17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 1999 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Yirmi yıl aradan sonra Ahmet Oran'ın yapıtlan Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde 'Resim yalnız kendisi için varcbr' GLL ERÇETTN Resim olmanın dtşında bir sa- \ı yok, Ahmet Oran"ın yapıtla- nnın. Ne bır isımleri, ne mesaj- lan, ne de anlattıklan bir öykü var. Resımleri. resmin dışında bır şe- yin hızmetinde değil. lstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde- ki eğitiminin ardından 1980 yı- Iında Viyana'ya yerleşen ve o tanhten bu yana yaşamını Viya- na'da sürdüren Oran. yaklaşık yirmi yıllık bir aradan sonra Tür- kiyeli sanatseverlerle tanıştı. Ahmet Oran'ın ağırlıklı olarak 1999 yılı içinde ürettiği yapıtla- n. 5 Haziran'a dek Milli Reasü- rans Sanat Galerisr'nde sergile- necek. Tuval ya da tahta ûzerine boyanmış bu resimler rengin çok katmanlı. lekelerden, çeşitli bo- yutlardaki biçımlerden oluşan serüvenını sunuyor izleyiciye. 'Şimdi olgunluğa eriştT -' Bız akademıde usta olmanın yolunun eski ustalan en ıyi şe- kilde kopya etmekten geçtıginı sanarak çalışıyorduk' diyorsu- nuz. Vurtdışına çıkOktan sonra nasü bir dönüşüm geçirdi sana- tUHZ? Devlet Güzel Sanatlar Akade- misı'nde aldıgım eğıtım sırasın- da ögrenmenin ustalan ızlemek- ten geçtiğı vurgulandı hep. Kla- sik eğıtime ait bir tavırdı bu. Ön- ce dili, ondan sonra o dili kullan- mayı öğrenirsıniz bu eğitım tar- zında. Yurtdışına çıktıgımda ise büyük farklar doğdu benim için. Burada sanat öğretilendi, orada ögrenilen. Siz öğrenmek duru- mundaydınız ıstediklerinizi. Av- rupa'da gördüğüm öğrenciler öğ- renci değil sanatçıydılar. Kendi ışlerini üretiyor, dili öğtenme ve kendı dıllerinı oluşturma süreç- lerini bir arada yürütüyorlardı. Türkiye'deyken hiç orijinal iş görmemiştim. Bütün bılgim ki- taplarlasınırlıydı. Budaçokye- Gralik Tasarım Bienali Karamustafa Iran 'daki bienale katıldı • Bu yıl Japonya'dan Shigeo Fukuda, Almanya'dan Holger Mathies, Fransa'dan Alex Jordan ve Türkiye'den Sadık Karamustafa davet edildi. Kültür Senisi - tran Grafik Tasanm Dernegı ve Tahran Çagdaş Sanat Müzesi'nin 4 Mayıs-1 Hazıran tarihleri arasında düzenlediği, 6. İran Grafik Tasanm Bienali'ne bu \ıl çeşıtlı ülkelerden dört tasanmcı davet edildi: Japonya'dan Shigeo Fukuda, Almanya'dan Holger Mathies. Fransa'dan Alex Jordan \ e Türkiye'den Sadık Karamustafa. Bienal kapsamında Karamustafa. Mathies, Jordan ve Fukuda'nın afişleri, Tahran Niavaran Kültür Merkezi'nin dört ayn salonunda sergilendı. Tasanmcılar. Niavaran Kültür Merkezi Konferans Salonu'nda, Iranlı grafik tasanmcılara ve tasanm ögrencilerinden oluşan kalabalık bir izleyici kitlesine tasanm anlayışlannı anlattılar. Bu yıl altıncısı düzenlenen Iran Grafik Tasanm Bienaiı'nde iki yüz yirmi Iranlı grafik tasanmcıya aıt başlıklı kâgıt, tipografi, logo. reklam tasanm. çevre grafiği. kıtap ve dergi kapagı tasanmı. ambalaj. broşür. katalog, sayfa düzeni ve afiş dallannda. 600'ün üzerinde iş sergilendi. 3000'in üzerinde çalışma göndenlen sergide, yapılan ön seçme sonucu 600 tasanm sunuldu izleyicilere. Aynca 'Çağdaş tran Grafik Tasanmı' başlıklı bir sergi katalogu da yayımlandı. Bienal organizasyonunun başkanı ünlü tasanmcı Morteza Momayez. geçen yıl Grafist'98'in konuğu olmuştı. Momoyez ve Karamustafa Grafist"2000'de tstanbul'da bir Iran grafik sergisi açmak ve tranlı öğrencilerin lstanbul Uluslararası Grafik Tasanm Günleri'ne konuk olmalan için görüş alışvenşınde bulundular. • Mekân her zaman en önemli bir öğe resmimde. Zamanla figürlere, formlara ihtiyaç duymadan da o derinliği, mekânı hissettirir hale geldim. Artık resimlerimde yoğunlaştığınız zaman resmi yakalayıp keşfediyorsunuz. tzleyiciyi hiçbir aracı olmadan çağnşımlardan uzak resimlerimle baş başa bırakmak istiyorum. Resmim kendisi için vardır. Herhangi bir şeyin resmedilmiş hali değil. Bu da önemli bir özellik. Ahmet Oran,tuval ya da tahta üzerine boyannuş resimleriyle rengin çok katmank, lekelerden, eeşirü bicimlerden oluşan serüvenini sunuyor. tersızdi elbette. Önce buradakı alışkanlıklanmla sürdürdüm ça- lışmalanmı. Oradaki sıstemın içine gırmem, kendime güvenı- mi oluşturmam zaman aldı. -Türkiye'deki ilk serginizi \ urt- dışına çıknktan yirmi > ıl sonra açı- yorsunuz. Bu gecUunenin bir ne- dini var mı? Ben 'zamanı buydu' diye dü- şünüyorum. Çalışmalanm şim- di olgunluğa eriştı. Pratikte de bir- takım nedenler var. Orada yaşa- yanbirsanatçıyımveçalışmala- rımı orada sürdüriiyorum. Do- lay ısıyla sanatımla öncelikJe ora- da bır zemin edinmem gerekiyor- du. Kendimi daha olgun, daha dışan açılabilir hissettigimde baş- ka kentlerde de sergı açmaya baş- ladım. Türkıye'de sergı açmam da bu zamana kadar uzadı. Uma- nm bundan sonra önüme koy- duğum ülkelere, şehırlere daha kolay ulaşabılirim. - Oykü ve figürden uzak tut- tuğunuz resimlerinizde derinliği nasıl yakauyorsunuz? Akademide aldığım eğitimde figür vardı, hatta başlıca ögey- di. Daha sonra ışlevini y itirdi fi- gür resmimde. Önce bellıbiçim- ler görülüyor, bunlar şu ya da bu diye adlandınlabiliyor, belli şey- len çagnştırabiliyordu. Ancak bunlar daha çok resimdeki me- kânı oluşturmaya yönelikögeler- dı benım ıçın. Mekân her zaman en önemli bır öğe oldu resmim- de. Zamanla figürlere, formlara ihtiyaç duymadan da o derinli- ği, mekânı hissettirir hale gel- dim. Artık resimlerimde yoğun- laştığınız zaman resmi yakalayıp keşfediyorsunuz. - Resimlerinize tsim vermeme- ntrin nedeni nedir? lzleyiciyi hiçbir aracı olma- dan resimlerimle baş başa bırak- mak istiyorum. Çagnşımlardan uzak tutuyorum onlan. Resmim kendisi için vardır. Herhangi bir şeyin resmedilmiş hali değıldir. Bu da önemli bir özellik benim için. Renkler çok önemli -İlk bakışta, monokrom izleni- mi veren renk seçimlerinizi nasıl belirliyorsunuz? Renkler çok önemli benım için. Boyut çok etkili rengin saptan- masında. Yapıtlarımda resmin içine baktırtanla. resme vücut veren aynı şey. Hıssedilen geri- lim de biraz bunlardan geliyor. Resmin bütün aşamalannı bil- mek, her şeyi daha önceden ta- sarlamak zorundayım. Resim eğer boyut olarak büyük olacak- sa renkler de o oranda daha in- dirgenmiş. daha az ses çıkartan sesler oluyor. Çünkü cüssesiyle var resim. Belli bir denge içeri- sinde olmak durumunda. Bunu tecrübelerimle saptıyorum, bili- yorum. Bunu dile getirmek de o kadar kolay bir şey değil. Ancak bıtmış bır resmin karşısında o sonuç üzerine konuşmak müm- kün. - Sanarınızı Batı kültürü için- de üretiyor olmanıza karşın Do- ğu kültürünün herhangi bir et- kisi var mı yapıtlannızda? Doğu'dan gelen bir sanatçı ola- rak Batı'da hep soruldu bu soru bana. Yapıtlanmda Doğu kültü- rünün etkisi görüldü ya da görûl- düğü sanıldı. Resimlerimde hep mistik bir özellik bulundu. Ba- na sorarsanız o görülen mistisiz- min temelinde resimlerimde ver- meye çalıştığım dinginlik ve boş- luk var. Bilinçli bir mistisizm de- ğil yani. Öte yanda yaşadığım, büyüdügüm doğa, aldığım eği- tim de mutlaka bir şekilde yan- sıyordur. Ancak bunlan Doğulu bir sanatçı sıfatıyla. bilinçli ola- rak yapmıyorum. - \"ırmi yıl aradan sonra kar- şılaştığmız Türkiyeli sanatsever- ler nasıl yaklaşb resmiıüze? Çok değişik sorularla karşı- laştım. Sürekli resimlerimde ver- mek ıstedığım mesaj soraldu. Artık günümüz resminin hiçbir misyonu yok o anlamda. Fotoğ- raf ve mesaj verme gücü daha yüksek dığer sanat dalları. bu misyonu, bu yükü resmin üzerin- den aldılar. Batı'da bu konular artık tartışılmıyor. Resmin tari- hinde 'resim bitti mi, bitecek mi; yapıimalı mı, yapılmamalı mı' tartışmalan sona erdi. Artık tar- tışılmadan yalnızca resim yapı- lıyor. Artık hiçbir şeye hizmet etmek durumunda değil resim. Öyle bir sorumlulugu da yok. Kendisi için var. Dolayısıyla ben bu sorulara cevap verebilmek için gerilere gidip, resim tarihi hakkında bilgi verip, günümüze gelip ondan sonra kendi konumu- mu anlatmaya çalışıp cevaplar vermeye çalıştım. Sonuç olarak Türkiye'de olduğundan daha faz- la konuşmak zorunda kaldım. - Yeni projeteriniz var mı? Döner dönmez küçük bir ser- gim var. Ardından Berlin Sanat Fuan'na katılacağım. Daha son- ra da ilk kişisel müze sergim, Linz Modern Sanatlar Müze- si 'nde bir sergim gerçekleşecek. Aki: lmiAKM Kültür Servisi - Japonya Baş- konsolosluğu kültür etkınlıkle- n çerçe\ esinde Atatürk Kültür Merkezi Sinetna Salonu'nda, ge- çen yıl yaşamını yıtıren ünlü Ja- pon yönetmen Akira Kurosa- wa'nın dört filmi gösterime su- nulacak. Etkinlik kapsamında 1 Hazi- ran Salı günü ve 5 Haziran Cu- martesı günü saat 19.00'da 'Ras- homon" adlı fılm gösterılecek. 1950 yapımı fılm, Heıan döne- minde 10. yüzyıldageçiyor. Kır- sal alanda yolculuk eden bir sa- murai. Yamashina'da çalılıklar arasında ölü olarak bulunur. Filmde. samurainın ölümüyle ilgıli olarak mahkemeye çıkan üç ana karaktertarafından anla- tılanlar konu ediliyor. Film. 1951 Venedik Fılm Fes- tıvalı'nde gösterildiğinde Grand Prix Ödülü'ne deger görülmüş, daha sonra en ivi vabancı film dalında ABD Akademi Ödü- lü'nü almıştı. Dokuz samurainın kabilele- rındeki yolsuzluklara karşı ver- dikleri mücadeleyı anlatan 1962 yılı yapımı 'Sanjuro' adlı film ise 2 Haziran Çarşamba saat 19.00'da ve 6 Haziran Pazar gü- nü saat 14.00'te izleyicilere su- nulacak. Berlin Uluslararası Film Fes- tıvalf ndeGümüş Ayı Ödülü'ne değer görülen 1952 yılı yapımı 'Hayat', 3 ve 6 Haziran günleri saat 19. OO'da gösterilecek. Akira Kurusavva sinemasının başlıca özellikleri olan hayatm anlamı. toplumsal ilişkiler düze- ni gibi tematik ve genış pers- pektifçekımlennyeraldıgı 1993 yapımı 'Henüz Değil' ise 4 ve 5 Haziran günü saat 19.00'da Ata- türk Kültür Merkezi Sinema Sa- lonu'nda sinemaseverlere sunu- lacak. SERGİ 29 MAYIS'A DEK AKM FUAYESİNDE VePerde... Velşık VeFotoğraflar 11.UIUSMRARASI İSTANBUL TİVATRO FESTİUALİ Kültür Servisi - Banu Kaplancalı'nın 1996-1999 yıllan arasında Kültür Bakan- lıgı'na baglı sanat kuruluşlannda, özel kuruluşlarda ve uluslararası lstanbul tiyat- ro festivallerinde görüntülediği fotoğraf- lan, 11. Uluslararası îstanbul Tiyatro Fes- tivali kapsamında sergileniyor. 'Ve Perde_ Ve Işık_. \e Fotoğraflar' başlıklı sergı 29 May ıs"a dek Atatürk Kültür Merkezi Bü- yük Salon Fuayesi'nde görülebilir. Sahne sanatîanna karşı duyduğu özel ılgiden dolayı sahne ve sahne insanını fo- toğraflannda yansıtmayı tercih eden Ba- nu Kaplancalı, çekimlerinde yalnızca si- yah beyaz film kullanıyor. Nedeni ise si- yah beyazın tiyatronun büyüsünü güçlen- dirdiğıne dair olan inancı. Bale, opera. senfoni konserleri ve yoğun olarak tiyat- ro oyunlanyla ilgili çalışmalar yapan Kap- lancalı. görmeye dairtüm binkimlerini ba- bası, AFAD ve fotoğraf sanatına gönül verenlere borçlu. Bır oyunu oluşturan her aynntının ken- disıni ilgilendirdiğini söylüyor Kaplan- calı: ~Bu,oyundakullanılmış bir ışık oyu- nu. dekordan bir detay ya da bazen bir rep- likte saklı olan duygulann etkilevici bir şekilde aktanldığı bir an olabilir. Basit, sa- de, fakat duygular bakımından güçlü fo- toğraflar elde edebiunek için o anı ne za- man ve nasıl görüntüleyeceğim konusun- da çok duyarlı olmam gerektiğini düşü- nürüm." İLK ROMANIYLA EDEBtYAT DEVLERİNİYENDİ Dublin Edebiyat Ödülü Andrew Miller'ın Kültür Servisi - Edebiyat dalında en büyük para ödülü olan Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülü'ne, (AMPAC) yayımlanan ilk romanıyla İngiliz yazar Andrew MiJJer değer bulundu. Miller'ın 'Ingenious Pain'(Becerikli Acı) başlıklı romanında gösterdigi edebi başan, uluslararası jüri tarafından 100 bin sterlin (64 milyar TL) ıle ödüllendirildi. Andrew Miller, bir tek yapıt ölçüt alınarak dört yıldır verilen ödülü kazanan ilk tngıliz yazar oldu. 39 yaşındaki Miller, çeşitli İngiliz üniversitelerinde \azı derslenne katıldıktan sonra kaleme aldığı Ingenious Pain ıle eleştırmenlerin beğenisini kazanmıştı. 18. yüzyılda geçen romanda, du>gusal ve fıziksel hiçbir acı hissetmeyen bir adamın öyküsü anlatılıyor. Yazann ıkinci kitabı 'Casanova' da, Portobello Films tarafından beyazperdeye aktanlacak. Miller ise şu aralar '<>xygen' adlı üçüncü kıtabının üzerinde çalışıyor. Sekız adayın bulunduğu aday Miller, 39 yaşında. lıstesinde, Amerikalı yazar Don DeLilo (Undenvorld), Jûna Crace (Quarantine), lan McEwan (Enduring Love), Amerikalı yazar Francisco GoMman (The Ordinary Seaman). Japon asıllı Haruki Murakami (The VVindup Bird Chronicle), Amenkalı Cynthia Ozick (The Puttermesser Papers), Alman Bernhard Schlink (The Reader) da yer alıyordu. Bristol doğumlu olan Miller yaşamını Paris'te sürdürüyor. Ödülü hiç beklemediğini belirtiyor Miller. Kendi favonleri ise DeLilo ve McEvvan'mış: "Gerçekten çok şaşırdım. Bu yazarlara yıllardır ha> randım. Onlarla biıiikte a> nı aday listesinde bulunmak büe büyük onurdu benim için. Ödülü kazanmak ise soluğumu kesti" Ödülün sahibinin açıklandıgı törene evinden telefonla katılan Miller, gelecek ay Dublin'e giderek ödülünü lrlanda Cumhurbaşkanı Mc Aleese'nin elinden alacak. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Ata'nın Günlükleri Gazetemiz uzunca süredir önemli bir kültür hiz- meti sunuyor. Salı ve cuma kitaplarıyla bir yandan dünya yazınının önemli klasiklerini, ötede ise ya- kın tarihimizi aydınlatan ürünleri kitaplığımıza ka- zandınyor. Bunlardan kimilerini sıcağı sıcağına okuyo- rum, kimilerini ise daha sonra okumak üzere ki- taplığıma yerleştiriyorum. Birkaç hafta önce yayımlanan, M. KemalAta- türk'ün Kartsbad Hatralan (Yayına hazırlayan: Prof Dr. A. Afetinan) beni sevindiren kitaplardan bi- ri oldu. Kartsbad, şifalı kaplıca sulanyla ünlü bir tatil ken- ti. Bugün Çek Cumhuriyeti sınırları içinde. Çek- çe adı: Karlovy Vary. 1918'de Avusturya^Maca- ristan Imparatorluğu sınırlan içindeydi. Özellik- le 18 ve 19. yüzyıllarda hem sağaltım hem de din- lence amaçlı olarak Avrupa'nın pek çok ünlü sa- nat ve siyaset adamı yılın bir bolümünü burada geçirmişlerdir. Günlük tutabilmek, anı yazabilmek, birer uy- garlık ölçütüdür. Eli kalem tutabilen insanın oku- yan, düşünen bir insan olduğunu söyleyebiliriz. Gelmiş geçmiş devlet adamlanmız arasında günlük tutan, bunlarda yalnızca siyasal sorun- lardan değil, kendi hayatından da söz edebilen kaç kişi vardır, bilmiyorum. Öncelikle günlük ha- yatın pek çok insana anlamsız gelebilecek sıra- dan olaylanndan; kendinden, içtiği sudan, yap- tığı banyodan söz edebilen bir insan olarak bi- ze tanıttığı için sevdim Atamızın günlüklerini. Nastl sevilmez, tek başına kaldığı otel odala- nna bile vazo ve çiçekler almayı düşünebilen bir insanın inceliği: "Eve avdet ederken... Çiçekçi bir kadına te- sadüf ettim. Birkaç buket kırmızı ve beyaz ka- ranfil ve ismini bilemediğim diğer bir çiçek al- dım. Fakat sonra bunlar için vazo lazım olduğu- nu düşündüm. Tam yanı başımda bir mağaza- ya girdim. Büyük küçük dört vazo aldım. Eve gel- dim, çiçekleri vazolara Şevki (emireri) ile bera- beryeheştirdim. Vazolan salona, büroya tevziet tim." (s. 64.) Günlüklerden öğrendiğimiz bir başka şey ise Atamızın, elinden kitap düşürmeyen bir insan oluşu. Gününün bir bolümünü okumaya, gene- ral olmasına karşın bildiği yabancı dilleri (Fran- sızca ve Almanca) ilerletmek için dersler alma- ya ayıran biri. Günlüklerin en önemli yanı ise o sıralar otuz altı yaşında olan Ata'nın, kafasının sürekli top- lum sorunlarıyla ve bunlann çözümleriyle ilgili olduğunu göstermesi. "... e//me büyük bir selahiyet ve kudret geçer- se, ben hayat-ı içtimaiyemizde arzu edilen inkı- labı biranda bir 'coup' (darbe) ile tatbik edece- ğimi zannederim. Zira ben, bazılan gibi efkâr-ı avamı, efkâr-ı ulemayıyavaş yavaş benim tasav vuratım derecesinde tasavvur ve tefekkür et- attş&rmairsttretiyle bu işin yapılacağını kabul etmiyor ve böyle harekete karşı ruhum is- yan ediyor. Neden ben, bu kadar senelik tahsil- i âli gördükten, hayat-ı medeniye ve içtimaiye- yi tetkik ve hüniyeti tezevvuk için sarf-ı hayat ve evkat ettikten sonra, avam mertebesine ineyim. Onlan kendimertebeme çıkarayım, ben onlargi- bi değil, onlar benim gibi olsunlar." (s. 81 -82) Bunlann dışında, günlüklerde ilgimi çeken baş- ka şeyler de oldu. Yemeklerini farklı yerierde ve özenle yemesi, sabah-akşam tıraş olması, giyi- mine gösterdigi özen, çevreye ilgisi, önceleri arabalar tutarak yakın çevreyi, sonra otomobil kiralayarak daha uzakları (Eich'taki çini fabrika- sını, Elbogen'e eski bir şatoyu) görmeye grtme- si vb... 27 Temmuz 1918 tarihli günlüğünde, 'Âtide (ge- lecekte) sükûnetli ve tamamen bitaraf bir vazi- yette ve bir köşede kendi âlemimde yaşamaya muvaffak olursam, ihtimal o zaman hatırat-ı ha- yatımı yazmak benim için bir meşgale olacak- tır." (s. 109) demektedir. Oysa daha bu satııian yazışının üzerinden bir yıl bile geçmeden vatanını kurtarma çabası için- de Anadolu'da bulacaktır kendisini. Bir ülkenin uygariık düzeyi, yöneticilerinin uy- gar kişilikleriyle de örtüşür. Eğitimde ve kültür- de gerileyen bir toplum olma yoluna girişimizde son elli yılın kültürden uzak yöneticilerinin payı yok mu? Halil Kocagöz Şiir Ödülü verttdi • İZMİR (AA) - Halil Kocagöz 13. Şiır Ödülü, Ahmet Erhan'ın 'Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi' adlı yapıtına verildi. Ödül. Erhan'ın isteği üzerine kendisine tören yapılmadan iletilecek. Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü daha önce de Mehmet Mümtaz Tuzcu, Sunay Akın, Sennur Sezer, Veysel Çolak, Metin Altıok, Melisa Gürpınar, Gülten Akın, Refik Durbaş, Hulki Aktunç, Sina Akyol, Haydar Ergülen, Bejan Matur ve Abdülkadir Budak kazanmıştı. K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K K Â M l L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle