Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 4 ŞUİAT 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
ORD. PROF.DR. HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU'NUBUGÜNANIYORUZ
İlk Meclis'in taııığı...'Uaber Merkezi - Cumhuriyet gazetesinin yanm
yüzyıllk.yazanolan HfoVfeMet Vetidedeogju'nun ara-
mızdarjaynlışırjn yedıncı yılı. 1904 yılında Çorum'da
doğan yelidedeoglu 24 Şubat 1992'de 88 yaşmda ve-
fat etnışti. Velıdedeoglu, 1925'te Ankara'da açılan
Hukuk Fakültesi'ne yazılıpbu fakülteyi 1928 yılın-
da bıtıriıkten sonra, Adalet Bakanlığı'nca açılan bır
sınavı Lazanarak 1929 başında hukuk doktorası yap-
mak Û2ere deviet hesabına Avrupa'ya gönderilmiş-
tir. Isv.çre'de Neuchatel Hukuk Fakültesi'nde dok-
torasını vermiş, aynca Berlın Hukuk Fakültesi"nde iki
yıl öğrenım görmüş, oradan Roma'ya gidip Roma Hu-
kuk Fakültesi Ceza Hukuku Yüksek lhtisas Okulu'na
devam ederek sertifıka almıştır.
Avrupa'dandöndukten sonra 1934'te tstanbul Üni-
versıtesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk doçentliği-
neatananVelidedeoğlu. 1942'deprofesörlüğe, 1948'de
de ordinaryüslüğe yükselmiştir. llki 1946-48. ikinci-
si 1952-53'te olmak üzere tstanbul Hukuk Fakûlte-
si'nde ıkı kez dekanlık yapmıştır. 24 Ağustos 1974'te
yasal emeklilik süresini doldurarak emekli olmuştur.
Mecüs'in açılışına tanık oldu
Velidedeoğlu, Büyük Mıllet Meclisi'nin açılış gü-
nü olan 23 Nisan 1920'den başlayarak 1929 yılı ba-
şına dek Cumhuriyet tarihimizin türlü aşamalanna ta-
nık olmuştur. Kendisi bu tanıklığı "Mfli Mücadele'ye
ilişkin «nönetnliolasiann kimi zaman tam odak nok-
tasında, kimi zaman kıyı ve köşesinde, herhalde. ge-
rek yergerek düşünce yönünden, her an icinde bulun-
dum" diye dile getirir. Ankara Lisesi'nde okurken 23
Nisan 1920'de açılan Tiirkiye Büyük Millet Mecli-
si'ne ilk gününden başlamak üzere memur olarak
atanmış, böylece Osmanlı devletinin yıkılıp yerine ye-
ni Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunu gü-
nü gününe, dahası kimi zaman dakikası dakikasına
yaşarruştır.
DevTimleri hem anlatü, hem savundu
Daha sonra tüm bu yaşadıklannı, gördüklerini bir
bilim adamı niteliğiyle değerlendirerek öğrencileri-
ne ve topluma yaşamının son anına dek anlatmış ve
Atatürk Devrimi'nin Türk halkı için önemini, ya-
şamsallığını vurgulamış, son yıllannda da bütün v ar-
lığı ile savunmuştur. Beş ciltlüc "MedeniHukuk" ki-
tabı. yüze yakın bilimsel inceleme, araştırması ve
konferansı, Almanca ve Fransızcadan büyuklü küçük-
lü on beş kitap ve inceleme çevirisi. aynca Italyanca
dadahıl olmak üzere üç dilde birçok rapor, tebliğ, kon-
ferans ve makalesi yayımlanmıştır.
Velidedeoğlu'nun, hükümetin görevlendirmesi üze-
rine. hazırladığı Kat Mülkiyet Kanunu Öntasansı.
1965 'te hemen hemen olduğu gibi kanunlaşmıştır. 27
Mayıs 1960 günü Milli Birlik Komitesi'nce. lstanbul
Üniversitesi'nde kurulan Anayasa Bilim Komisyonu'na
seçilmiş olan Velidedeoğlu, bu komısyonda hazırla-
nan öntasanya muhalıf kalarak. bir Anayasa Öntasa-
nsı taslağı hazırlayarak Millı Birlik Komitesi'ne sun-
muş. daha sonra da bu öntasan komitece bastınlmış-
tır(1960).
Ayru yılın sonunda kurulan Kurucu Meclis'e de üye
seçilen Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, yeni anayasanın
kaleme alınması işine doğrudan doğruya katılmıştır.
1961 yılında anayasanın kabulünden ve yeni parla-
mentonun bu yasaya göre seçilmesinden sonra K.u-
rucu Meclis üyeliği sona erince üniversitedeki göre-
vine dönmüş ve 1974'te emekli olana kadar orada ça-
lışmıştır. Türk Medeni Kanunu'nun (Türk Yurttaşlar
Yasası'nın) ülkenin ihtiyaçlanna göre değiştirilip ye-
nilenmesi için 1951 yılında kurulan komisyonda ra-
portörolarak çalışmış, komisyonun dağılmasından son-
ra yapılan calışmalarla Adalet Bakanlığı'nın isteği üze-
rine (1967) Medeni Kanun Öntasansı'nı hazırlamış-
tır. 908 büyük sayfalık gerekçeli bu öntasan, 1971 yı-
lında Adalet Bakanlığı'nca bastınlmıştır.
Kanunlan Türkçeleştirdi
Velidedeoğlu, 1970 yılında Türk Medeni Kanunu
ve Borçlar Kanunu'nu Türkçeleştirmiştir. Bunlar
Türk Dil Kurumu'nca yayımlanmıştır, 29 yıldan bu
yana da yayımlanmakta ve yararlanılmaktadır. Veli-
dedeoğlu 1942 yılında başladığı Cumhuriyet gazete-
sindeki yazarlığını da elli yıl boyunca sürdürmüş,
bınlerce makale yazmıştır. Birçok dergıde de yüzler-
ce yazısı yer almıştır.
Hukuk kitaplan inceleme ve araştırmalanna gelin-
ce:
Medeni Hukuk - Umumi Esaslar (1. basi 1943,7.
bası 1968), Şahsın Hukuku (1. bası 1943. 6. bası
1963), Aıle Hukuku (1. bası 1948, 5. bası 1965),
Umumi Esaslar, Şahsın Hukuku, Aile Hukuku, Mi-
rasHukuku, EşyaHukuku(l. bası 1954,3. bası 1963),
tktisat Fakültesi İçin Medeni Hukuk(1969), Türkçe-
leştırilmiş metinleriyle birlikte Türk Medeni Kanu-
nu ve Borçlar Kanunu (1. bası 1973, 3. bası 1988),
Gayrimenkul Tasarruflan veTapu Sicil Tatbıkatı (Ga-
lip Esmer ile birlikte) (1. bası 1950,2. bası 1956), Me-
deni Hukuk Elkitabı (1961), Borçlar Hukuku Elkita-
bı (1. bası 1955, 3. bası 1976), Türk Borçlar Kanu-
nu Şerhi (Rıfat Özdemir ile 1987).
Anı, deneme ve derlemeleri: Hayat, Hukuk ve Ce-
miyet (1944); Türkiye'de Üç Devir (ikı cilt, 3. bası
1974); Sağsız Solsuz Demokrasi (1 ve 2. bası 1974,
3. bası 1976); Devirden Devire (3 cilt 1974-76); Ai-
lenin Çilesi Boşanma (1976); Insancı Yolcular (1976);
Milli Mücadele Anılan (1. bası 1971,2. bası 1983);
Anılann tzinde (1 cilt, 1976); Toplumsal Yaşam ve
Hukuk Düzeni (1983); Yol Kesen Irmak (1. bası 1984.
2. bası 1986); Atatürk'ün Söylevinin Osmanlıcadan
Öztürkçeye çevirisi (iki cilt) (1. bası 1979, 18. bası
1988); Söylev, ÜçüncûCilt Belgeler (l. bası 1981,3.
bası 1988); Osmanlı lmparatorluğu'nun Batış Evre-
leri (Ahmet Rasim'den Öztürkçeye çeviri) (2. bası 1988,
3. bası 1989); 12 Eylül Karşı Devnm (1989); 12 Mart
Faşizmin Felsefesi (1990); tlk Meclis ve Milli Mü-
cadele'de Anadolu (1. bası 1990,2. bası 1993).
\'OT 24 Şubat Çarşamba günü (bugün) Velidedeoğ-
lu'nun Karacaahmet'teki kabristanında saat 11.30'da
toplanılacakar. (Kabristanın yeri !\'o: 2192, Ada: 5)
lyi ki doğdun VelidedeoğluSELMASELÇUKER
Neşeli çığlıklar ve havaya kalkan el-
lerle birlikte ne güzeldır haykırmak:
"- ~lyi ki doğdun... lyi Iti doğdun~."
Erenköy Camii'nden 27 Şubat günü
havaya kalkan eller üstünde ağır ağır
ilerleyen bir cenazenin ardından, sessiz
gözyaşlanmın çığlığı içinde mınldanı-
yordum:
"- -İyi ki doğdun hoca_"
Cenazeniz. eller üzerinde bir ışık gi-
bi süzülüyordu, hocam...
Ve sızi izleyenler ışık ışıktı... Pınl pı-
nldı.
Ömür boyunca ektikleriniz, çoktan fi-
lizlenmişti. Birer fikir abidesi ve birer
Atatürk meşalesi olmuşlar, yürüyorlar-
dı, ardmız sıra... O gün bir tabutun ar-
kasındaydılar. onlar da Atatürk idealle-
rinin ardında kendi ömürleri boyu birer
"dağ" gibi yüriiyecekkrdi.
Evet, iyf ki doğdun hoca... Atatürkçü-
lerın Atatürkçüsü ve ınsanlann insanı. Ya-
zılannızı okurken, içimden hep böyle
mınldanırdım.
Büyük tevazu ve incelikle bana imkân
yaratıp sizinle tanışmak ve sohbet et-
mek zevkini bağışladığımz zaman da
öyle düşünüyordum. Kasetimdekı sesi-
nizi dınlerken de gene içimde hüzünle
kanşık neşe kıpırtılan var:
Hocalann hocası Sayın Hıfzı Veldet
Velidedeoğlu... lyi ki doğdun. lyi ki bin-
lerce öğrenci yetiştirdin. tyi ki yazılann
veeserlerinlemilyonlaraseslendin... 01-
medin ve işte yaşıyorsun. Çünkü fikir-
lerin, çünkü Atatürkçülük yaşıyor. 16
Haziran 1991 tarihli Cumhuıiyet'i ve o
günkü makalenizi unutur muyum hiç?
Gözlerinizdeki o tath pınltıyı görür gi-
biyim ve dudaklannızdaki sevecen kıpır-
tıyı. Benim Cumhuriyet'te yayımlanan
bir yazımdan söz edıyor ve güzel söz-
lerle övüyordunuz. Hayır hayır öyle de-
meyin hocam, benimki belki sıradan bir
yazıydı, ama sizin dikkatiniz ve inceli-
ğiniz degil midir asıl övgüye değer olan?
"-._Neyaptuı?Sesmakinenitamiret-
tirdüımi?"
Ya, hatırladım hocam... Bir keresinde,
sesinizi alırken makinem anza (Siz ol-
saydmız bunun yerine ne de güzel bir öz
Türkçe kelime koyardınız değil mi ho-
cam?) yapmıştı da benı teselli etmiş,
üzülme demiştiniz, bir başka zaman de-
vam edenz.
Efendim? Ne dediniz? O konuşmala-
n yeniden birlikte mı dinleyelim hocam?
Elbette, elbette hocam... Siz o herzaman-
ki köşenize kurulun.
Hoca kendlni tanımlıyor
Meleğiniz Meriç Hanım da nazik ik-
ramlanna başlıyor işte... Hazır mıyız.
makinemi açıyorum (Sizin için ısıtılmış
meyve sulan da hazır):
- Hocam, izniniziesonıyonım: Sizi bü-
yük bir hukukçu, büyük bir yazar, bü-
yük bir Atatürkçü olarak tanımlamakis-
tesem sanınm yeterli otanaz. Acaba, siz
bize kendinizi anlatmak ister misiniz?
- Iltifatlannıza teşekkür ederim... Ben-
den daha büyük hukukçular var, Ata-
türkçüler var. Herkesin de... Memleke-
tini seven, ülkesini seven herkesin de
Atatürkçü olması gerekir kanaatimce.
Kendimi tanımlamak istersem... Bu ta-
bii zor bir sual. Çünkü insanoğlu dürbü-
nü kendisine tutmaz. Daima başkasına
tutar. Kendimi tanımlamak deyince...
Bir defa... fıkri takib var. Bir şeyi dü-
şündün mü mutlaka sonuca ulaştırmak.
Olumlu veya olumsuz bir sonuca ulaş-
tırmak. tkincisi, yılmamak... Yıhnamak.
Türlü başansızhklardan, hastalıklardan
yılmamak. Amaç ne ise ona doğru yü-
rümek. Üç, en önemli özelliklerden bi-
ri, insanın kendi kendisiyle çelişkiye
düşmerftesi. Bütün yaşamımda yalan
söylemedim. Yapmayacağım işi söyle-
medim. Her şeyi düşünerek söylerim.
Babamdan kalma bir öğüt vardı bende.
ICüçükyaşlardaydun. oğlum, dedi babam,
bir söz ağzından çıkmadan önce kafanın
içinde dokuz kere dolandır.
Demek istedi ki... çok düşün, ondan
sonra söyle. Ben bu sözü kendime ilke
edinmişimdir. Düşünmek, düşünmek...
Gene düşünmek. Ve düşündükten son-
Şimdi, Atatürk düşmanlarının her kıpırdanışlaruıda yedikleri devrimci tokatlan hatırüyo-
rum ve yine haykırıyorum: İyi ki doğdun hoca ve iyi ki binlerce Atatürkçü yetiştirdin...
ra verdiğim karan yerine getirmek. He-
le, ülke menfaatına verilmis. bir kararsa,
ondan hiçbir zaman geri dönmemek. Bu,
bir inat demek değildir. lnsan hataya dü-
şebilir. Hatasını itiraf etmekle insan kü-
çülmez. Özellikle büyür. işte ben ken-
dimi size bu şekilde anlatabilirim.
Çalışmaktan hiç yılmamak. Şimdi 85'i
bitirdim (İçimden kocaman bir maşallah
geçirdim). Şimdi 86 yaşın içindeyim.
Hâlâ gücüm yettiğince çalışınm.
Gözleri etrafta dolaştı. Meriç Hanrm'ın
hazırladıgı ılık meyve suyundan bir yu-
dum aldı. Vücut, günden güne direnci-
ni kaybetse de hocanm gözlerindeki o
iyimser parlaklık insanı büyülüyordu.
tlerleyen bilim, ne olurdu bu onurlu ba-
şın içindeki o eşsiz beyni dondurup son-
suza kadar insanlığın emrinde tutabilsey-
dı... diye düşündüm.
- Hocam. dedim. buna ben de bir ila-
vede bulunmak isterim. Geçen gün ba-
na demiştiniz ki sana söz verdim, onun
için konuşacagım. Verdiğiniz söze bağlı-
hğınızın işte şu anda şahidiyim, pardon
tanığıyım.
Bu sözlerime karşı, o ne güzel, ne iç-
ten bir gülümseyişti. Bandı dinlemeye de-
vam edelim:
- Hocam, elbette çok yazdınız, çok an-
lattınız. fakat rica etsem Atatürk'ü sizin
sesinizden bugün bir kere daha dinleme-
yeizinverir misiniz? Atatürk'e göregenç-
lik. çocuklar ve kadın ne idi? Atatürk
kimdir? Bugün o nerede, biz neredeyiz?
- Atatürk nedir, kimdir? Atatürk -en
tehlikeli bir zamanda- tarihin bize sun-
duğubir armağandır... Önemli olan Ata-
türk'te... Nasıl toprağın altında bilmedi-
ğimiz madenler, gizli hazineler varsa
Türk insanının içinde, kafasmda kendi-
ni gösterememiş, henüz dışanya çıkma-
mış hazineler keşfeden insandır Atatürk,
işte Milli Mücadele'yi bu sebeple başar-
dı. Güvenmeseydi, gelmezdi, ortaya atıl-
mazdı. Türk halkı ile başardı, onun tem-
silcileriyle yürüttü. Biliyorsunuz, Türki-
ye Büyük Millet Meclisi'ni topladı. (ls-
tanbul Mebusan Meclisi kaparıldıktan
sonra) Milli Mücadele'yi bu Millet Mec-
lisi ile yürüttü. Yani halk ıradesi ile...
Halk idaresi ile... Saltanatı kaldırdı, hi-
lafeti kaldırdı. Çağdaş TürkCumhuriye-
ti'ni Türk Meclisi ile kurdu. Ölünceye
kadar bu Meclis'e saygılı kaldı. Oysa,
kendi otoritesi. yeterince büyüktü. Ka-
rizmatik bir liderdi. Otoritesi büyüktü,
isteseydi tekbaşına orduya dayanarak bir
kışisel idare kurardı. Diktatörlükyapar-
dı. bunu yapmadı. Atatürk, milletine
saygılı, milletine inanmış bir adamdı.
lkincısi, nasıl iyi bir hekim hastasını
tedaviden önce çok dikkatle inceleT ve
ondaki hastalıklan teşhis ederse Atatürk
de milletin bu geri kalmışlığının nede-
nıni mükemmel surette teşhis etmiş in-
sandı. Geri kalmışlığın başlıca nedeni ola-
rak din ile dünya işlerinin bir arada yü-
rütülmesini gördü. Yani din, hurafelere
kanşmıştı. lnsanlar yaşamın her evresin-
de, hukukta, ahlakta, hatta ev işlerinde,
hatta sağlık işlerinde dini hep ön plan-
da görüyordu. Oysa Avrupa'da, bilim al-
mış yürümüştü. Atatürk bunu gördü, bu
hastalığı gördü. İşte devrimleri, din ile
dünya işlerinin birbirinden ayn tutulma-
sı ile gerçekleştirdi. Devrimlerin teme-
linde laiklik vardır. Halifeliği kaldınp
medreseleri kaldınp öğrenim birliği yap-
mak. Ondan sonra şeriye yani dini mah-
kemeleri kaldınp doğrudan doğruya la-
ık mahkemeleri kurdu.
Sonra da laikliği anayasanın temeli
yaptı, içine aldı.
Laiklik... Laiklik... Atatürk devrinde-
ki yükseliş.in başlıca nedeni budur. Ata-
türk çok akılcı davrandı. Sadece okul-
larla yetinmedi. Halkevleri kurmak, Hal-
kodalan kurmak. Bu suretle halka, hal-
kın bilıncine bu devrimi yerleştirmek...
Anlatmak yolunu tuttu. Yani nasıl Mil-
li Mücadele'ye halkla birlikte başladıy-
sa devrimi de halkla birlikte başarmak
ve yerleştirmek istedi.
Bilirsiniz, ehven-i şer... Şerlerin ehve-
nidir... Mecellede denir ki: tki şerteba-
rüz ettikde ehven-i şer ihtiyar olunur...
Yani iki kötü şey karşılaşırsa, hangisi
ehvense, yani en az kötüyse o seçilir...
Halbuki Atatürk diyordu ki iki şer kar-
şılaşırsa biz iki şerri de yok edeceğiz...
Mecelleye uyar da hafifıni alırsan bu
bir ödündür ve bu en kötüsüdür. Nitekim,
Türkçe ezan konusunda (Bursa'da) Arap-
çacılann bir irtica hareketi oldu. Ve Ata-
türk en küçük bir ödün vermedi.
irticaya verllen ödünler
dönemi
Atatürk ödün vermemeyi amaç edin-
miştir. Devrimlerden hiç ödün vermedi.
Fakat ne yazık ki tek dereceli seçimler-
den sonra. halka yaranmak için, daha
doğrusu irticaya yaranmak için ödünler
verilmeye başlandı.
Cumhuriyet balolan vardı, bunlar bi-
rer anlam taşır. Bütün illerde memurlar
eşleriyle birlikte giderdi balolara... Her-
kes birbirinin eşine insan olarak bakar-
dı, dişi olarak değil. Bunun bir büyük an-
lamı vardı: tnsan olarak yaşamak...
Atatürk, kadına çok değer verirdi. Ka-
dını ileri olmayan milletler göçmeye
mahkûmdur, derdi. Evet, kadım ileri ol-
mayan ülkeler geri ülkelerdir. tlk öğret-
men kadındır, bir insan için. Kadın, ev-
ladının ilk öğretmenidir. Atatürk kadı-
na çok değer verirdi. Atatürk her alan-
da bir dehadır.
Ekonomiye gelince... Atatürk asker
adamdı, ekonominin kurallannı elbette
bilemezdi. Amaekonomistleri dinleme-
sini bilirdi... 1923'te lzmir Iktisat Kong-
resi 'nde serbest piyasa eğilimi ağır bas-
mıştı... Sonra görüldü ki Türkiye yok-
sul bir ülke, sermaye birikimi yok. Onun
için yavaş yavaş devletçiliği kabul etme-
sinin ve anayasaya koydurmasının sebe-
bi budur. lktısadi deviet teşekküllerinin
kuruhnası bu yüzdendir. Ve çok yararlı
olmuştur. Değerli elemanlar yetişmış-
tir.
Özelle$tirmede tehllke
Şimdi bir parçacık sermaye planlan-
ması olunca, bu sefer kendileri bir iş ya-
pacak yerde, bu deviet teşekküllerine
göz kojfarak, bunlan dağıtma peşinde-
dirler. Ozelleştirme...
Bu, büyük bir zarardır Türkiye için...
Benim kanaatim budur. Bence karma
ekonomiyi devam ettirmek lazımdır...
Mümkün olduğu sürece, devletin ön
planda olması gerekir... Yararlı olan bu-
dur. Nitekim, barajlar fılan hâlâ deviet
eliyle yapılmakta ve başanlı olunmak-
tadır.
Atatürk'ün, kadına olduğu kadar ço-
cuğa verdiği önem de büyüktür. Biliyor-
sunuz, 23 Nisan Çocuk Bayramı, dün-
yada ilk defa, Türkiye'de çocuklara ve-
rilmiştir.
Hayale sığmaz Atatürk
Akla, hayale sığmaz Atatürk, 1919'da
Samsun'a çıktı. 1938'de öldü.. 19 se-
ne... Son 4-5 sene rahatsızlıkla geçti.
Bunu çıkanrsak, 14 sene... Bunun 5 se-
nesi de çeşitli mücadele ile geçti... Ge-
riye 10 sene kalıyor. Onun 10 sene için-
de başardıklan bir asra sığmaz... Yüz-
yıla sığmaz. Türkiye gibi bir ülkede. He-
le ben o dönemi çok iyi biliyorum...
Onun yükselişi gözlerimin önünde...
Atatürk ve din
Sözün tam burasında gel de sorma:
- Hocam, ona dinsiz dh«nkr var_ Ne-
den?
- Atatürk dinsizdir veya dindardır, di-
ye bir şey söylenemez. Yanhş burada. Ne-
den söylensin? Kimse kimsenin dinine
kanşmamalı... Işin doğrusu burada. Ama,
ona dinsizdir diyenlere en güzel cevap
şu olmalıdır. Atatürk, Balıkesir'e git-
miş, camiye girmiş, cemaati toplamış...
Dinimiz budur, esaslan da şunlardır, di-
ye vaaz vermiştir. Bu, tarihi birolaydır...
Yani, dine saygılı olduğunu daima gös-
termiştir. Düsmanlan bunlan görmezden
gelirler. Onu öyle göstermek işlerine ge-
lir. Sebebi, laikliği dinsizlik gibi göster-
mek isteğidir... Sebebi de şudur: Ata-
türk şeriat hukukunu kaldırmış, yerine
akılcı hukuku koymuştur (Birkaç kişi
ile ben bunun münakaşasuu da yaptım)...
Örneğindiyorlarki... Kuran değiştirile-
mez, Kuran tektir... Allah'ın kelamı ol-
duğu için onun hukuk karallan da din-
dir, diyorlar... Hukuk kurallan insanlar
içindir. Bunlar değişen işlerdir. Şimdi
uçak devri, fiize devri... Şimdi bunlann
hukuku oluşuyor. Uydular oluşuyor, bun-
lar o devirde yoktu ki... O devirde olma-
dığı için hukuku da olamaz. Hukuku de-
ğiştirmek ve akılcı hukuku koymak, her
döneme göre de değiştirmek, yenilemek
gerek...
Atatürk akılcıdır, devrimleri de akıl-
cıdır, hukuku da akılcıdır...
Hocamız Hıfzı Veldet Velidedeoğlu...
Ilık meyve suyundan bir yudum daha
aldı... Meleğimdediği, hayat arkadaşı Me-
riç Hanım'la bakıştılar... İşte şefkat buy-
du, sevgi buydu... Ses makineli söyleşi-
ye burada son verdik... Ama onunla soh-
bete doyum mu olurdu ki...
Makinemi kapatırken içimden iyi ki
doğmuşsun hocam dedim. Cenazesinin
ardından da öyle diyordum...
Şimdi, Atatürk düşmanlannm her kı-
pırdanışlannda yedikleri devrimci to-
katlan hatırhyorum ve yine haykınyo-
rum:
- lyi ki doğdun hoca ve iyi ki binler-
ce Atatürkçü yetiştirdin...
Ah, hocam ah... Sana layık çalışma-
lar yapsak da oturduğun sokağa veya
caddeye ismini verebilsek... Büstünü,
heykelini diksek... Adına parklar, alan-
lar yapabilsek... tnşallah yapacağız, ra-
hatuyu...
Dr. canelden konferans
'Küba, sağlık
ve eğitimde
mucize yarattı'
tstanbul Haber Servisi -
Kübalı doktor Anna Ma-
ria Diaz CaneL, ülkesinın
içinde olduğu zor koşulla-
ra karşın sağlık ve eğitim
sistemindeki nitelikten
ödün vermemeye çalıştık-
lannı söyledi. Kübabütçe-
sinin yüzde 49'unun eği-
tim ve sağlığa aynldığını
belirten Canel, "Bu konu-
da geldiğimiz noktayı Kü-
ba Devrimi'ne borçluyuz"
dedi.
Türk Tabipleri Birliği'nin
konuğu olarak bir dizı kon-
ferans vermek üzere ülke-
mize gelen. Havana'daki
Ulusal Hermanos Amiji-
ras Hastanesi Başhekim
Yardımcısı Dr. Canel, Kü-
ba'nm ABD ambargosuna
ve Doğu Bloku'nun çök-
mesınden sonra girdiğı ağır
ekonomik bunalıma karşın
sağlık ve
eğitim konu-
sunda geliş-
miş Batı üi-
keleriyle ay-
nı ölçütlere
sahip oldu-
ğunu kay-
detti. "Dev-
rimdenönce
sağlık siste-
mikorkunç-
tu" dıyen
Canel, dev-
rim öncesi
Küba'da be-
bek ölümle-
ri ve doğum
öncesi anne
ölümlerinde
sayılannçok
yüksek oldu-
ğunu, ölüm-
lerin büyük
bolümünün
de bulaşıcı
hastalıklar-
dan kaynak-
landığım ifade etti. Dev-
rim sonrasında altyapı ala-
nındaki gelışmeler. halk
sağhğına verilen önem ve
eğitim sayesinde her şeyin
kökten değiştiğini vurgu-
layan Canel, "Bu durum
halk sagbğı w bügik'ndir-
me acBindan daçokönem-
IL Aksi halde insanlan bi-
linçii hak getiremezsiaiz7
'
diye konuştu. Ülkesınde
kitlesel aşılama kampan-
yalan yapıldığını, tetanoz,
difteri vepolio başta olmak
üzere başlatılan aşı kam-
panyalan sonucunda, gü-
nümüzde 12 hastalığa kar-
şı aşı yapıldığını ifade eden
Canel, aşılama programla-
nnm sağlık alanındaki ge-
lişmelerin ilk ayağı olduğu-
nu vurguladı.
Sağlık alanındaki tekyet-
kili kurum olan ve ülkenin
bütününü kapsayan Halk
• Dr. Canel.
Küba'nın ABD
ambargosuna ve
Doğu Bloku'nun
çökmesinden sonra
girdiği ağır
ekonomik bunalıma
karşın sağlık ve
eğitim konusunda
gelişrniş Batı
ülkeleriyle aynı
ölçütlere sahip
olduğunu kaydetti.
Sağlığı Bakanlığı'nın 1960
yılında kurulduğunu söyle-
yen Canel şöyle devam et-
ti: "Her yurttaşuı her tür
sağlık sorunundan de> iet
sorumludur. Birinci basa-
makta sağtıkocaklanveai-
le hekimliği, ikinci basa-
makta uzman hastaneter,
üçüncü basamakta tsc üst
düzey uzmanhk hastanele-
ri, araşOrma ve eğitim has-
taneleri getir. Doktorlar da
uzman hekimler ve aile he-
kimleri olarak ikiye av nlır-
lar. Mezun olan doktor ön-
ce aile hekimliğine dahit-
dir. Aynı zamanda asistan
olarakda çahşırve3 vılson-
ra uzman sıfatı alır.lsterse
de çahşmasını sürdürür ve
başka bir uzmanhk alanı
seçer.Konıyucu hekimfik w
yurttaşlann sürekli cğitimi
sağlık sistemimizin esasını
oluştururf
Ekonomik
güçlüklere
karşın bilımı
toplum sağlı-
ğında en üst
düzeyde kul-
lanmaya ça-
hştıklannı
ifade eden
Canel, dev-
rimden sonra
"büyük düş-
man" olarak
gördükleri
ABD'ye yo-
ğunbirbeyin
göçü olduğu-
nu söyledi.
Sağlık siste-
mi sayesinde,
bebek ölüm
oranmın çok
düştügünü
anımsatan
Canel, Dün-
ya SağlıkÖr-
gütü'nün
1993 yılında Küba'yı po-
lio virüsünün ortadan kalk-
tığı ilk ülke olarak açıkla-
dığını kaydetti. Küba'da
sağlık sisteminin ülkenin
her yerine yayıldığını ve
nüfusun bütününü içerdiği-
ni söyleyen Canel. "Küba
halkısağlıksiste mineçok
güveniyor. Doğan her ço-
cuk doktor denetim ve gö-
zeriminde büyür. Aile plan-
lanıası amacı> la ikinci ba-
samak sağtık kurumlan-
mızda danışmanlar çalışır.
Ülkemizde AIDS virüsü ta-
şıyan 2 bini aşkın hasta >ar.
500'den fazla insan da
AlDSten öldü. Bunu de-
netim amnaalmakiçinözd
bir sistemimiz var. AIDS
hastalannı isterlerse çok r*-
hat, özel yerlerde yaşaüyo-
ruz. Fiziki\e teknik olanak
yetersizliğimizi güçlü siste-
mimizk aşıyoruz" dedi.
is merkezi ruhsatsız' konumda
Carousel'in imar
planı iptal edildi
tstanbul Haber Servisi -
tstanbul Bakırköy ılçe mer-
kezindeki en yoğun kent
dokusu içinde kalan eski
Vita fabrikası alanındaki
'CarouseT iş merkezine ait
imarplanı idare mahkeme-
since iptal edildi. Yaşadık-
lan semtin yaşama alanla-
nnı korumakamacıyla *bd-
de sakinleri' olarak dava
açan avukat Celal Topra-
koğlu ve Krvıkım Topra-
koğlu yargı karannı, 'se-
çim öncesi imar düşkünü
adaylara hukuk dersi' ola-
rak yorumladılar. lstanbul
1. İdare Mahkemesi'nin
9.12.1998 tarih ve
1998/1135 sayıh karann-
da, iş merkezine ait imar
planı değişikliğinin lstan-
bul Büyükşehir Belediye-
si'nce imar mevzuatına
aykın" olarak onaylandığı,
aynca 1989'da turizm mer-
kezi kapsamına alınan ar-
sadaki imar değişikliği için
Turizm Bakanlığı'nın da
onayı bulunmadığından iş-
lemın 'hukuka aykın' oldu-
ğu hükme bağlandı.
Yüksek yoğunluk
Belde sakinleri olarak
Celal ve Kıvılcım Topra-
koğlu'nun davacı oldukla-
n imar planlanna göre in-
şa edilen Carousel Iş Mer-
kezi için eski Vita fabrika-
sının boşaltılmasıyla elde
edilen 65 No'lu parselde,
'yüksekyoğunhıknı' bir uy-
gulamaya olanak sağlan-
mıştı.
Bakırköy ilçemerkezin-
de ve 'çarşı içi' konumda
bulunan parselde bu tür
yüksek yoğunluğun sade-
ce yapı büyüklüğü açısm-
dan değil, iş merkezi işle-
viyle çekeceği trafık yükü
ve yeni altyapı yükleri ba-
kımmdan dakentsel sorun-
lan arttıracagı yönündetep-
kilere neden olmuştu.
Bakırköy Belediye Mec-
lisi'nin 12.7.1990 tarihin-
de kabul ettigi ilk imarpla-
nmın Büyükşehir Belediye
Meclisi'nce 16.10.1990 ta-
rihinde 'tadilen' (değiştiri-
lerek) onaylanması üzerine
ortaya çıkan bu yoğunluk
ve turizm dışı işlevin 'ka-
muyarannaaykın' oldugu
savıyla açılan davada. ida-
re mahkemesınin ilk kara-
n Danıştay tarafmdan bo-
zulda Bunun üzerine dava-
yı yeniden görüşen 1. İda-
re Mahkemesi. belediye-
nin savunmasındaki "plan
onayı yasal yetkiyle yapıl-
nuştjr" diye özetlenen ge-
rekçeyi yerinde görmeye-
rek imar yetkisınin 'huku-
ka ve kamu çıkanna aykı-
rı kullanılamayacagı' ne-
deniylel6.10.İ990onayh
planlan iptal etti.
Yargınınbu karanyla. ış
merkezinin inşaat ve iskân
ruhsatlan da 'geçersiz' olu-
yor. Idari yargı hukuku ve
anayasaya göre de söz ko-
nusu iş merkezini 'yıkma'
görevi, imar ruhsatı yetki-
sine sahip olan Bakırköy
Belediyesı' ndebulunuyor.