Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 1999 CUMARTESİ
HABERLER
Çakntıböbrek
• SAMSUN(AA)-
Samsun'da, amelıyat
sırasında çocuğunun
böbreklerinden birinin
çalındığını iddia eden
Akan Ailesi, Ondokuz
Mayıs Üniversitesı (OMÜ)
Tıp Fakültesi hakkında 40
mılyar liralık tazmınat
davası açtı. tddiaya göre,
Samsun'un Alaçam
ilçesinde, bir yıl önce
düğünde kaza sonucu
tabancayla ağır yaralanan
ve kaldınldığı OMÜ Tıp
Fakültesi Hastanesi'nde
ameliyat edilen Naci
Akan'ın (II), 10 ay sonra
yeniden rahatsızlanması
sonucunda götürüldüğü
sağlık kuruluşunda, bir
böbreğinin olmadığı
anlaşıldı. Ailenin
başvunısu üzerine konuyla
ilgili incelemelerde
bulunan uzman doktorlar,
ailenin iddiasını
dogrularken aslında
"böbregin doğuştan var
olduğuna" dikkat çektiler.
Mesai
saatterinde yaz
uygutaması
• tstanbul Haber Servisi -
lstanbul Valiliği'nden
yapılan yazılı açıklamada.
657 sayılı Devlet
Memurlan Kanunu'nun
100. maddesi uyannca 27
Ekim I997tarihinde
ıtibaren uygulanmakta
olan mesai saatleri. yaz
mesaisi uygulandığı 19
Temmuz Pazartesi
gûnünden itibaren 08.30-
12.30, 13.00-17.00 olarak
yeniden düzenlendiği
bildirildi. Yaz mesaisinin
uygulanması 15 Eylül'e
kadar sürecek.
Taksi
şoforune odul
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Bangladeş
Askeri Ataşesi Tuğgeneral
Sharifol Islam'ı yaraladığı,
eşi ve oğlunu öldürdüğü
iddiasıyla aranan hizmetli
Rahman Hafizar'ı
yakalatan taksi şoförü
Ömer Kaya, Ankara
Şoforler Odası tarafından,
taksisıne takılan GPS
(Uydu Jzleme Sistemi) ile
ödüllendirildi. Yaklaşık
150milyon lira
değerindeki cihazın can
güvenliği butonuna
basıldığında, merkezde
bulunan bilgisayarda
aracın bulunduğu sokağın
ve aracın plakası
görülebiliyor. Taksici
Kaya'ya, Hal Taksi Durağı
adına bir de küçük altın
hediye edildi.
49 öliimlü kaza
davası
• KARAPLNAR(AA)-
Konya'nın Karapınar ilçesi
yakınında 24 Ekim 1997
yılında meydana gelen ve
49 kişinin ölümüyle
sonuçlanan trafik kazasıyla
ilgili davaya ilişkin
raporlarda kusur oranlan
arasında büyük farklılıklar
bulunduğundan, kusur
oranlannın yeniden
incelenmesi için dosyanın
bir kez daha Adli Tıp
Genel Kurulu'na
gönderilmesine karar
verildi.
Molotof davası
! tstanbul Haber Servisi -
PKK liden Abdullah
öcalan'ın yakalanmasının
ardından Esenyurt'ta
çeşitli yerlere
molotofkokteyli attıklan
iddia edilen 5 sanığın, 15
ile 24.5 yıl arasında ağır
hapis cezası istemiyle
yargılanmalanna lstanbul
3NcTluDGM'debaşlandı.
Sanıklardan Bahattin
Ulgaz ve Hüseyin
Taşdemir'in tahliyesine
karar veren mahkeme
heyeti, duruşmayı erteledi.
Kulenin orijinal merdivenlerinin yıkılması istemiyle Anıtlar Kurulu'na başvuru yapıldı
Galata'da akıldışı uygulamaBEHİÇAK
lstanbul'un en önemli tarihi
mekânlanndan biri olan Galata,
bu yılın başından itibaren
akıldışı bir müdahaleyle karşı
karşıya. Milyarlarca lira
harcanarak eski haline getirilen
Galata Meydanı geçen gün yine
saldınya uğradı ve daha yeni
yapılan meydamn pahalı taşlan
tekrar kınlarak içine beton
babalar yerleştirilmeye çahşıldı.
Öyle, ne olacak canım demeyin,
son altı ay içinde Galata
Meydanı'na yapılan saldınlan
alt alt ekledigimizde tam bir
kara mizah öyküsü çıkıyor.
Bilindiği üzere, 1994 yılında
belediye tarafından milyarlarca
lira harcanarak Galata Kulesi
çevresine çok pahalı granit
taşlan ve halyan tere kotalan
kullanılarak bir meydan
düzenlemesi yapıldı.
Mahalleye otoyol
1999 yılı başında aynı belediye
aniden bir karar alarak,
mahallelilerin dehşetli bakışlan
altında kule meydanındaki tere
kotalan ve granit taşlannı
kırarak içinden otoyol geçirdi.
Gelen tepkiler üzerine bu
konuda Anıtlar Kurulu'nun izni
olduğu, yolun, hastanenin
ambulans yolu için geçici bir
uygulama olduğu söylendi.
u
Böyie geçid bir uygulama için
bu pahalı taşlar kınür mı?"
sorusunu geçiştirip, yerli-
yabancı turistlerin tek nefes
aldığı ve çocuklann oynadığı
tek mekân alelacele bir otoyol
haline dönüştürüldü.
Yeni yapılan otoyol, işin
ambulans yolu olmadığı
gerçeğini hemen ortaya çıkardı.
Yol, oto talebini arttırdığından
bütün Galata'nın ara sokaklan
otoyla dolmasına neden oldu ve
meydan da kısa sürede bir
otopark haline geldi.
Mahalleli tek yaşam alanı olan
meydanı yitirmekten dolayı
tepki gösterdi ve belediyeyi
binlerce imzalık bir
kampanyayla protesto etti.
Mahalleli, şaka olsun diye "Oto
geçsin diye Galata Kuksi'ni de
yıksalar bari" diye konuşurken,
aslında, bu yolu yapanlann
gerçekten de Galata Kulesi'nin
orijinal merdivenlerinin araç
• Biryandan
Galata tarihi
kimliğine uygun bir
şekilde
yayalaştınlmak
istenirken, birtakım
güçler de Galata'yı
bir otopark haline
dönüştürmek
istiyorlar ve bu
amaçlannı
gerçekleştirmek için
belediyenin diğer
birimlerini
kullanıyorlar ve
milyarlarca lira
harcanarak yapılan
uygulamalan
bozuyorlar. İşin en
şaşırtıcı yanı, bu
akıldışı uygulamayı
yapanlann sadece
belediyeyi
değil, Anıtlar
Kurulu'nu da, kendi
amaçlanna ulaşmak
için kullanabilmesi.
trafığjni engellediğini
düşünerek, yıkılması istemiyle
Anıtlar Kurulu'na başvurduğu
da ortaya çıktı. Basında da
haberier çıkmaya başlayınca
belediye yetkilileri uygulamanın
yanlış olduğunu kabul ettiler ve
meydanı eski haline
getireceğine söz verdiler. işin
tuhafı, bu kadar zarara yol açan
uygulamanın lstanbul
Belediyesi Projesi'nin bilgisi
dışında yapıldığı ortaya çıktı.
Daha da garibi, Beyoğlu
Belediyesi'nin bile konudan
haberi yoktu. Projeler Dairesi
Başkanı Lfitfü Aİtun, belediye
adına Galatahlardan özür
dilenip meydanın eski haline
döndürüleceğini söyledi.
Gerçekten de birkaç ay içinde
meydan eski haline
döndürülmek için ihaleye
çıkanldı ve ihale tam
tamamlanırken, ani
uygulamayla otoyol, üzeri suni
kaldınm taşlanyla kaplanarak,
altyapısı dahi yapılmadan
gecekondu anlayışıyla
tamamlandı.
Söılcr tutulmadı
Mahalleli "Hani btze 'eski
haline döndürülecek' diye söz
verümiştr deyip, tekrar Projeler
Dairesi Başkanlığı"nı arayınca
işler iyice kanştı. Çünkü ihale
süreci devam ediyordu ve
Galatalılara verilen söz
tutulacaktı. Gerçekten de
gecekondu yol yapılır yapılmaz
ihale tamamlandı ve gecekondu
yol sökülerek, yerine ltalyan
tere kota ve granit taşlanyla
milyarlarca lira harcanarak
meydan eski haline getinldı.
Galatah rahat bir nefes almıştı
ve eski meydanına kavuşmuştu.
Fakat uygulama bittikten birkaç
hafta sonra aynı belediye,
meydanın iki ucunu aniden
kırarak rampa haline getirecek
ve meydanı tekrar trafiğe açarak
otopark haline dönüştürdü.
Olan olmuş, meydan kısa
sürede otoparka dönüşmüş ve
üzerinden her türlü araç
geçmeye başlamış ve bunun
sonucu olarak da meydanın yeni
taşlan süratle zedelenmeye
başlamıştı.Geçen gün ise,
gerçekten herkesin sabnnı
taşıran bir uygulama oldu.
Belediye yol işlerinden gelen
bir ekip, acımasızca, daha yeni
tamamlanmış meydanın pahalı
taşlannı tekrar kırmaya başladı.
Adeta mahallelıden intikam
almak isteniyor, belediye
işçilerinin "kırmayahm, yank;
bu meydan daha yeni \ apıldr"
feryatlanna rağmen
başlanndaki amirin, "Kırm,
lann!" emriyle meydan tekrar
Kısa bir zaman önce yenilenen Galata Meydanı'nın pahalı taşlan tekrar kınlarak içine beton babalar yerleştirilmeye çahşüryor.
kınlıyordu.
Mahalleli yetişti ve uygulamayı
durdurdu. Yetkililer arandı.
Projeler Dairesi Başkanlığı ile
yine toplantı yapıldı. Toplantıda
çıkan sonuç yine aynıydı. Bir
yandan Galata tarihi kimliğine
uygun bir şekilde
yayalaştınlmak istenirken,
birtakım güçler de Galata'yı bir
otopark haline dönüştürmek
istiyorlar ve bu amaçlannı
gerçekleştirmek için
belediyenin diğer birimlerini
kullanıyorlar ve milyarlarca lira
harcanarak yapılan
uygulamalan bozuyorlardı.
Anıtlar Kurulu
kullanıldı
Hastaneye ambulans yolu işin
sadece bahanesiydi. Çünkü,
hastaneye ambulansın en rahat
ulaşabilmesi için zaten tek
çözüm Galata'nın
yayalaştınlmasıydı. O zaman
yayalaştınlmış bölgeden
sadece ambulans, itfaiye ve
emniyet araçlan
girebileceğinden, en ufak bir
trafik tıkanıklığı
yaşanmayacaktı. İşin en
şaşırtıcı yanı, bu akıl dışı
uygulamayı yapanlann sadece
belediyeyi değil. Anıtlar
Kurulu'nu da, kendi
amaçlanna ulaşmak için
kullanabilmesiydi.
Ostelik, Anıtlar Yüksek
Kurulu tarihi merkezlerindeki
otoparklann kaldınlması ile
ilgili ilke kararlan almışken,
lstanbul'daki 1. Bölge Anıtlar
Kurulu, Galata'nın
otoparklaşması için adeta çaba
gösteriyor. Sanki, daha fazla
otoyolu Galata'ya nasıl sokanz
diye çalışıyordu.
Suç duyurusu hazırlıflt
Galatahlar bugünlerde, bütün
bu zaran veren insanlarla ilgili
bir suç duyurusu hazırlıyor ve
meydanlannı otosuz ve
otoyolsuz olarak geri istiyorlar.
"Galata Meydanı'nın otoyol
haline getiriimesine karşıyız.
Yolun iki tarafına \apılan. her
türlü otonun geçişine olanak
tanryaa rampalann 'i'.ıj ••
kaldmlmasını, meydamn
orijinal haline döndürülerek
meydandaki pahalı taşlann
zarar gönnesinin bir an önce
engellenmesini ve meydanı
tekrar kırarak ona zarar veren
insanlann cezalandırümasını
istiyoruz. Kısacası, Galata
Meydaıu'nı otosuz ve otoyolsuz
olarak geri istiyoruz!'' diyerek
bir kampanya başlatıyorlar.
Galatahlar, Anıtlar Yüksek
Kurulu'nun tarihi
merkezlerdeki otoparklan
kakurma karannın aksi
yönündekı bu uygulamaya izin
veren tstanbul 1 No'lu Koruma
Kurulu hakkında, "Anıtlar
Yüksek Kurulu'nun aküğı iike
kararlan dışında hareket
eftiğinden, SİT bölgesi ve
trafiğe kapalı bir bölgeden her
türhl otonun gecmesine izin
verdiğinden ve meydanın
kırdınlarak içinden otoyol
gecmesine izin verip miNarlarca
hrahk milli servetin heba
otmasına neden olduğundan,
yine mflyarlarca lira
harcanarak eski haline getirilen
meydanın taşlanmn üzerinden
yine oto geçirilmesine izin
vererek yeni > apılan granit ve
tere kotalann zarar görmesine
neden okluğundan" suç
duyurusunda bulunuyorlar.
ŞIFI^NOKTASI/ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net
Milliyetçilik, dünyanın her yerinde
benzer özeHikter gösteren bir ideoloji.
Sanayi devrimiyle birtikte uluslaşmaya
başlayan Avrupa'dan dünyaya yayılan
milliyetçilik, Fransız devrimiyie mo-
demleşmenin ve kapitalizmin de ide-
otojik motoru oldu. Avrupa, 18. ve 19.
yüzyıl boyunca ulusal sınıriann çizildi-
ği büyük altüst oluşlar yaşadı. Kilise ile
başlayan özgüriük kavgası, milyonlar-
ca emekçinin kanının aktığı burjuva
devrimini yarattı. Işçiler, köylüler Avru-
pa'daki uluslaşmanın ve modernleş-
menin asıl motoru oldular.
Ancak burjuva demokratik devrimle-
rinin kaymagını burjuvazi yedi. Burju-
vazi, ulusal sınırtar içinde egemenliği-
ni ilan edip tahtına kurulduktan sonra
milliyetçiliğin de asıl sahibi olduğunu
kanıtladı. Feodalizmi, emekçileri arka-
sına alarak yenen burjuvazi, ulus dev-
letin sınırlarını çizdikten sonra, içeride
kendi emekçisiyle kavgaya girişti.
Avrupa, uluslaşmayı dünyanın diğer
bölgelerinden daha erken yaşadı. Us-
telik bu kıtadaki demokratik devrim,
emekçilerin katılımıyla kalıcı hale gel-
di. Bu devrimler sırasında kazanılan ini-
siyatif, emekçilerin bazı haklarelde et-
mesi olanağını yaratmıştı. Avrupalı
emekçiler, işte bu dallara tutunarak,
haklannı mücadele ede ede geniştetti.
Herkes Türk'e Düşman mı?
Bun'uvazinin ulusal sınırlar içinde
egemenliğini ilan etmesi, diğer ülkele-
rin burjuvazisiyle rekabete, sınır ve
egemenlik kavgalarına yeni boyutlar
getirdi. Burjuvazi, içeride kendi emek-
çisini ezmesine rağmen, iş dışandaki
uluslaria ve onlann burjuvalanyla çe-
kişmeye geldiği an, "milli çıkar" sloga-
nını öne sürmesine engel olmadı. "Mil-
li çıkar" sözcüğünün büyüsü, çoğu za-
man emekçileri peşinden sürükledi,
burjuvaziyi güçlendirdi.
Burjuvazinin çıkarlanyla "milli çıkar-
lar" hep üst üste çakıştı, daha doğru-
su çakıştınldı. Burjuvazi içeride ezip
sömürdüğü işçileri, çalışanlan, "dışa-
nyla" çelişme ve çatışmalarda hep ar-
kasına almay; başardı. Öne hep emek-
çileri sürdü. Üstelik "milli çıkarlar" de-
magojisi, çoğu zaman içerideki çeliş-
meleri de geri plana itmek olanağını
yarattı.
• • •
Türkler, Avrupa'ya göre geç uluslaş-
tılar, ulus devletlerini geç yarartılar.
Hatta son dönemdeki bayrak ve ''mil-
li marş" heyecanına bakılırsa, henüz
uluslaşma sürecinin devam ettiği bile
söylenebilir. Ulus devlet kurulurken
Türkler köklü bir demokratik devrim-
den de geçmediler. Bu yüzden ulus-
laşma ile demokratikleşme, Batı'da ol-
duğu gibi üst üste çakışmadı. Bu yüz-
den "milli Türk devleti" bir türlü de-
mokrasiyle banşamadı.
Memur maaşlarının düşük tutuldu-
ğu, emeklilik yaşının uzatıldığı şu gün-
lerde, Ecevit önderliğindeki Türk si-
yasi elitinin, ABD dahil bütün Batı'yla
giriştiği, "milli çıkar" kavgası, acaba
bizi hep biriikte yeni bir maceranın ar-
kasına mı takıyor sorusunu gündeme
getiriyor. "Milli çıkar" ne demektir?
"Milli çıkar"\n bize göre en doğru tanı-
mı, bir ulusun refahtan ve demokrasi-
den daha çok pay almasıdır.
Bütün müttefiklerinle kavga edecek-
sin, komşularınla kavga edeceksin,
kendi yurttaşlannla kavga edeceksin,
bunun sonucu ekonomik durumun al-
tüst olacak, içeride daha baskıcı yol-
lara başvuracaksın, buna da "milli çı-
kar" diyeceksin. Bugün izlenen, yıllar-
dır izlenen ve "milli çıkar" iddiasıyla
sürdürülen siyasetlerin ülkemize de-
mokrasi ve refah getirdiğini kim öne
sürebilir? Bundan sonra getireceğini
kim söyleyebilir?
Türkiye, giderek kof ve kaba bir mil-
liyetçiliğin esiri haline geliyor. Bu ara-
da milli çıkarlar da güme gidiyor. Kıb-
ns sorunu, yalnızca "iki bağımsız Kıb-
ns devleti" fomnülüne sıkıştınlarak aca-
ba daha da çözümsüz bir duruma itil-
miyor mu? Böylesine bir iddialaşma-
nın sonunda Kıbns'ın kuzeyinin Türki-
ye'ye, güneyinin Yunanistan'a bağlan-
ması daha fazla baş ağrrtıcı sonuçlar
doğurmaz mı? Böyle çözülen bir so-
run, Türkiye'de ve Kuzey Kıbns'ta re-
fahı mı arttınr, demokrasiyi mi gelişti-
rir? Şu anda Kıbrıs'ın kuzeyi ile güne-
yi arasında gelir dengesi 1/5 Türklerin
aleyhine. Böyle bir iddialaşma bu du-
rumu değiştirir mi, yoksa daha da kö-
tü hale mi getirir?
Kıbns, Yunanlılann dünyada en çok
ve kolay istismar ettiği bir konu. Son
çıkışlaria Türkiye, bu konunun dahada
sömürülmesine fırsat yaratmak, ulus-
lararası alanda daha da zor duruma
düşmek dışında ne kazanacak? Kıb-
ns'ın kuzeyi Türkiye'ye bağlanırsa, gü-
neyi Yunanistan'a bağlanırsa bunun
kime ne faydası olacak?
Bütün dünya Türklere düşmansa za-
ten yapacak bir şey yok. Işimiz bitik
demektir. Buna gerçekten inanıyor
musunuz? Herkes, Türklere düşman-
lık etmek için fırsat mı kolluyor?
CUMARTESİ
Y4ZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Tatil Notları - 2
Ikınci ve son "tatil notlan"m\, Ege'nin uysal de-
nizinden (Bodrum'un koylanndan) sonra kıyılanna
engin ufuklu Akdeniz'in son birkaç gündür büyük
dalgalarla çarptığı bir başkatatil kasabasında, Alan-
ya'da yazıyorum... Bir önceki yazımda, "tatil" ve
"çalışma" kavramlannın benim için farklı (yada kar-
şıt) anlamlar taşımadığını söylemiştim. Bu kez bu,
her zamankinden de daha fazla böyle oldu... Ülke
ve dünya gündemleri (başta, gerçekten dolu yazı-
lar, haberier ve yorumlarla gelen "Cumhuriyet" ol-
mak üzere) günlük gazeteleri neredeyse ders çalı-
şır gibi okumayı gerektiriyor... Bazen saatlerce sü-
ren bu okuma ve not almalara, burada, bu tatil bel-
desinde, kaldığımız otelin restoranında servis gö-
revlisi olarak çalışan birdelikanhyla "sosyal gûven-
likreformu", "emeklilik yaşı" vb. konulardaki soh-
betlerimiz ve bu delikanlının (söz konusu gelişme-
lerle ilgili) aklıma geldikçe yüreğimi darattan hüznü
eklendi...
• • •
Hükümet "sosyal güvenlik reformu" adı altında
ne yapmak istiyor? Başta Türk-lş, DİSK, Hak-lş,
KESK olmak üzere güçbirliği ve kesintisiz eylem he-
defleriyle bir araya gelen kitlesel ve mesleksel emek
örgütleri adına konuşan Türk-lş Genel Başkanı'nın
bu soruya yanıtı açık ve özlü: "IMF, sosyal devleti
ve SSK'yi çökertmek istemektedir..." ("Cumhuri-
yet" 15 Temmuz 1999). Enerji-Yapıyol Sendikası
Başkanı Cengiz Faydalı bir gün önceki demecin-
de daha da sert sözcüklerle konuşuyor: "Hükümet,
emperyalistlerin hükümetidir..." Emekçi halk kitle-
leriyle DSP-MHP-ANAP hükümeti (ve söz konusu
"reform" girişiminden herhangi bir şikâyetlerine
rastlanmayan egemen güçler) arasında çelişkilerin
böylesine keskinleştiği bir dönemde başbakanla
emekçi örgütleri arasında arabuluculuk görevini
üstlenen Rıdvan Budak'ın gönlünden, gönlünün en
derininden geçen duygulan bilmek isterdim... Kuş-
ku duymuyorum ki o, bugün bu parlamentoda "mil-
letvekili" olarak bulunmak yerine, onca emek ver-
diği örgütünün başında olmayı bin kez yeğlerdi...
• • •
11 Temmuz tarihli "Milliyet"te, yeniden yazmaya
başladığı köşesinde Artan Oymen, hükümetin eko-
nomi alanındaki ginşımlerini özlü ve açık anlatım-
larla dile getiriyordu: "Ekonomideki kronik bunalı-
ma karşı önlem diye alınan karartar, gene -ve sa-
dece- memunı, işçiyi, emekliyi hedeflemiş. Haz>-
ne'deki kaynak kurumasının da, sosyal sigorta sis-
temindeki çöküntünün de faturası onlara çıkanlıyor.
Taşınacak yük bir kere daha onlann sırtına yükle-
niyor. Ama onlarda da artık yeni bir yük taşıyacak
takat kalmamış. Her yerden haklı protesto sesleri
yükseliyor."
Emekçi insanda "yeni bir yük taşıyacak takat kal-
madığını" ben, yazımın girişinde sözünü ettiğim,
sabahın köründen gecenin geç saatlerine kadar,
öteki arkadaşlan gibi üstünde lacivert bir pantolon,
ayaklannda siyah kunduralarla, ısının kimi kez kırk-
lı derecelere yükseldiğı bu tatil beldesinde yerli ve
yabancı müşterilere restoran hizmeti veren (yılın ya-
nsında çahşıp yansında işsiz kalan) delikanlının ba-
kışlanndaki hüzünde, bacaklanndaki yorgunlukta
gördüm... Amabu hüzünde, -abartmadan söylüyo-
rum- ülke için yapılacak her özveriye (eşitlik ilkesi-
ne uyulmak koşuluyla) sonuna kadar katlanmaya
hazır bir olgunluğun yanı sıra, haksızlığa asla tes-
lim olmayacak bir kararlılığın kıvılcımlan da vardı...
•••
Cumartesi yazımı yazmaya oturduğum bu per-
şembe günü "Cumhuriyet" gerçekten zehir zem-
berek yazılarla geldi... Başlıklar bile yazılann içeri-
öi hakkındafikirvermeyeyeterli: "Tetikçi Hükümet"
(llhan Selçuk), "Sermayenin Oyunuya da Emeğin
Sefaleti" (Toktamış Ateş), "Ölen Olür" (Şükran
Soner), "KölelerNe Olacak!.."(ÜmitZileli)... llhan
Selçuk, "Ecevit iç ve dıştaki egemen güçlerin or-
tak paydasında durmaya özen gösteriyor" yargısı-
nı ve olası sonuçlannı açıklıyor... Toktamış Ateş öf-
keli yazısını bilimsel bir karamsarlıkla noktalıyor...
Şükran Soner ülkemizin "kayıt dışı ucuzemek cen-
neti, sosyal güvenliksiz bir ülke" konumunun daha
da pekiştirilmek istendiğini anlatırken sözcükleri,
tıpkı konuşmasındaki gibi, yumuşak, hüzünlü... "Asi
çocuk", Bodrum'dan tatil arkadaşımız Ümit Zileli,
"Aslanım milliyetçi iktidar!" diye yükleniyor hükü-
mete... Aynı tarihli "Milliyet"te, eski milliyetçi, ve
şimdi yeryüzünün herhalde en liberal kalemi Sayın
Taha Akyol'un "Reform ve Milliyetçilik" başlıklı ya-
zısı, Sevgili Ümit'e yanıt niteliğinde: "Meclis'te D-
SP, MHP ve ANAP oylanyla bu reform yasası ge-
rekli desteğe sahiptir ve Türkiye bu 'genç emekli-
lik' utancından kurtulacaktır..." Türkiye'nin, daha
doğrusu Türkiye'yi yönetenlerin başka utancı yok-
muşgibi...
• • •
Sevgili okurianm; "TatilNotlan"mda sizlere Bod-
rum'un cennet koylanndan, bir Batı ülkesi kıyı ken-
tinden de alımlı Alanya'dan, bende hep engin ve
"gerçeküstücü" özlemler uyandıran eşsiz Akde-
niz'den söz edemediğim için beni bağışîayın... Bu-
nu başka yazılara ve belki şiirlere bırakryorum...
Organizasyon Avusturalya'ya kaydı
Babuna kampanyasına
şeriatçı destek sürüyor
ANKARA (Cumhuri-
yetBürosu)-Dr. Oktar Ba-
buna kampanyasına şeri-
atçı destek devam ediyor.
Akit gazetesinin özel ekin-
den sonra, dün de Milli
Gazete 16 sayfahk "Babu-
na özel ekj" verdi. Daha
önce yayımlanan belgele-
rin yinelendiği ekte, farklı
olarak, Dr. Babuna ile ya-
pılan bir söyleşi yer aldı.
Dr. Babuna'ya kampanya
ile ilgili sorulann yöneltil-
diği söyleşide "uygun iü-
ğin 2 Nisan tarihinde bu-
lunması ile ilgili'' herhangi
bir soru yer almadı. Dr.
Babuna'ya 2 Nisan tari-
hinde uygun iliğin bulun-
dugunun kesinleşmesine
karşın Babuna'nın yakın-
lannın ve Babuna'yı des-
tekleyen gazetelerin bu ko-
nuya değinmemeleri dik-
kat çekti. Özel ekte Dr.
Oktar Babuna'nın Adnan
Hoca ile ilk karşılaşması-
nı anlatan metın daha ay-
nntıh şekilde yer aldı.
Sağlık BakanlığYnın gi-
rişimleriyle Türkiye'de
durdurulan kampanyanın
Avustralya'da sürdürülme-
ye çalışıldığı belirlendi.
Kampanyanın bir radyo
kanalı tarafından destek-
lendiği öğrenildi. Avust-
ralya'dan gelen haberleri
dikkate alarak harekete ge-
çen Sağlık Bakanlığı yet-
kilileri, bu ülke yetkilileri-
ni uyararak kampanyayı
durdurdu.
Avustralya'da başlatılan
kampanyanın bu ülkede
yaşayan Türkleri hedef al-
dığı belirlendi. Kampan-
yanın Fransa'da da sürdü-
rülmeye cahşılması Dışiş-
leri Bakanlığı'nı harekete
geçirdi.