25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 1999 SALI 14 KULTUR PORTAL DtKMEN GÜRÜN Ankara Sanat Tîyatrosu'nda w Kayıplar' • 'Kayıplar' insanlık onuru adma pek çok ülkede yaşanan utanç verici gerçekleri tiyatro sahnesine taşıyan bir yapıt. Bu açıdan, oyunun yüklendiği anlamlar tartışma götürmez. AST, kuruluşunun 35. yılında her zaman olduğu gibi, genel sanat politi- kasıyla çok iyi örtûşen bir oyunla çı- byor izleyicinin karşısma. ArieiDorfman'ın 'Kayıplar'ı, insan- lık onuru adma pek çok ülkede yaşa- nan utanç verici gerçekleri tiyatro sah- nesine taşıyan bir yapıt. Bu açıdan, 'Kayıplar'ın yüklendiği anlamlar tar- nşma götürmez. Oyunda zaman ve me- kân belirtilmemiştir. bu nedenle sahnede yaşananlarkayıplannı arayan her ülkede geçebilir. Şili'de, Arjantin'de, Türki- ye'de, Kolombiya'da, Yunanistan'da, Bosna'da, Cezayir'de... Yazar, 'Kayıp- lar'ı bu öykünün gizli ve sessiz anla- hcılan olan ve adaletin yerine getiril- mesini bekleyen kadmlara adadığını belirtmiştir. Baskı ve şiddet Ariel Dorfrnan. 'Kayıplar'da biryan- dan devlet ve bireyseİ terörü, öte yan- dan adalet kavramlannı irdeler. Temel çatışma yaşlı Sofıa ve köy kadınlan- nın sisteme direnişleri çevresinde ge- lişir. Bırdarbe sırasındaevlerinden alı- nıp götürülen ve kendilerinden bir da- ha haber alınamayan erkeklerin ceset- leri bir süre sonra ırmak sulanna kapı- larak geri gelmeye başlar. Başta, kayıp- lannı beklemekte ısrarlı Sofia olmak üzere tüm kadınlar cesetleri gömmek üzere sahiplenirler. Sahipleniş. yöne- timden hesap sormaya dek uzanır. Bu durum. berabennde bir kez daha bas- kı ve şiddeti getirecektir \ e onur, ce- saret ve ahlak kavramlan kadınlann bugüçlü direnişleri çerçevesinde ele alı- nır. Karşılannda ıse kendi çelişkileri içinde bocalayan düzenin temsilcileri durmaktadır. Bu açıdan bakıldığmda, 'Kayıplar',yukanda da değindiğim gi- bi, önemli referanslar oluşturur. Tüm bunlara karşın olayların geiişim çizgi- si tekdüzelikten kurtulamaz ve bu baglamda metnin iç dinamigi olumsuz yönde etkilenir. Yazar. sağlam bir çe- kirdekten yola çıkmıştır. ama olayla- nn romandan tıyatroya aktarılış süre- cinde birtıkanıklık yaşandıgı gözlem- lenir. Yazann tekrarlara saplanması. bazı sahnelerin gereginden fazla uzama- sı, bazı sahnelerin geçiştirilmesi (köy ağası, baskıcı güçler tablosu gibi, genç Alanso'nun köye geri dönüşü gibi) ve olaylara farklı bırboyut getiremeyen an- latıcı/ yazar' ın akışı bölmesi kurguda dikkat çeken zayıflıklan oluştururlar. Yine de. yoğun bir dramaturji çalışmasıyla sahnelenmeye pek de elevenişli olmayan metindeki bir takım sorunlar çözümlenebilır ve bunun so- nuçlan sahnede görülebılirdi. Çelişkiler Oyunda ıki yönlü bir çatışma söz konusudur. Bir yanda kadınlann sis- teme karşı sürdürdükleri mücadele, öte yanda kendi aralannda yaşanan çeliş- kiler. Bir yanda yaşamın sonuna yak- laşmakta olan Sofia, öte yanda yaşa- ma daha yeni adım atan Cecilıa. Bı- ri. duygulannı kontrol edebilecek den- lı yaşamış, diğeri ise her şeye karşın tüm heyecanlara sonuna kadar açık. Oyun boyunca Sofia'yı izlerken hep dirençli, acılı, güçlü ve de aydın- lık bir iç dünyanın dışa yansımasını düşledim. Acı. bilinç, direnç, sevgı, karanlık, aydınlık içi içe... Devlet Tı- yatrolan'nın deneyimli oyuncusu Nur- şim Demir ise Sofia yorumunda sa- dece acı, direnç ve karanhğa ağırlık vermeyi yeğlemişti. Genç bir kadının gönlünde esen fırtınalar, gem vuru- lamayan arzular, aşk ya da tutku... her iki durumda da yaşanan duygu yo- ğunluğunun Başak Ulaşer'in yoru- munda yüzeyselliğin ötesine geçerek bazı anlamlar taşıması kuşkusuz da- ha etkili bir bütün oluşturacaktı. Yüzbaşı ve onun altında çalışanla- ra baktığtmızda onlann da kendi iç- lerinde yaşadıklan çelişkileri göz- lemleriz. Yüzbaşı gerçekten yumuşak ve iyi niyetli midir? Hayır, maskenin ardmdaki gerçek aslında genç teğme- nin acımasızlığıyla örtüşür. Hatta, onun tecrübesizliğinin birkaç adım ötesindedir. Teğmen ise hırslıdır. Yüz- başı'da Altan ErkekH zaman zaman güldürü dozunu yüksek tutsa da oyu- nun temposunu hızlandıran, bulun- duğu sahnelere hareket getiren bir ça- lışma sergiliyor. Teğmen'de Serhat Küıç belki biraz abartılı, ama rolünün ona tanıdığı avantajı iyi kullanıyor. Metin Deniz'in sahne tasanmı yö- netmen Rutkay Azbt'in olduğu kadar oyunculann da hareketlerini kısıtlıyor ve oyundaki durağanhğı daha da be- lirginleştiriyordu. Bunun yanı sıra, şiddetin simgesi olarakkullamlan ce- setlerin birer maketten öteye geçe- memeleri, onlara yüklenilen anlam- lan inandıncı olmaktan uzaklaştınyor- du. Rutkay Aziz, "Tiyatro sahnesinde ihrjla) olmaz belki, ama düşünce ve du ygularda ihtilaleyol açabifir'1 di yor. 'Kayıplar', AST' ın diğer oyunlan gi- bi bu temel düşünceyle yapılmış çok doğru ve anlamlı bir seçim, ama bu doğru seçimin sahneye aktanmında ay- nı etkinin yakalanamadığını söylemek herhalde yanlış olmaz. Harika kemancı Yehudi Menuhin yaşamı boyunca bir müzik adamı kişüiği sergiledi Sekseninci yaşında yazamadığun ERHANKARAESMEN Menuhin harika bir kemancıydı, özellikle yaşamının ılk yansında. Tüm hayatı boyun- ca da bir müzik adamı kişiliği sergiledi. Ay- nca ınsancıl ve banşçıl amaçlar uğruna kav- ga veren. benzersiz bir dünya yurttaşı ve en- telektüeliydi. Bir fenomendi. bir efsaneadam- dı. Dahadogrusu, yüzydmortalanndahâlâ kuv- vetfc yaşanıyor olan miıolojik müzik çagın- dan günümüze taşabilmiş son temsilciydi. Sekseninci yaşdönümü çerçevesinde Atlan- tik'in iki yakasında onuruna düzenlenen şen- Hk, kutlama ve saygı sunuş progTamlannırı epeycesini. çeşitli ülkelerin televizyonlann- dan izlerken şöyle düşü- nüyordum: "Bu cin zekâh adam,efsanevibirgücesa- hip olduğunun farkında. ama yan tannhğı uynamj- yor, aksine bilge ve sevimli bir büyükbabahklayetini- yor. Benzersiz müzik aşkı- nın, akıl almazdeneyhninin \c azalma)an coşkusunun krvnanüandırdığı bir son dönüm yol göstericiliğini benimsnor. Rol falan kes- miyor. Gerçekbir alçakgö- nüllülük içinde karanhk- lara doğru fener tutuculuğu yapıyor. Sevimli bir genç hanıma şunu anlatryordu örneğpr. "O jüride sana birinrilikiçüıo> vermedim. Güzel çalmıştın. Ama fi/ikman çokckive çok güzeldin. Solistlik kariverinin büvüközverisi ve meşakkatine katlanması beklenme\ecek denii güzel ve kadınsı bir yarabğa yol açmayı göze alamazdım." Ve arkasından gerçek bir büyükbaba şef- katiylesanlıyordubu şirinvarlığa. "Beniutan- dırmanıçok isterim. Plakkapaklanndagözü- kecek bu kadar güzel gözierie müzikseverie- rin sayısını artünrdık belkL" O günlerde Menuhin dolukıpırtılar içindey- dim. Belleğimde, bu yan tann ile rastlaşma ve göTÜşmeleriminaynntılannı canlandırma- ya çalışıyordum. 1963 bahan Parisi'nde bir ucundan biraz sokulur gibi olduğum ulusla- rarası müzik dünyası ilişkileri içinde, dostun dostu bir sanatsever. Belçikalı (Yahudi) bizi • 'Yehudi Menuhin bir fenomendi, bir efsane adamdı. Daha doğrusu, yüzyılın ortalannda hâlâ kuvvetle yaşanıyor olan mitolojik müzik çağından günümüze taşabilmiş son temsilciydi.* Hephzibah Menuhin'e yönlendırmişti. Tam merhabalaştığımız günlerde ağabeyi Yehudi Paris'te durakladı. Mucizevi bir rastlantı, bir akşam üzen saatinde, XIV. Louis dekorlu bir mekânda. elinde çay fincanı, Yehudi, coşku- lu hayranı üç-beş gence o sevimli ve içten gü- lücüğünü dağıtıyordu. Gözleri zekâ pınltıla- nyla doluydu \t çok samimi duygularla ba- kıyordu dış dünyaya; göz göze geldik bir iki kez. Dostça.babaca guKiraaüyordu. Mutlutak=—• tan uçuyordum. Aynı Paris'te bir süre önce ta- rihi bir konserde yaşanmış o çok talihsiz bel- lek kaybından konuşuyordu. Menuhin arka ar- kaya üç akşamdır Bach'ın solo keman yapıt- lannın tümünü seslendirecektı. Şanına yakı- ş.ır şekilde, notasız, ezbere çalıyordu. İlk konserin ilk yar\sının sonuna doğru Chacon'un girişini yapa- madı. 2500 kişilik Sallep- leyel'e bomba düşmüştü sanki. Chacon. Yahu Menu- hin. Yahu. Herhalde 30 bin kadar çalmıştır hayatında. O akşam belleği uçtu ve çalamadı. Sonraki parçaya geçti. Onu iyi çaldı, ama gecenın tadı kaçmıştı. tkin- ci akşamın konserinde o namussuz Chacon'u çaldı, elbette. Ama olay yine de bir hüsrandı. Ay- larca, yvllarca konuşulacaktı. Menuhin'in bu olayla ilgili kendi kulağımla yutar gibi dinle- digim yorumu çok düriist ve anlamlıydı. "Bi- zim de insan. düz insan oldtığıumızunutulma- mabdır. Aslında o gece binlerce kisjveen önem- lisi ben kendim. bir düz insan taranm bulun- duğunu hatıriadık. Dersimi aldım ve sanıyo- nım ki bu ola\. benim farklı bir olgunluğa ge- çişimisağladı. Ha>ranlanmıüzdüğüm icin de- rin esef duvuyorum. ama onlar ve ben şimdi birbirimize daha yakuuz." Menuhın'i sonraki yıllarda da konser son- ralannda çeşitli kereler gördüm. Çevresinin nıspeten tenha olduğu bir Londra konseri son- rasında, genişçe de konuştuk. Geçmişin Pa- ris rastlaşmasmı hatırlaması olanaksız gibiy- di. Ama aynntılanyla hatırladı ve beni son- suz mutlu kıldı.Gözlen hâlâ pmltıyla ve iç- tenlikle gülümsüyor. Bana ve tüm insanlara. 6 Nisan'da Lebiniz Salı kitaplan sürüyor Kültür Servisi - Gazete- mizinher salı okurlanna üc- retsiz olarak verdiği 4 Sah Ki- tapbn' dizisi devam ediyor. 6Nisan'da Afsar Tknafiıı'm- çevırdiğı Leibniz'in 'Meta- fizik Czerine Konuşma', 13 Nisan'da Hasan Bıçakçf nın çevırdıği Gogol'ün 'Ivan lysh noNİçileIvan NikiforoviçÖy- küsü", 20 Nisan'da Vedat Günyol'un çevirdıği Tho- reau Lafargue'mn 'Haksız Yönetime Karşı Tembellik Hakkı', 27 Nisan'da Necmi Seren'in çevirdıği Ferenc Molnar'ın 'Pal Sokağının Çocuklan'okurlara sunula- cak. Mayıs ayında sırasıyla şukitaplar verilecek- llhan Başgöz'ün önsözüyle 'Yunus Emre I', tlhan Başgöz'ün çe\ irisıyle 'Yunus Emre II', Mebrure Alevok ve Nahit Sırn Örik'in çevirdıği Ho- nore de Balzac'ın 'Tours Papazı Bilinmevcn Başva- pıt'. Sadrettin Karatay'ın çevirdiğı Ferenc Herczeg'in Bizans' Haziran ayı kitaplan ise sırasıyla şöyle: Yüksel Pa- zarkaya'nın çevirdiğı Go- ethe'nin 'Genç VV'erther'in Aeılan". Ataol Behramoğ- lu'nun çevirdiğı Puşkin'ın 'Erzurum Yokuluğu Biyel- kin'inÖyküteri'. Orhan Bu- rian'ın çevirdiğı Shakespe- are'in 'Macbetfa', Bekir Ka- raoğlu'nun çevirdiği Volta- ireın'SadıkSafdl've Meh- met Özgülün çevirisiyle Dostoyevski'nin 'Yenıtan- dan NotJar" BeyazGeceler'. YAHODASI SELİM tLERt Veda Ederken Bütün sevgili insanlan birer birer yitirmek... Evet, ama hangi anılar... hangi gündü, hangi sa- at, ya da, o anılar arasından hangisi şimdi gönül ya- kan? Kuşlan Örtünmek'in bir sayfasında adıma rastla- yışım? Düşünün, bir büyük usta, sizin gençlik işi esennizden söz açıyor. O ne unutulmaz sevinç, bir onurdur. Oysa "Hacivatm Evi" vardı, adı gibi sıcak şiir. "Kö- şede ufaraktan." Dost Yayınlan'nın, Yeditepe Yayın- lan'nm Türk edebiyatını 'seven' kitaplan vardı. On- lardan birindeydi şiir. Yoksa Cemat Süreya'nın - Bir başka veda ediş!- sözü mü: "Kendimle Konuşmalar, denemeye bir çağ açıyor." Eve dönüp önce Sen Beni Sev'\, son- ra Kendimle Konuşmalar'ı okumaya başhyorum. Belki de Ankara'daym. Mustafa Şerif Onaran Bey. bizi bir eve götürüyor. Ev sahipleri Istanbul'a taşın- ma hazııiığı içindeler. Çay içiyoruz; birbirinden gü- zel, meyveli pastalar. Akşamüzeriydi. Sonra Istanbul buluşmalan, Bostancı'da börtübö- cek otobüs durağı, dön, ağaçlıklı yoldan yürü. Moda, çay bahçesı. BirZavallı San At'\ okuyorum. Hastalığın çocuk kıldığı annem yanımda oturuyor. Küstüğüm dünya. Bir Zavallı San At beni yaşama sevinçlerine, dirençlere alıp götürecek. Hangisi? Beyoğlu'nda bir akşam, Tünel yönünde bir mey- hane. Semra-Hulki Aktunç, Egemen Berköz, MehmetTım, çok değerli Jale Birsel. Hepimiz bi- ricik Salâh Bey'i dinliyoruz. Oysa az konuşurdu. Üstelik, yıllar alıp başlannı gittikçe, daha seyrek görüşecektik. Semtlerin uzaklığı, dünya işlerintn hayhuyu. Varduman yayımlandığında şaşırmıştım. Dene- meler ustası Salâh Birsel, gizlediğı yeni şiirleriyle... Ama onun bütün şıırlennde bir gızlilık söz konusu edilemez mi? Alışılmışa gönül indirmeyen bir şiir. Gülümser, gü- lümsetir görünüyor da, aklın koyaklanna çekiyor, hüznü, aklın koyaklannda yansılıyor. Onca acı, bu- ruk şiir yazdı Salâh Birsel. Ucuz şiirsellikten tiksin- di. "Niçin uyku gelmez gözüme "Ben neden marmar ağlanm "... Bir şiirinin ilk dizeteri, kendisi için de söylenmiş ola- t»ilîr mı? Diyor ki: "Bir şair ne zaman ölür "' '• '•'"? "Bütün şiirlenni yazdıktan "Güldükten sonra mı bütün gülücüklen"... Hiç sanmıyorum. Bütün şiirlenni yazmamıştı, bö- tün denemelerini, eşsiz güncelerini. Hayat aşılıyor- du her yazısı. Süregelen günlerde, yıllarda 'düzey r \ korumak, kollamak: Salâh Birsel'i başka nasıl tanımlayabili- rim? Dilde, anlatımda enginlere açılma tutkusu, ba- na sorarsanız, ülküsünü daha otuzlarda duyumsa- tıyor "Yolcuyum alnımı gurbetleryazar"... Otuzlann şiirinde böylesi dizelere pek kolay rast- lanılamaz. Birtutumu vardı: Edebıyatdışı konuşmamak. ede- biyatı bayağılaşbrabilecek her şeyi kendınden, öz- varlığından uzak tutmak. Ödün vermedi. Türk Dili dergisinin göz kamaştıncı özel sayılann- da, işte yıllar önce, kotancılar arasında adı karşımı- zaçıkar. Birdonemtermiş, sanat, edebiyat umutmuş. öyle olur: Ölüm haberi, telefonla gelebilır. Sevim Burak'ınkı öyle olmuştu, Ayhan Borfırat'ınki öyle olmuştu. Salâh Bey'inki de. Bu 'çöl' ortamında daha nice eserine muhtaçken. Takvimde İz Bırakan: "Koş koş eski sevinç I Lâ- le lâleye baksın I Ipek mendil elinde I Geldiğinde hiçgitmesin" Salâh Birsel, Ince Donanma (SevgiAşı), Adam Yayınlan, 1998. '1. Boğaziçi Gitar Günlepi' • Kültür Servisi - Boğaziçi Ünıversitesi Folklor Kulübü Gitar Topluluğu'nun düzenlediği " 1. Boğaziçi Gitar Günleri" 19-22 Mart günleri arasında gerçekleşecek. Etkinlik, 19 Mart Cuma günü saat 17.30'da Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan Klasik Gitar Bölümü öğrencilerinin konseriyle başlayacak. Aynı gün saat 19.00'da ise BÜ Folklor Kulübü Gitar Topluluğu'nun konseri izlenebilecek. 20 Mart Cumartesi günü ise saat 14.30'da "Türkiye'de Gitar Eğitimi' başhklı bir panel düzenlenecek. Saat 17.00'de Rene Macaroğlu ve öğrencileri, saat 18.15'te ise Neşet Ruacan ve grubu caz gitar konserleri verecek. 21 Mart Pazar günü saat 14.00'te gerçekleşecek film gösterimınin ardından saat 16.00'da Hüsrev Isfendiyaroğlu. saat 17.15'te ise Ricardo Moyano ve öğrencilerinin sunacağı Latin gitar konserleri yer alacak. Etkınliğin son günü olan 22 Mart Pazartesi günü saat 15.00'te Guitar Trio'nun konseri barkovizyondan sunulacak. Saat 17.00'de BÜ Folklor Kulübü Gitar Topluluğu'nun konseri ve saat 19.00'daki Hasan Cihat Örter'in dinletisıyle 1. Boğaziçi Gitar Günleri sona erecek. Şakir Eczacıbaşı Pamukbank Fotoğraf Galerisi'nde Kültür Servisi - Şakir Eczacıbaşı'nın 'Renk Yolculuklan' adlı fotoğraf sergisi 19 Mart'ta Pamukbank Fotoğraf Galeri- si'nde açılıyor. Şakir Eczacıbaşı, bu ser- giyle izleyicileri Türkiye'nin binbir tür- lü renginden özümseyerek oluşturduğu renkler dünyasında yolculuğa çıkaracak. Şakir Eczacıbaşı'nm imgelerle içli dış- lı, yakına ve uzağa ayarlı merak dolu ba- kışlanndan yansıyan fotoğraflannın yer aldığı sergi, Pamukbank Fotoğraf Gale- risi'nin ilk renkli sergisi olma özelliğini de taşıyor. Sergide Eczacıbaşı'nın 'gerçek'in pe- şinden koştuğu ilk dönem fotoğraflannın yanı sıra renkle ışık ilişkisinden doğan di- namizm ve hareketin de görüntülendiği fotoğraflar yer alıyor. Zamanın akışına ta- nıklık eden gözüyle izleyicilere hayal ka- pılannı aralayan sanatçının, 'herbiribir anlatı, bir serüven tadı taşıyan sisli, bü- jıilü ve buğulu' fotoğraflan Pamukbank Fotoğraf Galerisi'nde 17 Nisan'a dek iz- lenebilecek. 1929'da Izmir'de doğan Şakir Eczacı- başı, Robert Kolej'deki öğreniminden sonra Londra'da eczacılık okudu. Yurda döndükten sonra bir süre gazetecilik ya- pan sanatçı, Vatan gazetesinin eki 'Sanat Yaprağı'nın yayıncılan arasında yer al- dı. Şakir Eczacıbaşı uluslararası şenlik- lerde ödüller alan Eczacıbaşı Kültür Film- leri dizinini, 1960-62 döneminde Saba- hattin Eyuboğlu ve Pierre Biro ile birlik- te hazırladı. Bunlardan 'Renk Duvarta- n'. 1964 yılında Avrupa Konseyi'nin Kültür Filmleri Ödülü'nü kazandı. Eczacıbaşı, 1965'te Türk Sinametek Şakir Eczacıbaşı, bu sergiyle izleyicikri renkler dünyasında yolculuğa çıkaracak. Derneği'nin kuruluşuna öncülük etti ve on yıl süreyle dernekbaşkanlığını yürüt- tü. Fotoğraf sanatıyla ilk kez 1960'larda ilgilenmeye başlayan Şakir Eczacıbaşı, ya- pıtlanyla yurtiçinde ve dışında geniş il- gi çekerek, çağdaş fotoğraf sanatçılan arasında seçkin bir yer elde etti. Türki- ye'de yedi, çeşitli Batı ülkelerinde 23 fo- toğraf sergisi düzenleyen Eczacıbaşı'nın seçme fotoğraflarını içeren 'Anlar/Mo- ments' adlı yapıtı 1983'te yayımlandı. Şakir Eczacıbaşı, 1968'den bu yana, genç Türk fotoğrafçılarımn yapıtlannın yer aldığı 'Eczacıbaşı Renkli Fotoğraf YıUıklan'nı çıkardı. 'Türkiye: Bir Port- re' ve' Istanbul GörüntüJeri' adlanyla, ya- zar ve fotoğraf sanatçılannm katkılany- la iki kitap hazırladı. Bernard ShaVdan 'Gülen Düşünceler' adıyla yaptığı derle- meler kitabını yayımladı. 1996 yılında iş yaşamma son veren Şa- kir Eczacıbaşı, Fransa'nm 'Sanat ve Ede- biyat Şövaryesi Nişanı' ve 'TC Devlet Üs- tün Hizmet Madalyası'yla ödüliendiril- di. Şakir Eczacıbaşı, 1993'ten bu yana, lstanbul'da uluslararası beş sanat festiva- lini düzenleyen tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın yönetim kurulu başkanlığım yapıyor. YAPI^KREDI KÜLTÜR SANAT YAYINCIUK , 18.30 Bin Yıl İçin Tahminler; Yöneten: Ahmet Kuyaş Konuşmacılar: Füruzan, Barış Pirhasan, SühaArın . T U R K C E L L salonu, MeşrutiyetCad.153 Tepebaşı Istıklal Cad. Korsan Çıkmazından girilebılir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle