Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 ARALIK1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
'Nükleer enerji üretimi eğer doğalgazdan ucuza getirilemeyecekse, bu işten şimdilik vazgeçmelidir' -3
Nüldeer enerji siyasi tercihtir
Prof. Pr. TOLGA YARMAN
Ben bugün TAEK'te olsam, Akku-
yu'ya (bırakın şu açıklayageldiğim hu-
suslann hepsinin ayn ayn önem taşıdı-
ğı bır yana, sırf Türkıye ve dünya ener-
ji konjonktürünün değişmiş olması se-
bebiyle, başka bir deyişle nükleer ener-
ji üretiminın, üstelik daha 1980'lerden
itibaren, ülkemızde zorunluluk olmak-
tan çıkmış olması, keza santral yeri ola-
rak Trakya'nın Doğu Bloku zamanın-
daki gibı, stratejik nedenle dışlanma
kıskacında bulunmaması dolayısıyla),
lisans vermem.
Lısans venlecek olsa, yukandan be-
ri açıklayageldiğim hususlann yerine
getırilmemış olmaklığma dönük "geniş
bir şcrh" koyanm (karşı görüş belirti-
rim). Bunu, şimdı tekraren ılan edıyo-
rum.
Çeyrek yüzyıl önce, hsans başvunı-
sunu "Türkiye Elektrik Kurumu" adı-
na, Nükleer Santral Daıresi Başkanı Dr.
Ahmet Kütükçüoğlu imzalamıştı. Bıle-
rek söylüyorum kı, anlattığun sebepler-
den dolayı Dr. Kütükçüoğlu, bugün Ak-
kuyu'ya dönük olarak, kurumu adına
böyle bir başvuruda bulunmaz; başvu-
ruda bulunulacak olsa, başvuru yazısı-
na ımzasını koymazdı.
Enerji Bakanı, nükleer eneıjıyi bil-
mez. (Tabıi olabılır ) Müsteşan bilmez.
Müsteşar yardımcılan bilmez. Atom
Enerjisi'nden sorumlu Devlet Bakanı
bilmez. Çoğunlukla, belli bu- siyasetm
kurtanlmış bölgesi olan, atom enerjı-
mızın üst yönetımi bilmez.
Enerjı Bakanı göğsünü yumnıklaya-
rak, kendısini, kimsenin bu "mübarek
işten" vazgeçiremeyeceğini haykınyor.
Safıyane çabalannı ve yiğitlığini, içten-
likle kutlanm! Aynca ıyi nıyetınden ve
inancından şüphe duymak istemem.
Ne var ki şunu bilse iyi olur; "Bflgi-
sizinancın" adı. "inadım inatnr", "fa-
natizmdir", "bağnazlıkür"
Kendısinin ise bilgisi, pratikçe sıfır-
dır. Bakan bilmelidır ki, "konuyu kav-
rayış yeteneği", kışi ne kadar kıvrak
olursa olsun, kolaydan gelışmez. Yan-
sıttığı kavTayış çizgisi ise, ne yazık ki,
lütfen bağışlasın, fevkalade çocuksu-
dur, iplerini, keşke yanılsam, başkala-
nnın eline vermış görünmektedir.
Aynca doğru dürüst iki sayfalık ol-
sun, ilkelen belirli bır enerji politikası-
nın olmaması; yazılı kültüre şaşılacak
"d^fccede yabancı göftirntiesı bır yana,
yazıli birpolıtikasının olmayışını, "Her
şey çok riinamik değişiyor!" diye tevil
ederken; yırmı yıl sonrasına dönük, va-
zediliş biçimi ıtibanyla akücılıktan ve
gerçekçilıkten çok uzak, dev nükleer
projelen; kendı beyanı itibanyla, "dina-
mizm anaforlannda" benimsediği "po-
IMkasızlık poütikasının", "dediğiın de-
dik"van, "sabit, değişmez, vazgeçîlmez
politikası" olarak takdim etmesını; ga-
yet çelışkili buluyor, hiç bağışlamıyor,
kendısini halısane uyanyorum "Avu-
kat Enerji Bakaıundan daha fazlasuu
beklemek haksıztakbr!*
1
, dedirtmemesi-
ni >e memleketi; sağiıku, esas olarak da
"bilge" olduklan çok şüpheli akıldâne-
lerının saplantılanna bilinçsizce kilit-
lenıp hesabını veremeyeceği bır mace-
raya sürüklememesini dilerim.
Nükleer İzdlvaç.- Klmlnle?
ji Bakanımız, sağolsun, ya-
bancı basında çıkan yazılanmı
tercüme ettırtiyor. ("Neredenbi-
üyorsun?", derseniz, söyleyeyim; ter-
cüme sıkmtısı içinde, "Hocam, şurada
çıkan yazuuzm Türkçesi var mıydı aca-
ba?" dıye benı arayan. Bakanlık görev-
lilerinden...) Benı ışte öyle taçlandıran
Bakan, ne hıkmetse, bana doğrudan hiç
danışmıyor.
Kafaya nükleer santrallan takmışsa
ya da üstundeki siyasi baskıyı aşamı-
yorsa, tabii kendi bilir, nükleer santrah
kuracağı yer, açıkladığım sebeplerden
dolayı Akkuyu olamaz; yineleyeyim,
Trakya'nın Karadeniz sahillerine git-
sin.
Ama burada derhal bir koşula dikkat
etmelidir: "Ekonomi!"
Nükleerin mukayeseli fiyatına çok
ciddi olarak bakmak gerekir. Nüldeer
enerji üretimi eğer doğalgazdan ucuza
getinlemeyecekse (kı hiç mümkün gö-
rünmüyor), bu işten şimdilik vazgeç-
melıdir. Aynca, fiyat hesabına, santra-
lın otuz yıllık ömrünü tamamlaması
sonrasında "söküm masraflannı", ke-
za yalnız bize değil, tüm nükleer devle-
re bile hâlâ daha yabancı olan, "nükle-
er atıklann defin" işlemlerinin "mıs-
raflannı" dahil etme zonınluluğu var-
dır.
Bakan ıhaleyı her halükârda ve mu-
hakkak sonuçlandırma konusunda ka-
rarlıysa (ki bu onu, kuvvetle tahmin
ederim, aşıyordur), bari bir-iki taktik
daha vereyim.
Bir defa konu; "nükleer izdivacı, Tür-
kiye"nin, hangi ülkeyle yapacağı" soru-
nuna ındırgenır. 1980 sonrası, sözüm
ona "akhevvel teknokrasinin", aptalca.
yüzeysel bir kumazlıkla yaptığını yap-
maktan kaçınmak gerekir. O aşamada,
"onu da, bunu da memnun edeüm"
mantığı ıle ve sankı Osmanlı Sadare-
ti'nden miras devralmışız gıbi, "üçay-
n ûlkeden üç ayn teknotoji" bazında "üç
ayn nükleer santral" almaya kalkışmış-
tık. Şükür olmadı.
Bence olay fevkalade sıyasidir ve
mutlaka Dışişleri Bakanlığı ile birlikte
ele ahnmak gerekır. Buradaki doğru so-
ru. "Nükleer izdrvaç, Amerika ile mi
yoksa Avrupaile mi yapümahdır" soru-
sudur.
Konuyu biraz daha açmak yerinde ola-
caktır. Ihaleye, ABD Westhinghouse fir-
ması Japon Mitsubishi firması ıle Fran-
sız ve Alman firmalan müştereken mey-
dana getirdikleri NPI konsorsıyumu ıle
birlikte gırmektedir. Bunlann yanı sıra,
Kanada CANDU firması da ihaiededir.
(Kanadalılar'ın yanında, aynca, "olayın
başında" ana nükleer projeye donük ola-
rak TEAŞ'ın açtığı, "müşavirhk ihalesi-
ni" kazanmış olan Güney Koreliler var-
dır.)
Demek siyasi soru; "Okyanus aşın,
ABD veJaponya mı", o arada "yine Ok-
yanus aşın, Kanada mı" yoksa "Avrupa
Fransası + Almanyası mı", sorusudur
Olayın kuşkusuz "teknik siyasi boyu-
tu" da vardır, ama en önce "devietfer ara-
sı sjyaset" itibanyle ıncelenmesı gerekir.
Böyle bir bazda, ABEH- Japonya
memnun edilse, Fransa+Almanya, bır de
tabii Kanada mutsuz edileceknr. Fran-
sa+Almanya memnun edilse. ABD+Ja-
ponya, bir de yine Kanada mutsuz edile-
ceknr. Kanada memnun edilse, bu sefer
de, ABEH- Japonya+Fransa+ Almarrya
mutsuz edilecektir. (Böyle bir çerçevede,
ne ki, konuya "bügüi" yaklaşabılirse,
Türkiye. ihaleye giren gruplar arasında.
bırnevi "çöpçatannk"yapıp, "işpaketle-
riiiaydırmak surehyle. ıhaleye ayn ay-
n giren taraflan, bir bıçimde bir araya ge-
tirebılecek, dolayısıyla da mutsuzlann
sayısını azaltabilecektir.)
Bu aşamada hemen, ABEH- Japonya
ve Fransa+Almanya nükleer teknolojı-
lerinın, birbırlerine çok benzer oldukla-
rmı, Kanada nükleer teknolojisinın ise
hayli farklı olduğunun kaydedümesı, ye-
rinde olur. Bu durumda. kredılenyle bu--
likte geldiklerine göre (yukanda söyle-
dığim her şey saklı olarak ifade edıyo-
rum), ABEH-Japonyave Fransa+Alman-
ya'dan "iki santral" almak, "strate-
jik"olarak hiç fena durmaz; çunkü işte
böyleUkle en az sayıda ülke, yanı (ne olur
Kanadalılar beni bağışlasınlar, kendile-
rine dönük en ufak bir önyargımnı olma-
dığına ise lütfen güvensinler, aynca ken-
di basınlanndan düşüncelerimi gayet ya-
kinen ızlıyor ounalılar), bır tek Kanada
mutsuz edılmış olacakor!
İki ana sebep
~W Thutmamak gerekir ki söz konu-
m J su bütün şu şuicetler, bizim ka-
^ y şımıza gözümüze olan hayran-
lıklan dolayısıyla, heybelerinde, kredi-
lerle bize nükleer santral kurmaya geli-
yor değillerdır. Buraya gelişlerinin (ola-
ym bizatihi kendi öz ticaret kurallanmn
yanı sıra), iki önemli sebebi vardır. Bi-
rincısi kendi ülkelerindeki durumlan
gayet zordur. Hemen neredeyse tek bır
sıpariş alamamaktadırlar.
îkıncı sebep; Türkiye, hele de Akku-
yu; bütün Afrıka, bilhassa da Kuzey Af-
rika'ya, keza Ortadoğu ve Arap âlemı-
ne dönük hanka bir "shewroom" (vit-
rin, gösteri merkezı) gıbidir. Buraya
yerleşecek firmalar, bütün şu "içmeye
ayranı olmayıp, def-i hacete nükleerle
gftme" saplantısından çıkamayacak
olan, malum, "aslanımsuı sen benim"
van (zekâ özürlü) sürüklenmelerle,
"nükleer de nükleer", hatta olabılıyor-
sa, "mor nükleer"(!) dıye tepinen (ko-
yu renk tenli) aslanlar ve bundan böy-
le, sıraya girip, geçrmşten ders alma ko-
nusunda sıfir becen ve tabii sıfir hafı-
zayla, aynı bır tempoda, "aşkileşevkile
bir dahi" tepinecek aslanlann dünyası-
na, acaip, sıçrayabileceklerdır.
Bunu yapmak ısteyecek Batılı aklıev-
vellenn de yatacak yerlen yoktur, çün-
kü işte onlar da geçmışten, kandırdık-
lannı sandıklan ama (oh olsun) kandı-
ramadıkJan bir yana, bal gibi kendile-
nnm (tabıı hıç istemeden, ama üzerle-
rine gelen tehlikeyı ışte ancak o kadar,
görebilemeyerek) yarattığı "Nükleer
Hindistan" ve "Nükleer Pakistan" ör-
neklerinden, hıç ders almış değillerdır.
Koyun can derdinde
) ütün bunlar' ne ılgınçtır ki şu
"Kasabın et derdinde, koyu-
nunsa can derdinde" olduğu,
acnnasız dünyamızda, ancak, ışte tartış-
mamızın bu kesiminde kurgulamakta
olduğumuz bıçimde, muhakkak ve mu-
hakkak nükleere gıtmeye ilışkin siyasi
karara yakınsanmakta ise (aynca tabii,
Türkiye'nin, Nükleer Silahlann Yayıl-
masmm Önlenmesi Anlaşmasf na, ev-
velce belnttiğun gibı, taraf bulunduğu
hususu, saklı olarak, ama yine de), bi-
zım açımızdan, "pazarhk kabffiyetimi-
a" yükselticı olgulardır Ancak (kımse-
yı bilhassa kastederek söylemıyorum).
zorda kalmış şirketlerin, daha doğrusu.
az önce açıkladığım kaç yönlü "sabıka
kayraanmn" işaret ettiği unsurlann te-
mel dürtülerine dönük olarak, şu dedik-
lenmı, aklımızdan, her ne olursa olsun,
hıç çıkartmamalıyız.
Bütun şu olgulara karşılık, şimdi ben
Bakan"ın yerinde olsam, bugün, bu ma-
ceraya gırmem. Nüldeer teknolojiyi
muhakkak ve muhakkak istiyorsam, ye-
ni nesiJ nükleer sanrrallann gelişimiru
beklerim. Bu süreçte yer almaya baka-
nm. Bu arada memlekette nice yıldır
"atom enerjisi" alanında sergilenen
"drama'" el koyar. ne umutlarla kurul-
muş ama, sonralarda, göz göre göre, kı-
yılıp mefluç edılen "kurumu" adam et-
mek içın kollan sıvanm.
Bu arada da paşa paşa hıdrolik ve ter-
mık, bilhassa da doğalgaz santrallanmı
dıker. şebekeyı ıyıleştırmeye çalışır,
enerji venmhlığıni öne çeker. rüzgâra
ve güneşe, ufak ufak vol vermek üzere
polıtıkalar geliştinrdım.
Ama ışte bütün bunlan yapabihnek
için, Bakan, Başbakan Yardımcısı. Baş-
bakan olmak yetmıyor, konulan, kolay-
dan kafaya alınmaya gelmeyecek kadar
iyı bılmek, hatta bunun üstüne bır de
efendı gibi kişılıkli bır sentez koyabil-
mek gerekiyor. Yaa!..
Alaturka Bedevlllk
alanında değerli bır
-nükleer mühendıs arkadaşla ko-
nuştum. Arkadaşlann, benı
nükleer enerjiye ıhanet içinde olarak
gördüklennı söyledı.
Ben, nükleer enerjiye karşı olduğu-
mu. hiçbır zaman söylemedım Tersine,
"nükleer enerjiye kategorikolarak kar-
şı ohnadığunı*' hemen her be> anarımda,
her >azımda, kitaplanmda söyleyegel-
dim. (Aynca, ben değilım başka ama,
bır nüldeer bilım adamı, nükleer ener-
jiye Pekâlâ kategorik olarak karşı da çı-
kabflir. değil mi?)
Bunlar bir yana, bakın, yukanda Ba-
kan'a (yabancı müşavırlere çuvalla pa-
ra ödenırken), bedava nükleer müşavir-
likbıle yaptım!.
Ne var ki eğer holıgan değilseniz,
nükleer ruhban sınıfi mensubu değilse-
niz, nasyonal radıkal nüldeer partinin
merkez komıtesi üyesı gıbi da\Tanmı-
yorsanız, "kukubevlerin" kapıkulu de-
ğilseniz.. Bilim adamı olmanız, bilim
adamı özeni içinde davranıyor ohnanız,
para etmez; o zaman, ihanet ediyorsu-
nuzdur!
Sözünü ettiğim arkadaşa, o zaman
dedim kı, bu benı eleştiren arkadaşlar
niye düşüncelennı hıç yazmazlar? Ba-
na verdığı cevap müthış aiallatıcı. ama
ayrn zamanda, bu arkadaşlann beyınle-
rinin röntgenini yansıttığı ıçın, çok ib-
ret vericiydi. "Yazmavı sevTniyorlar!"
dedi.
Yazmayı bllmlyorlar
/
hanmak mümkün değil. "Yazıl-
mayan düşünce, düşünce olma sü-
recini ^amamlamışdeğfldir ki" de-
dim.
Aslındamesele, "onlaryazmayı sev-
miyor değükr". Yazmayı bılmıyorlar.
Daiıa kötüsü düşünmeyi bilmıyorlar.
Okumayı, öğrenmeyi bilmıyorlar. Yal-
nızca, gece gündüz, nükleer mabetle-
nnde ıman tazelıyorlar
O kadar. Geçende. bu- panelde, bir
nükleer piskopos, ayinvari konuşması-
nın iki ayn yerinde, tabii nasıl bir pa-
tolojık hipnoz içinde olduğunun farkı-
na varmaksızm, tüylen dıken dıken e-
den biçimde (parantez içmdekı laflar
benun açıklamalanm olarak), şunlan
terennüm ediyordu:
(Halen işletmedeki toplam 440 nük-
leer sanrrala karşm, Batı'da yapıbnak-
ta olan tek bir nükleer santral olmama-
sma, aynca hali hazırda ve epeydir si-
pariş edihniş tek bir nükleer santral de
olmamasına, o arada Isveç ve Alman-
ya gibı ülkelerde, nükleer sanrrallann
giderek devre dışı bıralmalanna yöne-
ük siyasi kararlann hanrlauhnasma dö-
nük olarak, kısaltarak aktanyonom),
"Şurada burada" (aynca, hemen hep-
si de geri kalmış ülkelerde), "inşa ba-
Hnde bulunan" (yüda, ancak bir-ikı gi-
bı bir binm olup, 440 ile karşılaştınl-
dığında, demek ki yüzde buin hayli al-
tındaki bir orana baliğ olan) "nükleer
santrallar bulunuyor". "Bu yüzde bir"
(ashnda yüzde birin hayli altı), "az
mı?''(Tabii çoook ve dolayısıyla, beye-
fendıye göre nükleer santrallar, iddia
edilenin tersine, gayet revaçta olarak,
kurulmaya hızla devam ediliyor!..)
(Beyefendi kardeş bundan sonra, ko-
nuşmasımn başka bir yerinde de, güya
radyasyon tehlikesinı büyütenlerin ne
kadar abartılı davrandıklannı, fet-
vasına raptetmek üzere ve tabıı, de-
dığını gibi, nasıl hastahklı bır saplantı
sergilemekte olduğunun hiç farkına
varmayarak, şöyle buyunıyordu...)
"Nükleer santralîarda" (elli yıldan az
bir sürede) "üremiş nüldeer radyas-
yonuahp,okyanuslara" (yanı Allah'ın
ummanına) "dağrtsak, dünya deniz-
lerindeki rad>as>on miktan, nepsi hep-
si yüzde bir"(cik) "kadar vüksefir"!
(Bu "yüzde bir" ise tabıı bişeycık
değil!.. Bunun gibilerin hemen her
tasarruflannda bu iz'an özürlü u-
cubeleşmiş karakter egemendrr. Ne
diyelim, Allah sizı nasıl bilirse öyle
yapsın, emı!)
Türkiye, muz
cumhurlyeti deflll
Z
ihınsel bozunuma uğramış, uy-
duruk adamlarla (Akkuyu'ya
hiç kurulmaz, başka), Tür-
kiye'de nüldeer santral zaten kurulmaz.
Türkiye bir "muz cumhuriyeti" değıl-
dir.
"Nükleer beyler", onun için, daha
fazla kendinizden geçmeyin.
Biz, yeniye, yeniliğe karşı değiliz.
Tam tersine, sözüm ona bunlar adına
sergilenen. "alaturka bedeviüğe" kar-
şıyız.
Bu, artık bizı toplumsal olarak, ıçın
içm kemiren devasa "antropoJojikkan-
serte", toplumbilımcılerimızin, bugüne
kadar olduğundan herhalde daha baş-
ka türlü meşgul olmalan gerekiyor.
Her şeye rağmen (demokratik siyasi
tasarruflara, ıyi niyetlere, dürüst kişisel
birikimlere dönük, derin bir saygıyla
söylüyorum), Akkuyu'ya nükleer sant-
ral kuracak Enerji Bakanı'nın da, Baş-
bakan'm da, bunu özendn-ecek, des-
tekleyecek Cumhurbaşkanı'nın da
(somutta betahsis hıçbir özneyi kastet-
meden, aynca Saym Ecevit'in şahsına
içtenlikle duyduğum yalonlık, Saym
DemireTe ise olağandışı siyasi becensi
dolayısıyla derin hayranlığmı ile ama
konusunda şimdi artık, doktora öğren-
cılerinden profesörlük aşamasma gel-
memış olan hiç kalmadığına göre, "ho-
calarm hocası bir nükleerbfltan adamı"
olarak. ıfade edıyorum), alnını kanş-
lanm!
Böyle bu- sorumluluğu üstlenemezler,
bunun hesabuıı sıttin sene veremezler.
(Yedi cedleri muaazzep olur!)
Sız mılhyetçisiniz, biz değiliz; sız i-
man sahibi, itikat sahibisiniz, biz
değiliz; siz evelallah manevi değer-
lerimize bağlısmız, muhafazakârsmız;
biz. aman ha, yoldan çıkrmşlanz;
Atatürkçüleriz; öyle değil mi, bılgı
özürlü, Allah'tan korkmazlar!..
Hadi bakalun, şimdi isterseniz; arnk
ortada hiçbir sebep kalmamışken ve
bugünün koşullannda, Akdeniz'imizin
bağnna hançer saplamak pahasına,
"Ortadoğu'nun göbeğinde, hem de el
parasıvla, nükleer gerdeğe girme
he\esi" ve (ınsanlığın, bu nükleer facıa
ile yaşamasma neredeyse ramak kal-
mış) "sonunu", gözünüz bağlı olduğu
için, bır türlü göremediğiniz, "Türkb-
lam Bombası patok>jisi"ile hemen kaz-
maya küreğe sanlıp, Akkuyu'ya koşun.
Ama burada nükleer santral temel çuku-
ru değil, olsa olsa size "kabir azabı" o-
lacak bir çukur kazarsınız.
Allah size akıl fikir ihsan etsin!..
ÜTTİ
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Prangalarımızı Kim
Çözecek?
Hem Saym Ecevit hem Saym Demirel, bilinen bir
gerçeğin altını vurgulayarak çizdiler: Avrupa Toplulu-
ğu'na girmek istiyorsanız, idamı kaldırmak, oranın
koşullanna uymak, ne gerekiyorsa onu yapmak zo-
rundasınız. >
özellikle şiddeti, hukuksuzluğu ellerinde bir silah
olarak bufundurmak ve istedikleri zaman kullanmak
isteyen, isterşahinlerdeyin ister gericiler, "Hiçbirkp-
şul kabul etmeyiz" diye ortalıkta dolaşıyor ve "Avru-i
pa bize bir şey dayatmasın, bizi olduğumuz gibi ka-
bul edecekse etsin" diyor. Bu kesim de biliyor ki, ne,
Avrupa Türkiye'yi olduğu gibi kabul eder ve etmekzoi
rundadır, ne de Türkiye Avrupa Topluluğu vizyonunu
kaybeder.
' Siz bakmayın bizimkilerin yeni bir dünya kurulur
edebiyatına. Türkiye de Avrupa da, özellikle Dün-'
ya'nın bugünkü koşullannda ve gelecek perspektif-
lerinde birbirierine şıddetle muhtaçtırlar.
Avrupa'nın Türkiye'nin stratejik konumuna olan ge-
reksinimi, ebedi tutucularımız, "Bizden vazgeçmez-
lernasılsa!" diye kullanmaya ve silahlannı etinden yi-
tirmemeye uğraşıyor.
Türkiye'nin çok önemli sorunlan vardır, bu sorun-
lar ülkemizin ayaklannda birer prangadır. Liderlik, bü-
yük siyaset, ülkemizin bu prangalannı çözmek, "koş-
masını" saglamak demektir.
Bunlan çözemediğımiz sürece, ancak düşe kalka,
bir ileri iki geri, sürunerek yol almaya çalışacaktır Tür-
kiye.
Bu prangalar, Yunanistan'la Kıbns ve Ege Sorun-
ları'dır. Demokratikleşme Sorunu'dur. Başta, siyase-
tin kalitesınde ve ekonominin yonetiminde olmak üze-
re, Standartlaşma Sorunu'dur.
Ve en büyük sorunumuz, her şeyden önce, bütün
bu sorunlann üzenne cesaretle gidecek ve sorunlan
çözecek Siyasi Liderlik Sorunu'dur!
• • •
Yunanistan'la ilişkiye girmekten korkuyor siyaset-
çilerimiz.
Niçin? Yunanistan öcü mü? Bizi ham yapmasından
mı endişeliyiz?
AGlTZirvesi'nde, en büyük ilgi göstermemiz gere-
ken konuklardan biri Yunanistan Başbakanı'ydı. Onu
el üstünde tutmamız gerekirdi. Hiç öyle olmadı; izle-
diğim kadanyla, sıradan mı sıradan bir lider davranı-
şı içine girdi, Ankara'dakı büyüklerimiz!
Yunanistan'la Kıbns'ta bir "Onuriu Banş" yapmak
zorundayız. Onuriu banş, ver kurtul politikası değil-
dir. Hem Türkiye hem Yunanistan için onurtu olacak
bir banş demektir.
Yunanistan'la Ege'de bir "hakça banş" yapmak zo-
rundayız.
Türkiye'nin "ezelı düşmanı "olmamahdır.
Geçmişin yaşanmışlıkları, geleceğımizin ipoteği
olabilir mi?
Süreklı geçmişı yaşayan bır toplum olabilir miyiz ve
günümüz dünyasında ayakta kalabilir miyiz?
Yunanistan'la onuriu bir banş ve hakça bir anlaş-
ma, Türkiye'nin Avrupa ilişkilerinde de zoriuklan at-
latmasında kolaylık sağlayacak ve Güneydoğu kom-
şulanyla olan sorunlann çözümünde başrolü oynaya-
caktr.
Mustafa Kemal'in Yunanistan sorununayaklaşımı-
nı gösterecek bir lideriiğe ihtiyacımız var.
•••
PKK lideri yargılanırken, Meclis veya DGM, bu yar-
gılamaya paralel olarak, Güneydoğu sorununu sos-
yolojik, ekonomik ve siyaset olarak masaya yatırma-
lıydı.
PKK terörü ve ideolojisi durup dururken ortaya çık-;
madı.
Hangi koşullann bu sorunu yarattığını yasal olarak
da soruşturmadan, bu sorunun yaratılmasında etken
olan politikalan, uygulamaları ortaya koymadan, si-
yasal partilenn sorumluluklannı saptamadan, terönst
lideri yargılamak ve idama kalkışmak, gerçeğin sade-
ce bir yüzünü görmek, görmek istemek demektir.
Türkiye'nin kaybettiği evlatlannın acısı, öncelikle
kişiseldir. Ailelerin acısını anlamak çok kolaydır. An-
cak, bu acıyı ortadan kaldıracak olan intikam duygu-
su ve bu duygunun tatmin edilmesi değil, toplumsal
ve ekonomik olarak bu terörun kökunün kazınması-
dır.
Milli gelirin 300 doian bile bulmadığı bir bölgederj
bahsediyoruz! |
Türkiye idamı ertelemek değil, kaldırmalıdır. Mec-j
lis, bu cesareti göstermelidir. !
Bu, demokratikleşme yolunda önemli bir adım ola-!
caktır.
•••
Banş istiyoruz, demokrasi istiyoruz, sosyal adalef
istiyoruz, bütün alanlarda çağdaş standartlar istiycn
ruz.
ÖDP cenel Baskanı Ufuk Uras
'Türkiye nükleer
enerji çoplugü
tstanbul Haber Servisi -
Özgürlük ve Dayamşma
Partısi (ÖDP) Genel Baş-
kam Ufuk Uras, enerji sis-
teminın, gelecek teknolo-
jıler yerine, geçmişin tek-
nolojilenyle planlandığım
belirterek birçok ülkede
nükleer enerjiden vazgeçi-
ürken yabancı ülkelerin de
çöpe atılanı. ömrü bıtenı
Türkıye'ye bulaştırdıklan-
nı söyledı. Uras, Türki-
ye'nin verimliliği düşük
gen teknolojılenn ve zarar-
lı atıklann taşınma alanı ol-
masına ızin verilmemesi
gerektığim vurguladı.
ÖDP tstanbul îl Örgü-
tü'nde düzenlenen basm
toplantısında konuşan
Uras; Almanya, ABD,
Fransa başta bütün geliş-
mış ülkelerin nükleerener-
jınin payım giderek düşür-
me ve belirli bır zaman di-
limi içinde mevcutsantral-
lan kapatma programlannı
yürürlüğe koyduklannı
anımsatarak *Yabancı şir-
ketkr. bizim gibi ülkelerin
kaptsuu aşmdırarak kendi
ülkelerinde çöpe atuanı.
ömrü tükeneni bize bulaş-
ünyorlar'' dedı.
Uras, güvenlık maliyet-
lenne rağmen nükleer ka-
za risklerinin ortadan kal-
dınlamadığuıı kaydederek'
yüzlerce yıl ışuna yayan
nükleer atıklann baş bela-
sı olduğunu kaydettı. Uras,'
Türkiye enerji sisteminin
geleceğı hakkında karar
alanlann bu alanda dünya-
dakı gelışmelerin farkmda
olmadığını savundu.
Tüm dünyada kışi başı-
na enerji tüketımınin yük-
seküğı değil, enerjinin da-
ha verimli kullanımı ve bu
yolla sağlanan tasarnıfun
önemsendiğinı söyleyen
Uras, tükenmeyen, temiz
ve yenilenebilir enerji kay-
naklannm kullanılması ge-
rektiğini ifade etti.
Eskı Yeşiller Partisi mil-
letvekılı Bil^ Contepe ise
yetkililenn Akkuyu'dahiç-
bir inceleme ve araştırma
yapmadan nükleer santral
kurmak ıstediklenni behr-
terek Türkiye'nin bir
"nükleer çete" ile karşı
karşıya olduğunu söyledi