Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 3 TEMMUZ 1999 CUMARTESİ
DIZIYAZI
an zorlaparatopluyorlar
s,
a dergisi, tepkisıni, habere eleştirel vaklaşımıru
ıpak konusu yaparak dışa vurdu. Somutlamak ge-
kirse, radikal Islamcı Selamgazetesi, Eylûl 1997'de
ülen hakkında birkaç günlük dizi yazı yayunladı.
ağnaz Islamcı Aldt gazetesindekı bir köşe yazan,
Papa-Gülen" buluşmasını sert bir dille ve fslami
:mınde eleştirerek; "tslam siyaseti, her tüHü mak-
üevizmin üstündedir'' mealinde bir ıbare kullandı.
Kadin tarikatı mürşidi Haydar Baş, cemaatin ya-
n organı Yeni Mesaj gazetesinde, Papa buluşması
iinasebetiyle, Gülen ve Cemaatine açık bir mektup
zdı. Sakarya'da bulunan Nakşi dergâhının bir ku-
uşu olan Hakikat dergisi, "dinlerarası diyalog"u
şlatan Gülen ve çevreşini kastederek, "Numüar"
yimine kafiyeli bıçimde, "Naralar" (cehennemlik-
', cehennemde yanacak olanlar) ibaresıni kapaktan
ons etti. (bkz; Hakikat, Kasım 1996)
urcular nasıl para toplar?
Aynı dergâhın ve Hakikat Vakfi'nın kurucu yöne-
:isi Ömer Öngfit ise Gülen ve cemaatini kastede-
rek, para/ bağış toplama meselesinde şu iddialara yer
verdi: "Fethullah (Gülen) bö>le değUdi. Davetlerden,
ziyaferJerden kaçuurdı, yemezdi. Allah-u Teala da onu
muhafaza ederdi. Bunu biliyorum. Ama sonra bu ha-
ramlara kanşo. Nam ve şöhretiçin oruçlu oruçsuz in-
sanlara gösteriş, davetkri verdi. Mini etekli hanımlar
hizmetinde şöhret nam ve gösteriş_." (bkz; Ömer Ön-
güt, Hakıki Müslümanlar ve Sahteleri, s. 18, Hakikat
Neşriyat, 1996, lstanbul).
Sakaryalı Nakşi şeyhı Öngüt Hoca. "Onlar ahiret
karşAğmda düırya hayaonı satın abuı kimsek'rdir"(Ba-
kara: 86) mealındekı ayete dayanarak. Gülen çevre-
sını, *Böyle haram mabalkre iftar ismini venniş" ol-
mak ve "iftarlan alet ederek mini etekli hanımlarla
oruçhı olanlann da orucunu bozmak"la (bkz; age. s.
18:19)suçluyor.
Ömer Öngüt'ün Nur cemaatine ilişkin suçlama ve
iddialan bununla kalmıyor. kendi deyimiyle "misal-
lere" yanı örneklemelere dayanıyor. Şöyle ki: "Bir
taraftan iftar verecegiz diye oİtayı auyorlar. Bir taraf-
tan halkı kaz gibi yoluyorlar. Diğertaraftan, keyfi yol-
larla israf ediyorlâr. Ö da haram. bu da haram; bun-
Okullarda neler oluyor?
sldi,'tıedenböylebize iyidav-
ı'sorduğumuzda; 'Bizierokıd-
irdiğjmizde öğretmen ohnak
izleredersaniaUrakdeneyim
ıız' dediler.
:ttiğim agabeyler, bana ılım-
grettiler: Bizlere verilen eği-
ı İmam-Hatip okullannda da,
emaatinde de aynıydı. Yani,
»plurau yaratmak... tslam dev-
:. Bu amaca ulaşmada yol ve
•khydi- RP ve onun gibi ta-
îceğimiz radikal gruplarjten-
lem ve faaliyetleriyle ortaya
F. Gülen cemaati, çok daha
e ıbmlî bir görüntü çizmeye
.. Toplumsal tepki ve engelle-
ılaşmamak için, bize öğreti-
ı 'nabza gore şerbet verme'
»anlar. 'lslamda kadmia toka-
ramdır' deyip kadınlarla to-
ırken ve bir bakıma ziimiyet-
:a ortaya koyarken, bizim ce-
manları-insanlan tarafindan
ıek için -kadınlarla birarada oJ-
;ınmazlar...
ımu haşka bir örnekle dafaa
istiyorum: Mesela, Işık Evle-
n biz Nur talebeleri için, co-
likle haramdır. Fakat
uyumlu ve ılımiıbir görüntüvermek ted-
bir olarak vasıflandınlır.
Ağabeylerle olduğumuz 9-10 ay süre-
sinde, bizden hiçbir şey istemediler. Öy-
lesine sıkı bir tedbir uyguluyorlardı ki, o
insanlan onca süre tanıyorolmamıza rag-
men, namaz kıldıklannı, Zaman gazete-
si ve SIZIJIO dergisi okuduklannı, Fethul-
lahçı olduklannı anlamamıştık. Bunlan,
geriye dönüşümüzün artık olmayacaği
bir zamanda öğrendik.
Bu uzun zaman diliminde gazeteleri-
ni, kitaplannı, namazlannı, ibadetlerini
bizden sıkıbiçimde sakladılar. Daha son-
ra bu yöntemi biz de öğrencek ve yeni ge-
lenlere, bize ve dostluğumuza alışmca-
ya kadar, hiçbir şey belli etmeyecektik.
Bu gizliliğe, 'hizmette temel eğitim' ya-
ni tedbir' deniyor.
Cemaatmensuplanna herhangibir ön-
yargı ile bakümaması, onlann tehlike
olarak görülmemesi için, bu yönteme
başyuruyorlar. Buyöntem 'IsıkEvterf için
çok gerekli.
Aynca, kamuoyu içinde çok olumlu
bir görüntü veriyorlar. Gerçek yüzlerini
göstermezler.
Bizi Izmir'e getiren ve o çok güven-
diğimiz ağabeylerin gerçek yüzünü gör-
meye başladık. Bize. kalaeağımız yurt
için çok güzel şeyler anlatmışlardı. Oy-
tathalmdey-
D A Ş Y A Y I N L A R I
Hfktrmt
n, bizim de
mız gereki-
CAĞININ TAHIĞIÜÇ YAZAR
2 BASI
KUBİLAYOLAYIVEURİKA1
RAMPLARI
4. BASI
soeoooTi.
SANCILI YILLAR KUŞAT1LM1$
SOKAKIAR
4. BASI
aoooocn.
Bıze, 'Autûrk lisesinde okuyacaks-
nız
1
demişlerdi, oysa benı Buca Lıse-
si'ne,N'yi ise ŞirinyerLisesi'ne kayıtyap-
tırdılar.
Yeni yaşam, yeni bir dünysu*
Dönmemek üzere bütün gemileri yak-
mış; bütün belgeleri onlara vermiştik.
Okullarakaydımız yapılmışti... Ağabey-
ler de zaten bunu çok iyi biliyorlardı.
Böylece ailelerinden çeşitli vaatlerle ko-
partılmış, dünyayı tanımayan, hiçbir şey
bilmeyen bir sürü zavallı çocuk... Artık,
bu tarihten sonra bizim için yeni bir ya-
şam başhyordu: Fethullahçılık.
Gerçek böyle... Sonra da katı birdisip-
lin ve Said-i Nursi'nin öğretileri üe dış
dünyadan tamamen kopuk, Fethullah Ho-
ca'nın görüşleri doğrultusundabir siste-
me dahil ediyorlar, hizmete sokuyorlar...
Bu cemaatin kendisiyle misyon edin-
diği 'İby-iKelimetuilah' yani tslami dün-
yanın her yanına ve her insanma götür-
meye, Allah'ın dini olan îslamı ve ana-
yasa hükmünde olan Kur'an-ı Kerim hü-
kümlerini hem fen hem de toplumsal ya-
şamda etkin kılmaktır. Diğer adıyia
'Kur'an hizmeti'_
Tedbir ise, Kur'an hizmetini yaparken
bu hizmete biç kimse tarafindan zarar
verilmesin, bu iş yanm kalmasın diye
alınan birtakun önlemlerdir. Bu önlem-
lere. diğer adıyia takiyle ya da tev'il yo-
luna gitme de denir. Ömeklemek gere-
kirse, çok ıhmlı ve yumuşak gözükrnek,
'omutlamak
gerekirse, radikal
îslamcı Selam
gazetesi, Eylül
1997'de Gülen
hakkında birkaç
günlük dizi yazı
yayımladı. Bağnaz
îslamcı Akit
gazetesindekı bir
köşe yazan, "Papa-
Gülen" buluşmasını
sert bir dille ve
Islami zeıhinde
eleştirerek; "İslam
siyaseti, her türlü
makyalevizmin
üstündedir"
mealinde bir ibare
kullandı. Kadiri
tarikatı mürşidi
Haydar Baş,
cemaatin yaym
organı Yeni Mesaj
gazetesinde, Papa
buluşması
münasebetiyle,
Gülen ve Cemaatine
açık bir mektup
yazdı.
hnn neresi tslam?
Yemeğe davet ediyorsunuz, gelenlerden para top-
luyorsunuz veya senet alıyorsunuz. senedi ödeyeme-
yenleri de icraya veriyorsunuz.
Hadi din kurdunuz, Allah/tan korkmuyorsunuz.
Halktan da utanmıyorsunuz. Biraz yemek verdim di-
ye kişinin hanesini söndürüyorsunuz. Bir de bunu İs-
lam dinini alet ederek yapıyorsunuz. Bu, İslam dinin-
de hiç görülmüş müdür? Bu, ancak Nurculuk dinine
yakışır.
Eskiden padişahlar ve zenginler davetederlerdi. Ge-
lenlere diş kirası diye para verirlerdi. Siz hem davet
ediyorsunuz, yemeginizi yiyenin de dişlerini söküyor-
SUBUZ. Buİslam dişi üe nasıl bağdaşır? Hiç böyle bir
şey görülmüş müdür? Ancak bu, kurduğunuz Nurcu-
luk dininin, dinden çıkmış türemelerinde görülüyor.
Bu narcılık mı, Nurculuk mu?
Size ibret maksadı ile birkaç misal veriyoruz. Bun-
lar icab ettiği zaman mahkemede hepsi açıklanacak.
Gayemiz halkı, bölücülerin gaspçılığından kurtar-
maktır.
1) Izmir'de bir gün bir arkadaş Nurculann daveti-
kod isimleri kullanmak. yeni öğrenciler-
den uzun bir süre asıl kimliklerini sakla-
mak gibi...
Kendıne, 'Haklatutupkakbrma'yada
'İsfcımı yenkJen herşeyiie hem bireyiıı hem
de topiumun rüm yaşamına etkin ve ege-
men kılma' diye tanımlayabıleceğimiz
bir misyon yükleyen bu cemaat kod isün
kullanmayı 'tedbir' açısından zorunlu
görmektedir.
Nihai hedefe ulaşana kadar, her yön-
tem ve yol mubahtır. Bunun içine yalan
soylemek de, insanlan aldatmak da gı-
rer. Yeter ki, 'hizmef kesintiye uğrama-
sın. Hızmet denilen çahşmanın en bü-
yük özelliği, sessiz ve derinden olması-
dır. Bu gizlilik de güçlü oluncaya kadar
devam edecektir. Gülen'in deyişiyle, bu-
nun ölçüsü, 'Gelinen hiçbir noktadan,
Uçbir göç tarafindan geri adım attmt-
mayacak kadar güçlü okn&ktır'. Cema-
atin temel felsefesi budur...
Agabeyler. kapmak için öğrencinin
evine tanışma yemeğine gitiklerinde. şa-
yet evin reisi içki içiyorsa. Ağabey de
ona eşlik ediyordu. Bir defasmda arka-
daşımm evine gitmiştik. Yemekte içki
vardı; ağabey, arkadaşımın babasına ka-
tılmak için orada içki de içti. Gözlerime
inanamadım. Daha sonra, sorduğumda,
'hizmet için' dediğini hatırlıyorum.
Dışanda entelektüel görûnmeye çalı-
şüır, pantolon giyiHr, kravat takılvrdı. Ev-
lerde ise şalvar giyer, sarık takarlardı.
Yani dışanda tedbir uygulanırdı... (*)
(*) Görüştügümüz eski bircemaat men-
subu böyle bir olaya rastlanmadığmı,
dışardamodern içerde şalvargiyinmenin
çok lokal bir davranış. olması gerektiğini
belirtti.
ne icab ediyor. Dedi kı: 'Her zaman olduğu gibi caz-
guiann 'benden bu kadar, benden bu kadar' fash bit-
tikten sonra tahsildarlar makbuzlarla \e hazırtanmış
senetlerie çıkıvorlar. Sıra ile. Sıra bize geldi. Bana da
'ne venyorsun' demiyoriar. Sormadan. "bu. şu kadar
verir' di>e kendikri jazıyorlar. Bu çok büyük bir ra-
kamdı. Bana da halkın içinde imzalattüar. Ben, istek-
siz imzaladım. Bundan rücu (geri dönmeA-azgeçme)
edcbüir miyim?'
Edersin. Zira, isteksiz verilen şey zaten haramdır.
Fakat (bağış diye imzalattınlan senedın bedeüni) ver-
mezsen, hemen icraya verirler. Eskiden eşkiyalar dağ-
da soyarlardı. Bunlar da masada soyuyorlar..."
2) "Çankın'dan diğer bir arkadaş dedi ki: 'Bizden
de talepte bulundukr. bir şeyler vaadettik. Günü gel-
di, tahsildarlar geldi. Ben böyle vaadetmemiştim'
dedim. Bu, 'bu yükü kaldırır' demişter, bir o kadar
daha ilâ\e ederekvaadettiğünin üstünde(bir meUağ)
yaznuşlar. Istemediğim halde. benden aldılar.'
31 lzmit'ten bir arkadaş dedi kı: 'Gazeteci obnam
hasebiyle da\«derinegidiyorum.'Benden şu kadar. ben-
den bu kadar' derken bir arkadaşın da kıymctü bir
saati var. Her toplanoda" benden de şu saat' diyor. Fa-
kat ikinci toplanüda gene aynı saat çıkr>or_'
4) Yine Lzmir'den bir kardeş anlattı; 'Bir auş-veriş
netkesinde valaf tarafindan bana ciro edilen birkaç
senedi etöen tahsil ettim. Tahsilegittiğimde borçlular-
dan biri; Bu. esasmda benim borcum değil. Beni ye-
meğe çağırdilar ve orada yemek sonrası açık artür-
ma şeklinde; 'benden şu kadar. ondan bu kadar" di-
yerek cazgıriar vasıtasıyla bu senetkri aldılar. tnanın
şu an bu senedi ödevecek gücüm yok. Ama bulup bu-
hışturdum, borç akhm, sana veriyorum' dedi. 'Bu pa-
ravı niçin vtrmiştin' dediğimde, 'zekât olarak' «rdi-
ğini söyledi. Ben de zekâtm bu şekflde verüemeyece-
ğini söyledim. 'Vallahi mahcubiyetimden verdim' de-
dL'
5) Ankara'da iki arkadaşa senet imzalatmışlar. Se-
netlerı ödemeyince icraya vermişler. Arkadaşım öde-
mek ıstemediğini görünce. himmet davası (cemaat için-
dekı bir çeşit şeriat mahkemesi- F.B.) açmışlar, öde-
meye mecbur bırakmışlar.
Yine, bir kardeşimiznakletti: 'Simsarlaresnanda-
\tt etmeden evvel okullannm salonlannı gayet gûzel
süslü\orlar. Gelecek olanlar zengin ise, süsiemeye da-
ha bir önem verüiyor. Her simsar şehrin bir bölgesini
alıyor >e orada tanıdığı esnaf. tüccar» Gözüne kestir-
diği kişileri drnet ediyor. ilk önce yemekler yeniyor;
sonra. özel olarak hazııianan üst kata çıküıyor. Bura-
da video ile yapdklan icraatlan anlaüp ö>ünüyorlan
'Biz şöyle hizmet edenz. böyle büyük cemaatiz" ka-
bilinden. Sonra simsarlardan biri esnaftanmış gibi
kendini göstererek,' Bunlar büyük iş yapıyorlar, ben-
den şu kadar milyar' diyor. Her toplanüda böyle açı-
hşı yapan birini bulundunıyorlar. Bir simsar da hep
'milyarhk' açıhş yapıyor. Sonra her misafire kâğrt ve-
riliyor ve öde>eceği parayı \azmasi isteniyor. Herkes
bir şev > azdıktan sonra. kâğıtlar toplanıyor >v mikro-
fomın başında duran simsara hepsini veriyoriar.Sim-
sar başfayor herkesin adım ve yazdığı miktan okuma-
ya. Böylece her şeyi ilan ediyorlar. Bu sırada başka bir
simsar mikrofondan duyulacak şetdlde tanıdığı ldsi-
leriçin şöyle bagınyor: 'O daha fazla verebilir. 5 mil-
yon mu yazmış; yapın 8 milyon'. Tabö buaradaS mil-
yon taahhüt eden Idşi kıpkırmızı kesiliyor. Sırayla bü-
tün isim \t meMağlarokunuyor. pianaoyunlartezgân-
lamyorve iş geliyor senetleri imzalamaya. Herkese, ve-
recegi miktara göre senet imzalattnyorlar. Sonra za-
maru geünce de kurt gönüllü olarak paralan almaya
gjdiyorlar.'
Onlann bütün faaliyetleri Nurculuk dinini kuvvet-
lendirmek için: halk ise. bunlann İslam dininde ol-
duğunu zannedıyor.
Bunu yalmzca Nurcular yaprnıyor, Süleytnancısı
da Refahçısı da yapıyor... (bkz; Öngüt age, s. 20-27)
Yeri geldi, değinelim; iddialann doğru olup olma-
diğını şaptayacak durumda değiliz. Ancak, bizzat
Ömer Öngüt Hoca'yla görüşmemizde, bize. "bunla-
nn bir lasmı dava konusu oldu, ama bir şey tuttura-
madılar" dedi.
Benzer bir olayı. Adıyamanh ışadamlanmn Ocak
1998'teki toplantısma katılıp. "Fethuflah Hocaçev-
resinden bazilan, bir gecede trilyon topladı; ben de 500
milyon TL verdim" dıyen kışi anlattı. "Peki, neden
verdin,oncaevsizbarksız kürtgöçmenivar,onlarayar-
dun edemez miydin?" sorusuna, "Vallahi, nasıl oİdu-
ğunu ben de anlayamadun." şeklinde yanıt verdi. Kuş-
kusuz, bu da tanık olmadığımız bir iddia, ama iddi-
alann benzerlik taşıması ilginç.
Hoca'nın okullannm hlkâyesl
Fethullah Gülen, emekli bir vaiz. Resmı kayıtlar-
da "emekli maaşı" ile geçıniyor. Bu yüzden, onca oku-
lun yasal sahibi değil, oiamaz.
Gelgelelim, yakin-uzak çe\Tesi veya kendine gö-
nül vermiş kimselerin kurduğu okullann, "kendi na-
sihatvetavsiyesi''ile hayata geçirildiğini belirtiyor Gü-
len. "Okullan devlete devretmeye hazmm" diyecek
kadar da sahipleniyor Aynca, basm ve medyadaki di-
zi yazı/programlar da "Fethullah Gükn ve Okullan"
adıyia kamuoyuna duyuruluyor. Bu yüzden, kurucu-
su olmasa bile, "fikir babasu teşvikedkistmanevi ön-
cüsü" olduğu yolunda genel bir mutabakat var kamu-
oyunda.
Bu bir yana. Gülen'e atfedilen okullarda okuduk-
tan sonra, "gerçeği görüp" oralarda faaliyetleri anla-
tan iki öğrencinin basm açıklaması. toplumda yankı
yarattı.
Sürecek
oralcalıslar(« turk.net
KUZÜ POSTUHDA RURT
IAMBAK SANA DA BULASTIKAN
2. BASI
1 10O0ÛCTL
DİN BARONUNUN KAZLARI
2 BASi
•20O00OT1.
ASIK KADINIAR SOKAĞI
2 BASI
A
2 BASI
nŞERİAT PAZAR1
1 10C000TL
SEVDANMADIESİBELIİDEĞİI
TÜRKİYI'NİN ŞEYTAN ÖÇGENİ
2OM0OOTL
Cad.
Finlandiya Başkan
lanndaki oranı- çok önem veriyorlar. Hâlâ sendika yöne-
•kiye'yi de içine timinde kadınlann sorunlannı çözeme-
ı konuyor. Sen- dikleri belirtiliyor. Yalmzca Finlandiya ve
üyelerin oranı Isveç'te kongre delegeliğinde 1 kadın-1
• en düşük yüz- erkek sistemi uygulanıyor. Türkiye bura-
•e, en az kadın da da en kötü örnek olarak dikkat çekı-
Izlanda ise sen- yor. DİSK ve Türk-lş'te kadın delege ora-
D'ini kadınlann nınınyüzde2ileyüzde5olmasıbirolum-
îlişmeyi temsil suzluk şeklinde kayrtlara geçirilmiş. Po-
Iginç bir olum- lonya, yüzde 9 ile Türkiye'yi izliyor. İş, yö-
r. 1960'den bu netim kademelerine gelince iyice olum-
Jarda kadın iş- suz bir görünüm sergileniyor. Bu konuda
î 2'lik artış ger- Türkiye yine en geride. Ancak Avaıpa'da
^e'de ne yazık da parlak bir durumdan söz edilemez.
• • •
aterinde ne ka- Kurultayda karşılaştığımız ilginç dele-
>alı sendikalar gasyonlardan birisi, KıbnsTürk kesimin-
den gelen Türk-Sen temsilçileriydi. Türk-
Sen'in sempatik başkanı Önder Konu-
loğlu ile Kıbns üzerine konuştuk. AİSK,
uzun süreden beri Kıbns'ın Türk kesimi-
nin sendikalannı da üyeliğe kabul etmiş.
Işçiler, sıyasetçilerden farklı olarak Kıbns
Türklerini ve Türkiye'deki sendikalan Av-
rupa'nın bir parçası olarak kabul ediyor-
lar.
Türk-Sen Başkanı Konuloğlu, Kıbns'ın
yaşadığı tecrit edilme sürecinden büyük
sıkıntı çektiklerini anlattı. Özellikle Türki-
ye'den gelen 34 bin civanndaki kaçak iş-
çinin, Kıbnslı işçilerin haklannı yitirmesi-
ne neden olduğunu belirtti. 34 bin kaçak
işçinin özel şirketlerce kaçak statüsünde
çalıştınldığını, bu nedenle Kıbnslıların da
giderek olanaklannı yitirdiklerini söyledi.
Konuloğlu, Kıbns'ta bağımsız devlet ko-
şulunda ısraretmenin yanlış otduğunu, çö-
zümün federasyondan geçtiğini sözleri-
ne ekledi. Bu konudaki anlamsız ısrann
Kıbns'ta ekonomiyi çökerttiğini ve tama-
men Türkjye'ye bağjmlı hale getirdtğini ek-
ledi.
Türkiye'nin, Kıbns'ı tanımasının iseger-
çekte tam anlamıyla yürümediğini, ör-
nekler vererek anlatan Konuloğlu, "Sı-
kıntımız büyük" diyerek sözlerini tamam-
ladı. Aslında Kıbnslı Türk kesimi işçileri-
nin önemli sorunlan var, soruna farklı bir
açıdan bakıyorlar. Burada ancak küçük
bir kısmını aktarabildim.
•••
AİSK 9. Kongresi güzel bir müzikle so-
na erdi. Finlandiyalılar, Avrupa'nın yeni
başkanı olmanın mutluluğunu yaşıyortar.
Helsinki artık geride kalıyor.
Sorunlarta yüklü Türkiye'yle kısa bir
aradan sonra yeniden yüz yüzeyiz...