar katlanarak büyüdü, ödenemez duruma geldi. Ekonomik sıkıntıya bir süre katlanmak vaadi, başlangıçta ola kı inanarak söyleniyordu. Oysa son yırmı yılda bunu söyleyenlerin dürüst olmadıklannı, yalan söylediklerini bil- meyenkalmadı. Elbette ki bir dürüst iktidann gerçe- ği açıkça dıle getirmesi, ülkeyi bat- maktan kurtarabılmek için uzun so- luklu bir sıkıntı dönemini göze almak gerektiğini söylemesi gerekiyordu. An- cak altmış milyonu aşan vatandaşı inan- dırabilmek için "güvenilir olmak" ge- Nasd güvenilir olunur? Kimseyi ka- yırmadan, her türlü sorumluyu açıkla- yan bir yönetimle... Ne yapılması ge- rektiğını, güç dengelerini gözetmeden yalın olarak açıklamakla... Kârdan za- ran bile kabullenmek istemeyen para babalannı da aynı oranlarda sıkıntıya sokmakla... Yaltaklanmayı degil, kişi- likli pazarlıklan kabul eden bir ülke- nin yöneticıleri olduklannı dış dünya- ya belli etmekle... Para vemülkalıpsa- tarak, rant gelirleri elde ederek ekono- minin düze çıkamayacağını, yalnızca üretim gelirlerini yükseltmekJe hede- fe yönelebileceğımizi açıklamakla... Son ve tüm bu davranışlardan daha önemli olarak, ekonomik sıkıntıya kat- lanmada öncü ve örnek olmakla... Gend milletvekili secimlerinden ön- ce yine bu sayfada kamu hizmetterin- dedeğer kargaşasından, mUletvekili ay- lıklanndan \e başka haklanndan söz etmiştim. 1978de otuz >ıllık bir uzman hekimJeaynıa>lığıalanmUletvekihnin, yazının yayımı tarihinde aynı hekimin beşkaoa\lıkaldığını.millervekillerinin iki yıMa emekliüğe hak kazandıklan- ıu, telefonlan para Ödemeden kullan- dıklarau, çalışanlanıı çoğunluğu ko- nut sorunu yaşarken milletvekiUerinin lûks lojmanlarda kaldıklarmı, tüm ta- şrtlan indirimli kullandıklaruu, emsa- î görühnemişdokunulmazfaklar eldeet- tiklerini beürfmiştim. Elbette Id umu- dum bu yazıyı ve benzerlerini en azm- dan milletvekilierinin okumalan,Türk vatandaşuu temsüe ada> olan Idmseie- rin konuyu sağduyu Ue ele almalany- dL Çünkü milletvekillerine bu akıl dt- şı avncalıklan sağteyanlar, yine miHet- vekilleriktL Aradan aylar geçti, uçurum daha de- rinleşti. Bugün bir milletvekilinin ay- lığı iki milyar lirayı geçiyor. Otuz yıl- lık uzman tabibin yedi katı oldu. Emek- lilik ayhklan bir milyar liraya yaklaş- tı ve yine 32 yaşında emekli aylığına hak kazanabiliyorlar. Amerika Cumhur- başkanı yalnızca gerçek dışı sözler sar- fettiği için para cezasına mahkûm ol- du, bizde ise cinayet dahil her türlü suçtan sanık kişiler milletvekili olmak- la dokunulmazlık kazanıyorlar, yargı- lanmalan bile saglanamıyor. Ulusla- rarası dahil tüm telefonlar yine beda- va ve tüm taşıtlar yine indirimli. Loj- manlar yine duruyor, hatta başta sabık Çalışma Bakanı Necati Çelik olmak üzere birçok eski milletvekili lojman- lan terk etmiyor ve seçimi kaybertik- ten sonra hak etmeden aldıklan, mıl- yarlan bulan ayhklan iade etmiyorlar. Ve bu görünümdeki milletvekilleri, 100 milyon aylık alan memura ayda 20 milyon zammı yeterli görüyorlar ve sigortalı vatandaşa "60 yaşından önce emekli olamazsın" diyorlar. Milletvekili ne için para aür? Maaş, asBve sürekli görevlerde çahşanlara ve- rilir. Ücreder de işverenle yapüan söz- leşmeye göre ödenir. MiDet Mecfisi'nin toplantılan dışında bir görevi olmayan ve her türlü işten para kazanabilen mil- letveküinehangi nedenlemaaşödenir? Milletvekiline yapılacak ödeme, iki yöntemden birisi seçilerek sağlanabi- lir. Birincisi, bu görevi dışında her tür- de işi yapma hakkına sahip olması ne- deniyle, Millet Meclisi toplantılanna katıldığı günlerde ve toplantılarda bu- lunduğu saatler için saat başı ödenek (tazmınat) vermektir. Ankara dışında olanlara, toplantılara gelmeleri için ya- sal harcırah ödenebilir. Ikincisi, millet- vekilini aslî ve sürekli görevde bir ka- mu görevlisi kabul etmektir. Bu du- rumda kendilerine verilecek aylık, en fazlabirmüsteşaraylığı olabilir. Buay- lığı almakta olan milletvekiline aynca makam tazmınatı ödenemez. Çünkü milletvekilinin makamı yoktur. Millet Meclisi komisyonlannm ve genel ku- rulunun bır üyesidir. tsterse söz alır, oyu- nu kullanır ve işi biter. Emekli olmak için, daha önceki me- muriyerinde çalıştıklan yıllara ya da SSK, Bağ Kur sigortalısı olarak geçir- dikleri yıllara, parlamenter olarak ge- çirdikleri hizmet süreleri eklenir. 20 ya da 25 yılı dolduranlar, emekli aylı- ğına hak kazanabilirler. Temsil ettik- leri vatandaşa tanıdıklan süreden azı- na hak kazanamazlar. Bedava telefon, indirimli taşıt gibi ayncahklann da bir nedeni yoktur. Çünkü görevli sayılacak- lan tüm yolculuklannın yolluklar (har- cırahlan), görev nedeniyle yapacakla- n telefonlan n harcamalan kendilerine ödenecektir. Dokunulmazlık ise, Millet Meclisi toplantılannda söz aldıklan zamanki eleştirilerinde, anayasanın değiştirile- mez olarak belırtilen maddeleri dışın- da olmak koşuluyla, görüşlerinin sı- nırlamaya bağlı olmaması içindir. Bu- nun dışında dokunulmazlık için bir ne- den bulunmamaktadır. Yasa çıkarmak için gerekli çoğunlu- ğa sahip olan günümüzün iktidan, "gü- veoilir" olmak için, milletvekili aylık- lannı ve haklannı bu görüşler ışığın- da yeniden düzenlemeli ve yasalaştır- malıdır. Yüce Divana gönüllü olarak git- mek ıstediğini yakın geçmişte beyan eden iktidar milletvekilleri de en kısa zamanda Yüce Divana gitmelidirler. Bunlan yapmadıklan takdirde inandı- ncı olamazlar ve yüz binlerin sokak- lan doldurmalannı önleyemezler. Gü- venilir olmak için önce sıkıntılann ön- cüsü ve örneği olmalı, sonra da öbür adımlan atmalıdırlar. ARADABİR BEKİ BARDAVİD Bizim Yahudice Londra'da ı Hilary Pomeroy'un güçlü örgütlenme- f si sonucu, bu yıl da yine, her iki yılda bir olduğu gibi, 27,28 ve 29 haziranda, Lond- ra'nın ünlü Queen Mary Üniversitesi ve VVestfield College'in Yahudi Dili Araştır- maları Bölümü'nde, '11. Judeo-Espan- yol Araştırmalan Kurultayı' yer aldı. Ben de bu kurultaya (kongreye) konuşmacı olarak çağrıldım. Havada, Osmanlı ve Türkiye Yahudile- ri ile ilgili sözcükler uçuşuyordu. Otto- man Empire, Constantinople-lstanbul, Salonik-Selanik, Sultan, Padişah, Atatürk, Türkçe, Sefarad, Raşi abecesi, Ibranca, Türkçe, Balkanlar, Sarayevo, Kavala, Ah- rida... Saymaklabitiremeyecegim, onlar- ca, yüzlerce sözcük. Üç gün, sabah 9'dan gece 9'a değin yaklaşık otuz konuşma- cı; öğrenciden, dünyanın ünlü ünıversite- terinin ünlü profesörierine değin 30 konyş- macı, Ingilizce, Ispanyolca, Yahudice, üç dilden birinde, kurultay komitesinin koy- duğu zaman sınırlamasına saygı göste- rerekten, hazırladıklan çalışmalannı sun- dular. Heröğretim üyesi, Osmanlı Imparator- luğu'nda, sonra da Cumhuriyet Türkiye- si'nde, çağcıl Türkiye'de Yahudilerin ko- nuştuklan dille ilgili çalışmalannı büyük bir coşku ile öteki bilim adamlanna, araştır- macılara, Amerika'dan Avrupa'ya değin, öteki ünlü üniversitelerin degerli öğretım üyelerine (akademısyenlere), dilbilimcile- rine sundular. Kendim dayanılmaz bir ko- nuyu ele aldım, on yıldan bu yana araş- tırdığım ve doktora tezi olarak yazmakta olduğum kitabımın konusu: '1850-1950 Osmanlı ve Türkiye Yahudilerinin yaşa- mı'. Benim de zamanımı kısıtladılar ve ben de öteki konuşmacılar gibi, engin bir üzün- tü ve büyük bir etik tasası ile Türkiye Ya- hudilerinin 100 yılını 10 dakikada (!) an- latmaya çalıştım, her 10 yılı bir dakikaya indirgeyip, kan ter içinde kaJaraktan. O üç gün, Hilary Pomeroy mutlu idi, çünkü o üç gün elde edilen bilgi dağarcığı' nite- likli ve nicelikliydi. Kimler ne dedi? Fransa'da, 4 Kasım 1984 tarihinde, Sorbon'da açılışında bu- lunduğum bir 'Yahudice kürsüsü'nü dün- yaya ilk kez duyuran ve içimize bu yrtik dili gururla yerieştiren ilk insan Prof. Ha- im Vklal Sephiha'nin sesbilimsel bildiri- si. Prof. Tamar Alexander, Kudüs; Prof. Tracy Harris, lllinois; Prof. Judith Dis- hon ve Dr. Shmuel Ftaphael, Telaviv; Dr. Jacob Hasşan Cşıç.Madridj Hilary Po- meroy, Londra; Prof. Samuel Armiste- ad, Kaliforniya; Prof. VVinfried Busse, Berlin. Işte bilim adamlann birkaçı. Benimle birlikte, Türkrye'den K. Perah- ya sözlü dil ile ilgili olarak konuştu. Şa- lom gazetesinin Yahudice sayfası yönet- meni, ozan S. Bicerano, şiir dili ve ken- di şiirkitaplan ile ilgili birsöyleşi verdi. Ben de on yıllık sosyolojik araştırmam ile biz- ler üç kişi, bir 'Türk Yuvarfak Masası' oluş- turduk, dünyada ilk kez. Ve ben, Yahudicenin, dünyanın bilim adamlannı bu denli ilgilendirdiğini, artan bir merakla araştınldığını bilemedim ruh* bilimden tarihbilime, toplumbilimden budunbilime.. değin. Biz Eğitim Gazileri... Ayşe tLHAN Emekli Tarih Öğretmeni S okağımızdaki (Ankara - Konur Sokak) Sosyal Sigortalar Dispanseri, apartmanımızın komşusu... Güneye bakan yan pencerelerimiz orayı yakından görür. Temizligi, çalışma yöntemleri, savsaklanmayan onanmlar, her gün bastıran hasta sayısındaki artış, kaynayan çocuk kalabalığı şaşırtıcıdır. Göruntülerle halkımızın eğitim düzeyi, nüfusun arhş hızı açıkca belli olur; bu değerli kunımun kadrini bilmedikleri ve temizligine, kurallanna boş verdıkleri de... Dikkatimi çeken bir başka husus da erkeklerin (özellikle genç babalann) çocuklanna gösterdikleri sevgı biçimi: Çok yadırgadığım kadınsı tavırlarla okşayıp öpüyorlar, dahası, kucaklannda pişpışliyorlar onlan. Dispanserin ön kapısının iki yanındaki çimenlik ve küçük çamlar; hastalann arka kapıdan işlemeleri uygulanınca yok olmaktan kurtuldu! Şimdi ise göz kamastıran, ış«k saçan bir görünüm var Atatürk büstü ve dibındekı gür çiçekli daire, giriş kapısının üzerinde de "Ne mutha Türküm dryene!" yazısı yer alıyor. Yüreğimden kopan sevgı ile bunlara bakıp kıvanç duyuyorum. Peki, neden her seferinde oradan uzaklaşırken gözlerimin yaşarmasını, içimdeki yaranın kanamasını engelleyemiyorum! Bizim kuşak toptan böyle.. hepsini saymaya sayfalar yetmez; gerici yasalarla irtica uygulamalanna doymayan, bu konuda birbiriyle yanşan yönericiler ve yönetimlerin yüreklerimizde açtıklan derin yaralarla biz "eğhinı gazüeri" degıl de neyız?!. Geçenlerde, yazın Ankara'dan aynlacak arkadaşlarla toplandık "Hacı Aıif Bey" lokantasında... Ankara Kız Lisesi'nin emekli tarih öğretmeni, benim en sevgili dostlanmdan biri, Ataçın da çok sevdiği Sıdıka Salûk, en eski, en candan çocukluk arkadaşım rahmetli Avukat Saffet Neahi'nin sevgili eşı Meziyct Hanım, rahmetli Enver Ziya Karal'ın eşi üniversite arkadaşımız Fatma Karal vb. Yakın zamana kadar, rahmetli öğretmen Düriye Hanrnı da bizimle birlikte olurdu. Bahçeye çıkük masa seçmek üzere. Bizim bu dinozor grubu ortadaki boşluğa bir döküldü ki, bastonlan kıyafetlerinden, kıyafetleri bastonlanndan şık bu hanımlar zor yürüyorlar, kiminın koluna girmiş bakıcısı, yardımcısı... Garsonlar koşuştular, bizı nerelere oturtacaklannı bilemiyorlardi... Dûşmeler, ameliyat geçirmeler, yatakta kalmalar.. Anlatmakla bitecek gibi değıldi. Salâh Bey (Birsel) geliyor aklıma. Gazetemiz Cumhuriyet'te bir zamanlar pek severek okuduğum gûnceleri yayımlanırdı. Birinde düsmelerinden söz ediyordu. Nasıl fırladığı, ayırdına varamadan ulaştığı yer, yuvarlanışı, eşinin onu bulması akla zarar işlerdi. Bizim grupta işte böyle konuşmalar başta geliyordu... Sokağa çıkamayan bir arkadaşımız, tanıdıklannı soruyormuş: Öldü mü, yaşıyor mu? Birisi kızmış: "Neolnyor sana böyle; ötüm mü anyorsun?" deyince, beriki suçlu suçlu "Ne bileyim, insanlar ölüyorbır da!" yanıtını vermiş. "Neden?" dıye yakınan bır başkasına doktor "tevellütten" (doğum tarihinden) demiş acımasızca... Fızik tedavi gören bir dostumuz hepimizi güldürdü: Eline verdikleri elektrikli aleti vücudunda gezdırirken korku ile durmadan "şurama da burama da sürebilir miyim" diye soruyormuş. Usanan doktor toptan izin çıkarmış: "Nerene istersen sür!" Bu, eski bir tartışmayı anımsattı bana Sıdıka Saltık'ın kardeşı ZahkleGökberkve birkaç arkadaşı Istanbul'dan Ankara'ya gelecekler, taşıt seçiminde anlaşamıyorlar. Madt'e (Gökberk) soruyorlar): "Nasıl giddim?" Yanıt: "Ne ile giderseniz gkün; size arük bir jey ohnaz!" Lokanta dönüşü bir başka âlem. başka perişanlık! Tannm, biz hiç mi genç olmamıştık!... MM Biz ayrılamayız...u Bugünlerde yeni bir fınn almayı düşünüyorsanız, kaybedecek hiç zamanınız yok. Çünkü, Arçelik fırmlar şimdi Vabo hediyeli... Hemen, stecfiğiniz fmnı seçin, hediye Vako'nuzu alın. Sevdiklerinize pratik ziyafetler hazırlayın. Fırın alan herkese, Valso hediye... Kampanyamıza büyûk boy «e ankastre fmnlar tUhH otup, mi™. mkU ve mikrodalga fınnlar ARCELIK H a y a t a PENCERE Hayatının Yasası Racondu... Yıl 1971.. Mattepe AskeriTutukevi. Geceyansı. Bermutad çayiar geliyor. Simsiyah. Optalidonla aldın mı, ka- fayı bulursun. Masanın çevresinde dört kişi var Dündar Kıhç, Oflu Süleyman, Sultan Demircan, ben.. Dündar hoşsohbet, anlatıyor. Soruyoaım: - Nasıl ateş edersin?.. Elini yumruk gibi sıkıp işaret parmağını namlı ya- parak gösteriyor - Böyle.. Dedimki: - Dündar sen yaşını başını aldın, zamanı geldi, geriye çekil, işadamı ol!.. Yıllar geçti, çeşitli işyerlerini açtıktan sonra bir gün aradı: -Abi, söylediğini yaptım, seni bekliyorum. Ama yazgtsı Kılıç'ın peşini hiç bırakmadı. • 12 Mart'ta Mattepe Askeri Tutukevi'ne düşen Kı- lıç, devrimci gençlerin gözdesiydi, daha o zaman- dan tarazlanan kısık sesiyle ne diyordu: - Halk düşmanlanna karşıyım abi... Yüreğinde adalet duygusu tomurcuklanmıştı; ezilenin yanında olmak güdüsüyte davranıyordu; ama yöntemler değışıkti. Aradan zaman geçti. Bir gün evimin telefonu çal- dı. Açtım. Dündar Kılıç: - Abi, diyordu, buraya bekliyorum. - Orası neresi?.. Meğer kaldığı yer Bayrampaşa Cezaevi imiş. Bir cumartesi günü Oktay Kurtböke ile birlikte ziya- retine gittik. Koca cezaevinin kapısı duvar. Müdü- rü aradık. Yok. Savcıyı aradık. Yok. Bir yetkili ara- dık. Yok. Kapının yanındaki kulübede oturan kişi- ye dedim ki: - Biz Dündar Kılıç'ı görmeye geldik.. - Neden daha önce söylemediniz!.. Kapılar açıldı, aiayı valâ ile içeri alındık, bir ge- niş salonda Dündar bizi karşıladı... Ve keyifle anlattı: - Abi, hapishaneye e/ koydum, artık içerde na- mussuzluk, ahtaksızlıkyok, zulümyok, bütünpis- likleri temızledim, yeni düzeni kurdum, sıbyanlar rahat, gan'ban bayram ediyor, kimse ezilmiyor... • 12 Eyiül'de Dündar Kılıç 1 1 yine içeri aldılar; her ara rejimde kabak, Dündar'ın başına patlıyordu; adı sotcularla birlikte anılan kabadaymın canına oku- mak istiyorlardı; devletleşen mafya, 12 Eylül'de ka- rarlıydı; Dündar'ın defterini dürecekti. 'Resmi Çere'y'e ya da 'Devletin Babalan'y\a aşık atmak kolay mı?.. Adamın canına okurlar.. Dündar'ın canına okudular, 12 Eylül'de işken- cenin bini bir paraydı. Ama defterini düremediler. • Dündar Kılıç, ömür parantezini kapattı, üçte bi- ri hapishaneterde geçmiş bır yaşamın sonunda öte- ki dünyaya göçtü; gazeteler haberi birinci sayfa- dan verdiler 'Son Kabadayı Ûldû.' Yazgısı anasının karnındayken alnına yazılmış- tı Dündar'ın, ancak yeraltında adını duyurup yük- selebilirdi, karanlıkta parlayabiliyordu yıldızı... Hayatının anayasası racondu. Bir sözünü unutmuyorum: - Abi, demişti, ben iki dünyayı da iyi tanıdım; emin ol içerdekilerden çok daha kötü adamlar, dı- şarda, el ûstünde tutuluyoıiar. tSTANBUL TEKNÖC ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN 1999-ÖSYS sonuçlanna göre, tTÜ Denizcilik Fakültesi'ne girmeye hak kazanan öğrencilerin Ön Kayıtlan 06-07 Eylül 1999 tarihlennde, kesin kayıt- lan ise 21-22 Eylül 1999 tarihlerinde yapılacaktır. Ön Kayıtlar esnasında "Beden Yeterliliği" ve "Mülakat" sınavlan yapılacaktır. Ön Kayıtlannı yaptıracak öğrenciler, "ITÜ De- nizcilik Fakültesi Tuzla/lstanbul" adresine aşağıda- ki belgelerle birlikte başvuracaklardır. Eksik belge veya belırtilen tarihlerin dışında başvuranlann ka- yıt işlemleri yapılmayacaktır. IŞTENEN BELGELER: Öğrenci Bürosu için: 1 - 1999-ÖSYS Sonuç Belgesi, 2- Nüfus Güzdanı aslı ve 2 adet Noterce onaylı örneği, 3- Lise diploması aslı veya yeni tarihli fotoğraflı mezuniyet belgesi, 4- tkametgâh belgesi, 5- Gumhuriyet savcılığından alınacak sabıka ka- yıt belgesi, 6- Askerlik tecil belgesi (askerlik çağına gelmiş olanlar için), 7-12 adet 4.5x6 boyuthı fotoğraf, 8- Bir adet yanm kapak dosya. Yatılılık Bürosu İçin: 1-Nüfus Güzdanı fotokopisi, • 2- tkametgâh belgesinin fotokopisi, 3- Sabıka kayıt belgesinin fotokopisi, t 4-12 adet 4.5x6 boyutlu fotoğraf, 5- Bir adet yanm kapak dosya. • • KAYIT TAKVÎMI: 06-07 Eylül 1999. Ön Kayıt 22 Eylül 1999: Saat: 15.00 sonuç bildirimi ve fa- külte dekanınm velilere hitaben fakülteyi tanıtıcı konuşması. 08-20 Eylül 1999: Belge hazırlama süresi 21-22 Eylül 1999: Kesin kayıt 04-07 Ekim 1999: Derslere kaydolma 04-10 Ekim 1999:1. sınıfa başlayacak öğrenciler için gemide oriantasyon kursu olacaktır. <a Önemli not: - Beden Yeterliliği Sınavı için erkek aday öğren- ciler şort, kız aday öğrenciler mayo getireceklerdir. - 22 Eylül 1999 Çarşamba saat: 15.00'te tüm ve- lilerin fakültede bulunmalan gerekmektedir. Basın: 38655 Türkiye Gazeteciter Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlarına ilişkin raporlanyla, araştırmalanyta, köşe yazı/anyla, tarafsız haberteriyte srvıl toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle