Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 1999 PERŞEMBE
14 KULTUR kultur@cumhuriyetcom.tr
UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
Eski konaklardan ' sökülen' parçalann satılmasına polis müdahale etmiyor
Tarih, 'Tantaırın il*iLsi^ııi beldiyor...
• Tanhi eser
kaçakçılanna aman
\'ermeyen polis
teşkilatı; tarihi
evlerin kapısını,
tavanını söküp
bitpazarlarmda
sosyete evlerine
"dekor' olarak
pazarlayanlara kılını
bile kıpırdatmıyor.
Oysa ki 'kültür
suçlan' da Içişleri
Bakanlığı'nın
sorumluluğunda.
Fransa'da ilk korumacı lcisleri Bakanı'ydı...
Türkiye'de kültürün
'Guizot'su' olabilmek...
Ülkemizde kültür varlık-
larının korunmasıyla "polis
teşkilatı" arasındaki ilişki,
sadece "taşınabilir tarihi eş-
yalar" üzerınde kuruluyor.
Gazetelerde çogunlukla "ta-
rihi eser kaçakçılan yakalan-
dı" şeklinde yer alan kısa ha-
berlenn kaynağı da genellik-
le "mali polis" oluyor.
Yakalanan "eserler" ise te-
melde "kültürel değer" sa-
yıldıklan ıçın değil. "parasal
ederleri'" nedeniyle malı po-
lısin ya da "kaçakçıhk şube-
suun" görev alanına girmek-
te.
Bu anlayış öylesıne "ku-
rumsaT bır hale gelmiş ki
örneğın ele geçirilen taşınır
kültür varlığı "sanşdeğeriol-
mayan" çok bulunabilir tür-
dense. kaçıranlar "suçsuz"
bıle sayılabilmekteler...
Oysaki 2863 sayılı Kültür
ve Tabiat Varhklannı Koru-
ma Yasası ve buna bağlı ko-
ruma mevzuatına göre eski bir
sikke ya da antik kentlerden
çıkanlmış bir heykel parça-
sı "kültürel miras" olarak ne
kadar önemliyse, tarihi bir
evın ya da konağın, sözgeli-
mı "ahşap göbekli tavanı" da
o kadar önemlıdir.
Dahası. o özgün ahşap ta-
vanın bulunduğu eski yapı-
rnn "kendis" de korunması
gerekli "kültür varhğr nite-
liği taşıdığından, herhangi
bır parçasını söküp almak da
o kültür varhğına zararvermek, tahrip et-
mek. hatta giderek "yoketinek" anlamı-
na gelir. Bu nedenle aynı yasa karşısın-
da "suç" sayılması gerekir.
Ne var ki polis teşkilatımız kültürel mi-
rasırf korunmasını kendi görev alanında
görmedığinden "tarihi eser" denilince
sadece antika değen taşıyan taşınabilir
parçalan kabul ediyor.
"Taşınmaz kültürvarhklannın parça-
lanarak bitpazarlannda satılması" ise
açıkça suç olmasına rağmen tam bir "pa-
zarlama özgürlüğü" ıçınde süregeliyor.
Bu. aynı zamanda "antika evparçala-
rı" pazanna egemen olan tarih ve kültür
düşmanı yağmacılann, Anadolu sivil mi-
man mirasımızı mımari öğelennden ayı-
rarak ortadan kaldırma ey lemlerinde de
ınanılmaz bır "talan ve tahribat özgür-
Içişieri Bakanlığı'na Sadettin
Tantan'ın atanmasıyla birlikte
Türkiye'de ilk kez bu göreve
"tarihsel mirası koruma çabasıyte"
ün yapan bir siyasetçinin gelmiş
olması, 19. yüzyıl başlannda
Fransa'daki ilk "eski eserkrin
korunması örgütlenmesini"
anımsatıyor. Daha doğrusu, bu
örgütlenmeyi "başlatan kişiıün"
devlet yapısı içındeki görevmı...
"Aydnüanma devrimiyle" bırlıkte,
tarihsel yapılann insanın "yaraöa
gücünü" simgeleyen esin
kaynaklan olarak "kültürel miras"
tanımıyla korunup gelecek
kuşaklara da aktanlması gereği, bir
"kamu hizmeti" şeklinde ilk kez
Fransa'da ele alınmaya başladı. Bu
hızmetin "öncû" kişisi ise dönemin
"Fransa lçişkri Bakanı" olan ve
çağdaş korumacılık tarihinde
"ayriınlanmanın kültür poHsİ"
olarak anılan Guizot'ydu..
tçişleri Bakanı Guizot'nun 21 Ekim
1830tarihli "koruma raporu"
tarihsel yapılann "devlet
sorumluluğu ahmda"' gözetilmesine
yönelik ilk tarihsel girişimdir. Bu
raporuyla dönemin hükümetinden
bır "taribi amdar gend raüfettişMğr
kadrosu elde eden Guizot,
müfettişliğin resmi görevini ise
şöyle belirliyordu: "Fransa'nın tûm
vilayetlerini gezerek korunması
gerekli tarihsel yapdan tespit etmek
ve bunİann korunması için
sahipJerini, betediyeferi ve vilayet
meclislerini uyarmak-T (Fransa'da
Tarihi Anıtlann Korunması Tarihi -
DGSA yayını, syf. 2).
Nitekim, bugün Türkiye'de "Aıutlar
Kuruhı" olarak bilinen Kültür ve
Tabiat Varlıklannı Koruma
Kurullan'nın dünyadaki ilk
örgütlenmcsi de Guizot'nun bu
çabalan sonunda yine Fransa'da
1837'de gerçekleşti. Bu ilk kurulun
başkanı da, îçişleri Bakanı
Guizot'ya bağlı "genel müfetöş"
idi...
içjşIerTnin yetkiteri
Türkiye'yi 2000'lere taşıyacak 57.
hükümetin îçişleri Bakanı Sadettin
Tantan'ın da, tıpkı Guizot eibı
kültür tarihine "korumaa Îçişleri
Bakanı" olarak geçebılmesi. aslında
hiç de zor bir durum değil.
Çûnkü artık elde hem "yasahu-" var,
ricrn de koruma konusunda
"uyulması yasal zorunluhık" olan
kararlar üreten "kurullar" var.
Türkiye'de "olmayan" ise koruma
ve imar yasalanna "uynjayan"
yetkililer hakkında îçişleri 9
Bakanlığı'nın "yetkisini"
kullanması... Örneğin. tarihsel kent
dokulannda ve StT alanlannda
kaçak ve projesine aykın
yapılaşmaya göz yuman, hatta
hukuka aykın ruhsatlar veren yerel
yöneticiler hakkında "yasal iştem*
yapılması yetkisi Kültür
BakanlığYnda değil, tçişleri
Bakanlığı'nda... Benzer şekilde,
imar planlanna ve mevzuatına ters
düşen kaçak ya da izinli
yapılaşmaya neden olan yerel
yönetimler için de gerekli
"yapünmhın'' uygulama görevi
yıne Îçişleri Bakanlığı'nda...
Yani bu bakanlık, sanıldığı gibi
sadece "güveuliğnmzin'' değil,
"uygarhğımızın"da güvencesi olma
"ntfsyonıuuT taşıyor. Işte bu yasal
misyonun kâğıt üzerinde kalmaması
yönünde Sadettin Tantan'ın
atabileceği her adım da, \
Türkiye'nin 2000"li yıllan "Guizot 4
ruhıryla" karşılaması anlamına
gelecek. Doğrusu böyle bir girişim
de Tantan'tn geçmişine çok-
yakışacak...
Bu kapdann, kurna taşlannın, yıldız göbekli ahşap tavanlann her biri, tarihsel bir yapınm
parçalaro dılar. Yıllardır polisin ve herkesin gözü önünde açıkça pazarianıyorlar.
Sadettin Tantan'ın 4 yıllık beledivecilik yaşamı hep eski evlerin ve tarihi sokaklann arasında
gecti. Şimdi bu mirası yağmalayanİara karşı îçişleri Bakanltğı vetkilerini de kullanması bekleniyor.
tüğü" içinde "iş yapmalannı" berabe-
rinde getinyor.
Bitpazarlannda soruşturma
Siyasal kariyerini ve kamuoyu deste-
ğini Fatih Beledıye Başkanlığı dönemin-
deki "tarihi evleri koruma" çabasıyla
kazanan eski polis şefi ve Îçişleri Baka-
nı Sadettin Tantan,acaba bu büyük "kül-
tür katliamına" artık bir son verebilir
mi?
Örneğin, Istanbul'dakı Çukurcuma.
Üskûdar, Cihangir, Galata, Aksaray gı-
bi bitpazarlarındaki antikacı dükkânla-
nnın rahatlıkla sergileyıp sattıklan eski
ev parçalan, dolap kapaklan, kepenkler,
ahşap kapılar, hatta tavanlarla birlikte el-
malık raflan, çıralıklar da polis tarafın-
dan incelenip "hangi tarihi evden sökü-
lüp çıkankhğı" sorgulanamaz mı?
Sonuçta yıne "potisin eiindeki yetküer-
le" bu katliamın üzerine gidilerek. kül-
tür varlıklannı parçalayıp satanlara da
"yapnnm" uygulanamaz mı?.. Böylece
Tokat'ın. Amasya'nın, Kastamonu'nun.
Kütahya'nın ve daha birçok kentin tarih-
sel mirasının. Istanbul'daki sosyete ko-
naklanna "dekoratif parça" pazarlamak
adına yok edilmelen önlenemez mi?..
Kültür Bakanhğı uyarmışti
Nitekim. Prof. Dr. EmreKongar, Kül-
tür Bakanhğı müsteşanyken. tüm valilik-
lere gönderdiği 1 Mart 1994tanhve852
sayılı bir genelgeyle; "ülkemizin çeşitü
yörelerinde bulunan tarihi konaklara ait
yapı ekmanlanıun sökülerek İstanbulda-
Idantikadükkânlannda pazarlandığı ve
korunması gerekli sivil mimarlık örnek-
lerine ait parçalann giderek artan bir
serbesdik içinde yağmalanmakta oMuğu-
nu" belırterek. bu kültür katliamına en-
gel olmak ıçın "ilgili yasalara uymayan-
lar hakkında yasal işlem yapdmasınr ıs-
temıştı.
Ne var ki bu bakanlık genelgesine rağ-
men Istanbul'dakı bitpazarlannda daha
da çoğalarak sergilenen tarihi ev parça-
lan ıçın ne bugüne kadar "nereden ve han-
gi konaktan söktünüz" dıye bır sorgula-
ma yapıldı ne de Anadolu kentlerindeki
parçalanan tarihi bınalar ıçin ilgili vali-
ler bu yoı de bir ginşimde bulundu...
Fatih'ten Tfirkiye'ye...
Işte şimdı. kültürel mirasın ne demek
olduğunu ve neden korunması gerekti-
ğini bilen, dahası. yok olmak üzere olan
eski evlerini kurtarmak için Fatih"te "ör-
nek çabalar" harcayıp uiuslararası des-
tekler bile bulabilen Sadettin Tantan'ın
Îçişleri Bakanı olmasıyla "yeni bir du-
nımun" ortaya çıkması da mümkün gö-
rünüyor.
Eğer Tantan. 1994 yıhndaki Kültür
Bakanhğı genelgesıni yeniden gündeme
getırebilirse ve polısın görevinin sadece
gümüş sikkeler veya antika eşyalar p>e-
şinde koşmak olmadığını, tarihi binala-
nn parçalanıp satılmasmın da "suç ola-
rak izlenmesi" \e "önlenmesi" gerekti-
ğıni valıliklere ve emnıyet teşkılatına öğ-
retebilirse. Farih'tekı "uygarukhizmetini'
1
tüm Türkiye'ye de kazandırmanın
gururunu taşıyabilir.
Bekliyoruz... A
'İzleyiciye adeta şiddet uyguladığı' belirtilerek yasaklanan filmi, yönetmeni savunuyor
^Yazmak değil, göstermek gerek'
Kültür Servisi - İsmail Gü-
neş'in yönettiği "Gülün Bittiği
Yer"adlı fılmin gösterimi 10901
sayılı sınema. video ve müzik
eserlerinin denetlenmesı hak-
kındaki yasanın 9. maddesi uya-
nnca üst kurul tarafindan uygun
bulunmadı. Kurulda MGK, Îçiş-
leri Bakanhğı, Kültür Bakanh-
ğı gibı resmi kurum temsilcile-
nnın yanı sıra sivil toplum örgüt-
lennı temsilen AK Kocatepe. Ay-
taç Arman \ e Yümaz Atadeniz
de yer ahyor. Şiddet ve işkence
temalannı konu alan filmın ya-
saklanması 'sansür" tartışması-
nı yeniden gündeme getırdi. Gü-
neş. filmımn sağ ya da sol gö-
rüşü tutmadan ışkenceye karşı
çıktığını. bu nedenle de şiddeti
ekrana taşıdıklannı belirtirken
tartışmalan Avrupa Insan Hak-
lan Mahkemesi'ne kadar taşı-
yacağını bildiriyor.
Kültür Bakanhğı ise öncelikle kamu-
oyunda yanlış bir kanı oluştuğunu, üst
kiırulun sekretarya işlerini Kültür Ba-
kanlığı'nın yapmasına karşın, kurulda
bir tek temsılcilerinin bulunduğunu vur-
guluyor.
Bakanlığa göre filmin gösterime gir-
memesınin gerekçesı siyası görüşler de-
ğil. fılmdeki insan onurunu incitici şid-
det ve işkence sahnelerinın çocuklar ve
gençler üzerinde olumsuz etki yaratacak
olması.
tSMAİLGÜNEŞ: Fılm, 12 Eylül dö-
nemi ışkencelerini. anneden başlayan,
öğretmenlere dek varan dayak kültürü-
nü, Osmanlı'daki şehzade boğulmalan-
nı sorguluyor. Bizim kültürümüzde da-
• 'Gülün Bittiği
Yer' adlı filmin
gösterimi üst
kurul tarafindan
uygun bulunmadı.
Yönetmen ismail
Güneş,
yasaklamayı
İnsan Haklan
Mahkemesi'ne
dek taşıyacağını
belirtiyor.
Kurulda yer alan
Aytaç Arman ise
filmin
savunulacak bir
yanı olmadığını
söylüyor.
• îsmail
Güneş'in
yönettiği,
senaryosunu Ö.
Lütfi Mete'nin
yazdığı filmde
Tolga Tibet,
Cüneyt Arkın ve
Mümtaz Sevinç
rol ahyor. Filmde,
12 Eylül
öncesinde bazı
olaylara kanştığı
varsayılan bir
gence yapılan
işkenceleri ve
bunlann o genç
üzerindeki etkileri
anlatılıyor.
yak, baskı ve terbıyenin bir yolu. Gülün
Bittiği Yer, biraz sert oldu, bunu bilerek
seçtim. Bunlar tüm çıplaklığıyla göste-
rilince insanlar uyanıyor. Film Manisa-
lı gençler olayından önce yapılsaydı o
gençler işkence görmeyecektı ve Metin
Göctepeöldürülmeyecekti. İnsanlar me-
tin üzerinde gördükleri şiddet unsurla-
nnı hayal edemiyorlar. Sadece yazmak,
tarif etmek gerekmiyor. göstermek ge-
rekiyor. Şu an Manisalı gençlerin yakın-
lan bu acıyı yakmdan hıssediyor, biz
hissedemiyoruz. Metin Göktepe'nın ya-
kınlan buna en yakın tanık Ama top-
lumun geneli bu acıyı hissedemiyor. Bu-
nun hissedilebilmesi ıçin etkili bir yön-
tem de sanattır. Ben de iyi bildiğimi san-
dığım sinema sanatı ile bunu toplumun
genelıne anlatmaya çalıştım. Filmde
herhangi bir kurumu öne çıkarmadık. Bi-
zım hedefimiz anneler, babalar, öğret-
menler. Dayaktan vazgeçildiği zaman
toplumda işkence gündemden kalkar.
Bir öğretmen çocuğu komaya sokacak
kadar dövüyorsa, o toplumun bir elema-
nı olan sorgucu da sorguladıgı insanı
dövebilir. işkence yapabılir. hatta bo-
yutlannı ileri götürerek ölmesine sebep
verebilir. Bizim halkımızın uykusu bi-
raz ağır. Bu uykudan uyandırabilmek
için biraz sertçe dürtmek gerekiyor.
Bütün bunlar bir tarafa, bu sanat ese-
ri olma iddiasında bir film. Bir yönet-
menın hayali. Bir düşünce ve bu düşün-
ceye sansür gehyor. Bunun adı da dün-
yanın her yerinde faşizm. Bunu Hitler,
Mussolini, Franko. StaUn yaptı. Kültür
pohtikasını ıdare edenlerbunlardan ya-
na mı, aydınlıktan yana nu tavır alacak?
"Yol" fılminden sonra ilk kez bir film
yasaklanıyor. Sayın Bakan'ınbukonu-
yu çözeceğıne ınanıyorum. Türkiye"nin
geleceğini kimsenin karartmaya hakkı
yok. Bu karann arkasmda duranlann ta-
mamını faşıstlikle suçluyorum. lşın en
üzücü tarafı, bu komisyondaki üç sa-
natçının da sanki daha önce kendı baş-
lanna gelmemiş gibi yasaklamaya olum-
lu yaklaşmalan oldu.
Geçmişte bir sürü yasaklarla uğraşrruş
filmler var, bunlan yasaklayanlar şim-
di yoklar ama o filmler şu anda bir abi-
de gibi duruyorlar. Kültür Bakanhğı' nın
buna dur diyeceğine inanıyorum. 01-
mazsa bölge idari mah-
kemesine başvuracağız.
O da olmazsa Danıştay,
sonra da İnsan Haklan
Mahkemesi var. Yaşanan
bu olaylar Türkiye'yi
dünyada aydınlık ve de-
mokrat bir ülke göster-
mez. tam tersine faşist
bir ülke olarak gösterir.
Filmin ızleyene işken-
ce ettiği söyleniyor. Bu-
nu bilerek yaptık. Işken-
cenin ne kadar kötü ol-
duğunu işkence çekenler
biliyorlar. Herkes işken-
ce görsün ki işkenceye
hep beraber karşı gele-
lim.
AYTAÇ ARMAN:
Kendı adıma gerek sine-
ma, gerek müzik alanın-
da denetim yaptığım bu
kuruldan herhangi yasakçı, sansürcü bir
karar çıkmasından yana değilim. Şu an-
da sansür uygulayan bır karara imza at-
mış sanatçı konumundayım ama sansür
konusunda bu kadar hassas olan arka-
daşlar önce kurulun yapısına baksınlar
istiyorum
Kurul yedi kişıden oluşuyor, bu yedi
kişinin de dördü devlet memuru. Çeliş-
ki buradan başlıyor. Bu filmı değerlen-
dirirken altı kişi denetimden geçmeme-
sı yönünde karar verdi. Baskı uygulan-
masına karşı olduğum halde tek başıma
bir şey yapamazdım. Öte yandan fil-
min savunulacak bir yanı da yok. Film.
işkenceye. şiddete karşı bir film olma
amacından sapmış. tzleyiciye şiddet uy-
guluyor adeta.
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL
Okuyan Gençliğe
Açık Mektup (V)
Sevgili okuyan gençler,
Böylece geldik son mektuba!
Anımsarsanız eğer, daha ilk mektupta artık "yaş-
lılara" söyleyecek bir şeyimin olmadığını, yalnızca
sizlere seslenmek istediğimi belirtmiştim. Bu ne-
denle, inanıyorum ki ilerdedaha konuşacağımızçok
şeyler olacak. Dolayısıyla bu, yalnızca şimdilik bir
son mektup.
Geçen mektubumda sözü, sizlerin yapabilecek-
lerinize ve yapmanız gerekenlere getirmiş, o nok-
tada bırakmıştım. Bu arada, zarnanı kendinizi bil-
gilendirmek yerine yalnızca öldürmek için kullan-
manızdan dayakınmıştım. Şimdi sözümü bıraktı-
ğım yerden sürdürüyorum.
Çok iyi biliyorum ki sizler özgürlüğü, çok doğal
olarak, her şeyden üstün tutmaktasınız ve size ta-
nınması gereken özgürlüklerin yeterince ya da hiç
tanınmamasından yakınmaktasınız. Ama işte tam
da bu noktada, bütün haklılığınızın yanı sıra bir şe-
yi çok iyi bilmeniz gerekiyor: Özgürlük kafanızda
bulanık, içeriği ve sınırlan iyi belirlenmemiş bir kav-
ram niteliğiyle kaldığı sürece, sahip olmak istedi-
ğiniz özgürlüklere ilişkin bütün dış engeller orta-
dan kalksa bile sizler, özgürolamazsınız! insan, an-
cak iç dünyasında düşünce temelinde geliştirebil-
diği, bilince dönüştürebildiği bir özgürlük anlayı-
şı elverdiği ölçüde dış dünyada da özgür olabilir.
Ve bu niteliğiyle özgürlük, düşüncenin tarihi boyun-
ca dışardan verilen değil, ama iç dünyadaki dü-
şünsel adımlardoğrultusunda alınan ve kazanılan
bir değer olma yapısını hep korumuştur. Sizlere,
yakın geçmişleri olumsuz ve yanlış örneklerie do-
lu olan bugünün gençliğine özgürlük adına vere-
bıleceğim tek mesaj, sürekli bilgiyle beslenen bir
düşünce ikliminde serpilip gelişmiş bir ıç dünya ö'z-
güriüğüne ulaşamadığınız sürece, dış dünyadaki
hiçbir özgürlük savaşımında galip gelemeyeceği-
niz ve tanınan hiçbir özgürlüğün de hakkını vere-
meyeceğinizdir.
Işte bu nedenle, sizler her şeyden önce kendi-
nizi iç dünyalannızda özgür kılabilecek düzeye ge-
tirmekle yükümlüsünüz! Dikkat ederseniz eğer,
ben burada kendinizi temelsiz bir biçımde özgür
varsaymanızdan söz etmiyorum; böylesi, karşıla-
şılabilecek en hazin yanılgılardan biri olurdu. Ben,
burada bir varsayımdan değil, ama yalnızca ken-
di çabalarınızla bilincine varabileceğiniz ve oluş-
turabileceğinız bır özgürlük gerçeğinden söz edi-
yorum. Çünkü hiçbir gücün elinizden alamayaca-
ğı tek özgürlük, ancak böyle bir özgürlük olabilir.
özgürlüğün böylesi, düşünebilme yetinizden yok-
sun kalmadığınız sürece aslayitiremeyeceğiniz bir
özgürlüktür. Bu işin güç yanı ise, bu türden bir öz-
gürlük kavramının ancak sürekli bilgi açlığı çeken,
bilmekeylemini Brecht'in Galilei'si gibi, sürekli "Bil-
mekzorundayım!" ilkesıne dönüştürebilen bir or-
tamda serpilip gelişebilmesidir.
Bu bağlamda, oldukça sık karşılaştığım bir so-
ruvar. *
Ne kadar mı bilmek zorundasınız?
Yiyip içen, uyuyup uyanan bir canlı olmaktan öte,
bir düşünen insan olmanız için ne kadan gereki-
yorsa, o kadar! Hele bugün içinde bulunduğunuz
koşullarda, her türiü vakit öldürmeyi bir tür günah
sayacak kadar!
Böyle bir özgürlük arayışı, aynı zamanda sizi
aradığınız, taşımak istediğiniz kimliklere de götü-
rebilecek tek anahtardır.
Aslında belli bir kimlik taşıyabilmek, anonim kit-
leler içerisinde birer Ben niteliğiyle var olabilmek,
günümüzde yalnız bizim değil, fakat küreselleşme
maskesiyle her türlü bıreysel değerlerinden yok-
sun kılınmak istenen bütün dünyanın sorunu. Ama
-ister aile içi, ister resmi nitelik taşısın- hâlâ soru
sordurtmama temeline dayanan bir eğitimin ege-
men olduğu ülkemizde sizler bakımından özel
önem taşıyan birsorun. "Fikrihür, vicdanı hür ne-
siller" istemiş olan Kemalist çizginin tam tersine
sizler, sorgulamadan düşünmesi istenen ucube-
lere dönüştürülmek istenmektesiniz. Böyle ucube-
lere dönüşün ki. hiçbir kalıbı ve öğretiyi, hiçbir uy-
gulamayı ve size doğru diye belletileni sorgulama-
yın! Daha da önemlisi. böyle ucubeler olun ki, hep
sırtınıza başkalannın geçirdikleri kimliklerte idare
edip gidin ve kendi kimlığinizi, zaman içerisinde
bilgi'nin rehbertiğinde gelişip zenginleşen düşün-
celeriniz doğrultusunda kendiniz oluşturmayın!
Şunu hiç unutmayın: Edinmek istediğimiz hiç-
bir kimlik, bize başkalan tarafindan verilemez! Ve-
rildiğinde ve aldığımızda, o bizim değil, fakat on-
lann uygun buldukları kimliklerdir.
Sizler, yani bugünün okuyan ve düşünmek iste-
yen gençleri. içinde bulunduğunuz tüm koşullara
karşın ve onlara meydan okuyarak kazanabilece-
ğiniz en büyük zafer, braz yukanda değindiğim doğ-
rultuda kendi kimliklerinizi önce kendinizin edin-
mesidir. Edinilememiş kimliklerin savaşımı diye bir
şey de yoktur. Buna karşılık kendi çabalannızın
ürünö kimlikterinizin başkalanncayadsınması, o kim-
liklerin özünü asla etkileyemez!
Bir başka zamanda görüşmek üzere!
e-posta:ahmetcemal@superonline.com.
hi ustadan ortak çalışma
• Kültür Servisi - Dünyaca ünlü vurmalı çalgılar
ustası Burhan Öçal ile bas gitar virtüözü
Jamaaledeen Tacuma'nın ortak çalışması olan
'Groove alla Turca' adlı albüm bu ay içerisinde
satışa sunulacak. Doublemoon Records tarafindan
yayımlanan albüm. Türk müziği motiflerinin caz
ritimleriyle yoğrulduğu on iki parçadan oluşuyor.
tki parçanın Arap asıllı lngiliz şarkıcı Natascha
Atlas tarafindan seslendırildiği albümde yer alan
yapıtlann bir bölümü anonim, diğerleri ise Öçal ve
Tacuma'ya ait.
BUGÜN
• AKSANAT'ta Vıyana Filarmoni Orkestrası'nm
Beethoven'm 9. Senfoni'sini seslendirdiği konser
12.30 ve 18.00 saatlerinde lazer-disk'ten
gösterilecek. (252 35 00)
• ÎFSAK'ta Mehmet Tahir Ceylan'ın katılacağı
'Fotoğraf Okuma' başlıklı söyleşi saat 19.30'da
başlayacak. (292 42 01)
• tTALYAN KÜLTÜR MERKEZt'nde saat
19.00'da Rayna Popova (piyano) ve Aşkın
Metiner'in (bariton) Schubert. Schumann,
Çaykovski ve Strauss'un yapıtlannı
yorumlayacaklan konser yer alıyor/295 98 48)