Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9TEMMUZ1999CUMA
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
Çağdaş îspanyol besteci Joaquin Rodrigo 98 yaşmda Madrid'deki evinde öldü
Dırvardald kastanyetLer...SADETTİN DAVRAN
Caz festivali başladı. Haberier kötü. Hazıne'den
sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Uhığbay intihar
girişiminde bulunmuş, İFM yetkiiileri ile
birlıkte yaptiğı basın toplantısını izlediğimde,
"ne kadar yorgun" diye düşünmüştüm.
Türkiye'de ilk kez bu düzeyde bir siyaset adamı
yaşamına son vermek istedi. Uluğbay duyarlı
bir bürokrattı. Yaşadıgına şükretmekten başka
bir şey elden gelmez.
Joaquin Rodrigo. önceki gün Madrid'deki
evinde ölmüş. Neredeyse yûz yaşına geliyordu
(D. 1901). Yine gözümün önünde o loş odanın
duvannda asılı kastanyetler geldi. Bir dönem
klasik gitarla ugraşanlar kadar, cazcılann da iyi
tantyacağı yakınım Fazü Abrak'ın Kadıköy'deki
ahşap aile evi, çinko kaplı en üst kat
balkotıundan adalar, bahçede kuyu, malta eriği
ağaçlan, dövme demir masa, hasır koltuklar,
yaylı ile giden Kalamış plajı, Todori'de kızarmış
patates... Çocuktum. Abrak doktordu, bazı
akşamlar, yüzleri, gitarlanna eğilişi ve çaldıklan
parçalar hiç aklımdan çıkmayan gitarcı
arkadaşlan ile 'meşk' ederlerdi. Duvarda asılı
kastanyetlerin bulunduğu oda nota doluydu.
Sehpada Abrak'ın olaganüstü düzgünlükteki el
yazısıyla aktardığı 'flamenko'lar. 'falla'lar,
'Segovia'lar olurdu. Rodrigo'nun 'Aranjuez'ini
ilk kez bu evde, Abrak'tan dinlemiştim.
1950'lerin ortalanydı.
Çağdaş besteci Joaquin Rodrigo 'Concierto de
Aranjuez'i 1939'dayazmıştı. Arabesk
menderesler yapan bir melodinin tadını sonuna
kadar çıkardığı, lspanya'ya özgü renkleri
alabildiğıne kullandığı eseri ile büyük ün
kazanmıştı. Kansı 'VTklorya' îstanbulluydu.
1933'te Paris'te tanımışlardı. Piyanist olan Bn.
Rodrigo (Victoria Karrihi) 1997'de ölene kadar
hiç aynlmadılar. Rodirgo üç yaşmda iken
geçirdiği bir rahatsızlık yûzünden yaşamı
boyunca görmedi. Ülkesi ve dünyada büyûk ilgi
gördü; şan, şeref içinde yaşadı.
Mfles Davfe (1926-1991), 'Aranjuez'i ilk kez
1950'lerin sonlannda dinlemişti. Birkaç yıl
sonra yakın dostu, özel aranjörü ünlü müzik
insanı GilEvans'ın düzenlemeleri ile 'Sketches
of Spain'i yaprı (1963, CBS). Albûrn Concierto
de Aranjuez'le açılır. 16 dakika 19 saniye süren
'yorum' kastanyetlerle başlar. 37 yaşındaki
Miles Davis. 'flugel' de çaldığı bu vakada son
derece 'artikülatiT, Evans ise son derece
cûretkârdır. Albüm bir Falla ile sürer: "El Amor
Brujo"dan "WIU O The Wisp"_ Bu defa Miles
yaşamının belki de ilk ve son 'fanfare'ını
çalmaktadır.
Müzik bazı öğle sonlan insana garip
'pentimento'lar gördürüyor. Bugün galiba '
'Azizler Günü.' Akşam Açıkhava'da '"VVoody
Herman' ve 'Duke Ellington' orkestralan
çalacak. Woody Herman, tstanbul Festivali'ne
gelen ilk cazcı idı. Ellington ise ne
k
resmen' ne
de 'özel bir ziyaret' için Tstanbul'a hiç ayak
basmamıştı...
Woody Herman Orkestrası ile The Smithsonian Jazz Mastenvorks Orkestrası 'ndan 'big band akşamı *
'Dük'ün yüzyıflık caz serüveni
Caz festivallnde Duke Elllngtonın 100. doğum günü kutlanıyor
Müzik tarihine yolculukKültürServisi-6. Uluslararası lstan-
bul Caz Festivali'nin en önemli konser-
lerinden biri bu akşam gerçekleştirili-
yor. Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatro-
su'nda saat 2l.30'da ızleyiciyle bulu-
şacak olan VVoody Herman Orkestra-
sı'nın ardından. The Smithsonian Jazz
Orkestrası 5 kişilik dans grubu Whit-
more&LA Dance Troupe'la birlikte
'Duke EUington'ın 100. Yıl Kutlaması'
başlıklı programını sunacak. Bu akşam
festıvahn diger mekânlanndan A1CM
Büyük Salon'da Bob James Trio,
Roxy de Groove Collecthe. Babylon'da
Charlie Hunter&Leon Parker ve Dul-
cinea"da Dj Booster konser verecek.
Açıkhava Tiyatrosu'nun bu akşam-
ki konuklanndan VVoody Herman Or-
kestrası, halen, yönetirnini Herman'dan
devralan FrankTîberi'yle birlikte ça-
lışıyor. Özellikle Coltrain'in albümle-
rine başanlı bir aranjör olarak imza atan
Tiberi. Woody Herman'ın her zaman or-
kestranın lideri olarak kalacağını söy-
lüyor. Tiberi, eskiyle yeniyi dinamik
bir Big Band yorumuyla harmanlayan
orkestrada tenor saksofonun yanı sıra
soprano saksofon ve klarnet de çalıyor.
Bob James'ten akustik konser
Caz müzıginin efsanevi isimlennden
Duke EUington'ın 100. doğum yılını
kutlamak üzere sahneye çıkacak olan
The Smithsonian Jazz Mastenvorks Or-
kestrası, David Baker'ın direktörlüğün-
de saksofonlarda Charles Young, Jay
Bradford, James CarroU, Loren Scho-
enberg, Scott Robinson. trombonlarda
Sam Burtis, BrentVVallarab. Britta Lan-
jone. trompetlerde Joseph VVilder,
Tommy \ViUiams, Larry VTtseman. gi-
tarda James Chirillo, piyanoda Russel
VVilson, basta James King ve davulda
Chuck Redd'den oluşuyor.
Ulusal Amerikan Tarih Müzesi'ne
bağlı olan orkestra. caz müzıginin Ame-
rikan kültürü içindeki önemi konusun-
da kitleleri bilinçlendirmekamacıyla ku-
rulmuş. Orkestra hafta sonlan Was-
hington'da ücretsiz konserler sunuyor
ve Amerika Birleşik Devletleri'nin çe-
şitli yerlerine sürekli
olarak turneler düzen-
liyor. Orkestranın re-
pertuvannda Elling-
ton "un yanı sıra Bilry
Stra>horn,Count Ba-
sie, Dizzy Gillespie gi-
bi caz ustalarımn ya-
pıtlan yeralıyor. Eleş-
tirmenler, orkestranın
konserlerini izlemenin
sadece müzik dinle-
mekten ibaret olmadı-
ğını ve insanlan müzik
tarihinde yolculuğa çı-
kardığını belirtiyorlar.
Orkestranın müzik
dırektörlüğünü üstlenen
David Baker ise ulusla-
rarası ün yaprruş bir bes-
teci ve eğitimci. 1996
yılından bu yana Indi-
ana Üniversitesi Müzik
Okulu'nun caz bölümü
başkanlıgını yürüten Ba-
ker'ın 50'nın üzerinde
yayımlanmış kıtabı var.
The Smithsonian Jazz Orkestrası bu akşam Açıkhava Tiyatrosu'nda.
New Perspectives in Jazz dergisinin de
editörlüğünü yapan ve Mozart ile El-
lington'u tüm zamanların en büyük ikı
bestecisı olarak değerlendiren Baker'ın
direktörlüğündeki The Smithsonian
Jazz Mastenvorks Orkestrası, 5 kişilik
dans grubuyla birlikte tstanbul Açıkha-
va'ya konuk olan izleyicileri 1930'la-
ra ve Cotton Club dönemine götüre-
cek.
Bu akşamın ıkinci konserinde ise
Bob James Trio saat 19.00'da AKM
Büyük Salon'da müzikseverlerle bulu-
şacak. Bugüne dek birçok kez Grammy
ödülünü kazanan besteci, aranjör, ya-
pımcı ve piyanist Bob James'in albüm-
leri caz listelerinde rekorlar kınyor.
Eleştirmenler, Bob James'in müziğıni
heryerde ve her şekilde dinlenebılecek
bir müzik olarak degerlendinyorlar.
Özellikle de yenilikçi yönüyle tanınan
Bob James'in bu akşamki akustik kon-
serinde davulda Billy Küson v e basta Ja-
mes Genus göre\ yapacak.
19
.00'da AKM BüyükSalon da.
Festivalin bu akşam ve yarın akşam
Roxy'de konuk edecegi grup ise Gro-
ove Collective. tki saksofon, bas, vib-
rafon. flüt, davul, trombon ve vurmalı
çalgılar olmak üzere toplam 9 kişiden
oluşan grubun programı saat 23.30'da
başlayacak. 1990'lann başında kuru-
lan grup. New York kent yaşammın
özelliklerini müziğine yansıtıyor. De-
ğışken müzikleriyle tanınan grup, so-
ul ve acidjazz'danjazz house'a uzanan,
aynı zamanda Afro-Latin sololanyla
da süslenmiş bir program sunacak iz-
leyicilere.
Babylon'da ilgi çekici ikili
Gecenin en ilgi çekici konserlerinden
biri olan Charlie Hunter&Leon Parker
konseri de saat 24.00'te Babylon'da
gerçekleştirilecek. 8 telli gitann dâhi ço-
cuğu Hunter'ın caz standartlanndan
dans melodilere uzanan müziğini acid
jazz olarak değerlendirenler var; ancak
kendisi, yaptığı müziğe bir
isim vermemeyi yeğliyor.
Günümüz müziği üzerine
doğaçlama yaptığıru belir-
ten Hunter. tarzını Me-
deskL Martin&VVood'un
müziğine yakın buluyor.
Melodik tarzı ve serin
kanlılıgıyla tanınan Par-
ker ise özellikle müziği-
ne getirdiği minimalist
yaklaşımla beğeni top-
luyor.
Gecenin son konse-
rinde Dj Booster saat
23.00'te Dulcinea'da
müzikseverlerin karşı-
sına çıkacak. Booster
bas, davul, trompet ve
saksofon gibi akustik
enstrümanlarla donatıl-
mış grubunun başmda
elektronik beyin göre-
vi yapıyor. BoosteT, caz
müziğinin acid-jazz ile
başlayan ve hip-hop'a
uzanan ayağında Fran-
sız ekolünü yansıtıyor.
• 20. yüzyılm
müziği cazsız.
caz da Duke
EUington'sız
düşünülemez.
Sürekli gelişen,
çeşitli türlerle
flört edip yeni
adreslere doğru
yola çıkan cazı
bıkmadan
yorulmadan
Avrupa'ya da
taşıyan
Ellington'ın
getirdiği bu tür,
yüzyılın
başında klasik
müzikçiler
tarafından da
kabul
görmüştü.
CUMHUR CANRAZOĞLU
Dünya çeşitli etkinliklerle 'tüm
zamanlann en büyük cazcıian'ndan
Duke EUington'ın 100. doğum yılı-
nı kutlarken Uluslararası tstanbul
Caz Festivali geri kalamazdı ve 29 Ni-
san 1899'da Washington'da DC doğ-
muş 'Cazm Prensi' için zengin bir
program hazırlandı.
tşte bugün 21.30'da Açıkhava Ti-
yatrosu'nda FrankTîberi'nin yönet-
tiği VVood Herman Orkestrasf yla
'big band akşamı' düzenleniyor El-
lington anısına; ardından video ara-
cılığıyla gösterilecek ustanın kısa bir
belgeseli var programda. Bu toplu
Duke Ellington
şovunun ikrnci ya-
nsında ise 26 kişi-
lik The Smithso-
nian Jazz Master-
works Orkestrası
ve beş kişilik dans H T f ^M M
grubuyla Cotton ^ / \ ^ %J
Club dönemine
(1928- 1938) gı-
diliyor.
İSÎANBUI
KÜLTÜR
VE SANKT
W»KFI
den dans müziklerine kadar iki bin
beste, 1500 kayıt, yüzlerce plak bı-
rakmış.
llginç olan nokta, tüm bu bestele-
rin orkestrasıyla birlikte sürekJi ge-
zen bir insan tarafından yazılması. Ku-
laklara yer etmiş Sophferkated Lady,
Mood Indigo. Koko, Solitude. Cara-
van, Come Sunday, Black and Tan
Fantasy gıbı başyapıtlar otomobil-
lerde, trenlerde, gemilerde, otel oda-
lannda, restoranlarda küçük kâğıtla-
ra alınmış notlardan dogmuştu.
20. yüzyılın müziği cazsız, caz da
Duke Ellington'sız düşünülemez. Sü-
rekli gelişen. çeşitli türlerle flört edip
yeni adreslere doğru yola çıkan. ca-
zı bıkmadan yo-
St93tJlHJlHft5f
İSTflNBUl
CAZ FESTİVALİ
i
Cotton Club. Ellington ve grubuy-
la özdeşleşmiş, yalnız beyazlann gi-
rebildiği, Harlem'deki efsanevi gece
kulübüydü. Orkestra bu mekânda
beş yıl aralıksız caz yaparak New
York'ta önemli bir dinleyici kitlesi-
ne sahip olmuştu. Francis Ford Cop-
pola, kûlübün öyküsünü 1984'te be-
yazperdeye aktarmıştı.
Küçük notlardan başyapıflar
Bu gece Açıkhava Tiyatrosu'nda
bulunamayacaklara bir haberimız da-
ha var. Beyaz Saray'da kâhyalık ya-
pan bir babanın oğlu olarak dünya-
ya gelen, küçüklükten beri davranış-
lanndaki incelik ve zekâ nedeniyle
'Dük' lakabı verilen ustanın yapıtla-
nnı içerenbirçok toplama albüm 100.
doğum yılı şerefine piyasaya sürül-
dü.
Popüler müzigin sanat olarak algı-
lanmasmda en önemli işleri geıçek-
leştiren, plak yapmayı halka ulaş-
makta en önemli araç sayan Elling-
ton'dan geriye görkemli bir arşiv kal-
mış durumda. Son yapılan bir araş-
tırmaya göre usta, film müzilderin-
den senfonik süitlere, dini müzikler-
rulmadan Avru-
pa'yada taşıyan
Ellington'ın ge-
tirdiği bu tür,
yüzyılın başın-
da klasik müzik-
çiler tarafından
da kabul gör-
müştü. Usta, ilk
kez 1933'te gel-
digi Avrupa'ya ölümünden üç yıl ön-
cesinde verdiği 1971 'deki Sovyetler
konserine kadar sık sık uğramayı ih-
mal etmemişti. Kültürün beşiğinde ca-
za yer açabilmek için birçok kentte
konserler vermiş, toplantılara katıl-
ıruş. dört, beş saatlik uykuyla dinle-
yici kazanmaya çabalamıştı...
Cazın önemini müzik endüstrisi-
ne kanıtlayan VVashmgtonians'tan
EUington Kentucky Qub Orchest-
ra'ya kadar güçlü EUington'ın or-
kestralan zengin enstrüman atmos-
feri, müthiş sahne disiplininin ya-
nında doğaçlamaya prim veren orga-
nizasyonlanyla piyanist ve düzenle-
meci Byll Strayhorn, kontrabasçı
Jimmy Blanton tenor-sax yıldızı Ben
Webster,en önemli caz saksofoncu-
lanndan Johhny Dodges, klarinetçi
Barney Bigard gibi birçok önemli
müzik adamına yuva olmuştu. Kad-
rolar degişiyor, son karan hep Duke
verse de şef ile elemanlann arasın-
daki ilişki hep yapıcı şekilde gelişi-
yordu.
Duke Ellington, 24 Mayıs 1974'te
yaşama veda etti ve orkestrası oğlu
Mercer Kennedy'ye miras kaldı.
YAZI ODASI
SELİM tLERt
Ayfer FerayL..
Dergileri karıştırıyordum, eski dergilerden geç-
mişi yakalamaya çalışıyordum. Altmışların, yet-
mişlerin dünyasında gezinip duruyorum, okurken
ve yazarken.
Ayfer Feray'ın olaganüstü güzellikte bir fo-
toğrafıyla karşılaştım. Ne kadar güzeldi Ayfer Fe-
ray, ne kadar yaraşırdı sahneye.
Onu, birçok oyunlar ortasında, birçok oyunlar
arasından hatıriıyorum. Dört beş yıl oldu herhal-
de, Bodrum'da ölmüş, gazetelerde ölüm habe-
ri. Pek öyle yankı uyandiimamıştı. Şimdi büsbü-
tün unutulmuş olsa gerek. Belki bir iki siyah-be-
yaz filmde, televizyon kanallannın 'nostalji sine-
ması' saatlerinde...
Siyah saçlar, siyah gözler, hep hafif büzülmüş,
şaşkınlığı dile getiren dudaklar ve dediğim gibi,
sahneye o kadar yaraşan endam.
Adının, soyadının değiştokuşlu sözcük oyunu-
nu bir dönemin Hollyvvood rüyasına denk bulu-
yorum: Yıldız ismi akılda kalmalı.
Ayfer Feray*! ilk kez galiba Nina'da görmüştüm.
Büyük biraktöıie, Utvi Uraz'la karşılıklı oynuyor-
du. Tam bir Nina'ydı. Hemen ardından Sözde
Melekler, Hepimiz Pariste, Şairin Mektuplan.
Dormen Tiyatrosu'nun o zamanki güzelim, şiirii,
sıcak oyunlan.
Büyüklerimin söylediğine göre eski bir güzel-
lik kraliçesiymiş.
O zamanlar bu 'güzellik knaliçeliği' nitemi ba-
nasöylenceli gelir; güzellik kraliçelerini de, bildi-
ğim, sağda solda, özellikle Hayat mecmuasında
fotograflannı gördüğüm ötekı kraliçelerden, söz-
gelimi Kraliçe Elizabeth'ten, sonradan prenses
olan Süreyya'dan büsbütün ayn, daha insanı, de-
yiş yerindeyse, demokrat bulurdum.
Bununla birlikte başlanna bir süre taç geçiril-
miş, ellerinde yaldızlı yıldızlı âsalar tutmuş, pele-
rinli güzellik kraliçelerinin ölümlü olabilecekleri
aklımdan geçmezdi...
Ayfer Feray'ın kendine özgü boğukça sesi ar-
tık yalnız eski filmlerin dublajlanndan, birkaç rad-
yo programının -belki de kaybolup gitmiş- bant-
lanndan yankıyacak. Tıpkı birer ikişer yiten, ora-
ya buraya, gazetelere, dergilere eski günleri an-
mak için ödünç verilmiş, ama geri alınamam»şoyun
fotoğraflarından bize baktığı, gülümsediği, hay-
ret ettiği gibi.
Meselâ cumartesi akşamlan Istanbul Radyo-
su'ndaonun sesinden yaşamışbir Edith Piaf, bü-
yük olasılıkla, bende, asıl Edith Piaf'a duyulmuş
derin sevginin sebepleri arasındadır.
Mesela Şahane Züğürtler'öe perde sonunda
şarkı söylüyor: "Eysiyah gözler!..."ve sonra, son
perdede göz kamaştıncı beyaz bir tuvaletle sah-
neye giriyor, bütün oyun kişileri yerlere kadar eği-
lip, Grande Duchesse'e selam veriyoriar. Bunlar,
belleğime gelişigüzel üşüşen Ayfer Feray anıla-
rı.
Duygu Sağıroğkı'nunfilmi,Bitmeyen Yol: Evin
hanımı gittikten sonra gündelikçi kıyafetini çıka-
np, evin hanımının süslü giysilerini sırtına geçirip
ayna karşısına geçiyordu ve Ayfer Feray o gö-
rüntüsüyie, aynada kendine bakışıyia, 'alınyazı-
s/'nı tartışıyla adeta bir isyan manifestosuydu.
Tıyatroyu ve sinemayı bırakış. Bir kez Bod-
rum'daki evine gitmiştik. Kıştı. tepelerde, f?üz-
gâriı Bay/r'ı çağnştınr bir ev. Rüzgârlar arasından,
saçlan uçuşarak, biraz yaşlanmış, dünyaya di-
renememiş, birazyıpranmış, çıkagelmişti. Anne- .
siyie, kız kardeşiyle çay içiyorduk. Film çekimi için
Bodrum'daydık. Uzaktı Ayfer Feray.
O zaman, geçirdiği kazayı, yangın dönüşü Is-
tanbul'da Jean Cocteau'nun eserini çok etkile-
yici biçimde oynayışını tekrar görür gibi olmuş-
tum.
Öy'e sanıyorum ki alkış seslerini de artık özle-
miyordu. Ipıssız inen kış akşamına karışmış, ya-
banlık gelmişti vartığına. Siyah bir şala sannmış-
tı. Kemikli, uzun parmaklı elleri hâlâ yangınlı, yü-
zü makyajsız, gözleri yine ayışıklıydı.
Biz konuşmalara, çaya, kurabiyelere, tuzlula-
ra dalıp gitmişken, işte aktris, kış mevsimini sim-
geleyen panolann gizemine karışıyordu...
Ayfer Feray'ı son görüşümmüş.
Takvimde tz Bırakan:
"Aynlıkacı /Mektubu okuyamıyorum I Gün mü,
gece mi belli değil I Gelmeyeceğini yazmış ol-
malı." Melih Cevdet Anday. "Karacaoğlan'ın
Bir Şiiri üzerine Çeşitlemeler (IX)".
K Ü L T Ü R t Ç t Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I