20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 1999 PAZARTESİ HABERLER Yatılı bölge okulu öğrencileri, duyarlı öğretmenlerle güneşli bir geleceğe göz kırpmak istiyor Anadolu'nun yatılı umutlan SUNUŞ Duvarlannda şen çocuk kahkalan yerine, ağırbaşlı tebessûmlerin öksürük sesleriyle yankılandığt yatılı ilköğretim bölge okullan. Düşüncelerine erkenden ak düşmüş, geleceğe bakarken içlerindeki kaygıyı dindiremeyen çocuklann eğitim yuvalan... Parasız yablı okullar... Bazen bir mahkûmun, bazen simitçinin, bazen işçinin, kapıcınm, çobanın, parçalanmış ailelerin kötû yazgılanna çalım atmak isteyen çocuklan için umut kapısı... Kaygıyla atan ürkek yüreklerine ve omuzlanna binen yoksulluğun olanca agırhğına karşm okumak ve güneşli bir geleceğe göz kırpmak istiyorlar. Kâh ders çahşıyor, kâh Mahsun Kırmıagül, Emrah, Ceytan'ın şarkılannı yüreklerinde taşıdıklan acı ve aile özlemleriyle içselleştiriyorlar. " Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar. Annesinin bir tanesini hor görmesinler'' şarkısıyla kederlerini gözyaşlanyla damıtıyorlar. "Görüş günieri olan cezaevlerinden daha yalıuz hissettikieri okullarda", yol parasının maddi yükü nedeniyle ailelerinin cumartesi- pazar kendilerini ziyaret edememesinin hüznûnü yaşıyorlar bazen de. En çok sevdikleri öğretmenlerinin mesleklerine umut beslerken jandarma, polis, subay veya hemşire olmanın düşleriyle yaşıyorlar. Hüzünle erken tanışanlann. çocuklanna hüzûn yaşatmamak üzere devletten uzanan eli tuttuklan okullar. Maddi yoksulluklannı içsel zenginlikleri ile geliştiren. gururlu, mağrur, buruk ve ürkek çocuklann dünyası... Kırsal kesimden yeni bir yaşama ilk adım. Tüm eksiklerine karşın yüklendiği misyonia fırsat eşitliğine dönük bir eğitim meşalesi. Bakanlık kayitlannda kısaca; YlBO. Cumhuriyet, Anadolu'nun yatılı eğitim kurumlannı dolaştı. Büyük kent ışıltılanna uzak bir dünyamn penceresini, öğrenci, öğretmen ve okul yönetİcilerinin anlatımlanyla aralıyoruz... "W""^r"astamonu"nun 5 bin nüfus- m£ lu Devrekâni ilçesine bağlı # V 262 öğrencili Mustafa Ka- _X ^ ya Şenlik Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YlBO). Inebolu, Devre- kâni ve Küre'nin dağlık köylerinden gelen yoksulluğu tûm ağırhklanyla ta- şıyan çocuklardan oluşuyor. 1998- 1999 öğretim döneminde hizmete açı- lan okul. ilçeden 13 kilometre uzaklık- ta bulunuyor. 108 kız öğrenci okuyor. Çok sayıda yoksul öğrenciye "eğMnı kapuanm" araliyor. Aıle özlemiyle kanşan korku yüzünden altına kaçıran çocuklann ge- ce saatlerinde nöbetçi öğretmenler ta- rafindan tuvalete kaldınldıgı okulda. ikinci çözüm de altı muşamba serili ya- taklann bulunduğu "harita odalan". Idrann çarşafta harita izi bırakması ne- deniyle "harita odası" adı verilen özel bölümlere alınan çocuklar ilaçlarla te- davi ediliyor. Mustafa Kaya Şenlik YÎBO'daki öğ- rencilerin en belirgin Özelliği, Türkçe ögretmeni oimak istemeleri. Genç Türkçe öğretmenlerine olan hayranlık- lannı gizlemeyen öğrenciler. Türkçe ders saatlerinı iple çekiyorlar. Hüzünlü öykülerini anlatarak içleri- ni dökmek için birbirleriyle kıyasıya yanşırken. üzerlerine çevrilen objekti- fe karşı anında "hazır ol" durumuna geçiyorlar. Müdür yardımcısının kendilerine yönelik hoşgörüsüzlüğünden yakınan öğrenciler. yaşadıklan acılan anlatır- ken adlannın açıklanmamasında da ıs- rar ediyorlar. Okul yöneticisinin, bir- kaç arkadaşlannın sırtında sopa kırdı- ğını sırasıyla onaylarken şiddeti kendi tümceleriyle şöyle aktanyorlar: "Oğretmenimiz, bizetekme tokat gi- rişiyor. Sanki dövmek için bahane an- yor. Geç yattığımızda, tuvaletleri, ko- ğuşlan iyi temizlemediğinıizde. birisi- nin parası kay bolduğunda. banyoya izinsiz girdiğimizde. yemek saatinden 10 dakika önce yemekhaneye gittiği- mizde bizi dövüyor,eüerimize poşet gh- direrek tuvalet temizletiyor. Fırçalarİa değU etimizJe temizletiyor. Değnek gibi bir sopası var. Hafta sonlanmız zaten hep dayakla geçiyor. Ders anlarması da çok sinirli. Bize bir şey yazdınrken ayaklarını sıraya dayıyor. Yetişemediği- miz yeri tekrar sorduğumuzda, bizün- te 'elma, armut" diye dalga geçiyor." Kâh kuşkulu bakışlarla "ispiyoncu arkadaşlannı" kolaçan edip, kâh uzak- lara dalıp. her konuyu tek isteğe bağ- lıyorlar: "Lütfen bizi Sadık öğretmen- den kurtann." 'İmam olmak istemiyorum' 11 yaşmdaki 5. sınıf öğrencisi Ömer Faruk Cebeci'nin yatılı okulda oku- maktan memnunluğu endişeyle örülü. Özetliyor günlerini: "Ekmek eiden su gölden! Burası kö- yegöreçokdaha rahat,birde büyük öğ- rencilerden dayak yemesek." Babası köyde imam. ancak o "dok- torluk ya da öğretmenlik" mesleğini istiyor. Babasının mesleğini istememe- sini çocuk saflığiyla anlatıyor: "tmamhkçokzor iş. Bu konuda ken- dime güvenemiyorum. İmam olursan, çoksorumlu olman gerekiyor. Hadi, sa- at 05.00'te kalkamadım, sabah ezanını okumayı unuttum. O zaman ne olacak? Tabii ki çok kötü olur. Ben bu sorum- luluğu alamam. Ezan okumayı unut- mama konusunda kendime güvenemi- yorum." Okula diğer kardeşiyle birlikte baba- sı tarafindan yazdınlmış. Ailesinin, pa- ra gönderememesine değil, ama "yaşa- mın adaletsizüğme" tepkisini gizleye- miyor: " Büyük çocuklar bize küfrediyor. bi- zi dövüyor, onlara gücümüz yetmiyor. Yemeklerden de şikâyetimiz var. Canı- mız salata, yumurta, meyve çekiyor. Arkadaşlanmız sık ak kabakulak, grip oluyor." Yine de öncelikli isteğini bilgisayar ve televızyon olarak sıralıyor. İnşaat işçiliği de düşlenir mi? 12 yaşmdaki Selami Bakal'ın en bü- yük düşü "inşaat işçisi" olmak. Anne- sine ilişkin bildikleri, büyükanne-bü- yükbabasının anlattıklanyla resimlen- miş. Çocuk yüreğinde duyduklanyla örmüş tepkisini de: "Benim babamı annem öldürmüş. Bir gün babam, gece dedemin yanına uğrayınca annem Satılmış diye biriyle kaçmış. Daha sonra da babamı hayala- nna \urararak oldürmüşler. Annem şimdi Kastamonu'da yaşıyor. Beni bu YATILI İLKÖĞRETİM BÖLGE OKULLARI EBRU TOKTAR okuMan almak istedi, beni görmek is- tedi. ama onu görmek istemedim. Kü- çükken beni de ökJürmek istedi. Beni küçükken tepedeki beşikten > uvariadı. Ondan nefret ediyonım. Bana amcala- nm bakıyor." Bir amcası kız kaçırdığı için ceza- evindeymiş. Umutlannın erken kınl- dığını ele veriyor, ama amcasını mı da- ha çok seviyor, mesleğini mi, anlaşıla- mıyor: "Aynı onun gibi inşaat işçisi olmak is- tiyorum. Hayattan faztaca bir bekJen- tim yok." Patlamış ayakkabısından dert yanar- ken okulu da es geçmiyor: " Hep fasuh/e yiyoruz. Çarşaflan haf- ta sonu ailemize götürüyoruz. Ama ben en son 15 tatiide köye gftmiştim. O za- mandan beıi çarşaflanm temizleneme- di. Avnca daha çok banyo yapmak isrt- voruz." • Kastamonu'nun Devrekâni ilçesindeki Mustafa Kaya Şenlik bölge okulundakiöğrencilerin en belirgin özelliği, Türkçe ögretmeni olmak istemeleri. Genç Türkçe öğretmenlerine olan hayranlıklannı gizlemeyen öğrenciler, Türkçe ders saatlerini iple çekiyorlar. • Hüzünlü öykülerini anlatarak içlerini dökmek için birbirleriyle kıyasıya yanşırken, üzerlerine çevrilen objektife karşı anında 'hazır ol" durumuna geçiyorlar.'Ekmek elden su gölden, bir de dayak olmasa' yan ağabeyinin I stanbul 'da bir konfek- siyoncuda çalıştığını anlatıyor. Gele- ceğe yönelik hedeflerinde de çıtayı al- çak tutuyor: "Çocuklara iyidavranmayı ve Türk- çe ögretmeni olmayı istiyorum." Traflk mağduru Mehmet Sürekli fotoğrafmın çekilmesini is- teyen 6. sınıf öğrencisi 13 yaşmdaki Mehmet Yılmaz. trafik mağduru. 2 yıl önce Kastamonu'da sarhoş birkamyon şoförününtaksilerineçarpması sonucu bir gözünü kaybetmiş. Geçirdiği dört ameliyatla kapanan gözkapağı biraz kaldınlmış. Beşinci ameliyatı ise "pıı- rastzuktan" olamamış. Babasının, ls- tanbul'dabiryufkacı dükkânında çalış- tığını söylüyor. Soğuktan kanayarak çatlamış elleri, sökülmeye yüz tutmuş soluk renkli süveteri. üzerine küçük hemşeri dayanışması gözleniyor. Çay- bükülü Mustafa Yazar, Mehmet Yıl- maz'ın hem dert ortağı, hem yaveri. Henüz bot yardımı alamadığı için las- tik ayakkabı giymek zorunda olduğu- nu söyleyen Yazar, diğer yandan da so- ğuktan çatlayan ellerini gizlemeye ça- hşıyor. Ekmek parası için Istanbul'a göç eden Yazar'ın babası simitçilik ya- parak yaşam kavgası venyor. Babası- nın ayda ancak 500 bin lira gönderebil- diğıni söylüyor ve tıpkı diğer öğrenci- ler gibi düşlerinde Türkçe ögretmeni olduğunu göriiyor. 5 kardeşinden 2'si okumamış, köyünü özlese de okuma- sı gerektiğine inanıyor. Televizyon bu- lunmadığı için dünya ve ülkedeki ge- lişmeleri kestiremiyor. ama çamaşır ve çarşaflannın görevlilerce yıkanması gerekirken kendilerine yüklendiğini fark edıyor. Babası kamyoncu olan SalOı Toplu Küçük öğrencilerin ağzından okuldaki şiddet: u Oğretmenimiz bize tekme tokat gmşiyer. Sanki bizi dövmek için ba- hane an>'orlar. Geç yatmak, banyoya izinsiz girmek yüzünden hep dayak yiyiyoruz. (Fotoğraf: SERDAR ÖZSOY) Annesi ve babası 7 yıl önce aynlan Mustafa Oral. aile özleminin yanı sıra geçmışe duyduğu öfkeyi de büyütüyor. 7 yıldır annesinin onu hiç aramaması- nı aktanrken gözleri buğulamyor, ba- basının işsizliğinin sona ermesi belki ilk umudu. 1 kardeşi burada, diğer 2 kardeşi de yetiştirme yurdunda. Aile- sini göremediği geçmiş Şeker Bayra- mı'nda olduğu gibi bu bayram da onun için "yatoızuğı" perçinliyor. Asmaloz köyünden gelen Dilek ve Melek Öztürk kardeşler de sisli bir geçmişi sıralıyorlar. Dilek 12, Melek 13 yaşında... Okumak istemeyen Me- lek, bu okula yazdınlan kardeşi nede- niyle 6. sınıfa kaydolmuş. Ailesinden ilk defa aynlan Dilek, okulun ilk gün- lerindebunalımgeçirerek "intiharede- ceğini" söyleyince, annesi diğer kar- deşi Melek'i de okula göndererek ola- yı çözümlemiş. Evin geçiminı sağla- gelen buruşuk ceketiyle yoksulluğun resmini veriyor objektife. Kaban, forma yardımından henüz yararlanamamasına kızıyor. Devletin kendisine verdiği bot yerine lastik ayakkabı giymeye devam etmesini ise "Bot agır geliyor, onu taşıyamıyorum" diye afacan bir tutumla açıklayıveri- yor. "Zanaat sahibi olmak için buraya gekUm" diyen Yılmaz, babasıyla bay- ramlarda köyde görüşebildiğini, ailesi- ni çok özlediğini söylüyor. Köy özle- mini banyo anılan ile tazeliyor: "Köyde izinsiz de banyo olabiliyor- dum. Sobadaki güğümde ısuıan suyla yıkanmak çok hoşuma gidhordu. Bu- rada izinsiz banyo olamıyorum. Her gün de banyo olamıyorum. O yüzden köyümü özlüyorum. Ama burada oku- maya da devam etmek istiyorum." Aynı köylülerin birbirlerine yönelik ise geleceğini, köyde en çok "itibar bulan'" imamlıkta göriiyor. Sürekli hastalandıklan için sağlık ocağı tarafindan kendilerine verilen ilaçlann müdür yardımcısının odasın- da hıtulmasına anlam veremiyor. llaç- lan yataklara dağıttıklan için müdür yardımcısı el koymuş, ama gece vakti gereksinim olduğunda ulaşamıyorlar- mış. "tlacı sakladığunızda da..." diye başlıyor tümceye, ama bitirmemeyi yeğliyor. Hâkim olmak isteyen 12 yaşmdaki Ydda Yalman, diğer çocuklara göre da- ha şanslı. Annesi lstanbul 'da konfeksi- yon işçisi, babası temizlik işçisi, par- çalanan ailesinin burukluğunu taşıyor. Ancak idealleriyle daha umutlu: "Küçükken doktor olmayı istiyor- dum. Ama annem hâkim ohnamı iste- di. Ona sözüm >ar, mutlaka hâkim ola- cağun. Annemk babanun aynlmasın- da dedemin de parmağı var. Başmdan beri babamı sevmedL Beni bu okula ba- bam yazdırdı. Bana 10 milyon lira pa- ra gönderdL Onu çok sevivorum." Akmescıtli Şerife Bilir'in öyküsü yö- redeki Kuran kurslannın etkinliğini ve geleneksel yapının ağırlığını yansıtı- yor. Babası çiftçi olan Bilir'in ağabeyi liseyi bırakarak köye dönmüş, ablası ise okul yenne 2 yıl Kuran kursuna de- vam etmiş. Tüm isteğinin "köy yaşa- mından" kurtularak "doktorçıkmak" olduğunu söylüyor. Diğer öğrenciler gibi yurtta üst üste çıkan aynı yemek- lerden şikâyetçi. "Patron olmak" isteyen Büient Ün- lü'nün 3 kardeşi de yatılı okulda öğre- nim görüyor. Tansiyon hastası babası- nın işsiz olduğunu, evin geçimini ağa- beyinin sağladığmı belirtiyor. Maddi olanaklannın elverdiği sürece okuya- cak. Ama yaşamın adaletsiz dengesi onu da ürkütüyor, beyaz eşya mağaza- sında çalışan ağabeyi bu yıl askere gi- dince diğer ağabeyi okuldan aynlacak. Yatakhanelerdeki ağır kokuyu kimi kez "gülsuyu dökerek" temizlemeye çalışan öğrenciler, kendi bulduklan afacan çözümlerle yurtlanndaki sorun- lara çelme takmak istiyorlar... Eğitim tutkusunun kimi kez geçim sıkıntısı ile bölündüğü öğrenciler, YlBO'larla da- ha umutlu uzanıyorlar geleceğe. Okul vöneticilerl: Velller Hglslz Müdür Necati Çiftçi de Milli Eğitim Bakanhğı'nca sağlanan araç kullanı- mının. kaymakam tlhami Aktaş tara- findan u izjıebaglanmasmdan"yakını- yor. Çocuklann öncelıkle rehber öğ- retmenlere gereksinim duydağunu vuıgulayan Çiftçi, okuldaki personel sıkıntısına dikkat çekiyor. "Metnuru- muz, aşcunız yok. muhasebecimiz, sek- reterimiz, kalorifercimiz yok" diyen Çiftçi, sorunlannı şöyle özetliyor: "Her türlü yazışma işini kendimiz yapıyoruz. Yeterli personel olmadığı için ihaleleri de zamanuida >apamadık. Aşçı olmadığı için yemekleri hizmetfi- ler yapıyor. Bu nedenlede beslenmede- ğeıieri dikkate alınmadan günlerce ay- nı yeraek çıkabiliyor.'' Çiftçi, öğrenci- lerin çoğunlukla dağ köylerinden gel- dikleri için tuvalet ve banyo kültürleri olmadığını belirterek, nöbetçi öğret- menler gözetiminde öğrencilere sürek- li bilgiler verildiğini. uyanlar yapıldı- ğını kaydediyor. "Öğrencilerin birkıs- mı tuvaletteiken kapıyı kapatmıyor, tu- >ulettcn sonra ellerini yıkamıyor, tuva- letten çıktıktan sonra su dökmüyor. tu- valetin deliğine değil ucuna yapıyor" gözlemlerini aktaran Çiftçi, başlanna bela olan "bH sonınundan" dert yanı- yor. Müdür Çiftçi, öğretim yılı başın- da tüm öğrencilerin saçlannın ilçeden getinlen berber tarafindan kesildiğini, bit belirlenenlerin özel şampuanlarla tedavi edildiğini ifade ederken karşı- laştıklan zorluklan şö> le aktanyor: "Ancak, tedavi edilen çocuklar. cu- martesi-pazar günieri ghtikleri köyle- rinden tekrar bitlenerek dönebiliyor. Tek bir çocuğun bitlenmesi,yatth okul- da bit salguunın oluşması demek. Bu nedenletatiideköylerden dönen çocuk- lan sürekli denetiiyoruz. Işimiz çok zor. Vetiler oldukça Ugkiz. Veli toplantılan- na gelmiyorlar bile. Çocuklaruu okula verdikten sonra, devlet ne yaparsa yap- sın anlayışındalar." Çocuklann genel- de geleceğe karşı karamsarlık besledi- ğini vurgulayan Çiftçi, birçok öğrenci- nin köyüne geri dönmek istediğini be- lirtiyor. 8 yıllık zorunlu temel eğitimin ailelerüzerinde eğitim baskısı oluştur- duğunu anlatan Çiftçi. "Sayısızaile.ço- cuğunu baskılammz sonucunda okula getirdi Çocuklann karamsaruklannı gklermek, onlan eğitimedevam yönün- de aydmlatmak istiyoruz" diyor. Çiftçi, öğrencilerin sağlık sorunlan- nın guatr ve üst solunum rahatsızlıkla- nnda yoğunlaştığmı da sözlerine ekli- yor. Devrekâni llçe Milli Eğitim Mü- dürü Ali Şahin ise müteahhit Metin Ka- rabasakal'ın inşaattaki yanlışlanndan yakınıyor. Çamaşırhanelerin bozuk ol- duğunu belirten Şahin, günlerdir öğ- renci çarşaflannın yıkanamadığına dikkat çekiyor. Müteahhidin bozuk ça- maşır makinelerini tamir ettirmediği- ni söyleyen Şahin, bayan hizmetli ge- reksinimine dikkat çekiyor. Devreka- ni'ye yeni atanan ve Şenlik Sağlık Oca- ğı'nın yetersiz kaldığını kaydeden Şa- hin, YÎBO'daki eksiklikleri bildiğini, bunlan gıdermek için azami güçle çalışacağını belirtti. Yarın: inebolu Azize Ana Yatılı İlköğretim Bölge Okulu BÎZ BtZE. ERDAL ATABEK Kurban... Insanlann 'canlı kurban etme' geleneği bin yılla- ra dayanıyor. Binlerce yıldan beri insanlar çoktann- lı dinlerde tannlara, tektannlı dinlerde Tann'ya can- lılan kurban ettıler Önceleri kurban edilenler insan- lardı. Bakire genç kızlar, köleler, savaş esirleri, kur- banlar olarak öldürüldüler. Islam dininde de oğlunu Allah'a adayan Ibrahim Peygamber'in oğlu Tann tarafindan bağışlanmış, yerine, kurban edilmesi için bir koç gönderilmiştir. Inanç dünyasında kurbanla, kurbanı verenin Tann ile bağ kurması, Tann'nın is- teklerine uyulduğunun kanıtlanması amaçlanır. İnsanlar binyıllar boyunca olağanüstü güçlere duyduklan korkulan yatıştırmak ya da o güçlerin desteğini alabilmek için başka insanlan kurban et- mekten kaçınmadılar. 21. yüzyıla girerken 'insan kurban etme gelene- ği'nm sürdüğünü görmekteyiz. Ama bu gelenek ta- pınakların kurban kesme yerlerinde değil, savaş alanlannda sürmektedir. İnsanlar, kendilerinden baş- ka insanlan 'kurban' olarak görmekte hiçbir sakın- ca bulmamaktadırlar. Dünyanın her yanında savaş- lar bütün hızıyla sürmekte, savaşlann kurbanlan da en başta insanlar olmaktadır. Savaşlarda öldürülen insanlar, yaralanan, sakat- lanan insanlar, yerierinden yurtlanndan kopanlarak başka yertere göçen insanlar, parçalanan aileler, ır- zmageçilen kadınlar, erkenden olgunlaşmak zorun- da kalan çocuklar 'kurban geleneğinin sürdüğü'nü göstermektedir. Egemenlik hırslan, biryerieri ele geçirme güdüle- ri, çıkarlan yaşamdan çok daha önemli kılan dürtü- ler, insanlan başka insanlan kurban etmeye yönlen- dirmektedir. Bu yeni 'kurbanlar' binyıllar öncesinde olduğu gi- bi tek tek kişiler değildir, bir toplumdur, bir kitledir, yaşamak isteğinden başka istekleri olmayan insan- lardır. 1nsan'\n, evrimin son basamağında olan canlılar türünün gelişkin örneği olduğu konusunda büyük kuşkular duymak için çok neden var. Düşünmeliyiz ki daha art evrim basamağında olduğu kabul edilen başka memeliler, yunuslar, balinalar, foklar, yarasa- lar, bildiğimiz başka memeli hayvanlann hiçbirisi 'bir- biriniöldürmek', 'birbirinı kurban etmek', 'kendi tü- rünüyok etmek' gibi davranışlar göstermemektedir. Bu hayvanlann doğayla uyumlannda sağladıklan yeni üstünlüklerin hiçbirisi 'ötekini öldürmek' için kullanılmamaktadır. Hayvanlar kendi türieriyle bes- lenmezler. İnsan nasıl birtürdürki, çalışmalarının en yoğun alanı 'birbirini öldürmek' için kullandığı alan olmaktadır. Bilimsel-teknolojik gelişmelerin tarihine de, bu- gününe de baktığınız zaman göreceğiniz olgu, bu gelişmelerin öncelikle 'savaşlarda üstünlük sağla- mak için' yapıldığı, sonra da her gelişmenin özellik- le 'savaşlann kazanılması' için kullanıldığıdır. Yalnız savaşlar mı? İnsan haklannın açıkça çiğ- nenmesi dünyanın heryerinde 'adalet kurbanlan' ya- ratmıyor mu? En temel insan haklannın çiğnendiği durumlarda bu 'haksızhğın kurbanlan' insanlık tari- hinin kurbansız olamadığını anlatmıyor mu? Yaekonomik paylaşım haksızlığının kurbanlan?.. Işsizler, çalışacak gücü, iş yapma isteği olduğu hal- de iş bulamayanlar, bulduklan işte geçımlik ücretin altında çalışmak zorunda kalanlar, hiçbir güvence- si olmadığı için hertürtü haksızlığa ses çıkaramayan- lar... Onlar da kurban. Milyonlarca kurban. İnsanlar yalnız insanlann değil, hayvanlann da, bitkilerin de, bütün canlılann da 'kurbancı'\an. Kür- kü için öldürülen foklardan, avlanan balinalardan, boynuzlannda varsayılan erkeklik gücü için avlanan gergedanlardan, Teksas sığırlannın kalın bifteği için otlak açmakamacıyla kesilen. yok edilen yağmur or- manlannın 'kurban edicisi' de insanlar değil mi? 'Hayat Gûzeldir' filmi, 'en güzel film Oscan'rn al- dı. O filmde toplama kamplan bile 'kurgulanmış bir oyun alanı'ydı. 'ErRyan'ı Kurtarmak', en iyi film Os- cannı alamadı, yönetmeni Steven Spielberg 'en iyi yönetmen' ödülünü aldı. 'Hayat Güzeldır' filmi, ger- çeği fantazyaya döndüren bir Hofrrnan masalını an- dırtyordu. Filrndeki 'barcarol' de o masalın aımağa- nrydı. ödüllendirildi. Çünkü insanlann güzel şeyler görmeye gereksinimi var. Ama hayatın gerçeği, 'Er flyan'/Kurta/mafc'filmininilkyanmsaatindeydi. Nor- mandiya Çıkaıması'nın Omaha Plajı bölümünde ya- şanan soluk durdurucu kanlı savaş, gerçeğin ta ken- disiydi. Insanoğlu artık kendi gerçeğinden kaçıyor. Ama bu kaçış, kendisi kurban oluncaya kadar sü- recektir. Hepsi bu. Muğla'da seçim Adaylar arası medya savaşum ÖZCANÖZGÜR MUĞLA-Muğla'da se- çim çalışmalan 'medya savaşunlan1 şeklinde ge- çiyor. Kentte yayın yapan iki yerel TV'nin aynı par- tiden olan sahiplerinin çe- kişmesi ekranlardan izle- niyor. Muğla'da belediye baş- kan adaylan hemen he- men pek çok konuda aynı görüşteler. Görünen. ken- dini en iyi anlatan ve inan- dıncı olan seçimi alacak. Genel seçimlerde ise mil- letvekili dağılımının DYP 2, ÇHP2, ANAP 1,DSP 1 şeklinde olması bekle- niyor. Milletvekili dağilımın- da değişikliğin nedeni olarak DYP'de halen aday sıralamasına duyulan tep- kilerin sürmesi gösterili- yor. DYP adaylannm eği- lifnle belirlenmesine kar- şm, genel merkezin belir- leyici olması, 2. sıradaki avukat Esin Altaş'ın liste dışı bırakılması, eski ANAP Bursa Milletvekili Ibrahim Yaacı'nın liste başı olması tepkilerin en büyük nedeni. DYP II Başkanı'na gö- re ise bu çok önemli değil. Başkan linal Doğu. "Ge- çen seçimlerde Yalım Erez'e tepki gösterilmişti. Şimdi de İbrahim Yazı- cı'ya tepki var. Ama bu da geçer. Biz üç nıillct\ekilini dörde çıkaracağız" diyor. Sıraiamada ıkınci sırada iken liste dışı kalan avukat Esin Altaş ise aynı görüş- te değil. Altaş,'"tbrahim YazKi'yı ben tanımıyo- rum. Seçmene nasıltanıta- caklar" diye soruyor. Milletvekili adaylarını eğilim yoklamasıyla be- lirleyen ANAP'ın liste ba- şı adayı HasanOzyer, Ge- mile Koyu'ndaki girişimi nedeniyle çevrecilerin bü- yük tepkisini çekiyor. O nedenle ANAP, ka- muoyu önüne daha çok ikinci sıra adayı avukat Hüseyin Yüzbaşıoğlu'nu çıkanyor. ANAP ll Baş- kanı avukat Hamdi Ercan, DYP'deki kanşıklığa gü- venerek milletvekili sayı- lannı birden üçe çıkara- caklannı sa%Tinuyor. 11 Başkanı Ercan. "Ge- nelde şu anda en düzenli biz vanz. Taban olarak güçlüyüz. Hedefimiz üç milletvekili. Yerelde adayı- mızın konumu itiban ile şanslıyız. Seçim CHP- ANAP arasında geçecek. Sağduyulu seçmene güve- niyoruz" diye konuşuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle