24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 1999 CUMA HABERLER SDÜ'ye kalp merkezi • ISRVRTA (AA) - Isparta Süleyman Demırel Üniversıtesı (SDÜ) Şevket Demırel Kalp \e Damar Cerrahi Merkezi"nin inşaatı tamamlandı. Nükleertıp dışında tüm kardiyolojik tetkiklenn yapılabileceği Şevket Demirel Kalp ve Damar Cerrahi Merkezi'nin, 15 Ağustos tarihinde hizmete gireceği, ancak resmi açılışıtı Eylül ayında Cumhurbaşkanı Süleyman Demırel tarafindan gerçekleştirileceği belirtildi. Prof. Dr. Oktay Ergene. birimde Pediatnk Kalp Damar CerTahı Prof. Dr. Ali Kutsal. Doç. Dr. Ali Gürbüz. Yrd. Doç. Dr. Erdoğan tbnşım, Yrd. Doç. Dr. ATimed Öcal ve Yrd. Doç. Dr. Abdullah Doğan görev alacak. 80 saniyede birkaza • ANKARA(AA)- Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetlen Başkanlığı'ndan edınilen bılgiye göre, 1999 yıhnın ilk 6 ayında Türkiye genelinde 214bin916trafikkazası oldu. Buna göre Türkiye'de her 1.2 dakikada yani her 80 saniyede bir trafik kazası meydana gelıyor. Bu kazalarda 2 bin 110 kışı yaşamını yitirdi, 53 bin 760 kişi de yaralandı. Yapılan hesaplara göre, yaklaşık her 5 dakikada 1 kişi trafik kazasında yaralanırken, her 2 saatte 1 kişi de ölüyor. Trafik kazalannın illere göre dağılımında 81 bin 540 kazayla Istanbul ilk sırayı alırken. Hakkân ilk 6 ayda 35 trafik kazası ile en az kazanm yaşandığı il oldu. Kadınlar ve Vıagra lANKARA(ANKA)- Türkiye'de de satışına izin verilen Viagra"nın sağlıkla ilgili tartışma boyutu yerini kadınlann endişelerine bıraktı. Danışman Psikolog Hizmetler Merkezi'nden uzman psikolog Alanur Özalp. Viagra kullanımının erkekleri sevindirirken kadınlan endişelendirdiğini belirtti. Özalp. kocalannın Viagra kullandığmdan habersiz ûlan kadınlann eşjerindeki değişikliği anlamadıklan için endişeyle psikologlara başvurduğunu anlattı. Özalp, birçok erkeğin Viagra kullandığını eşlerinden gizlediğine dikkatçekti. Kanser ilacı • CHICAGO(AA) Fransız bilim adamlannın, mikrospheres adı verilen minik kapsüllerle. kanser ilacını beyne doğrudan verdikleri bildirildi. ABD'de yayımlanan Journal Cancer adlı tıp dergisinde yer alan bir araştırma raporunda. yeni metotla. hastalarda yaşam süresinin ikiye katlandığı belirtildi. Araştırma ekibinin şefi Dr. Philippe Menei. 8 hastaya mıkrospheres kapsülleri verdiklerini ve kapsüllerin standart kanser ilacı 5-FU içerdiğini kaydetti. Öldürücü glioblastoma tümörlen tespit edilmiş ve tümörleri ameliyatla alınmış olan hastalarda, tümörlerin alındığı bölgeye, kapsüllerle 5-FU ilacının gönderildiğıni belirten Menei. bu yöntemle hastalann 98 hafta yaşatıldığını bildirdi. Hamilelerde AIDS • CHICAGO (AA) - AIDS hastalığının, hamile anneden bebeğe geçmesini engelleyen ve AZT adlı ılaçtan daha ucuza mal olacak yeni bİT ilaç için çalışılıyor. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafindan yapılan açıklamada, Nevirapine adı verilen ilacin, AZT yerine kullanılabıld'iği ve AIDS'h anneden bebeğe virüsün geçmesini AZT'den, yüzde 47 oranında daha fazla önlediği belirtildi. Bu ilaçla doğacak 400 bin bebeğin AIDS'ten korunacağı ve ilacın her anneye 4 dolara mal olacağı ifade edıldi. Kas hastalığı • ANKARA (AA) - Bilim adamlan, gripten sonra, şundi de kas hastalığına karşı burun spreyi geliştirdi. Alman Der Spıegel dergisinin lnternet sayfasından verilen habere göre, VVeizmann Enstitüsü'nde görev li bilim adamlan, miyastenı adındaki kronik kas hastalığına karşı burun spreyi geliştirdi. Haberde, miyasteni hastası farelerde denenen spreyın olumlu sonuç verdiği belirtildi. BİYOLOJİK SÖMÜRCECİLİK ( 2 ) ERDALATABEK A ynanın karşısında ^M kendmize şöyle bir / § bakın. Kaşınız gözü- f ^ l nüz. boyunuz bosu- *A. JL. nuz. kulak memeni- zin biçimi, burun yapınız, par- mak uzunluğunuz. daha daha, birçok özelliğiniz var. Bu özel- lılderiniz temelde genetiktir. bir başka deyişle kalıtımsaldır. Bu özelliklerinizi babamzdan. anne- nizden geçen genlerle kazandı- nız. Daha bilmediğiniz pek çok özelliğiniz, kişilik özellikleriniz, davranış biçimleriniz, bağışıklık sisteminiz, ruhsal yapınız, önem- li ölçüde sahip olduğunuz 'genle- riniz'le oluşmuştur. Elbette gen- ler her şey değildir. Genetik ola- rak *yatkmnk' söz konusudur. bu özelliklerin değiştirilebilir yanla- n da vardır. Ancak yatkınlığa uy- gun biçimlenmeler kolay kazanı- lırken yatkınlığa zıt biçimlenme- ler zor kazanılır. Şimdi, size bildiğiniz bilmedi- ğiniz özelliklerinizi veren 'genle- riniz', size haber bile verilmeden bir 'gen şirketi' tarafindan alınsa, üzerinde bir işlem yapılarak pa- tentlense ne dersiniz? Bu patent- lenen 'strin geniniz' ileride bir konuda kullanılacak olursa hak sizin mi olmalıdır, yoksa bu pa- tenti alan şirketin mi? Bu bir ha- yal degil. Amerika'da aynen böy- İebir olayoldu. Kaliforniya'da örnek oluşturan bir davada. John Moore adında bir Alaskalı, 'kendibedenparça- lannın, kendisinden habersiz*. Los Angeles'ta Kalifomiya Üni- versitesi (UCLA) tarafindan pa- tentlenmiş ve Sandoz Eczacılık Şirketi'nelisansverilmişolduğu- nu öğrendi. Johm Moore davası Moore, az rastlanır bir kanser tanısıyla UCLA'da tedavi görü- yordu. İlgili doktor ve üniversite araştırmacısı, Moore'un dalak dolcusunun, değerli kanser karsı- tı ajanlann beyaz kan hücreleri- nın büyümesini kolaylaştıran bir kan proteini ürettiğinı keşfettiler. Üniversite, Moore'un dalak do- kusundan bir hücre kültürii ya- rattı ve 1984'te kendi 'buluşu' üzerinde bir patent aldı. Hücre kültürünün 3 milyar dolardan fazla değeri olduğu tahmin edili- yordu. (Dikkat, ûç milyar dolar- dan söz ediliyor). Moore, kendi dokusu üzerinde bir mülkiyet İıısaıı bedeni ' özelleştirilfyor.•.• Artıktoprâk mülkiyeti, belli nesnelere sahip olma yanşı gerilerde kalmıştır. Bu yeni çağın kendine özgü özellikleri ortaya çıkmaktadır ve bunlann içinde, 'insanın sahip olduğu biyolojik varlıklan; bedeni, kemikleri, hücreleri, kanı, genleri' korunması gereken öz varlıklar sayılmahdır. hakkı talep ederek Kalifomiya Oniversitesi'ni dava etti. 1990'da Kalifomiya Yüksek Mahkemesi, Moore'un 'kendi beden dokulan üzerinde mülkiyet hakkı olntadı- ğını' kabul ederek aleyhinde ka- rar verdı. Bu kararla birlikte, Mo- ore'a haberverilmemesini bir ek- siklik olarak kabul etti ve parasal bir zarardan söz etti. Mahkeme karannı 'gfilfinç' olarak niteleyip muhalefet şerhi veren yargıç Bro- ussard **«. çoğunlnğun rutumu, davacıyı hücre değerinin yararuu görmekten yoksun bırakıyor. a- ma iddiaya göre hücreleri davact- dan uyguosuz biçimde elde etmiş olan davahlara haram kazançla- nnın tüm ekonomik değerini, so- rumluhıktan uzak, elde etme ve sömürme izni veriyor" diyerek görüşünü belirtti. 'Biocyte' adlı bir ABD şirketi- ne Avrupa Patent Bürosu tarafin- dan verilen bir patent, 'yeni doğ- muş. bir bebeğin göbek bağuıdan geten ve herhangi bir teda\i ama- a için kuflaıulmış olan bütün in- san kanı hücrelerinin sahiptigjni veriyor. Bu hücreier, çok değerli bir tkari yararsağlayan iük nakil- leri için çok değeriidir. Şirket, ka- nın kendisinde hiç bir değişiklik yapmadı. Firnıa. insan bedeninin bu kısmı üzerinde ticari denetime hâlâ sahip.'' Insandakı yaklaşık 100.000 ge- nin zincirleme haritasını çıkarma yûrüyüşü son yıllarda çok hızlan- dı. Buna paralel olarak da 'gen şirkederi' kurulması, 'patent al- nıa işlemleri' hız kazandı. ABD Genom Haritalama Araştırma Ekibi'nin o zamanki başı J. Cra- igVfenter, 70 milyon dolardan çok fon sermayesi göze alınarak ku- rulmuş bir genomcu şirketin ba- şına geçmek için hükumet göre- vinden çekildi. Bu araştırma eki- bi NIH, yani, ABD National Ins- titut of Health (Ulusal Sağlık Ens- titüsü) için çahşıyor. ABD, gen çeşitliliğini araştıran 'İnsan Ge- nomu Projesi' için büyük bir fon ayırarak çalışmalarmı sürdürüyor. "Ticarideğeriolan genleri sap- tayıp patent alma saklınsı öyle ckJdi olmaya başladı ki araştır- macılar gen aramayay-ardımcıol- malan için büyük paralarla pe- şinde koşulan kişiler oldular. Ye- ni Delhi'deki "Tüm Hindistan Tıbbi Bilirrder Enstitüsü'nde ge- netikçi Kıren Kuchena, kendile- rinde rahim yokluğu ile karakte- rizeedilen, 'mullenan ductagene- sis' denilen bir hastalıkta rol oy- nayan özel bir genin bulundugun- dan kuşkulanılan hastalannın iki- sinden kan örnekleri ahnak için 20.000 dotarönerdiklerini bOdiri- yor. İşbirliği yapmayı reddetmiş." Bedenlmlze patent Bir hastanın kan ömeği için 10.000 dolar. Genetikçi bu öne- riyi reddetmeseydi acaba kimin haberi olacaktı? "Geçenlerde Amgen flnnası, RockefeUer L niversitesi'ne, aşın şişmanlığı beürlemekte rol alma- sı olasıhğı bulunan bir genden ürfinler getiştirme hakkı için yir- mi milyon dolar ödedi." 'ÖzelBgi olan genler', ticari de- ğeri olan genler öylesıne değer taşıyan ekonomik mallar olarak görülüyor ki bu alanda çalışan şirketlerin gözü hiç bir şey gör- mez. Artık toprak mülkiyeti, belli nesnelere sahip olma yanşı geri- lerde kalmıştır. Bu yeni çağın kendine özgü özellikleri ortaya çıkmaktadır ve bunlann içinde, 'insanın sahip oktuğu biyolojik varlıklan; bedeni,kemikleri,hüc- releri, kanı, genleri' korunması gereken öz varlıklar sayılmalıdır. Hiç kimsenin farkına varmadığı 'bir kan örnegi'. sizin öz varlık- lannızı patent altına alır ve sizin bundan haberinız bile olmaz. Toplumlar artık sadece toprak- lanna degil, bitki tohumlanna, hayvan tûrlerine ve insan bedeni- ne sahip çıkmalıdır. En kısa zamanda biz de 'Ulu- sal İnsan Genetigi Derneği' kur- mahyız. Bu demek, hukuksal açı- dan uluslararası haklanmız dahil, her hakkımızı ortaya koymalıdır. Kan ömeklerimizin, doku ömek- lerimizin, bedenimizle ilgili her hücrenin 'nereye, niçin ghtiğini, onlarla ne yapıkügını' bilecek du- rumda olmalıyız. Oktar Babuna olayının en za- yıf yani budur. Elbette, Türkiye 1lık Bankası'nm kurulması çok önemlidir. Ancak, dışanya ve özel laboratuvarlara giden kan ör- neklennm 'ne amaçlarla kullanıi- dıgının nasd denetleneceği?" so- rusuna güvenilir yanıtlar verilme- lidir. Yoksa, bu insan geni paza- nnda her şey olabilir ve her kuş- ku geçerlidir. Belki de kendi be- denimizin patentini almazamanı- mız çoktan geldi. BİTTİ (*) (Yazılardaki bütün alıntı- lar Biyoteknoloji Yüzyıh -Jeremy Rifldn) adlı yapıttandır. (E.A.) ÖÖSS DIL Puanı Türkiye birincisi Özel Semiha Şakir Lisesi ve Dilko Dersaneleri Kadıköy şubesi öğrencimiz ZEYNEP SIMAVI ve Üİ İİ - • TÜRKİYE GENELİNDE İLK 100'E GİREN ÖĞRENCİLERİMİZ 7. Lara Kasar ve Emel Kahraman, 20. Özge Kızıldağ, Ebru Uruk ve Eltf Baş, 33. Leyla Taşkın, 48. Tuğba Ünal ve Aylin Akırmak, . 53. Giilçin Gürkan, Duygu Çınga ve Bihter Sabanoğlu, 81. Esra Çiçekli ve Oktay Ertan'ı ve başarılarıyla bizi onurlandıran tüm öğrencilerimizi YÜREKTEN KUTLUYORUZ. Diyabet ölçüm seti kampanyası Türkiye Diyabet Tedavi ve Egitimi Vakfi'nın organize ettiği ve Bayer. Abbott Medisense. FMD Lifescan, Roche Diagnostics ilaç fîrmalanmn kadlımıyla gerçekleşen "0-18 yaş diyabetü çocuklar için ücretsiz şeker ölçüm seti kampanyasr başladı. Av rupa'da ilk kez yapüacak böyle bir kampam ayla Türkiye'de yaklaşık 10 bin diyabetli çocuk yararlanacak. Kampamadan ilk >ararlanan 13 yaşındaki Emre Ata\ ile Emine Amil isinıli diyabetli çocuklar oldular. Detayh bilgj Türkiye Diabet Tedavi ve Eğitim Vakü Kadıköy Şubesi: 0216 368 51 45, Çapa Şubesi: 0212 521 58 58, Bakırköv Şubesi: 0212 542 55 85ten alınabibr. BtRBAKIMA SERVER TANİLLİ Olaylar Arasında... Mustafa Ekmekçi'nin arkasından -nicedir bek- lenen- kitap, iki cilt halinde yayımlandı. Metin Ak- soy'un özenle basıma hazırladığı ve Çağdaş Ga- 2eteciler Derneği Yayınları'ndan çıkan eserin ilkcil- di, Gazetecinin Yaşamı adıyla, "tablolar, belgeler, gazete kupürteri ve fotoğraflar"m arasından akıp gitmiş bir ömrü anlatıyor. Kitabın başında, "Türk- çenin ses bayrağı" Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Mustafa Ekmekçi'ye Ağıt adlı nefis bir şiiri var ki, o ömrün belki en güzel özetlenişi. Ikinci cilt ise, Ekmekçi'ye özlem adıyla, onu tanıyıp sevenlerin düşünce ve duygularını sergiliyor; ölümünün yan- kılanna yer veriyor. İçinde yalnız Ekmekçi değil, bütün bir Türkiye var. Bir başucu kitabı da diyebilirsiniz. Ekmekçi, olaylariayakın ilişki içinde, onlarla ha- şır-neşirdi. Sadece bir olay ve onun yorumu içine de hapsetmez kendini; onların arasında gezinir dururdu. Yığınla insanı tanır ve adeta kucaklaşır- ken, avcunuz fikir kınntılarıyla da dolardı; bir gün mutlaka işinize yarayacak, açıp genişletme ihtiya- cını duyacağınız serpintilerdi bunlar dünyanıza. Ben de bir gezinti yapmak istedim bugün. Sevgili Ekmekçi'yi rahmetle de anarak... • Son günlerin bizi belki en çok üzen, ama aynı zamanda düşündüren olayı, Sayın Hikmet Uluğ- bay'ın canına kıyma girişımi oldu. Kurallann sili- nip yok olduğu, bireylerin ve toplumun aptalca ge- lişmelerin burgacında kıvrandığı bir ortamda, ki- mi insanlann tepkisi, Haluk Şahin'in deyimiyle, böyle "trajik itiraz"\ara bürünebiliyor. Bugün için tek avuntumuz, Uluğbay'ınhayattakalmasıdır. "8 yıllık kesintisiz eğitim "in uygulamaya geçirilmesin- de tanıdığımız bu ciddi insandan, toplumun daha çok bekledikleri vardır; o da, onlara yanrt verecek güçtedir. Bir gerçeği de biraz daha yakından görüp tanı- dık o vesileyle. Medya, doğruları arayacak yerde, spekülasyonlara batarak, kuşku, vehim, entrika üreterek kamuoyunu yönlendirmeye çahşıyor. Bi- linçli ya da bilinçsiz yapıyor bunu. Bunun nereye varacağını, 13 Temmuz günlü Hürriyet'te yayım- lanan güzel yazısında, Sedat Ergin, "dehşet top- /umu"ndan söz ediyordu ki haklıydı. O medyayı, geçtiğimiz aylarda -Tez Yayınlan'nda çıkan^ Med- ya Terörizm adlı kitabında, bir de Varlık Özme- nek sergilemişti. Bilmiyorum, okudunuz mu yazdıklarını? • Hikmet Uluğbay'ın hayatta kalmasının sevinci- ne, geçtiğimiz günlerde biri daha eklendi: Sami Selçuk, Yargıtay Başkanlığı'na seçildi. Kuramda ve uygulamada zengin bir birikime sahip bir kişi- dir Sami Selçuk. Yargıtay gibi, yargının en yüksek kurumlanndan birinin başına onun getirilmiş dma- sı, hukuk devleti ve insan haklan adına bir büyük kazançtır ülkemiz için. Sayın Sami Selçuk'a gönülden başanlar... Iran'da olup bitenleri izliyorsunuz degil mi? "-^ ; 1979'da, Şah'ın despotluğunun yerine, ondan çok daha korkunç bir felâketin gelip ülkenin ba- şına çöreklenmesi elbette bir yazgı değildi. Aydın- lann ve gençliğin o sıralardaki korkunç bir dikkat- sizliği, Iran halkına nice acılara mal olan bir veba- yi musallat etmişti. Şimdi, hayır deniyor karanlı- ğa, ama direniyor da karanlık. Ve öyle kolay ko- lay sökülüp atılacağa da pek benzemiyor. Dileğj- miz aklı, bilimi, yaşamı, ama yalnız onlan ölçüt olarak alacak güçlerin zafer kazanmasıdır sonun- da. Hafız'ın ülkesine de bu yakışır... ' • 14 Temmuz günlü Milliyet'in Avrupa baskısının ikinci sayfasındaki bir fotoğrafta, agzı parçalan- mış halde öldürülmüş şirin bir ayı yavrusu ve ba- şucunda ağlayan bir kadın. "Vahşet" başlıklı da şu satırlar: "Sokaklarda dans ettirmek üzere ya- kalanan beş aylık dişi boz ayı, eğitilemeyince öl- dürüldü. Antalya UğurSorguç Stadyumu yakının- da çenesi parçalanmış halde bulunan yavrunun bedeninde kurşun yarası tespit edildi. Olayyeri-, ne geldiğinde gözyaşlannı tutamayan Hayvanla- n Korvma Derneği Antalya Şubesi Başkanı Sev- da Kıraç, 'Bu bir vahşet' dedi." Ne diyebilirdi ki başka? Ne oldu şu "Hayvan Haklan Vasa Tasana"? • Hem de ağır hapis cezalanyla çıkannız bu ka- nunu artık; dursun bu vahşet! Insanlığımızçiğneniyor... • • ••*•-* IRMIK /AYDIN ENGtN aenginCö doruk.net.tr. Tahkimi Anladık da HakemKim? D İ L K O DERSANELERİ 2000 ÖSS için kayıtiarımız sürüyor. NOT: Kesinleşen 2000 ÖSS tarihi nedeniyle, Lise 3 DİL alanı hazırlık programlarımız 09 Ağustos 1999 tarihinde başlayacaktır. KADIKÖY : Altıyol, Vahap Bey Sk. Direkli İş Hanı No: 4 BAKIRKÖY : Cumhuriyet Meydanı Hatboyu Cad. No; 16 BEŞİKTAŞ : Şair Nedim Cad. No: 119 Tet (0216) 414 91 51 (pbx) Tel:(0212)570 95 45(pbx) Tel:(0212)236 77 77(pbx) Belki anımsıyorsunuz, bizim Semih Poroy iki gün önce iki karelik bir karikatür bandı çizdi. Başmakale gi- biydi. Birinci karede, Öcalan'ın ıdamını önlemek için baskı yapan "Bafı "ya çok milliyetçi bir eda ile posta ko- nuyor, azariarcasına "Bizim iç işlerimize ne kanşıyorsu- nuz" diye soruluyordu. Ikinci karede ise Tahkim Yasası için bastıran aynı "6af/"ya gerdan kınlıp "Emriniz olur" denmekteydi... Öcalan konusunda efelenmek kolay. Ucunda para yok, kredi yok. Olsa olsa "ilişkilerde kısa erimli bir so- ğukluk" yaşanır; zamanla soğukluk biter, ilişkiler yeni- den ısınır. Oysa Tahkim Yasası'nın ucunda para var, kredi var. Hatta ucunda filan değil, Tahkim Yasası para demek, kredi demek, borç demek. Üretmeden, vergi fılan da ödemeden, para satarak para kazanmayı habire özen- diren bir sistem, iç borçlar dağlar gibi yıgılınca, ister is- temez Batı'ya dönüp "Aman battım, batıyonım. Bana biraz daha borç, fakire bir sadaka" muhabbetiyle dış borç peşinde koşmaya başladı. Borç artık eskiden olduğu gibi ABD'den, Alman- ya'dan, Ingiltere'den, Fransa'dan değil, doğrudan ulus- lararası bankalardan, kredi ve finans kurumlanndan di- lenilmekte. Onlar da keşif kolları IMF'yi yollayıp, kredi koşullannı belirlemekteler. IMF'nin bırakıp gittiği, "Altı ay sonra geldiğimde bu dediklerimi yaptıysanız, size kredi açmalan için ulusla- rarası bankalara birokey çafcma ihtimalim çok yüksek" dediği koşullar bir bir ve uslu uslu yerine getirilmekte. Işte, olası bir dış borcu ödemekte kullanılacak kay- nağın bir bölümünü oluşturacak "emeklilikyaşı" halle- dildi. Bankalar Yasası zaten tamam edilmişti. "Mali mi- lat" gibi kuşkulu servetlerin kaynağını bulmakta kilit önem taşıyan bir işteyişin defteri dürülmek üzere. Mali miladın üstünü çizdikten sonra "Nereden buldun" gibi tehlikeli bir soru da anlamsızlaşacak ve IMF'nin bırak- tığı listenin bir maddesine daha bir "okey" çentiği atı- lacak. Şimdi sıra, Tahkim Yasası'nöa. Tahkim, adı üstünde "hakemlik" demek. Yabancı fi- nans kurumları ile devlet arasında çıkacak anlaşmaz- lıklann mahkemelerce değil, uluslararası hakem kurul- lannca çözüme bağlanması istenmekte. Isteyen istediği kadar lafı gevelesin; bu, Türkiye dev- letinin egemenliğinin bileşenlerinden birinin, "yargı er- fe"nin yetkilerinin bir bölümünün uluslararası hakemler kuruluna devredilmesi demek. Oldum bittim "milliyetçi" MHP ile sonradan olma mil- liyetçi Ecevit'in partisınin ANAP stepneli koalisyon hü- kümeti, Başbakan'ın ağzından açıkladı: - Tahkim yoksa kredi de yok, yabancı sermaye de... Demek ki... Demek ki Tahkim Yasası'nın eli kulağında. Türkiye Cumhuriyeti devletinin egemenliği altındaki topraklardan bir bölümünü kopararak ülkeyi parçala- mak suçundan Abdullah Öcalan'ın idama mahkûm edil- diği Türkiye'de, şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin bir dev- let olarak egemenliğinin en önemli bileşeni, yargı erki- nin bir bölümü koparılıyor. Birileri, bunun, öncekınden daha hafif birsuç olduğu- nu bize anlatabilir mi acaba? Insanlık henüz, bütün yeryüzünü kaplayan ve kapsa- yan bir "ewense//7u/cu/cs/sfem/"yaratamadı. Insanlığın bu düzeye yükselebilmesi için yürünecek daha çok yol, aşılacak çok engel var. Bu koşullarda olası bir anlaşmazlıkta, şu "uluslarara- sı hakemler kurulu" hangi ilkelere. hangi hukuk sistemi- ne dayanarak bir yargı üretecek, haklı ile haksızı ayırt edecek dersiniz ? Bir adım ve bir soru daha: Bu hakemleri kim seçip gö- revlendirecek acaba? Bildiğım, Türkiye'den önce IMF kredisi uğruna Tahkim Yasası'nı kabul eden Meksıka'da patlak veren uyuşmaz- lığı çözecek hakemler kurulunun başında Brezezins- ki'nin olduğu. Hani Reagan'ın ABD başkanlığı sırasın- da şu ünlü Yıldız Savaşları projesınin ve "mala mülke za- rarvermeyen temiz sılah" nötron bombasının en büyük destekçisi, ABD'de bankaların ve çokuluslu şirketlerin beyin takımının değişmez kaptanlanndan Brezezinski... Korkudan dudaklannız uçukladı mı ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle