28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16TEMMUZ1999CUMA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Ünlü Amerikalı grup Garbage bu gece Maslak Parkorman'da konsere çıkıyor Maçlar bittL, turne• Dünyanın, Nirvana'nın lideri Kurt Cobain'ın intihannı öğrendiği tarihte, 8 Nisan 1994'tekurulan Garbage, ikinci albümü 'Version 2.0'm tanıtım turnesini Istanbul'a kadar uzattı. CÜMHUR CANBAZOĞLU Bu gece Caz Festivalfnin Açıkhava bölümünde konser yok, ama bır yıla yayılmış Yapı Kre- di Sanat Festhali'ndeyıldızlann altında önemli bir grubu. Ame- rikalı Garbage' i izleyebilir mü- zikseverler. Maslak Parkorman'da (Fatih Çocuk Ormanı. Maslak- Sanyer yolu) saat 21.15 'te baş- layacak konserin biletleri on mil- yon TL. 8 Nisan 1994 grubun doğum günü; dünyanın Kurt Cobain'ın intihannı öğrendiği tarih. Coba- in'ın liderliğini üstlendiği \irva- na grubunun Nevernıind albümü- nün prodüktörlüğünü yüklenmiş olan Butch Vig bu kez davulun ardında oturmuş ve ekibin admı Garbage, yani Çöplük koymuş,- tu. Steve Marker (gitar, bass), Duke Erikson'ın (gitar, kla\ye) güçlü performanslan, güzel vo- İSTANBUL CAZ FESTİUAU â kalist Shirley Manson'ın (31 ya- şında) karizmasıyla en kısa sü- rede medyanın dikkarini çekmiş- ler ve ardından adlannı verdik- leri ilk albümleriyle dört mil- yonluk bir satışa ulaşmışlardı. Geniş bir sound yelpazesi üze- rine inşa edilmiş albümden alı- nan 'Queer, Vow, Only Happy When It Rains, Supervüten ve Stupid Giri adlı single çalışma- lar da büyük ilgi toplamıştı. Sound açısından sürprizi çok seven bir gruptu Garbage; post- punk, electro dance, rock, pop sü- rekli iç içeydi ye hiç biri diğeri- ne ağır basamıyordu. Başlangıçta grup elemanlan- nı Butch Vig'in (Smashing Pumpkins'in Siamese Dream, Sonic Youth'un Dirty adlı çalış- malannın da prodüktörlüğünü yaptı) bireT kuklası gibi değer- İendirmiş müzik yazarlan bile sonra fıkirlerini değiştirmişler- di. Senaryoya göre grubun vit- rininde Iskoçyalı seksi Shirley Manson görünüyordu. Diğer ele- manlar grubu kurarken, gecenin bir saati MTV ekranında görüp beğendikleri bu tatlı kıza bir er- kek grubunda liderliği vermek- ten çekinmemişlerdi. Aynı başanyı, biraz daha mi- ni ölçülerle Version 2.0 adlı ikin- ci albümleriyle yaşadı Garbage. Bu yapıtta daha fazla enstrüman kullanarak daha rafine, ince bir soundla müzikseverlerin karşısı- na çıkmışlardı, ama ilk çalışma- nın etkisi başkaydı ve bu kadar kafa yormalannın karşılığını tam alamadılar. Version 2.0 albümünün tanı- tım turnesine geçen yaz çıka- caktı, ama tam bir futbol fanati- ği olan Butch Vig'in Fransa'da- ki Dünya Futbol Şampiyonası'nı izlemek istemesi üzerine dev programı iptal etmek zorunda kalmıştı. Grupla ilgili en taze haberle- re gelince; şu anda turnede olan Garbage, iki arada bir derede ye- ni stüdyo albümünün hazırlık- lannı ufak ufak sürdürüyor. Ne zaman yayımlanacağı belli ol- mayan albümün kayıtlarına Smashing Pumpkins'den BUK Corgan, Foo Fiğhters'tan Dave Grohl da mısafir oluyormuş. Version 2.0 albümünden kısa süre sonra böyle bir cahşmaya gi- rişilmesini, yaratıcılık açısından istim üzerinde olduklan şeklin- de yanıtlayan grup üyeleri, bu turnede kaydettikleri parçalann kalitesini beğenirlerse Noel'de dinleyeceklerine bir 'canlı al- büm' armağan edebileceklerini açıkladılar. Chucho Valdes ve Michel Camilo ile Marc Ribot, Küba 'nın 'çok özeV müziğini sundular ahucho Valdes ve Michel Camilo birlikte müzik yaptıklan 'özel anlan' izleyiciyle paylaşmak isriyor. Küba müziği yapmaktan keyif alan Marc Ribot ise standart formların ne kadar ötesine geçebileceğini sınamayı seviyor. (Fotoğraflar: KADER TUĞLA) 'Şimdi her konser farklı bir düş...'FECtRALPTEKtN 6. Uluslararası Istanbul Caz Festiva- li'nin 'çoközel' konuklan, Küba'nın 'çok özel' müziğini yine Açıkhava Tiyatro- su'na taşıdılar. Önce Jazz en Clave pro- jesiyle sahnede yer alan iki dev piyanist Chucho Valdes ve Michel Camilo'nun şovu. ardından izleyicinin doyamadığı müthiş gitar virtüözü MarcRibot'nun Ar- senio Rodriguez yorumlan uzun süre belleklerden silinmeyeceğe benziyor... Dünyanın en büyük piyanistlerinden biri olarak kabul edilen. caz müziğini Küba ezgileriyle harmanlayan. Chucho (Isa) lakaplı Valdes. Latin cazın maest- rolannı bir araya getiren 'Jazz en Cla- ve' projesiyle Açıkhava'daydı .Trompet- te Claduo Roditi. trombonda Juan Pab- loTorres, saksofonda IrvingAccao, vur- malı çalgılarda Giovanni Hidalgo ile Ro- berto Vlzcaino. davulda Raul Pineda. basta Frank Rub» ve vokalde Mayra Ykl- des'ten oluşan projenin özel konuğu ise ilk piyano konçertosunu kısa bir süre önce tamamlayan besteci ve piyanist Michel Camilo'ydu. Valdes. Jazz en Cla- ve projesinin, Latin müzığinin en iyile- riyle aynı sahneyi paylaşma arzusundan doğduğunu belirtiyor. Valdes de Cami- lo da bu ekiple birlikte müzik yapmak- tan büyük keyif aldıklannı düe getiriyor- lar. Camilo'ya göre önemli olan 'anıya- şamak".. Jazzen Clave projesiyle Fran- sa, Almanya, tsviçre. Ispanya gibi ülke- lerde festivallere konuk oluyor; amaçla- nntn, birlikte müzik yaptıklan bu 'özel anlan' insanlarla paylaşmak olduğunu vurguluyorlar. "VaMestten bu daveti al- dığunda farklı bir proje üzerinde çahşı- yordum, ama hiç düşünmeden bütün iş- lerimi bırakıp ekibe katıldım" dıyor Ca- milo, "Umduğumdan da fazlasmı buldu- ğumu sö>le>ebiliriın. Şimdi her konser farklı, her gece ayn bir düş_." Son yıllarda popülerlik kazandığı sa- nılsa da Latin cazının 1940'larda doğ- duğunu; ancak 1960'larda yükselen rock'n'roll dalgasının ardında kaldığını ve 80'lerden bu yana yeniden dünya mü- ziğini etkılemeye başladığını belirtiyor Valdes. Camilo da, kültürü olmayan bir toplumun kimligi olamayacağını, Küba müziğinin asla köklennden kopmadığı- nı ve ülkelerinde hâlâ çok yetenekli genç müzisyenlerin yetiştiğini dile geti- riyor. Söz, müziğin Küba insanı için ta- şıdığı öneme gelince Valdes ekliyor: "Müziği olmayan ülkenin ruhu da yok- tur!" Marc Ribot geri dönecek \'aldes-Camilo ikihsının ardından, bu kez aslen New Jersey'li olan Mark Ri- bot sahnedeydi Kübamüziğiyle... Ribot ve arkadaşlan Los Cubanos Poztizos, konser sonunda dakikalarca ayakta alkış- landılar. tzleyici Ribot'yu ve gitannı (konserde bir teli koptu) bırakmak iste- medi, Ribot ise en kısa zamanda geri döneceğine söz verdi... 1954'tedünyayagelen, FrantzCasse- us'dan gitar dersleri alan ve 1978 yılın- da New York'a yeTİeşen; burada Jack McDuli; soul şarkıcısı \VBson Pickett, Lo- unge Lizards (Voice of Chunk, No Pain ForCakes),ToınWaits(BıgTime, Frank's Wild Years, Rain Dogs), Ehis CosteUo (Spike, Kojak Bariety, Might Like a Ro- se) gibi isimlerle çalışan ve 'downtown'ın liderlerinden sayüan Ribot, Arsenio Rod- nguez'in yaprtlanylatanıştıktan sonrayö- nelmiş Kübamüziğine. Sekizinci solo de adını veren 'Mark Ribot Y Los Cubanos Fostizos'un repertuvannda belkemiğini Rodriguez oluşturuyor. "Tümüy le Küba müziğine değiL, özd- likle Arsenio Rodriguez'in yapıtianna yöneMnn'' diyor Ribot. "Çünkü daha önce yapoğun müziğin Rodriguez'le or- tak bir noktası vardı. O. müziğünin otu- şumunda rol oy nayan etkenlerdendi. Bir geri dönüş yapmak ve bu önemli etkiyi sorgulamak, beni biçimlendiren müzik- lerin bkjnin içinde yer almak istedim. Amacım oiraz da eğienmekti tabü_ Bi- zûnki bir Küba grubu değil, biz Nevv Yorkluyuz ve Küba müziği yapmaktan keyif ahyoruz. Bu, benim gibi bir rocke- nn standart formlann ne kadar ötesine geçebileceğini sınamasını sağlayan hari- ka bir deney." Çok renklı bir müzik geçmişıne sahip Ribot. Yaptığı müziği "eklektik' olarak tanımlayanlar da var, ancak o kendisini hala bir 'soul' müzisyeni olarak görme- yi yeğliyor."Çünkü benim için merkez- de olan, esas olan hâlâ siyah Amerikan müziğidir. Her şey bu müzikle başlar..." KJasik gitar eğitimi aldığı Haitili ho- cası Casseus'u da unutmuyor. Adma bir saygı albümü (Marc Ribot Plays Solo Gu- itar Works of Frantz Casseus) de kaydet- tiği Casseus'un. hem oluşumundaki en önemli etkenlerden biri olduğunu hem de aralannda bazı farklar bulunduğunu belirtiyor: w Biz,avnzamanv«farklısos- yal durumlann müzisyenlerhiz. Casse- us'un ulusal besteci ve gitarist olarak bir misyonu vanh. Müzikadmabir şeyleryap- mak için yaşadı, kendini müziğe adadı. Bizim kuşağın durumu da bu nedenle farklrj dı zaten; yapüabilecek her şey biz- den önce yapılnuşü. Biz bir amaçsızhğuı müzisyenleri oldulc." YAZI ODASI SELtM tLERİ Uiu Şair Üslûblan Abdülhak Hâmrt bugüne kalır mıydı? Kendisine "Ulu Şair" nitelemesini sunanlar, Hâ- mit'in şiirinin yüceliklerle dolup taştığını ileri sürer- ler. Cumhuriyetdöneminin ilkon, on beş yılında, Ulu Şair'den söz açan çok ilginç kitaplar, kitapçıklar ka- leme getirilmiştir. Şimdi hemen hepsi unutulmuş eserier. Ulu Şair'i tanımak, Ulu Şair'le görüşmek, Ulu Şa- ir"in 'salon'una gidip gelebilmek neredeyse aynca- lıktır. Hâmit'in şiirimize kazandırdığından sağduyulu söz açabilmek için belli bir zaman gereksinilmiştir. Ancak Tanpınar'la bu şiir gerçek değerini yorum- lattınr. Tanpınar, Hâmit'in Türk şiirine çok eski ve çok tumturaklı bir dille sayfa açtığını, bununla bir- likte bu safyalarda, şiinmizin o güne kadar elealma- dığı yepyeni izleklere değinildiğini saptar. Hâmit, kalıbın dışında, 'kendi' görüşünü, düşün- cesini dışa vurabilmiştir. Felsefeye yaklaşmak iste- miş; bir tereddüt, dahası, bir isyan ve inançsızlık duyabilmiştir. fanpınar'ın yorumu, Ulu Şair anlatıctlannın ilgisi- ni çekmez. Hâmit çevresindeki efsane arayışlan da- ha bir süre son gürtüklerini yaşar. Epey yakın yillar- dan bir kitap, Abdülhak Hâmit'in Londrası, yazan Yusuf Mardin ve işte bu kitabın ilk cümlesi: "Çok alçaktan birbiriyle yanşırcasına uçuşan kur- şun rengi bulutlann önemli bir tülbentın vücuda de- ğişini andıran serpintileriyle denizı karartan gölge- leriüzerinde devrilen kadife köpüklü dalgalann tuz- luyağmurv, güvertede uzuncapaltosuna bürünmüş, seçkin ve tertemiz bir ruhun soylu görünüşleri ışıl- dayan biryüzü fiskelemekteydi." Dogrusu böyle cümleler kurmak her kalem sahi- binin harcı değildir. Abdülhak Hâmit'ten söz açar- ken böytesi cümleler kurmak ise, adeta bir gerekli- liktir... Hâmit'i çocukluk kitaplanmdan birindeki iki dize- siyte tanıdım: "Çocuğa kim demiş küçük şeydir I Bir çocuk bel- ki en büyuk şeydir." O zamanlar pek severdim dizeleri. Büyüklerim iki- de birde azariadılar mı, dizeleri içimden yineler, bü- yüklerimden için için öç alırdım. Ama sonra Hâmit, lise son sınıf ders kitabımızda yük gibi geldi bana. Ağdalı, çapraşık dil, ne Türkçe, ne Farsça, ne Arapça, ne Fransızca. Hepsinden oluşma bir 'esperanto' deseniz, değil, hiç değil. Ab- dülhak Hâmit'i yavaş yavaş yitirdim. Münevver Ayaşlı, yaldızlı sözcüklerini silip süpü- recek Dil Kurumu toplantılanna katılmış Hâmrt'e pek şaşar. Dil annır annmaz, Ulu Şair'den geriye hiçbir şey kalmayacaktır, Ayaşlı'ya göre. Sonra Finten 1 okudum. Ama, Ahmet Muhip Dı- ranas'ın.oçaptabirşairinsadeleştirdiği Finten'i. Do- nakaldım. Müthiş geldi bana Finten. Hollyvvood si- nemasından çok önce, Hollyvvood'un inanılmaz gör- sel olanaklan duyumsanarakyazılmış, birtutku, şeh- vet trajedisi. Edebiyatımızda bence benzeri olma- yan bir kara, karanlık cınsellik. Hâmit'in Prof. İnci Enginün'ce kazandınlmış anı- lannı okudum. Bu kez de -dilin çıkmaz sokağına karşın- gerçek bir yazı ustasıyla kârşılaştım. Gitgide anlıyordum, Hâmit'i okunmaz kılan, yal- nızca dili, seçtiği sözcükler, yeğlediği sözcükler de- ğildi. Hâmit'in bir numaralı düşmanı, kendisinin ve eserinin övgücüleri. Bu övgücüler, 'Ulu Şair Ûslûb- lan' aranarak, Finten yazannı içeriksizleştirmişler. Hatta Hâmit'i gülünçleştirmişler. Sözgelimi, Ibra- him Necmi Dilmen, 1852 senesinin şubatının be- şinci günü Bebek'te "büyükkafalı" bir çocuğun doğ- duğunu yazmış. Büyük kafa, büyük dâhilerin işare- ti... Yahya Kemal, Makber'i orasından burasından tartar, ölçer biçer, dökümler çıkanr, Makber'den ge- riye işte şu kadar dize kalabileceğini söylermiş. Bu- günün şiirseveri için Makber'den geriye belki tek di- ze kalmadı. Ama Makber'in bütünü, öylesi bir du- yuş, öylesi bir yas ve hemen yanı başmda Hacle (=Ge- lin Odası), bu ruh çatışması, bu iki uç, dahaçok uzun zaman edebiyatın başlıca izleği kalacak. Yastan yı- kılış ve yeniden cinselliğe sığınış, bir gerdek arzu- su. Hâmit 'soa/n'unu noktalamak istemiyoaım. Tokvimde îz Bırakan: "Selene her gece ayışığıyla gelir, ölümsüz uyku- cuyu öper..." Halikamas Balıkçısı, Merhaba Ana- dolu, Bilgi Yayınevi, 1980. Bilge Karasu anısına Iti kitap • Kültür Ser\isi- 1995 yılında yaşamııu yitiren Bilge Karasu'nun daha sonra yayımlanması için Füsun Akatlı'ya bıraktığı metinleri, günlükleri. notlan Füsun Akath'nın dört yıllık çalışmasınm ürünü olarak Metis Yayınlan tarafindan yayımlamyor. 'Lağımlaranası ya da Beyoğlu' adlı ilk kitap anlatı ya da kurmaca kategorisi içinde yer alan metinlerden oluşuyor. Bilge Karasu'nun yıllar boyunca üzerinde çalıştığı metinleri içeren 'Narla Incire Gazel ve Altı Ay Güz' adlı kitabıyla benzerlikler taşıyan 'Lağımlaranası ya da Beyoğlu', yazann dördüncü ölüm yıldönümünde okurlara sunuluyor. Yaz sonunda yayımlanacak olan 'Öteki Metinler" adlı kitapta ise denemeler, metinleri, günlükler ve notlar yer alacak. 'Kendime özgü birçizgim var' B l u e s gitaristi B e n Harper, y a ş a m ı n ı farklı ritimlerin b i l e ş k e s i olarak g ö r ü y o r K Â M i L M A S A R A C I K Ü L T Ü R • Ç 1 Z İ K AHSENERDOGAN Ben Harper, kendisini 'misyoner' olarak görmüyor. "Ağaçlara \e ağaç >apraklannın geüşimine ben- ziyorasiında" diyor Ben Harper kendı müzik yap- ma sürecini anlatırken. "\apraklarfilizverivor ve büyüyor, her biri şarkı formunu alıyor. Sonra te- ker teker dökülmeye basuyorlar: Önce benim zih- nime sonra gitanma ve son olarak da dinleykiye doğru- Bütün yapraklar döküldüğünde. yeniyap- raklar yeşermek için hazırlanıyoriar. Her şey do- ğadaki gibi kendiliğjnden gelişi\or." 'Born to Shine' adlı yenı albümü eylülde piya- saya sürülecek olan ünlü blues sanatçısı ve slide gitar virtüözü Ben Harper, hayatı boyunca aynı tür- de şarkılar yapmasının olanaksız olduğunu düşü- nüyor. "Her seferinde bir adım atmak zorundayım; jürürken koşmak, koşarken uçmaya başlamak zo- rundayım. Tek bir albümde birbirinden farklı ri- tim ve hareketler yakalamaya çalışıyorum. Valnız- ca rock parçalanyla ya da \alnızca baladlaıia do- lu bir albüm yapabilir mi>1m? Hayır! Çünkü be- nim ha\aüm. kalbimde \e beynimde oynaşan pek çok farklı ritmin bir bileşkesi" 6. Uluslararası Istanbul Caz Festivali kapsamın- da Açık Hava Sahnesinde Innocent Criminals' adlı (Masum Suçlular) topluluğuyla birlikte çıktı sahneye Harper. Dört yıl önce kurduğu toplulu- ğa bu ismi vermelerinin nedenini kısaca "Bize ve yapoğımız müzige en çok uyan isim buydu" diye açıklıyor: "tsim üzerinde pek fazla düşünmedim asunda. ilk albümümüz 'Fıght Four Your Mınd'ı yaparken bir anda akuma geldi. Ortalamanın dı- şında olma ka> gısını taşıyan ama zararh olmayan işler yapöğunız için bu isim bize çok uydu." tstan- bul'a her gelişinde büyük bir coşku hissediyor: " Yaptığun müziği hisseden, çok içten bir dinleyici var burada. Onlann bu içtenliği. uzakuklan orta- dan kaldınyor. aramızda çok özel bir dil oluşturu- yor." Halk müzığımizle tanışma fırsatını da bulan sanatçı, 'The Wfll To Live' adlı albümünde bağla- ma çaldı. Harper, mesajını dürüstçe ileten, genelgeçer de- ğerlere prim vermeyen, insancıl bir müzisyen ola- rak tanınıyor. Her ne kadar 60'ların ruhundan ko- pup 'dünyayı değiştirmek için gelen adam" olarak nitelendinliyorsa da o kendisini bir 'misyoner' olarak görmüyor: "Evet,sa\aşainanmıyorum. İn- san küçük bir çocuğun gözlerinin içine baktıktan sonra onu nasıl öldürebilir, anla\amıyorum. Ama budüşünüşbana 'misyoner' srfaünı yükkmiyor. Top- lumun değeıierini, fUdrlerini değiştirmek benim gö- revim değiL yapabileceğim bir şey de değil aynca. Dünyayı değiştirmek değil peşinde koştuğum. yal- nızcayaşadıgım günü biraz daha güzeileştirebUmek için çabalıyorum.'' Aslında Harper, kendisine yönelik yakıştırma- lann, nıtelemelerin hemen hepsıni reddediyor. Caz ve blues tnüziklerine 'atternatiT sözcüğünün pek oturmadığuu düşünüyor. Ona göre caz, 'alterna- tiT gibi pek çok terimle hantallaşhnlıyor: "John Coltraıne de kendineözgü çizgisi olan bir şarkıcıy- du Nat King Cole da~ Ben de kendime özgü çiz- gisi olan bir müzisyenim. Alternatiflik, genel gâdi- şatin dışmda olmaktır. Bu anlamda her caz \e blu- es müzisyeni kendine göre alternaüftir." Yaptığı müzik 'sweet soul' olarak adlandınlı- yor. Blues, funk ve reggae'yi bir araya getiren bu sound'u yumuşak ve dairesel olarak hareket etme- ye benzetiyor sanatçı. 'Otantik blues'un geleceği' olarak tanımlanan Harper, bunu biraz fazta' bu- luyor. Kendisini yozlaşmış blues müziğin kurta- ncısı olarak görenlere de karşı çıkıyor: "Blues, ben olsam da olmasam da hep var olacak. Blu- es'un dejenere olduğunu da düşünmüyorum ayn- ca. Tam tersine gittikçe büyüyor, gelişiyor bu mü- zik. Benim btues'a katkım, bu müziği iyi yaparak ve iyi yorumlayarak daha geniş bir kitleye sevdir- meİde olabilir ancak." \ r
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle