19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MART 1999 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Atatürk'ün Tarihe İlgisi ve Sevgisi NURERUĞURLU A tatürk'ün tarihe ilgisi ve sevgisi okul sırala- nnda başlamıştır. Ulu- sal Kurtuluş Savaşı yıl- lannda türlü nedenler- le söylediği söylevler- de bile Atatürk, düşünce ve görüşleri- ni güçlendirmek, desteklemek için her zaman tarihten örnekler vermiş, açık- lamalardabulunmuştur. Atatürk, tarih- le ilgilenmek ve uğraşmak konusunda- ki düşüncelerini ilk olarak 1923 yılın- da kendisine fahri doktoriuk sanı (un- vanını) vermiş olan tstanbul Üniversi- tesi Edebiyat Fakültesı kuruluna (he- yetine) karşı Ankara'da yapmış olduğu bir konuşmada söylemiştir. O zaman bu kurulda bulunan Prof. Dr. Şemsed- din Günaltay (daha sonra Günaltay, Cumhurbaşkanı İsmetİnönütarafından 1949 yılında başbakanl ığa getırilmiştir) yayımladığı bir yazıda Atatürk'ün o ko- nuşmasındaki sözlerini şöyle aktarmış- tır: "Heyetimize Utifatta bulunan Gazi, bir aralık kendisinin mektep sıralann- dan beri çok sevdiği tarihle daima meş- gul otduğunu. bu itibarla fahri (onursal) müderrisliğinin edebiyattan ziyade ta- rihe ait olmasının daha münasip olaca- ğını söjledfler." (Belleten, Türk Tanh K.urumu Yayınlan, Ankara 1960) Atatürk'ün o yıllardan başlayarak (1923) aydınlatılmasmı gerekli buldu- ğu belli başlı tarih sorunlan şunlardı: - Türkiye'nin en eski yerli halkı kim- lerdir? - Türkiye'de ilk uygarlık nasıl kurul- muş ya da kimler tarafından gerçekleş- tirilmiştir? - Türklerin dünya tarih ve uygarlı- ğındaki yeri nedir? - Türklerin bir aşiret olarak Anado- lu'da devlet kurmalan bir tarih efsane- sidir. Şu halde bu devletin kuruluşu içın başka bir açıklama bulmak gerekir. - lslam tarihinın gerçek kimliğı ne- dir? Türklerin lslam tarihinde rolü ne olmuştur? Atatürk, bu sorular üzerinde ulusumu- zu ve dünya kamuoyunu eski ve hatalı tarih anlayışından yeni ve doğru bir ta- rih anlayişına getirmenin kolay olma- yacağını biliyordu. Bu önemli iş için, her şeyden önce bir kuruma, düzenli ve sürekli birçalışmaya gereksinim vardi. Atatürk, tarih araştırma ve incelemele- rini önemli devlet işleri arasına alınca. bu iş için belirli bir zaman ayırmayı ka- rarlaştırmıştır. Bu konuda Ord. Prof. Dr. Enver Ziya Karal şunlan yazmıştır: "İlkin tarih sahasına çıkmıs. en yeni khaplarla bir kitaplık kurdu. Sonra Tür- kiye'de tarih yazan ve tarihle uğraşabi- lecek kimseierie bu kitaplan inceleme- ye koyukiu. Bakaıüardan, millervekil- lerinden, profesör ve öğretmenlerden bazılanna tarih konulan üzerinde çalış- mak görevi verildi. Tercüme edilmiş ki- taplann özü çıkartılmakta, incelenen meseteler üzerinde raporiar ha/ırlan- maktaveAtarü rk'e sunulmakta idi. Bö\ - lece Türk tarihi Üzerinde büv ük ölçüde bir anket işi başlamış oldu. Bu iş bir v an- dan gelişirken, öte yandan da Türk ta- rihinin incelenmesi Uesürekli olarak ça- hşmak üzere Türk Tarihi Tetkik Heye- ti'nin kurulması ile uğraşıkb. Tarih ça- hşmalannın ilk ürünü 1930'da yayunla- nan "Türk Tarihinin Ana Hatlan' adlı kitap oldu. Atatürk bu kitabın birçok ye- rini beğenmedi. Bu kitabın yav uıüanma- sından bir yıl sonra da Türk Tarihi Tet- kik Heyeti resmen kuruunuş oldu. He- yetin kurulmasıyla çalışmalar hı/landı. O kadar hızlandı ki, Türk Tarihi Tetkik Heyeti bir aralık gezici bir durum aldı. Çankaya'da. YaJova'da, Dolmabahçe'de, vapurda, trende, sözün kısası Atatürk'ün çalışmak için vakit bulduğu yerlerde toplantılar yapıldı. Toplantı saatlerinin yalnız başlangıcı belli idi. Bazen 24 saat ara vermeden çauştığı da olurdu. Çalış- malar çok kez tartışmalı geçerdi" (Ord. Prof. Dr. Enver Ziya Karal. Atatürk ve Devrim, Ankara 1980) Atatürk'ün bu tartışmalarda haklıyı haksızdan ayırmak için kullandığı yön- temi de Prof. Dr. MuzafferGöker, 'Ata- türk'ün Huzunında' başlıklı yazısında şöyle anlahnıştır: "Birgün Ankara HaJ- kevi'ndeki Tarih Kunımu Dairesi'nde müsveddeleri okumak için toplannustık. Görüşmeler hararetli oldu. Bilhassa iki arkadaş arasında görüşme, tartışma şeklini aldı. O akşam Atatürk lütfen ce- miyet azalannı sofralanna davet buv ur- dular. Günlük mesai hakkında bilgi al- dıktan ve her zaman olduğu gibi çahş- malan iltifatlan Ue teşvik ettikten son- ra söz sırası tartışma konusu olan me- seleye geldi. Tartışmadan son derece zevk alan Atatürk, gayet neşeli bir hal- de günün hadisesini özetledikten sonra tarnşmanın huzuıiannda devanunıken- dilerine ö/gii nezaketleriyle rica ettiler. Arkadaşlar konuyu anlatmaya haşladı- lar. Onlan dinledikten sonra kâğıt ve kalem getirilmesini emrettiler. Zaten kâ- ğıt ve kalem, >emek odasının demirbaş eşvası arasına gimıişti. Salonun bir ucun- da kara tahta, kenarda etajerierin üze- rinde sözlükler, ansiklopediler, yemek odasına bir okul manzarası hali vermiş- ti. Ve orası hakikatte bir okuMu. İsteni- len şeyler geldikten sonra Atatürk her iki arkadaştan iddialarını vazı ile tespit etmelerini istedi. Tartışmalarda başlan- gıçtaki iddialann unutulması sıksıkgö- rülen bir şey olduğu için buna lüzum gör- dügünü ilave etti. Sonra arkadaşlardan sözlerini teyit etmek için ne gibi bilim- sel beJgelere ve kaynaklara müracaat edeceklerini sordu. Bunlar da kâğıda yazıldı. Kütüphanelerden istenBen Idtap- lar geldikten sonra okuma ve tercüme başladı. Neticede bir taraf hak kazandı. O zaman Atatürk, kaybeden arkadaşı- mıza dönerek bu neticenin kendisinin yüksek kıymetini küçültecek bir hadise olmadığını ilaveederek gönlünü aldı. Ve dedi ki: MUlet sev gisi kadar büyük sev- gi yoktur. İstiklal Harbi'nde benim de mflletime ettigim birtakım hizmetler o\- muştur zannederim. Fakat bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim. Yapı- lanın hepsi milletin eseridir dedim. Ara- nacakolursa doğnısu da budur. Geçmiş- te sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocuklan olduğumuzu ispat et- mek için yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı Ueri süremeyiz. Bu- güne ve yanna bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. İlıni araştırma- lar da bunlar arasındadır. Beni seven arkadaşlanma tav siyem şudur: Şahsı- nız için değil. fakat mensup olduğunuz millet için elbiriiği Ueçauşalun.Çalışma- lann en büyüğü budur.'" belleten, Türk Tarih Kurumu Yayınlan. Ankara 1961) Atatürk'ün bu istekleri doğrultusun- da yürütülen çalışmalar sonunda. okul- lar için yeni tarih ders kitaplan hazır- lanmıştır. Hazırlanan bu yeni ders kitap- lan. Atatürk'ün önerdiği "Ulusal Tarih Anlayışı' doğrultusunda olmuştur. 1932 yılında, ilk kez Ankara'da toplanan Bi- rinciTürkTarihiKongresi'nde de 'Ulu- sal Tarih Anlayışı', yapılan geniş, bilim- sel açıklamalar ve lartışmalarla ulusa mal edilmeye cahşılmıştır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Oktay Akbal arkadaşımız gripten rahatsızlığı nedeniyle yazılanna kısa bir süre ara verdi. ARADA BİR KORAY TARAKÇIOĞLU Ordudaki Eğitim Örneğiyle... - Solda güç birliği yapılıyor, açıklamalar ve çağ- nlarvar. Kuramlar (teoriler) geliştiriliyor, Sayın Kış- lalı 17 Ocak 1999 tarihli yazısında dile getiriyor. - ADD ve ÇYDD toplantılar düzenliyor, konuş- macılar aydınlatıcı konuşmalar yapıyor. - TÜSİAD ve Genelkurmay bıldirileryayımhyor, uyarıyor. - Üniversiteler başörtüsüne karşı yasayı uygu- luyor. - Cumhurbaşkanı aydınlatıcı konuşmalar yapı- yor, güvenceler veriyor. - Kuran kursları denetim altına alınıyor. - Camiler Diyanet Işleri'ne bağlanıyor. - Tarikatlar çok yakından takip ediliyor. Bütün bunlann tek hedefi gericiliği (irtıcayı) ön- lemek. Elbette ki yarardan uzak değil, elbette ya- pılmalı. Ancak şu gerçeği de görmek gerek. Bun- iarın tamamı ve bir bu kadan daha gericiliği yok etmek için yeterli olamaz, olamayacak. Istanbul Üniversitesi'ndeki öğrenci oturumunu izleyenler televizyonda gördü ve duydu: "Benim başımdaki örtüyü açtınız, fakat beynimdeki ba- şörtûsünü asla açamayacaksınız, buna gücünüz yetmeyecek." Bu söyleyiş, gerçek birtehdit, gerçek bir mey- ' dan okumadır. Sana, bana, hepimize ve laik Cum- huriyete karşı... Can alıcı nokta budur, karşı ön- lem alınması gereken olgu budur. Karşımızda, çok güçlü beyin yıkama olanağına sahip bir sistem, bir örgüt vardır. Bu gerçeği görüp önlemi buna göre almak gerekir. Bu gerici güç ne pahasına olursa olsun çökertilirken, çağdaş, laik ve akılcı bilgileri gençlere anlatan Milli Eğitim sisteminin kurulma- sı gerekir. Bugünden yarına yapılabilecek bir şey yok. Fakat neyin nasıl yapılabileceğinin çok gü- zel bir örneği var: Harp okullarında uygulanmak- ta olan eğitim sisteminin Milli Eğitim'de de aynen uygulanması!.. Uzülerek görüyoruz ki, bir kuşak kaybolmuştur. Bu kuşağın, ikna yöntemi ile geri kazanılması ha- yaldir. Kıznediyor: "Beynimdeki örtüyü asla aça- mazsınız." Bu dernektir ki, bu kız ve bunun gibi- ler ilk fırsatta kendi bildiklerini yapacaklardır. 163. madde yeniden canlandınlabilir mi? Bunu bilemem. Ama bu maddenin iptali, Özal'ın bu ül- keye yaptığı en büyük kötülüklerden biri olarak da- ima anılacaktır. Bunun yanında Türk-lslam sen- tezi gibi birsaçmalığın uygulamayasokulması, za- ten kökü mevcut olan /rt/ca'nın gelişmesi için ge- rekli ortamı sağladı. Bu yaklaşık 20 yıllık bir sü- reçtir. Atatürkçü laik yeni bir kuşağın yetişmesi ye- niden 20 yıl alacaktır. Ülkeyi koruyan ve savunan iki gerçek güç var- dır: Ordu ve Milli Eğitim. Biri bu işi aktif olarak, öbürü pasif olarak yapar. Milli Eğitim bu gözle gö- rülmüyorsa, eğitim milli olmaktan çıkar. Çünkü Milli Eğitim'den sadece eğitimi yüksek insanlar ye- tiştirmesini beklemiyoruz. Bu insanlann kafaları- nın aynı zamanda laik ve çağdaş fikirlerle dolu ol- masını da bekliyoruz. Böyle yetiştirilmemiş insan- lar zamanı gelince orduya katılacaklardır. Ordumuzun eğitimine, kadrosuna ve koşullan- na verilen önem, olanak ve saygınlık aynen, hat- ta daha fazlası ile ve ne pahasına olursa olsun Mil- li Eğitim'in yapısına, programına ve kadrosuna verilmediği sürece Türkiye'nin gericiliğe karşı ala- cağı hiçbir önlem sonuç vermeyecektir. ŞAİR KÜÇÜK İSKENDER ile 21 Mart Pazar günü saat 17'de Taksım Sergi Salonumuzda düzenlenen Söyleşi ve Imza Günü şairin toplantı yerine "GELMEMESİ" nedeniyle yapılamamış, okurlar saat 18.15'e dek bekledikten sonra salonumuzdan aynlmıştır. Istencimiz ve bilgimiz dışında gelişen bu "GERÇEKLEŞMEME"den dolayı şairin okurlanndan, kulübümüz üyesi "kitap Kurtlan"ndan ve tüm kitap dostlanndan SAYIN ŞAlR adma özür dileriz Cumhurtyet ^ kitap kulübü BakanOnayı... Prof. Dr. LEZIZ ONARAN NÜSED Genel Başka, G eçen yıl, 6 Ocak 1998 günü bir ga- zetede, Eurogold şırketinın yanm sayfahk reklamı çıktı. Bunu, arka ar- kaya başka gazetelerdeki reklamlar izledi. Başka söylemlerle benzer rek- lamlaryinelendi. Bu reklamlarda Atatürk'ün adı. el yazısı, imzası, Türk bayrağı. Türkiye haritası, halkımızın masum duygulannın simgesi olan göz- boncuğu, Cumhuriyet Altını. kendi bilgileri dışın- da kullanılan profesörlenn adları. Sayın Prof. MümtazSoysal'ın başka konuda söylediği sözler- den alıntılar, yalan yanlış bilgılendirmelerle ko- nuya yabancı olanlan etkıleyebılecek anlatımlar yer alıyordu. Eurogold şirketi; siyanürlü yöntemle altın çıkart- mak istediği Bergama'da halkın direncine çarpmış, bu direnişi haklı bulan idare mahkemesiyle Da- nıştay da Eurogold şirketinin girişimlerini sonun- da iptal etmişti. Bu şirket daha ne bekliyordu? Çe- kip gitmeliydi. Bu reklamlann anlamı, amacı ney- di? O günkrde. bu reklamlardan çok rahatsız olan sivil toplum kuruluşlan biraraya gelerek basın top- nı lantısı yaptılar. Başı, dogrudan ilgili olan Kimya Mühendisleri Odası çekiyordu. Toplantılara Tü- ketici Haklan Derneği'nden katılan üyenin öne- risiyle, konunun Sanayi ve Ticaret Bakanhğı Rek- lam Kurulu Başkanlığı'na götürülmesi kararlaş- tınldı. Kimya Mühendisleri Odası'nın 1 Ocak 1998 günlü, 444/10 sayılı yazısıyla Sanayi ve Tı- caret Bakanhğı Reklam Kurulu Başkanlığı'na şi- kâyette bulunuldu. Reklam Kurulu'nun Eurogold şirketini kusur- lu bulduğu, 54 milyar TL para cezasını uygun gördüğü, yalnız karann uygulanması için bakan onayının beklendiği basından öğrenildi. Bunun üzerine, yine Kimya Mühendisleri Odası'nın 4 Nisan 1998 günlü 414:147 sayılı yazısıyla o za- manki Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yahm Erez'e durum anımsatılarak yalnız onun yetkisinde olan bu görevi yerine getirmesi istendi. Ama ne acıdır ki bu gerçekleşmedı. Yalım Erez'in bulunduğu hükümet değışti. Böyle durumlarda ne oluyor, bilemiyorum. Ba- kanın onaylamadığı Reklam Kutuiu karan imza dosyasında dunıyor mu?'Yol<sa. eski bakan "CH- maz öyle şey!" deyip konuyu gündemden çıkardı mı? Böyle önemli bir yetkilinin "görev sonımlu- luğu" yok mu? Bu da "üstün dokunulmazlıklar" arasına mı ginyor? Ülkemizin, ulusumuzun huku- ka dayalı çıkarlannı korumak bakanlann temel görevlerinden biri değil mi? Şimdi, yeni hükümetımizden, Sayın Başbaka- nımızdan, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımızdan bu dosyaya eğilmelerini. Eurogold'a venlen ce- zanın yerine getirilmesinin sağlanmasını diliyo- ruz. Akla bir başka şey de geliyor: Acaba Eurogold şirketi. MAI ile TAI yasalannın kabul edılmesini mi beklediği için hâlâ oyalanıyor, gitmiyor? Sa- yın Cumhurbaşkanımızın. Sayın Başbakanımızın akıllanna ve gönüllerine sığsa da, bu yasalar ka- muoyunca içe sindirilmiş degildir. Adli kapitü- lasyonlan çağnştıran bu süreç oldubittiye getiri- lemez, getirilmemelidir. Aynca Eurogold şirketi için mahkemelerimizce verilmiş olan karar, son- ra çıkanlacak olan yasaiarla değiştırilemez kesin- liktedir. Not: Öğrendiğimize göre ABD yönetimi, Ber- gama ömeğini göstererek siyanürle altm çıkartma ' yöntemini kendi ülkesindedeyasaklamışbulunuyor. * KT 1500, sizi yormayan bir telefon. Çünkü ahizeye, kabloya bağımlı olmadan, tek tuşla özgürce görüşmenizi saglayan Speaker Phone Sistemi'ne sahip. Elbette hepsi bu kadar değil. Yine tek tuşla ulaşabileceginiz 20 hafızalı Memory Bank, Quick Memo, tek tuşla yeniden arama, ses kesme... Bütün bu özellikleri, en uygun fiyata sunan KT 1500 ile tanışın, hayatınız kolaylaşsın. KT 1500 KT 1020 KT 1060 ma d-i 343»»«b» i i » 73 û*nk«t 23161 m'Cm*«So 256 98 l»O*ac ût X SH <m+t 1$ a Z»UcIc 153 31 «*«B «33 4»ltao fc 352 V 17 *»* fc. »S4 7) 77/* Ind^g 154 B IHOAktl St »!3 r Wfa" V 233 21 tDIÖmi r » AS U Sl •UKHUMOIUlf öni& ftbo* I > 36 M •*nt«S72l,T*ı4 «*» !l! »1 77 •«MUttOia * H V 3U 17 71/«Un, m. » 312 73 ~Vkm W> «1 73 T C i . Tt 312 1! 1« <jn* IgU» 331 !1 U, Od» JJ » 111 15 2İİ&9İ» fct 3W « -8 «o üim 3 lî'l,Ti-,^ı5<:l.«<r.»««n»Ce U»331U6İ ' ( m 312»O5 -mtKlSHlimlV*TVS 17U'kSMSII 37» •UâM&KHHnmimtHnlO •! fgmu *ta»J 2391] X,U d k 111 B3 «C •UMmUt'.m. U9*t W> 7112121 jir SM " 3 76 55 W I » " fc I * 4 21! 15 55 ^OUKIMI'jdot Tc 13 '' 41 •08*11*02581 GdiaoJ & M 26] ri U • MTMUmnı ! <MT 4 i ta 1211213 -**?«>:- TJMHK .1 «ir» T< >6ı '1 57 «ü» 7>2 53 İ 3 . 4 » :u .» ? j M H» 621 50 28,HW 512 5» 35/kyt EUnnl, m X 55'«*i 251 59 37 U H 2,1a» ü l 18 5 1 > K İ V 527 05 «Ai» B*»» 252 6» SOfltafc fe t 125 29 OS/Us O^ V Î62 «7 11/ilato Moal 71 * 0/ün Homıl WH\ı-hK HJL 22 E ^ k * UM 25160 51,6/critr U> 222 Dİİ1<sW> 372 91 5C Om«nl I» 2o Ç •V"" VStfc* - B T H a a s . J^ 1 3O»T,W»^O:K>*<»-» 231 i»<-H»«raı,-.3-<roEW.;:;i.:••!<*» JI 2 2•«•ensB*K2? t-.v 216 16 62 « a m m i S A r Biti 212 71 İ2 4UMUUUUMUI »JOUK2'»'Cı^o.So 141 Si 05 O » « K 313 I 381*4> Tc 112 V 63 6rU 33» 79 71.V.1. « J D > 10532 371 S> <t/H* U > 256 6! 3>Ka*ml 152 06 06/Ok> <a*ık 53) 51 0»fl)«BfeJ91 K '2/0n SUri 52C 91 2 M »fc5«3 55 41ıKS><ri»» 21i « Sltro M w 4 1*2 îl 570 33 'ÖU ^ 5» 7« 151 ul 76,'>no> Z33 70 WC* Ita. 222 1 71 Ib, te ! I ö Sl 2!0İ 5 ^ 231I 70bte U 2S .ta fc 232 73 71 * * 9 23113 X . C a M 329 16 ı X lfah OM «5 fc 3Utm O^m 6,n t 25 ^ 1/ato M l n H M » . t 2 S » « G d ^ 232 71 l?«o>ıı l± 231 1 73•lerVu, 222 70 61/b M ü 233 31 3V**k*t)- 5c 23I7İH9A> lH H» 33» B6 21/Og» Ht 336 1142/habtlc 233 53 23/Ul^ tt*» 222 87 '1 /Sm4qr ad >. 6 7 ^ ı u > 1381< Wkn2^0g h 23267 33A«>^ ^ 232 20 2 i ^ Sü 235 7C 10 •I«VJ»#!O3S11/'W 6m TK 212 2» 25 • O M U S l Aja E«W 235 3! 51 l * i B^ıtnk 3'2 19 88 •B2S0164I G^>ılaaArA.S 217 13«2y)*a» i t o i 13S T5S •MMHIHOJİZI'GU^K, 131 II V l o U > U i II l î i t t r d t b U r r.3 3 ı: 516 Ücretsiı Tüketici Hatlı fO(IIOfO(2Hflf6(2Hrö] KLJMTEL PENCERE Cepli Yaşam... Sokakta bir genç kız gördüm, cebi kulağında yü- rüyor, konuşuyor, gülüyor... Eli kulağında değil... 8 Cebi kulağında. Bir öğrenci geçti, koşar gibi yürüyor, onun da cebi kulağında, kahkahalaratıyor.. Hava güzel.. Gazeteye geldim, bir arkadaşım bekliycxmuş, bu- yur ettim, cebini çıkardı, koltuğa oturmadan ön- ce yanındaki sehpaya koydu. Tam konuşurken: -Zırrrrrr... Restoranda cep.. Trende cep.. Arabadacep.. Heryerdecep.. Işadamı da cepsiz olmuyor, dünyanın neresine gitse cebini yanında götürüyor. • Cep sözcüğünün anlamı değişti. Eskiden yelek cebi vardı, ceket cebi, saat cebi, pantolon cebi, arka cep... Ortıan Veii'nin şiiri nasıldı: "Cep delik, cepken delik. Kevgir misin be ahretlik?.." Yankesiciler arasında cepçiler ayrı iş tutarlardı, kimi insan kimisini cebinden çıkarırdı, kimisi bul- duğunu cebe indirirdi, kimisi için ne denirdi: - Onun cebinde akrep vardır.. Çoğumuzun cebi delikti.. Avare takımı, elleri cebinde, ıslık çalarak sokak- ta yürümeye bayılırdı. Ellerini pantolonun cebine sokmak kolay değil- di, büyüklerden azar işitilirdi: - Çıkar ellerini cebinden!.. O dünya değişti. Artık herkes cebini doldurmaya bakıyor, para- dan başka şey düşünen yok!.. Ya cep harçlığı?.. Eskiden çocuğa cep harçlığı verilirdi, şimdi ço- cuk cebinden cep telefonu çıkanyor. Dünya değişti.. •• " Teknoloji dilimizi de değiştiriyor; üç harfli "cep" bile bundan payını aldı. • Yaşam değişiyor, dil değişiyor, insan değişiyor, hava değişiyor, aşk değişiyor, dostluk değişiyor, toplum değişiyor, doğa değişiyor... Çarşaflt kadın cepten konuşuyor... Çarşafın kendisi cep, kadın cebe girmiş, cebi- ni çıkarmış, cepten konuşuyor.. Adam diyor ki: - Sanacebimi vereyim.. Ne demek o?.. Bilmeyecek ne var?.. Adam karşısındakine cep telefonunun numarasını veriyor. Sonra diyor ki: - Beni günün hersaatinde cepten arayabilirsin!.. Bir dostum sordu: - Senin cebin var mı?.. Ellerimi pantolonumun ceplerine sokup ıslık çal- ıtmayabaşladım. " u n u H k U 1 ....Cep^olurmu?..-•'-•'• u l . c , 0 - J l ı m ı r ö Cepsiz ıkı gıysi.varc, ı -.-. , ;.., _r .ı... ,., Kefeniledeligömleği!.. • n3rııl-x) m Ikisi de dostlardan ırak olsun, cepli yaşam cep- siz yaşamdan iyidir. TC SAPANCA İCRA DAİRESİ GAYRİMENKULÜN -. ••• Î. AÇIKARTTIRMAİLANI DosyaNo: 199833 Tal. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıy- meti, adedi, evsafı: Sapanca ilçesi Gazipaşa Mah. Harman Sokak'ta ka- in tapunun sahife: 571, pafta: 26, ada: 83. parsel: 54'te kayıtlı 500 m2 miktannda taşınmaz üzerinde ınşa edil- miş tahminen 30 yıllık iki katlı ahşap bına mevcut alt kat odunluk ve kömürlük olarak kullanılmaktadır. Üst kata dışandan merdivenli 4 oda, 1 mutfak, 1 salon, banyo ve WC mevcut olup tahminen 100 m2 alanlı 2.500.000.000 lira muhammen kıymetinde imar duru- mu dosyada mevcuttur. Satışa iştirak edecekler %20 nispetinde teminat yatıracaklardır. Satıştan mütevellıt %15 nispetinde KDV ve %O3.6 damga \ergısi ve tapu harcının 1 '2'sı alıcıya aıt olacaktır. Saüş şartlan: 1- Satış. 21.5.1999 günü saat 11.20'den 11.30'a kadar Sapanca Adhye Duruşma Sa- lonu'nda açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttır- mada tahmin edilen kı>Tnetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraf- lannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 31.05.1999 Pazartesi günü aynı yerde saat 1120'de ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanın- da gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ıhale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinin malın tah- min edilen kıymetının yüzde 40'ını bulması ve satış ıs- teyenin alacağma rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve pay- laştırma masraflannı geçmesi lazımdır. Böyle fazla be- delle alıcı çıkmazsa satış talebı diişecektir. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kry- metin yüzde 20"si nispetinde pey akçesi veya bu mik- tar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu verme- leri lazımdır. Satış, peşın para iledır, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ıhale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindekı haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde daıremize bildırmelen lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sıcilı ile sabıt olmadıkça paylaş- madan hariç bırakılacaklardır. 4- thaleye katılıp daha sonra ihale bedelmi yatırma- mak suretiyle ıhalenin feshıne sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettıklerı bedel ile son ihale bedelı arasındakı farktan ve diğer zararlardan ve a>Tica temer- rüt faizinden müteselsılen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak. bu fark. varsa öncelikle te- minat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname. ilan tarihinden itıbaren herkesin göre- bilmesı için dairede açık olup masrafı verildiği takdir- de ısteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyı görmüş ve münderecatını kabul etmış sayılacaklan, başkaca bilgı almak ısteyenlenn 1998 33 Tal. sayılı dosya numara- sıyla müdürlüğümüze başvurmalan ilan olunur. 10.3.1999 (*) llgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahil- dır. Basın: 12604
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle