23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 1999 PA2AR 12 PAZAR KONUGU 'Patronlar kulübü' TÜSÎAD 'ın yeni Başkanı Erkut Yücaoğlu 2000 li yıllar için amaçlannı anlattı 'Ecevit70'li yıllardakigibi değil' t- v Kayıt dışı ekonomiden özelleştirmeye para girdi' - özelleştirmeden söz açUmışken bu konuda bir soru aormak istiyorum. Özelleştirme çahşmalanna büyük miktarlarda kara paranın karısttğı haberieri \iır. Pek çok kişi hakkında bu nedenle soruşturmalar açıldu Htttta bunun somut örneklerini POAŞ, Türkbank özelleştirmelerinde degördük. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? - Yeni vergi yasası çıkıp mali milat üan edilinceye kadar Türk ekonomisinde ciddi miktarda kayıt dışı para vardı. Bu kayıt dışıntn ne kadan kara para, ne kadan sadece ticari ve kayıt dışı? Onu söylemek çok zor. Bu iki kavram da birbirine kartşıyor. Türk toplumunun ahşkanlıklanndan, çalışma tarzından doğan kayıtsız çalışma eğilimi de var. Türkiye'de bildiğimiz kadanyla 4-5 milyon kadar KOBİ var. lnşaat, tekstil gibi birtakım sektörlerimizde piyasalann çalışmasında çok ciddi kayıt dışı işlem bulunuyordu. Bir de buna, menşei kara para diyebileceğimiz yasadışı konulann ticareti ya da imalatıyla ilgili kazanılan paralann girdigi bir dönem oldu. Bu fonlar özelleştirmelere girdi mi, sorusuna şöyle cevap vermek istiyorum: Kayıt dışı ekonomiden özelleştirmelere para girdi. Ama bunun ne kadan kara paraydi? Bunu söyleyemiyorum. Ancak bu şu gerçeği ortaya çıkanr: Özelleşrirmelerde biz demek ki önyeterlilik koşulunu henüz dogru ve net kriterlere bağlayamamışız. Son uyguiamalardan da kamu vicdanım rahatsız eden tablolar ortaya çıktı. Bu hükümetle görüşmelerimizde, bir sol hükümet, bir sol parti olarak dahi özelleştirmeden kesinlikle vazgeçemeyeceklerini, fakat uygulamanın düzgün yapılması için de prosedürleri önyeterlilik, şeffaflık. özeUeştirilen kuruluşlarla ilgili bazı denetleyici kurullarm kurulması hususlan ele ahndv. Biz. "Özelleştirmeden ilke olarak vazgeçmeyin. Buna son sürat devam etmefisiniz** dedik. Onlar da bize, bu konuda çalışma içinde olduklannı söylediler. Hatta bu kısa dönemde dahi örnek özelleştirmeleri ele alacaklannı ifade ertiler. Türk ekonomisinde kriz var - Güneydoğu Asya krizinin Türkiye'de ciddi yansımalan olduğu söyleniyor. Sizce Türkiye 'degerçekten bir ekonomik kriz wr mı, yoksa Türk ekonomisi çapsız ekonomistler tarafindan yönetildiği için mi kötü performans gösteriyor? - Her ikisi de var. Birincisi şöyle: Türk ekonomisinde bir kriz var. Kriz iki türlü ortaya çıkıyor. Piyasalann daralmasından dolayı üretimde düşüklük görüldügünde bu krizin işaretidir. Krizin başka bir boyutu da mali piyasalarda yaşanan sorım oluyor. Bunu 1994 kiiziyk kıyaslarsak, 1994'te kötü yönetim nedeniyle likidite krizinin ortaya çıkmasıyla üretimin krize girdiğini gördük. Bugün ise durum farkh. Bugûn Türkiye'ye krizin gelme işaretleri dışardan başladı. tçte, hedeflerini şu ya da bu şekilde tutturmuş olan bir istikrar prograrru vardı. Bu program yapısal reformlan gerçekîeştirmeden Tûrkiye'yi düzlüğe çıkarmayacaktı. Ama iş, belli bir disiplin içinde yürütülüyordu. Türkiye'de büyüme devam ederken bunun yürütülmesi kolaydı. Dolayısıyla da reel sektöre kriz anlamında etkisi tam olmadan da yürütülebiliyordu. Ama son krizle Türkiye'nin baa ihracat pazarlan çöktü. O ûlkelerdeki bazı sektörlerde saünalma gücünün iyice azalması nedeniyle Türkiye'de ihracat ciddi biçimde düşmeye basladı. Herkesin elinde stoklar patladı; korkunç bîr fîyat baskısı başîadı. Ihracattn düşmesi üretimi etkiledi. t Bunlar olurken dünyada bir de Fınansal kriz f patlak verdi. Uzakdoğu'yu, Rusya'yı etkiledi. Yılbaşında her şey düzene girecek: beklentisi varken Brezilya'da kriz patlak verdi. Bu da dünyada, serbestçe dolaşan birçok kurumun fonlannın geri çekilmesine sebep oldu. Bu nedenle de Türkiye'nin dış kaynak bulması çok güçleşti. Bu da faizlerin yükselmesine yol açtı. Şu anda Türk halkının satın alma gücü azalmadı. Satın altna gücü devalüasyon olduğu zaruan azalır. Şu anda ortada öyle bir tablo yok. Fakat talep ertelemesi var. LEYLATvWŞANOGLU Türkiye'de "patronlar kulübü" olarak da adlandırılan TÜSİAD, bu dönem için de kendinegenç, dinamik bir başkan seçtL TÜSİAD'ın yeni başkanlığına seçilen Erkut Yücaoğlu uzun yıllarını endüstri mühendisliği çahşmalanna veren, bir süre de Boğaziçi Universitesi'nde aynı alanda öğretim üyeliğiyapan birkişL Yücaoğlu'yla TÜSİAD'ın 2000'liyıllar için hedeflerini, Türkiye'de var olan ekonomik krizin aşılması için neleryapılması gerektiğini, siyasetteki kirliliğin temel nedenlerini konuştuk. Konuşmamızın ilginç bö'lümlerinden birisi de PORTRE/ ERKUT YÜCAOĞLU 1947, Eskişehir doğumlu. Lise öğrenimini Tarsus Amerikan Koleji 'nde, yükseköğrenimini Robert Kolej Makine Mühendisliği Bölümü'nde tamamladı. ABD'de Stanford Üniversitesi 'nde Endüstri Mühendisliği alamnda lisansüstü ve doktora çahşmalarını bitirdi. General Electric in ABD ofisinde stratejikplanlama uzmanı olarak çalıştı. 1974'te Türkiye'yedönerek Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü 'nü kurdu. 1977 'den sonra özel sektörde uzun yıllar çalıştı. 1985-91 arasında General Electric Yakındoğu Genel Müdürlüğü görevini yürüttü. Aynı dönemde TEt uçak motoru tesislerini kurdu. 1992'de havacılık, enerji sistemleri ve turizm alanlannda faaliyet gösteren şirketlerini kurdu. Bu yıl da TÜSİAD Başkanlığı na seçildi. 1970'li yıllarda başbakanhğı döneminde Bülent Ecevit'le ters düşerek hükümetin düşmesineyol açan TUSÎAD'ın, bugüny'ıne başbakan olan Ecevit'e bakış açısıydu Yücaoğlu bu konuda, "Acaba Sayın Ecevit gerçekten siyasi platformunda özelleştirmenin temel ilke olarak gerekli olduğunu, düzgün yapılması gerektiğini söyieyecek biçimde halkın önüne çıkacak mı çıkmayacak mı? Bunu bekliyorum " dedi - TÜSİAD'ın 2000'liydlar için hedeflerineler? -TÜSİAD, 2000'h yıllara zaten konuşmakta olan yerri bir ki- şilikle girmekte. TÜSİAD'ın, üyelerinin ciddi gücü yanında bir de kurumsal kişüiği oldu. Bu kurumsal kişilik bizi, sadece hü- kümetlerle değil, aynı zamanda TBMM ve bütün siyasi partiler- le bir diyalog içine sokuyor. Bu nedenle de biz, Türkiye'de ön- celikli olarak ele aldığımız konulan üç platformda inceliyoruz. Bunlan şöyle sıralayabiliriz: Ekonomik gündemimiz, sosyal ko- nular ve siyaset konulan. Siyasetle ilgimiz şundan doğdu; çün- kü Türkiye'de bütün mekanizmalann işleyişinde temelde siya- setin nasıl işlemesi gerektiği konusunda bazı araştırmalâra gir- mek zorunda kaldık. - Siyaset bağlamında Tiirkiye'deki medya konusunda ne dü- şünüyorsunuz? Medyada da kiriilikyok mu? - Rekabetın zedelenmesı ortaya çıktığı zaman rekabetın zede- lenmesinde kim rol alıyorsa ve bunun içinde medya da varsa o- nun da dikkatle incelenmesi lazımdır.Türkiye'de pek çok ülke- nin aksine netbir düzenleme, net kurallar çerçevesi olmadığı için, örneğin medyayla iş âleminde zaman zaman çok yakıniıklar ola- biliyor. Dolayısıyla, bilmediğim bir şekilde rekabetın etkilenme- si gündeme geliyorsa bunun ciddi olarak ele alınması gerektiği- ni düşünüyorum. Medyanın ana görevi, doğru haber verme ve toplumu sansür- süz bilgilendirmedir. Ama medya aynı zamanda ticari bir faali- yet. Zaman zaman bir grup için medyanın ana görevinden baş- ka iş sektörleri ağırlık kazanması durumunda ince bir süzgece ihtiyaç olabilir. Orneğin ABD'de Federal Communications Board( Federal lle- tişim Kurumu) adlı bır kuruluş var. ABD'de üstelik-anti-tröst ya- salan da çok geçerli. Türkiye'de bunlann hiçbıri yok. Türki- ye'nin rekabet konusunda örgütlenmesi çok yenidir. Gümrük Birliği'ne girişimizden sonra Türkiye'nin bir Rekabet Kurulu kurması, bütün düzenlemeleri yakından izlemesi gerektiği hatırlatıldı. Bu, hem tekellere karşı. hem de anti-tröst çerçevesinin korunması bakımından lüzumludur. Bu çerçeveyi bütün sektörlere, bu ara- da da medyaya uygulamak gerekir, diye düşünüyo- rum. - Rekabet Kurulu'nun işlevisizce basarılı mı? - Birtakım kriterleri ortaya koymakta oldukça ba- şanlıydı. Uygulamada daha çok kısa bir dönem ça- lışabildi. Kuruluşu bir-bir buçuk yıl öncesine daya- nıyor. Bu dönem içinde de en çok özelleştirme kap- samına giren kurumlann rekabeti bozup bozmadı- ğı konusunda incelemeler yap»p görüşler verdi. A- ma bütün Türkiye'nin ekonomik hayatına bakıp da rekabeti bozan unsurlar konusunda bir dizi gündem henüz geliştiremedi. Dolayısıyla fonksiyonunu tam yapar hale geleme- di. Ama dar bir çerçevede çalıştıklannı görüyoruz. Tahmin ediyorum, bundan sonraki dönemde daha ciddi bir gündem oluşturacaklardır. Sadece özelleş- tirmelere değil, genel anlamda Türk ekonomik ha- yatına bakarak rekabeti sağlaması. kuralları geliş- tirip bu kurallarla birlikte denetlemesi gerekecek. - Dış ülkelerde Türkiye 'nin bir kara para, eroin trafiği cenneti haline geidiği konusunda çok ciddi kaytilar var... - Bizim ve basının bu konuda dayandığı kaynak- lar hep dış kaynaklar oldu. Çeşitli kurumlann ince- lemelerinden, Türkiye üzerinden 50 milyar dolara yakın bir uyuş- turucu trarıği olduğu, bu paranın bir kısmının Türkiye'de kaldı- ğı, gayet büyük rakamlarla ifade ediliyor. Bunun ne kadan yurt- dışında. ne kadan içerde kalıyor, belli değil. Bizim mevzuatımız çerçevesinde, yani serbest piyasa düzeni içinde Türkiye'ye fonlann giriş çıkışında limit yok. Bunun böy- le olması da lazım. Amaböyle bir açık kambiyo rejimi içinde dı- şardan gelen paranın yabancının parası mı yoksa Türklere ait ka- ra para mı olduğu da belli olmuyor. Bu daha çok Türkiye'ye portföy yatınmı biçiminde gelip gidiyor. Türkiye içinde kalan- lar ise bir kısım yatınma yöneltilmek istendiği için birtakım ya- tınm harcamalanna dönüşüyor. - TÜStAD ilginç evrelerdengeçti 1970'liyıllann sonlannda o dönemdeki TÜSİAD yönetimi, o dönemin başbakanı Bülent Ecevit'le çok ciddi biçimde ters düşmüştü. Hatta gazetelerde Ecevit'e karşı kampanya acmış, hükümet düşmüştü. Bugün Ecevityine başbakan. TVSlAD'ın sizût baskanlığımzdakiyeni yönetimi Ecevit'in başbakanlığma nasılbakıyor? - Birkere 1970'li yıllarda Türkiye'nin içinde bulunduğu tab- loyu hatırlayalım. 1970'lerde Türkiye'de özel sektör olmak, kâr etmek adeta toplumdan dışlanmaya kadar giden bir görüntü arz ediyordu. O zaman Türkiye, bana göre gerçek anlamda sosyalist bir ülke konumundaydı. Dolayısıyla da özel sektörün üretime girmesi ayıp sayılıyordu. O zaman TÜStAD köşeye sıkıştınlmış gibiydi. Kamuoyuna. "Özel teşebbüs kötü değUdir. Ekonominin tokomotifi olmaiıdır. Kâr etmek kötü bir şey değildir. Türkiye'nin bü\ümesi. dünya>- la yanşa çıkması lazımdır" gibi çok temel bir konu çevresinde söylemi vardı. O zaman Sayın Ecevit'in de ekonomiyle ilgili gö- rüşleri çok devletçi bir çerçeve içindeydi. Bu uyuşmazlık, yapı- lan birçok devletleştirme konusunda özel sektörü harekete ge- çirdi. Arkasmdan Türkiye, Kıbns'taki gelişmeler yüzünden bir de ambargoya maruz kaldı. Ve Türk ekonomisi. enflasyonuyla, sağ - sol çatışmalannın yarattığı karmaşasıyla ray ından çıkar bir nok- taya geldi Bu ekonomik görüş zıtlığı, TÜSİAD' ı o dönemde Ece- vit hükümetini ciddi bir biçimde eleştirmeye zorladı. Bugünün Türkiyesi'ne baktığımızda, artık TÜSİAD'ın platformunu çok ciddi biçimde değiştirdiğini görüyoruz. Türkiye son 15 yıl içinde ciddi bir hamle yaptı. Bu, iş hayatı- nın hükümetlerle etkileşimiyle ülkemiz ciddi adımlar attı. Bugün, 2000 yılına girerken, bu k ad hoc' düzenlemeler, kararnamelerle aşama kaydetmesi zorlaştı. Türkiye'nin ikinci bir hamle yapma- sı için başka şeyler lazım. Ekonomide dahi parlamentonun ele alıp yapması gereken reformlar var. Bunlar da yasalan gerekti- riyor. Bizim platformumuzda, artık Türkiye'nin yasalarıyla ilgili ça- lışmalar başladı. TÜSİAD'daki gelişim bu. Dünyada da artık özel sektörün teşebbüs gücünün lokomotif olduğu konusunda aşağı yukan bir tartışma kalmadı. Yegâne tartışma, devletin dü- zenleyici ve denetleyici görevinin ne şekilde kurulması gerekti- ği çerçevesinde. Türkiye, tam bu kalıba giremedi. Bazı alanlarda devlet hâlâ iş- letmelerini elinde tutmaya çalışıyor. Özelleştirmeye karşı bir dı- reniş içinde. Bazı konulardadüzenleyici kurullannı oluşturama- dığı için bir başıboşluk hâkim. Hâlâ Bankalar Yasası çıkanlama- mış durumda. Sayın Ecevit'e bakıyoruz; 1970'lerdeki devletçi görünümünü bırakmış görünüyor. Sanıyorum dünyadaki değişmelerden de et- kilendı. Özellikle Avrupa'da olmak üzere dünyadaki sol partile- rin hangi platformlan geliştirdiğini ve kendi ekonomilerinin re- habilitasyonu için nerelerde. ne şekilde özelleştirme yaptıklan- nı yakından izledi. Bugün Sayın Ecevit'le konuştuğunuz zaman, bize göre Türk ekonomisine çok daha realist bir biçimde yakla- şıyor. - Sizce Ecevit bu konuda ne kadar karariı? :„,„,.••, _-{t,r.r, - Onu sadece söylemlerinden olumlu olarak hissediyoruz. A- ma açık söylemem gerekirse, tam bilemiyoruz. Biz, sekiz saat süreyle Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantısına katıldık. Hü- kümetten, sendikalardan. iş hayatından, Ziraat Odalan Birli- ği'nden, Esnafve SanatkârOdalan'ndan üyeler vardı. O toplan- tıda iki saat özelleştirmeler üzerinde konuşuldu. Bir saat sosyal güvenlik reformu ele alındı. Bunun nedeni seçim ortamı olma- sı. Oradaki bir sendika temsilcisi, ertesi gün DSP'den adaylığını açıkladı. Orada işçi kesiminin ciddi talepleri vardı. "Bizgefişmeleriiz- liyoruz. Oyumuzu da ona göre vereceğiz'' tavn içindeydiler. Biz iş âlemi olarak daha çok ekonomik politika ve yapısal reform- lardan vazgeçilmemesi konusunda görüşlerimizi dile getırdik. Orada Sayın Başbakan çok ciddi bir uzlaşmacılık gayreti için- deydi. DPT'nin sunuşu tamamıyla bizim görüşlerimize yakındı. Sanıyorum birçok bakanımız da bu görüşleri paylaşıyordu. Sa- yın Başbakan. sonunda bir uzlaşma sağlamak için özelleştirme konusundaki metni ele aldı ve "Bunu ben yazaytm" dedi. Ben karşıdan baktığım zaman kendi kendime dedim ki: "Sayın Başbakan bütün yapısal reformların gerekliliğiniN*özel sektörün ekonomideki rolünü gayet iyi anlamış durumda ve gö- rüşierini bu doğrultuda hükümet uygulamalanna geçinnek isti- yor." Ama bir yandan da kamuoyuna bir sol parti olarak bunu he- nüz net anlarmış değil. Onun için de dönüp dolaşıp toplumun ba- zı kesimlerinden kendisine özelleştirmeye karşı bir talep çıkı- yor O da buna çok net bir görüşle cevap veremiyor. Bunu kaste- diyorum. Burada bir tereddüdüm var. - O tereddüdünüz nedir? " ' - Acaba Sayın Ecevit, gerçekten siyasi platformunda özelleş- tinnenin temel ilke olarak gerekli olduğunu, düzgün yapılması gerektiğini söyieyecek biçimde halkın önüne çıkacak mı çıkma- yacak mı? Bunu bekliyorum. Bu, sadece Sayın Ecevit için geçerli değil; onu da ifade ede- yim. Bu, Sayın Baykal için de, sağ partiler içindeki daha bağım- sız gruplar için de geçerli. Dolayısıyla Sayın Ecevit'in bugün eko- nomiye bakışını realist buluyorum. Yani 1970'lerden ben o da çok değişmiş. Bunu ne kadar öncelikli olarak kendi programına alacağı ko- nusunu göreceğiz. Bu konuda beklemek istiyorum. Bugün herhangi birisi çıkıp yine devletçilik havası estirmeye başlarsa TÜSİAD'ın tepkisi 1970'li yıllardakinden farklı olmaz. - Konu siyasetten açılmışken bir soru sormak istiyorum. Par- ti Hderlerinin birbirlerini aklamalannı, bugün siyasetteki kir- lenmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? - Biz, "TemiztopluırMemizsiyaset'" sloganı altında çeşitli plat- formlarda, toptantılarda bu konuyu dile getirdik. Bu konulara i- ki türlü yaklaşılabilir: Birincisi, o yanlış. bu yanhş. onu at, bunu yap, diyebilirsiniz. Bazı kurumlann tepkisi böyle oluyor. TÜSİ- AD böyle bir tepki içinde olmak tstemiyor. Çünkü biz bugün ne söylersek altında bir araştırma var. O çalışmanın sonucunda hem kısa, hem orta vadeyi ilgilendi- ren bir görüş, bir pozisyon ortaya çıkıyor. Ve konulara da hep bu pozisyonlarla yaklaşıyoruz. "Temiz toplum,temizsiyaset" yaklaşımımızda da neden bu ha- le geldığimizı ıncelemeye çalışıyoruz. Temiz değildir, olmamış- tır, demek yetmiyor. "Bu nasıl düzelir?"den hareketle jenerik olarak konuyu inceleyip ne yapmak gerektiğine gidiyoruz. Ama ne yazık ki Türkiye'nin "Temiz toplum, temiz siyaset" içinde kötü uygulamalan yaşamış olması büyük bir şanssızlık. Çünkü bu, Türkiye'ye zaman kaybettiriyor. Fakat, bunun nasıl düzeltılmesi gerektiği noktasına geldiğimiz zaman biz bildiğiniz gibi iki çalışma yaptık. Birisi demokratıkleşmeyle ilgili çaltşma- mız, öbürü de siyasetle ilgili mekanizmaları ıncelediğimız çalış- mamız. Yasal reformlann yapılması. demokrasi içinde kalmamız için. her şey geliyor, parlamentonun bu reformlan, bu yasalan yap- masına dayanıyor. Biz eskiden olduğu gibi, artık o ya da bu par- ti gıbı de yaklaşmıvoruz. Daha temelini inceleyip örneğin, "Se- .çam kanunu", "•Parti içi demokrasi" diyoruz. Demokrasinin te- mel ka\ ramlanyla referans alıp yola çıkıyoruz. "Temiz toplum, temizsiyasefe gıtmek için de Türkiye'nin si- yasetınde yine yasal konuların ele alınması gerektiğine inanıyo- rum. Çünkü görünen tablo şu: Siyasetçilerin seçmenlere karşı du- yarlılığını arttırmak ve icraatlannı da ona dönük yapmak için birsilkinmeye ihtiyaçlan var. Parla- mentoya giden insanın da "Ben yasa yapmaya gi- diyorum. Ben yasa yapmaya taHbim" çerçevesin- de düşünmesı lazım. Yoksa. "Ben Meclis'e para kazanmak. şu işi kotarmak Mj' n gidiyorum" dü- şüncesi olmamalı. Ne yazık kı bu birçok siyasi ki- îjimizde ortaya çıkıyor. Önce mi sonra mı, onu bi- lemiyorum. Bunun tam olarak kestirilebilmesi için şöyle bir kampanya açtldığmı da sezebiliyo- rum Bu dönemde kimler aday? Partiler kimleri a- day gösterdi? Bu insalann geçmişine iyi bakın. Bu kampanyanın da çok doğru olduğu kanısın- dayım. Çok ciddi bir kampanyaya dönüşmesini de umuyorum. TÜSİAD olarak bizim hiçbir parti- zanlığımız yok. Biz artık Türkiye'nin bütün ko- nularını adeta partiler üstü bir platformda günde- me oturttuk. -Peki, sizcesistemgerçekten sorgulanabüecek mi? - Biliyorsunuz, Güneydoğu Asya'da çok ciddi bir kriz patlak verdi. Bunun üzerine "crony capi- talism" (dost, ahbap çavuş kapitalızmi) sistemi- nin sorgulanması gündeme geldi. Her şey tartı- şılmaya başlandı. Bir süre sonra bu ülkelerden bir kısmı kendilerini toparlamaya başladılar. Bir kıs- mı hâlâ toparlayamadı; ne zaman toparlayacak- lan da belli değil. Yani, olay rejimın sorgulanma- sına kadar gidecek biçimde temelden sarsıldı. - Güneydoğu Asya 'da kendilerini toparlayan ülkeler hangi- leri? - Güney Kore, Tayland gibi ülkeler. Güney Kore'de hem sıste- mi sorgulama çahşmalan sürüyor, hem de ekonominin gereği olan yapısal reformlar hayata geçiriliyor. Ekonominin kurallan içinde de yapılması gerekenler yapılıyor. Bunlan aynı anda ger- çekleştirerek bu olgunluğu gösterebiliyorlar. Bir yıl sonra Güney Kore parası yeniden güçlenmeye başladı. Son dört ayda ülkeye dokuz milyar dolar girdi. Böyle müthiş bir dış kavnak sağladı- lar. - Güney Kore'de sağlanan bu basanyla Türkiye'dekidurumu nasıl karşılaştınrız? - Bizim siyasi ortamımızda bunlan birlikte yapma iradesini gö- remiyoruz. Fikri olarak düzgün düşünen liderlerimiz bile bu kav- ramlan bir arada yürütmekte zorluk çekiyorlar. Bir kısım şöyle düşünüyor: "Önce temizliği sağlayahm, öbürleri nasılsa kendiüğinden ge- lir." Ama dünya böyle değil. Hepsini birlikte yapmak zorundası- nız. Bir başka grubun yaklaşımı da şöyle: "Önce şu ekonomik darboğazı aşabm, öbüricrini nasılsa yapa- nz." Meclis'e giden insanlann her şeyi birlikte yapma kafasryla ha- reket etmeleri lazım. Artık siyasetçide aranan kriterin bu olma- sı gerektiğine inanıyorum. - Bu aorun nasıl aşıiır? - Türkiye'deki güven ortamını arttınp dış kaynağı yeniden Tür- kiye'ye getirecek bir zemin hazırlamak lazım. Bunun için de ya- pısal reformlan gerçekleştirmek gerek. Bankalar Yasası'nı mut- İaka çıkarmak lazımdı, ama yapamadık. Bu, birinci adım olabi- lirdi. Aynca hükümetin parlamento çalışmasına ihtiyaç göster- meyen öteki konulardakı idaresi vardı. Biz TÜSİAD olarak hükümet ve Ekonomik Sosyal Konsey'e şu mesajı verdık: Türkiye'nin bulunduğu kriz ortamı içinde özel dikkat, özel uygulamalar lazımdır. Ama kesinlikle yürütülmekte olan istik- rar programı çerçevesinden sapılmamalıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle