20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 1999 PAZAR 10 P A Z A R Y A Z I L A R I [email protected] Yürüyorum, düşünüyorum ve yaşıyorum "Ağzunda bal gibi bir türkü/cıkanm bu yokuşu/ ağzunda bal gibi bir türkü/kazanınm çocuklanma ekmek parası_" (A. Kadir) Sabah erken, yürüyorum. lşime gidiyorum. Stockholm yeni uyanmakta. Benzeri az görülmüş bir yaza teslim olmakta. Metrodan iki durak önce iniyorum. Diğer zamanlarda bindiğim otobüsü de es geçiyorum. Günlerdir olduğu gibi, bugün de güne yürünerck başlanacak. Üstelik yanımda siz olacaksınız. Adını kent merkezındeki gölle deniz arasındaki arktan alan Slussen'de iniyorum metrodan. Sağım deniz; solum, bu kentin ilk merkezi olan "Eskjşehir" adlı adacık. Caddeyle kaldınm arasındaki bisiklet şeridinde kent merkezine doğru akıyor bisikletliler. Uzun bacaklı, ince belli ve geniş omuzlu genç kızlann uçuşan saçlan, göz belleğimde, düşük enstantane - ile çekilmiş hareketli bir objenin negatife uzayarak yakalanması gibi sanşın bir iz bırakıyor. Olgun yaşın keyfini çıkarmakta olan orta yaşlı kadınlar ise kask takmayı ihmal etmiyorlar. •Adacığın nhtımına bir çeşit dolmuş motorlan yanaşmakta. İşte 8.10'da Roslagen geldi bile. Daha sonra gıdip Yeni Köprü lskelesi'ne kalan yolculan • bırakacak. Az ileride, nhtımın geniş yerine Malta bandıralı bir gemi yanaşıyor. STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Hız kesip bekJiyorum. Mürettebat Filipinli, yolcular Japon. Adı şiir gibi: "Çiçeğin ŞarksT. Sizin için bir yere kaydediyorum bunu. Az ileride, dev bir kibrit kutusu gibi olan Saray var. Denize bakan cephesindeki iki aslan ağzından su akıyor önündeki kurnaya. Kral Oscar II zamanında, "Parlamentonun kattasıyta" 1898-1902 yıllan arasında yapılmış. Karşısmdaki gemilerden biri eski Viking gemisi görünüşünde. 7.5 milyon lira öderseniz iki saatlik bir tura katılabilirsiniz. Akuıb Köprüsü'nü geçiyor, Rüzgârlı Yanmada'ya sapıyorum. Sahil Caddesi'ne ulaşmanın en kısa yolu bu. Sağımda Grand HoteL Büknt Ecevit dahil, kimler kalmadı ki burada?!. Yolun, ya da çok sevdiğim bir gerçek insanın nefıs Türkçesiyle güzel bir şarkı gibi telaffuz ettiği sözcükJe "güzergâhunın" orta noktasına yaklaşmaktayım. İşte, Yeni Köprü Iskelesi'nde botlar, hanl hanl bu uzun yaz gününe hazırlanmakta. Hepsi martı beyazı renkte. Bol bol çilek -burada tam mevsimi-, beyaz şarap, bira yükleniyor. Yaz günleri uzun çünkü. Şu sıralar Stockholm'de hava 23.00'den sonra karanyor. (Kışın da anamızı ağlatıyor, ama o ayn konu.) İşte "Çflekçitaz",tenteli çekçek arabasının arkasındaki yerini almış bile. Çilek, kiraz ve ahududu satıyor. Hepsi küçücük karton kutulara konulmuş. Şirin bir kız. tleride onu bir öyküme koyacağım -sıcak o kadar vurmadı başıma-. İki kutu ahududu alıyorum ondan. tş arkadaşlanma ikram edeceğim. Aklıma bir anı geliyor Brigitta Stenberg adlı oldukça çapkın yazann bir öyküsünü çevirmiştim. Orada Danimarkalı bir kadının gögüs uçlan ahududuya benzetiliyordu. Yayıncım Serfaat (Baysan) tepki göstermiş ve "Ahududu oimaz, çilek oiimuı" demiştı. Bu anı, benim "Çiçekçi kn"la değil, yalnızca ahududuyla ilgili. Yanlış anlaşılmasın! Stockholm" ün Fenerbahce si Sahil Caddesi'nde yürüyorum. Caddenin ortasında ağaçlıklı iki yol var: Biri yayalar, öteki bisikletliler için. Apartmanlar bu yüzyılın başlanndan. Oturanlar da, eh işte, Bağdat Caddesi'ndekiler gibi. Serdümen Sokağı'nın karşısına vardığımda yolun yansını geçmış olacağım. Ben Slussen'den yola cıktığım anda kalkan 76 numaralı otobüsün bir sonraki seferinde olanı orada beni geçecek. Benzinciye girip küçük bir plastik şişe portakal suyu alacağım. O da benim benzinim. Kapının önündeki Cebelüttank bandıralı, yanm köfte gemiye bakarak içeceğim. Serdûmen Sokağı'nın yukansında Sessiz Sokak var. Bir gün de oradan geçeceğim. Adı nefıs olduğu için. Hiçbiri Istanbul'dakılerle yanşamaz, ama o başka konu. Birazdan bu yol bitecek. Ankara'da Oran'ın oradaki yürüyüş yoluna benzer yola sapacağım. Çakıl yolda Kanada kızlannı ve ördekleri göreceğim. Bir de köpek gezdiren erkencileri. Sağımda, bu güzide semti denizle birleştiren, sonradan yapma kanal olacak. Nobd Sokağı'na sapana kadar bu sakin, yeşil, serin yolda yürüyeceğim. Bir an duralayıp suya basınca yavru levrekleri ve akbalıklan göreceğim. Yaklaşık 45 dakika yürüyor olmanın verdiği o tatlı yorgunlukla şöyle bir doğrulduğum zaman, alnımdaki teri hafif ve serin bir meltem silecek. tçimde yayılan huzur duygusu, aklıma o uzak, ama bana en yakın kentteki insanı getirecek. Mutlak o an beni düşünmüş olacak. Bir günü daha yaşadım ve kazandım. Ustelik gün henüz başlıyor... Cep telefonu tatilde cep yakıyor M U N I H EROL ÖZKAN Almanlar sonunda bizden bir hayli geç kalmış olsalar da (!) cep telefonu alışkanhğını yeni yeni edinebildiler. Her türlü teknik yeniliğin çığ gibi yayılıp benimsendiği ülkemize bakıp da şaşıran ve gıpta eden Alman milleti, cep telefonu salgınının kendi ülkelennde yeni yeni yayıldığını görüyor. Önce dizi fılmlerde bol bol sergilenen bu mübarek alet, ilk önce gençlenn elinde bir oyuncak olarak görüldü... "Günümüzün modası canım işte geiir geçer" diye kafa sallayan yaşlı kuşak da sonunda pes edip cep telefonunun gerekliliğine ve pratikliğine inandı. Yıllar önce "fetiş" ya da "sınıf atlama aleti" olarak algıladıgımız. "yuppie özentisi" dediğimiz. herkesin birbirine "hava attığı" bu yeniliği sonunda çaresiz herkes kabul edecek gibi anlaşılan. Evet, Almanya'da 15 milyon kişide cep telefonu var. Ve bu sayı çığ gibi büyüyor... Her markadan irili ufaklı ve çok fonksiyonlu bu "cki aletterin" sevdalılan da çoğalıyor... Hatta koleksiyonculan bile çıkmış. Günümüzün modası ya da aksesuvarlan olarak kabul edeceğimiz bu sükseli ve marifetli küçük araçlar, gevezeliğin dozunu kaçıran konuşkan sahiplerine aslında pahalıya mal olmuyor değil hani. Hele hele tatillerde cep telefonlan artık cep yakıyor... Özellikle dinlenmek nedeniyle başka ülkelere gidildiginde, yapılan görüşmeler sahibine pahalıya patlıyor. Almanya'dan alınan cep telefonunun yabancı ülkelerde en güçlü telefon ağını aradığı ve sonunda bunun hiç de ucuz olmadığını uzmanlar belırtiyorlar. Örneğin yine Almanya'dan cep telefonunu arayan birisınin telefon sahibinin nerede olduğunu bilmediğinden sadece Almanya sınırlan icinde ödeme yaptığını, oysa yurtdışında yapılan görüşmelen cep telefonu sahibinin ödeyeceği ve bunun da "tuzhı" olduğunu yine teknısyenler belirtiyorlar. Hatta ve hatta telesekretere bağlanmamış cep telefonunun dakikasının 14 marka kadar çıktığını hesaplamışlar. Almanya'da cep telefonu hizmetleri sunan Dl, D2, E-Plus ve Viag Interkom'un (E2) aşağı yukan 90 ülkeyle anlaşması bulunduğunu E-Plus ve E2 telefon hattına sahip olanların. dış ülkelerden her ülkeyi arayabilmeleri için "Dual-Band" cep telefonlanna sahip olmalannı uzmanlar belırtiyor. Evet, işin teknik inceliklerine bakılırsa cep telefonuyla tatıle gidilen ülkelerden konuşmak bir yerde lüks olmuş oluyor. Ancak. " „ Kardeşim bu benim kevfîm, başkasına ne?" diyenler de çoğunlukta... İşin şaşırtıcı olan yönü, yeniyetme delikanlılann elinde ikide birde çalan ve sürekli kullanılan, bu para yiyen zımbırtılann faturalannı kimler ödüyor? Bunu en çok merak edenlerdenim. Ulkemizde türbanlı-şeriatçı hanımlardan tutun da ayakkabı boyacılannın eline kadar düsen, Edremit'te bir hurdacının belınde gördüğüm, Cunda'da bir garsonun göğüs cebini süsleyen bu aletler aslında yerinde kullanıldığı zaman güzel... Yoksa kuru kuruya "geyik muhabbeti" düzeyinden öteye geçmeyen boşuna ve saçma konuşmalar için avuç dolusu para ödemek ise anlamsızlık değil mi? Hele hele bu pahahlıkta? Ancak olur olmaz yerlerde düdük çalan ve cırlayan, aynca sinir bozan bu cep telefonlanna tepkiler, yıllar önce anımsarsanız bizim tiyatroculardan gelmişti. Cep telefonunu kapatmayı unutup konferans ve konserlerde rezil olanlann hiç de az olmadığını anımsatalım. Ve yine Münih'te "cep telefonu düşmanı" olarak adlandınlan genç yeteneklerden piyanist Nesrln Kalyoncu Hanım, değil konserlerinde. provalarda bile cep telefonu çalan orkestra elemanlannı eskiden haşlarken şimdi kendisi de "Acatebea - de bir tane alsam mı?" diyorsa vann gerisini Siz düşünün artık! Evet, değişik boyda ve renkte çeşit çeşit cep telefonlan giderek yaygınlaşıyor. Münih'te neredeyse her köşede bir cep telefonu dükkânı var artık. Aşağı yukan çakmak boyutuna indirilmiş yeni cep telefonu modelleri içinde entegre antenli, takvim, telefon rehberi ve çalar saat gibi olanaklan olan ürünler de piyasada artık... Yine uzmanlar, sürekli cep telefonuyla konuşmanın vücudun bağışıklık sistemini zayıflattığını ve sinir sistemine zarar verdiğini geçenlerde açıklamışlardı. Ancak kim dinler? Beyin tümörü oluşfurması tehlikesinin yanı sıra evlerde açık unurulan bu nazik aletlerin saldırganlık, kan dolaşımı bozukluklan ve tansiyon yükselmesi gibi rahatsızlıklan çabuklaştırdığı, en ilginci ise uyurken başın 40 cm. ötesinde açık unutulan cep telefonunun rüya görme süresini kısalttığı saptanmıştı. Şimdi bütün bu saptamalara ve uyanlara karşm insanlar yine de cep telefonu tutkusundan kolay kolay vazgeçemiyorlar anlaşılan. Almanya'da pek çok sinema salonunda cep telefonlannı devre dışı bırakan, körelten sistemler hızla yayılırken tramvaylarda "Cep telefonu yasaknr" ibareli afişler çoğalıyor. insanlar yine de ne yapıp edip bu yeni hastalıkla ya da alışkanlıkla iç içe yaşıyorlar. Çok cazip modellerle ve reklamlarla insanlan tahrik eden bu "cici qyuncak"lardan bu gidişle edinmeyen kalmayacak. Ne kadar karşı koyup dirensem de sonunda anlaşılan bir tane de ben edineceğim şu zımbırtılardan yakında, ne dersiniz? Bulgarlar 108. yıldönümünü kutladı Bulgaristan'da binlerce kişi, Komünist Parti'nin kuruluşunun 108. yüdönümûnü kutladL Buziudha kentinin merkezinde 10 binden faz- la parti üyesi ve yandaşı, sosyalist yönetimin sona ermesinden son- ra adı Bulgaristan Sosyalist Partisi olarak değiştirilen partinin ku- ruluşunu kutlamak için toplandı. Anamuhalefetteki Bulgaris- tan Sosyalist Partisi, 1997'de iktidardan düşmüştü. Partinin top- lumsal ve ekonomik potitikalannı protesto eden halk, bir ay boyun- ca sokaklarda gösterfler yapmışb. Partililer, kunıluş yıldönûmütö- reninde, partinin yaklaşan yerel seçimlerde çıkaracağı adayla- n da tanrttüar. (Fotoğraf: REUTERS) Çelebi, vefalı az bulunur bir dosttu. Sevgili FARUK ÖZKAL Seni çok arayacağız... Tuğrul - Çiğdem Bal, Sevinç Öztaş, Nermin Coşkun, Ahmet Doğukan, Celal-Ayten Yıldınm, Şeyda - Erdal Tahı, Gönül Dinçer, Zülal Alaattin Kılıç, Aynur - iskender Dtk, Tezer Özsan, Nurhan - Adem Ercan, Selma - Oğuz Atabek, Semra Çarkçıoğlu, Şener Macit, Aynur Hayrullahoğlu, Naran Özkan, A. Bilge Dicleli, Halit Gürşener, Namık Doymuş, Betül - Müjdat Yıldız, llhan Öztorun, Zülküf Büyüktaş. İLAN T.C. ÇAMLIDERE ASLİYEHUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN DosyaNo: 1999/33 Es. Muş ili Varto ilçe- si, Gölyayla köyü, CiltNo: 0038, Kütük SıraNo: 0013, Birey Sıra No: 0037'de nü- fiısa kayıtlı Mehmet ve Nuriye oğlu 1.1.1960 doğumlu Ağa Doğan'ın AĞA ismi mahkememizin 22.6.1999 tarih ve 1999/33 esas sayılı karan ile ERDO- GAN olarak düzeltil- miştir. Keyfiyet ilan olu- nur.20.7.1999. Basın: 36278 UZUNKÖPRÜ İCRA VE İFLASMÜDÜRLÜĞÜ'NDEN GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI DosyaNo: 1999/1295 1. Kütük: 1217 Karapmar K. Pafta: 7, Ada: 148, Parsel: 15'te kayıtlı 3650 m2 tarla 365.000.000 TL bedelle satılacaktır. 2. Kütük: 1220 Karapınar K. Pafta: 7, Ada: 148, Parsel: 18'de kayıtlı 9250 m2 tarla 925.000.000 TL bedelle, 3. Kütük: 1535 Karapmar K. Pafta: 9, Ada: 170, Parsel: 34'te kayıtlı 5012 m2 tarla 501.200.000 TL bedelle satı- lacaktır. 1. Satış 05.10.1999 günü saat 10.00'da Uzunköprü lcra Dairesı'nde yapılacak alıcı çıkmadıgı veya tahmini bedelin yüzde 75'ini geçmedıgi takdirde 2'nci arttırma 15.10.1999 günü aynı saatte ve aynı yerde yapılacaktır. 2. Ikinci arttırmada tahmini be- delin yüzde 40'ını ve satış ve paylaşurma masraflannı geçmek şartıyla en çok arttıra- na ıhale olunacaktır. 3. Daha geniş bilgi teteyenlenn ve şartnameyi görmek isteyenle- rin masrafını ödedikleri takdirde Uzunköprü lcra Müdürlüğü'nün 99/1295 sayılı dos- yasından gerekli bilgi kendılerine verilecektır. llan olunur. 19.7.1999 Basın: 3604 OSMANLI700. YILI ÖZEL SAYISI Padişahlar ve hayatları Öç kıtanın bedeli Osmanlı ordusu Osmanlı'da kadın olmak Din ve devlet Tanzimat Dönemi Osmanh'sı Besteci padişahlar Tulflat tiyatrosunun doğuşu Musa Kart'ın çizgileri t Web Adresiı n.t . E-Mail Adresi: nc<a<& meûyatexl com Bizim denizin dilleri Massalia'da buluştu Muhtemelen ilk cümleden önce anladınız; size Anrik Massalia, bugünkü Marsilya'dan yazıyoruz. Foçalı 'toprakdaşlarımızın' kurduğu, yaklaşık bir ay önce 2600. yaşmı kutlayan Massalia (Fransızcasıyla Marseille), şimdiki sakinlerine sorarsanız hiç de turizm yapmaya niyeti olamayan bir Akdeniz kenti. Bu büyük 'küçük bahkçı kasabasT her ne kadar Yunanlı tarihinde ticaretle geçinmişse de bugün yılmışa benzer. Gel gör ki 1999 nüfus sayımının henüz resmileşmemiş sonuçlanna göre 802 bin kişilik merkez ili sayısıyla Fransa'nm Paris'ten sonra ikinci kalabalık kenti. Hemşerilerinin işsizlik, yolsuzluk, bakımsızlık, kayıtsızhk gibi gerekçelerle kent merkezini terk etme eğilimi gösterdiği noktada, yerel yöneticiler turizme asılmaya kararlılar. Şu anda şehrin 'en turistik' yeri, eski limanın çevresinde bile 2 tane minicik 'souvenir shop'un dışında hediyelik- hatıra eşyası satan mağaza bile yok. Batı Akdeniz'in en eski Yunan kenti olmakla övünen Marsilya, doğal olarak Arşimed, Ararchias, Corinth, Crinas, Cysnos, Foça, Fortia, Pitagor, Piteas gibi sokak isimlerinden hiçbir 'rahatszhk' duymuyor. Yunan 'işgalinden' korkmadığı gibi, turizm cazibesine tutsak' olmaksızın, bu kez de onlarca sokağa eski Romalı işgalcilerin adını verip ttalyan duyarlılığını kucaklıyor. Her ne kadar 'DardaneUes' (Çanakkale), 'Memluklar' gibi farklı 'yenilgileriıı' simgesi sokak isimleri varsa da, 'nihai anaüzde' Marsilyahhk ve Fransızlık bir gıdım farkla her şeye ağır basıyor. Ne de olsa cumhuriyete milattan, Fransız devrimine gönül, milli marşa adını vermiş (La Marseillaise-Marsilyalı Kız) bir belde Marsilya. Eski limandaki Belçikahlar nhtımındaki tek özel döviz bürosunun vitrininde, 'tngilizce, fspanyoka, ItaJyanca konuşulur'un ardından, sonuncu ve 4. dil olarak 'Türkçe'yi görünce merak edip girip soruyonız. Marsilya'da nüfusun neredeyse dörtte biri Ermeni kökenli. Biliyoruz, üstelik buralarda pek Türk yok. Kaldı ki Marsilya'daki 'Türk düşmanhğı' malumumuz. Eski sosyalist 'boy beyi', Içişleri Bakanı, müteveffa Belediye Başkanı Gaston Deferre'in iki tane olaylı 'Ermeni Kınmı Anıö' yadigâr. Arna biz de yanılrruşız. Cevap: 'Büyük patron Ermeni veTürkçeyi hi konuşurmuş, Türkiye'yi severmiş ve zaten şimdi de Türidye'de tatflde'ymiş. 'Türkçe konuşulur' dıye kocaman kocaman yazmasına karşm 'öcükrden, hay aletlerden hiçbiri' vitrinleri aşağıya indirmemiş. Tuhaf değil mi? Döviz bürosuna 100 metre uzaklıkta, 'AUah'm OteB'nın (hastane) hemen ardından, birçok Marsilyalının akşamın bir saatınden sonra pek girmek istemediği, şen şakrak ve çok ilginç bir mahalle başlıyor. 'Quartier du Panier. Bu 'sepet mahallesi'nin sakinleri genelde Kuzey Afrikalı Araplar ve Kara Afrikalılardan oluşuyor. Biraz pis ve bakımsız, fakat değme Italyan sahil kentlenni aratmayacak nefasette inşa edilmiş, eski ve nispeten yüksek (3-4 kat) Akdeniz binalanyla dolu, yer yer sokak ve merdivenlerinden zorlukla geçilen bir renk ve insan cümbüşü. Aslında bu eşsiz semt 1943 yılına kadar limana iniyormuş. O yıl Naziler, bir gecede mahallenin 'la Catssiere' sokağından kıyıya uzanan kısmını, haritadan görebildiğimiz ölçüde, dörtte birlik bir bölümü boşaltmışlar ve bir haftada evleri resmen kazımışlar. 40 bin insanı yersiz bırakmışlar. Anlaşılan, Kuzey Afrika'dan gelebilecek bir müttefik kuvvet müdahalesine karşı 'siper' hazırlarruşlar. Savaştan sonra ünlü MARSİLYA UĞUR HÜKÜM avant-garde mimar Le Corbusier buraya bir site inşa etmiş. O canım, ahşap görünümlü 19 yüzyıl sonu, 3 pencereli, pancurlu, 4-5 katlı Marsilya evlerinin arasında kurulmuş 'gri kâbuslar - kara lekeler' gibi Marsilya'nın üstüne çökmüş, çirkinlık ve yolsuzluk abideleri, dev toplu konutlann yanında, Le Corbusier'in 5 katlı taraçalı, Ispanyol çatılı blok apartmanlan bir harika. Mafyasınm ve tiyatrolannın yoğunluğuyla biîinen, 'Marcel PagnoT ve 'Aicazar'ın (1964'te kapanmış, sanat hayatına Maurice Chevalier, Yves Montand gibi yıldızlan kazandırmış, 20'lerden 50'lere devrin en şaşaalı müzikholü, şimdi yerine dev bir kütüphane yapılıyor) yuvası Marsilya'da mafya azalmaya yüz tutarken Fransa'da kişi başına en fazla tiyatroya sahip olma oranına ulaşmış. Yerel kimliğini, bin renkliliğini, eski limanın iki girişine yerleştirilmiş Ceneviz-Frank kaleleri, surlann görkemiyle adeta savunan bu turistik olmak istemeyen antik kent'in bir kahramanını tanıdık: Jacques Serrana Senano, günümüz diğer Fransız 'şövalyeleriJiin' yaptığı gibi, 'dernek' silahıyla savaşıyor. Bölge, il yönetimleri, kültür bakanlığı, sponsor alaşımlanyla bu kez hedefi 'Akdeniz Dillerini Buluşrurmak', onlan kaynaştırmaktı. Önümüzdeki yı1larda başka ufuklara açılabilmek umuduyla bu kez Marsilya'da toplanıldı. 'Akdeniz DiDeri Buluşması' 26 Temmuz - 1 Ağustos tarihleri arasında yapıldı. Eski limanın girişindeki, 14-17. yüzyıl inşası St. Jean kalesinin avlu ve külesinde gerçekleşen bu açık hava buluşması dilbilimciler ve meraklı halkı bir araya getirdi. Fildişi değil, ama Marsilya taşından kulelerde kapalı kalmamak için (bir defa yağmurdan kaçıp sığınıldı kuleye zaten), 'akademik tartışma ve politik açmazlara düşmemenin' sessiz anlaşması geçerli ilkeydi. Buluşmalarda sosyolog, tarihçi, dıplomat, yazar ve şaırler de yer ajd»* İlk gün Güney ve Batı Akdenlz'le (Arapça, Berberi) başlandı. Sonra sırasıyla Doğu Akdeniz'e (Arapça, îbranice. Türkçe), Kuzeydoğu ve Kuzey'e (Yunanca, Arnavutça, Sırp- Hırvat ve Sloven dilleri) tırmanıldı. 4. gün Batı'ya kayıldı. (Italyanca, Fransızca, Ispanyolca.) Cuma akşamı noktalı virgül, Fransa ve tspanya mercekli yerel ve bölgesel dillerle konuldu (Korsikaca ve Katalanca). Cumartesi ve pazar günleri ise heveslilere bedava Akdeniz dilleri başlangıç dersleri verildi. Amaç, yeni dillerin, yani farklı kültürlerin cazibesini uyandırmak, ağıza bir parmak bal çalabilmek. Salı akşamı 'Tarihi bir sürtüşme: Osmanlıcaya karşı Türkçe' başlığıyla bir müdahale yapan denemeci, yazar, şair, yayıncı Enis Batur örneğinde olduğu gibi, her geceden sonra izleyicilerin damağında bir merak, bir kardeşlik havası, bir banş çağnsı tadı kaldı. Serrano ve arkadaşlan adına Bizim Kıyılara sesleniyoruz: "2. buluşma için sene\e Arnavutiuk düşünülüyor. 21. yüzyıhn gerçek ilk senesi 2001 'de Akdeniz Dilleriyle Buluşmak ister misiniz? Örneğin, Massaüa'nın kumcusu, eskisiyk yenisiyle Foçahlar kardeş bir şehir fıkrine ne dersiniz?" B KAFTALİK EKONOMI DERGİSİ orsacı EKONOMİK PAKET KAGITLARII I YUKSHJECEK BQR»I »mNBiıniNnşnu nşn ,mm ,BMAN VE uuwim İstinye'den En Taze Haberler Borsacı'da B H*"»LrK EKCMOMIOERCÎSI orsacı ÜnEft IHffVra? GBfi MMRÖ UNIR «BECİ MARDİN ÇIMENTO, PETKIM, BOROVA. KONYA ÇİMENTO, BORUSAN, ARÇELİK, T. SİEMENS. MİGR0S, EGE ENDUSTRI, BİSAŞ TEKSTİL, KIPA "BORSADAKİ REHBERİNİZ"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle