Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2S ŞUBAT 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Selma Gürbüz, kışkırtıcı oyunbazlıklanyla 'Karaname'yi kendi masal dilinde sahneliyor
Galeride üç boyutlu gölge oyunu
ESRA ALİÇAVTŞOĞLL
"Ogün ışığuı neredcn geldiğini anla-
mak mümkûn değildi. Gölgeler yok ol-
muştu ve şimdi gördüğüm her şey iki bo-
yutlu btr haldekarşnnda duruyordu. Ha-
>Trüır inşallah dedim. adınumı attım.san-
ki bir perde oluştv imümde. ama içine
girilebilecek gibi değildi. Geriye çeldJ-
dirru boşlukta hisstttim kendimi birden
ve fcdemeye başladım. Anstnn çok iyi
tarudığım kedi insanlar çıkn karşıma.
Onlar her türdcn cambazlığı bilirier ve
kolayca istedikleri şekle girebilirler. kış-
kırtKi birer oyunbazdırlar."
Selma Gürbüz tıpkı yukanda alıntı-
ladığımız desen yazısmda olduğu gibi
galeri mekânını gölge oyunu perdesi-
ne dönüştüriiyor. Ama bir farkla: tzle-
yici perdeye değil. bizzat oyuncu mu-
zip insan kedilerle, aslanlarla. testere
ağızlı horozlarla, geyikkrle. ne olduğu-
nu tam kestiremediğinız tanımsız hay-
vanlarla gerçeküstü bir dünyaya giriyor.
Sergi için özel olarak karartılmış gale-
rinin eski soluğu ise gölge oyunu için
biçilmişkaftan... Selma Gürbüz, gele-
neğimizde önemli bır yer tutan gölge
oyununu perdeden kopanp ger-
çek yaşama aktanyor. Her bi-
çime girebilen, insan biçimi-
ni andıran kedilerin, ge-
yiklerin, kendi aralann-
da gerçekleştirdikleri
oyunlara ise 'Karaname'
adını veriyor sanatçı.
Gürbüz'ün demir de-
kupaj heykelleri ve de-
senleri 17 Mart'a dek Ga-
leri Apel'de sergileniyor.
Selma Gürbüz 1986 yı-
lından buyana Türkıye, Fran-
sa, lngiltere. Ispanyagibi ülke-
lerde açtığt çok sayıda kişisel
serginin yanı sıra gerçekleştirdi-
ği enstalasyonlarla da ilgi çekiyor.
Sanatçı. bunlardan birini 1997 yı-
linda Caen Modem Sanatlar Mü-
zesi ve Paris CentreGeorges Pom-
pidou'da edebi kahvelerle ılgili
gölge oyunlan başlığında ger-
çekleştirdi.
Selma Gürbüz'le, gelenekle
beslenen yapıtlan üzerine görüş-
tük.
- 'Karaname' adını taşıyan
bu serginizde nereden yola çıkı-
yorsunuz?
Bu sergi, geçen yıl açtığım
'ZodiakTaHayakDahş'
sergisının bır devamı
'eçen yıl
açtığı 'Zodiak'la
Hayale Dalış"
sergisinin
devamı olan
' Karaname'de,
hayalindeki
siyah-beyaz
perdeden
çıkardığı insan
ve hayvan
motiflerini bir
arada kullanıyor
Selma Gürbüz.
Figürler, Galeri
Apel'de mekâna
yerleşiyor ve üç
boyutlu olarak
sahneleniyorlar.
olarak görülebılir. Ser-
gide insan ve hayvan
motifleri bir arada kul-
lanılıyor. Bu serginin
farkhlığı ise tamamen
sıyah-beyaz olarak ta-
sarlanmış olması. Ha-
yalimde oluşturduğum
bir siyah-beyaz perdeden
çıkardım bu fıgürleri. Si-
yah demir dekupaj yan in-
san yarı hayvan formlan-
nı bir sahne kurar gibi
galeri mekânma yerleş-
tirdim. Heykellerin et-
rafında döndüğünüz
zaman açılann değiş-
tiğini. soyut çizgile-
rin oluştuğunu, fi-
gürlerin farklılaştığı-
nı görürsünüz. Ha-
yalini kurduğum bır
perdeydi bu ve Ga-
leri Apel'de mekâ-
na yerleşti,
üç boyutlu
olarak sah--
neleniyorlar...
- Yapıtiaruuz çoğunlukla Orta Asya
w Uzakdoğu minyatürierinin biçimözeJ-
liklerini içeriyor™
Evet. Figürlerin sert hatlan, ifade-
sizliğe varan sükûnetleri, hareket halin-
deyken dondurulmalan Orta Asya ve
Uzakdoğu minyatürleriyle buluşturuyor
beni. Orta Asya ve Uzakdoğu figürle-
ri beni çok etkilemiştir. Aynca siyah
kalem benim için önemli bir nakkaştır.
Yapıtlanmda onun fıgürlerinin yalınlı-
ğıyla kendi figürlenmin yalınhğını bir-
leştirdiğime inanıyorum. Yine o dö-
nemde kullanılan, o dönemde resmedi-
len hayvan fıgürleri, cinler. periler, me-
lekler ve hayal figürler, yapıtlanmın
kaynaklannı oluşturuyor.
- Bir anlamda minyatürierdeyer alan
gerçeküstü figürlerin bu sergide ete ke-
miğe büründüğünü söyleyebilir miyiz?
Tabıı. Bu sahneye koyuş, aynı za-
manda bir masal gibi. Gerçek olmayan
hayal dünyarmn bilinmez bir yanını da
içeriyor. Destan çağındaki mitoslan da
çağrıştınr. O günlerde bana ulaşmış.
etkilemiş, neredeyse sürrealıst bir dün-
yanın bugün bende bıraktığı, bana dö-
nüştüğü, sanatıma çok şey katarak zen-
gınleştiği yorumlamadır bütün yaptık-
lanm. Halk masallanndaki ejderhalar,
yedi başlı devler. melekler, cinler. pe-
riler bana aktanlan görsel önemli kay-
naklardır. 1997'de Paris'te Georges
Pompidou'da bir gölge oyunu gerçek-
leştirdim. Buradaki figürler beyaz bir
zemin üzerindeydi, benim hareketle-
rim ve fıgürlerin hareketıyle bir oyun
oluşmuştu. Burada ise daha farklı, fı-
gürlerin etrafinda dolaşabiliyorsunuz.
gölgelerini de görebiliyorsunuz. Artık
perdeden koptular.
Gelenek önemli yer tutuyor
- Osmanb ve Iran minyatürlerinin et-
kisi nedir yapıtiannızda?
14 ve 15. yüzytldan sonra minyatür-
ler renkli ve bol süslemeli olmaya baş-
ladı. Bu süslemeler. çok sevdiğim hal-
de ne resmime ne de heykelime girdı.
Ama minyatürdeki o olmayan perspek-
tıf dünyası her zaman ilgilendirdi be-
ni.
- Baü'da egitim görmüş obnanıza kar-
şın yapıtiannızda geleneğin etkisi oi-
dukça baskın_
Batfda benim elde etmiş olduğum
en büyük kazanç, disiplin... Batı 'da ola-
rak Batı resmini çok iy i öğrendim. Her
zaman Doğu ıle Batı'yı karşılaştırma fir-
satım oldu. Geleneğımiz benim sanat
yaşantımda çok önemli bir yer tutuyor.
Halk masallanmızdan tutun da, halk
destanlanmıza. halk resimlerimize ka-
dar çok önemli bir kaynak benim için.
Bunlarla her zaman iç içe oldum. Bu gör-
sel kaynağı keşfettikçe daha büyük bir
yakmlık kurdum geleneğimızle.. Her
mitosu, imgeyi. kendi koşullan içmde
düşünmek gerekir. Çünkü her toplu-
mun sanatsal özellığinin biçımlenme-
si farklıdır. Bunu gelenekle de birleş-
tırebilirsıniz. Bireysel kültürde toplum-
sal olarak ulaşılrmş dünya kültürünün
bir parçası var.
- Perdenizi başka bir yere taşımayi
düşünüyor musunuz?
Farklı bir mekânda bir perde kurmak
istiyorum. Çünkü tstanbul'da hıç yap-
madım bunu. Yine f igürlerimle bir göl-
'tekM' - '
Cumartesi ve pazar AKM'de
Tosca'dan
Heybeli'ye
konseriKültür Servisi-Türkiye tş Bankası kuruluşu-
nun 75. yılı nedeniyle düzenlediği kültür etkin-
liklerini Tosca'dan Heybeli'ye başhklı özel bir
konserle sürdürüyor. llk kez İcasım ayında Anka-
ralı müzikseverlerle buluşan konser Istanbul Ata-
türk Kûltür Merkezi'nde 27 ve 28 Şubat tarihle-
rinde gerçekleşecek. Tosca'dan Heybeli'ye önü-
müzdeki aylarda da Antalya. lzrrur, Trabzon. Di-
yarbakır, Erzurum gibi kentlerimizde müziksever-
lerle buluşacak.
Erol Uras (tenor), Ruhi Ayangii (kanun), Mut-
lu Torun (ud) ve Serdar Yaktın' m (pıyano) v ere-
ceği konserde Puccini, Lehar, Curtis, Lara. Ah-
met Adnan Saygıın. Yalçın Tura. Refîk Talat Bey,
Dede Efendi, Sadertin Kaynak, Mesud Cemil ve
TanburiCemil Bey'ın yapıtlan seslendirilecek. Tos-
ca'dan Heybeli'ye konsennde sunulacak şarkı-
lardan ikisi tstanbul Devlet Operası Orkestra Şe-
fi Serdar Yalçvn tarafından çoksesli olarak yeni-
den düzenlendi.
Her biri kendi
çizgisinde çeşitli
başanlara imza at-
rruş olan Uras. Yal-
çın, Torun ve Ayan-
gil Türk musikisi
ve çoksesli Batı
müziğimnbuluştu-
ğu Tosca'dan Hey-
beli'ye projesinin
izleyiciye müzik
dilinin evTenselli-
ğini sergileyen eş-
siz bir fırsat sun-
duğunu belirtiyor-
lar. Türk müziği-
nin mevcut altya-
pısından hareketle evrensel bir çızgiye ulaşmayı
hedeflediklerini vurgulayan sanatçılar dinleyici-
lerin bu konserde müziğin tarihsel farklılıklar ve
coğrafı aynmlan ortadan kaldıran kendine özgü
gücüne bir kez daha tanık olacaklannı söylüyor-
lar. 2000'li yıllarda ülkenin bütün bireylerini, or-
tak bir ses dünyasına sahip olmanın kıvancı ile ku-
şatmak, bilgi çağmın bütün olanaklannı kullana-
rak bu sesin her ortamda yankılanmasını sağla-
mak amacında bır araya geldiklerini belirten sa-
natçılar gelecek yıllarda bu tür projeleri sürdür-
mek istiyorlar.
27 Şubat cumartesi günü saat 20.30'da. 28 Şu-
bat Pazar günü de saat 20.00'de AKM Büyük Sa-
lon'da yer alacak Tosca'dan Heybeli'ye konseri-
nin gelirinin tamamı 8 Yıllık Kesintisiz Egitim Fo-
nu'na aktanlacak. Konserin biletleri AKM bilet
satış gişeleri, Vakkoroma mağazalan ve Capitol
AJışveriş Merkezi'nden temin edilebilecek.
'Devlet iyi bir kitapgibi olmah(!)
9
Kazankaya, geçmişimizi Shakespeare 'in metnine oturtmaya çalışmış
ÖZLEM HEMİŞ ÖZTÜRK
Tüm coşkulu 75. yıl kutlamalanna karşın, Cum-
huriyetin yozlaştığı, feodalitenin 21. yüzyıla uza-
nan kollannın at koşturduğu günler yaşıyoruz.
Söyledikleriyle yaptıklan çelişen insanlarca yö-
netilen halkımızın en büyük korkusu hukukla, ya-
sayla. sorunlu 'adalet' anlayışıyla karşı karşıya kal-
mak.
VVilliam Shakespeare'in Kısasa Kısas adlı oyu-
nu, insan iradesiyle yasalann karşılaşmasını an-
latır. Erdem sivri uçlu bir bıçakla deşilır, incele-
nir. Katı yasa uygulayıcılannın sıra kendilerine gel-
diğinde değişiveren yüzleri ıronik bir biçimde
sergilenir. Bu baglamda oyunun günümüz Türki-
yesi'ne söyleyecek pek çok şeyi olduğu bir ger-
çek. tstanbul Devlet Tiyatrosu'nun genç sanat yö-
netmeru NesrinKazankaya'nın sahnelemesınde Kı-
sasa Kısas komik ögelerden olabildiğınce anndı-
rılrruş, tragedyalan anımsatan bir fınalle bağlan-
mış.
Tersten okumak
Shakespeare'in metnınde Dük, ülkesindeki gi-
dişin değişebilmesi için tahtını Angelo'ya kendi
ısteğiyle devTeder. Böylece bir başka kaos başlar.
Dük, halkın arasına kanşarak Angelo'nun yöne-
timıni gizlice izler. Dük bu yolculuktan, ıyi bir yö-
netici olmanın katı bir biçimde yasalan uygula-
mak değil, adil bir biçimde bireylerin mutluluğu-
nu sağlamak olduğunu anlayarak döner. Son per-
dedeki çözümlemeleriyle, bizler de yaşanan de-
ğişime tanık oluruz.
Nesrin Kazankaya'nın yonımunda, metne ek-
lenen önoyunda bir darbe gösterilir. Bir ağıt eşli-
ğinde Cladio ile Dük'ün telaşlı konuşmalanm,
Escalus ile Dükarasındaki tutkulu ilişkiyi ızleriz.
Bir yandan zindanlarda işkence sürmektedır. Şar-
kı bize acıyla kanın kolkola girdiği bir öyküyü an-
larmaktadır. Darbe gerçekleşir. Dük'ün yeğeni
Angelo yönetimı devralır. Ülkenin kaotik ortamı.
'gizli' bir elle diktaya teslim edilir adeta. Cla-
dio'nun tutuklanması ilk bakışta bir yasanm, tu-
tuklama için birbahane olarak kullanılmasını an-
dınr- ki bu da bize hiç yabancı değildir Paralel-
likler. değişen yönetime karşın yerini koruyan
bürokrasinin (Escalus) duruşunda da devam eder.
O yürütmeyle ilgilidir. Yargıda bulunmaz. Gele-
nin gideni aratacağını kadınca(!) önseziyle bilir.
Ancak Shakespeare'in metni başlangıçtaki bu
kurgunun gelişmesine fazla olanak vermez. çeliş-
kiler baş gösterir. Dük, kılık değiştirmek için yar-
dım istediği rahip Thomas'a. ateşten kestaneleri
alacak bir maşaya ihtiyacı olduğunu. bunu ken-
disi yaparsa prestij kaybedeceğini söy ler. Bu söz-
ler baştaki dârbe sahnesiyle çelişir. Dük, bir oyun
kurar. Angelo'yu kendi yargısıyla karşı karşıya bı-
rakır. Son perdede. Shakespeare'in komedisine öz-
gü çözümlemeler yerini tariik sona bırakır. Dük
Tannsai sözlerle süslediği kendi yargısına daya-
narak Angelo'yu öldürür. Finalde tüm insanlar
kaçışır. Dük artık yapayalnız kalmıştır. Tiradının
sonunda kendisi de yere yıkıldığmda geriye yal-
nızca karanlıklara doğru yürüyen her devrin ada-
Nesrin Kazankaya, oyunu komik ögelerden anndırarak tragedyayı anımsatan fînalk bağlamış.
mı Lucio kalmıştır. Böylece Shakespeare'e tam
bir tersten okumayla yaklaşılarak belirebilecek
her türlü ümit yok edilmiştir.
Dtiğümlenmeler
Nesrin KLazankaya, üzerinde yaşadığımız top-
raklann yakın geçmışini Shakespeare'in metai-
ne oturtmaya çalışıyor. Yorumunda daha çok ik-
tidann insanda yarattığı değişimi vurguluyor. Yö-
neticinin iktidar sarhoşluğu kaçınılmaz bir son
olarak beliriyor ya da bizler aktarmadan kaynak-
lanan sorun nedeniyle devrimci birçıkışı anlamak-
ta güçlük çekiyoruz. Kısasa Kısas'ı yeniden bıçim-
lendirme çabası belirli noktalarda düğümleniyor.
Örneğin Escalus edilgen bürokrasiyi temsil eden
bir kadın olarak yorumlanıyor. devletin en alt ka-
demelerinden bir bekçi olan Dirsek'ten yardım is-
teyen Escalus'un muhatabı muhabbet tellalı Tan-
tana olarak değiştıriliyor. Yüzeysel bir 'çete' gön-
dermesi olarak bakmazsak bu yorumlar soru işa-
reti doğuruyor. Oysa Shakespeare çağının ilerici
düşüncelerini oyununda ustaca sergilemiştir. Ona
göre Ortaçağ'daki hukuk anlayışının yeni baştan,
yeni çağa göre yetkin biri tarafından düzenlenme-
si gerekir, yoksa uygulanılması güç yasalarbirbaş-
ka başıboşluğa neden olacaktır. (Oyunun işte tam
bu noktada ülkemize çok şey söylediği kuşku-
suz.)
tktidar. şiddet ve kaosun renkleriyle hazırlanan
sahne tasanmı vecanlı müzik, oyuna getirilen yo-
rumu destekliyor. Ancak rejide girişilen bazı de-
neyler beklenen sonucu veremiyor. Örneğin eş-
zamanh sahnelerde yönetmenin paralelliklerin
mi, yoksa zıtlıklann mı üzerinde durduğu anlaşı-
lamı>or. Oyunculann diyaloglannı yalnızca ezbe-
re yükleneTek sürdürmesi. böy lesi konsantrasyon
gerektiren bir deneyde yetersiz kalıyor. Oysa eş-
zamanlı sahneleme seyircıyi düşünsel bir oyuna
davet eden, zamanm ekonomik kullanılmasında,
belli noktalann altının çizilmesinde, diyalektik
çözümlemelerde başan sağlayabilecek cesur bir
yaklaşım.
Kılık değiştiren Dük kendisini neredeyse tüm
ovun kişilerine tanıtarak oluşturulan yeraltı at-
mosferini aksatıyor. Eylem zincirine baktığımız-
da bu tanıtmanın ne denlı gerekli olduğu tartışı-
labilir. Dük'ün hesaplı, tıkır tıkır işleyen oyunu,
heyecanlı ve patlamalı oyunculuğa kurban edili-
yor, soğukkanlı tavn sezilemiyor. Dük'ün eylemi
daha çok can havliyle yapılmış duygusu uyandı-
nyor. Erdem anlayışlanndaki çatışmanın baş ki-
şılen, Angelo ile Isabella, kişiliklennde banndır-
dıklan çelişkileri izleyiciye aktaramıyorlar. An-
gelo fırsatçılık ve erdem anlayışının kıskacında,
neredeyse kendi düşüncelerini dile getiren Isa-
bella karşısında aşk sarhoşu olacak iken, alkolün
etkisiyle sarhoş oluyor. Isabella ise oyunda önem-
li bir figür olmasına karşın önce Lucio sonra ise
Dük'ün piyonu olarak sahneye sürülüyor.
Bemard Shav\, "tnsanın ölmesryle yaşamın gü*
lünçlüğü nasıl değişmezse, insanlann gülmesiyle
de yaşamın ciddiliği değjşmez" sözlenyle Shakes-
peare'in tragedyaya özgü 'ciddi' ve evrensel bir
konuyu komedide ele almasını özetler. Bugün yü-
zümüzühâlâ Shakespeare'e çevirene\Tensellikyo-
rumda da çizgisini koruduğunda başanlı metin se-
çımlerinin daha doyurucu sonuçlar getireceğine
inanıyoruz.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Aydının Rengi...
Batı'nındüşüncetarihinınakişıiçersindeaydının
rengi, çeşitli aşamalardan geçerek günümüze ulaş-
mıştır. Bu süreç, renksiz biraydın kimliğinden, ren-
gini mutlaka belli etme konumunda olan aydın
kimliğine uzanan yol diye de tanımlanabilir.
Geride bırakılan tarihsel yolun kazandırdığı de-
neyimlerin doğal bir sonucu olarak, renksiz aydın
diye nitelendirilebilecek bir aydın kimliği, günümüz
dünyasının düşünce-yoğun ortamlanna yabancı bir
aydın tanımlamasıdır. Çünkü Rönesans'tan Aydın-
lanma'yaveFransızDevrimi'ne uzanan. daha son-
ra Ekim Devrimi'nden ve dünya savaşlarından ge-
çerek günümüze ulaşan çizgi, Batı düşüncesı bağ-
lamında gerçekte bir süzülmüşlüğün yörüngesidir
ve bu süzülmüşlük, günümüzde kendini aydın di-
ye nitelendirmek, ama: "Benim rengimden size
ne?" gibi bir soruyla yetinebilmek olasılığını dışla-
maktadır.
Ancak şu soru da sorulabilir: Tarihsel gelişim sü-
reci içersinde aydın kimliği bağlamında vanlan nok-
ta, bir tür bağnazlığı mı yansıtmaktadır? Başka de-
yişle, "rengini mut/aka belli etme" koşulu, "aydın"
kavramıyla bağdaştırılamayacak bir sınırlama ve
zorunluluk diye yorumlanabilir mi?
Hemen söyleyelim: Hayır!
"Ayırt edebilen" demek olan aydın, iyi ile kötü-
yü, doğru ile yanlışı, uygun ile uygun olmayanı vb.
ayırt etmeyi -uğraşı gereği- bir tür mısyona dönüş-
türmüş kişidir. Aydın, başlangıcından günümüze -
aslında her insanın zihninin doğal bir işlevı olan- ayırt
etme eylemine özel bir ağırlık tanıdığı ıçindir ki,
toplum içersinde "aydınlar kesimı" diye bilinen bir
öbeğin üyesidir. Sözü edilen ayırt etme eylemini
yalnızca ve yalnızca bilgi temelinde gerçekleştir-
mek, bu baglamda - sürekli bilgiyle beslenen - ken-
di aklının dışında bir süzgece öncelik tanımamak,
bu üyeliğin olmazsa olmaz koşullan arasındadır.
Bu anlamdaki bir "ayırt edebilen" kimliğinın ken-
dine özgü bır rengi de yansıtması, onun doğası ge-
regidir, yansıttığı bu rengi açıkça sahiplenmek ise,
"aydın ahlakı" diye nitetendinlen ahlakın özünü oluş-
turur. Çünkü aydının bilgisi kadar, bu kendi ahlakı-
nı sahiplenme iradesi de onun etkinliğinin, başka-
lannca ömek alınmasının temel nedenlerinden bi-
ridir.
Doğru'nun bir "görecelikler galerisi" diye de ni-
telendirilebilecek geçmişi göz önünde tutulduğun-
da, aydından "renk" adı altında hep "mutlak doğ-
ru "lann yörüngesini çizmesinin beklenemeyeceği
açıktır. Bu nedenledir ki düşüncenin tarihi boyun-
ca kendi zamanına kadar ortaya konmuş tüm doğ-
ru'lan kuşkulannın süzgecınden geçirmek ve bun-
lann karşısınadoğru'ya ilişkin kendi önerilerini çı-
karmak, bütün gerçek aydınlann ortak nıteliğı ola-
rak kalmıştır.
Özetleyecek olursak, "renk", yani özgün kimliği-
nin yapısı, aydının doğal niteliğidir; "renkler-üstü"
aydın ise, bir düzmeceden başka bir şey değildir.
Bukalemunun doğa tarafından kendisine verilmiş
olan savunma silahı, yani rengini bulunduğu çev-
reye göre degiştirebilme ya da olabildiğınce silik-
leşebilme özelliğı, insan, hele aydın-insan tarafın-
dan ömekatınabıtecek br özeHik olamaz. Çixik6 Ve/1
1
ginin hesabını" verebilmek, ınsanı gerçek aydın ki-
lan temel niteliklerden biridir.
Biraz yukarda, aydın bağlamında "bilgiyle bes-
lenme" zorunluluğundan da söz etmiştık. Bu, elbet-
te rastgele bir bilgi "tıkanması" anlamına gelmez.
Buradaki bilgi, kendine aydın diyenın içinde yaşa-
dığı çağı bütün temel yönelimleriyle kavrayabilme-
sini ve geleceğın şimdide var olan izdüşümlerini de
yakalayabilmesini sağlayacak düzeyde bir bilgidir.
Bir başka yönüyle ise bu bilgi, ezberiendiğinde de-
ğil, fakat ancak - özgün ürün alma amacıyla - iş-
lendiğinde aydınlığın yolunu açabılen bilgidir. Bu-
na karşılık yalnızca "ahkâm kesmeye", alıntılanma-
ya, bağlamdan yoksun kolajlar yapmaya yarayan
"bilgi" nin aydınla ve aydınlanma ile hiçbir ilintisi yok-
tur. Çünkü burada sözü edilen bilgi, bu tür kolajlar-
daki ya da ressamın paletindeki renklerte bir tutu-
labilecek bilgi değildir. "Aydının rengi" dendiğinde
bundan aniaşılması gereken, bir paletteki gibi he-
nüz belli bir kompozisyonda birleşmemiş renklilik
değil, fakat gerçek aydının kimlik kompozisyonu-
nun taşıdığı renktir.
Tıpkı sanatçı kavramı gibi, aydın kavramı açısın-
dan da bir enfîasyonun yaşandığı ortamımızda salt
yüzeysel renklilik ile kimlik kompozisyonunun
rengi arasmda aynm yapmaya daha birtitizlik gös-
terdiğimiz gün, "aydının işlevi" bizim toplumumuz
açısından da daha çok ağırlık taşıyacaktır.
email:ahmetcemal«> superonline.com
Sarah Kane intihar etti
Kültür Servisı-Ingiltere'de fiziksel ve duygusal
şiddeti ele aldığı oyunlanyla dikkatleri üzerine
çeken Sarah Kane. ruhsal rahatsızlıklan nedeniyle
tedavi görmekte olduğu hastanede intihar etti.
Henüz 28 yaşında yaşama veda eden Kane,
cinsellik ve şiddeti ele aldığı oyunu Blasted ile
eleştirmenleri ikiye bölmüştü. Phedra's Lo\e.
Cleansed ve Crave adlı oyunlanyla da tanman yazar
kendini tanımlarken 17 yaşma dek gerçek bir
Hıristıyan olduğunu ve oyunlanndaki şiddet öğesini
Incil'den aldığmı söylüyordu.
BUGÜN
• AKŞtT GÖKTtlRK için saat 10.00-18.00
arasında tstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Ingilız Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından bir
anma toplantısı düzenlenecek. Etkinlik yann da aynı
saatler arasında sürecek.
• İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ Tiyatro
Salonu'nda saat 19.00'da Roma St George's EngKsh
School'un konseri gerçekleşecek. (293 98 48)
• AKSANAT'ta saat 12.30*da Cecilia Bartoli'nin
'Opera Aryalan' saat 19.00'da da Gürol Sözen'in
'Ege'den Akdeniz'e Mavi Uygarlık' başhklı dialı
söyleşisi izlenebilir. (252 35 00)
• İFSAK'ta Sunay Akm ve Akgün Akova'nın
'Yazar Bir Fotoğraf Makinesi midir?' konulu söyleşi
ve imza günleri saat 19.30'da gerçekleşecek.
(292 42 01)
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZt'nde saat 18.30-20.30 arasında John
Cook'un, Sahne Sanatlaruıda Fluxus konulu
söyleşisi yer alacak.
CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ'NDE BUGUN
• CKKTaksim Sergi Satonu'nda saat 17.00-19.00
arasında Evin İlyasoğlu'nun imza ve söyleşi günü ile
Ferda Ereren ve Üç Deniz Topluluğu'nun dinletisi
yer alacak/252 38 81)