20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 1999 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Başkan Adayları ve Sanat UMRAN SÖLEZ TAN fstanfrul Çocuk Mahkemeleri Yargıcı 4 ^ ^ ^ ^ ku!' dedileır M ^ okuduk.OKÛ- M • duklanmîz , H • paylaşımdan ^ ^ m yana olmayı ^ ^ ^ ^ öğretti. ilke edindik. Yararlılık, çaüşmaöğretimiz oldu. Yararlı olmak ya da olamamak hep kaygı verdi. Evımız sıcaklığın- da olmayanlar bizi tasalandırdı. Gö- revimiz olsun olmasın kadınlar, ço- cuklar, yurdumuz, kentimiz, giderek su, hava bızi hep dûşündürttü. Her şey iyi gitmeyince, sizın işıniz iyi git- miş... mutlu etmiyordu bu. Baktık, görev gereğı hizmetinde olduğumuz insanlar -ceza mahkeme- leri taraflan içm söylüyorum- toplu- mun hep en alt kesimiydi. Adliyele- re hanidir bir paryalılık egemendi. Çevre alanlan. birer insan pazan gö- rûntüsü veriyordu. tnsana, kente, he- le hele iki imparatorluğa 1500 yıl başkentlik yapmış, 75 yılm gözbebe- ği bır dünya kentı Istanbul'a hiç mi hîj^yakışmayan görüntüler... Katla- üibtıası. sindirilmesi zor. Bugün biliyoruz ki tüm başkan adaylarr bu kente bir üçüncü köprü yerine tüp geçidi yeğlemektedirler. Üstelık saghklı ve çagdaş ortamlar için gerekli olan kent planında jeolojiye de yer verecek kadar usçu ve bilime yakmdırlar. Ya estetjğe?.. Kültüre, sanata?.. Istanbul başkan adaylannın belir- lenmesinde onlann estetik duyulan ile ne kadar ilgilenilmektedir? Kişi- liklerinin oluşumunda resmin, şiirin, müziğin, mimarinin,tiyatronunölçü- sü nedir? Bu insanlar gerçekten"güzel''i bi- lir, insanı severler mi? " Estetik tat" gibi duyumlara sahip midirler? Ya- pacaklan işin bir dantela titizliği ge- rektirdiğini bilebilecek kadar naif midirler? Bunlan sorgulamamış olmak bir tarihsel yanlışa daha imza atmaktır. Çünkü onlann imara, korumaya ve çevreye olan duyarlıhklarını bu ölçü- lerle saptayabiliriz. Kentin tarihsel dokusuna aykın eylemlere ne kadar elverip vermeyeceklerini, bunlann yanıtlannda bulabiliriz. Bu kaygılar bizi seziye vardınr. Sezi, geleceğe dönûk oluşumlarda yabana atılmaya- cak değerdir. öyle ki, zaman Henri Prost'un 1937 yılı planı ile bir Altınboynuz'a nasıl da kıyılmış olduğunu bize yeterince göstermişolmalı!.. Bugün Taksim Gezi Parkı'na sı- kıştınlmış otopark, Istanbul'a kaba davranıldıgının çok açık göstergesi- dir. Istanbul bu kabalıklardan kurta- nlmalı. Tann aşkına! AlaturkaJılıktan uzak, incelikler içinde, size el eder bir yer gösterilsin ki, sevinceboğulun! Ner- de o ÇeBkGükrsoy inceliğı?.. Estetik yönü gelişmemiş insanlar- da öbür yetiler dunır. Bu da bir ye- terliliği ve yetersizliği belirler. Yurt, kent, sokak hep bunlan anlatır. Es- tetik, seyir ile başlar. Park ve bahçe- lerin seyirlik yerlerden olmasına kar- şın kır gezi (piknik) yeri olarak kul- lanılmasmda, başkanlann ve onlan önerenlerin de duyunç (vicdanı) ve tarihsel yükömlülükleri olacaktır. Çünkübaşkanlann, hizmetinde olduk- lan insanlara güzellikler, incelikler de öğretmek gıbi bir görevleri vardır. Beiediye başkanlanestetisyen olmak zorundadır. Bir tarihin kül ohnasıru ya da su yü- züne çıkmasını işte hep bu kimlık belirleyecektir. Tarihe yönelik yangınlar duracak ve eğer tüm ansiklopedilerde Saray- burnu'nda Trakyalıların kurduğu Lygos adlı kentin duvar kalıntılanna rastlanıldıği yazıyorsa işte o zaman orada o duvann üzerinde bir plaket mutlaka yer alacaktır. Bakarsınız, bir uygarlığın, bir bi- rikimin simgesi lale, bugün tstan- bul'a pek yakışmasa da Yedikule- Bakırköy kıyılannda boy gösterir, ısı- ya göre karanfil, gül onu izler! Üs- telik bu kıyılarda yer alan voleybol, basketbol gibi alanlann yanmda mi- ni golf alanlanna da yer verilerek oralann kır gezi yeri olmadıklan giz- liden gizliye yavaş yavaş anlatılma- ya başlanır. Klasik biçemde yontular (heykeller) yontucuklar sizi sevinç- lere boğar. Haliç kıyılan ormanlaşır. Başkanlann estetik danışman kad- rolan yoksa, oİmalı! Sayın Çelik Gü- lersoy burada mutlaka yer almalı. Danışmanlar gerektiğinde bir mahal- ledeki satımevinin levhasından, ya- pılann kapısından, balkonuna yol gösterici olmalı. Mekân ve yerelliğe özenildiği öl- çüde, çevre ve kültür değerleri koru- nacaktır. Sosyal yaşam içinde iki önemli öğe saptadım. Birincisi estetik, ikincisi arkadaşhkama cinsiyet aynmına yer vermeyen... Sonraki yazımda o dü- şüncelerimi yazmayı bir görev sayı- yorum. Demokrasinin Getirip Götürdükleri... ERTUĞRUL KAZANCI Egitimci/Huhıkçu Y azm yaşamımızin ünlü adla- nndan Memduh Şevket Esen- daL 1949 yılı sonlannda Bile- cik'e bağh "Inönü" beldesini zıyaret eder. Genel seçımlere altı ay kalmıştır. Öyküleriyle ül- kede parlak bir kültür adamı olarak yer tutmuş Esendal, Cumhurbaşkanı lsmet Inönü'nün ya- kın siyaset kadrosunda bulunmanın özel konu- munu da taşımaktadır. O günlerde bölge mil- letvekili sıfatıyla bir gezi için seçim çevresin- dedir. Konuk olduğu beldenin okul müdürü ba- bam Cevdet Kazancı'nın yanmda, yörenin ile- ri gelenlerine söyledıkleri ise ilginçtir. M.Ş.E. imzasıyla tanınan yazar-politikacı, bu kez de- mokrasiye geçişin çarpicı öyküsünü anlatmak- tadır: " 1945'te İJdnci Dünya Savaşı biter bitmez ls- met Paşa bizleri Çankaya'da topladı. Hükümet ve parti erki, askeri \ e miilki üst > öneticiler ora- ya çağntanışlardı. tnönü, çok partili siyasal sis- tetneyönehne konusunda düşüncderimiziabnak istrvordu. L zun süren toplantının sonunda özet- le,devrimlerin henüz yerleşmediği, 1925 ve 1930 yıllanndaki Terakkiperver Cumhuriyet ve Ser- best Fırka denemelerinin açnğı derin toplum- sal karşıthklann kapanmadığı genel kanı biçi- minde ortaya çıktı. Sonunda, CHP Genel Sek- reteri sanıyla söz aldığunda Milli ŞeFe,'Paşam. demokratik rejim erkendir. Halk eğitilmiş ve bi- linçli değildir. Bizi de sizi de alaşagı ederler, he- zimete uğranz' şekünde keskin tavırh bir beyan- da da bulundum. Hiç müdahalesiz konuşrriala- n dinleyen tnönü,eHyle bizteri işareteöikten son- ra toplannyı noktaladı:' Sızlere rağmen demok- rasiye geçeceğim. Elli yıl sonra bile başlasak, erken olduğundan konu açılacaktır. Varsın, tür- lü meşakkatlerbenim üzerimde yaşansın. Ama demokrasi memleketin itiban olacaktır' dedL" "Inönö" beldesi Zafer Okulu Müdürü'nün o gün Esendal'dan duydugu ve bana aktardığı önemli bir yaklaşım da şöyledir: "Demokrasi- ye, birtakun dış baskılarla geçmedik. lsmet Pa- şa'nın demokrat karakterinin baskın önderttği UegeçtikL" Hayalvegerçek: Cumhuriyetin devrimci kad- rosunun en özenli tutkusu, çok partili siyasal rejime yatkınlığıdır. Ulusal kurtuluş dönemının hemen sonunda, demokrasi için uygun ortam kendiliğinden belirmiştir. Çünkü, "Haltfe-Sul- tan" kurumunun elindekı egemenlik erkini gök- yüzünden indirerek, gerçek sahibi bulunan hal- ka teslim eden düşünce, demokratik düzeni de esasında hazırlamıştır. Ama, demokrasi adına ortaya çıkanlar. genç Cumhuriyetin temel ilke- lerini yıkmanın kötücül odaklan olmuşlardır. *1e- rakkiperver Cumhurryet" ve "Serbest Fırka" kesiti; rejimin demokrasi hazırhğını, devrimin canı pahasına koruduğu değerlere saldınlarla yaralamıştır. 1945 sonrasının demokratik sürecinde öne çı- kan muhalefetin dünya görüşü, çok partili dü- zenin gelecekteki yansıması olmuştur. Toprak reformu yasasının çıkanlmasına direten "mfl- tegafifbe" yandaşlan, artık demokrasi havarisi- dirler. Halkın sosyoekonomik, siyasal ve kültürel is- temlerinin iktidara karşı sözcülüğü; ekonomi- de liberal, düşüncede gerici, uygulamada yarar- cı bir zümreye kalmıştır. 14 Mayıs 1950 tari- hindeki genel seçimler, onlan devlet erkinin başına da oturtur. İşte, yeni iktidarla birlıkte, antidemokratik yöntemler, devrimlerin sulandınlması, sömür- gecilerle birlikte "mazlum" uluslara ters tavır alma, feodalitenin canlandınlması, Köy Ensti- tüleri'nin tasfîyesi, Halkevleri'nin kapatılma- sı, KlT'leri "arpalık" durumuna indirgeme, "ince demokrasiye pa>dos" yaklaşımı birbiri ardı sıra gelir. "V'âtan Cephekrl" adı altında ül- ke kamplara aynştınlır. "Görülmeıniş kalkın- ma" savı; Hazine'deki altın birikimini eritme, iç ve dış talan çevrelerinin güçlerini arttırma, karaborsa ve gırtlağa kadar borçlanma gerçek- leriyle karşilaşır. Bilinçsız göçlerteşvik edile- rek kentlerin dokusu bozdurulur. Yok pahası- na araziler kapatan toprak ağalan iyice palaz- landınlır. Oin ve duygu sömürüsünün çeşıtleri yapılır. Düşünce özgürlügü, despotca ve alabildiğine kı- sıtlanır... Işlerin çığnndan çıkması, 27 Mayıs 1960 devrimini getirir. Demokrasi kesintiye uğrar. Yeni bir kazanım olarak beliren 1961 Anaya- sası, ilerici boyutlar adına çok umutlarverir. Ama; 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri, "lüks" sayılan toplumcu gelişimin üzerine kanlı şallar örter. "Yeni dünya düzeni" peşindeki yeni "manda- cdara" yol açan denetimli demokrasi deneme- si, halkın düzeyli değeryargılannı çökertir. Za- man olur, oy sandığından çıkan bir akımın "şeyh, şıh, mürit ve mürşitieı-r, Atatürk'ün kurduğu devletin yönetsel orunlannı (makamlannı) iş- gal ederler. Sonunda 28 Şubat'laragelinir, bu- günlere ulaşılır. Sonuç: Bizdeki demokrasi rejimi, koşullan oluşmamış bir ortamda sorunlan da beraberin- de getirmiştir. Kemalist Aydınlanma Devri- mi'nin hızı kesilerek özünden saptınlmıştır. Demokratik nitelikli kronolojik seyir, ne ya- zıktır ki, olumsuzluklarla doludur. Tipik bir toplumsal yararsızlık sürecini kapsamaktadır. Ama tüm bunlara karşın lsmet Inönü'nün de- yişiyle, M memleketeuluslararasıitibarvennt$- tir". Kapalı siyasal sistemlere özgü mutlaklığı kaldınp atmıştır. Düşünceleri, değişık açılardan ifadeye belli ölçülerde de olsa olanak sağla- mıştır. Bireysel ve toplumsal kişilik bulmada ya- rarlı öğretiler edindirerek sosyal terbiye ölçü- tünü geliştirmiştir. Insanlık ülküsü bakımın- dan, demokrasi rejimi içinde yaşamak bile ay- ncalıktır. -\- • • ı>"* 4 r:' ARADABİR VEDtl BtLGET Emekli Amiral İp, Koptuğu Yerden Ulanır Suçlu ve güçlü Batı emperyalistlerinin Lozan Türkiyesi'ne kasıtlı ve asılsız suçlar yükleyerek, kendi aralarında meşrulaştırdıklan Sevr'in şiddet siyasetini iyice algılamak gerekir. Lozan Türkiyesi'ni siyasal ve iktısadi egemenli- ği altına alma uğraşındaki Batı emperyalistlerinin -Avrupa Birliği üyeterinin- temsil ettiği tehlike, su yüzüne vurdu. "Batı cephesinde yeni bir şey yok. Içeride ve dışanda, Milli Mücadele'nin başlangıcmdakı ay- nı sorvnlar ve aynı tehlikelerbizi tehdit ederek kar- şımızda duruyor." Sevr'i tezgâhlayanlar, Anadolumuzu parçalama, Türk ulusunu sömürgeleştirme ve tam bağımsız- lığımızı ayaklar altına aima siyasetini degıştirme- di. Curzon'un, Clemanceau'nun, VVilson'un yer- terini bugün de Amerika ve Avrupa Birliği ortak cep- hesi aldı. Hoşgörünün ve insan haklannın övgüsünü ya- pan "Avrupa Uygarlığı"r\\n Mussolini ve HitJer'e nasıl teslim olduklarını, teslim olmak ne söz, on- lara işin başında nice alkış tuttuklarını unutmadık. Ibretle izledik. Bugün PKK'ye yaklaşımlannı da öyle izliyoruz. Mustafa Kemal, emperyalizrne ve tam bağım- sızlığa değgin söylenecek her şeyi söylemiş, yol göstermıştir. Önemli olan analizleri ele alıp nesnel bir bireşimi (sentezi) ortaya koymaktır. Mustafa Kemal'lerin, Müdafaa-i Hukuk'a katlan- lann güttüklen amaca uygun düşen birdeyişle: Em- peryalıst bir ülke ile olmayan bir ülke arasında hiç- bir biçimde ve hiçbir ortak ad altında işbirliği ve anlaşma olamaz. Eğerolursa, busömürülen ülke- nin, ötekine teslimiyeti, onun yedek gücü ve ba- ğımlısı olması sonucunu getirir... "Yurdumuzun tam bağımsızlığı tehlikededir." Egemenliğimizi kısıtlayan ya da yok sayan bü- tün alanlarda, tam bağımsızlık, güncel anlamıyla, NATO, Dünya Ticaret Merkezı, Avrupa Biriiği, Güm- rük Birliği, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşki- latı, ÇokTaraflı Yatınm Anlaşması, Uluslararası Pa- ra Fonu, Dünya Bankası, ABD ile yapılan ikili an- laşmalar gibi anlaşmalardan ve kuruluşlardan tam bağımsız bir dış siyaset ve iç uygulamalar sil- silesinin gecikmeksizin yaşama geçirilmesi, Lozan Türkiyesi'nde yaşayanlann birincıl görevıdir. "Ne mutlu Türküm" diyeceklerin Türkiyesi'nde: Bir gün bağımsızlığını, egemenliğini ve laik Tür- kiye Cumhuriyeti'ni savunmak zorunda kalırsan, ödeve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanaklannı ve koşullannı düşünmeyeceksin, yürek- ten inananlar için aşılamayacak engel yoktur. İp, koptuğu yerden ulanır... StNCAN ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN EsasNo: 1989/182 Sincan Asliye Hukuk Mahkemesı'nin 20.6.1989 ta- rih 1989/182 E. 1989/257 K. sayılı ilamı ile Çorum ili Alaca ılçesı Karamahmut köyünde nüfusa kayıtlı Şev- ket'ten olma 25.1.1966 doğumlu Haydar Culfa'nın nü- fustakı Haydar ismı Onur Haydar olarak dûzeltılmıştır. llanolunur. 16.11.1998 Basm: 12915 Yata Kampanyası 17 Siscıını kadar Yaıas'ta alıs\enşlcnniz hem hediyeli hem taksitli. Yatas'tan alışverişinizi şimdi yapın; % \asiıklar, yorganlar, nerresim takımlan \e daha biıçok hediye sizin olsıuC mf- : v \ YATA5 \\ RİSIIR İND1RIM «*T»v-. - »DAPAZAR1 (0-: : T • 4VTAKVA :0-326l 2161 f;RNAjl. ELA3İ ,C~İ2*\ 21S ML.S S»Ni.lURFA] • GİRESU' £â3 13 00 - SS31313 i*VDM. . :•;• M 14 - 25i 35 95 (2 Irt) •' 0-362İ 266 67 29 ıTOKATi • SU (0-243) 2*3 C _J9i[WIG0t.B! 12 7J 19(3 haî Pf LiĞLl USAK 1 . K« »sus Mon< 233 ÎS 3 • MftAR» Çjn«ia ^aüs Homî « 5 « 33 • 0'kmtn Valas Hon» 4791» K --•; JVTJİ.V* Vsîjş HoiM 2İ71? 22 • SAUKESS. >at»s «wne 242 3ı 31 • 2U 91 Î8 • DtVJO 3 : r S 5 - ES\;SEM» ! ? Vjiasrtorn*221 0 ? « - GAZİJNTEP VMsH0 w2.1)ro3i IG0« VJU> • • • FJ:.^ >WJS rtoır» 135 71 53 • 521 S3 13 • ii:j!l! Mas«c »3lıs Momt «75 0! S3 :3 M ) • " • '2WiT tmtor yjus Hom« 341 35 57 • KARS V I U S M O I M 2 1 2 05 20 • KAVSEBİ «alas Homt: SARAV (0-3CI212 H M - 213 3 1 « - « A S W «-3M) i S3U-242 31 31 • CORUM ı0-364)213 86 27- DEÎVSJ (W46) 224 26 43IARDAMIJ IĞOM KAH" E = K Î=HIP 10(PBX|(BARTIN BOUi B'JBSt ry ..: : :•:•• •RAMAN 10-33») 213 M 71 {2 Ml; ' •• (0-3241 327 39 60 (5 hal) • »lEVStf - - TRABZON rO-462) 321 17 36 ıBAVBuRT. iuMuinA-it; ıY»»Home4l9 5l 1M3 1S • K ^ ' t - . i ' •*•>: • u a c v«ss MOTO 236 37 j j . m • Us MOIM 259 85 53-255 89 94 3 ' 43 Sırinevler YatasHame 644 !; 26 . »•-. '4 tf - 325 46 61-H • SAKARVA 1*n Kcme 2/î 1 CUMHURİYET'TEN OKURLARA ORHANERİNÇ Gunip Ağladıklarım... Bayramlar, gazeteciliğin görenek ve gelenekleri- ne göre okuriann dertlerini biraz olsun hafifletebile- cek günler sayılagelmiştir. Bu nedenle daha Matbuat Cemiyeti zamanında başlayan Bayram Gazetesi uygulaması 1952 yılın- da yasal bir nitelik de kazanmıştır. Gazete çıkarmanın para kazanmak amacına da- yalı bir ticaret işi okjuguna inanan ve gazeteciliğin sorumluluğunu belirieyen kurallardan da sıkırrtı du- yanlann girişjmryle bu güzel görenek sona erdirilmiş- tir. "Gazetecinin tatilimiolur?"diyerek yasayı ctelme hakkını kendilerinde görüp girişimlerini savunanla- nn ilk bayramda köşelennde "bayram tatilıne çık- bklannı" yazabılmelerini anlamış değilım. Hukukçu olmadığım için, özgürtüklere daha ge- niş anlamda yer veren 1961 Anayasası'na ayk/n bu- lunmayan "bayramda gazete çıkarma" yasağının, özgüriüklere sınır getirme amacıyla hazırlanan 1982 Anayasası'na aykın düşmesi de anlayamadığım kc- nulardan bir başkasıdır. Bu satırlan, bayram tatili elinden alınmış birgaze- teci olarak yazmıyorum. Özel durumum nedeniyle 1960 yılından 1992 yılı nisanına kadar hasta oldu- ğum ikisi dışında her bayramda çalışmaktan gelen bir alışkanlığım var. Karşı çıkışım, Bayram Gazete- si nedeniyle yaratılan aynşmanın ve bencılliğin mes- teğimızin bugünkü yoz görüntüye girmesindekı dö- nemeçlerden biri olduğu yolundaki kişisel görüşüm- den kaynaklanryor. Türkiye GazetecilerCemiyef'nin 1992 Eylül ayın- da yayımladığı "Yasaya Saygt" adlı belgesel kitabı da konuya ilişkin tartışmalara ıştk tutuyor. Konuyu patron çıkan ya da dinci anlayış dışında ele alan tüm yazariarın, göreneklenmizın korunmasından yana çaba harcadıklannı görüp kendilerine saygımızı ta- zeliyoruz. Bayram öncesi yaşadığımız en önemli olay, TBMM'de 18 Nisan erken genel seçimini erteletmek için demokrasi adına yapıldığı ileri sürülen girişim- lerin televizyon ekranlanndan yansımasıydı. Bir kere daha ortaya çıktı ki demokrasi kavramı- nı pek çok kişi kendı özel çıkarianna ya da ilişkileri- ne göre anlamlandınyor. Ama bu yeni bir şey değil. Meşrutiyet dönemin- de de örnekleri yaşanmış. Bayram geleneğıne uygun olarak yazımızı onur- landırması için sözü ustalanmızdan Ahmet Rasim'e bırakıp iyi dileklerimizi sunmakla yetinelim. Mantarizm!.. Dün pek saygıdeğer birisiyle karşılaşbk. Kendisi- ne özgü bir incelikle gûlüyordu. Bana dedi ki: - Seni gördüm de yine hatırladım... Ona gülûyo- rum... - Hayrola?.. - Hayrolacak bir şey yok... ufak bir nükte... - Ne gibi? - Geçende bizim hoca ilekonuşuyorduk. Tabii bu- günlenn konulan mütareke, parti, hükümet biçfmi üzerinde düşünceleri ortaya koymaktan başka ne olur?.. Hoca, gazetelerin birinde gördüğü 'partamenta- rizm' kelimesini tam söyleyemiyor, bayağıgüçlük çe- kiyordu... Durdu, durdu: - Ben bunun hepsini birden söyleyemiyorum... deyince karşılık olarak: - 'ParT/ bırak, çıkanver!dedim. Alışkın olduğu için düşünmeye kalkışmadı bile. Bırdenbıre 'Oh!..' çek- tikten sonra sanki gerçeği elde etmişçesine içten birsevinçle Arapça söyleyişe uygun olarak, harfle- re ve hecelere oasa basa ve ikinci heceyi uzatarak: - Mantarizm!.. dedi. - HaL. İşte bizdeki şekli şimdi buldum!.. Artık açıklama istemez dedim. Bunun için gülüyordum... (Gülüp Ağladıklanm - Kültür Bakanlığı Yayınla- n 1978. Yayına hazırtayan: Ahmet Sevinç) • Saadet Uslu tüberkülozu aynntılanyla gündeme getirdi. Dünyada her yıl 8 milyon kişinin tüberküloz hastalığına yakalandığını, 3 milyon kişinin yaşamını yitirdiğini yazdı. Türkiye'de yılda 30-40 bin kişinin tü- berküloza yakalandığını habedeştirdi. • Lefke'de yaşanan kirliliği yerinde saptamak için bilim adamlannın Kıbns'a gidişini Izmir Büro haber- leştirdi. Daha sonraki gelışmeleri de Izmir Büro'dan arkadaşlanmız ve Kıbns muhabirimiz Reşat Akar okuyuculanmıza duyurdu. • NATO harekâtının Ankara'ya yansımalan ve Tür- kiye'nin Balkanlar politikasına ilişkin temel yakla- şımlannı Serkan Demirtaş yazdı. • Anadolu'daki seçim gezilerinde bu hafta öne çı- kan partilerden CHP'nin kampanyasını Mutlu Se- reli, ANAP'ın kampanyasını Dürdane Kırçuval iz- lediter. • Tatilinizin gönlünüzce geçmesi dileği ve say- gılanmızla. [email protected] FATSASULH HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN DosyaNo.1998,'279 Davacı Fatsa Bahçeler köyünden Mustafa ogiu Halil Ka- yar vekilı Fatsa'da avukat Ahmet Canbaz tarafindan davalı Fatsa ılçesi Bahçeler köyünden olduğu bildinlen Mustafa oğ- lu Adera Kayar ale> hme açılan Taksim veya izale-ı şuyuu da- vası nedeniyle açılan bu davanm duruşmasmda gösterilen ad- resine tebligat yapıldığı halde davalı Adem Kayar gösterilen adresinde bulunamadığından adresı de tespıt edılemediğin- den davalı Adem Kayar' ın adına ilanen tebligat yapılmasına karar verildığınden, adı geçen Adem Kayar'ın 7.4 1999 günü saat 9'da yukanda numarası yazılı Taksim veya izale-i şuyuu davasının duruşmasında hazır bulunması veya kendısini bır vekil ile temsil ettırmesi, gelmedıği takdirde veya kendisını bir vekil ile temsil ettirmedığı takdirde HUMK.nun 509. maddesi uyannca yargılamaya yokluğunda devam olunacağı ve hüküm venleceğı davetıye ve dava dılekçesi yerine kaım olmak üzere ilanen duyuruiur. Basm: 12944 SERİKKADASTRO -% MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1988/869 Serik Kökez Mahallesi Taşlıklar mevkiınde bulunan 263 m2.1ik 94 ada 53 parsel nolu nızalı yerin mahke- memızde icra kılınan yargılama neticesinde: Davacı adına tescilini karar verilmiş olup adresi tes- pıt edilemeyen davalı Abıdin Şaban oğluna 7201 sayı- lı Tebligat Kanunu'na göre karann neşnnden ıtibaren 15 gün sonra tebliğ edılmış sayılacağı ilanen duyuru- lur. 15/3/1999 Basm: 12930
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle