24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9TEMMUZ1999CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER IMF ve Biz Prof. Dr. Nuri KARACAN D evlet borçlannın faiz öde- meleri. devlet bütçesinin yüzde 40'ına vardı. Bu, kor- kulması gereken yüksek bır orandır. Ne var ki, bu oran 1988-90 döneminde Brezilya'da yüzde 52. Meksika'da yüzde 44 idi. Bu ikı ülke de düzlüğe çıktılar. Biz de çıkabiliriz. Bu yazınınamacı. IMF ile ilişkılerimize eleş- tirel bir gözle bakmak ve izlenmesi gere- ken iktisat politıkasırun ana hatlannı çiz- meknr. Yaada varmak istediğimiz ilk ama- cın "enflasyon hrnnı düşürmek" olduğu varsayılacaktjr. Bizimki gibı aşın istemden (talepten) do ğan enflasyonlarda IMF, enflasyonu dü- şürmek için maliye politikasıyla devlet bütçesi açıklannın giderek kapatılmasıru önerir. Dev let giderlennin giderek artan bir yüzdesi vergilerle karşılandıkça, toplam harcamalar azalır ve fıyatlann artış hızı dü- şer. Bütçe denkliğine doğru gidildikçe, para politikasıyla para miktannın artış hı- zını düşürmek kolaylaşır. Bu da,fiyatdü- şüşlerini destekler. Ekonomide devlet büt- çesi denkliği sağlanınca ve para miktan- nın artış hızı. gerçek gelirin artış hızı olan yüzde 3-5'e düşürülünce, enflasvon nor- mal bir düzeye iner. İktisat mantığı açısm- dan bu önerinin aksayan bir yönü yoktur ve bu öneriye dayanan programlarla bir- çok ülkede enflasyon iyileştirilmiştir. Bu öneri genellikle şüpheyle karşıla- nır. Itiraz nedenleri şöyle sıralanabilir: (1) IMF'nin gerek kunıluşunda, gerek işleyişinde ABD'nin büyük payı vardır. (2) Bu öneri kısa dönemde işsizliğe yol açar. (3) Uy gulandığı ülkede gelir dağılımını bo- zar. (1) Doğrudur. Fakat Türkiye'de enflas- yonun düşmesinin ABD çıkarlanna nasıl hizmet edeceğıni anlamak güçtur. Kaldı ki, "öncetikie" bıze hizmet edecek bır po- litika. bir başka ülkenin de işine yararsa, bu politikayı izlemekten cayacak rruyız? (2) Doğrudur. (3) Doğrudur. LMFŞe göre.enflasyonu düşürmeprog- ramı uy gulandığı siirece. toplam istemi kısmak içinişçiye, memuraenflasv onun al- ünda bir ücret ve maaş verikcektir. Aym şe\, tanmsalfiyatdestekkme alımlan için de geçertkür. l'retime kanlan diğcr fak- törier, üretime katkılanndan daha az bir pav alryorsa, girişimci (kapitallst) de üre- time katkısından daha çok bir p» alır. Bu da. gelirin girişimci lehine yenîden dagıb- nn demekür. Gınşımcı, enflasyonu düşür- me programı boyunca. ters yönde işleyen iki etki altındadır: 1) Kân artırma yönün- de işleyen. üretim faktörleri fiyatlannda- ki düşüş. 2) Kân azaltma yönünde işleyen. toplam istemdekı düşüş. tt Ekseriya",(2). 1 'e egemen olmaktadır. Ne var ki, enflasyonu düşürme politi- kası, bazı mallara olan istemi hemen hiç etkilemez. Ekmelc, fasulye gibı zorunlu yi- yecek maddelen. sigara, içkı, aydınlan- ma amacıyla kullanılan elektrik gibi. Bumallan üreten gırişimciler, 2ttenhe- men hiç etkilenmezler ve l'in etkisiyle gerçek kârlan, enflasyonu düşürme prog- ramının uygulanmasından öncesıne oran- la artar. Bazı mallan üreten girişimcilerin kân da, işçinin. memurun gerçek gelirin- dekı azalmaya oranla, yüzde olarak daha az azalır. Vergıde "eşıt fedakârhk" sağla- mak için bu gibi kârlar üzenne ek bir ver- gi konabilir. Bu vergiye "sermaje vergj- si" diyebilinz. Bizim IMF önerilenne yaklaşımımız "geneffikk" olumsuz oldu. IMF'yi kötü- lemekle yetindik. Bir önerinin ya da ra- porun zayıf ve güçlü noktalannı bulmak, varsa daha olumlu seçenek ya da seçe- nekler sunmak, bu önerinin uygulanıp uy- gulanmayacagına kararvermek, öneriyi in- celeyene düşer. Bir seçenek olarak, Isra- il'in 1980'li yıllann ortasında başanyla uyguladığı enflasyonu düşürme programı gösterilebilir. Bu programda Israil. bir yandan gelirler politikasından yararlanır- ken dığer yandan, yukarıda değindiğimız maliye politikasından yararlandı. IMF'nin borç vermeden önce yapdma- sını önerdiği yasal değişiklikler şunlardır. 1) Bankalar Yasası. Bu yasa. bankala- nn mali yapısını güçlendirmeyı amaçlıyor. 2) Uluslararası tahkim. Bu yasa, yabancı sermaye uyuşmazlıklarının ulusal yargı yerine uluslararası bir mahkeme ya da ha- kemce çözülmesini öngörmektedir. 3) Sos- yal güvenlik reformu. Bu yasa, sosyal gü- venlik kurumlannın zarar etmesini önle- meyı amaçhyor. Öncelikle. emeklilik ya- şının yükseltilmesı isteniyor. 4) Vergi Ya- sası'nda değişıklik. Bu değişiklik, mali miladın kaldınlması, emlak v ergisinin de- ğiştırilmesi. faiztn vergilendirilmesinde stopaj üe yetinilmesi gibi önerilerden olu- şuyor. 2'den 30milyardolar, 3'ten 5.5 mil- yar dolar, 3'ten 96 milyar dolar bekleni- yor. Mali miladın kaldınlmasıyla yurtdı- şına kaçan 25 milyar dolar ve kayıtdışı 71 miryar dolann ekonomiye kazandınlaca- ğı düşünülmektedir. {Kaynak: Cumhuriyet, 13.06.1999). Özellikle 4 abartılıdır. Bir yasayla, yurt- dışına kaçan ve kayıtdışı çalışan sermaye- nin "Tamammı''ekonomiye kazandırmak olanaklı olsaydı, ABD'dekı kayıtdışı eko- nominin toplam gelire (GSMH) oranı yüz- de 22 olmazdı. 2, küreselleşmenin bir uzantısıdır. Ne varkı. uzun süre hatalarya- pıp. sonra da ödün vermeden yoluna de- vam etmek çok güçtur. IMF'nin üzerinde önemle durduğu "büt- çedenkliği,devletiniçborçlan faizödeme- lerinin bütçegefirine oranmıdüşürür." Bu- nu bır örnekle gösterelım. Devlet bütçe- sinin bu yıl 10 katrilyon, gelecek yıl 5 kat- rilyon TL açık verdiğini. buna karşılık 200rdedenkolduğunuvarsayalım. 1999 ve 2000 yıllanndakı bütçe açıklanyla dev- letin iç borç faiz ödemelerinin bütçe ge- lirlerine oranı 2000 yılı sonunda yüzde 14'e yükselsın. 2001 'de fıyat ve gelir ar- tışı etkisiyle bütçe geliri (bütçe denk ol- duğuna göre bütçe gıderi) yüzde 20 art- sın. Bu halde iç borç faizlerinin toplam büt- çe içindeki payı, yüzde 14'ten yüzde 11.7'yedüşecektir(14/120=0.117)'.2001 yılı bütçe büyüklüğü, fıyat ve gelir artışı etkisiyle ne kadar fazla artıyorsa, ıç borç faizlerinin toplam bütçe içindeki payı da o kadar fazla düşer. Demek ki, bu payın düşmesi için bütçe fazlası yaratmak ve bununla piyasadan devlet tahvili, Hazme bonosu satm almak gerekmez. "Bütçedenkliği.devletindışborçlan fa- izödemelerinin bütçegetirterineoranmı dü- şürür.'" Ne var kı, bu halde durum iç borç- lardan farklıdır. Dış borçlann faiz öde- meleri dövizle yapılır. Bu amaçla bütçe- ye yeterli odenek konur, bu ödenekle dö- VTZ satın alınır. Döviz fiyatlanrun ve fıyat artışı nedeniyle bütçenin aynı oranda art- tığını varsayalım. Bu durumda faiz yükü sabıt kalır. Bu yük ancak gelir artışı etki- siyle düşer. Aynıörneği sürdürehm. 1999 ve 2000 yıllanndakı bütçe açıklanyla dev- letin dış borç faiz ödemelerinin bütçe ge- lirlenne oranı, 2000 yılı sonunda yüzde 32'ye yükselsin. 2001 'de gelir artışı etki- siyle bütçe geliri yüzde 5 artsm. Bu hal- de faiz yükü yüzde 32'den yüzde 30.5'e düşecektir (32 105=0.305). Ne var ki, dö- vizle ödeme yapmak için, yabancı ülke- lere, bu ülkelerden satın aldığımızdan faz- la mal satmamız ya da yeniden borçlan- mamız eerekır. "Bütçe denkliği, yüksekliğinden çok şi- kâyet ertiğimiz gerçek (reeJ) faiz haddinin düşmesini de sağlar." Gerçek faizın yük- sek olmasmın nedeni. devletin para ve sermaye piyasasına girip istemi arttırma- sıdır. Bütçe açıklan kapandıkça devletin istemi ve gerçek faiz haddi düşer. Ulusla- rarası tahkim yasalaşırsa, yabancı serma- ye girişiyle bu iki piyasada sunu (arz) ar- tar ve faiz yıne düşer. Ne var ki, ileride ya- bancı sermayeye ödenecek faiz sorun ya- ratır. "Türkiye'de enflasyonun düşmesi için, gerek kamu kesiminde gerek özel kesim- de harcamalann azalması gerekir. Kamu kesimjnde bütçe acıklanndan kaynakianan aşın istemin durdurulmasu bütçe denkü- ğinin sağlanması gerekir. Bütçe denkügi de bütçe geürlerinin artmasım >« bütçe gi- derlerinin azalmasuu gerektirir. Dev let bütçesinde gelirierin artması,ye- ni vergilerin kon masıru ve mevcutbazı ver- gilerin vergi oranlannın yüksettUmesini gerektirir." Yeni vergilere örnek olarak sermaye vergisi, özel tüketim vergisı, ver- gi oranı yükseltilecek v ergilere ömek ola- rak kurumlar vergisi gösterilebilir. "Devlet bütçesinde harcamalann azal- ması; 1)yannrnlann ertetenmesinl 2) me- mura, işijrşe, tanmsal destekkme alımla- nna vapdacak zamlann, enflasyonun al- nnda saptanmasınu 3) yeni memur, araç gereç alınmasının ertelenmesini 4) zaran dev let bütçesince ödenen kİT ürünlerinin fîyannın > ükselrjlmesini, SSK'de emekli- lik yaşının yükselfilmesinL bu kunıluşun gelirlerinin kuUanımına sivasal nedenler- ie kanşılmamasmı gerektirir.'' Bu önlem- lere 1.5-2 yıl süreyle devam edılmelidir. Özel kesim için faiz hadleri zaten çok yüksektir ve bu yılın ilk üç ayındaözel ya- tınmlar. geçen yılın aynı dönemine oran- la yüzde 20-25 kadar azalmıştır. Dövız fı- yatlannın denge düzeyine yükseltilmesı ih- racatı özendirir, ithalatı köstekler. Bu önlemlenn dozu, en iyi bıçimde, merkezi bir araştırma kurumunca hesap- lanabılır. Uygulama sırasında büyük bir iş- sizlikle karşılaşılıyorsa doz düşürülebilir; fıyatlann artış hızı çok yavaş düşüyorsa doz arttmlabılır. Bu önlemlerin çogu IMF paralelindedir ve sevımli değildir. Ben de zaten sevımli olmaya değil, gerçekçı ol- maya çalıştım. ARADABİR F I L I Z G U L M E Z Yazın Öğretmeni-Aydm Külebl'yi Okurken... 'Bir gün geleceğim I Alıp şu başımı I Bir gün geleceğim...' Keşke bir gün gelebilseydi, alıp ba- şını gelebilseydi Aydın'a Cahit Külebi. Ne güzel olurdu. Ne mutlu olurdum. Öncelikle anlamsız bir bürokrasiydi engelleyen sonra hastalıklar, has- talıklar... Sonuçta gelemedi... Gülten Akın'ın, Yapı Kredi Yayınlan arasında yayımlanan 'Şiir Üzerine Notlar'\n bir dostum armağan etti bu günlerde. Kitabı elime alır almaz Cahit Külebi ile ilgili bölümü açtım ve okudum. İlk tümce şöyleydi: 'Gerçek, şatcöir, seçkiafJir.', Bu seçkin, gerçek şairie öğrencflik yillanmdertaK nıştım. O günkü Türk Dil K«rurou'c)uasöyieşile-- rinden birindeydi Cahit Wütebi'yTyakif'Wön taiif" yışım. Ortaokul ve liseyıllanmda şıirteriyle tanış- mış hatta kimi şiirlerini ezberlemiştim de. Daha sonralan Atatürk Oratoryosu adıyla seslendirilen Atatürk Kurtuluş Savaşı'ndan şiirinin neredeyse tümünü ezberlemiştim. (Her 10 Kasım'da okul- daki anma törenlerinde söyiüyorduk.) Bu şiir, öğ- retmen olduktan sonra da öğrencilerimle paylaş- tığım, Atatürk sevgisini perçinleyen ve bilinçlen- diren en güzel ögreti olmuştu benim ve öğrenci- lerim için. Üniversite yıllanmda (1968-72) Külebi'yi yakın- dan görüp dinlemek, benim için inanılmaz güzel duyguların yaşanması demekti ve bir onurdu. O yıllarda pek çok şair ve yazan o kürsüde söyle- şirken görmüştüm, dinlemiştim, ne ki Cahit Kü- lebi'nin bende bıraktığı izfarklıydı. Yıllar sonra bu dimdik, inan dolu gerçek şairi evinde ziyaret et- tiğimde hayli yaşlanmıştı. Yine de yüzündeki hey- bet, bakışlanndaki sorgulayan dinamizm yerin- deydi. Oğlumla biriikte büyük bir heyecanla evine git- miştik. İlk kez bir şairin hem de Cahit Külebi gi- bi büyük bir şairin evine gidiyorduk, heyecanımız yersiz değildi. Evinde bizden başka ziyaretçiler de vardı. Obür konuklarla da koyu bir söyleşiyle zaman su gibi akıp geçti, bizimle doğru dürüşt konuşamamıştı. Konuklan izin isteyip gidert<en biz de düş kınklığına uğramış bir durumda izin iste- dik, bir şairin evinde, hele ilk geldiğimız bir evde bu denli uzun kalmanın saygtsızlık olacağını da düşünerek... Ancak bizi bırakmadı. Konuklan grt- tikten sonra bizimle ilgilenemediği için özür dile- di. Bizimle baba-kız, dede-torun gibi sıcak ve çok içten söyleşti. Gençleri çok seviyordu. Oğ- lumla konuşurken bunu gözlerinden anlıyordum. Gençlerin çok iyi yetiştirilmesini istiyordu. Ata- türk'ün gençliğe neden önem verişini açıkladı oğluma. Söz Atatürk'e gelince, eşinden de söz etti. Onu yeni kaybetmişti, acısı daha yeniydi. Atatürk'ün öldüğü gün eşiyle tanıştığını, onunla hem dava arkadaşı, hem dost hem de sevgili ol- duğunu anlatırken gözleri doluyor, sesi trtriyordu. Atatürk'e ve onun ilkelerine sarsılmaz bir inanla bağlı ve aynı zamanda da yoğun duygulan ya- şayan bir insan olarak çok etkiledi bizi. Düş kı- nklığı, yerini mutluluğa ve hayranlığa bıraktı. Degişik zamanlardaki ziyaretlerimde çoğun- lukla kırgın ve küskün bir Cahit Külebi görüyor- dum. Devlete, yakınlanna kırgındı. Hayattan kop- muş gibiydi genç yıllarımın dev adamı. Kimi za- man umutlu ve hayata dönmüş bulup seviniyor- dum. Dönemin Kültür Bakanlığı'nca heykelinin di- kilmiş olması onu çok mutlu etmişti. Ara ara yi- ne kınlganlığa bürünüyordu. 'Insanlardan buz gi- bi soğudum I Işte yalnız sen varsın. I öyle hal- sizim ki hiç sorma I anlarsın' dediği gibi 'Dost' şiirinde. Düşünüyorum da başka alanlarda da Külebi gi- bi ne değerleryetişti bu ülkede. Hem devlet hem de toplum yetiştirdiği bu değerlere gereken ilgi- yi gösterebildi mi, değer verebildi mi? Ne yazık ki hayır. Daha da vermeye niyetli görünmüyor. Ge- çen haziran ayı bu değerlerden çoğunun göç et- tiği ay. Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Cahit Ir- gat ve Cahit Külebi... Cumhuriyet ruhunu yaşa- yan ve eserieriyle bize yaşatan degerli insanlar öylesıne azaldı ki. Oysa şu karabasaniı günlerde onlara ne çok gereksinimiz var: Duyguların eği- timi için, yüreklerin eğitimi için, kafalann eğitimi için... Bizi, ulusça uiaşmamız gereken doğrula- ra, ilerilere, çağdaşlığa götürecek kültür zengin- liğimiz için... Birden Toroslar, Akdeniz... Mehmet BAŞAR V]N ağlayan Lisesi yazın öğretmeni, Eği- tim-Sen yöneticisi AH thsan. ardından babası V'eli Görmez, "Oğretmenim, si- a AntaK^'ya bekByonu" derlerse tele- fonda, nasıl kanatlanmaz yüreğim? Bir- denTkarşunda Toroslar, Akdeniz!.. Portakal, limon bahçeleri... O bahçelerin ortasında, eski Roma kentı Perge'nin bitişiğinde aydınlık yapılanyla Aksu Köy Enstitüsü.. Cumhuriyet Dönemi aydın- lanmacılıgına ivme kazandıran yeni bir yaşam bi- rimi... İlk göz agnm Aksu benim, orada başladım öğretmenliğe. Dört elle kitaplara. kazmaya-küre- ğe sanlmış yöreçoçjjJilafli'la orada göz göze gel- dım. Hiç de ya&aıkaıİMÎeğilIerdi. Bir güzel ime- ceSekai'naşıvertnıştikJjiriîinmızle... O ımeceden geliyordu Veligilin sesleri, o gün- lenn ışıltısmdaydı Toroslar Akdeniz. O günlerde- ki gibi içimde hışırtılarla büyüyen geniş yapraklı bir Akdeniz bitkisiydi, dayanılmaz bir özlemle mektuplarmı bekledığim Hatun Birsen'in sevgi- si... Ama Recep W*er hükümeti vardı başuruzda. ma- şası ReşatŞemsettin tam bir karabasandı. yağıp esi- yordu dört yanda: 'Köy Enstitüleri komünist >ıı- vasıydı.' Tehlike büyüktü. llk serbest seçunle de- mokrasiyegeçilmişti sözde. Ama Cumhuriyetin ya- rattığı en demokratik kurumlaja saldınlıyordu. Bir yanda Hasan Âli - Kenan Öner davası, öbür yanda uyduruk belgelerle saldınlar, saldınlar... ı.,IUahattı (') mudürler... Dostlann çagrısıyla^o günlere yolcuydum işte... Şunca yıl geçmişti aradan, ne Recep Pekerkal- mıştı, ne Reşat Şemsettin... Çoktan tarihinçöplü- ğüne kanşmışlardı, ama nelerden sonra! Elli yılın üzerinden aşınp, bir sabah, yirmi ya- şımın güzelliklerine, coşkulu günlerine kavuştu- ruverdi uçak beni. Az sonra Aksu'da işbaşı kam- panası vuracak: alanda halaylar. horonlarçekildik- ten sonra ilk dersime girecektim sanki. Ah o, ilk kavuşmaya, ilk kucaklaşmaya benzeyen ilk ders!.. Elli yıl önce o coşkuyu biriikte yaşadığımız öğ- rencilerim kuşattı çevremi. Yaşlanmışlar, saçları ağarmış, ama öğretmenliğin olgunluğu. sevecen- liği yerleşmiş yüzlerine: emekli olmuşlar ya. yü- reklerindeki ates hâlâ hariı. "Enstitü" dendi mi, at başka çargjŞŞT" relerin, malalarrrç|S&l&.K3WS m i& a hazırjkt. U.mut KARADENİZDE ÇAY HASADI ÇAY ÜRETİCİLERİNİN SORUNLARI BAMTELİNDE y f NTVwww.ntv.com.tr BU AKŞAM 21:05 1 kıpbiri başlıyor... Öğle yemeğimizi Cemal'le- rin Kepez'deki gül bahçesin- de yedık. Toprakla. çiçekler- le. doğayla bütünleşmiş Cemal öğretmenlerüstüne titriyorlar bahçelennin. Elinden her iş gelıyor Cemal öğretmenin: "Her hafta Bostancı paza- nnda\dım. zordu pazarcüık. ama umarsızdım. lnsanlann nasıl para kazandıklannı. dii- zenin dikiş yerterini gördük. Onuruma toz kondurmadan dört oğlumu okuttum üniver- sitede. Şimdi saygın bir şirket kurdulâr .\ntaİya"da_." Geyıkbayın'nda yedi yıl kalmış, sıkıntılar çekmiş, V%- li'nin de üç oğlu öğretmen, biri de ü'caretle uğraşıyor. Ko- operatifler kurmuş, pek çok kişiyi ev sahibı etmiş Veli, ama TÖS'ün de, Töb-Der'in de, E^tim-Sen'in de. köy Ens- titüleri ve Devrimci Eğitün Vakfi'nın da içinde. Yozlaştı- ramamış onu para. Eğitim-Sen salonu aydın- lık yüzlü insanlarla doluydu. Önce, Kalpaksız Kuva-yı Mil- liyeci Uğur Mumcu'nun bir konuşmasını izlettim onlara akcamdan. Enstitülerin ellin- ci kuruluş yıldönümlennde yapılmış bir konuşmaydı. Çar- pıcı gerçekleri sergiliyor. eği- timde Atatürk çizgisinden uzaklaşmanın yarattığı büyük tehlikeyi somut örneklerle açıklayarak Köy Enstitüleri'ne eğiliyordu. Türk toplumu iki büyük sivilörgütlenme gerçek- leştirebilmişti bugüne değin. Biri. Kurtuluş Savaşı'nı ka- zanan Knva-yı Milfiye örgüt- lenmesi; öbürü. kırklı yıllar- da gerçekleştirilen. eğitimi öz- gürleşme eylemine dönüştü- ren, Köy EnstitüJeriörgütlen- mesi. Yıllarca uzak köylerde, dağ başlannda Cumhuriyetin se- si olmaya çalışmış; politika- cılann. çıkarcılann her çeşit saldırganlı|ına direnmiş: kıyıl- mış, sürülmüş eğitim emekçi- lerinin coşkusunu, avuçlan patlayasıya Mumcu'\ r u alkış- îayışlannı görmeliydiniz. Ertesi gün Aksu'ya götür- dü Görmez'ler beni. Mehmet Şener, tbrahim. Veli mahzun- laşıvermişti kapıda. Neredey- di o cıvıl cıvıl enstitü? Uğul- dayan derslüder, işlikler, tanm alanlan!.. Vay Aksu Köy Ens- titüsü, vay gençligim! Can döst Veli.""Prof. Çetin Yetkin'le arkadaşlan Müda- faa-i Hukuk deviniminı bo- şunabaşlatmadı. Sağ iktidar- ların yarattığı elli yıllık yıkı- ma bakınca, yine kaynağa dön- mek gerek. Yürüyün, Müda- faa-i Hukukçulann yönetim yerlenne gıdelim... Yeniden..." PENCERE Ey Türk, litre Ve Kendine Dön!.. IMF geldi, koşullannı koydu. San ıştğını yaktı. Dedi ki: "Bendenpara mı istiyorsun? öyleyse de- diğimi yap!.." Peki, ne olacak? Türk'ıye para babasına boyun eğecek!.. Bu ka- çıncı? IMF yanm yüzyıldan beri gelip gidiyor. Her seferinde dediğini yaptınyor. Biz iflah olmuyoruz; ama borç sarmalına daha çok dolanıyoruz. • Okul tarih kitaplannda yazar: "Osmanlı neden battı?.. Devlet Galata sarrafla- nna muhtaç olmuştu. Tefecilerden borçalıyordu" değil mi!.. Şimdi biz Galata sarrafının eîini ayağını öpelim. Bugünkü tefeci devtete yüzde 130'la borç veriyor. İç borç devleti boğdu. Bu kez aklı evvel ki- şiler yol gösterdiler: - Devlet yüksek faizli iç borçtan kurtulmak için dışanya daha çok borçlanmalı!.. - Ne kadar? - 15 milyar dolar yeter.. - Kim verir?.. . - IMF'den geçmek lazım... Olayın özü bu!.. Osmanh'dan beter olmuşuz; ama Lord Curzon, Lozan'da Ismet Pasa'ya söy- lememiş miydi!.. - General, demişti, herşeye karşı çıkıyorsun. Ben de onlan cebime koyuyorum. Ama günü gelecek hepsinibinerbirBrcebimden gkaracağım, sana öde- teceğim. Senin paraya ihtiyacın var; para da bir Amehka'da, bir de bende var. Hepimiz Inönü'nün anlattığı bu tarihsel olguyu ezberiedik. Lord Curzon'un dediği oldu. Öyle bir duruma düştü ki, Türkiye iç tefeciden kaçmak için dış tefeciye sığınıyor. Dış tefecinin bir şartı da şu: "Tahkim yap!" Ne demek bu?.. "Ulusal yargıdan vazgeç!" Anayasanı degiştir!.. Yabancı hakeme 'evef' demezsen enerji yatınmı yapmam, karanlık- ta kalırsın. Kim diyor bunu?.. Adına istersen IMF, istersen ABD, istersen ya- bancı patron, istersen emperyalizm diyebilirsin!.. Kim yapacak bunların dediğini? Sözüm ona iki milliyetçi parti: DSP ile MHP!lkisinin de milliyetçi- liğini sevsinleri.. Sen şu MHP'ye bak!.. Türkçüy- müş, Tann Dağı'ymış, şovenmiş!.. Ey Türk, titre de kendine gel bakalım!.. • MHP'nin eski MHP olamayacağını, dış ve iç ko- şullann değiştiğini bu koşedeyazdığım zaman tep- kilerdoğmuştu... Neoldu?.. MHP kurttu.. Kuzu mu oldu?.. Bekleyip görelim, Turancı yiğitler iç borcu dış borca dönüştürmek amacıyla yabancı bankanın önünde dokuz kere toprağa diz vurup yere kapa- nacaklar mı, görelim!.. Bir devlet ki ensesi kalın yurt- taşına vergi salamaz, vergi yerine yerli tefecidt.n (Galata sarrafının torunundan) yüzde 130 faizle borç alarak devlet çarkını döndürmeye çalışır, ne jının yüzüne bakabilir?.: O kendi işini yapıyor, dünya kapitalizminin üst dü- zeyde bankasıdır. Ancak yaptığı iş yanm yüzyıldan bu yana öyle sonuçlar verdi ki emperyalizmin pat- ronları bile sistemin geleceğinden kaygılanıp öze- leştiriye başladılar. Biz kaç kez IMF'den geçtik, şu halimize bak! Sonuç: Allah hiçbir devleti yerli tefeciden kurtulması için yabancı tefeciye muhtaç etmesin!.. BACIM6IZ TÜRKİYE SOSYALİZMİ Mücadelesinin lideri MEHMET ALİ AYBAR 10 Temmuz Cumartesi (Yann) Aşiyan'daki mezan başında saat 10.30'da anılacaktır. MÜDAFAA-İ HUKIK DERGİSİ Dergimizi satın alınabıleceğiıuz kıtabevlen: ANKARA Bılgı Kjtabevı. Sakar>a Cad & A. Yenışehır Büım Sanat; Konur Sok 11 A, Kızılay tleüşıra Kitabevı. Selanik Cad. 72 Kıalay tmge Kıtabevi. Konuı Sok. P 12 Kızılay ANTALYA Gençlık Kıtabevı; Kışla Mah Müli Egemenlflc Cad. 41. Sok. 14 tSTANBUL kabalcı Kıtabevı, Ortababçe Cad 22*4. Besıktaş Nezıh Kıtabevı, Mühûrdar Cad 40. Kadıköy KONYA Sahaf Oguç Rampalı Çarşıa. 36 MERSİ.N Bilim Kitabevı. Kuvayı Mıllıye Cad. Ziya Erdem İş Hanı, ZonmKatNo-19 Kıtapsan: Silifke Cad Kültür Mericezı Yanı 2111-2 POLATL1 Park Kıtabevn; Ankara Cad. 9 StLİVTll Ataç Kırtasıye; Pin Mehmet Paja Mah. Ûzel tdare İş Mertezı SI\'AS Atalurkad.MeydanisMeAezi.No. 8 dulclnea Booster/ Blue Note/ Dj. Baostar larnı Assuied Nlcolas Guegueıı Matthieu Bost Thlbault Remrd ^•09/07/99 CUMA ^ H IO/O7/99 CUMARTESİ ^ H SAAT:23:OO B®Pans sampler-programing-bas-talk box davul Fender Rhodes. Key Board saksafon trompet nı —jjım— d u l c l n ı ı y a p ı m ' H « f « h k S o k 2 0 Beysfi'u I s ı a n b u t«l 2*5 10 39 48 ' 7i t«l-taı: 249 55 70
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle