Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5MART1999CUMA
14 KULTUR
Ümit Elçi, Özal dönemini konu alan 'Başlangıcın Sonrası' adlı filmin çekimine başlıyor
Kaçımlıııaz ay oykusuNURDAN CİHANŞÜMÜL
Yönetmen Ümit Elçi, Murat Kadıoğ-
lu'nun aynı adlı romanından uyarlanan
"BaşlangKin Sonrası*' adlı filmmin çe-
kimlerine 15 Mart'ta başlıyor. Yelda
Kaymakçı, Hakkj Ergök, fclal Aydın,
Savaş Yurttaş'ın rol aldığı filmin gö-
rüntü yönetmenliğini Jurgen Jurgens
ûstleniyor. Çekimleri yaklaşık 2 ay sü-
recek olan filmin müzikleri de kitabın
yazan Murat Kadıoğlu'na ait.
Filmde, 1980 sonrası dönemde yaşa-
nan karmaşanın insanlar ûzerindeki et-
kisi, bir kadın-erkek ilişkisi ekseninde
anlatılıyor. Otnit Elçi'yle yeni fılmi üze-
rine konuştuk.
- Projenin oluşum aşamasından söz
eder misiniz?
ÜMİT ELÇİ- Film projesi 3 yıl ön-
cesine dayanıyor. Murat Kadıoğlu, o
dönemde daha romanı bitirmemişti ve
kitap üzerinde son çahşmalan yapıyoT-
du. Ben bu haliyle metni okudum ve
mektuplardan oluşan mettıin sinema-
tografık bir yanı olduğunu gördûm. Se-
naryoyu yazmaya başjadım, ama fılmi
ne zaman çekeceğimiz belli değildi.
Sponsor arayışına basladık, fakat bir so-
nuç alamadık. Bunun üzerine yurtdışı
arayışına girdik. Günizi Yapım Şirketi
ve yurtdışından da Alman bir şirketle or-
tak çekeceğiz fılmi. Eurimages'a baş-
vurduk, sonucu henüz belli olmadı.
- Filmin konusunu biraz anlabr mısı-
nız?
_ 80 sonrası Türkiyesi'ni, bir anlamda
Ozaldönemini konu alıyor fılm. 12 Ey-
lül'ün sancılannın kendini göstermeye
basladıgı dönem. Erkekkahramanımız,
12 Eylül sonrasında fabrikadaki işçile-
ri yönlendirmek ve eğitmek suçundan
hapishanede yatıyor. Hapishane süreci
6 yıllık bir dönemi kapsıyor. Bu süreç-
te adamın eşinin yaşammı daha çok gö-
rüyoruz. Kadın, çocuğuyla birlikte bir
yaşam mücadelesinin içine giriyor. Li-
beral ekonomi, suni gelişme, neredey-
dim ne oldum gibi bir yaşam tarzı ken-
dini göstermeye başlayınca kadın ya-
vaş yavaş basarnaklan tırmanmaya baş-
lıyor. lki ayağının üzerinde durabilmek
Film, 80
sonrası
Türkiyesi'ni, bir
anlamda Özal
dönemini konu
alıyor. 12
EylüTün
sancılannın
kendini
göstermeye
başladığı .
dönemde
yaşanan
karmaşanın
insanlar
ûzerindeki etkisi,
bir kadın-erkek
ilişkisi
ekseninde
anlatılıyor. Yönetmen, 'Başlangıcm
Sonrası'nın, karjsamı politik olsa da, politik
bir fılm olmadığını vurguluyor.
için harcadığı çabalanmn sonucunda iyi
bir yere geliyor. Adamla kadının tutku-
su 6 yıllık hapishane sürecine rağmen
hiç eksilmiyor. Kadın sık sık adamı zi-
yarete gidiyor. Kadın 6 yıl boyunca ada-
mabağlılığını sûrdûrüyor. Ancak ayn kal-
dıklan süre sonunda ikisi de bu zaman
dilimi içinde ayn yollara gitmiş olduk-
lannı görüyorlar.
SesB çekiıne adapte olanıadık
- Senaryoyu oluştururken nelere ön-
ceükverdiniz?
Senaryoya insan ilişkileri, kadının ya-
şam mücadelesi gibi kitapta olmayan
bölümler eklendi. Kitap ise mektuplar-
dan oluşuyor. Adamın hapishane yaşa-
mıyla ilgili bazı şeyler eklendi.
-Çekimkr hangi mekârdarda gerçek-
leşecek?
Filmin üçte biri hapishanede geçiyor.
Suni bir hapishane ortamı yaratmak is-
temedim, yaşanmamış bir hapishane her
zaman sıntıyor. Sinop'ta bir hapishane
vardı, daha sonradan orası boşaltıldı ve
kültür merkezine dönüştürülmesi plan-
lanıyor. Sinop Kalesi içindeki hapisha-
nenin inanılmaz bir sinematografik gö-
rüntûsü var. 15-20 gün boyunca Sinop'ta
çekimlerimiz sürecek. Ankara ve Bar-
tın'dan sonra çekimler lstanbul'da devam
edecek. Mayısın ilk haftasına kadar çe-
kimlerimiz sürecek.
-Oyunculan nasıl degeriendiriyorsu-
nuz?
Filmin başrol oyunculanndan Hakk\
Ergök, Ankara Devlet Tıyatrosu'ndan.
Sima olarak yeni, ancak fılmdeki erkek
karakterine çok uygun. Yelda Kaymak-
çı'yı ise ilk kez "Yara" filminde izle-
miştim ve oyunculuğunu çok beğen-
dim. Ancak bu fılmde, çocuksu ve er-
keksi imajı değışecek, onun yerine ya-
şamla mücadele eden kadın imajı gele-
cek. Yelda Kaymakçı'nın bu fılmde de
başanh olacağına inanıyorum. Türkçe-
si çok yeterli olmad\ğ\ için birkaç aydır
diksiyon çalışıyor. Film sesli çekilece-
ğı için diğer oyunculann hemen hepsi
devlet tiyatrosundan. Yeni kuşağın oyun-
culuğunu çok beğenıyorum, çünkü tiyat-
royu abartılı oynamıyorlar. Tiyatro do-
ğal bir estetiğe büründü.
- Filmin montajı Türkiye'de mi yapt-
lacak?
Film sesli çekileceği için ses ekibi
Fransa'dan geliyor. Montaj ise Maca-
ristan'da yapılacak. Türkiye'de hâlâ ses-
li çekime adapte olmuş değiliz. Sessiz
çekim ve dublaj yapma ise tüm dünya-
da bitti. Zaten seyirci de fılmde doğal-
lık hissetmediği anda filmi kabul etmi-
yor. Aynca Türkiye'de yeterli ses ekibi
yok.
Venedik ve Antalya'ya katüacak
- FUmi sinemalarda ne zaman izleye-
bikceğiz?
Filmin ekim ayında gösterime girme-
sini planlıyoruz. Haziran sonunda bü-
tün işlemleri tamamlandıktan sonra Ve-
nedik Film Festivali ve Altın Portakal
Film Festivali'ne katılmayı düşünüyo-
ruz.
- Son dönemde politik fılmler gün-
demde__
Çok iddialı konular ele alınıyor. Ben
buna pek sıcak bakmıyorum. Politik bir
film yapmak istemiyorum. ama "Ba$-
langıctn Sonrası", belirlı bir dönemi an-
lattıği için politik fılm sayılabilir. Film-
de ağırlıklı olarak o dönemki yaşam bi-
çimi ele alınsa da sıyasi ahlak da ken-
dini gösteriyor. Ama bunu vurgulamı-
yorum, yani devrimci şarkılar. devrim-
ci söylemler yer almıyor. "Başlangıcın
SonrasTnın kapsamı politik olsa da po-
litik bir fılm değil. Ancak gerçekçi fılm-
ler yapılması gerektiğine inanıyorum.
Son dönemde aynca insanlarabirşey ver-
meyen, ama hoşça vakit geçirten fılm-
ler yapılıyor. Bu fılmler tanınmış isim-
lerle yapıldığı için belirli bir box offi-
ce'i garantiye alıyorlar. Bizimse böyle
bir şansımız yok.
- Yeni projeleriniz var mı?
Bugüne dek hep gerçekçi fılmler y ap-
tım. Belki artık başka şeyler yapanm.
"Böcek" filminden sonra üç yıl geçti.
Eskiden iki senede bir film yapıyor-
dum. Sanatla ugraşmak çok güzel, ama
bir o kadar da yoruluyorsunuz. Türki-
ye'de özveri ve çalışmanın karşılığıru
alamıyorsunuz. Yaptığım işi çok seviyo-
rum, ama bu kadar da eziyetli olmama-
lı dıye düşünüyorum.
Bilsak Tiyatro Atölyesi, insanı derinden yakalamayı hedefliyor
Yoksa tiyatro bir gerçeklik mi?..
AtrfYümaz - 'Selvi Boyhım Al Yazmahm.'
Bügi'deAtif Yümaz
Fümleripanett bugün
Kültür Servisi - Bilgi
Üniversitesi'nin sinematek
anlayışıyla başlattığı film
gösterimleri kapsamında
Mart ayı etkinlikleri çer-
çevesinde tsrail Konsolos-
luğu işbirliği ile lsrail sine-
ma tarihinin beş önemli fıl-
mi 15-21 Mart tarihlen ara-
sında her gün Bilgi Üni-
versitesi sınema salonunda
gösterilecek.
Etkinligin açılış filmi.
ünlü lsrailli yönetmen Eli
Cohen'in yönettiği 'The
SummerofAviya'. Eli Co-
hen de fılminin gösterimi
için Bilgi'yi ziyaret ede-
rek 16 Mart Salı günü sa-
at 20.00'de gerçeklesecek
gösterimin ardından izleyi-
cilerin sorulannı yanıtla-
yacak.
lsrail filmleri
lsrail kültürü ve tanhiy-
le ilgili değişiktemalan in-
celeyen bu fılmler arasm-
da 1994 yüında Venedik
Film Festivali'nde Ulusla-
rarası Eleştirmenler ödü-
lünü kazanan. Uri Bara-
bash'ın yönettiği 'Beyond
The WaBs' adlı film de yer
alıyor. Film, bir lsrail ceza-
evindeki Yahudi ve Arap
mahkûmlar arasındaki kar-
maşık ilişkiyi aktanyor.
Haim Buzaglo'nun yönet-
tiği 'MarriageofConveni-
ence', orta yaş krizi içinde
kimliğini bulmaya çahşan
bir karakter üzerine kuru-
lu. Nadav Levitan'ın yö-
nettiği Stalin's Disciplines
fılmi ise 1950'lerin Kib-
butz ortamında gelişen ko-
mik durumlan konu alıyor.
Tzipi Trope'nin filmi 'Tel
Aviv-Berlin' fılmi 2. Dün-
ya Savaşı'ndan sonra ken-
dine tsrail'de yeni bir hayat
kurmaya çalışan, ancak
geçmişinden kaçamayan
bir karakterin çevresinde
gelişiyor. Ingilizce altya-
zılı gösterilecek filmlerin
bilet ücretleri 750 bın TL.
Bilgi'de ay içinde ger-
çekleşecek öteki etkinlik-
ler ise şöyle: 5 Mart günü
saat 14.00'te AtrfYıImaz'm
yönettiği Adak. SeKi Boy-
lum Al Yazmalım, Bir Yu-
dum Sevgi, Aahhh Belinda
gibi fılmler üzerine bir pa-
nel düzenlenecek. Fatih
Ozgüven' in yöneteceğı pa-
nele Atif Yılmaz, Deniz
Türkali, Balkan NacL Ba-
nş Pirhasan. Gülsün Ka-
ramustafa ve Ümit Üna)
konuşmacı olarak katıla-
caklar.
Kudret Sabancı'nın yö-
nettiği, yapımcılığını Yeni
Sinemacılann üstlendiğı,
LaleU'de Bir Azize filmi-
nin gala gecesi 9 Mart Sa-
lı akşamı saat 20.00'de ts-
tanbul Bilgi Üniversitesi
sinema salonunda gerçek-
lesecek.
Bu ay 9O'lı yıllann deği-
şik filmlennin gösterimi
de sürüyor: La Haine (Pro-
testo), Living in Obti>ion
(Manik Depresif), Deep
Crimson (Koyu Kırmızı),
Dream withthe Fishes(B a-
hklar ve Rüyalar) ve Gemi-
de gibi bağımsız fılmlere
daha çok ağırlık verilıyor.
Ay boyunca gösterilecek
öteki fılmler arasmda ise
Kafka, Before The Rain
(Yağmurdan Önce), Candy
Man I (Şeker Adam I).
High Heels (Yüksek To-
puklar), Romeo is Bleeding
(Aşk Bir Fahişedir), Cyclo
(Bisikletçi) yer alıyor.
• Kurbağa Öyküleri
adlı oyundaki çocuğun,
aslında yaşadığı, daha
doğrusu yaşadığını
sandığı kimi duygulann
aldatıcılığından gizli bir
mutsuzluk duyan bilincin
çocuğu olduğunu
anlayacaksmız.
ESEN ÇAMURDAN
Önce kısacık bir not dikkatinizi
çekiyor broşürde: "Chnnun geçri-
ği belirli bir yer yok. Yaşananlar
her yer ve herkes için." Ardından
oyun başlıyor ve NihalGeyran Kol-
daş ile Ceysu Koçak. Üstüngel
tnanç'm "teknik>-ard«nı>la'
?
size
Amerikalı yazar Arnold LobePin
yedi-sekız yaşındakı çocuklar için
kaleme aldığı birtakım öyküleri -
bunlara masal da diyebiliriz- anlat-
maya koyuluyorlar.
Dört kitaplık bir diziden dokuz
öykü seçmişler kendilerine; bunla-
n, seyirciye aktarmak istedikleri
şeyler doğrultusunda uyarlamışlar
ve ortaya, çocuklardan yola çıka-
rak yetişkinlere anlatılan Kurbağa
Öyküleri çıkmış. Yanı şimdiye dek
yapılageleni tersine çevırmiş Bil-
sak Tiyatro Atölyesi: Genelde ya-
şamla ilgili kimi gerçeklikler ço-
cuklara, algılayabılecekleri bir bi-
çemle aktanlmaya çalışılırken on-
lar çocuktan, çocuk dünyasından
hareket ederek. yine onlann biçe-
miyle, toplumsal yaşamla birlikte
yitırilen kimi duygulan, dürtüleri
"büyûklere*' anımsatmak istemiş-
ler. Neleri mi ele alıyorlar? Son
derece basit: Yalnızhk. Direnç' tra-
de, Dostluk, Var Olabilme/Tlavat-
Kurbağa Öyküleri, kimi duygu vedürtüleri 'büyûklere' anımsaüyor.
ta Kalma, Kıskançlık, Umut, Pay-
laşma...
Çocuk saflığı içinde
lnsanın özünü oluşturan bu te-
mel öğeler son derece yalın ve na-
if bir yaklaşımla, bır çocuk saflığı
ve rahatlığı içinde işleniyor. Öyle
ki seyirci. incelikli ve titiz oyuncu-
luğun yanı sıra ses ve ışık etmen-
leri, oyun alanının düzenlenışıyle
birlikte söylenenin. daha doğrusu
gösterilenin ötesmde anlamlar üret-
meye yönlendiriliyor.
Bir başka deyişle. ona anlatıla-
nın hıç de görüldüğü gibi masum
ve saf bir şey olmadığı sezinletili-
yor. Çünkü Kurbağa Öyküleri, sah-
nelerimizde pek de alışkın olma-
dığımız bırbıçemle, birbirlerinden
kopukmuş gibi görünen durumla-
nn aslında bır bütünün parçalannı
oluşturduğu, söylenmek istenen-
lerin söylenmeden aktanldığı, böy-
lelikle dilin kendi içinde bir eyle-
me dönüştüğü bir çalışma olarak çı-
kıyor karşımıza. Gerçekten de dil,
oyunda bir şeyi. bir durumu söy-
lemekten çok, söylenmeyen hak-
kmda ipuçlan vermekte. Ve oyun-
culann konuşma biçimleri, durak-
lan, tonlamalan, mekanik ses kul-
lanıp kullanmamalan vb. dili oyu-
nun bir parçası kılmakta, aynca
onu kendi içinde bİT müziğe dönüş-
türmekte. Öte yandan. yine aynı
bağlamda, söylenenin birebir be-
denle gösterilmesinden çok, ona
mal edilmesi, bedenin neredeyse
düşünürhale gelmesi ve metni an-
lamlandırmada önemli bır işlev
üstlenmesi oyunun ilginç yanla-
nndan biri. Bunlann yanı sıra en
durağan, en suskun sahnelerde bi-
le bir hareket ve ses varlığının du-
yumsanması ve gösteride yaratı-
lan eylem ve ses bütünlüğünün,
öyküye belirli bir yorum getirmek-
le birlikte seyirciye, soracağı sonı-
lar ve bulacağı yanıtlarla ilgili be-
lirli bir zemin hazırlamakta.
Bildirisi/iletismi hep gizliden
gizliye, ıçten içe sürdürmeyi se-
çen Bilsak Tiyatro Atölyesi. bu kez
de insanı çok daha derin bir yerden
yakalamayı hedeflemekte. seyır-
cisininbirikimini. duyarlılığını ha-
rekete geçirmeye çalışmakta ve
sahnede yaşanılanı, kendi içinde
de sürdürmeye çağırmakta onu.
lnsanın duygulannı en çıplak,
toplumsal koşullanmalar veyabaş-
kılarla örtülmemiş, sıvanmamış en
yalm haliyle yakalamaya çalışıyor
Kurbağa Öykülen ya da var olan
örtüyü kaldırmayı, sıvayı kazıma-
yı ve bunlann altında yatan öze
ulaşmayı. onu insana yeniden gös-
termeyi derayor. Bireyin kendi ken-
disiyle yüzleşmesini, açık. dürüst
bir hesaplaşma içine girmesini ıs-
tiyor.
Her şey bir yana, sanatsal öz-
günlüğü ve çarpıcı estetiğiyle Kur-
bağa Oyküleri'ni isterseniz bir ma-
sal, size çocukluğunuzu ammsa-
tan nostaljik bir çalışma olarak da
değerlendirebilirsiniz. Çocuklu-
ğun o tertemiz, el değmemiş dün-
yasına tanık olmak rahatlatır sizi,
huzur duyarsınız. mutlu bile ola-
bilirsiniz. Ama benim gibi, "Yok,
iDe de söylenmeyen'' diye tutturur-
sanız, kendinizle karşı karşıya kal-
manız kaçınılmaz olacaktır. Çün-
kü birileri size "Kral çıplak!" di-
ye bağıracaktır sahneden. Çünkü
Kurbağa Öyküleri adlı oyundaki
çocuğun, aslında yaşadığı. daha
doğrusu yaşadığını sandığı kimi
duygulann aldatıcılığından gizli
bir mutsuzluk duyan bilincin çocu-
ğu olduğunu anlayacaksmız. Son-
ra da "Yoksa" diye düşüneceksiniz.
"tiyatro bir gerçeklik de hayat mı
yanılsama acaba?"
Mavi iıısaıüamı ressamı
Gravür
Kültür Servisi - Türkiye lş Bankası
Ankara Sanat Galerisi.
Ali İsmailTüremenın yapıtlanna
ev sahıpliği yapacak. Sergi. 4-26
Mart tarihleri arasmda
gerçekleştirilecek.
1968 yılında Devlet Tatbiki Güzel
Sanatlar Yüksekokulu'ndan
mezun olan sanatçı, 1970'ten
günümüze dek yurtiçi ve
yurtdışında çok sayıda grup
sergisi, bienal ve trianele katıldı.
Sanatçı halen. Anadolu
Üniversitesi ve Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi'nde Tasanm Ilkelerı ve
Temel Sanat Eğitimi dersleri
veriyor.
Sezer Tansuğ, Türemen'in resim
serüvenını. "Kalıplaşmış bir
düzen güvencesi üzerine
kurulmaktan çok, kendi kendini
sorgulayan acımsı tatlara dönük
sürekli bir araştırmanın
meşakkatine adanmış bir resim
yaşantı. Bu yaşantıda varoluş
azmini kanıtlayan viğitçe bir şeyler
devar" şeklınde nıtelendiriyor.
"Onun ma>i insan figürleri, kübik
formlarla çahşmayı seven bir
heykel sanatçısuım, büyük taş
btoklardan o> arak çıkardığı
katı ve masif, anıtsal heykelleri
andınvor. Ağır ağır devinen ve
her dcvinim biçimi yeni bir resme
konu olan, dev vapılı. suskun ve
deformasyonla kendi gerçekliğinin
dışına bilinçle taşırılmış
bir insan figürüdür bu._"
şeklinde yorumluyor Kaya
Ozsezgin ise Türemen'in resim
dünyasını.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Ay Hâlâ Güzel
Geçen akşamdı, ilkyazı andınr ılık havada bal-
kondaydım, ince dumanı tüten bacanın ardından ay
çıktı. Dolunaydı.
Hava usul usul esmerieşti, karardı. Lâcivertle ge-
ce mavisi arası gökyüzünde ay şimdi daha partak-
tı. Önce limon sansıydı, sonra, giderek gümüşi ol-
du. Sanki saranp soluyordu.
Şişli'nin köhnemiş apartmanlanyla çevrili arka
bahçelerimize... o bakımsız, geçmiş zaman leylak-
lı, ceviz ağaçlı arka bahçelerimize ay durup durup
hayaller serpti.
Geri dönmeyecek zamanlann ayışıklannı yeniden
yaşar gibi oldum.
Sandallarla ayışığına çıktık. Kadıköyü'nde, Şi-
fa'dan Kalamış'a doğru. Amiral Cevat Bey'le kan-
sı Nerihe Hanım, Cemil Ağbi, bizimkiler, hepimiz.
Dalgın suya uzun uzun baktım ama, o geçmiş ge-
ceyi büsbütün göremedim. Dizeler, kesik kesik dö-
külüştü:
"Mehtâb, iri güller ve senin en güzel aksin... I
Velhasıl, o rv'yâ duruyoryeriiyerinde."
Yahya Kemal'e kapılıp gidecekken, Ahmet Ha-
şim in memametsiz "Ay" yazısına takılıp kaldım.
Şiirinde ayla haşır neşir Haşim, bu yazısında aya "Ya-
lancı!" der.
Ben ayı dumanlı bacanın ardından çıkarken gör-
müştüm. Ahmet Haşim'de ay, "fısıltıyı andıran bir
/7/ş/rt/"ylaçıkagelir. Ikibüyükfıstıkağacınınarkasın-
da kıpkırmızıdır.
Ben de koşup yeniden aya baktım. öyle kıpkır-
mızı değildi. Zaten kış dolunaylan hep sandır.
Ay şimdi biraz yükselmiş; gökyüzü gece mavisi-
ni enikonu yitirmişti.
Sayfalan kanştınnca "Ay" yazısına kavuştum:
"Sanki Japonyalı birressamın siyah mürekkeple
çizdiği müphem ve nâtamam bir atem içindeydik."
Haşim'in bu deyişine bayılınm. Nice yetkinlik ih-
tiraslanndan sonra, sanatta vanlabilecek doruk, iş-
te bu! gibi gelir bana. Biraz bulanık, puslu, belirsiz,
biraz da tamamlanmamış, bile isteye yanm bırakıl-
mış.
Ay, -görebildiğım- gökyüzünü ortalıyordu. Işığı
yanan üst kat penceresinde inceciktül perde. Oda-
nın ışığını söndürdüm. Bütün ışıklan söndürdüm.
Ayışığı odaya eleğimsağmalar saçtı.
Dolunay gezintilerini uzun uzadıya, bir şiir, bir ro-
man gibi anlatan Abdülhak Şinasi, sonra, şimdiki
zamanın kuru gerçekliğine dönüp, ayışığında heyu-
la olup çıkmış çökkün, kavşamış yalılaria baş başa
kalır. Bu yazıya üzülürüm.
Ay, Refık Halid'de yaz mevsimiyle eşanlamlıdır.
Bu, Bizim Hayatımız'da Boğaziçi ve yaz gecesi ay-
la tşıldatılmıştır.
Ben, duru estamp'lann aylan kadar, romantizmi
baygınlaşmış kötü resimlerdeki aylan da severim.
Her birinde aşk mektuplannın hüznü okunur.
Çocukluğumda bir söz vardı: Aydedeye misafir ol-
mak. Artık kimse kullanmıyor. Geceleyin eve döne-
memek, açıkta kalmak demekti. Işte, aydedeye mi-
safir oluyordunuz.
Ayışıklı geceler, ayışıklı bahçeler... Kimbilirkaç ro-
manında onlardan söz açmış Kerime Nadir, günün
birinde anıtannı yazınca, insanoğlunurv aya ulaşcrıa-
sına adeta kınlıyor, romanlanndaki dolunayın bir da-
ha 'o' heyecanı uyandırmayacağını hissediyordu.
Ama ay hâlâ güzel.
"Ey eski kamer, sen bizi elbette bilirsin!"
Haşim şimdi ayla dosttur. Annesiyte birlikte yürür-
ler; ay yanlanndadır.
Gerçekten "rv'yâ gibi" bir yaz mıydı?
Abdülhak Şinasi'ye gelince, ayışıklı ve musikili
gecelerin bittiğine bir türlü inanamıyor, hepsinin,
başka gezegenlerde, başka zaman ölçeklerinde za-
ten hep yaşandığına inanıyor.
Ben inanmıyorum.
Ama, ay hâlâ güzel, diyorum.
Aydede hâlâ iyı kalpli...
Takvimde tz Bırakan:
"Aysan... sularsan... sularda sazlarsan.. /Ayhas-
ta... sularhasta... sulardasazlarhasta..."AliMüm-
taz Arolat, Bir Gemi Yelken Açtı, 1926.
Oasis'in eski davulcusu
McCappoll'a yüklü tazmûıat
• Kühür Servisi- Ingiliz rock grubu Oasis'in bir süre
önce gruptan atılan davulcusu Tony McCarroll, uzun
süredir mücadelesini verdiği yüklü tazminah sonunda
alabilecek. McCaroll'ın avukatının yaptığı
açıklamaya göre ünlü davulcu, telif haklanndan
milyonlarca poundluk pay almak üzere grubun diğer
üyeleriyle anlaştı. Anlaşma, geçen çarşamba
mahkeme tarafından da onaylandı. Ünlü davulcu,
Paris'te bir barda grubun vokalisti Liam Gallagher'le
yaptığı bir kavga sonunda kovulmuştu. Kendi yerine
Alan White'm alındığını öğrenince de, yıllar önce
Beatles grubundan atılan davulcu Pete Best'in
avukatlığını üstlenmiş olan Jen Hills'e başvurdu.
McCarroll, gruptan haksız bir nedenle ihraç edildiğini
savunarak, grubun yıllık gelirinin yüzde beşini
(yaklaşık 29 milyon dolar) talep ediyordu, ancak
anlaşma sonunda bu isteğine tam olarak ulaşıp
ulaşamadığı kesin olarak bilinmiyor. Tony McCarroll,
müzik yaşamını Manchester'da bir stüdyoda çalışarak
ve davul öğretmenliği yaparak sürdürüyor.
R Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I