16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ISUBA.T 1999 FUAR CUMHURİYET SAYFA 17 Jl DSP'fte DSP'nin Istanoul ilçe beledrye başfcar» adaylan, üç-beşi hariç parti dışındarmş. Partililer öyiedyor. istanbul'un 30'a yakın ilçesirtde ada/iar tepeden inip geimiş. Hem d e pek profesyonelce... Tepeden inmelerden biri ilçeye geldiğinde gördüğü büyûktepki karşıs-ında şcyte demiş: "Banaraye bağınyorsunut 40 milyar liravertfcm aday oldum. Siz daha fazlasını verseydiniz!" Diizeltme Ç e t e l e r e savaş açtığını îddia eden ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'm yeraltı dünyasnın ünlü isimlerinden Fevzi Öz'ün yakın dostu Enis Sülün'ü Tekirdağ'dar birinci sırada mîlletvekili adayı gösterdiğini yazarken "Enis"leri kanştınp "Enis Tütüncü" demişiz. CHP'nin Tekirdağ birinci sıradan milletvekili adayı Enis Tütüncü'den özür diler, Mesut Yılmaz'a da çetelerle savaştnda daha nice büyük başanlar temenni ederiz! Teh 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronft posta som©posta,curnhuriyet.cam.tr - DYP ile Jet-Pa'nın çıkarian ortakmış... "Ortak gemisi vürümüş. ehi aemisi vürümemis!" S ağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Ge- nel Müdüriüğü tarafından, Sağlık ve Sos- yal Yardım Vakfı'nın yaklaşık 2 milyar lira- 1 sıyla Media Team şirketine yaptırılan siga- ra karşıtı propaganda filminde, sigara içen insanla- rın evrimini tamamlayamamış yaratıklar olarak ta- nımlanmasını eleştirince iki mektup geldi. llk mektup Media Team adına Nilşen Ar'davv. "Sigara karşıtı filmi hazırlarken, üzerinde uzun uzun tartışıp düşünmekle kalmadık, bu konuda ant- ropoloji ve ruh sağlığı uzmanlarıyla da işbirliği yap- tık. Spot, Sağlık Bakanlığı Ruh Sağtığı Daire Baş- kanlığı'nın gözetiminde hazırlandı. Spotun her cüm- lesini, yanlış anlaşılmalardan ve çarpıtılmaya açık yo- rumlardan uzaktutmaya, mesajı esprili bir yolîa ver- meye çalıştık. Doğrusunt isterseniz, 'sigara' ve 'ev- rim' konulu bir espri üzerine kurulan mesajı 'haka- ret' olarak algılamanızı, üstelik bu konuya Başba- kan Bülent Ecevit'i de kınştırmanızı hayretle kar- Sigara şıladık. Amacımız, sizin dediğiniz gibi insanlan sı- nıflamak değil; akılda kalıcı, esprili bir dille uyar- mak, eğıtmekti. Seçtiğimiz örnek de, spor-sağlık ilişkisini anlatabilecek bir örnekti. Tabii bu Örneği se- çerken, bir Cumhuriyet yazarının toplumu 'topçu- lar' ve diğerieri olarak sınıflandırabileceğinı de pek hesaplamadık." Ikinci mektup, Sigarayla Savaşanlar Vakfı Yöne- tim Kurulu Başkanı Ubeyd Korbey'den: "Özellikle sigara konusunda sizinle düşünceleri- miz taban tabana zıt. Sigaraya karşı hareketlere ne kadar tepkili olduğunuzun en yakın izleyicisiyim. llk kez sizinle konu sigara olduğu halde anlaşıyoruz. Ka- naatime göre Sağlık Bakanlığı'nın hazırlattığı siga- raya karşı teievizyon spotu son derece tartışmaya açık. öncelikle insan tiryaki olsun olmasm insandır. Hiç- bir davranışından dolayı alaya alınamaz. Ancak yap- tığı hatalı ve yanlış bulunuyorsa insanlık onuruna ya- kışır şekilde uyanlır. Insanlara hakaret edilebilecek şekilde bir uyarıyı yanlış buluyoruz. Sayın Mustafa Denizli gibi, topluma sigara ko- nusunda çok iyi mesaj verecek bir kişiliğin ve bu ka- dar önemli bir konuda, böyle bir senaryo ile harcan- mış olduğunu düşünüyoruz. Sigarayla Savaşanlar Vakfı olarak temel prensibi- mizin sıgaraya karşı her hareketi desteklemek olma- sina rağmen, bu spotu benimsemediğimizi kamu- oyuna duyuruyoruz." Bu arada, sigara içmeyen Ataol Behramoğlu da, odaya uğrayıp bir sanatçı gözüyle yorum yaptr. "Yazını okudum. Sağlık Bakanlığı'nın filmini de televizyonda izledim. Evet, sigara içen insanlara ha- karet ediyoriar." SESSÎZSEDASIZ(I) NURİKURTCEBE Karakollar daöğretmenlere bırakılsın! Liderleri yakalanıp Türkiye'ye getirilince, ayrılıkçı terör örgütü militanlarının okullara saldıracağı varsayımından hareket eden Istanbui Valiliği, bir telefon talimatıyla öğretmenleri okullarda gece nöbetine dikti. Bazı okullarda 24 saat nöbet, bazılannda saat 24.00'e kadar nöbet gibi farklı uygulamalar başladı. Geceyarısı okuldan çıkıp evine giden öğretmenin sabahın köründe tekrar okulda olması istendi. Tam anlamıyla bir kargaşa ortamı yaratıldı, okullardaki huzur ortamı bozuldu. Nöbete dikilen öğretmenin can güvenliğini kim sağlayacak sorusunun yanıtını veremeyen Istanbui Valiliği, nöbetin yasal dayanağı ve yazılı kurallan olmadığı için öğretmenlere fazla mesai ücretini ödemek gibi bir yükümlülükten de kaçtı. Ortada olağanüstü hal uygulaması olmadığından Anayasa'nın 18. maddesine göre suç işlenip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlanna angarya yüklemiş oldu. Heıtıangi bir okula saldırmak isteyen teröristi öğretmenler durdurabiliyorsa, öğretmenlerin görev alanları genişletilip • karakollar kapatılmalı... Böylece, teröristin saldırısına uğrayan karakollardaki polisleri de öğretmenler korumuş olur! Yoksa bir zamanlar, "şu karakollar olmasa asayişi ne güzel idare ederiz" mi demişlerdi! Valiliğin bu karan, gece canı sıkılan teröristin aklına okullara saldırmayı getirmekten başka bir işe yaramış değil. ÇED KOŞESI OKTAY EKİNCİ 'Şaşkm Çoğunluk' ve Gemile Koyu Siyasilerin "oy toplama" söy- lemleri arasında ANAP' ın "sessiz çoğunluğa" seslenişi ilginç karşı- landı. Mesut Yılmaz, diger lider- ferden "fârku* olduğunu DU çoğun- luğun "çıkmayan sesini duyabil- me" yetisiyli savunuyor. Bazı kö- şeyazarları da aslındâ çoğunluğun "suskun" olduğunu vurgulayarak, "sosyolojik" uyanlaryapıyorlar... Ovsa ki özellikle kimi adaylann daha önce "neleryaptıklanna" ba- kıldığında, geüşmeleri sessizya da suskun izleyen kitlelerin "şaşkın bir çoğunluk" oluşturduğunu söyle- mek belki de en dogrusu. Bir Wenti yada beldeyi "yaşanıl- maz" kılan her türlü imar duyar- sızhğına önayak olmuş siyasiler. aynı kenthalkından u şaşılacak bir rahatlık içinde" yeniden oy iste- yebıliyorlar. Benzer şekilde u mil- lete ait" çevre ve kültür degerleri- ni yagmalayıp yok etme pahasına "yaönın" yapankımi "işadamla- n " da aynı işlerini bu kez siyasal güçieriyle sürdürmek için "millet- Koyu'nda u yapılaşma izni bekle- yen" de gazetenin sahibiye ANAP milletvekili adayı Hasan Özyer'dir. Habere şöre, bu koydaki turistik tesis ihş'aatları'rıın 1997 yıTıfıda "durdurulmasına" neden SÎT karan Koruma Kurulu'nca yeni- den ele alınmış ve sadece bu koy "2. derece" kabul edilerck, aynı in- şaatlara "devam" olanagı sağlan- mıştır... Hem de tesis sAibinin 1. sıradan "milletvekili adayı" ol- duğu günlerde... • • • Peki, haber gerçekten doğru mu? "Şaşkın çoğunluğa" artık yazık, günah değil mı?.. Olayın geçmişinı ÇED Köşesi okurlan anımsayacaktır. Gemile-Kabic Koyu'ndaki in- şaatlar, Kültür Bakanlığı'nın "ko- ruma çalışmalarına başlandığı" yönündeki yazılı "uyansına" ra|- men, Muğla Valisi A. Cemil Ser- hadlı'nın 8 Ağustos 1997 tarihli SİT karan alınmadan önce "hızla" verdiğı ruhsatlabaşlamıştı. Ardm- Fethiye koyları, 1980 sonrasmm' hcp iİgi odağı oldu... v«kili" olmak üzere kürsülere çı- 'işbitirici politikacı" tipi için y Böylesi bir "adaylar tablosu" kaîisında her normal insanın içi- nedüşebileceği en doğal durum ise "jaşınp kaltnak" oluyor... • • • Yazımızın esin kaynağı ANAP'ın sbganı olduğuna göre ilk örnegi- rrizi de bu partiden verelinv. Künyesinden sahibinin "Hasan C r " olduğunu okuduğumuz ç k Fethiye" gazetesinde 9 Ş 1999 tarihli "manşet taa- ttrn şöyleydi: "Dokuz aday adayımn katıl- a|ı ANAP Muğla mületvekUliği jdayları ön seçiminde gcnç işa- camı Hasan Özyer 1. sıra mület- lekili adayı oldu..." Sahibinin önseçim başansım •Muğla'da sağduyu kazandı" nmşetiyle veren gazetenin aynı jffikisındaki ikincı büyük haberi seşubaşlığı taşıyordu: "Gemile- Kıbak Koyu Yapılaşmaya Açıl- lu." Bu "yerel" gazetenin, Fethi- «"nin cennetkoylannakarşı duyar- ^olduğu için ikincı habere de man- irtin altında büyük yer verdiğini saıanlar ise "gerçeği öğrenince" lıha fazla şaşırdılar. Çûnkü haber, "yakmma" içe- rkli değil, bir tür "müjde" gibi- &. Kamuoyunda "Kelebek Vadi- tf olarak bilinen doğa cennetine komşu konumdakı Gemile-Kabak dan "beklenen" SÎT karan çıkın- ca da bu kez durdurmak için resmi "tebligat beklenerek", aynı inşa- atlann yine hızla yükselmesine açıkça olanak sağlanmıştı... Böylece "kaba inşaatları bit- miş" şekildeyken durdurulan inşa- atlar için valilikçe yıkım karan al- mak yerine "SİT derecesinin be- lirlenmesini beklemek" yeğlenin- ce, Koruma Kurulu görülmemiş birbaskı ve gerilim içine itildi. Ger- çek Fethiye gazetesinin, sahibinin milletvekilliği adaylığıyla aynı gün verdiği "Kurul 2. derece SİT yap- tı" şeklindeki haber de bu baskı- nın doruğa çıkan son Örneğiydi. Çünkü Kurul, aslında imar izni ver- memiş, sadece; "SÎT derecesinin belirlenmesi için ilgili kurumlar- la ortak çalışmalar başlatıltna- sı"m kararlaştırmıştı... Peki şimdı Hasan Özyer 18 Ni- san'da seçilir ve bir de "iktidar partisi milletvekili" oluverirse. StT alanında "mühürlii bekleti- len" inşaatları için Kültür Baka- m'nı ziyaret edip: "Koruma Ku- rulu'na sakın baskı yapma, aslın- da haklılar, ben yanlış yaptım. sen de gel törenle yıkalım...7 ' di- yebilecek midir? Bu sorunun yanıtını hem sessiz hem de "$aş,kın çoğunluk" adına Mesut Yılmaz'dan bekliyoruz... Diğer partilerin benzer "şaşıla- sı" adaylanndan ise gelecek yazı- lanmızda söz edeceğiz... KtM KtME DlIM DUMA BEHÎÇ AK behicak(a turk.net ÜÎZGÎLtK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMİH POROY 1 BULUT BEBEK NVRAYçiFrçt TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 28 Şubat İLK TORK FUARL 1863'TB BU6ÜN, İSTAN&UL'QA İLK HEZ UUISIA6A&ISI BIR FUM. AÇ/U». Ç£- ŞI71Î AVZUPA ÜLM.B£flWİH MAKİ- A1ELER VE O/Ğ£K SANAVİ ÜBÛNLE- RİVLE tCAT/LP/Kl/tet S£G&tPe, YEGÜ BL ve TOPRAK ÜKÛNLEttİ O£ YBK. Auvaepu. 8ÜYÜIC ıue< €öe£M ve "SEHGN oSMAuf' şAM H1AR. iÇİI, NINPA ÖZ£L OLAGA*: $ _ LEU YAPILAÜ DAHA SONIİfl KALC"- RJLACAKTtR.FUARlN G£GC£*Z£&~>- RİUAESİ İÇİM,ZAMAfjlN PADlŞAHI SULTAAJ AZJZ Ö2£L İLGİ GÖSTGİ- İ PANO DENİZ KAVUKÇTJOGLU Teröp,TerörtstJerveHukuk 1980'li yılların sonuna kadar Alman toplumunu derinden sarsan terör hareketleri, 1968 yılının Nisan ayında Beriin'de, 'Kaufhaus Schneider' adlı bir ma- ğazanın Andreas Baader ve Gudrun Ensslin ta- rafından kundaklanmasıyla baştamıştı. Bir süre son- ra bu ikiliye, gazeteci Ulrike Meinhof da katılmış, böylece 'Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF)' adıyla anılan ünlü terör örgütü doğmuştu. Federal Almanya'daki 'faşist-kapitalist' düzeni yıkarak, yerine 'devrimci şiddefe dayanan bir düzen kurmayı hedefleyen RAF, başvurduğu dehşet yöntemleriyle yaklaşık yirmi yıl boyur\ca yalnız Almanya'nın değil, diğer Avoıpa ül- kelerinin de iç güvenliği için sürekli bir tehd'ıt oluş- turacaktı. 'Baader-Ensslin-Meinhof üçlüsünün 1972 yılın- da tutuklanmasına, 1976 yılında Ulrike Meinhof'un, iki yıl sonra da Andreas Baaderve Gudrun Ensslin'in Stammheim Cezaevi'nde intihar etmelerine karşın, Almanya'daki terör hareketlennin arkast kesilmedi. Örgütün ıç dınamiklerine bağlı olarak ortaya çıkan ırili ufaklı terör gaıplan eylemlerini RAF adı altında daha sonraki yıllarda da sürdürdüler. Kızıl Ordu Frak- siyonu, kentlere yönelik olarak uyguladığı 'gerilla sa- vaşı'nüa kendisine iş dünyasından, bürokrasiden ve askeri güçlerden 'hedefler' seçiyordu. 1977 yılında Federal Başsavcı Siegfried Buback, Dresdner Bank Yönetim Kurulu Başkanı Jürgen Ponto ve Federal Alman Işverenler Federasyonu Başkanı Hans Martin Schleyer öldürüldü. 1981 yı- lının Eylül ayında, Avrupa'dakı Amerikan kuvvetleri- nin komutanı General Frederick Kroesen'e karşı bir suikast düzenlendi. Bir ay önce ise Ramstein'da bu- lunan Amerikan Hava Kuvvetleri Karargâhı'na bir bombalı saldın düzenlenmiş, yirmi kişi yaralanmış- tı. 1985-1988 yılları arasında Fransız generalı Renö Audran, MTU Başkanı Ernst Zimmermann, Si- emens Yönetim Kurulu üyesi Kariheinz Beckurts, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Gerold von Braun- mühl ve Deutsche Bank Yönetim Kuruiu sözcüsü AK- red Herrhausen öldürülecekti. Federal Almanya polis kayıtlanna teröristlerce dü- zenlendiğı saptanan yüzlerce gasp, soygun, sabo- taj, yaralama ve cinayet olayı geçti. Yüzlerce sanık yargılandı, mahkûm oldu. Güvenlik güçleri, terör olaylannın sürdüğü yirmi yıl içinde teknolojiterini, do- nanımlannı, yöntemlerini yenılediler. Terör hareket- leri, 1990' lı yıliaria birlikte denetim attına alındı ve gi- derek, uluslararası siyasal konjonktürdeki değişme- lerin ve 'Doğu Bloku 'nun çökmesinin de etkisiyle 'kayda değmeyecek ölçüde' azaldı. Bjrçok terörist, aradan geçen yıllar içinde, getirilen 'özel yasalar'm da yardımıyla topluma yeniden kazandınldı. Almanya'nın uzunca süren terör deneyiminden belki de en kazançlı çıkan 'hukuk' oldu. Ulkenin iç banşını bozan, huzur ortamını sarsan, toplum için bir tehdit oluşturan teröristlerın 'hukuk adına' da olsa, savunulması, ilk başlarda kamuoyunun genış ke- simleri tarafından yadırganmıştı. Teröristleri yargı önünde savunacak avukatlar büyük bir baskı altın- daydt. Ulkenin en büyük medya patronu olan Axel Springer'e aıt 4.5 milyon tirajlı günlük bulvar gaze- tesi "BıfdZe/tung', sağ muhafazakâr kesimin sesı 'Die VVe/t', 'Hamburger Abendblatt' gibi günlük satışları iki yüz, üç yüz binin üzerind© olan yerel gazeteler, bu avukajjara karşı,>atır arataofâaLtıir, k9m.fiany3 başlatmışlardı. Basın, hatta kimı üst düzey devletyet- kilileri, bu avukatlan, teröristleri savunmanın ötesin- de, 'onlarla özdeşleşmekle' suçluyorlardı. Andreas Baader'in avukatı Horst Mahler'ın, müvekkiliyle bir 'sabotaj ginşımı'ni planladığı ortaya çıkınca, bırçok avukat duruşmalardan çekildi. Ortada, Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun elebaşılannt savunacak tek bir avu- kat kalmıştı... Kamuoyunun duygusat baskıları, basındayürütü- Ien kampanyalar, bu "radikal cumhuriyetçı" genç hukuk adamını yıld\rmad\. Müvekkillerinı sonuna ka- dar savundu. Soranlara, "hersanığın savunma hak- kı bulunduğunu", bu hakkın savunulmasının "hukıı- kun ve insan haklannın temel ilkesi" olduğunu söy- lüyordu. Kuruluş yıllannda Yeşiller Partisi'ne katıldı. 1983 yılında Federat Parlamento'ya girdi. 'Adalet Komisyonu'na seçildı. Bir muhalefet milletvekili ola- rak pariamentodaki çalışmalan kadar, parlamento dı- şı çalışmalanyla da toplumun ilgisini çekmeye baş- lamıştı. 1989 yılında Yeşiller'den aynlarak Almanya Sosyal Demokrat Partisi'ne geçti. Bu kez de parla- mentonun, Anayasa Mahkemesi üyelerini belirleyen 'hukuk komisyonu'na seçilecekti. Geçen yılın Eylül ayında yapılan genel seçimler öncesinde Başbakan adayı Gertıard Schröder'ın 'gölge kabınesı'nin en etkin üyelerinden binydı. Otto Schilly şimdi Avru- pa'nın en güçlü ülkesinin iç güvenliğınden sorumlu Federal Içişleri Bakanı... 66yaşındaki bu olgun adam, yeni görevinde, bir zamanlar kendisini 'terörist avu- katı' diye suçlayan insanlarla karşılaştıkça kimbilir neler düşünüyordur? Insanların ne ilginç yaşam serüvenleri var, öyte değil mi?.. (Faks:0 216-418 84 10) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDANSAĞA-. 1/ Epıfiz bezın- densalgılananve beyinde, bağır- saİdarda, kanda bulunan hor- mon. II Önemli tarihsel olgu... Kar futınası. 3/ Sıcak ülkelerde yehşen çok sert bir ağaç... Rus Q köylüsü. 4/ En- der.seyrek...Ot- 9 lak. 5/ Pierre Loti'nin bir romanı. 6/ Gözükapalunanılan dü- şûnce;dogma...Nazipar- 2 tisinin askeri polis örgü- 3 tü. II Tatlı sularda yaşa- 4 yanbirbalık...Dinceaziz 5 tanınan kimi kadınlara g verilen saygı sanı. 8/ Bır y türyabanmetsini..."Oğuz _ —": Karikatür sanatçı- mız.9/Ûzbekistan'dabır ° kent. , • YUKAR1DAN AŞAĞIYA: XI "Uygun durum, fırsat" anlamında argo sözcük... Sâ- bahattin Ali'nin bir öykü kitabı. 2/ Vücuttaki AIDS vi- rüsünü saptamakta kullanılan test... Yapısına girdiği şöz- cüge "yakışır şekilde" anlamı katan Farsça sonek. 3/ Üze- rine yaa yazıbmtabaklanmışceylanderisi... Cem Sultan'ın Batı dillerindeki adı. 4/ Rey... "—'ler arkasından / Gelen gecelerim vardır" (F. H. Dağlarca). 5/ Acımsı tatlı kökle- ri eczacıhkta ve serinletici içit yapımında kullanılan otsu bitkı. 6/ Tahtadan alçakiskemle... Bir renk. II Recaizade Mahmut Ekrem'in, gençyaşta yitirdiği % e anısınaen gü- zel şiırlerini yazdığı oğlunun adı... Fasıla. 8/ Uluslararası Basın Enstitüsü'nün simgesi... Askerlik çağı. 9/ "tyi, hoş, güzel" anlamında eski sözcük... Yalnız, sırf.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle