28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 TEMMUZ 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@ cumhurryet.com.tr 15 79 yaşındaki Eric Rohmer'in filmleri kadın-erkek ilişkilerinin doğal birer incelemesi Yaşamı kadnı göziiyle sorgııhıyor • EricRohmer, sinemada az rastlanan bir şeyi yapıyor, kadmlann zayıflıklannı ve paradokslannı gizlemeye çalışmıyor. Filmlerindeki kadınlar, gerçek yaşamdaki kadınlara daha yakın ve güçlü tipler. Kültür Servisi - Fransız Yeni Dalga sinema- sının babalanndan, 79 yaşındaki Eric Rohmer insanlann özel yaşamlan üzerine yaptığı analiz- lere dayanan bir kariyere sahip. Aralannda 'Cla- ire'in Dizi\ 'KoJeksiyoncuKH', 'Yeşfl Işın' \ e 'Pa- uline Plajda'nın da bulunduğu 22 filmi. kadın- erkek ilişkilerinin ve insan duygulannm alabil- diğine doğal birer incelemesi niteliğinde. Roh- mer'in karakterleri de, genellikle cinsel gerek- sinim ve rutkulanna ilişkin içsel gerçeklikleri- ni arayan genç insanlar. Ancak Rohmer. Istan- bul Film Festivali'nde de gösterilen yeni çalış- ması 'Güz Öyküsû'nde (Autumn Tale) kahra- manlannın yaşamlanndaki sonbahar dönemle- rine çeviriyor bu kez kamerasını. 1962 yılından bu yana yönetmenin yapun or- tağı olan Barbet Schroeder. Güz Öyküsü'nün Rohmer ıçın bir dönüm noktası olduğunu belir- tiyor: "Aruk genç insanlann sonınlanndan söz etmiyor. Bu film. yetiştirdikkri üzümler kadar oigunlaşmış kadınİann trajik öykiisü üzerinebir komedi." Çok neşelı bir ınsan Rohmer. Gezegenin yok edilmesine katkıda bulunmamak için araba sa- tın almıyor ve taksiye binmiyor. Her yere yürû- yerek gidiyor ve sabahlan beşinci kattaki yapım şirketine çıkarken asansör kullanmıyor. 40 yıl- lık evli ve iki çocuk babası olan Rohmer, eşiy- le oğullannın ismini bir sır gibi saklayacak ka- dar da gizemli. Ozei yaşamını gizli tutmaya çalışryor »- Rohmer'in evınde telefon bile olmadığını söylüyor Schroeder "Hatta bir zamanlar baş- ka bir isimle yaşıyordu. Claire'ın Dızi' filmiy- le kazandığı ödülü almaya sakal bıralap göziük takarak, tanınmayacak bir şekilde gelmişti. As- la medyanın izlediği kalabalık topianolarda bu- lunmaz. Yapoğı tüm film anlaşmalanna da, fil- min promosvonunun yapıunayacağına. sette fo- 'Ahlaksal Öyküler' adııu verdiği dizisinin filmlerinden 'Claire'in Dizi'. 'Güz Öyküsü' oigunlaşnuş kadınİann trajik öykiisü üzerine bir komedi. toğrafinın çekilme>eceğine, setten alınmış fotoğraflann fil- min reklamını yapmak için kuOanılmayacağına ilişkin ke- sin kurallar koyar." Rohmer'in kadınlara karşı ne denli duyarlı olduğunu ise artık bilmeyen yok gibi. Kadınlar. kariyerinin ilk 20 yılı aşkm süresince birer tutku objesi olarak yansıdılar fılm- lerine. 1986'daçektiği 'Yeşfllşın'daaynlıksonrasıdepres- yon geçiren genç bir kadını anlattı. Bu fılmden sonra ça- lışmalannda hep. yaşamı kadın bakış açısından sorgula- ma eğilimi gözlendi. Aralannda •Pauline Plajda' da olmak üzere Rohmer'in dört filminde rol alan Fransız oyuncu ArieDe Dombasle. yönetmenin kadınlara hem büyük bir hassasıyetle hem de acmnasızcayaklaştığmı söylüyor "O, sinemada azrastta- nan bir şeyi yapıyor; kadınİann zayıflıklannı ve paradoks- lannıgizlemey«çaljşmıyor" Güz Öyküsû'nde Isabelle ro- lünü üstlenen \ e 'Yeşfl Işın'da da oynayan Marie Riviere ıse şöyle anlatıyor yönetmeni: "Rohmer'in fümkrindeki örtemli karakteıier geneide kadındır ve bu kadınlar. sine- mada görmeve alışnklanmı/dan daha farklı kişfliklere sa- hiptirler. Gerçek vaşamdaki kadınlara daha yakın. güçlü tipler olduklannı söyleyebü'irim. Rohmer'in kadınlan ağ- lasalar bile, kurban olmak ktsinlikle onlann yazgısı değil- dir. Bu kadınlar gittikçe güçlenirler_" Rohmer özel yaşamını olabildiğince gizli tutmaya ça- lışsa da, gençlik yıllanna ilişkin ortaya çıkan bazı gerçek- ler var. Alsaslı bir ailenin çocuğu olarak 1920'de Limo- usin'de doğmuş ve 10'lu yaşlannm sonlannda edebıyat ve tanh öğrenımı görmek için Paris'e gitmış. Bu yıllarda sı- nemaya büyük ilgi duymaya başlamış; bütün günlerini .Kusturica 'nınjüri başkanı glçLcağıjestivalinkariyerjidülü Jerry Lewis 'e Venedık'ten îlk haberler... Paris'teki Sinematek'te geçiriyormuş. Bu dö- nemde dünya sinemasının en önemli fılmlerini izleme olanağı bulmuş. Alman ekspresyonistle- ri, Rus yönetmenler. Jean Renoir, Roberto Ros- seüini Alfred Hitchcock. John Ford ve Hovvard Havyks'ınçalışmalannıincelemiş: "Yavaşyavaş sinemanın yeni bir sanat biçimi olduğunu anla- maya başlamışûm. Yazmayı sevivordum, ancak diyakogiar vazmanın daha çok hoşuma gitriğini keşfettim ve yerimin edebiyattan çok sinemada olduğuna karar verdim." Hep çok az parayla fitm yapıyor Böylelikle Left Bank topluluğuna katılmış ve Cinema Club du Quartier Latin'de düzenli ola- rak fılmler göstemıeye başlamış. Toplulukta, o günlerin Jean-LucGodard,FrancosTruffaut Jac- ques RKette \e Claude Chabrol gibi genç sine- ma entelektüellenyle bir araya geliyorlarmış. Ünlü yönetmen bu dönemde, ailesinden aldığı Jean Marie Maurice Scherer ismini bırakarak, neden kaynaklandığı ve nereden geldiği bilinme- yen Eric Rohmer adına geçmış. Rohmer ve ar- kadaşlan bir süre sonra La Gazettedu Cinema'yı çıkarmaya, sinema eleştinnem ve tarihçisi And- re Bazin in Les Cahiers du Cinema adlı yayının- da Fransız sinemasının durumunu analiz etme- ye geçmişler: "O dönemde Fransız sineması ge- leneklerve kurallar nedeniyle felç olmuş durum- daydı. Ancak birilerine asistanlık yaparak çah- şabiliyorduk. Hiç kimse genç bir adamın kendi senaryosunu yazıp >önetebileceğini kabul ede- miyordu. Bir düzen oluşturulmuştu ve bu düze- nin içindeki herkes yaşüvdL" Rohmer ve arkadaşlan yazılannda Fransız Si- nema Birliği'ni eleştirirlerken kendi kısa fılm- lerini çekmeyedebaşlamışlardı. Sonunda, 1958 ve 1959 yıllannda ilk uzun metrajlılanru izleyi- ciye sunarak sısteme başkaldırmayı başardılar. 'SerseriÂşıklar'la Godard, '400Darbe'yle Truf- faut, 'Yalaşıkh Serge'yle Chabrol ve 'AslanBurcu'yla Roh- mer, varlıklannı kanıtlamışlardı artık. Bu, Fransız Yeni Dal- ga sinemasının doğuşuydu... İlk başlarda birçok genç yö- netmen Yeni Dalga'ya katıldı ve bunlardan 67'si 1959-1960 yıllannda ilk fılmlerini çektiler. "Bazüan daha sonra or- tadan kavboldu" diyor Rohmer, "Bir ara ben de kaybol- mustum, ama geri döndürn!" Her zaman çok az parayla film yaptı Rohmer, iki mil- yon dolar bütçelı Güz Öyküsü de bunlardan biri.Ortağı Schroeder şunlan söylüyor: "Bizim oyunumuz da parasız fBm yapabiunekti, çünkü paranuz yoktu." Rohmer. mas- raflan en aşağı noktada tutabilmek için fılmlerinde tanm- mamış oyuncularla çalışıyor, 16 milimetrelik filmlerle el kamerası kullanıyor, sonra bunlan 35 milimetreye büyü- tüyordu. 'AhlaksalOyküler'adını verdiği serinın içinde ilk filmlerinden 'Koleksiyoncu kız\ 'Maud'lardaki Gecem' ve 'Cla- ire'in Dizi' \ ardı. tkinci altılık se- nsı "KomediveAtasözleri'nde ise '3^0 Ipn'jer Kültür Servisi - 56. Venedik Film Festivali 1 Eylül'de başlıyor. 11 Eylül'e dek sürecek olan festivalin yöneticisi Alberto Barbera, bu yıl jüri başkanlığıru yönetmen Emir Kusturica'nın üstleneceğini ve kariyer dalındaki Altın Aslan ödülünün, ünlü komedyen Jerry Lewis'e verileceğini açıkladı. Barbera, bu iki ismin, sinemanın birlikte yaşaması gereken iki ayn ruhunu, halklan ve elit kesimi temsil ettiklerini belirtti. Kendisine kariyer ödülü verileceğini birkaç gün önce Las Vegas'taki evinde ögrenen Lewis, haberi şaşkınlıkla karşıladı: "Böyle bir ödülü gerçekten beklemiyordum. Venedik'ten gelen bu haber beni gerçekten çok heyecanlandırdı. Bu prestijli ödülün bana verilmesüıden büyük onur duydum. Venedik'i çok seviyorum ve eylülde mutlaka orada : olacağun." Festivali de içine alan Venedik Bıenali yöneticisi Paolo Baratta. geçen ayın sonunda yaptığı açıklamada, yüzyılın son Venedik Film Festivali'nin iki büyük 'K' ile, Kubrick ve Kurosawa'yla binyıla damgasını Miracağını söylüyordu (açılış, Kubrick'in ölmeden önce çektiği son filmi 'Eyes WTde Shut'la yapılacak ve festivalde. geçen yıl yaşamını yitiren Kurosavva'nın yapıtlan gösterilecek). Baratta, muhtemelen o günlerde henüz JLW Jerr\ Lev\is EvesVVldeShut' üzyılın son Venedik Film Festivali, üç büyük 'K' ile bin yıla damgasını vuracak: Kubrick'in 'Eyes Wide Shut' adlı son filmiyle açılacak, geçen yıl yaşamını yitiren Kurosavva'nın yapıtlan gösterilecek, jüri başkanlığını da Kusturica üstlenecek. Kusturica'yla ilgili bir açıklama yapamıyordu basma. Kusturica geçen yılki Venedik Film Festivali'nde Kara Kedi Ak Kedi adlı filmiyle en iyi yönetmen ödülü Gümüş Aslan'ı kazandı. 1954 yılmda Sarayevo'da dünyaya gelen Sırp yönetmen, 1995'te ise Yeraltı filmiyle Cannes'da Altın Palmiye'nin sahibi olmuştu. Bu yıl Venedik'te kariyer ödülünü, festivalin kapanış töreninde 73 yaşındaki Amerikalı komedyen Jerry Levvis alacak. Törende, Levvis'in yönetmen olarak çektiği ilk film olan 1960 yapımı 'BeUboy' da gösterilecek. "Bu ödül, uluslararası ve Amerikan komedi sinema tarihinin anahtar figürüne bir saygı işaretidir" dıyor Baratta, " Levvis, komikligin içine gerçeküstü öğeler katmış, ama aynı zamanda da Amerika'ya toplumsal hir eleştiri getirmeyi unutmamıştır. Levvis, bugünün birçok genç komedyeninin referansıdır. Bunun yanı sıra Levvis senarisüigi, yönetmenliği ve oyunculuğuyla tam bir sinema adamı olarak değerlendirilmelidir. Bir süredir film vapmıyor, ama sinemanın onun vapıtlanndan öğreneceği çok şey var hâlâ." Levvis, tiyatrocu bir ailenin çocuğu olarak 1926 yılında New Jersey'de doğdu. Küçük yaşlarda anne ve babasıyla birlikte bazı oyunlarda yer aldı. Yaşamını değiştiren olay ise, Dean Martin'le karşılaşması oldu. Kurduklan ikili, radyo, televizyon. sahne ve daha sonra da sinemada büyük beğeni topladı. Martin ve Levvis birlikte 16 film çevirdiler. Sağlık sorunlan nedeniyle çalışmalanna bir süre ara veren Lewis, 1979 yılında sinemaya geri döndü. 1982 yılında Martin Scorsese'nin Kahkahalar Krah adlı filminde oynayan sanatçı, son olarak 1992'de Kusturica imzalı Arizona Rüyası'nda rol aldı. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... Hiç Hesapta Yokken / Very Bad Things Seriaryo yazarlığını ve yö- netmenliğini Peter Berg'in üstlendiği filmde başrolleri Christian Slater,Cameron Di- az, Jon Favreauve Jeremy Pi- venpaylaşıyorlar. Hiç Hesap- ta Yokken. yakın arkadaşlann evlilik öncesi ve sonrası plan- lannı konu alan bir kara ko- medi. Filmde. hayatının kadı- nı Laura'yla (Diaz) yapacağı evlilikten önce son bir çılgın- hğa girişen Kyle*ın (Fa\Teau) başından geçenler anlatılıyor. Kyle, uzun süredir düşleri- ni süsleyen kadınla evlenme- den önce. en yakın erkek ar- kadaşlan tarafından önerilen tek gecelik bir özgürlük pla- nını uygulamayı kabul eder ve kendisini Las Vegas'ta ve- rijen bekârhğa veda partisin- de bulur. Partide striptizci kız- la beraber olmayı reddeden Kyle'ın yerine geçen arkada- şı, sevişmenin ortasmda kaza sonucu kızı öldürür. Polis ça- ğırmak yerine kızı Nevada Çölü'ne gömmek üzere yola çıkmaya hazırlanan yakın dostlan. yeni cinayetler bek- lemektedir artık. Bu arada dü- ğüne saatler kalmıştır ve La- ura ne pahasına olursa olsun Kyle'la evlenmeye kararhdır. Cerçek Öpücük / Never Been Kissed Başrollerini Drew Barry- more, David Arquette, Mic- hael Vartan, Gerry Marshall ve John C. Reily gibi isimle- rin paylaştığı fılmin yönet- meni ise Gosnell. Chicago'da bir gazetede editörlük yapan Jossie hayatı boyunca herkes gibi olmaya çalışmıştı, ancak hep diğerlerinden biraz fark- lıydı. Asla karşı cinsten biri- nin ilgisini çekmeyi başarama- mıştı. Ve bugüne kadar hiç öpülmemişti bile. Chicago Ti- mes gazetesi ona bir şans ta- nıdı. Hayatındabir kez olsun ge- riye dönebilecek ve hiç olma- dığı kadar popüler olacaktı. Hayal kınklıklarına elveda demenin vakti gelmişti. Bir lisede npkı diğer öğrenciler gi- bi derslere girecek ve olası flaş haberi, herkesin olduğu- nu zannettiği uyuşturucu, seks partileri gibi olaylan ortaya çıkaracaktı. Ancak olayiar hiç de bekJendiği gibi gelişme- di... Filmin senaryosu Abby Kohn ve Marc SiNerstein'a ait Yapımcılan ise Sandy İsa- ac, Nancy Juvonen ve Drew Barrymore. Barrymore'un ilk yapımcılık deneyimini yaşa- dığı bu filmde herkesin lise yıllarında yaşayabileceği olumsuzluklar ve uyumsuz- luklar anlatılıyor. Roxbury'de Bir Cece / A Night at the Roxbury John Fotenberry'nin yönet- tiği filmde başrolleri \MDFer- rell, Cbris Kartan ve Dan He- dayapaylaşıyorlar. Roxbury'de Bir Gece. Amenkan televiz- yonlannm sevilen ve içerisin- de yer alan komedi skeçlerle bugüne dek çok sayıda uzun metrajlı filme esin kaynağı olan 'Saturdav Night Live1 programmın sinema dünya- sma son armağanı. Programda yer alan 'Rox- bury Guys' skecinin de yıl- dızlan olan Ferrell ve Kartan, filmde, son üç yıldır kafala- rını 'Saturday Night Live' programının müzik bölümle- rine takmış iki kardeştirler. Los Angeles'ın ünlü gece ku- lübü Roxbury'nin dans pis- tinde tanıştıklan güzel kızla- nn peşine düşerler. 'Hiç Hesapta Yokken' bir kara komedL aldı. Bir ara kendi tarzıntn tamamen dışına çıkarak 11. yüzyüda geçen 'Gal'B ftrcevaP ve yine Alman- ya'da geçen tarihi bir film olan 'O Marldzi'ni çekti. Ancak yine de tüm filmleri, aynı temanın çe- şitli varyasyonlan niteliğindeydi- ler Romantizmden medet umarak kendilerini bulmaya çalışan genç narsistlerin öyküleri... Sanatsal yaklaşım da birbirinden farksız- dı: İnsanlar hiç bıkıp usanmadan duygulanndan konuşuyor, konu- şuyor ve konuşuyorlardı. Artfaur Penn'in 1975 yılında çektiği 'Ge- ce Kımüülan' isimli filmde Ge- ne Hackman'ın canlandırdığı ka- rakter şöyle diyordu: "Bir Eric Rohmer fflmi görmüştüm_ Yağ- hboya tabk) iztemek gibi bir şey- dL" "Benim fümlerimde çokkonu- şulduğu dognıdur" diyor Roh- mer. *Ancak bu. özeOikle 'entelek- tuellık' olsun dive vapılan bir şey değUdir. Herkes her gün konuşur, konuşuruz işte! Ben olayiar üze- rine konuşmaktanvetarnşmaiar- danhoslanınm.BizFransıziartar- üşmalara bayüınz." Dijital kısa film haarladı Rohmer'in yenilikçi yanı ve ce- sareti, fılmlerinin teknik yönün- de kendini gösteriyor. Rohmer, renkli filmi destekleyen. oyuncu- lann üzerine küçük mikrofonlar gizleyen ve videodan seluloite ge- çen ilk Fransız sinemacısı. Şu sı- ralarda da dijital film yapımı üze- rinde çalışıyor. Cannes Film Fes- tivali'ndeki Uluslararası Tekno- loji ve YeniliklerMarketi'ndegös- terilmek üzere yeni dijital kısa fil- mi 'Cambrure'u hazırlamış bile. Eleştirmenler. Cambrure'u sine- mada bir dönüm noktası olarak nitelendiriyor; bu fılmin, dijital video filmlerinde de eski sinema estetiğinin yakalanabileceğini ka- nıtladığını belırtiyorlar. Rohmer, son serisi 'Mevsim Övkükri'ne ise Shakespeare'in Kış Masalı'ndan esinlenerek tek bir film yapmak amacıyla başla- mış: -Bu kadartrajik birşey yap- mak istemedim: ama birbirlerini kesin olarak kavbettiğini düşü- nenlerin bile ycniden buluşabil- diklerinigösterenbirişvapmakis- tedim." Güz Öyküsü, bu mev- simler serisinin dördüncü ve so- nuncusu; ama Rohmer'in son fil- mi değil. 79 yaşındaki yönetmen, bir sonraki projesi hakkında hiç- bir ipucu vermiyor, ancak henüz sinemayı bırakmaya niyeti olma- dığını da açıkça ifade ediyor: "Av- rupalı bir yönetmen var, adı Ma- nuel Oliveira- Benden 12 yaş bü- yük.Geçenlerdetelevizyondaytlı ve gayetformda görünüyordu. Sine- maya ondan önce veda etmeyi hiç düşünmüyorum!" KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Aktörler ve Roller Kediyetakım oyunu öğretmek, deveye hendek at- latmaktan beterdir derler. Doğrudur, kedi milleti bi- reycidir, bencıldir, doğası gereği. Şunun şurasında ne kadar zaman geçti "evcilleşeli" beri... Hele bir de, son yıllardaki "birey olmak" modasını hesaba ka- tarsanız, işimizin pek kolay olmadığını anlayacak- sınız. Canım, şart mı takım oyunu diyenleriniz ola- caktır kuşkusuz...Evet, şart! Yoksa, tek sesin, tek an- layışın buyruğu altında yaşamaktan başka seçene- ğimiz kalmaz. Oysa, farklı aktörlerin rolleri paylaş- tığı bir oyunda farklı roller ve seçenekler vardır. Her aktör, kendine yakışan - ya da yakıştırdığı - bir rol üstlenmiştir. Hepsi farklı tellerden çalmalarına kar- şın, ortaya uyumsuzluk değil, bütünlük çıkar. Eğer, amacınız bir senfoni yazmaksa çoksesliliği öğren- mek zorundasınız. Toplumsal yaşamda çokseslilik, olmazsa olmaz bir kural (olur da, nasıl olduğunu siz iyi bilirsiniz). Çoksesliliği sağlamanın temel koşulu ise, çok ak- törlülüğü benimsemekten geçiyor. Tek aktörün su- yu mu çıkmış diyenler bir düşünsünler bakalım, hangi resmi beğenmeleri gerektiğini Marmaris'in Paşası'na, hangi oyuna gideceklerini Tarsus Kay- makamı'na sormalan gerekse, nasıl olurdu? Ya da, hangi filmin "ajan" olduğuna karar verme yetkisi Haltt Refiğ'e verilse ? Hiç olmazsa, şimdi gülüp geç- me şanstmız var. Hiç olmazsa, şimdi aktörlerden bi- ri işini savsaklıyorsa, ötekiler oyunu kurtarmaya ça- lışıyor... Ulkemizin toplumsal yaşamında farklı aktörlerin varlığı her gün daha fazla kendini hissettiriyor. Yor- gun aktörler bile şevke gelıyor, yenilerin dinamizmi- ne tanık oldukça. Küttür alanında olup bitenlerden söz ediyorum. Kim bu aktörler diye soruyorsanız, yanrtlayayım. Hiçbiri yabancı değil, hepsi aşina isim- ler: biri devlet, ikincisi yerel yönetim, üçüncüsü özel sektör ve nihayet STK'lar- yani sivil toplum kuruluş- lan... Kamu kesimini temsil eden aktörlerin son yıl- larda pek pariak bir performans gösterdikleri söy- lenemez ("Içerdeki" kedileri başka türiü nasıl izah edeceğiz ?). Ama, diğer iki aktörün rollerini gün geçtikçe daha iyi kavradıklan görülüyor. Devlete de çok haksızlık etmeyelim. Son günler- de Kültür Bakanlığı'nın girişimleri sonucu, bütçe kanununa eklenen bir madde ile sinema biletlerin- den alınan Beledıye Rüsumu'nun yüzde yetmiş be- şinin Sinema ve Müzik Eserleri Fonu'na aktanlma- sı da önemli bir adım. Toplanan vergi, aktörlerin bi- rinden alınıp, diğerine veriliyor (İyi de oluyor, çünkü belediyelertopladıklan bu rüsumlarla sinemaya hiç- bir katkı yapmadılar). "Peki Meclis gündemindeki Yerel Yönetim Reformu ile kültür işlerinde merkezi hükümetin sorumlukiğu azalacak, yerel yönetimle- rin inisiyatrfi artmayacak mıydı?" diye soranlannız çıkabilir. llkesel açıdan olmasa da, uygulama açı- sından doğru bir seçim bu bize göre. Meclise ge- lecek "Yerel Yönetimler Reformu"nda, yerel yöne- timlerin kültür-sanat alanına ilişkin görevleri mutla- ka vurgulanmalı (ömeğin, Betediye'nin rusumdan ala- cağı yüzde yirmıbeşi, sanat alanında kullanması ko- şulu gettrilmeli). Ama, bu görevin nasıl yerine geti- rileceğtne ttişkin ölçütler de beiirlenmeK. Yani, sa- natsal etkinliklerin özgür gelişmesini sağlayacak özerk yapılanma, işlerin uzman kurullarta yürütül- mesi.... O zaman, aktörier arası rol bölümü daha da sağlıklı ve dengeli bir biçime kavuşur. İki aktör aralannda paslaşadursun, bugün için küttür ve sanat hizmetlerinde baş rolü, STK'lar ve onların "know how" birikiminden ustaca yararian- mayı bilen özel sektör üstlenmiş gÖrünüyor.Son günlerin etkinliklerine şöyle bir göz gezdirirsek, İKSV, IKSEV, TÜRSAK, TOBAV, Dünya Kitle lletişim Araş- tırma Vakfı, Sevda-Cenap And Vakfı,Zeytinoğlu Vak- fı, Bursa Küttür ve Sanat Vakfı, Umut Vakfı, Aydın Doğan Vakfı. Garanti Bankası, Yapı Kredi Bankası, Iş Bankası, Akbank, Pamukbank gibi kuruluşlar öne çıkıyor. Bu iki sektörün ne derece akılcı ve verimli bir işbiriiği gerçekleştirebildiğini kanıtlryor düzenle- nen şenlik ve yanşmalar. Merkezi otoritenin sansü- ründen, taşranın estetik kısıtlamalanndan uzak et- kinlikler, giderek üç büyük kentimizin sınırian dışı- na taşıyor Diğer aktöriere gelince, Aspendos Fes- tivali gibi birkaç orgaizasyon dışında, çoğunluklaama- tör düzeyi aşamayan etkinlikler düzenleyerek avu- nuyoriar. Devletin sanat kurumlan, ancak personel maaş- lanna yetecek bir bütçe ile çalışmak durumunda ka- lır, yerel yönetimler parasızlıktan kınlırken (parastz- lık, caddelerden Uğur Mumcu isminin kaldınlma- sı işlevini aksatmıyor elbette). diğer iki aktör ülke- nin küttürel gelişmesinin sorumluluğunu nerede ise tek başlarına üstlenmiş durumda. Yani, rol dağılı- mında bir dengesizlik var. Bu yüzden, Küttür Baka- nı'nın olumlu bir yaklaşımı, ya da bir belediye baş- kanının cesur bir karan büyük önem taşıyor. Yeni biryüzyılda, özel sektör, merkezi yönetim, ye- rel yönetimler ve STK'lar arasında daha verimli bir işbiriiği ve işbölümünün kurulabileceğini umut edi- yor kediler. BUGÜN • YAPI KREDİ SANAT FESTÎVALİ 99 kapsamında ünlü topluluk 'Garbage' saat 21.15 'te Parkorman'da konser verecek. (249 18 29) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZl'nde 12.30 ve 17.30 saatlerinde videodan Verdi'nin 'FTstafT operası izlenebilir. (292 06 55) • HAYAL KAHVESf ÇUBUKLU LİMAM'nda bu akşam MFÖ'nün programı izlenebilir. (413 81 92) • AKSANAT'ta 12.30 ve 18.30 saatlerinde Vivaldi'nin '4 Mevsim' adlı yapıt, Venedik görüntüleri eşliğinde laser-diskten izlenebilir. (252 35 00) 6. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ BUGUN • Maffy Falay Quintet'in konseri saat 19.30'da AKM Konser Salonu'nda izlenebilir. • Bugge VVesseltoft New Conceptions of Jazz' projesini saat 23.30"da Roxy'de sunacak. • Ilhan Erşahin's VVonderland saat 22.00 de - Babylon'da izlenebilir. • Erik Truffez saat 23.00'de Dulcinea'da konser verecek. YARIN • Khaled'in konseri saat 21,30'da Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda izlenebilir. • Bugge VVesseltoft 'New Conceptions of Jazz' projesini saat 23.30'da Roxy'de sunacak. • Dj Martin&Dj Dave Hucker'ın programı Babylon'da saat 22.00'de başlayacak. • Erik TnıfTaz saat 23.00'de Dulcinea'da izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle