22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5MART1999CUMA 14 KULTUR Ümit Elçi, Özal dönemini konu alan 'Başlangıcın Sonrası' adlı filmin çekimine başlıyor Kaçımlıııaz ay oykusuNURDAN CİHANŞÜMÜL Yönetmen Ümit Elçi, Murat Kadıoğ- lu'nun aynı adlı romanından uyarlanan "BaşlangKin Sonrası*' adlı filmmin çe- kimlerine 15 Mart'ta başlıyor. Yelda Kaymakçı, Hakkj Ergök, fclal Aydın, Savaş Yurttaş'ın rol aldığı filmin gö- rüntü yönetmenliğini Jurgen Jurgens ûstleniyor. Çekimleri yaklaşık 2 ay sü- recek olan filmin müzikleri de kitabın yazan Murat Kadıoğlu'na ait. Filmde, 1980 sonrası dönemde yaşa- nan karmaşanın insanlar ûzerindeki et- kisi, bir kadın-erkek ilişkisi ekseninde anlatılıyor. Otnit Elçi'yle yeni fılmi üze- rine konuştuk. - Projenin oluşum aşamasından söz eder misiniz? ÜMİT ELÇİ- Film projesi 3 yıl ön- cesine dayanıyor. Murat Kadıoğlu, o dönemde daha romanı bitirmemişti ve kitap üzerinde son çahşmalan yapıyoT- du. Ben bu haliyle metni okudum ve mektuplardan oluşan mettıin sinema- tografık bir yanı olduğunu gördûm. Se- naryoyu yazmaya başjadım, ama fılmi ne zaman çekeceğimiz belli değildi. Sponsor arayışına basladık, fakat bir so- nuç alamadık. Bunun üzerine yurtdışı arayışına girdik. Günizi Yapım Şirketi ve yurtdışından da Alman bir şirketle or- tak çekeceğiz fılmi. Eurimages'a baş- vurduk, sonucu henüz belli olmadı. - Filmin konusunu biraz anlabr mısı- nız? _ 80 sonrası Türkiyesi'ni, bir anlamda Ozaldönemini konu alıyor fılm. 12 Ey- lül'ün sancılannın kendini göstermeye basladıgı dönem. Erkekkahramanımız, 12 Eylül sonrasında fabrikadaki işçile- ri yönlendirmek ve eğitmek suçundan hapishanede yatıyor. Hapishane süreci 6 yıllık bir dönemi kapsıyor. Bu süreç- te adamın eşinin yaşammı daha çok gö- rüyoruz. Kadın, çocuğuyla birlikte bir yaşam mücadelesinin içine giriyor. Li- beral ekonomi, suni gelişme, neredey- dim ne oldum gibi bir yaşam tarzı ken- dini göstermeye başlayınca kadın ya- vaş yavaş basarnaklan tırmanmaya baş- lıyor. lki ayağının üzerinde durabilmek Film, 80 sonrası Türkiyesi'ni, bir anlamda Özal dönemini konu alıyor. 12 EylüTün sancılannın kendini göstermeye başladığı . dönemde yaşanan karmaşanın insanlar ûzerindeki etkisi, bir kadın-erkek ilişkisi ekseninde anlatılıyor. Yönetmen, 'Başlangıcm Sonrası'nın, karjsamı politik olsa da, politik bir fılm olmadığını vurguluyor. için harcadığı çabalanmn sonucunda iyi bir yere geliyor. Adamla kadının tutku- su 6 yıllık hapishane sürecine rağmen hiç eksilmiyor. Kadın sık sık adamı zi- yarete gidiyor. Kadın 6 yıl boyunca ada- mabağlılığını sûrdûrüyor. Ancak ayn kal- dıklan süre sonunda ikisi de bu zaman dilimi içinde ayn yollara gitmiş olduk- lannı görüyorlar. SesB çekiıne adapte olanıadık - Senaryoyu oluştururken nelere ön- ceükverdiniz? Senaryoya insan ilişkileri, kadının ya- şam mücadelesi gibi kitapta olmayan bölümler eklendi. Kitap ise mektuplar- dan oluşuyor. Adamın hapishane yaşa- mıyla ilgili bazı şeyler eklendi. -Çekimkr hangi mekârdarda gerçek- leşecek? Filmin üçte biri hapishanede geçiyor. Suni bir hapishane ortamı yaratmak is- temedim, yaşanmamış bir hapishane her zaman sıntıyor. Sinop'ta bir hapishane vardı, daha sonradan orası boşaltıldı ve kültür merkezine dönüştürülmesi plan- lanıyor. Sinop Kalesi içindeki hapisha- nenin inanılmaz bir sinematografik gö- rüntûsü var. 15-20 gün boyunca Sinop'ta çekimlerimiz sürecek. Ankara ve Bar- tın'dan sonra çekimler lstanbul'da devam edecek. Mayısın ilk haftasına kadar çe- kimlerimiz sürecek. -Oyunculan nasıl degeriendiriyorsu- nuz? Filmin başrol oyunculanndan Hakk\ Ergök, Ankara Devlet Tıyatrosu'ndan. Sima olarak yeni, ancak fılmdeki erkek karakterine çok uygun. Yelda Kaymak- çı'yı ise ilk kez "Yara" filminde izle- miştim ve oyunculuğunu çok beğen- dim. Ancak bu fılmde, çocuksu ve er- keksi imajı değışecek, onun yerine ya- şamla mücadele eden kadın imajı gele- cek. Yelda Kaymakçı'nın bu fılmde de başanh olacağına inanıyorum. Türkçe- si çok yeterli olmad\ğ\ için birkaç aydır diksiyon çalışıyor. Film sesli çekilece- ğı için diğer oyunculann hemen hepsi devlet tiyatrosundan. Yeni kuşağın oyun- culuğunu çok beğenıyorum, çünkü tiyat- royu abartılı oynamıyorlar. Tiyatro do- ğal bir estetiğe büründü. - Filmin montajı Türkiye'de mi yapt- lacak? Film sesli çekileceği için ses ekibi Fransa'dan geliyor. Montaj ise Maca- ristan'da yapılacak. Türkiye'de hâlâ ses- li çekime adapte olmuş değiliz. Sessiz çekim ve dublaj yapma ise tüm dünya- da bitti. Zaten seyirci de fılmde doğal- lık hissetmediği anda filmi kabul etmi- yor. Aynca Türkiye'de yeterli ses ekibi yok. Venedik ve Antalya'ya katüacak - FUmi sinemalarda ne zaman izleye- bikceğiz? Filmin ekim ayında gösterime girme- sini planlıyoruz. Haziran sonunda bü- tün işlemleri tamamlandıktan sonra Ve- nedik Film Festivali ve Altın Portakal Film Festivali'ne katılmayı düşünüyo- ruz. - Son dönemde politik fılmler gün- demde__ Çok iddialı konular ele alınıyor. Ben buna pek sıcak bakmıyorum. Politik bir film yapmak istemiyorum. ama "Ba$- langıctn Sonrası", belirlı bir dönemi an- lattıği için politik fılm sayılabilir. Film- de ağırlıklı olarak o dönemki yaşam bi- çimi ele alınsa da sıyasi ahlak da ken- dini gösteriyor. Ama bunu vurgulamı- yorum, yani devrimci şarkılar. devrim- ci söylemler yer almıyor. "Başlangıcın SonrasTnın kapsamı politik olsa da po- litik bir fılm değil. Ancak gerçekçi fılm- ler yapılması gerektiğine inanıyorum. Son dönemde aynca insanlarabirşey ver- meyen, ama hoşça vakit geçirten fılm- ler yapılıyor. Bu fılmler tanınmış isim- lerle yapıldığı için belirli bir box offi- ce'i garantiye alıyorlar. Bizimse böyle bir şansımız yok. - Yeni projeleriniz var mı? Bugüne dek hep gerçekçi fılmler y ap- tım. Belki artık başka şeyler yapanm. "Böcek" filminden sonra üç yıl geçti. Eskiden iki senede bir film yapıyor- dum. Sanatla ugraşmak çok güzel, ama bir o kadar da yoruluyorsunuz. Türki- ye'de özveri ve çalışmanın karşılığıru alamıyorsunuz. Yaptığım işi çok seviyo- rum, ama bu kadar da eziyetli olmama- lı dıye düşünüyorum. Bilsak Tiyatro Atölyesi, insanı derinden yakalamayı hedefliyor Yoksa tiyatro bir gerçeklik mi?.. AtrfYümaz - 'Selvi Boyhım Al Yazmahm.' Bügi'deAtif Yümaz Fümleripanett bugün Kültür Servisi - Bilgi Üniversitesi'nin sinematek anlayışıyla başlattığı film gösterimleri kapsamında Mart ayı etkinlikleri çer- çevesinde tsrail Konsolos- luğu işbirliği ile lsrail sine- ma tarihinin beş önemli fıl- mi 15-21 Mart tarihlen ara- sında her gün Bilgi Üni- versitesi sınema salonunda gösterilecek. Etkinligin açılış filmi. ünlü lsrailli yönetmen Eli Cohen'in yönettiği 'The SummerofAviya'. Eli Co- hen de fılminin gösterimi için Bilgi'yi ziyaret ede- rek 16 Mart Salı günü sa- at 20.00'de gerçeklesecek gösterimin ardından izleyi- cilerin sorulannı yanıtla- yacak. lsrail filmleri lsrail kültürü ve tanhiy- le ilgili değişiktemalan in- celeyen bu fılmler arasm- da 1994 yüında Venedik Film Festivali'nde Ulusla- rarası Eleştirmenler ödü- lünü kazanan. Uri Bara- bash'ın yönettiği 'Beyond The WaBs' adlı film de yer alıyor. Film, bir lsrail ceza- evindeki Yahudi ve Arap mahkûmlar arasındaki kar- maşık ilişkiyi aktanyor. Haim Buzaglo'nun yönet- tiği 'MarriageofConveni- ence', orta yaş krizi içinde kimliğini bulmaya çahşan bir karakter üzerine kuru- lu. Nadav Levitan'ın yö- nettiği Stalin's Disciplines fılmi ise 1950'lerin Kib- butz ortamında gelişen ko- mik durumlan konu alıyor. Tzipi Trope'nin filmi 'Tel Aviv-Berlin' fılmi 2. Dün- ya Savaşı'ndan sonra ken- dine tsrail'de yeni bir hayat kurmaya çalışan, ancak geçmişinden kaçamayan bir karakterin çevresinde gelişiyor. Ingilizce altya- zılı gösterilecek filmlerin bilet ücretleri 750 bın TL. Bilgi'de ay içinde ger- çekleşecek öteki etkinlik- ler ise şöyle: 5 Mart günü saat 14.00'te AtrfYıImaz'm yönettiği Adak. SeKi Boy- lum Al Yazmalım, Bir Yu- dum Sevgi, Aahhh Belinda gibi fılmler üzerine bir pa- nel düzenlenecek. Fatih Ozgüven' in yöneteceğı pa- nele Atif Yılmaz, Deniz Türkali, Balkan NacL Ba- nş Pirhasan. Gülsün Ka- ramustafa ve Ümit Üna) konuşmacı olarak katıla- caklar. Kudret Sabancı'nın yö- nettiği, yapımcılığını Yeni Sinemacılann üstlendiğı, LaleU'de Bir Azize filmi- nin gala gecesi 9 Mart Sa- lı akşamı saat 20.00'de ts- tanbul Bilgi Üniversitesi sinema salonunda gerçek- lesecek. Bu ay 9O'lı yıllann deği- şik filmlennin gösterimi de sürüyor: La Haine (Pro- testo), Living in Obti>ion (Manik Depresif), Deep Crimson (Koyu Kırmızı), Dream withthe Fishes(B a- hklar ve Rüyalar) ve Gemi- de gibi bağımsız fılmlere daha çok ağırlık verilıyor. Ay boyunca gösterilecek öteki fılmler arasmda ise Kafka, Before The Rain (Yağmurdan Önce), Candy Man I (Şeker Adam I). High Heels (Yüksek To- puklar), Romeo is Bleeding (Aşk Bir Fahişedir), Cyclo (Bisikletçi) yer alıyor. • Kurbağa Öyküleri adlı oyundaki çocuğun, aslında yaşadığı, daha doğrusu yaşadığını sandığı kimi duygulann aldatıcılığından gizli bir mutsuzluk duyan bilincin çocuğu olduğunu anlayacaksmız. ESEN ÇAMURDAN Önce kısacık bir not dikkatinizi çekiyor broşürde: "Chnnun geçri- ği belirli bir yer yok. Yaşananlar her yer ve herkes için." Ardından oyun başlıyor ve NihalGeyran Kol- daş ile Ceysu Koçak. Üstüngel tnanç'm "teknik>-ard«nı>la' ? size Amerikalı yazar Arnold LobePin yedi-sekız yaşındakı çocuklar için kaleme aldığı birtakım öyküleri - bunlara masal da diyebiliriz- anlat- maya koyuluyorlar. Dört kitaplık bir diziden dokuz öykü seçmişler kendilerine; bunla- n, seyirciye aktarmak istedikleri şeyler doğrultusunda uyarlamışlar ve ortaya, çocuklardan yola çıka- rak yetişkinlere anlatılan Kurbağa Öyküleri çıkmış. Yanı şimdiye dek yapılageleni tersine çevırmiş Bil- sak Tiyatro Atölyesi: Genelde ya- şamla ilgili kimi gerçeklikler ço- cuklara, algılayabılecekleri bir bi- çemle aktanlmaya çalışılırken on- lar çocuktan, çocuk dünyasından hareket ederek. yine onlann biçe- miyle, toplumsal yaşamla birlikte yitırilen kimi duygulan, dürtüleri "büyûklere*' anımsatmak istemiş- ler. Neleri mi ele alıyorlar? Son derece basit: Yalnızhk. Direnç' tra- de, Dostluk, Var Olabilme/Tlavat- Kurbağa Öyküleri, kimi duygu vedürtüleri 'büyûklere' anımsaüyor. ta Kalma, Kıskançlık, Umut, Pay- laşma... Çocuk saflığı içinde lnsanın özünü oluşturan bu te- mel öğeler son derece yalın ve na- if bir yaklaşımla, bır çocuk saflığı ve rahatlığı içinde işleniyor. Öyle ki seyirci. incelikli ve titiz oyuncu- luğun yanı sıra ses ve ışık etmen- leri, oyun alanının düzenlenışıyle birlikte söylenenin. daha doğrusu gösterilenin ötesmde anlamlar üret- meye yönlendiriliyor. Bir başka deyişle. ona anlatıla- nın hıç de görüldüğü gibi masum ve saf bir şey olmadığı sezinletili- yor. Çünkü Kurbağa Öyküleri, sah- nelerimizde pek de alışkın olma- dığımız bırbıçemle, birbirlerinden kopukmuş gibi görünen durumla- nn aslında bır bütünün parçalannı oluşturduğu, söylenmek istenen- lerin söylenmeden aktanldığı, böy- lelikle dilin kendi içinde bir eyle- me dönüştüğü bir çalışma olarak çı- kıyor karşımıza. Gerçekten de dil, oyunda bir şeyi. bir durumu söy- lemekten çok, söylenmeyen hak- kmda ipuçlan vermekte. Ve oyun- culann konuşma biçimleri, durak- lan, tonlamalan, mekanik ses kul- lanıp kullanmamalan vb. dili oyu- nun bir parçası kılmakta, aynca onu kendi içinde bİT müziğe dönüş- türmekte. Öte yandan. yine aynı bağlamda, söylenenin birebir be- denle gösterilmesinden çok, ona mal edilmesi, bedenin neredeyse düşünürhale gelmesi ve metni an- lamlandırmada önemli bır işlev üstlenmesi oyunun ilginç yanla- nndan biri. Bunlann yanı sıra en durağan, en suskun sahnelerde bi- le bir hareket ve ses varlığının du- yumsanması ve gösteride yaratı- lan eylem ve ses bütünlüğünün, öyküye belirli bir yorum getirmek- le birlikte seyirciye, soracağı sonı- lar ve bulacağı yanıtlarla ilgili be- lirli bir zemin hazırlamakta. Bildirisi/iletismi hep gizliden gizliye, ıçten içe sürdürmeyi se- çen Bilsak Tiyatro Atölyesi. bu kez de insanı çok daha derin bir yerden yakalamayı hedeflemekte. seyır- cisininbirikimini. duyarlılığını ha- rekete geçirmeye çalışmakta ve sahnede yaşanılanı, kendi içinde de sürdürmeye çağırmakta onu. lnsanın duygulannı en çıplak, toplumsal koşullanmalar veyabaş- kılarla örtülmemiş, sıvanmamış en yalm haliyle yakalamaya çalışıyor Kurbağa Öykülen ya da var olan örtüyü kaldırmayı, sıvayı kazıma- yı ve bunlann altında yatan öze ulaşmayı. onu insana yeniden gös- termeyi derayor. Bireyin kendi ken- disiyle yüzleşmesini, açık. dürüst bir hesaplaşma içine girmesini ıs- tiyor. Her şey bir yana, sanatsal öz- günlüğü ve çarpıcı estetiğiyle Kur- bağa Oyküleri'ni isterseniz bir ma- sal, size çocukluğunuzu ammsa- tan nostaljik bir çalışma olarak da değerlendirebilirsiniz. Çocuklu- ğun o tertemiz, el değmemiş dün- yasına tanık olmak rahatlatır sizi, huzur duyarsınız. mutlu bile ola- bilirsiniz. Ama benim gibi, "Yok, iDe de söylenmeyen'' diye tutturur- sanız, kendinizle karşı karşıya kal- manız kaçınılmaz olacaktır. Çün- kü birileri size "Kral çıplak!" di- ye bağıracaktır sahneden. Çünkü Kurbağa Öyküleri adlı oyundaki çocuğun, aslında yaşadığı. daha doğrusu yaşadığını sandığı kimi duygulann aldatıcılığından gizli bir mutsuzluk duyan bilincin çocu- ğu olduğunu anlayacaksmız. Son- ra da "Yoksa" diye düşüneceksiniz. "tiyatro bir gerçeklik de hayat mı yanılsama acaba?" Mavi iıısaıüamı ressamı Gravür Kültür Servisi - Türkiye lş Bankası Ankara Sanat Galerisi. Ali İsmailTüremenın yapıtlanna ev sahıpliği yapacak. Sergi. 4-26 Mart tarihleri arasmda gerçekleştirilecek. 1968 yılında Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu'ndan mezun olan sanatçı, 1970'ten günümüze dek yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda grup sergisi, bienal ve trianele katıldı. Sanatçı halen. Anadolu Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Tasanm Ilkelerı ve Temel Sanat Eğitimi dersleri veriyor. Sezer Tansuğ, Türemen'in resim serüvenını. "Kalıplaşmış bir düzen güvencesi üzerine kurulmaktan çok, kendi kendini sorgulayan acımsı tatlara dönük sürekli bir araştırmanın meşakkatine adanmış bir resim yaşantı. Bu yaşantıda varoluş azmini kanıtlayan viğitçe bir şeyler devar" şeklınde nıtelendiriyor. "Onun ma>i insan figürleri, kübik formlarla çahşmayı seven bir heykel sanatçısuım, büyük taş btoklardan o> arak çıkardığı katı ve masif, anıtsal heykelleri andınvor. Ağır ağır devinen ve her dcvinim biçimi yeni bir resme konu olan, dev vapılı. suskun ve deformasyonla kendi gerçekliğinin dışına bilinçle taşırılmış bir insan figürüdür bu._" şeklinde yorumluyor Kaya Ozsezgin ise Türemen'in resim dünyasını. YAZI ODASI SELİM İLERİ Ay Hâlâ Güzel Geçen akşamdı, ilkyazı andınr ılık havada bal- kondaydım, ince dumanı tüten bacanın ardından ay çıktı. Dolunaydı. Hava usul usul esmerieşti, karardı. Lâcivertle ge- ce mavisi arası gökyüzünde ay şimdi daha partak- tı. Önce limon sansıydı, sonra, giderek gümüşi ol- du. Sanki saranp soluyordu. Şişli'nin köhnemiş apartmanlanyla çevrili arka bahçelerimize... o bakımsız, geçmiş zaman leylak- lı, ceviz ağaçlı arka bahçelerimize ay durup durup hayaller serpti. Geri dönmeyecek zamanlann ayışıklannı yeniden yaşar gibi oldum. Sandallarla ayışığına çıktık. Kadıköyü'nde, Şi- fa'dan Kalamış'a doğru. Amiral Cevat Bey'le kan- sı Nerihe Hanım, Cemil Ağbi, bizimkiler, hepimiz. Dalgın suya uzun uzun baktım ama, o geçmiş ge- ceyi büsbütün göremedim. Dizeler, kesik kesik dö- külüştü: "Mehtâb, iri güller ve senin en güzel aksin... I Velhasıl, o rv'yâ duruyoryeriiyerinde." Yahya Kemal'e kapılıp gidecekken, Ahmet Ha- şim in memametsiz "Ay" yazısına takılıp kaldım. Şiirinde ayla haşır neşir Haşim, bu yazısında aya "Ya- lancı!" der. Ben ayı dumanlı bacanın ardından çıkarken gör- müştüm. Ahmet Haşim'de ay, "fısıltıyı andıran bir /7/ş/rt/"ylaçıkagelir. Ikibüyükfıstıkağacınınarkasın- da kıpkırmızıdır. Ben de koşup yeniden aya baktım. öyle kıpkır- mızı değildi. Zaten kış dolunaylan hep sandır. Ay şimdi biraz yükselmiş; gökyüzü gece mavisi- ni enikonu yitirmişti. Sayfalan kanştınnca "Ay" yazısına kavuştum: "Sanki Japonyalı birressamın siyah mürekkeple çizdiği müphem ve nâtamam bir atem içindeydik." Haşim'in bu deyişine bayılınm. Nice yetkinlik ih- tiraslanndan sonra, sanatta vanlabilecek doruk, iş- te bu! gibi gelir bana. Biraz bulanık, puslu, belirsiz, biraz da tamamlanmamış, bile isteye yanm bırakıl- mış. Ay, -görebildiğım- gökyüzünü ortalıyordu. Işığı yanan üst kat penceresinde inceciktül perde. Oda- nın ışığını söndürdüm. Bütün ışıklan söndürdüm. Ayışığı odaya eleğimsağmalar saçtı. Dolunay gezintilerini uzun uzadıya, bir şiir, bir ro- man gibi anlatan Abdülhak Şinasi, sonra, şimdiki zamanın kuru gerçekliğine dönüp, ayışığında heyu- la olup çıkmış çökkün, kavşamış yalılaria baş başa kalır. Bu yazıya üzülürüm. Ay, Refık Halid'de yaz mevsimiyle eşanlamlıdır. Bu, Bizim Hayatımız'da Boğaziçi ve yaz gecesi ay- la tşıldatılmıştır. Ben, duru estamp'lann aylan kadar, romantizmi baygınlaşmış kötü resimlerdeki aylan da severim. Her birinde aşk mektuplannın hüznü okunur. Çocukluğumda bir söz vardı: Aydedeye misafir ol- mak. Artık kimse kullanmıyor. Geceleyin eve döne- memek, açıkta kalmak demekti. Işte, aydedeye mi- safir oluyordunuz. Ayışıklı geceler, ayışıklı bahçeler... Kimbilirkaç ro- manında onlardan söz açmış Kerime Nadir, günün birinde anıtannı yazınca, insanoğlunurv aya ulaşcrıa- sına adeta kınlıyor, romanlanndaki dolunayın bir da- ha 'o' heyecanı uyandırmayacağını hissediyordu. Ama ay hâlâ güzel. "Ey eski kamer, sen bizi elbette bilirsin!" Haşim şimdi ayla dosttur. Annesiyte birlikte yürür- ler; ay yanlanndadır. Gerçekten "rv'yâ gibi" bir yaz mıydı? Abdülhak Şinasi'ye gelince, ayışıklı ve musikili gecelerin bittiğine bir türlü inanamıyor, hepsinin, başka gezegenlerde, başka zaman ölçeklerinde za- ten hep yaşandığına inanıyor. Ben inanmıyorum. Ama, ay hâlâ güzel, diyorum. Aydede hâlâ iyı kalpli... Takvimde tz Bırakan: "Aysan... sularsan... sularda sazlarsan.. /Ayhas- ta... sularhasta... sulardasazlarhasta..."AliMüm- taz Arolat, Bir Gemi Yelken Açtı, 1926. Oasis'in eski davulcusu McCappoll'a yüklü tazmûıat • Kühür Servisi- Ingiliz rock grubu Oasis'in bir süre önce gruptan atılan davulcusu Tony McCarroll, uzun süredir mücadelesini verdiği yüklü tazminah sonunda alabilecek. McCaroll'ın avukatının yaptığı açıklamaya göre ünlü davulcu, telif haklanndan milyonlarca poundluk pay almak üzere grubun diğer üyeleriyle anlaştı. Anlaşma, geçen çarşamba mahkeme tarafından da onaylandı. Ünlü davulcu, Paris'te bir barda grubun vokalisti Liam Gallagher'le yaptığı bir kavga sonunda kovulmuştu. Kendi yerine Alan White'm alındığını öğrenince de, yıllar önce Beatles grubundan atılan davulcu Pete Best'in avukatlığını üstlenmiş olan Jen Hills'e başvurdu. McCarroll, gruptan haksız bir nedenle ihraç edildiğini savunarak, grubun yıllık gelirinin yüzde beşini (yaklaşık 29 milyon dolar) talep ediyordu, ancak anlaşma sonunda bu isteğine tam olarak ulaşıp ulaşamadığı kesin olarak bilinmiyor. Tony McCarroll, müzik yaşamını Manchester'da bir stüdyoda çalışarak ve davul öğretmenliği yaparak sürdürüyor. R Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle