Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 MART 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLECRO EVİN İLYASOĞLU
IivaneH/ ShawBizim sütunlanmızın ilgi ala-
nı değil Livaneli'den söz etmek.
Ancak garip, çelişkili bir durum
var ortada. Müzik ve bilim çev-
relerinden öylesine tepki geldi
ki, ister istemez konu başlıklan-
mızdan birisi Livaneli'nin sen-
fonisi oldu. Kimdir Zülfti Liva-
neli? önceleri protest tarzı şarkı-
türkü biçimini sesiyle sazıyla,
kendine özgü bir üslupla seslen-
dirirken tanımıştık kendisini. Şi-
irle öyküyü, sazla sözû halka ses-
lenen bir retorik içinde dile geti-
riyordu. Bu bir üslup muydu?
Şan ve opera sanatçılanmn "de-
tone" olarak niteledikleri bir söy-
leyiş tarzıydı. (Hele konserierin-
de üst üste söylediği şarkılarda gi-
derek tondan düştüğünü gözlem-
lememek olanaksızdı.) Ancak
kendine özgü bir çağnsı vardı,
gem'ş kitleye seslenen bir söylem
bulmuştu. Daha önce Ruhi
Su'nun opera eğitimli donanı-
mıyla yoktan var ettiği çizgide
değildi kuşkusuz. Sonra yazar
Livaneli, sinemacı Livaneli, po-
litikacı Livaneli, uluslararasi ör-
gütlerin üyesi Livaneli gündem-
leriişgalerti. Politikayabirsoyu-
nup bir vazgeçmesiyle, gazeteden
gazeteye transferleriyle ilgi oda-
ğı oldu. Bütün bunlar hâlâ bizim
sütunlanmızın konusu dışmda
kalır. Ancak bir senfoniden söz
edildiğine göre, bizim hangi bes-
tecimizbugüne kadar böylesi bir
senfonik yapıtı böylesi bir senfo-
nik topluluğa çaldırdı, şeklinde-
ki beyanlan üstüne müzikk cid-
di uğraşanlann. çağdaş müzik ta-
rihimizi iyi tanıyanlann da tep-
kisini çekti.
New Age Rhapsody: Teknik
açıdan, biçim özelliği içinde acık-
larsak *NewAge" on-onbeş yıl ön-
ce moda olan, soft-electronic (yu-
muşak elektronik seslerden olu-
şan) bir tür. "Rapsodi" ise tek
bölümlü ve içinde baştan sona
çeşitlenen yerel ezgilerin bütün-
lüğu içinde bir tür. Demek ki bu
yapıh henüz dinlememiş olan,
başlığına göre, elektronik, yu-
muşak sesli, kesintisiz çalınan,
«tematrtj-'foildoTİk bütünJüğe sahip-
bir yapıt bekleyecek. Ancak her-
halde burada New Age, "yeni
çağ" anlamında kullanılmış.
u
Rapsodi" ise tek bölümlü olma
özelliği yerine on bir bölüme ay-
nlmış. Form açısından her biri
birbirinden ayn düşünülmüş par-
çalar. Tematik bütünlüğe ise iti-
bar edilmemiş.
Lrivaneli'nin Türk halk
ezgilerinden esinlenip bağlama ile
söylediği birkaç şarkının
melodileri ancak beş-altı bölümde
gelip geçiyor. Elli dakikahk süre
içindeki bu senfonik yapıt tümüyle
Francis Shavv'un bestesi.
Bir Ingiliz'in, Ingilizce konuşurken
araya Türkçe birkaç sözcük
yerleştirmesi gibi bir şey olmuş.
Livaneli ise bu yapıtlann artık
"besteciliğinin ortaya çıktığını,
yaşamının izdüşümü"
olduğunu söylüyor.
Livaneli bir soyleşibinde "Bes-
teciliğinı de görülmeU". bir diğe-
rinde, "Şarkı yapar, seslendiri-
rim ama esas yönüm bestecilik"
demekte. İyi de, burada Livane-
li'nin Türk halk ezgilerinden esin-
lenip bağlama ile söylediği bir-
kaç şarkının melodileri ancak
beş-ahı bölümde gelip geçiyor. El-
li dakikahk süre içindeki bu sen-
fonik yapıt tümüyle Francis
Shaw'un bestesi. Bir Ingiliz'in, tn-
gilizce konuşurken araya Türk-
çe birkaç sözcük yerleştirmesi
gibi bir şey olmuş. Livaneli ise bu
yapıtla artık "rjesteciöginin orta-
ya çıktıgııa, yaşamının izdiişü-
mü" olduğunu söylüyor.
Francis Shaw, dünyanın en ün-
lü şeflerinden biri. LSO da nere-
deyse dünyanın en ünlü orkest-
rası olarak tanıtıldı günlerce. Bu
bir zaferdi! Kimi gazetenin ilk
sayfa manşetinden TV'lenn ana
haberlerine dek *ilk kez bir Türk
bestecisinin ulusiararası arenava
taşındığı" söylendi, yazıldı. Ön-
ce şefı tanıyalım: Francis Shaw.
Etibank'ın desteklediği, Lütfi
Kırdar Salonu'nda düzenlenen
konserde Cemal Reşit Rey Or-
kestrası'nı yönetirken ashnda şef-
likle ılgisi olmadığını bizzat ken-
disı söylemiş üyelere. Londra
Kraliyet Müzik Okulu'nda ve
Fılm Müzikleri Akademisi'nde
kompozisyon öğretmenliği yap-
tığını. bundan önce de bir kez
Moskova'da konser yönetmiş ol-
duğunu belirtmiş. Ne de olsa her
kompozitör orkestrayı tanır, eli-
ni kolunu sallayarak müziği çal-
dıror! Livaneli'yeyakınbirömek,
Theodorakis'tir. Aradaki fark şu
ki, Theodorakis müziğini kendi-
si orkestralayabilecek bilgiye sa-
hiptir. Hem de alçakgönlüyle,
kendi kulvannda yanşarak. Bes-
teleme sanatı sadece melodiyi
yazmak değildır. Yazılan melo-
dınin armonizasyonu ve orkest-
ralama rengi de bestecinın ka-
rakterini yansıtır. Topluma mal ol-
muş bir sanatçının yapıtlan Ingi-
lizce aksan ile söylenen Türkçe
şarkılara dönüşmüş. Oysa Türk
müziğinın ruhuna uygun aran-
jörlerle çok daha sıcak bir orkest-
rasyon ortaya çıkabilirdi. Kaldı ki,
kendisi yıllardır çaldığı bağla-
ması ile niçin orkestranın önüne
oturmamış, niçin solıstlik yap-
mamış? Shaw'un orkestlaması
adeta bir laboratuvarda profes-
yonelce planlanmış. Büyük or-
kestranın gücüyle özellikle vur-
malı çalgılarda görkemli doruk-
laryaratılmış. Birdenbire, müzi-
ğin akışını keserek, gelişmenin
adımlannı hiçe sayıp patlayıve-
ren doruklar...
Parasını ödeyen çaldınr
Şimdi lstanbul'daCD'leri yok
satıyor. Öyle bir reklam yapıidı
ki! ÛNESCO. Etibank gibi spon-
sorlar bulundu. Bu tür modaya,
markaya dü$kün alıcılarla. Zül-
fü Livaneli'yı geniş kitlede üne
kavuşturan üshıba alışık dinleyi-
cı CD veya kasetlerden birer ta-
ne edindi. Ingilizce konuşan bu
müziği Türk halkı ne yapsın? Ya
yurtdışmda?.. Öyle çok var ki
böylesıne film müziği benzeri
çalışmalar! Birfurya "etnik-otan-
tik-senfonik" gibi tanıtımlarla
satılacaktır. Hiçmeraketmeyin,
devletimizin senfoni orkestrala-
n da "Zülfü Livaneli adıdiıüeyi-
cigetirir" diye alıp konser salon-
lannda çalacaklardır. Ya sonra?..
Livaneli bundan sonraki senfonik
bestelerini kime yazdırtacak aca-
ba? Herbiri tngilizce mi konuşa-
cak, yoksa yeni bulunan kompo-
zitörlerle başka ülkelerin dilleri-
ni mi? Bu arada şimdiye kadar
Londra Senfoni'de hangi Türk'ün
bestesi çalınmış, sorusunu he-
men yanıtlayalım: Londra'mnbi-
linen önemli orkestrası, bütün
klasik müzik merakhlannın bile-
ceği gibi Londra Filarmoni'dir.
Bu orkestranın Gürer Aykal yö-
netimınde ve BBC Orkestrası'nın
baş viyolacısı Ruşen Güneş so-
listliğinde Saygun'un viyola kon-
çertosunu CD yaptığını duymuş
muydunuz? Hatta. taa 1926'ya
uzanıp Cemal Reşit Rey'in Ana-
dolu Türküleri'nin zamanın en
ünlü Avrupa orkestralarından,
Paris'in Pasdeloup Orkestrası ta-
rafından Albert WottTun yöneti-
minde çalınışından başlayabiliriz
söze. Ardından, Cemal Reşit" in
nice senfonik yapıtının, hem de
kendi yönetiminde Avrupa'nın
en büyük orkestralanyla çalını-
şının tarihlerini sıralayabiliriz.
Saygun'un Yunus Emre Orator-
yosu'nun 1947'de Lamaureux
(Paris) orkestrası ve 1958'deSto-
kovvskiyönetimindeki NBC (New
York) Orkestrası tarafından, 3.
Senfoni'sinin Moskova Devlet
Senfoni tarafından seslendirili-
şı.. Ve daha nice ömeklerden son-
ra, bir iki yıl önce Kamran İn-
ce'nin DavidZinman yönetimin-
de Şıkago Senfoni Orkestrası ta-
rafindan seslendirilen yapıtlan-
na dek uzanabiliriz. Halen, In-
ce'nin yapıtlan Amerika Birleşik
Devletleri'ndeki bütün büyük or-
kestralann dağarcığında yer al-
makta. Öte yanda Londra Senfo-
ni, Lale Barçın lmer'in de kula-
ğma geldiği gibi, parası ödenm-
ce dılediğiniz kadar üye toplaya-
bilen bir topluluk. Ve henüz bir
konserinde çalmış değil Livane-
li/Shaw'un senfonik yapıtını.
Bize gönderilen çok sayıda faks
ve e-mail notlanndan son birak-
tarma yapalım: *_Ben bu CD'den
hiçbir şey anlamadım. Konser-
vatuvar öğrencilerineyaktsan bir
orkestraswn ile40 mihîir TL. so-
kağa atılmış. Herhalde film mü-
ziği olarak dahi kuüanılsa filme
bir monotonluk\t sıkınü katacak-
ür. Ba/en böy le BBC'de hiç çalın-
mamış bestecilerin eserleri yer
abr. Onlan dinlediğiniz zaman
niçin çalınmadıklannıçok m an-
larsımz. 40 milyar harcanarak ya-
püan bu CD yerine bestecilik for-
masyonu görmüş 40 ayn besteci-
mizin birerCD'si \apunlabiHrdL"
Bu değinmeler, çeşitlı tepki-
lerden sadece birkaçının ortak
paydası. Böylesi bir yazıyı kale-
me almayı gazetem adına ve bu
konuya tepki gösteren bilim ve
müzik çevreleri adına kendime
görev bildim.
e-mail: evini@ boun.edu.tr
Gökmen ve Krimetz yönetimindeki ÎZDSO'nun solistleri Bruno Giuranna ve Özgür Aydın'dı
lld güzel cliııleticleıı izleııiıııler
Ö N P E R KÜTAHYALI
İZMİR- Bayramın kıvancı ve mut-
luluğu, seçim ortamının heyecanıyla,
bombaların ve füzelerin konuştuğu
dünya olaylanyla gölgeleniyor. Mü-
zik böyle günlerde avutucu ve yürek-
lendirici bir dost gibidir. Son haftalar-
da Izmir, bir yandan "Avrupa CazGün-
leri" ile bir yandan da tZDSO'nin iki
dinletisiyle, onun insana sunduğu gü-
zellikleri doyum noktasına dek yaşa-
dı.
Önceki yazımda sözünü edemediğim
dinletide orkestrayı Rengim Gökmen
yönetmişti. Bu dinletinin en ilginç ya-
nı, sanatçılanmızla sanat kurumlanmı-
zın çok az seslendirdiği çağdaş Türk
müziği yapıtlanndan birini, Istemihan
Tavüoğlu'nun süitini tanımamız oldu.
Istemihan Ta\iloğlu'nun süiti
Bu güzel yapıtta dört halk ezgisi ele
alınmıştır: Daldalan. San Zeybek, Oyun
Havası ve "Sabahın seherinde ötüyor
kuşlar". Besteci, bunlan yeni teknik-
lerle, sözgelimi çok akorlu akorlarla,
ayna yazısıyla, akorsal polifonlukla
ve raslamsal yaklaşımlarla işlemekte-
dir. Anılan teknikler, ezgilerimizin
özüyle çok iyi kaynaştınlmıştır. Or-
kestranuzm kusursuz çaldığı Süit, her-
kesi mutlu kıldı ve beğeni topladı.
Dinletiye solocu olarak
Şef Rengim Gökmen, Moskova Senfoni Orkestrası'nın şefı Konstantin Krimetz, genç ve yetenekli prvanist Özgür Aydın.
me yazmasını isteyen dostuma şöyle
der: "Schumann senfoni yazmadı Id!"
Bestecinın, senfonilerinde piyanonun
etkisinde kaldığı. şeflerin, onun or-
kestrasını tınlarmakta zorlandıği söy-
leniyor: ama eleştiriler ne olursa olsun
İZDSO ve Gökmen, onun Op. 120 re
minör4. senfonisindebaşanhydı. Doğ-
ru alınmış tempolarla tertemiz ve mü-
zik dolu bir Schumann şöleni yaşadık.
Gökmen, özellikle Scherzo'da, beste-
cinin iki kez yinelediği Trio'yu müzi-
ğin doruğuna ulaştırdı.
Geçen haftaki dinletide ise Mosko-
va Senfoni Orkestrası'nın sefi Kons-
tantin Krimetz ile genç ve yetenekli pi-
yanistimiz Özgür Aydın ı tanıdık.
Krimetz^in başanh yorumu
Kiev ve Moskova konservatuvarla-
nnda eğitün gören Krimetz, İgor Mar-
kevich'in kurslannda şeflik çalışmala-
nnı pekiştirdi. 1990 da Moskova Sen-
foni Orkestrası'nın başına getirilen sa-
natçının önemli bir özelliği de, dünya
klasiklerine ek olarak, Schnitkc'nın ve
daha başka çağdaş Rus bestecilerin
yapıtlannı başanyla seslendirmesidir.
Krimetz, müziği sadece ruhuna de-
ğil bedeninin bütün hücrelerine sindi-
ren bir sanatçı. P. İ. Çaykovski'nin Op.
74 si minör 6. (Pathetique) senfonisi-
ne getirdiği yorum son derece ilginç-
ti.
Birinci bölümün Adagio akışlı giri-
şinde sanatçı cümleleri iyice vurgula-
dı. Yapıtı başlatan fagot solo çok gü-
zeldi. Krimetz. gerekli yerlerde viyo-
laları öne çıkardı ve sanatçılanmız çok
no Giuranna. F. A. Hoffme-
ister'in re majör konçerto-
sunu çaldı. Roma Santa Ce-
cilia Konservatuvan'ndan
keman ve viyola diploma-
lan alrnış bulunan Giuran-
na, I Musici'nin kurucula-
n arassndadır. Sanatçı, so-
locu olarak kırk yıllık kari-
yere saıiptir ve iyi bir viyo-
la ustasıdır. Yorumu biraz
akademikünlıyor, fakat ken-
disini Jinlerken bu yüzden
tesdirgn olmuyorsunuz. Her
şeye lorşın müziksellik ağır-
lıgını ioruyor.
Bir ııgiliz müzik yazan,
kendısnden Schumann'ın
senfonleri üzerine incele-
ÎDOB'dan yeni bir bale: Kanşık Duygular
Kültür Servisi - lstanbul
Devlet Opera ve Balesi'nin
yeni prodüksiyonu 'Kanşık
Duygular'ın dünya prömiyeri
2 Nisan'da saat 19.00'da AKM
Konser Salonu'nda yapılacak.
'Kanşık Duygular' adlı yapıt,
üç ayn koreografm
gerçekleştirdiği birer perdelik
üç baleden oluşuyor: HUİya
Aksular'ın 'Aşka Dair Ne
Yoksa'. Erdal Iğurtunun
'Sonkiöcdörf ve Nil
Berkanın 'Eski Şarkılar' adlı
yapıtlan. Dekor tasanmı Emin
Üçer'e, kostüm tasanmı
Şanda Zıpçı'ya ait olan yapıtın
ışık düzenini Metin Koçtfirk
gerçekleştiriyor.
'Eski Şarküar" adlı balenın
müziği, şimdiye kadar bale
yapıtlan için kullanılmayan
Türk sanat müziğinin
bestelerine yer veriyor.
Müzik yönetmenligini Senlar
Yakfuı'm yaptığı yapıtta Arif
Sami Toker, Alaaddin
Yavaşça. Erol Sayan, Zeld
Mûren ve Amir Ateş'in
şarkılan yer ahyor. Metnini
Kürşat Başar'ın kaleme aldığı
'Aşka Dair Ne Yoksa'nın
müziği Eleni Karaiendrou'ya
ait. 'Sonkiüçdört'ün müziği
ise Michael Nyman ve
Mkhael Riessler'in
yapıtlanndan oluşuyor.
'Kanşık Duygular'da Tülay
Uğuriu, Oktay Keresteci. Sibel
SûreL Erdal Ogurlu, Nil
Berkan, Nur Berkan. Pınar
MüMür, Büşra Mericli. tlke
Kodal, Deniz Berge. Alloş
Peker. Lale Sezgin. C anan
Şadalak, Arkın Zirek. Can
Iunalı, Selim Borak. Gökban
Demiray. Mustafa Kargacı,
Kaan Yazgan. Aylin
Özalpman. Abu Ozbay, Emel
Kalkan. Özlem Özgen. Serkan
Çetik ve Bahadır Ovaakta rol
ahyor.
'Kanşık Duygubr', Nisan
boyunca ayın 9'u. 23"ü ve
3O'undasaatl7.OO'de
sanatseverlerle buluşacak.
temiz çaldılar. Buna karşılık viyolon-
sellerle kontrbaslarda sesler tutmuyor-
du. Allegro'nun ikinci teması, eşnek
temposuyla gerçek bir Çaykovski mü-
ziğiydi. Dinleyeni romantik duygular-
la coşturan bu temanın ardından, ge-
liştirim kesimindeki öfke dolu anlatı-
ma geçiş çarpıcıydı. '
Üçüncü bölüm (Allegro Molto Vi-
vace) dramsaldı; duygu yükü bakımın-
dan ezici ve heyecan vericiydi. Senfo-
niyi sona erdiren Adagio Lamentoso
ise tragedyaya son noktayı koyan bir
ağıttı. Yapıt birtiğinde gerçek bir duy-
gu patlaması yaşadık. Dostlarla görü-
şürken, Krimetz'inbesteciyi biraz abar-
tıp abartmadığını tartıştık. Yaklaşımı
ne olursa olsun sanatçının ortaya koy-
duğu yorum, dinleyene heyecan ve-
ren, özenle okunmuş bir şiirdi.
Aydın'ın tekniği kusursuz
Dinletide, Özgür Aydın, J. Brahms'ın
Op. 15 re minör pıyano konçertosunu
çaldı. 1991 'de bitirdiği Ankara Devlet
Konservatuvan'nda Prof. Semra Kar-
tal'm öğrencisi olan Aydın, daha son-
ra Londra Krallık Müzik Koleji'nde Be-
ter Katin'le ve Hannover Yüksek Mü-
zik Okulu'nda da Prof. Karlheinz Kam-
meıiing ile çalıştı. Sanatçının kariye-
rinde ödüller ve çok sayıda dinleti var.
Bu genç piyanistimizi ilk olarak, bir
süre önce Istanbul'da ses-
lendirdiği Çaykovski Piya-
no Konçertosu'yla tanımış-
tım; televizyonun yetersiz-
liğine karşın yorumuna hay-
ran olmuştum. Brahms'ı da
çok güzel çaldı.
Yaptığı müzik, uzun ve
anlam dolu bir söylev gi-
biydi. Teknik kusursuzdu.
Özellikle de çalgısından el-
de ettiği dolgun ve yuvar-
lak ton mutluluk vericiydi.
Sanatçı, teşekkür olarak
Schubert'in serenadını çal-
dı; Liszt'ın çeviri yazısında-
ki güzellikleri, özellikle de
aynı ölçüye sığdınlan For-
te-Piyano yankılamalannı
belirtirken müziğin doru-
ğundaydı.
Festivalde Yılmaz Güne>'in' Umut'u da gösterilecek.
Efes Pilsen'den
ustalara saygı
Kültür Servisi - Efes
Pilsen, 17 Nisan-2 Mayıs
tarihleri arasında gerçek-
leştirilecek olan Istanbul
Film Festivali'nin 'Usta-
lara Saygı' bölümünün
sponsorluğunu üstleniyor.
Türk ve dünya sinema-
sından yaklaşıİc 150 filmi
sinemaseverlerle buluş-
turmaya hazırlanan 18.
Ulusiararası Istanbul Film
Festivali'nin önemli bö-
lümlerinden 'Ustalara
Saygı'da, dünya sinema-
sından beş büyük ustaya
saygı sunumu gerçekJeş-
tirilecek. Bu bölümde,
Iran sinemasının önde ge-
len ismi AbbasKiarosta-
mi, Fransız sinemasının
kadın ustası Agnes Varda.
Italyan sinemasının sem-
patik yönetmeni Mario
Moniceffi, Amerika'da ba-
ğımsız sinemanın ateşli
savunucusu Jerry Schatz-
berg ve Türk sineması-
nın hayatta olmayan usta-
sı Yılmaz Güney'in fılm-
leri yer alacak.
1990'dan bu yana sine-
ma sponsorlukları ger-
çekleştiren Efes Pilsen,
bugüne dek 15 Türk fil-
mine destek verdi. Ayn-
ca. Ulusiararası Ankara
ve lstanbul Film festival-
lerine de sponsor oldu.
Türk sinemasına ver-
diği desteği bu yıl da de-
vam ettiren Efes Pilsen,
18. Ulusiararası lstanbul
Film Festivali'nde 'Ulus-
iararası Yarışma' bölü-
münde F1BRESCI jürisi
tarafından seçilerek 'Onat
Kutlar' ödülünü kazana-
cak filmin yönetmenine,
bir sonraki fılm için 30 bin
dolar tutannda 'Efes Pil-
senÖzel ÖdiiKi' venlecek.
Kitapta güvenHk hologramı'
uygulaması başhyor
• ANKARA (AA) - Kültür Bakanlığı, piyasada
dağıtım ve satışı yapılacak olan süreli yayınlarda
güvenlik hologramı bulundurulması uygulamasının
1 Nisan Perşembe gününden itibaren zorunlu
olacağını açıkladı. Hologram, Istanbul'da Telif Haklan
ve Sinema Müdürlüğü'nden, diğer illerde ise Kültür ll
Müdürlükleri'nden temin edilecek. Eser sahibi ile
yapılan sözleşme, matbaaya verilen siparişi gösterir
sipariş fışi, matbaadan alınmış sevk irsaliyesi ya-da
fatura ve istenilen miktardaki güvenlik hologramı
bedelinin ödendiğini gösterir banka dekontu ile ilgili
müdürlüklere başvuran hak sahıpleri, başka bir işleme
gerek kalmaksızın güvenlik hologramı alabilecekler.
Satış fiyatı ise 6 bin 500 lira olacak. - '
Isaac Stern ilk kez Almanya'da
• KüMr Servisi-
Dünyanın en önemli
keman
virtüözlerinden 78
yaşındaki Isaac
Stern, yaşamı
boyunca
Almanya'ya
uyguladığı boykota
son verdi ve
sonunda Bach ve
Beethoven'ın
vatanmı ziyaret
etme karan aldı.
Ukrayna doğumlu
Amerikalı bir
Yahudi olan Stern, savaşın ardından, asla Almanya'da
sahneye çıkmayacağını açıklamıştı. Ünlü bir
Beethoven ve Brahms yorumcusu olarak da tanınan
Stern, 8-17 Nisan tarihleri arasında Cologne'de genç
müzisyenler için düzenlenecek bir kursa katılacak.
Stern öncelikle genç Alman müzisyenlerinin, kendi
ülkelerinin müzik geleneğini koruyup
koruyamadıklan konusunda duyduğu merakı
gidermek için bu kursta yer aldığını belirtiyor.
Simavi Uluç'un l\lew York
konseri begeni topladı
I Kültür Servisi - Simavi Uluç'un New York'taki
Merkin Konser Salonu'nda verdiği konser izleyicinin
büyük beğenisini topladı. Altı kez Emmy ödülünü
alan tanınmış besteci Lanny Meyers'in yönettiği 32
kişilik orkestra eşliğinde sahneye çıkan Uluç.
Gershwin ve Cole Porter gibi ustalann yapıtlanndan
oluşan bir program sundu. Uluç'un, gelecek aylarda
Türkiye'de de bir konser vereceği bildirildi.
Bandrol 5 Nisan'da başlıyor
• İSTANBUL (AA) - Kültür Bakanlığı'nm korsah
yayıncılığı önlemeyi öngören Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu'na dayanarak başlathğı kitapta bandrol
uygulaması 5 Nisan Pazartesi gününden itibaren
zorunlu hale getirilecek. İlk kez Orhan Pamuk'un
Benim Adım Kırmızı adlı romanında başlatılan
uygulamanın yürürlüğe girmesine geçen haziran
ayında karar verilmiş, ancak yayıncılar ve yazarlann
bu uygulamaya karşı çıkmalan ve 125 yayıncı ile 100
yazann Kültür Bakanlığı'na başvurarak karşıt
görüşlerini bildirmeleri nedeniyle enelenmişti.
Türkıye Yayıncılar Birliği, karann alındığı geçen
haziran ayından bu yana sadece 7 yayınevi ile 2
yazann bandrol almak için başvurduğunu bildirdi.
Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Olağan Genel
Kurulu'na verilen bir önergeyle, öncelikle sansür
zihniyeti taşıyan bu uygulamadan vazgeçilmesi ya da
uygulamanın isteğe bağh olması istenmişti. Türkiye
Yayıncılar Birliği Genel Kurulu'nda da bandrol
uygulamasından bir an önce vazgeçilmesi ıstendi,
uygulamanın anayasaya aykın olduğu savunuldu.
BUGUN •
• BELGESEL SİNEMACILAR BtRLtĞİ nde
yönetmenligini Mehmet AB Birand. Bülent Çaplı.ve
Can Dündar'ın yaptığı 'İhtilalin Pençesinde
Demokrasi" adlı belgeselin 9. ve 10. bölümleri
13.00'ten 19.00'a kadar her saat başı
gösterilecek/292 39 84)
• GRAMOFON CAFE'de Saskia (vokal), Baki
Duyarlar (piyano), Nezih Yeşilnil (bas) ve lzzet
Hiçkalnıaz'ın (davul) sunacaklan caz dinletisi saat
22.15'te başhyor. (293 07 86)