Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 TEMMUZ 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@ cumhurryet.com.tr 15
79 yaşındaki Eric Rohmer'in filmleri kadın-erkek ilişkilerinin doğal birer incelemesi
Yaşamı kadnı göziiyle sorgııhıyor
• EricRohmer,
sinemada az rastlanan
bir şeyi yapıyor,
kadmlann
zayıflıklannı ve
paradokslannı
gizlemeye çalışmıyor.
Filmlerindeki kadınlar,
gerçek yaşamdaki
kadınlara daha yakın
ve güçlü tipler.
Kültür Servisi - Fransız Yeni Dalga sinema-
sının babalanndan, 79 yaşındaki Eric Rohmer
insanlann özel yaşamlan üzerine yaptığı analiz-
lere dayanan bir kariyere sahip. Aralannda 'Cla-
ire'in Dizi\ 'KoJeksiyoncuKH', 'Yeşfl Işın' \ e 'Pa-
uline Plajda'nın da bulunduğu 22 filmi. kadın-
erkek ilişkilerinin ve insan duygulannm alabil-
diğine doğal birer incelemesi niteliğinde. Roh-
mer'in karakterleri de, genellikle cinsel gerek-
sinim ve rutkulanna ilişkin içsel gerçeklikleri-
ni arayan genç insanlar. Ancak Rohmer. Istan-
bul Film Festivali'nde de gösterilen yeni çalış-
ması 'Güz Öyküsû'nde (Autumn Tale) kahra-
manlannın yaşamlanndaki sonbahar dönemle-
rine çeviriyor bu kez kamerasını.
1962 yılından bu yana yönetmenin yapun or-
tağı olan Barbet Schroeder. Güz Öyküsü'nün
Rohmer ıçın bir dönüm noktası olduğunu belir-
tiyor: "Aruk genç insanlann sonınlanndan söz
etmiyor. Bu film. yetiştirdikkri üzümler kadar
oigunlaşmış kadınİann trajik öykiisü üzerinebir
komedi."
Çok neşelı bir ınsan Rohmer. Gezegenin yok
edilmesine katkıda bulunmamak için araba sa-
tın almıyor ve taksiye binmiyor. Her yere yürû-
yerek gidiyor ve sabahlan beşinci kattaki yapım
şirketine çıkarken asansör kullanmıyor. 40 yıl-
lık evli ve iki çocuk babası olan Rohmer, eşiy-
le oğullannın ismini bir sır gibi saklayacak ka-
dar da gizemli.
Ozei yaşamını gizli tutmaya çalışryor »-
Rohmer'in evınde telefon bile olmadığını
söylüyor Schroeder "Hatta bir zamanlar baş-
ka bir isimle yaşıyordu. Claire'ın Dızi' filmiy-
le kazandığı ödülü almaya sakal bıralap göziük
takarak, tanınmayacak bir şekilde gelmişti. As-
la medyanın izlediği kalabalık topianolarda bu-
lunmaz. Yapoğı tüm film anlaşmalanna da, fil-
min promosvonunun yapıunayacağına. sette fo-
'Ahlaksal Öyküler' adııu verdiği dizisinin filmlerinden 'Claire'in Dizi'.
'Güz Öyküsü' oigunlaşnuş kadınİann trajik öykiisü üzerine bir komedi.
toğrafinın çekilme>eceğine, setten alınmış fotoğraflann fil-
min reklamını yapmak için kuOanılmayacağına ilişkin ke-
sin kurallar koyar."
Rohmer'in kadınlara karşı ne denli duyarlı olduğunu ise
artık bilmeyen yok gibi. Kadınlar. kariyerinin ilk 20 yılı
aşkm süresince birer tutku objesi olarak yansıdılar fılm-
lerine. 1986'daçektiği 'Yeşfllşın'daaynlıksonrasıdepres-
yon geçiren genç bir kadını anlattı. Bu fılmden sonra ça-
lışmalannda hep. yaşamı kadın bakış açısından sorgula-
ma eğilimi gözlendi.
Aralannda •Pauline Plajda' da olmak üzere Rohmer'in
dört filminde rol alan Fransız oyuncu ArieDe Dombasle.
yönetmenin kadınlara hem büyük bir hassasıyetle hem de
acmnasızcayaklaştığmı söylüyor "O, sinemada azrastta-
nan bir şeyi yapıyor; kadınİann zayıflıklannı ve paradoks-
lannıgizlemey«çaljşmıyor" Güz Öyküsû'nde Isabelle ro-
lünü üstlenen \ e 'Yeşfl Işın'da da oynayan Marie Riviere
ıse şöyle anlatıyor yönetmeni: "Rohmer'in fümkrindeki
örtemli karakteıier geneide kadındır ve bu kadınlar. sine-
mada görmeve alışnklanmı/dan daha farklı kişfliklere sa-
hiptirler. Gerçek vaşamdaki kadınlara daha yakın. güçlü
tipler olduklannı söyleyebü'irim. Rohmer'in kadınlan ağ-
lasalar bile, kurban olmak ktsinlikle onlann yazgısı değil-
dir. Bu kadınlar gittikçe güçlenirler_"
Rohmer özel yaşamını olabildiğince gizli tutmaya ça-
lışsa da, gençlik yıllanna ilişkin ortaya çıkan bazı gerçek-
ler var. Alsaslı bir ailenin çocuğu olarak 1920'de Limo-
usin'de doğmuş ve 10'lu yaşlannm sonlannda edebıyat ve
tanh öğrenımı görmek için Paris'e gitmış. Bu yıllarda sı-
nemaya büyük ilgi duymaya başlamış; bütün günlerini
.Kusturica 'nınjüri başkanı glçLcağıjestivalinkariyerjidülü Jerry Lewis 'e
Venedık'ten îlk haberler...
Paris'teki Sinematek'te geçiriyormuş. Bu dö-
nemde dünya sinemasının en önemli fılmlerini
izleme olanağı bulmuş. Alman ekspresyonistle-
ri, Rus yönetmenler. Jean Renoir, Roberto Ros-
seüini Alfred Hitchcock. John Ford ve Hovvard
Havyks'ınçalışmalannıincelemiş: "Yavaşyavaş
sinemanın yeni bir sanat biçimi olduğunu anla-
maya başlamışûm. Yazmayı sevivordum, ancak
diyakogiar vazmanın daha çok hoşuma gitriğini
keşfettim ve yerimin edebiyattan çok sinemada
olduğuna karar verdim."
Hep çok az parayla fitm yapıyor
Böylelikle Left Bank topluluğuna katılmış ve
Cinema Club du Quartier Latin'de düzenli ola-
rak fılmler göstemıeye başlamış. Toplulukta, o
günlerin Jean-LucGodard,FrancosTruffaut Jac-
ques RKette \e Claude Chabrol gibi genç sine-
ma entelektüellenyle bir araya geliyorlarmış.
Ünlü yönetmen bu dönemde, ailesinden aldığı
Jean Marie Maurice Scherer ismini bırakarak,
neden kaynaklandığı ve nereden geldiği bilinme-
yen Eric Rohmer adına geçmış. Rohmer ve ar-
kadaşlan bir süre sonra La Gazettedu Cinema'yı
çıkarmaya, sinema eleştinnem ve tarihçisi And-
re Bazin in Les Cahiers du Cinema adlı yayının-
da Fransız sinemasının durumunu analiz etme-
ye geçmişler: "O dönemde Fransız sineması ge-
leneklerve kurallar nedeniyle felç olmuş durum-
daydı. Ancak birilerine asistanlık yaparak çah-
şabiliyorduk. Hiç kimse genç bir adamın kendi
senaryosunu yazıp >önetebileceğini kabul ede-
miyordu. Bir düzen oluşturulmuştu ve bu düze-
nin içindeki herkes yaşüvdL"
Rohmer ve arkadaşlan yazılannda Fransız Si-
nema Birliği'ni eleştirirlerken kendi kısa fılm-
lerini çekmeyedebaşlamışlardı. Sonunda, 1958
ve 1959 yıllannda ilk uzun metrajlılanru izleyi-
ciye sunarak sısteme başkaldırmayı başardılar.
'SerseriÂşıklar'la Godard, '400Darbe'yle Truf-
faut, 'Yalaşıkh Serge'yle Chabrol ve 'AslanBurcu'yla Roh-
mer, varlıklannı kanıtlamışlardı artık. Bu, Fransız Yeni Dal-
ga sinemasının doğuşuydu... İlk başlarda birçok genç yö-
netmen Yeni Dalga'ya katıldı ve bunlardan 67'si 1959-1960
yıllannda ilk fılmlerini çektiler. "Bazüan daha sonra or-
tadan kavboldu" diyor Rohmer, "Bir ara ben de kaybol-
mustum, ama geri döndürn!"
Her zaman çok az parayla film yaptı Rohmer, iki mil-
yon dolar bütçelı Güz Öyküsü de bunlardan biri.Ortağı
Schroeder şunlan söylüyor: "Bizim oyunumuz da parasız
fBm yapabiunekti, çünkü paranuz yoktu." Rohmer. mas-
raflan en aşağı noktada tutabilmek için fılmlerinde tanm-
mamış oyuncularla çalışıyor, 16 milimetrelik filmlerle el
kamerası kullanıyor, sonra bunlan 35 milimetreye büyü-
tüyordu. 'AhlaksalOyküler'adını verdiği serinın içinde ilk
filmlerinden 'Koleksiyoncu kız\
'Maud'lardaki Gecem' ve 'Cla-
ire'in Dizi' \ ardı. tkinci altılık se-
nsı "KomediveAtasözleri'nde ise
'3^0 Ipn'jer
Kültür Servisi - 56. Venedik Film
Festivali 1 Eylül'de başlıyor. 11
Eylül'e dek sürecek olan festivalin
yöneticisi Alberto Barbera, bu yıl jüri
başkanlığıru yönetmen Emir
Kusturica'nın üstleneceğini ve
kariyer dalındaki Altın Aslan
ödülünün, ünlü komedyen Jerry
Lewis'e verileceğini açıkladı.
Barbera, bu iki ismin, sinemanın
birlikte yaşaması gereken iki ayn
ruhunu, halklan ve elit kesimi temsil
ettiklerini belirtti.
Kendisine kariyer ödülü verileceğini
birkaç gün önce Las Vegas'taki
evinde ögrenen Lewis, haberi
şaşkınlıkla karşıladı: "Böyle bir ödülü
gerçekten beklemiyordum.
Venedik'ten gelen bu haber beni
gerçekten çok heyecanlandırdı. Bu
prestijli ödülün bana verilmesüıden
büyük onur duydum. Venedik'i çok
seviyorum ve eylülde mutlaka orada :
olacağun." Festivali de içine alan
Venedik Bıenali yöneticisi Paolo
Baratta. geçen ayın sonunda yaptığı
açıklamada, yüzyılın son Venedik
Film Festivali'nin iki büyük 'K' ile,
Kubrick ve Kurosawa'yla binyıla
damgasını Miracağını söylüyordu
(açılış, Kubrick'in ölmeden önce
çektiği son filmi 'Eyes WTde Shut'la
yapılacak ve festivalde. geçen yıl
yaşamını yitiren Kurosavva'nın
yapıtlan gösterilecek). Baratta,
muhtemelen o günlerde henüz
JLW
Jerr\ Lev\is EvesVVldeShut'
üzyılın son Venedik Film Festivali, üç büyük 'K' ile
bin yıla damgasını vuracak: Kubrick'in 'Eyes Wide Shut'
adlı son filmiyle açılacak, geçen yıl yaşamını yitiren
Kurosavva'nın yapıtlan gösterilecek, jüri başkanlığını da
Kusturica üstlenecek.
Kusturica'yla ilgili bir açıklama
yapamıyordu basma.
Kusturica geçen yılki Venedik Film
Festivali'nde Kara Kedi Ak Kedi adlı
filmiyle en iyi yönetmen ödülü
Gümüş Aslan'ı kazandı. 1954 yılmda
Sarayevo'da dünyaya gelen Sırp
yönetmen, 1995'te ise Yeraltı filmiyle
Cannes'da Altın Palmiye'nin sahibi
olmuştu. Bu yıl Venedik'te kariyer
ödülünü, festivalin kapanış töreninde
73 yaşındaki Amerikalı komedyen
Jerry Levvis alacak. Törende,
Levvis'in yönetmen olarak çektiği ilk
film olan 1960 yapımı 'BeUboy' da
gösterilecek. "Bu ödül, uluslararası ve
Amerikan komedi sinema tarihinin
anahtar figürüne bir saygı işaretidir"
dıyor Baratta, " Levvis, komikligin
içine gerçeküstü öğeler katmış, ama
aynı zamanda da Amerika'ya
toplumsal hir eleştiri getirmeyi
unutmamıştır. Levvis, bugünün birçok
genç komedyeninin referansıdır.
Bunun yanı sıra Levvis senarisüigi,
yönetmenliği ve oyunculuğuyla tam
bir sinema adamı olarak
değerlendirilmelidir. Bir süredir film
vapmıyor, ama sinemanın onun
vapıtlanndan öğreneceği çok şey var
hâlâ." Levvis, tiyatrocu bir ailenin
çocuğu olarak 1926 yılında New
Jersey'de doğdu. Küçük yaşlarda anne
ve babasıyla birlikte bazı oyunlarda
yer aldı. Yaşamını değiştiren olay ise,
Dean Martin'le karşılaşması oldu.
Kurduklan ikili, radyo, televizyon.
sahne ve daha sonra da sinemada
büyük beğeni topladı. Martin ve
Levvis birlikte 16 film çevirdiler.
Sağlık sorunlan nedeniyle
çalışmalanna bir süre ara veren
Lewis, 1979 yılında sinemaya geri
döndü. 1982 yılında Martin
Scorsese'nin Kahkahalar Krah adlı
filminde oynayan sanatçı, son olarak
1992'de Kusturica imzalı Arizona
Rüyası'nda rol aldı.
YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR...
Hiç Hesapta Yokken
/ Very Bad Things
Seriaryo yazarlığını ve yö-
netmenliğini Peter Berg'in
üstlendiği filmde başrolleri
Christian Slater,Cameron Di-
az, Jon Favreauve Jeremy Pi-
venpaylaşıyorlar. Hiç Hesap-
ta Yokken. yakın arkadaşlann
evlilik öncesi ve sonrası plan-
lannı konu alan bir kara ko-
medi. Filmde. hayatının kadı-
nı Laura'yla (Diaz) yapacağı
evlilikten önce son bir çılgın-
hğa girişen Kyle*ın (Fa\Teau)
başından geçenler anlatılıyor.
Kyle, uzun süredir düşleri-
ni süsleyen kadınla evlenme-
den önce. en yakın erkek ar-
kadaşlan tarafından önerilen
tek gecelik bir özgürlük pla-
nını uygulamayı kabul eder
ve kendisini Las Vegas'ta ve-
rijen bekârhğa veda partisin-
de bulur. Partide striptizci kız-
la beraber olmayı reddeden
Kyle'ın yerine geçen arkada-
şı, sevişmenin ortasmda kaza
sonucu kızı öldürür. Polis ça-
ğırmak yerine kızı Nevada
Çölü'ne gömmek üzere yola
çıkmaya hazırlanan yakın
dostlan. yeni cinayetler bek-
lemektedir artık. Bu arada dü-
ğüne saatler kalmıştır ve La-
ura ne pahasına olursa olsun
Kyle'la evlenmeye kararhdır.
Cerçek Öpücük /
Never Been Kissed
Başrollerini Drew Barry-
more, David Arquette, Mic-
hael Vartan, Gerry Marshall
ve John C. Reily gibi isimle-
rin paylaştığı fılmin yönet-
meni ise Gosnell. Chicago'da
bir gazetede editörlük yapan
Jossie hayatı boyunca herkes
gibi olmaya çalışmıştı, ancak
hep diğerlerinden biraz fark-
lıydı. Asla karşı cinsten biri-
nin ilgisini çekmeyi başarama-
mıştı. Ve bugüne kadar hiç
öpülmemişti bile. Chicago Ti-
mes gazetesi ona bir şans ta-
nıdı.
Hayatındabir kez olsun ge-
riye dönebilecek ve hiç olma-
dığı kadar popüler olacaktı.
Hayal kınklıklarına elveda
demenin vakti gelmişti. Bir
lisede npkı diğer öğrenciler gi-
bi derslere girecek ve olası
flaş haberi, herkesin olduğu-
nu zannettiği uyuşturucu, seks
partileri gibi olaylan ortaya
çıkaracaktı. Ancak olayiar hiç
de bekJendiği gibi gelişme-
di...
Filmin senaryosu Abby
Kohn ve Marc SiNerstein'a
ait Yapımcılan ise Sandy İsa-
ac, Nancy Juvonen ve Drew
Barrymore. Barrymore'un ilk
yapımcılık deneyimini yaşa-
dığı bu filmde herkesin lise
yıllarında yaşayabileceği
olumsuzluklar ve uyumsuz-
luklar anlatılıyor.
Roxbury'de Bir Cece
/ A Night at the
Roxbury
John Fotenberry'nin yönet-
tiği filmde başrolleri \MDFer-
rell, Cbris Kartan ve Dan He-
dayapaylaşıyorlar. Roxbury'de
Bir Gece. Amenkan televiz-
yonlannm sevilen ve içerisin-
de yer alan komedi skeçlerle
bugüne dek çok sayıda uzun
metrajlı filme esin kaynağı
olan 'Saturdav Night Live1
programmın sinema dünya-
sma son armağanı.
Programda yer alan 'Rox-
bury Guys' skecinin de yıl-
dızlan olan Ferrell ve Kartan,
filmde, son üç yıldır kafala-
rını 'Saturday Night Live'
programının müzik bölümle-
rine takmış iki kardeştirler.
Los Angeles'ın ünlü gece ku-
lübü Roxbury'nin dans pis-
tinde tanıştıklan güzel kızla-
nn peşine düşerler. 'Hiç Hesapta Yokken' bir kara komedL
aldı.
Bir ara kendi tarzıntn tamamen
dışına çıkarak 11. yüzyüda geçen
'Gal'B ftrcevaP ve yine Alman-
ya'da geçen tarihi bir film olan
'O Marldzi'ni çekti. Ancak yine
de tüm filmleri, aynı temanın çe-
şitli varyasyonlan niteliğindeydi-
ler Romantizmden medet umarak
kendilerini bulmaya çalışan genç
narsistlerin öyküleri... Sanatsal
yaklaşım da birbirinden farksız-
dı: İnsanlar hiç bıkıp usanmadan
duygulanndan konuşuyor, konu-
şuyor ve konuşuyorlardı. Artfaur
Penn'in 1975 yılında çektiği 'Ge-
ce Kımüülan' isimli filmde Ge-
ne Hackman'ın canlandırdığı ka-
rakter şöyle diyordu: "Bir Eric
Rohmer fflmi görmüştüm_ Yağ-
hboya tabk) iztemek gibi bir şey-
dL"
"Benim fümlerimde çokkonu-
şulduğu dognıdur" diyor Roh-
mer. *Ancak bu. özeOikle 'entelek-
tuellık' olsun dive vapılan bir şey
değUdir. Herkes her gün konuşur,
konuşuruz işte! Ben olayiar üze-
rine konuşmaktanvetarnşmaiar-
danhoslanınm.BizFransıziartar-
üşmalara bayüınz."
Dijital kısa film haarladı
Rohmer'in yenilikçi yanı ve ce-
sareti, fılmlerinin teknik yönün-
de kendini gösteriyor. Rohmer,
renkli filmi destekleyen. oyuncu-
lann üzerine küçük mikrofonlar
gizleyen ve videodan seluloite ge-
çen ilk Fransız sinemacısı. Şu sı-
ralarda da dijital film yapımı üze-
rinde çalışıyor. Cannes Film Fes-
tivali'ndeki Uluslararası Tekno-
loji ve YeniliklerMarketi'ndegös-
terilmek üzere yeni dijital kısa fil-
mi 'Cambrure'u hazırlamış bile.
Eleştirmenler. Cambrure'u sine-
mada bir dönüm noktası olarak
nitelendiriyor; bu fılmin, dijital
video filmlerinde de eski sinema
estetiğinin yakalanabileceğini ka-
nıtladığını belırtiyorlar.
Rohmer, son serisi 'Mevsim
Övkükri'ne ise Shakespeare'in
Kış Masalı'ndan esinlenerek tek
bir film yapmak amacıyla başla-
mış: -Bu kadartrajik birşey yap-
mak istemedim: ama birbirlerini
kesin olarak kavbettiğini düşü-
nenlerin bile ycniden buluşabil-
diklerinigösterenbirişvapmakis-
tedim." Güz Öyküsü, bu mev-
simler serisinin dördüncü ve so-
nuncusu; ama Rohmer'in son fil-
mi değil. 79 yaşındaki yönetmen,
bir sonraki projesi hakkında hiç-
bir ipucu vermiyor, ancak henüz
sinemayı bırakmaya niyeti olma-
dığını da açıkça ifade ediyor: "Av-
rupalı bir yönetmen var, adı Ma-
nuel Oliveira- Benden 12 yaş bü-
yük.Geçenlerdetelevizyondaytlı ve
gayetformda görünüyordu. Sine-
maya ondan önce veda etmeyi hiç
düşünmüyorum!"
KEDİ GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Aktörler ve Roller
Kediyetakım oyunu öğretmek, deveye hendek at-
latmaktan beterdir derler. Doğrudur, kedi milleti bi-
reycidir, bencıldir, doğası gereği. Şunun şurasında
ne kadar zaman geçti "evcilleşeli" beri... Hele bir de,
son yıllardaki "birey olmak" modasını hesaba ka-
tarsanız, işimizin pek kolay olmadığını anlayacak-
sınız. Canım, şart mı takım oyunu diyenleriniz ola-
caktır kuşkusuz...Evet, şart! Yoksa, tek sesin, tek an-
layışın buyruğu altında yaşamaktan başka seçene-
ğimiz kalmaz. Oysa, farklı aktörlerin rolleri paylaş-
tığı bir oyunda farklı roller ve seçenekler vardır. Her
aktör, kendine yakışan - ya da yakıştırdığı - bir rol
üstlenmiştir. Hepsi farklı tellerden çalmalarına kar-
şın, ortaya uyumsuzluk değil, bütünlük çıkar. Eğer,
amacınız bir senfoni yazmaksa çoksesliliği öğren-
mek zorundasınız.
Toplumsal yaşamda çokseslilik, olmazsa olmaz
bir kural (olur da, nasıl olduğunu siz iyi bilirsiniz).
Çoksesliliği sağlamanın temel koşulu ise, çok ak-
törlülüğü benimsemekten geçiyor. Tek aktörün su-
yu mu çıkmış diyenler bir düşünsünler bakalım,
hangi resmi beğenmeleri gerektiğini Marmaris'in
Paşası'na, hangi oyuna gideceklerini Tarsus Kay-
makamı'na sormalan gerekse, nasıl olurdu? Ya da,
hangi filmin "ajan" olduğuna karar verme yetkisi
Haltt Refiğ'e verilse ? Hiç olmazsa, şimdi gülüp geç-
me şanstmız var. Hiç olmazsa, şimdi aktörlerden bi-
ri işini savsaklıyorsa, ötekiler oyunu kurtarmaya ça-
lışıyor...
Ulkemizin toplumsal yaşamında farklı aktörlerin
varlığı her gün daha fazla kendini hissettiriyor. Yor-
gun aktörler bile şevke gelıyor, yenilerin dinamizmi-
ne tanık oldukça. Küttür alanında olup bitenlerden
söz ediyorum. Kim bu aktörler diye soruyorsanız,
yanrtlayayım. Hiçbiri yabancı değil, hepsi aşina isim-
ler: biri devlet, ikincisi yerel yönetim, üçüncüsü özel
sektör ve nihayet STK'lar- yani sivil toplum kuruluş-
lan... Kamu kesimini temsil eden aktörlerin son yıl-
larda pek pariak bir performans gösterdikleri söy-
lenemez ("Içerdeki" kedileri başka türiü nasıl izah
edeceğiz ?). Ama, diğer iki aktörün rollerini gün
geçtikçe daha iyi kavradıklan görülüyor.
Devlete de çok haksızlık etmeyelim. Son günler-
de Kültür Bakanlığı'nın girişimleri sonucu, bütçe
kanununa eklenen bir madde ile sinema biletlerin-
den alınan Beledıye Rüsumu'nun yüzde yetmiş be-
şinin Sinema ve Müzik Eserleri Fonu'na aktanlma-
sı da önemli bir adım. Toplanan vergi, aktörlerin bi-
rinden alınıp, diğerine veriliyor (İyi de oluyor, çünkü
belediyelertopladıklan bu rüsumlarla sinemaya hiç-
bir katkı yapmadılar). "Peki Meclis gündemindeki
Yerel Yönetim Reformu ile kültür işlerinde merkezi
hükümetin sorumlukiğu azalacak, yerel yönetimle-
rin inisiyatrfi artmayacak mıydı?" diye soranlannız
çıkabilir. llkesel açıdan olmasa da, uygulama açı-
sından doğru bir seçim bu bize göre. Meclise ge-
lecek "Yerel Yönetimler Reformu"nda, yerel yöne-
timlerin kültür-sanat alanına ilişkin görevleri mutla-
ka vurgulanmalı (ömeğin, Betediye'nin rusumdan ala-
cağı yüzde yirmıbeşi, sanat alanında kullanması ko-
şulu gettrilmeli). Ama, bu görevin nasıl yerine geti-
rileceğtne ttişkin ölçütler de beiirlenmeK. Yani, sa-
natsal etkinliklerin özgür gelişmesini sağlayacak
özerk yapılanma, işlerin uzman kurullarta yürütül-
mesi.... O zaman, aktörier arası rol bölümü daha da
sağlıklı ve dengeli bir biçime kavuşur.
İki aktör aralannda paslaşadursun, bugün için
küttür ve sanat hizmetlerinde baş rolü, STK'lar ve
onların "know how" birikiminden ustaca yararian-
mayı bilen özel sektör üstlenmiş gÖrünüyor.Son
günlerin etkinliklerine şöyle bir göz gezdirirsek, İKSV,
IKSEV, TÜRSAK, TOBAV, Dünya Kitle lletişim Araş-
tırma Vakfı, Sevda-Cenap And Vakfı,Zeytinoğlu Vak-
fı, Bursa Küttür ve Sanat Vakfı, Umut Vakfı, Aydın
Doğan Vakfı. Garanti Bankası, Yapı Kredi Bankası,
Iş Bankası, Akbank, Pamukbank gibi kuruluşlar öne
çıkıyor. Bu iki sektörün ne derece akılcı ve verimli
bir işbiriiği gerçekleştirebildiğini kanıtlryor düzenle-
nen şenlik ve yanşmalar. Merkezi otoritenin sansü-
ründen, taşranın estetik kısıtlamalanndan uzak et-
kinlikler, giderek üç büyük kentimizin sınırian dışı-
na taşıyor Diğer aktöriere gelince, Aspendos Fes-
tivali gibi birkaç orgaizasyon dışında, çoğunluklaama-
tör düzeyi aşamayan etkinlikler düzenleyerek avu-
nuyoriar.
Devletin sanat kurumlan, ancak personel maaş-
lanna yetecek bir bütçe ile çalışmak durumunda ka-
lır, yerel yönetimler parasızlıktan kınlırken (parastz-
lık, caddelerden Uğur Mumcu isminin kaldınlma-
sı işlevini aksatmıyor elbette). diğer iki aktör ülke-
nin küttürel gelişmesinin sorumluluğunu nerede ise
tek başlarına üstlenmiş durumda. Yani, rol dağılı-
mında bir dengesizlik var. Bu yüzden, Küttür Baka-
nı'nın olumlu bir yaklaşımı, ya da bir belediye baş-
kanının cesur bir karan büyük önem taşıyor.
Yeni biryüzyılda, özel sektör, merkezi yönetim, ye-
rel yönetimler ve STK'lar arasında daha verimli bir
işbiriiği ve işbölümünün kurulabileceğini umut edi-
yor kediler.
BUGÜN
• YAPI KREDİ SANAT FESTÎVALİ 99
kapsamında ünlü topluluk 'Garbage' saat 21.15 'te
Parkorman'da konser verecek. (249 18 29)
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZl'nde 12.30 ve 17.30 saatlerinde videodan
Verdi'nin 'FTstafT operası izlenebilir. (292 06 55)
• HAYAL KAHVESf ÇUBUKLU LİMAM'nda bu
akşam MFÖ'nün programı izlenebilir. (413 81 92)
• AKSANAT'ta 12.30 ve 18.30 saatlerinde
Vivaldi'nin '4 Mevsim' adlı yapıt, Venedik
görüntüleri eşliğinde laser-diskten izlenebilir.
(252 35 00)
6. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ
BUGUN
• Maffy Falay Quintet'in konseri saat 19.30'da
AKM Konser Salonu'nda izlenebilir.
• Bugge VVesseltoft New Conceptions of Jazz'
projesini saat 23.30"da Roxy'de sunacak.
• Ilhan Erşahin's VVonderland saat 22.00 de -
Babylon'da izlenebilir.
• Erik Truffez saat 23.00'de Dulcinea'da konser
verecek.
YARIN
• Khaled'in konseri saat 21,30'da Cemil Topuzlu
Açıkhava Tiyatrosu'nda izlenebilir.
• Bugge VVesseltoft 'New Conceptions of Jazz'
projesini saat 23.30'da Roxy'de sunacak.
• Dj Martin&Dj Dave Hucker'ın programı
Babylon'da saat 22.00'de başlayacak.
• Erik TnıfTaz saat 23.00'de Dulcinea'da izlenebilir.