26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 1999 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Sağlık, İlaç ve Eczacı ECZ. Mehmet D O M A Ç TEB Merkez Heyeti Başkam D iinya genelınde, sağlığın la daha olası olduğunu söylüyor. özel sorumluluk alanı içıne çekilmesi çabala- nna tanık oluyoruz. Bu durumda sağlık, hiç kuşkusuz, üzerinden kâr edılen, alınıp satılan bır hizmet şekline dönüşecek. O> sa gerçekte, sağlığın top- lumsal sorumluluk alanı içinde değer- lendinlmesi gerekir. Kaldı ki sağlık hiz- metlen, yurttaşlara bağlı bulunduğu dev- let tarafından karşılıksız venlmelıdır. Dünyanın yeniden paylaşımında sağ- lık hizmeti ve onun f ınansmanı. serma- ye bınkimının \eni alanlan olarak dün- ya tarafından yeniden keşfedildi. Sağ- lık hızmetlennın devlet tarafından fı- nansmanının devlelı yük altına soktuğu iddıasıyla devlet köşeye çekildı. böyle- likle özel sektöre de geniş ve kârlı bir pazar açılmış oldu. Devlet bir taraftan özel sektörün ge- lişmesi amacıyla politikalan düzenler- ken. toplumun çoğunluğu için en az dü- zeyde bır sağlık hizmeti anlayışına yö- neldi. Dünya Sağlık Örgütü. özelleştir- me politikalannın dünya yüzündeki bü- yük ınsan topluiuklannın yarannaolma- dıgını gözleyerek 1997 Dünya Sağlık Ra- poru'ndaşunlarayerveriyor. "Küresel deneyimler göstermiştir ki devlet sağhk sektörünün finansörii okluğunda, eri- şilebilirlik. eşitlik, etkinlik ve tasarruf dahaolasıdır" Birbaşkaanlatımla. Dün- ya Sağlık Örgütü. erişilebılirlik. eşitlik. etkinlik vetasarrufundevlet aracılığıy- Bılindiği gibi, ülkemizde 1980'li yıl- lardan sonra başa gelen hükümetler, ge- nel ekonomik polıtikalanna uygun dav- ranarak sağlık hizmetlennde devletin sorumluluğunu görmezden geldıler, fi- nans kaynaklannı ve Sağlık Bakanlığı bütçesini kıstılar. Sosyal Sigortalar Ku- rumu'nda sağlık hizmetine yirmi yıldır ciddi yatınm yapmayarak, bu arada özel sağlık sektörünü destekleyerek sorum- luluğu üzerlerinden atmaya çalıştılar. Böyîesi bir tercih, "herkes kendi sağb- ğmdan sorumludur" gibi, sosyal devlet anlayışıyla hiç de bağdasmayan bir yak- laşım ortaya çıkardı. Bu durumda, sağ- lığımızı korumak için yapılan devlet ya- tınmlan sıfir noktastna hızla yaklaşır- ken, sağlık hizmetleri de hasta olanla- nn tedavisine yönlendi. tedavi edici sağ- lık hızmetlen öne çıktı. Doğaldır ki, bu hizmetler oldukça pa- halıdır ve daha çok ilaca yaslanır. Ge- nel olarak ilaç kullanımının toplam sağ- lık harcamalan içindeki payını bilirsek, ülkelerin gelişmişlik düzeylerini de tah- min edebiliriz. Norveç 'te toplam sağlık harcamalan içinde ilacın payı % 14 iken Türkiye'de % 34, Nijerya'da ise %45'ler- dedır. Bilindıği gibi ilaç, onsuz olunmaz ve bir başka ürünle yer değışemez (ikame edılemez)bir metadır. tlacın fıyaünın az- lığı ya da çokluğu ona olan talebi degiş- tirmez. Söz konusu bu ikı özellik, dün- yadaki ilaç üreticilerini farklı birkonu- ma getirmiştir. tlaç pazannda fırma ve ilaç bazında tekelci bir yapı egemen ol- maya başlamıştır. Bugün dünyada ilk on fırma pazann üçte birini, ilk yirmi fırma % 57'sini, ilk yüz fırma ıse %85' in- den fazlasını elinde bulundurmaktadır. Olkemizde de bu durum çok farklı değildir. Ulusal ilaç pazannda ilk on firma %50'den fazla paya sahipken, ilk on yedi firma toplam ilaç satışının %76'sını, ilk yirmi firma ise %85'ini ger- çekleştirmektedir. Tekelleşme olgusu ürün bazında da kendini göstermekte, pa- tent uygulaması ise tekelleşmeyi daha da güçlendirmektedir. Birtedavi grubun- da ilk üç ilaç, genellikle toplam satışın %45-60'ına, bazen de %80-90'ına sa- hiptir. Sözünü ettiğırruz tekelleşme rüzgân ulusal olmaktan çokuluslararasıdır. Te- kelleşme, pazann ıstenildiği gibi belir- lenmesini sağlar, en çok kânn önünde- ki tüm engelleri, kaldınr. Böylesi bir durum. hiç kuşku yok ki, hastanın ve ül- kenin zarannagelişir. Olkemizde 1980'li yıllann sonuna kadar, yedi yabancı ser- mayeli kuruluşun piyasaya sürdüğu li- sanslı ilaçlar pazardan %40 pay alırken, 1997 yılına gelindiğinde yirmi dokuz ya- bancı sermayeli ilaç fırması, pazann %62'sini elinde tutmayabaşlamıştır. Bü eğilim giderek hızlanmakta ve bu eğı- lim hızlandıkça yerli üreticiler güçsüz- leşmektedir. tlaç pazanndakı bir başka önemli ol- gu da, mamul ilaç dışalımının (ithalatı- nın) hızla artmasıdır. yine 1980'li yılla- nn başında %2'lerde olan mamul ilaç it- halatı, 1998 yılında %20'lere varmıştır. Bu durumu, salt kanser ilaçlan. bazı aşı ve serumlar ile yüksek teknoloji ürünü ilaçlann yurtdışından getirilmesi olgu- suna bağlı olarak açıklamak olanakh değildir. Gerçekte çokuluslu şirketler, ülke- mizde üretmek yerine yurtdışmda üret- tığı ilaçlan ülkemize dıştan almakta, yerli imalatçılar ise bu durumun çoku- luslu şirketlere sağladığı avantajlar kar- şısında ezilerek gün geçtikçe küçülmek- tedir. 1990 yılında dışsatımın dışalımı karşılama oranı %19 iken, 1996 yılın- da %11 *lere kadar inmiştir. Dışalım bu hızla devam edecek olursa, çok kısa sü- rede üretemeven bir ülke konumuna gd- memiz kaçınılmaz görünmektedir. Ulus- lararası sözleşmeierte ortaya çıkan yeni sömürgecUik sürecinde, daha şraıdiden sömürge konumuna adım atmtş olaca- Eczacı ise, tüm bu süreçlerin bir so- nucu olarak. tekelci konumlarda üreti- len ve tamamen dışa bağımlı duruma ge- tirilen ilaç üzenndeki etkinliğini kaybet- meme mücadelesi vermektedir. Başta devlet olmak üzere çoğu kurum, ecza- cının, sağlık hizmetinın vazgeçilmez elemanı, ilacın uzman kişisi olduğunun farkında değildir. Örneğin Sosyal Si- gortalar Kurumu'nda çok sayıda ecza- ne. eczacısız çalışmasına karşın, bu du- rumdan hiçbır yetkilı rahatsızlık duyma- makta ya da yasalara aykın davranmak nedeniyle cezalandınlmamaktadır. SSK'de yaklasık 30 müyon sigortab- ya 972 eczaa hizmet vermekte, bir ba$- ka deyişle,30.000kişiye bireczacıdûşmek- tedir. Bir eczacı günde 250-300 reçete karşılıyor. Böyiesi bir duruma dünya- nın başka hiçbir ülkesinde rastlamak olanakh değildir. SSK'de çakştınlan ec- zacılara karşı anayasal suç işlenmekte- dir. Bilindiği gibi, Anayasa'da kişiye an- garya yüklemek suçtur. Sağlık Bakanlığı'nın durumu da çok farklı değildir. Sağlık Bakanlığı 'na bağ- lı çok sayıda hastanede eczacı istihdarn edilmemekte, bazı illerde Sağlık Ba- kanlığı eczacısı bulunmamaktadır. Ec- zacılann kamu kunımlannda çalışma- lannı özendirmek amacıyla yapılan hiç- bir işlem, atılan hiçbir adım yok. Durum böyle olunca, rasyonel ilaç kullanımı- nın sağlanmasına yönelik bir adım at- mak da olanaklı değil. Sosyal Sigortalar Kurumu'nda 30.000 kişiye bir eczacı düşerken. serbest çalı- şan eczanelere, sıgortalılan da dahil edersek 3170 kişi düşmektedir. Sigor- talılan dışanda tuttuğumuz takdirde ül- ke genelinde 1585 kişiye bireczacı düş- mektedir ki, böylesi bir sayı, Avrupa ül- kelennde dahi kişi başına düşen eczacı sayısından daha azdır. Bu durumda eczacılann%25'iningiz- li işsiz olduğu açıktır. Kendisıni geçin- dinneye yetecek ekonomik girdiyi sağ- layamamaktadır. Ulkeyi yönettiğini söy- leyen hükümetler neden alandaki kuru- luşlar ile ışbirliği yaparak sorunlan dü- zeltelim demez de, ışsiz eczacı yetiştir- mek için yeni eczacılık fakültesi açan- lara izin verirler? Bu sorunun yanıtını sizlere bırakıyorum. ARADA BtR Av. Dr. CENGtZ ABBASGİL Yetki, Yüksek Seçim Kumılu'ndadır Son yıllann yap>ay bunalımı (kriz), milletvekili se- çimleriyle yüce Meclisimize kadar tırmandınldı. Neyse ki çağdaş milletvekillerınce bu olay atlatıl- dı. Ama olay bıtmedı. Bu sefer türbanlı milletve- kılinin. yasal olmayan yollardan başka bir vatan- daşlığa geçtiği ortaya çıktı. Bu nedenle haklı ola- rak Türk vatandaşlığından çıkanldı. Ancak olay yıne bitmedi. Böyle bir kişinin milletvekilliğine na- sıl son vehleceği sorun oldu. Yüksek Seçim Ku- rulu verdiği usul karan ile görevi yüce Meclıs'e bı- raktı. Şimdi kamuoyu sonucu merakla beklemek- tedir. Aşağıda, bu konudaki kişisel görüşümüzü açıklayacağız. Ancak Sayın Ecevit'ın, türbanlı bi- nnin komisyon ve Meclis çalışmalan dışında Mec- lis'te bulunabileceği yolundaki açıklamalarma da katılmadığımızı belirtmek isteriz. Zira Meclis, dış duvarından çatısına kadar bir bütündür. Tersini savlamak, niyetleri belli çevrelere bir adım daha atmak olanağı verir ki onlann da kısa bir süreçte amaçları budur. Şimdı gelelim, Türk vatandaşı olmayan birinin milletvekilliğine: Anayasa ile ilgili yasalar çok açık- tir. Duraksamaya (tereddüte) gerek yoktur Millet- vekili olmanın vazgeçilmez önkoşulu Türk vatan- daşı olmaktır Olmazsa olmaz koşul budur. Ana- yasamızın 75. maddesi bunu göstermektedir. 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasası'nın Seçilme Yeter- liliğı başlığını içeren 10. maddesınde de aynı ko- şul yer almıştır. Anayasamızın 79. maddesi ıse se- çimlerin yönetim ve denetiminı görev olarak Yük- sek Seçim Kurulu'na vermiştir. Bu görev, anılan madde düzenlemesine göre seçim süresince ve seçimden sonra sürmektedir. Bu görev seçim ko- nulan ile ilgili bütün yolsuzluklan, şikâyet ve itiraz- ları kapsadığı gibi milletvekili seçim tutanaklannı kabul etme yetkisini de içermektedir. 298 sayılı Se- çımlerin Temel Hükümlen ve Seçmen Kütükleri Hak- kında Yasa'nın çeşitli maddelerinde de buna ko- şut (paralel) aynntılı düzenlemeler yer almıştır. Sö- zün kısası. milletvekili olabilmenin vazgeçilmez önkoşulu olan Türk vatandaşlığından yoksun bu- lunan birinin tutanağının (mazbata) geçersizliğine, güçlü yetkilerle donatılmış ve kendi başına da (re- sen) karar verme yetkisine sahip Yüksek Seçim Kurulu'nun yetkilı olduğu ınancındayız. Nitekira askerliğini yapmadığı nedeni ile birinin seçim tu- tanağını geçersiz sayması bu inancımızı güçlen- dirmektedir. Kamuoyunda, Yüksek Seçim Kuru- lu'nun bu davranışı bir çeşit görevden kaçma ola- rak nitelendirilmekte ise de biz bu yargıya katıl- mamaktayız. Ancak bu görevin sayın Yüksek Se- çim Kurulu'na ait olduğu yolundaki içten inancı- mızı da belirtmek isteriz. TEŞEKKUR Oğlumuzun doğumunu bajarı ile gerçekleştıren, Doç. Dr. ÖMER ÇOBANOĞLU'na, Dr. LEVENT ALAYBEYOĞLU'na, Dr. ALEV CONKBAYIR'a Dr. GÜLCE AVANOĞLU'na, Dr. GÜNER OLGAY'a tüm hemşire. kat sorumlulanna ve Gn. Md. BÜLENT KLŞOĞLU'na. Tıbbi Direktör Prof. Dr. ABİDtN KUMBASAR'a, Idari Direktör ŞEBNEM VÖRÜKOĞLl 'oa, Kurum İlişkileri Md. GAMZE FIRATa, a>nca tüm CITY HOSPITAL - ANKARA TIP MERKEZt çaltşanlanna sonsuz teşekkur \e şukranlanmızı sunanz HARİKA - KÜRŞAT ÖZASLAN PET CITY'DEN WTERlNER KLtNtK KONTROLLÜ HER CtNS KÖPEKLER, KEDlLER, BAHÇE HAYVANLARI. 0216 - 442 07 73-76-(89 Faks) Samsun Valisi'ne... Prof. Dr. Ahmet SALTIK/lrafiMfM Düşünce Derneği Başkam- EDtRNE Y üce önder Atatürkün Türkıye halkının özgürlük savaşı için Samsun'a çıkışının 80. yılını bu yıl daha bircoşkulu kutlamak için. genel merkezimız çok hoş birdüzenleme yaptı. Deniz Kuv- vetleri Komutanlığı ile görüşülerek, Yavuz Fir- kateyni'nın Bandırma Vapuru'nu temsilen Istan- bul'dan Samsun'a uğurlanması gerçekleştirildi. 80 yıl önceki tarihsel akışa yakın olarak, 16 Ma- yıs 1999 günü, Dolmabahçe'den, başta Sayın ls- tanbul Valisi ve 1. Ordu Komutanı olmak üzere il yöneticileri ve halkımız, Genel Başkanımız Sa- yın Yekta Güngör Ozden (ki henüz yeni ameli- yatlı olmasına karşın saatlerce ayakta kaldı) ile genel merkez yöneticilerimiz ve lstanbul şube- si üyelerimiz bu vapunı coşkuyla Samsun'a uğurladılar. Biz, Edirne ADD üyeleri, 45 kişi bir otobüs- le Samsun limanına ulaştığımızda daha şafak at- marruştı. Alana ilk gelen grup idık saatler 04.30'u gösterirken. Genel merkezimiz, büyük özveri- lerle kaynak sağlayarak, yıırt düzeyinde birçok şubenin otobüslerle oraya, büyük Atatürk'ün kurtuluşumuz için karaya ayak bastığı yere biz- leri çagırmışn. Derdimiz, kimilenne anlamstz ge- len K nostaljikritüeUer"sergilernekolmadı hiç... Bundan hep kaçınmıştık. Amacımız, günümüz kuşaklanna ülkenin içinden geçtiği olağanüstü koşullan daha iyi anlatabilmek, tanh bilinci ge- liştirmek ve toplumsal belleği tazelemektı. Bu- nun için gelmiştik Antalya'dan, bunun için yo- la düşmüştük Mudanya'dan, Bandınna'dan. Sı- vas'tan, Sürmene'den, Havsa'dan, Uzunköp- rü'den... Ve de Edirne'den... Hem de sabaha dek Dağ Başını Duman Abnış Marşı'nı söyleyerek otobüste.. Genel merkezimiz tüm bunlan, Samsun Va- liliği'ne sunduğu 29.04.1999 tarih ve 1413 sa- yılı yazısı ile bildirmişti. Deniz Kuvvetleri Ko- mutanlığımızın işbirliği ile törenlere katılacağı- rr&ı belirtmiş, yapacağımız katkının bildıril- mesini rica etmiş ve gereğini valiliğin takdirine bırakmıştı. Ne var ki, tüm yorgunluğumuz ve uykusuz- luğumuza karşın coşku ile ayakta durup. şube- lerimizyı adlannı taşıyan pankartlan başımızın üstünde yükseltirken, saat 08.00'e doğn» alana gelen ve kendisini Milli Eğitim şube müdürü ola- rak tanıtan bir kişi, bizim, yani tüm Türkıye'den kopup gelen, bu törene damgasını vuran Atatürk- çü Düşünce Dernelderinin, elindeki plana göre alanda yerinin olmadığını söylüyordu! Güvenlik güçleri de alandaydılar.. Protokol tribünühazırlanıyordubiryandan. Karadeniz'in nazlı dalgalan birazdan. büyük kurtancı ve kah- raman arkadaşlannı, temsilen de olsa bir kez daha -talıhin cılvesine bakınız ki, sizin valisi ol- duğunuz- Samsun halkına emanet etmeye hazır- lanıyordu. Yüreklerimiz harman, coşkumuz ça- ğil çağıldı.. Ne acı ki. tören alanında verimizol- madığı'' belirtiliyor ve güvenlik güçlerinin itip kakmasıyla gerilere, bir kenara köşeye doğru yerleştirilmeye (!) çalışılıyorduk. Genel merkezimizin 7 yönetim kurulu üyesi de orada idiler. Herbiri belki de Samsun Valisi Sayın Metin IlyasAksoy kadarbu ülkeye hizmet etmiş insanlardı. Hatta içlerinden biri halen mer- kez valisi idi. Durumu Sayın Vali Aksoy'a ak- tardığında, şaşılacak bir kayıtsızlıkla karşılanmış- tı. Vali Aksoy özür dileyip uygun girişimlerde bulunacağına bizden anlayış (!?) istiyordu.. Sayın Vali Aksoy bilmem fark ettiler mi, ken- dileri protokol tribününde yer aldıklannda, alan- da henüz ses düzenı kurulmamıştı. Saat 09.10 dolayında kınk-dökük bir kamyonet ilgili gereç- leri getirdi ve 10-15 dakika içinde düzen kurul- du. Acaba Sayın Vali, komutan ve diğer zevat mı erken onurlandırmışlardı alanı; yoksa?.. Gri takım elbiseleri içinde, elinde telsizi ile Güvenlik Şubesi Müdürü olduğunu sonradan öğrendigimiz bir kişi de bizlerin alanda "ııygun görûlen" bır yere yerleştirilmesı için tüm ciddi- yeti ve asık yüzü ile çaba harcıyordu. Çok da ka- labalık olmayan koca liman alanında kendimi- ze uygun yerler bulmak biraz da biz ADD'lile- re kalmıştı. Sayın Vali Aksoy'un protokol tribü- nünün deniz yanı boştu. Edirne ADD'nin oraya sığabileceğini düşünerek, Sayın Güvenlik Şube- si Müdürü'ne -kim olduğunu bilmeksizin- "Efen- dim pardon, şurası sizin planınızda uygun mu. biz oraya geçebilir miyiz?™'" demeye kalmadan, bu pek sayın ve de yüksek kamu görevlisinden azan işirtım. "Sana göre protokol mü yapacağız be?!* diye gürleyip, başını hemen başka yana dön- müstü. "Ne biçim konuşuyorsunuz, ben size siz diye sesleniyorum, siz beni sen diye azarhyorsu- nuz. Bana göre protokol istemim de yok. Lütfen doğru konuşunuz" dedım. Sayın müdür üzeri- me yürümeye yeltendi ki, resmi giyimli birbaş- komiser engelledi. Yaş olarak bu polis şefınden daha büyük görünmem bile beni tartaklanmak- tan kurtaramayacaktı.. Cumhuriyetin polisi, Cumhuriyetin yurttaşıru. -saçlan kırlasmış bir üni- versite öğretmenini- sorgusuz pataklayacaktı! (Sayın polis şefınin hışımla üzerime gelişi anın- da onu durduran başkomiseri görünce, yıllarön- ce görevi başında şehit olan emniyet başkomi- seri babamı anımsamadan edemedim.) Yaa, işte böyle Sayın Vali Aksoy... Keşke bun- larla bitse.. Pankartlanmızı -ki yalnızca şubele- rimizin adını taşıyordu- indirmemiz bile isten- di, ama bilesiniz, indirmedik. Size gelince... Ses düzeninin kuruhnasıru bek- lemekzorundakaldınız.. Konuşmanıza geçtiği- nizde, geleneksel biçimde, bilinen kişi ve kurum- lan tek tek özenle sayıp onlarahitapettiniz. Ama alanı dolduran onlarca ADD şubesinin yüzler- ce üyesini, rengârenk pankartlanna karşın gör- mezden geldiniz. Ne olurdu. bu yılki çok özel töreni sahiplenen, destekleyen, zenginleştiren ADD Genel Merkezi'nin 7 yöneticisinden biri- ne söz hakkı verseydiniz? Onu gecelim, bizleri de anıp kuru bir hoşgeldiniz deseydiniz? En azından biz Samsun'da sizin konuğunuz sayıl- maz mıydık Sayın Vali? Genel Merkez Yöne- tim Kurulu üyemiz, sizin meslektaşınız bir mer- kez valisi az önce size alandaki utanç verici tab- loyu aktarmıştı.. Onlarca pankartı ve yüzlerce ADD üyesini diyelim görmedi/göremedi iseniz bile, Merkez Valisi Aydemir Ceylan'ın size ya- kınmamızı iletmesini de mi kulaklannız duyma- dı? Hadi onlan da geçelim. genel merkezimizin size yukanda andığım yazısını da mı anımsamı- yorsunuz Sayın Vali? Bir soru daha: Samsun ADD yöneticilerinin konu ile ilgili sizinle görüşmelerini de mi unut- tunuz efendim? Sayın Vali, En hafıf deyimi ile "ayıp ettiğiniz" inancın- dayız. Cumhuriyetin valisine yakışmadı sizin yaptıklannız. Oysa siz valiliğinizi. bu özgür ül- İceye borçlusunuz; yani bu uğurda yüce Atatürk öncülüğünde kanlannı ve canlannı veren dev- rim şehitleri sayesinde o makamdasınız. Bir şey daha söyleyeyim mı Sayın Vali, Atatürk ve Ban- dırma Vapuru'ndaki arkadaşlannın temsili ola- rak karaya ayak basışlan sırasında ayağa bile kalk- madınız! Garnizon komutanı kalkıp selam ver- dikten sonradır ki, çareniz kalmadı. Ne kadar ayıp değil mi Sayın Vali? Tüm Tür- kiye'den kopup gelen yüzlerce ADD üyesini kı- np gücendirdiniz. Sizin konuşmanızı, bizlerin adını anıp konuşmanızda muhatap saymayın- ca, ne de güzel kestik: "Türkiye laiktir, laik ka- lacakür!" diye alanı inlettik.. Anladmız mı ne demek istediğimizi? Sonra da sizi kınayıp, stad- yumdaki törenlere katılmaktan vuzgeçerek gel- diğimiz yerlere dönmek üzere, buruk bir hüzün- le yola koyulduk. Mutlu oldunuz mu Sayın Va- li Aksoy? O an hepimizin gönlünde yüce Atatürk'ün Bursa Söylevi'nin yürekli sözleri yankılanıyor- du 66 yıl öncesinden.. Sizin de bu vesile ile - bir kez daha- o söylevi anımsamanızı dileye- rek.. Bu yazı aynı zamanda gereği için Cum- huriyetin savcılanna ve Içişleri Bakanlığı'na da sunulur. Cumhuri^t k i t a p 1 a r ı » CumhuriYrt ^ kitap kulübul Teslime Nesrin /BİR KADIN YAZGISI &İS SSS Hakkında tutuklama emri çıkanlan aşın dincilerin "ölüm fermanı" ile aradıklan Bangladeşh yazar Teslime Nesnn'ın sonuçta bir sürgün yaşamı ile ödediğı alabildiğine özgür diişüncelen. Coşkulu; düşündürûrken kimi zaman güldüren, şaka dolu, zarif bir dille anlatılan ikı anlatı. 192 sayfa, 1. hamur. CumtHirryrt Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ^ kitap kulûbû (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 KIRMIZI BALIK ÇOCUKEVİ VE KULÜBÜ YAZ OKULU '99 • Haftada iki gün yüzme • Haftada bir gün jimnastik • Haftada bir gün doğa-küttür gezisi • Yaratıcı çalışma saati • Satranç-Bilgisayar-Resim-Müzik • Geliştirici grup eğitimi Tel: 0.216 / 414 62 92 - Telefax: 0.216 / 414 62 61 Tel: 0.212 / 213 95 88 - Telefax: 0.212 / 213 87 40 (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46 KACÎRDIGINIZYAPIMLAR, TAKSİM SERGİ SALONU'NDA 0 Hâzhan Perşemhe CARMBV Georges Bizet'nin aynı adlı operasının buz dansıyla yorumlanışı... Başrollerde buz dansında Dünya, Avrupa ve Olimpiyat şampiyonalarının ödül rekortmenleri Katarina W itt ile Brian Boitano... Viyana Senfoni Orkestrası eşliğinde benzersiz bir dans ve müzik şöleni. (Vıdeo Gösterisi) Saat: 14.00 ve 17.00'de Süresı.85 Dakika Istiklal Cad. (Fransız Konsoloslupu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82 PENCERE Yeni Bir Dünya Kunridu... ABD, Balkanlar'a yerleşiyor. Kosova Savaşı'nın sonucu bu! Meviana demiş ki: "- Akılsız horoz deveyi kümesine konuk çağı- nr." Akılsız Miloşeviç'in el kadar cografyada çıkar- dığı kanlı etnik çatışma kime davetiye çıkardı?.. "Sırp kasabı"n\n Saddam Hüseyin'den farkı yok; Irak diktatörü de durup dururken "Süper Güç"ü başına bela etmedi mi?.. • Her iki savaşta, karştlıklı cepheler, yer ile gök ara- sında kuruldu. Her iki savaşta yenılen ve yenen pek belli de- ğil... Saddam yerinde duruyor. Miloşeviç ne olacak?.. Göreceğiz. Her iki savaşta da "Süper Güç"ün Balkanlar'a ve Ortadoğu'ya biraz daha yerieşmesi, gezegen- sel strateji açısından birincil amacı oluşturuyor; Av- rasya yukandan ve aşağıdan Amerikan parante- zi içine alınıyor. • Batı ve Doğu bloklan yıkıldıktan sonra Türki- ye'nin stratejik konumu değişti. Batı Bloku'nun "ileri karakolu" idik, Amerika, "Bizim sınınmız Kars'tan geçer" diyordu; en uç- taki ya da kenardaki ülkeydik. Şimdi neredeyiz?.. Merkezde!.. Doğu ve Batı bloklan tarihe kanşınca yeryüzü- nün jeostratejik haritası yeniden çizildi; yeryüzün- de Avrasya'nın önemi vurgulandı; Orta^ya veOr- tadoğu, doğalgaz ile petrol kaynaklannı içeren en zengin coğrafyadır; dünyanın hesabı burada gö- rülüyor. Üstelik bu ülkelerde yaşayanlann çoğunluğu Türk ve Müslüman değil mi!.. Avrasya'nın merkezinde de Türkiye var. • Gezegenimizde bütün yanmadalar kuzeyden güneye sarkıyor; yalnız Anadolu doğudan batıya uzanıyor; Asya ile Avrupa'nın kavuştuğu Avrasya coğrafyasındaTürkiye olağanüstü konumuyla an- lamını kazanıyor. Avrasya'nın göbeğinde ve Balkanlar-Kafkaslar- Ortadoğu üçgeninln tam ortasındaki Türkiye'nin jeostratejik önemi "soğuk savaş" döneminden çok daha ağırlıklı... Atatürk'ün "iaik cumhuriyet modeli" Türk ve Müslüman dünyasında bir ömek... • ">4fl (Avrupa Biriiği) Köln Zirvesi" Ankara'da düş kınklığı yarattı. Bizimkiler hayale kapılıp AB üyeliğine yine sif- tinmişlerdi. Ayaklan bir kez daha suya erdi. AB Türkiye'yi dışlıyor; biz Yunanistan'ın bekçi- lik ettiği Avrupa Biriiği'nin kapısında nafile yere bekliyoruz; horlanıyoruz, aşağılanıyoruz; çünkü kafamızdaki dünyanın merkezi Avrupa!.. Oysa "Avrupa merkezli dünya" geçmişte kal- dı... _ Geçmişte yaşıyoruz. - " . A • Avrupa'nın Amerika karşısındaki konumu, gün geçtikçe daha da belirginleşiyor; Ortadoğu ve Bal- kanlar'daki savaşlar neyin ne olduğunu çarpıcı bi- çimde vurguladı; Avrupa her ikisinde Süper Güç'ün buyurganlığına boyun eğdi. Türkiye, kısmetinı AB'nin kapısında mı arayacak, yoksa yeniden kurulan dünyada var oluşunu ka- nıtlamak için taze gerçekleri mi değerlendırecek?.. Ismet Pasa, "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yennı bulur" demişti. Yeni bir dünya kuruldu. Cumhurtyt kitap kulûbü | JMZAGUNU TAKSİM SERGİ SALONU'NDA Iî ^MKMİAMl Saat:19.00-20.00 Konuklanmızla söyleşip, kitaplannı imzalayacaklar. Istiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82 Bağkur sağlık karnemi kaybettım hükümsüzdür. FATMA KOŞAR (DOĞAN) Gelır Vergısı Kanunu'nun 89-2 ve Kurumtar Vergısı Kanunu'nun 14-6'ncı maddelerı uyannca Bağışlarınız. Vergi Matrafıınızdan tenzil edılebılır. ÜLKEMİZDE BAKIMA MUHTAÇ KİMSESİZ YAŞLILAR VE SOKAĞA TERKEDİLEN YAVRULARIMIZ DA VAR. DARÜLACEZE VAKFI Vefat ve özel günlerde Çelenk bağışlannız için TeL^0212) 221 79 50 (8 Hat) Fax^0212) 221 79 54 Vakfımıza Bakanlar Kurulu'nun 7/9/1994 gun ve 94/6080 sayılı Kararıyla vergi muafiyeti tanınmış ve bu karar, 27/10/1994 gün ve 22094 sayılı Resmı Gazete de yayınlanmıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle