Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 ARAUK 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYtfİ
iJ. \jMX kultur@cumhuriyetcom.tr 15
UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
Doğu'nun uygar kenti, 2000'leri 'kimlikli gelişerek' kültürüyle yaşamaya karar verdi
Kars arhk
w
saülık^ değfl.>.
jF/eı.eryıl30Ekim'de
kutlanan "Kars'ın
Kurtuluşu" gününde
bu kez sadece tören
yapılmakla
yetinilmedi;
Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'in
de katıldığı Mimarlar
Odası toplantısında,
2000'liyıllanntarihsel
kimliğe ve kültürel
zenginliğe sahip
çıkılan bir kentsel
; koruma ve gelişme
seferberliğiyle
karşılanmasına karar
verildi...
Refik Durfoaş'm "Avrupa kentierine" benzettiği Kars'tald Çarhk Rıısyası dönemine (1878-1914) ait görkemli tas resmi ve sivfl yapılar, Bakü'yü de aynı dönemlerde
süsleyen "Batak Mimarisi" akunımn en zarif öraeklerL- Kars'ın aynı zamanda Kafkas - Azeri kürrürterinin Anadolu'daki elçisi olma özeüiği de bu mimari dokuvia
biıükte kente çok özel bir kimlik kazandınyor... Böylesi bir evrensel mirasın tüm örnekleriyle korunabilmesi için ise ^ivedi StT kararlan" gerekiyor.
Bundan tam on yıl önceydi. 14 Arabk
1989 tanhli Mifliyet gazetesinın sürman-
şetinde "Satüık Şebir" başhklı haber ya-
yımlandığında, sadece Karshlann değil,
bu "zariP kentimizın soylu güzellikle-
rini bilen herkesin yüreği burkulmuştu.
îşsizliğin ve yoksulluğun doruğa ulaş-
Üğı ve bu nedenJe hızla "metnıkiaşan"
kentte hüzûnlü gözlemlerde bulunan Tun-
ca Bengin ve Turgay Gözderetiler, bili-
nen en eskı zamanlanndan beri hep "tes-
fim oünama" Ukesine dört elle sanlarak
tarihsel yaşamını sürdürmüş "serhat"
kentimizin 2000'lere doğru düştüğü du-
rumu ayru haberlennde şöyle özetlemiş-
lerdi: "50 miryan olan Kars'ı ahr_."
îlerleyen aylarda, bu kez Refik Durbaş
kalemıyle, ÜmitKjvanç da fotoğraf ma-
kinesiyle Kars'ı kucakladılar ve aynı ız-
lenimleri 30 Nisan 1990 taribJi Cumhu-
riyet gazetesinde duyurdular.
Rize'den yola çıkıp akşamüstû ulaştık-
lannda Omit Kıvanç'a ilk izlenimlerinı;
"Burası Doğu'da bir kent olamaz, yaıüış-
MdaBertm'egeimişolınayahm!~ diyerek
f
V^)ıginı dıle getırdığini behrten Re-,
Durbaş; "Bucaddekrivebinalanbir
Avrupa kentininiçme yerieştir, kimse far-
kma bile vannaz" şeklinde betımledığı
Kars için dramatik gerçeği de şu cümle-
lerle vurguluyordu: "Evlertektekdeğffl,
takım olarak, sokak sokak, cadde cadde
saühyor~ tn&anlar kenti terk ederken,
yörenin köylüleri bile eskisi gibi Kars'a
göçmek yerine arük başka kenüere gidi-
yortar-."
'Yenkien var olma' coşkusu
On yıl sonra işte bu yazılan anımsa-
yarak ve hatta kupürlerini de dosyamıza
koyarak Kars'a vardığımızda, durumun
"aynı ohnadığını" bıhyorduk. Ancak o bü-
yük karamsarlığın ve çöküntünün yerini
bu denli hızla "coşku ve umuda" bırak-
uğını ıse doğrusu pek tahmin etmiyorduk.
Daha havaalanında dostlarla karşüaşır
karşılaşmaz tanık olmaya başiadığınuz
"heyecanlar" ve üç gün boyunca artarak
devam eden "yüreklere su serpici" izle-
nimlerimiz öylesine etkıleyıcıydi kı Kars
sanki uygarhk tarihıyle yenıden buluşma-
ya ve 20. yüzyılı da "onurlu geçnüşine
yaloşır birzaferk" geride bırakmaya ka-
rar vermiştı.
Bu "zafer" ıse terk edilen değil *sa-
hip çıkılan". yıkılan ve yok edilen değil
"imar ve restore" edilen, parlak geçmi-
şıne vefasız değil, aynı geçmişe bağlı ve
"sayjph" ve hiç kuşkusuz en önemlisi de
"Cumhuriyetekanatgeren kent" olma gu-
rurunu yenıden "aydınlanma kültûrûy-
le" sarmalayan bir uygarlık merkezı kim-
liğiyle 2000'h yıllan yaşamak anlamına
geliyordu.
Böylesine tarihsel bir "yeniden doğuş"
coşkusunun Kars'a kazandırılmasında
da önceükle 18 Nısan 1999 seçimlenn-
de halkın göreve getirdıği Belediye Baş-
kanı NaifABbeyoğlu ve çalışma arkadaş-
lannın katkısı büyüktü. Aynı duyarlılık-
lan paylaşan meclis üyelerinın, kentle-
rını ve kültürel zenginliklerinı çağdaş
yaşamın erdemleriyle bırlikte yaşatma-
ya gönül vermiş psikolog CengizŞikh, işa-
damı TuncerGüvensoy, doktor ZaferBı-
çakçı. doktor Coşkun Şimşekli, bankacı
Atalay Güna), Kültür Müdüni Nihat Yrf-
dız, Telekom Bölge Müdürü Sezai Yaa-
o, Mûze Müdürü AH Ercan ve onlar gi-
bı yozlaşmaya ve gericiliğe karşı yıllar-
dır dırenen diğer aydınlann, mesleki bi-
rikiminı \ e kentsel değerlere olan sevgi-
sini Kars'a armağan etmeye başlayan
Belediye Irnar ve Proje Danışmanı mı-
mar Büge Sezer ıle yine mesleki yaşam-
lannı Kars'ın ımanyla sürdüren Ali th-
san Ahnak, Engin Sadak gıbi bir avuç mi-
mann heyecanı ise görülmeye değerdi.
Hele,1992'de kunılduktan sonra adım
adım gelışıp kentle de bütünleşerek bu-
gün artık Kars'ın aynı zamanda bir "bt-
lim kenti" olma hedefini "güvenceye"
bağlayan Kafkas Üniversitesi'nin çalış-
kan rektörü Prof. Dr. Necati Kaya, özve-
nli yönetimi ve öğretım üyeleriyle, yü-
reklen sevda ve umut dolu öğrencileri-
nın katkılan ve bütün bu ınsanlann yine
Kars'ı yeni bir yüzyıla "aydınhk yüzfi"
yenıden gülerek ve "duygu yfiklû şarkı-
lan" yemden söylenerek kavuşturmak
uzere kendıliğınden oluşturduklan "da-
yanışma kûlrürü" inarulmaz güzelhk-
teydi..
'Rehber' askerier
Nıtekim, bu büyük dayanışmaya, ken-
tın bir başka kimlik değenni oluşturan ve
Cumhuriyetın o coşkulu yıllanndan ıtı-
baren "haJkaaçıkorduevisineınası'', kül-
tür ve sanat etkınhkleri, "batotar" ve
"müsamereler'' ıle Kars'ın çağdaş yaşa-
mına katkılarda bulunmuş "askeri yöne-
timin" de anlamlı bir çabayla ortak ol-
dugunu gözledik.
Yöredekı ünlü tarihsel yerleşme olan
Ermenıstan sınınndakı Ani'yi gezen yer-
Eviiya Çdebitiyatrosahnesinde
Oyunda ünlü gezginin anılanyla birlikte dönemin tarihsel olaylan aktanlıyor
KüMr Servisi- Me&a Gâr-
pmar'ın ünlü gezgin Evbya Çe-
lebi'nin seyahatnamelerinden
yola çıkarak yazdığı 'Şu Bizim
EvKyaÇelebi', Istanbul Büyük-
şehir Belediyesi Şehir Tiyatro-
lan'nın yeni oyunu. Erol Kes-
kin'ın yönettiği oyun, Fatih Re-
şat Nun Sahnesi'nde sahnele-
niyor. Mehsa Gürpınar, beş yıl
önce Evlıya Çelebi'nin seyahat-
Damelerini okuduktan sonra yaz-
maya başladığı oyunu, Osman-
lı Imparatorluğu'nun 700. ku-
nıluş yılı nedeniyle Şehir Tiyat-
rolan'ndan teklif aluıca yaİda-
şık bir yıl içmde içinde tamam-
lanmış.
Seyahatnamelerin içinden her-
hangi bir anektodun büe başlı ba-
şına bir oyun olabileceğini söy-
leyen Gürpınar, "Bir denizdenbir
avnçsu aldım" diyor. Evlıya Çe-
lebi'nin gezgıncı ruhunu ve ya-
zar yanını ortaya çıkanp, anla-
tılan dönemi onun gözüyle ver-
meyi esas alan Gürpınar, tarih-
sel sırayı izlemiş.
Sahnede Evliya Çelebi'nin
gezgin kimlığinin yanı sıra, Os-
manlı tmparatorluğu'nun durak-
lama ve gerileme dönemındeki
yaşanan bazı olaylara da yer ve-
riliyor. Yaşh ve genç olmak üze-
re iki Evliya Çelebi'nin bulun-
duğu oyunda, yaşlı Evhya Çe-
lebi geçmışini haürlayıp düşler
kurarken, genç Evliya Çelebi
de, dönemındeki yaşantısıyla
görülüyor.
Yönetmen Erol Keskin ise,
oyunun Osmanlı Imparatorlu-
ğu'nun kuruluşunun 700. yılı
nedeniyle sahnelenmediğini be-
lirtiyor.
- Evliya Çelebi'yi nasıl bir ka-
rakter olarak tasaıiadmız?
EROL KESKtN - Evliya Çe-
lebi 'acayip' denilebilecek dolu-
lukta bir insan. Çelebi'nin karak-
teri bütün gezginlerde olduğu
gibi ortak bir özellik gösterir.
Bu insanlar objektivitelerinden
dolayı çevreyi ve kendilerini çok
ıyı gözlerler. Otokritikleri de
vardır. Aslında, Evliya Çelebi
bir imparatorluğun en yüksege
çıkıp, duraklama devrine geçti-
ği zamanda doğmuş ve gerileme
dönemini yaşamış bir insandır.
Çelebi, bugerçekleri hisseden bi-
ri. Bu oyun, birçok olayın birbi-
rfviiya Çelebi
'acayip' denilebilecek
dolulukta bir insan. Bir
imparatorluğun en
yükseğe çıkıp,
duraklama devrine
geçtiği zamanda
doğmuş ve gerileme
dönemini yaşamış.
Yaşamındaki herhangi
bir macerayı alsanız
başlıbaşına bir oyun
olur.
Meüsa Gürpınar'ın yazdığı, Erol Keskin'in yönettiği oyun Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde.
ri ardı gitmesmden oluşan bir
kompozisyon. Yaşamındaki her-
hangi bir macerayı alsanız baş-
lıbaşına bir oyun olur.
- Evliya Çelebi'nin bulundn-
ğu ortamda nasıl yaşadığını an-
latmayı mı amaçbyorsunuz?
KESKtN - Yazann da, benım
de anlatmak istediğımiz hemen
hemen bu. Onun böyle bir süreç-
teki tepkılen ve aüflannı göster-
meyi amaçladık. Oyundabir yaş-
lı, bir de genç Evliya var. Yaşlı
Evliya'nın kendi İcendıne ko-
nuşmasrnı izliyonız. Hatta med-
dahımsı bir havada konuşuyor.
Söyledikleri ve düşlediklerinin
imajı da, arkasında bir görüntü
olarak ortaya çıkıyor. Bu
görüntünün saf ve naif ol-
masını ıstedim. Çünkü
yaşlı Çelebi geçmışini ha-
tırlıyor ve hayaller kuru-
yor.
- Oyuncular kendi de-
koriarınıkendileri sahne-
ye tasıyoriar. Böyle bir se-
ÇİII1İ yapmani7in nedeni
nedir?
KESKİN - Dekorun
miimkün mertebe pnrni-
tıf olması önemlı bızım
için. Evliya Çelebi'nin
düşündükJerini anlatmak iste-
dim. Bugün bir aktör ya da re-
jisör böyle bir düşü anlatmaya
kalktığında kendüıi Evliya Çe-
lebi'nin yerine koyuyor. Evli-
ya'nm çağındaki bilgılere ne ka-
dar sahip olursa olsun bir mito-
log gibi davranamaz. Ancak bu-
günkü ımkanlar dahilinde tasa-
nm yapabiür.
- Dekoriar smgeseL. Dalgah
bir denizi anlanrken ma>i çarşaf-
iar,kayıkyokuluğu için tekeriek-
Hyuvariak araba, av sahnesi için
tah ta hav^anlar gefipgeçjyorsah-
neden. Bunlar da çok hızh ha-
reket ediyor. Seyircinin algüa-
maam dikkate aldınız mı?
KESKtN - Onu bilemem...
Ama ne yaparsanız yapm, en
mükemmel formda bile birşey
yaratsanız istenıleni aktarama-
yabüirsiniz. Ancak, kâğıttan ya-
pılmış bir sandal bile deniz yol-
culuğunu anlatabilir. Sahnede
tüm aksesuarlar çok hızh hare-
ket ediyor. Önde konuşulanlar-
la arkada geçen olayiarm aynı an-
da bırbirini bubnası lazım. Bu-
nun başanh olması da oyuncu-
lann yapabüirlıklenyle ilgili bir
konu.
- Yaslı Evliya Çelebi meddah
gibi konuşuyor. Ama genç Çele-
bi ve arkadaki oyunculann üs-
hıbufarkh—
KESKtN - Çünkü ortaoyu-
nunda en önemJi kişi meddah-
tır. Geleneksel denilen türe, ge-
riye dönük olarak, dogmatızm
şeklinde bağlı kalmak doğru de-
ğil. Ancak bu çağa adapte edil-
diğinde, bugünkü bilinçle bir-
likte bir yeni yapıt ortaya çıkar-
tılabildiğinde iyi şeyler yaratıl-
mış olur. Bu oyunu da, bundan
sonra Ava Mehmet üzerine sah-
neleyeceğim oyunun bir hazır-
hğı olarak denedim.
- Tarihsel olaylan, padişahla-
n, kavgalan, savaşlan kulian-
nuşsuuz. Ama bunlar çok hızh
oluyor. Bir karmaşa yaratabyor.
Böylebir zamanlamayı niçin ter-
cihettiniz?
KESKtN-Mesele olaylar de-
ğil... Önemli olan insanlar. Bi-
linçü olarak yaptım bunlan. Ki-
min ne söylediğinı kimsenin an-
lamadığı bir dönem var ortada.
Bugün de aynı durum söz ko-
nusu. Öraeğin, sabahlan gaze-
teyi açıyorum, arası noktalı bir
sürü kısaltmalar var. Anlarmyo-
rum. Bugün de bir kargaşadır
gidiyor. Oyunda da bu kakafo-
niyi ortaya koymak ıstedim. Çok
şey oluyor ama, ashnda hiçbir şey
olmuyor. Kımse birbirini anla-
mıyor. Dolayısıyla oyunculann
sahnede duraklamanıalan gere-
kiyor.
-Oyunun Evliya Çelebi'yi an-
latmanın dışuda söyiemek iste-
diği bir şey var mı?
KESKES - Bu ölçüler önem-
li değil. Tiyatro, zaman gibi son-
suz bir süreç olduğu için, 2000
yıhnda ne söyiemek istediğı o za-
man belli olur. Ben bir tiyatro
oyununu sadece tiyatro olsun di-
ye yapıyorum, kutlama içm de-
ğil... Tiyatro bir ihtiyaç; ben bu
ihtiyacı karşılamak istiyorum.
li ve yabancı turistlere, asıl görevleri ül-
keyi korumak olan askerier ve genç su-
baylar "rehbertik hizmetT veriyorlardı.
Adım öğrenemedigimiz bir bilge ko-
mutan, askerüğini Kars'ta yapan genç-
lerimiz arasından "tarih ve sanat" konu-
sunda hevesi, eğitimı ya da bınkımi olan-
lara "Ani'yi öğrenin ve turistlere anlatm"
demişti. Onlar da doğrusu bu "vatani
derslerini" çok iyi çalışarak, Anadolu
uygarhklannı göraıek ve tanımak ısteyen-
lere eşsız bır hizmet sunmaya başlamış-
lardı. "Snnrdaki'' tarihsel kenti gezer-
ken, yüzlerce ve bınlerce yülık bır geç-
mışın görkemli yapı kalıntılannın ne ol-
duğunu ve aynı geçmişin msanoğlunun
kültür ve uygarlık serüvenınde nasıl ya-
şandığını 14. MekanizeTugay Komutan-
hğı'na bağlı "sınır bekçilerimizden" dın-
lemek, doğrusu bambaşka bır ortamdı.
Hele bir de Anı'nin tarihtekı "Ermeni kül-
türûnü" de ağırhkh olarak simgeleyen bir
yerleşme olduğunu düşünürsenız...
AyHınlanmag kent kültürii
Iste bu gözlemlerle Kars'ta geçırdiği-
miz birkaç günün "asıl nedenini" oluş-
turan; "Kurtuluşunun 79. yüdönümün-
de kimlikli getişen bir Kars için'' başlık-
h panel ve forumdaki değerien-
dirmeler debu güzel kente özel-
likle 1980'lerden sonra göz ko-
yan "kültür voksunu imar poft-
tikaUrDm" ve uygarlık bınkim-
lenni yok etmeye nıyetlenen ge-
rici ve '^ıkıa'' betonlaşmanın 18
Nisan 1999'da göreve seçüen
yeni yerel yönetimle birlikte ar-
tık bır an önce "etkfeiz" hale ge-
tirilmesine yönelik özlem ve
önerilerle dile getirildi.
Kafkas Oniversıtesi Oditor-
yumu'ndaki panelden önce
Cumhurbaşkanı Süleyman De-
mirel'in de katılımıyla Kars'ta
ıDc gösterimi yapılan "Doğu'nun
Uygar KentiKars'' adlı Mimar-
lar Odası 'nca hazırlanmış bel-
gesel filmde, binlerce yülık ta-
rihsel geçmişin yanı sıra özel-
likle Cumhuriyet dönemindeki
"aydınlanmacı vedevrünci kent
kültürü yıllan" ıle o gururlu yıl-
lann yerini giderek yozlaşmaya
ve çürümeye yönehk bir Cum-
huriyet karşıtı sürece bırakma-
sı, fılmin yönetmem Hasan Öz-
gen'in usta anlatımıyla salon-
daki herkesı derinden etküemiş-
ti.
Demirel, filmin ardından yap-
üğı konuşmada, Kars'ın, "Cum-
huriyet Treni"ni tıpkı 1970'le-
re kadar kesıntısız süren o "ef-
sanevi" bağlılıklayenıden kucak-
laması için en büyük hazinesi-
nin "tarihi ve kültürü" olduğu-
nu vurguladı. Prof. Dr. Metin
Sözen'in yönettiği ve Vali Nev-
zat Turhan ile Esenyurt Beledi-
ye Başkanı Dr. GfirbüzÇapan'ın
da birer konuşma yaprıldan pa-
nel ve forum katılımcılan da
toplantıdaki değerlendirmeler
ışığında yayımlanan "sonuç bü-
dirgesinde'' 2000'lere doğru or-
tak özlemlerinı özetle şöyle be-
lirtiyorlardı:
M
Kars'm21.yözyudakitenıel
misyonu, üpkızengin tarihinde-
ki gibi, Anadolu ile Kafkasya
arasmda bir uygarhk merkezi
olarak yer almak ve aynı coğ-
rafyadaki komşu halklann ba-
nş ve dostiuk duygulanyla yoğ-
ruhmış bir kültür zenginfiğini
kentsel yaşamm tüm alanlarm-
da etkin ve benrieyici kılarak ge-
leceğikimlikti birgdişmeyie kar-
şılamak ounabdır..."
İşte bu dıleklere de ortak ol-
manın mutiuluğu içinde ertesi
gün Kars'tan aynldığımızda,
uçak havalantr havalanmaz dos-
yamdaki "lOyılönceyeaitgaze-
te kupûrlerine'' bır kez daha göz
atıyorum. Bu yazının başlığını
da cebimdeki not defterime ka-
ralayip, anlatılmaz bir huzurla al-
tını çiziyorum: "Kars arnk sa-
tilık değiL. Olamazdı da_"
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL L
Sahipsiz Bir Gençliğe
Öneniler (II) " 1
Geçen haftakıyazırrnnsonunda şöyle demiştim: *...
siz isteseniz eğer, geçmişin ve bizlerin bütün bu ipo-
teklerini geçersiz kılıp, gerçek anlamda sizlerin ola*
cak birgeleceği biçimlemeye koyulabilirsıniz. Eins-
tein'/n dediğı gıbi, hemen yann sabah, kendi gözlen
nnaiegömıeyi, kendi duygulannızla duymayı ve kere
di beynınizle düşünmeyı tekyaşam biçimı sayarakl,
Siz de şöyle sorabilirsiniz: "Peki ama, zaten her^
kes kendi gözieriyie görüp kendi duygulanyla du&
mazmı?" .,,;
Bundan emin misiniz? o l
Batı dünyası, çoktandır eğitimin hemen her düzş^
yinde neden ezberietme yöntemini bir yana bırakıp,
etkin yöntem diye adlandınlan, öğrencinin bilgi iire-
timine doğrudan katılması yoluyla bilgilendirilmesini
öngören sisteme geçti? Ezberleyen kişi, zamanlâ
kendi düşünce üretiminin sıntrsızlığını büyük ölçüde
bir yana bırakjp, yalnızca ezberiediği kanallarda dQ:
şünmeye ve duymaya başlar da ondan! Ve artık BcF
tı, çoktandır "kendi gözleriyle görvp, kendi duygd^
lanyla duyan" kuşaklara yönelmıştir de, ondan!
Demek kı "kendi gözleriyle gönjp, kendi duygula-
nyla duyabılmek" yalnızca kendılığinden değil, fakat
eğitimle gelışebilen bır beceri ve bir yaşama biçimF
dir. Devlet yönetımlerinin eğitim politikalan bağla-
mında ise başlı başına bir politikadır, ya da öyle cfc
ması gerekir. ':
Yaşadığımız ülkenin resmi eğrtim politikası ise boy-
le bir yönelimi Köy Enstitûlen'nin kapatılmasıyla bir-
likte dışlamıştır. Ezberietme yönteminin günlük yaşs^
mımızdaki çeşirJi yansımalanna ilerde değineceğım.
Ama şimdi biraz olsun Köy Enstitüleri'nin miman Is-
mail Hakkı Tonguç'un, bu kurumlarda güzel sanat-
lar ve düşünce eğitimine verilen öneme ilişkin göruş-t
lerine bakalım: "Felsefe, sanat, müzik, bilim, teknik;
hayattan korkmayanlaha, onuseven, kayıtsız şartsız
bir tutkuyla bağlanabilen insanlarfayaratılır. Yenikül-
tür hayatı, yeni dünya görüşlerine göre örgûtlenmiş
yeniınsanlaria beslenir. özleyeceğiniz, kavuşmakis-
teyeceğiniz ortam bu olmalı..."
Tonguç'un sözünü ettiği bu istek, dünyaya kendi
gözleriyle bakabilecek donanımı elde edemeyenler-
le gerçekleştirilebilir mi?
Bir soru daha: Bu donanım, demokratik bir eğitim
olmaksızın kazanılabilirya da kazandınlabilir mi? Ton-
guç, bu soruya da Köy Enstitüleri'ndeki uygulama-
lara atrfla bulunarak yanıt veriyor'... Devletimizin da-
yandığı ana ilkelerden olan 'halkın kendi kendini yö-
netmesi' kuralı enstitülerde, ögretmen ve öğrenci-
lerin kendi kendılehniyönetmesi biçimine sokularak
bu ilkeye uygun bir yöntem gelıştirmeye çalışıyo-
mz... Allah, müdür, muavin, eğitimbaşıya da öğret-
men korkusu yaratma yolunu tutmuyonız..." (Alıntı-
lar için bak. Pakize Türkoğlu, Tonguç ve Enstitüle-
ri.YKY, Istanbul 1997.)
Ezber, öğrencilere mutlak doğmlann iletilmesi ça-
basıyla eşanlamlıdır ve eğıtirnde demokrasi, dolayı-
sıyla da tartışma ilkesini dogası gereğı dışlar; bun-
dan ötürü, yine doğası gereği, korkuyu da berabe-
rinde getirir. Çünkü yalnızca bilgiyi ternel alabılecek
ve nedefleyebilecek özgür tartışma uygulamasınm ak-
sine, ezberietme yöntemi ancak korku temeli üstün-
de varlığını sürdürebilir. Bu, öğretmenden, öğretim ele-
manından, kurum yönetıcilerinden, sınrfta kalmaktan
vb. korkma biçiminde kendini gösterebilir. Nasıl or-
taya çıkarsa çıksın, önemlı olan, böyle korkulann eş-,
liğinde ve mutlak dogrular nıtelığını taşıdıklan savıy-
la iletilen "bilgileıin", karşı tarafa bağımsız düşüne-
bilme, dolayısıyla da "kendi gözleriyle görebilme"
olanağını tanımamasıdır.
Kjşüncetarihindee/eşfrre/düsünce'ningelişmesü-:
reci, aslında kalıplaşmış/ezbere bilgilerden özgür ak-'
lın suzgecinden geçme bilgilere uzanan biryoldur. Ve
bu yol dönüm noktalannı, her defasında bir şeylere-'
farklı bakabilenlerin, başka deyişle kendi gözleriyle
görmeyi yeğlemelerinden ötürü farklı bakış açılan ge-
liştirenlerin ortaya çıkmalanyla yaşamıştır. Thales,
evrene kendinden öncekiler gibi bakmayı sürdürsey-
1
di eğer, "Evrenin ilk maddesinedir" sorusunu hiç kuş-
1
kusuz oluşturmayacaktı!
Pekj ya dünyaya "kendigözleriyle" bakmanın ko-
şullan?
Onlan da gelecek yazımda ele alacağım.
e-posta: ahmetcemal(a superonline.com
acem20@hotmail.com.
Truva Ö^ifleri açıklandı
B Kültür Servisi - Truva Folklor Araştırmalan
Derneği'nin bu yıl yedinci kez verdiğı Truva Kültür-
Sanat Odülleri'ni kazananlar açıklandı. Halk kültürünü
korumayı ve yaşatmayı ilke edınmiş, uğraşlanyla
çağdaş kültürümuzün oluşumuna katkıda bulunmuş
bılım adamı, sanatçı ve kuruluşlara venlen ödülün
Atatürkçulük alanında bu yılkı sahıbi Oktay Akbal
oldu. Şiır dalında Attüâ tlhan, düzyazı dalında Osman
Şahin, sinema dalında Türkân Şoray, tiyatro dalında
Demet Akbağ, plastik sanatlarda Fikret Otyam, halk
mûziğınde Ah Ekber Çiçek, çağdaş halk müziğinde
Kardeş Türküler, halk oyunlan dahnda Cavit Şentürk,
fotoğraf dalında IFSAK ödüle değer bulundu. Pertev
Nailı Boratav'ın anısına venlen Halkbilimi Ödülü,
tsmet Zeki Eyüboğlu'na verilirken Truva Özel
Ödülü'ne Zonguldaklı maden ışçılen değer bulundu.
Truva Sanat Ödülleri'nin töreni 28 Aralık günü saat
21.00'de Ataköy Yunus Emre Kültür ve Sanat
Merkezi'nde gerçekleşecek.
BUGUN
• NÂZIM HİKMET VAKFI KLTTLTl
MERKEZt'nde saat 18.30'da Doğan Hızlan, Egemen
Berköz, Eray Canberk ve Aydm Hatipoğhı'nun
konuşmacı olarak katıldıklan 'Ölümünün 20. yıhnda
Behçet Necaogil' konulu anma toplantısı
düzenlenecek.
• BABYLON'da 20.00'de Psflsoz grubu 19. ölüm
yıldönümü dolayısıyla John Lennon'ı anma konseri
venyor. ( 292 73 68)
• CEMAL REŞtT REY KONSER SALONU'nda saat
19.30'da şef Gûrel Aykal'ın yönetimindekı Borusan
Istanbul FBarmoni Orkestrası piyanist Güisün Onay'ın
eşhğinde bir konser veriyor. (248 53 92)
• JAZZ CAFE'de saat 22.30'da piyanist Ayşe
Tutüncü'nün konseri izlenebilir. (245 05 16)
• AKSANAT'ta saat 19.00'da Prof. Dr. Refik Duru'nun
konuşmacı olarak kanldığı 'Tarih Oncesi Anadohı'nun
Önemi' başlıkh söyleşi yer ahyor. (252 35 00)
• İFSAK'ta saat 19.30'da Prof. M. Bayhan ve A. L
Gökçen'in konuşmacı olarak katıldığı 'FIAP
BknaDeri' başhklı söyleşi yer alıyor. (292 42 01)
• BtLGİ ÜNtVERSıTESİ'nde saat 19.00'da caz
müzisyeni Neşet Ruacan, Kamil Özler ve Şevket
AkmcTnın vereceği konser ızlenebılır. (216 22 22)