Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 1999 PAZARTESİ
HABERLER
Yatılı bölge okulu öğrencileri, duyarlı öğretmenlerle güneşli bir geleceğe göz kırpmak istiyor
Anadolu'nun yatılı umutlan
SUNUŞ
Duvarlannda şen çocuk kahkalan yerine,
ağırbaşlı tebessûmlerin öksürük
sesleriyle yankılandığt yatılı ilköğretim
bölge okullan.
Düşüncelerine erkenden ak düşmüş,
geleceğe bakarken içlerindeki kaygıyı
dindiremeyen çocuklann eğitim yuvalan...
Parasız yablı okullar...
Bazen bir mahkûmun, bazen simitçinin,
bazen işçinin, kapıcınm, çobanın,
parçalanmış ailelerin kötû yazgılanna çalım
atmak isteyen çocuklan için umut kapısı...
Kaygıyla atan ürkek yüreklerine ve
omuzlanna binen yoksulluğun olanca
agırhğına karşm okumak ve güneşli bir
geleceğe göz kırpmak istiyorlar.
Kâh ders çahşıyor, kâh Mahsun Kırmıagül,
Emrah, Ceytan'ın şarkılannı yüreklerinde
taşıdıklan acı ve aile özlemleriyle
içselleştiriyorlar.
" Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar.
Annesinin bir tanesini hor görmesinler''
şarkısıyla kederlerini gözyaşlanyla
damıtıyorlar.
"Görüş günieri olan cezaevlerinden daha
yalıuz hissettikieri okullarda", yol parasının
maddi yükü nedeniyle ailelerinin cumartesi-
pazar kendilerini ziyaret edememesinin
hüznûnü yaşıyorlar bazen de.
En çok sevdikleri öğretmenlerinin
mesleklerine umut beslerken jandarma,
polis, subay veya
hemşire olmanın düşleriyle yaşıyorlar.
Hüzünle erken tanışanlann. çocuklanna
hüzûn yaşatmamak üzere devletten uzanan
eli tuttuklan okullar.
Maddi yoksulluklannı içsel zenginlikleri ile
geliştiren. gururlu, mağrur, buruk ve ürkek
çocuklann dünyası...
Kırsal kesimden yeni bir yaşama ilk adım.
Tüm eksiklerine karşın yüklendiği misyonia
fırsat eşitliğine dönük bir eğitim meşalesi.
Bakanlık kayitlannda
kısaca; YlBO.
Cumhuriyet, Anadolu'nun yatılı eğitim
kurumlannı dolaştı.
Büyük kent ışıltılanna uzak bir dünyamn
penceresini, öğrenci, öğretmen ve okul
yönetİcilerinin anlatımlanyla
aralıyoruz...
"W""^r"astamonu"nun 5 bin nüfus-
m£ lu Devrekâni ilçesine bağlı
# V 262 öğrencili Mustafa Ka-
_X ^ ya Şenlik Yatılı İlköğretim
Bölge Okulu (YlBO). Inebolu, Devre-
kâni ve Küre'nin dağlık köylerinden
gelen yoksulluğu tûm ağırhklanyla ta-
şıyan çocuklardan oluşuyor. 1998-
1999 öğretim döneminde hizmete açı-
lan okul. ilçeden 13 kilometre uzaklık-
ta bulunuyor.
108 kız öğrenci okuyor. Çok sayıda
yoksul öğrenciye "eğMnı kapuanm"
araliyor. Aıle özlemiyle kanşan korku
yüzünden altına kaçıran çocuklann ge-
ce saatlerinde nöbetçi öğretmenler ta-
rafindan tuvalete kaldınldıgı okulda.
ikinci çözüm de altı muşamba serili ya-
taklann bulunduğu "harita odalan".
Idrann çarşafta harita izi bırakması ne-
deniyle "harita odası" adı verilen özel
bölümlere alınan çocuklar ilaçlarla te-
davi ediliyor.
Mustafa Kaya Şenlik YÎBO'daki öğ-
rencilerin en belirgin Özelliği, Türkçe
ögretmeni oimak istemeleri. Genç
Türkçe öğretmenlerine olan hayranlık-
lannı gizlemeyen öğrenciler. Türkçe
ders saatlerinı iple çekiyorlar.
Hüzünlü öykülerini anlatarak içleri-
ni dökmek için birbirleriyle kıyasıya
yanşırken. üzerlerine çevrilen objekti-
fe karşı anında "hazır ol" durumuna
geçiyorlar.
Müdür yardımcısının kendilerine
yönelik hoşgörüsüzlüğünden yakınan
öğrenciler. yaşadıklan acılan anlatır-
ken adlannın açıklanmamasında da ıs-
rar ediyorlar. Okul yöneticisinin, bir-
kaç arkadaşlannın sırtında sopa kırdı-
ğını sırasıyla onaylarken şiddeti kendi
tümceleriyle şöyle aktanyorlar:
"Oğretmenimiz, bizetekme tokat gi-
rişiyor. Sanki dövmek için bahane an-
yor. Geç yattığımızda, tuvaletleri, ko-
ğuşlan iyi temizlemediğinıizde. birisi-
nin parası kay bolduğunda. banyoya
izinsiz girdiğimizde. yemek saatinden
10 dakika önce yemekhaneye gittiği-
mizde bizi dövüyor,eüerimize poşet gh-
direrek tuvalet temizletiyor. Fırçalarİa
değU etimizJe temizletiyor. Değnek gibi
bir sopası var. Hafta sonlanmız zaten
hep dayakla geçiyor. Ders anlarması da
çok sinirli. Bize bir şey yazdınrken
ayaklarını sıraya dayıyor. Yetişemediği-
miz yeri tekrar sorduğumuzda, bizün-
te 'elma, armut" diye dalga geçiyor."
Kâh kuşkulu bakışlarla "ispiyoncu
arkadaşlannı" kolaçan edip, kâh uzak-
lara dalıp. her konuyu tek isteğe bağ-
lıyorlar: "Lütfen bizi Sadık öğretmen-
den kurtann."
'İmam olmak istemiyorum'
11 yaşmdaki 5. sınıf öğrencisi Ömer
Faruk Cebeci'nin yatılı okulda oku-
maktan memnunluğu endişeyle örülü.
Özetliyor günlerini:
"Ekmek eiden su gölden! Burası kö-
yegöreçokdaha rahat,birde büyük öğ-
rencilerden dayak yemesek."
Babası köyde imam. ancak o "dok-
torluk ya da öğretmenlik" mesleğini
istiyor. Babasının mesleğini istememe-
sini çocuk saflığiyla anlatıyor:
"tmamhkçokzor iş. Bu konuda ken-
dime güvenemiyorum. İmam olursan,
çoksorumlu olman gerekiyor. Hadi, sa-
at 05.00'te kalkamadım, sabah ezanını
okumayı unuttum. O zaman ne olacak?
Tabii ki çok kötü olur. Ben bu sorum-
luluğu alamam. Ezan okumayı unut-
mama konusunda kendime güvenemi-
yorum."
Okula diğer kardeşiyle birlikte baba-
sı tarafindan yazdınlmış. Ailesinin, pa-
ra gönderememesine değil, ama "yaşa-
mın adaletsizüğme" tepkisini gizleye-
miyor:
" Büyük çocuklar bize küfrediyor. bi-
zi dövüyor, onlara gücümüz yetmiyor.
Yemeklerden de şikâyetimiz var. Canı-
mız salata, yumurta, meyve çekiyor.
Arkadaşlanmız sık ak kabakulak, grip
oluyor."
Yine de öncelikli isteğini bilgisayar
ve televızyon olarak sıralıyor.
İnşaat işçiliği de
düşlenir mi?
12 yaşmdaki Selami Bakal'ın en bü-
yük düşü "inşaat işçisi" olmak. Anne-
sine ilişkin bildikleri, büyükanne-bü-
yükbabasının anlattıklanyla resimlen-
miş. Çocuk yüreğinde duyduklanyla
örmüş tepkisini de:
"Benim babamı annem öldürmüş.
Bir gün babam, gece dedemin yanına
uğrayınca annem Satılmış diye biriyle
kaçmış. Daha sonra da babamı hayala-
nna \urararak oldürmüşler. Annem
şimdi Kastamonu'da yaşıyor. Beni bu
YATILI İLKÖĞRETİM
BÖLGE OKULLARI
EBRU TOKTAR
okuMan almak istedi, beni görmek is-
tedi. ama onu görmek istemedim. Kü-
çükken beni de ökJürmek istedi. Beni
küçükken tepedeki beşikten > uvariadı.
Ondan nefret ediyonım. Bana amcala-
nm bakıyor."
Bir amcası kız kaçırdığı için ceza-
evindeymiş. Umutlannın erken kınl-
dığını ele veriyor, ama amcasını mı da-
ha çok seviyor, mesleğini mi, anlaşıla-
mıyor:
"Aynı onun gibi inşaat işçisi olmak is-
tiyorum. Hayattan faztaca bir bekJen-
tim yok."
Patlamış ayakkabısından dert yanar-
ken okulu da es geçmiyor:
" Hep fasuh/e yiyoruz. Çarşaflan haf-
ta sonu ailemize götürüyoruz. Ama ben
en son 15 tatiide köye gftmiştim. O za-
mandan beıi çarşaflanm temizleneme-
di. Avnca daha çok banyo yapmak isrt-
voruz."
• Kastamonu'nun Devrekâni ilçesindeki
Mustafa Kaya Şenlik bölge
okulundakiöğrencilerin en belirgin özelliği,
Türkçe ögretmeni olmak istemeleri. Genç
Türkçe öğretmenlerine olan hayranlıklannı
gizlemeyen öğrenciler, Türkçe ders saatlerini
iple çekiyorlar.
• Hüzünlü öykülerini anlatarak içlerini dökmek
için birbirleriyle kıyasıya yanşırken, üzerlerine
çevrilen objektife karşı anında 'hazır ol"
durumuna geçiyorlar.'Ekmek elden su gölden,
bir de dayak olmasa'
yan ağabeyinin I stanbul 'da bir konfek-
siyoncuda çalıştığını anlatıyor. Gele-
ceğe yönelik hedeflerinde de çıtayı al-
çak tutuyor:
"Çocuklara iyidavranmayı ve Türk-
çe ögretmeni olmayı istiyorum."
Traflk mağduru Mehmet
Sürekli fotoğrafmın çekilmesini is-
teyen 6. sınıf öğrencisi 13 yaşmdaki
Mehmet Yılmaz. trafik mağduru. 2 yıl
önce Kastamonu'da sarhoş birkamyon
şoförününtaksilerineçarpması sonucu
bir gözünü kaybetmiş. Geçirdiği dört
ameliyatla kapanan gözkapağı biraz
kaldınlmış. Beşinci ameliyatı ise "pıı-
rastzuktan" olamamış. Babasının, ls-
tanbul'dabiryufkacı dükkânında çalış-
tığını söylüyor. Soğuktan kanayarak
çatlamış elleri, sökülmeye yüz tutmuş
soluk renkli süveteri. üzerine küçük
hemşeri dayanışması gözleniyor. Çay-
bükülü Mustafa Yazar, Mehmet Yıl-
maz'ın hem dert ortağı, hem yaveri.
Henüz bot yardımı alamadığı için las-
tik ayakkabı giymek zorunda olduğu-
nu söyleyen Yazar, diğer yandan da so-
ğuktan çatlayan ellerini gizlemeye ça-
hşıyor. Ekmek parası için Istanbul'a
göç eden Yazar'ın babası simitçilik ya-
parak yaşam kavgası venyor. Babası-
nın ayda ancak 500 bin lira gönderebil-
diğıni söylüyor ve tıpkı diğer öğrenci-
ler gibi düşlerinde Türkçe ögretmeni
olduğunu göriiyor. 5 kardeşinden 2'si
okumamış, köyünü özlese de okuma-
sı gerektiğine inanıyor. Televizyon bu-
lunmadığı için dünya ve ülkedeki ge-
lişmeleri kestiremiyor. ama çamaşır ve
çarşaflannın görevlilerce yıkanması
gerekirken kendilerine yüklendiğini
fark edıyor.
Babası kamyoncu olan SalOı Toplu
Küçük öğrencilerin ağzından okuldaki şiddet: u
Oğretmenimiz bize tekme tokat gmşiyer. Sanki bizi dövmek için ba-
hane an>'orlar. Geç yatmak, banyoya izinsiz girmek yüzünden hep dayak yiyiyoruz. (Fotoğraf: SERDAR ÖZSOY)
Annesi ve babası 7 yıl önce aynlan
Mustafa Oral. aile özleminin yanı sıra
geçmışe duyduğu öfkeyi de büyütüyor.
7 yıldır annesinin onu hiç aramaması-
nı aktanrken gözleri buğulamyor, ba-
basının işsizliğinin sona ermesi belki
ilk umudu. 1 kardeşi burada, diğer 2
kardeşi de yetiştirme yurdunda. Aile-
sini göremediği geçmiş Şeker Bayra-
mı'nda olduğu gibi bu bayram da onun
için "yatoızuğı" perçinliyor.
Asmaloz köyünden gelen Dilek ve
Melek Öztürk kardeşler de sisli bir
geçmişi sıralıyorlar. Dilek 12, Melek
13 yaşında... Okumak istemeyen Me-
lek, bu okula yazdınlan kardeşi nede-
niyle 6. sınıfa kaydolmuş. Ailesinden
ilk defa aynlan Dilek, okulun ilk gün-
lerindebunalımgeçirerek "intiharede-
ceğini" söyleyince, annesi diğer kar-
deşi Melek'i de okula göndererek ola-
yı çözümlemiş. Evin geçiminı sağla-
gelen buruşuk ceketiyle yoksulluğun
resmini veriyor objektife.
Kaban, forma yardımından henüz
yararlanamamasına kızıyor. Devletin
kendisine verdiği bot yerine lastik
ayakkabı giymeye devam etmesini ise
"Bot agır geliyor, onu taşıyamıyorum"
diye afacan bir tutumla açıklayıveri-
yor.
"Zanaat sahibi olmak için buraya
gekUm" diyen Yılmaz, babasıyla bay-
ramlarda köyde görüşebildiğini, ailesi-
ni çok özlediğini söylüyor. Köy özle-
mini banyo anılan ile tazeliyor:
"Köyde izinsiz de banyo olabiliyor-
dum. Sobadaki güğümde ısuıan suyla
yıkanmak çok hoşuma gidhordu. Bu-
rada izinsiz banyo olamıyorum. Her
gün de banyo olamıyorum. O yüzden
köyümü özlüyorum. Ama burada oku-
maya da devam etmek istiyorum."
Aynı köylülerin birbirlerine yönelik
ise geleceğini, köyde en çok "itibar
bulan'" imamlıkta göriiyor.
Sürekli hastalandıklan için sağlık
ocağı tarafindan kendilerine verilen
ilaçlann müdür yardımcısının odasın-
da hıtulmasına anlam veremiyor. llaç-
lan yataklara dağıttıklan için müdür
yardımcısı el koymuş, ama gece vakti
gereksinim olduğunda ulaşamıyorlar-
mış. "tlacı sakladığunızda da..." diye
başlıyor tümceye, ama bitirmemeyi
yeğliyor.
Hâkim olmak isteyen 12 yaşmdaki
Ydda Yalman, diğer çocuklara göre da-
ha şanslı. Annesi lstanbul 'da konfeksi-
yon işçisi, babası temizlik işçisi, par-
çalanan ailesinin burukluğunu taşıyor.
Ancak idealleriyle daha umutlu:
"Küçükken doktor olmayı istiyor-
dum. Ama annem hâkim ohnamı iste-
di. Ona sözüm >ar, mutlaka hâkim ola-
cağun. Annemk babanun aynlmasın-
da dedemin de parmağı var. Başmdan
beri babamı sevmedL Beni bu okula ba-
bam yazdırdı. Bana 10 milyon lira pa-
ra gönderdL Onu çok sevivorum."
Akmescıtli Şerife Bilir'in öyküsü yö-
redeki Kuran kurslannın etkinliğini ve
geleneksel yapının ağırlığını yansıtı-
yor. Babası çiftçi olan Bilir'in ağabeyi
liseyi bırakarak köye dönmüş, ablası
ise okul yenne 2 yıl Kuran kursuna de-
vam etmiş. Tüm isteğinin "köy yaşa-
mından" kurtularak "doktorçıkmak"
olduğunu söylüyor. Diğer öğrenciler
gibi yurtta üst üste çıkan aynı yemek-
lerden şikâyetçi.
"Patron olmak" isteyen Büient Ün-
lü'nün 3 kardeşi de yatılı okulda öğre-
nim görüyor. Tansiyon hastası babası-
nın işsiz olduğunu, evin geçimini ağa-
beyinin sağladığmı belirtiyor. Maddi
olanaklannın elverdiği sürece okuya-
cak. Ama yaşamın adaletsiz dengesi
onu da ürkütüyor, beyaz eşya mağaza-
sında çalışan ağabeyi bu yıl askere gi-
dince diğer ağabeyi okuldan aynlacak.
Yatakhanelerdeki ağır kokuyu kimi
kez "gülsuyu dökerek" temizlemeye
çalışan öğrenciler, kendi bulduklan
afacan çözümlerle yurtlanndaki sorun-
lara çelme takmak istiyorlar... Eğitim
tutkusunun kimi kez geçim sıkıntısı ile
bölündüğü öğrenciler, YlBO'larla da-
ha umutlu uzanıyorlar geleceğe.
Okul vöneticilerl:
Velller Hglslz
Müdür Necati Çiftçi de Milli Eğitim
Bakanhğı'nca sağlanan araç kullanı-
mının. kaymakam tlhami Aktaş tara-
findan
u
izjıebaglanmasmdan"yakını-
yor. Çocuklann öncelıkle rehber öğ-
retmenlere gereksinim duydağunu
vuıgulayan Çiftçi, okuldaki personel
sıkıntısına dikkat çekiyor. "Metnuru-
muz, aşcunız yok. muhasebecimiz, sek-
reterimiz, kalorifercimiz yok" diyen
Çiftçi, sorunlannı şöyle özetliyor:
"Her türlü yazışma işini kendimiz
yapıyoruz. Yeterli personel olmadığı
için ihaleleri de zamanuida >apamadık.
Aşçı olmadığı için yemekleri hizmetfi-
ler yapıyor. Bu nedenlede beslenmede-
ğeıieri dikkate alınmadan günlerce ay-
nı yeraek çıkabiliyor.'' Çiftçi, öğrenci-
lerin çoğunlukla dağ köylerinden gel-
dikleri için tuvalet ve banyo kültürleri
olmadığını belirterek, nöbetçi öğret-
menler gözetiminde öğrencilere sürek-
li bilgiler verildiğini. uyanlar yapıldı-
ğını kaydediyor. "Öğrencilerin birkıs-
mı tuvaletteiken kapıyı kapatmıyor, tu-
>ulettcn sonra ellerini yıkamıyor, tuva-
letten çıktıktan sonra su dökmüyor. tu-
valetin deliğine değil ucuna yapıyor"
gözlemlerini aktaran Çiftçi, başlanna
bela olan "bH sonınundan" dert yanı-
yor. Müdür Çiftçi, öğretim yılı başın-
da tüm öğrencilerin saçlannın ilçeden
getinlen berber tarafindan kesildiğini,
bit belirlenenlerin özel şampuanlarla
tedavi edildiğini ifade ederken karşı-
laştıklan zorluklan şö> le aktanyor:
"Ancak, tedavi edilen çocuklar. cu-
martesi-pazar günieri ghtikleri köyle-
rinden tekrar bitlenerek dönebiliyor.
Tek bir çocuğun bitlenmesi,yatth okul-
da bit salguunın oluşması demek. Bu
nedenletatiideköylerden dönen çocuk-
lan sürekli denetiiyoruz. Işimiz çok zor.
Vetiler oldukça Ugkiz. Veli toplantılan-
na gelmiyorlar bile. Çocuklaruu okula
verdikten sonra, devlet ne yaparsa yap-
sın anlayışındalar." Çocuklann genel-
de geleceğe karşı karamsarlık besledi-
ğini vurgulayan Çiftçi, birçok öğrenci-
nin köyüne geri dönmek istediğini be-
lirtiyor. 8 yıllık zorunlu temel eğitimin
ailelerüzerinde eğitim baskısı oluştur-
duğunu anlatan Çiftçi. "Sayısızaile.ço-
cuğunu baskılammz sonucunda okula
getirdi Çocuklann karamsaruklannı
gklermek, onlan eğitimedevam yönün-
de aydmlatmak istiyoruz" diyor.
Çiftçi, öğrencilerin sağlık sorunlan-
nın guatr ve üst solunum rahatsızlıkla-
nnda yoğunlaştığmı da sözlerine ekli-
yor. Devrekâni llçe Milli Eğitim Mü-
dürü Ali Şahin ise müteahhit Metin Ka-
rabasakal'ın inşaattaki yanlışlanndan
yakınıyor. Çamaşırhanelerin bozuk ol-
duğunu belirten Şahin, günlerdir öğ-
renci çarşaflannın yıkanamadığına
dikkat çekiyor. Müteahhidin bozuk ça-
maşır makinelerini tamir ettirmediği-
ni söyleyen Şahin, bayan hizmetli ge-
reksinimine dikkat çekiyor. Devreka-
ni'ye yeni atanan ve Şenlik Sağlık Oca-
ğı'nın yetersiz kaldığını kaydeden Şa-
hin, YÎBO'daki eksiklikleri bildiğini,
bunlan gıdermek için azami güçle
çalışacağını belirtti.
Yarın: inebolu Azize Ana
Yatılı İlköğretim Bölge Okulu
BÎZ BtZE.
ERDAL ATABEK
Kurban...
Insanlann 'canlı kurban etme' geleneği bin yılla-
ra dayanıyor. Binlerce yıldan beri insanlar çoktann-
lı dinlerde tannlara, tektannlı dinlerde Tann'ya can-
lılan kurban ettıler Önceleri kurban edilenler insan-
lardı. Bakire genç kızlar, köleler, savaş esirleri, kur-
banlar olarak öldürüldüler. Islam dininde de oğlunu
Allah'a adayan Ibrahim Peygamber'in oğlu Tann
tarafindan bağışlanmış, yerine, kurban edilmesi için
bir koç gönderilmiştir. Inanç dünyasında kurbanla,
kurbanı verenin Tann ile bağ kurması, Tann'nın is-
teklerine uyulduğunun kanıtlanması amaçlanır.
İnsanlar binyıllar boyunca olağanüstü güçlere
duyduklan korkulan yatıştırmak ya da o güçlerin
desteğini alabilmek için başka insanlan kurban et-
mekten kaçınmadılar.
21. yüzyıla girerken 'insan kurban etme gelene-
ği'nm sürdüğünü görmekteyiz. Ama bu gelenek ta-
pınakların kurban kesme yerlerinde değil, savaş
alanlannda sürmektedir. İnsanlar, kendilerinden baş-
ka insanlan 'kurban' olarak görmekte hiçbir sakın-
ca bulmamaktadırlar. Dünyanın her yanında savaş-
lar bütün hızıyla sürmekte, savaşlann kurbanlan da
en başta insanlar olmaktadır.
Savaşlarda öldürülen insanlar, yaralanan, sakat-
lanan insanlar, yerierinden yurtlanndan kopanlarak
başka yertere göçen insanlar, parçalanan aileler, ır-
zmageçilen kadınlar, erkenden olgunlaşmak zorun-
da kalan çocuklar 'kurban geleneğinin sürdüğü'nü
göstermektedir.
Egemenlik hırslan, biryerieri ele geçirme güdüle-
ri, çıkarlan yaşamdan çok daha önemli kılan dürtü-
ler, insanlan başka insanlan kurban etmeye yönlen-
dirmektedir.
Bu yeni 'kurbanlar' binyıllar öncesinde olduğu gi-
bi tek tek kişiler değildir, bir toplumdur, bir kitledir,
yaşamak isteğinden başka istekleri olmayan insan-
lardır.
1nsan'\n, evrimin son basamağında olan canlılar
türünün gelişkin örneği olduğu konusunda büyük
kuşkular duymak için çok neden var. Düşünmeliyiz
ki daha art evrim basamağında olduğu kabul edilen
başka memeliler, yunuslar, balinalar, foklar, yarasa-
lar, bildiğimiz başka memeli hayvanlann hiçbirisi 'bir-
biriniöldürmek', 'birbirinı kurban etmek', 'kendi tü-
rünüyok etmek' gibi davranışlar göstermemektedir.
Bu hayvanlann doğayla uyumlannda sağladıklan
yeni üstünlüklerin hiçbirisi 'ötekini öldürmek' için
kullanılmamaktadır. Hayvanlar kendi türieriyle bes-
lenmezler. İnsan nasıl birtürdürki, çalışmalarının en
yoğun alanı 'birbirini öldürmek' için kullandığı alan
olmaktadır.
Bilimsel-teknolojik gelişmelerin tarihine de, bu-
gününe de baktığınız zaman göreceğiniz olgu, bu
gelişmelerin öncelikle 'savaşlarda üstünlük sağla-
mak için' yapıldığı, sonra da her gelişmenin özellik-
le 'savaşlann kazanılması' için kullanıldığıdır.
Yalnız savaşlar mı? İnsan haklannın açıkça çiğ-
nenmesi dünyanın heryerinde 'adalet kurbanlan' ya-
ratmıyor mu? En temel insan haklannın çiğnendiği
durumlarda bu 'haksızhğın kurbanlan' insanlık tari-
hinin kurbansız olamadığını anlatmıyor mu?
Yaekonomik paylaşım haksızlığının kurbanlan?..
Işsizler, çalışacak gücü, iş yapma isteği olduğu hal-
de iş bulamayanlar, bulduklan işte geçımlik ücretin
altında çalışmak zorunda kalanlar, hiçbir güvence-
si olmadığı için hertürtü haksızlığa ses çıkaramayan-
lar... Onlar da kurban. Milyonlarca kurban.
İnsanlar yalnız insanlann değil, hayvanlann da,
bitkilerin de, bütün canlılann da 'kurbancı'\an. Kür-
kü için öldürülen foklardan, avlanan balinalardan,
boynuzlannda varsayılan erkeklik gücü için avlanan
gergedanlardan, Teksas sığırlannın kalın bifteği için
otlak açmakamacıyla kesilen. yok edilen yağmur or-
manlannın 'kurban edicisi' de insanlar değil mi?
'Hayat Gûzeldir' filmi, 'en güzel film Oscan'rn al-
dı. O filmde toplama kamplan bile 'kurgulanmış bir
oyun alanı'ydı. 'ErRyan'ı Kurtarmak', en iyi film Os-
cannı alamadı, yönetmeni Steven Spielberg 'en iyi
yönetmen' ödülünü aldı. 'Hayat Güzeldır' filmi, ger-
çeği fantazyaya döndüren bir Hofrrnan masalını an-
dırtyordu. Filrndeki 'barcarol' de o masalın aımağa-
nrydı. ödüllendirildi. Çünkü insanlann güzel şeyler
görmeye gereksinimi var. Ama hayatın gerçeği, 'Er
flyan'/Kurta/mafc'filmininilkyanmsaatindeydi. Nor-
mandiya Çıkaıması'nın Omaha Plajı bölümünde ya-
şanan soluk durdurucu kanlı savaş, gerçeğin ta ken-
disiydi. Insanoğlu artık kendi gerçeğinden kaçıyor.
Ama bu kaçış, kendisi kurban oluncaya kadar sü-
recektir. Hepsi bu.
Muğla'da seçim
Adaylar arası
medya savaşum
ÖZCANÖZGÜR
MUĞLA-Muğla'da se-
çim çalışmalan 'medya
savaşunlan1
şeklinde ge-
çiyor. Kentte yayın yapan
iki yerel TV'nin aynı par-
tiden olan sahiplerinin çe-
kişmesi ekranlardan izle-
niyor.
Muğla'da belediye baş-
kan adaylan hemen he-
men pek çok konuda aynı
görüşteler. Görünen. ken-
dini en iyi anlatan ve inan-
dıncı olan seçimi alacak.
Genel seçimlerde ise mil-
letvekili dağılımının DYP
2, ÇHP2, ANAP 1,DSP
1 şeklinde olması bekle-
niyor.
Milletvekili dağilımın-
da değişikliğin nedeni
olarak DYP'de halen aday
sıralamasına duyulan tep-
kilerin sürmesi gösterili-
yor.
DYP adaylannm eği-
lifnle belirlenmesine kar-
şm, genel merkezin belir-
leyici olması, 2. sıradaki
avukat Esin Altaş'ın liste
dışı bırakılması, eski
ANAP Bursa Milletvekili
Ibrahim Yaacı'nın liste
başı olması tepkilerin en
büyük nedeni.
DYP II Başkanı'na gö-
re ise bu çok önemli değil.
Başkan linal Doğu. "Ge-
çen seçimlerde Yalım
Erez'e tepki gösterilmişti.
Şimdi de İbrahim Yazı-
cı'ya tepki var. Ama bu da
geçer. Biz üç nıillct\ekilini
dörde çıkaracağız" diyor.
Sıraiamada ıkınci sırada
iken liste dışı kalan avukat
Esin Altaş ise aynı görüş-
te değil. Altaş,'"tbrahim
YazKi'yı ben tanımıyo-
rum. Seçmene nasıltanıta-
caklar" diye soruyor.
Milletvekili adaylarını
eğilim yoklamasıyla be-
lirleyen ANAP'ın liste ba-
şı adayı HasanOzyer, Ge-
mile Koyu'ndaki girişimi
nedeniyle çevrecilerin bü-
yük tepkisini çekiyor.
O nedenle ANAP, ka-
muoyu önüne daha çok
ikinci sıra adayı avukat
Hüseyin Yüzbaşıoğlu'nu
çıkanyor. ANAP ll Baş-
kanı avukat Hamdi Ercan,
DYP'deki kanşıklığa gü-
venerek milletvekili sayı-
lannı birden üçe çıkara-
caklannı sa%Tinuyor.
11 Başkanı Ercan. "Ge-
nelde şu anda en düzenli
biz vanz. Taban olarak
güçlüyüz. Hedefimiz üç
milletvekili. Yerelde adayı-
mızın konumu itiban ile
şanslıyız. Seçim CHP-
ANAP arasında geçecek.
Sağduyulu seçmene güve-
niyoruz" diye konuşuyor.