Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALJK 1999 SAU
O L A Y L A K \İL O O K U S L l l ı K olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Kaynak Sorgulaması Ertelenmedi
KEMAL KILIÇDAROĞLU VAVEK
1
980 lerden bu yana, "reform"
adı altında vergı yasalannda
pek çok değişildik yapıldı.
Parlamentoya sunulan her re-
form(!) tasansının amacı "çok
kazanandançok,azkazanan-
dandaaz vergi ahnakrj". Ama 2000 yı-
lına girerken, katma değer veTgisi dı-
şında, yapdanlann birer reform olmadı-
ğını görüyoruz. Çiinküherrefonndan(!)
sonra, nüfus artarken vergi yükümlûsü
sayısı azalmış, vergi sıstemi gelir dağı-
lımmı bozan bir işleve kavuşturulmuş-
tur. Çünkü sıstem; ücretlikr dışında, ki-
şilerin kazandıklan kadar değil, arzu et-
tikleri kadar vergi ödemelerini öngörür
duruma getirilmıştir. Devlet kolaycıhğı
seçtniş, vergi almak yerine borçlanma-
yı yeğlemiştir. Bugün gelinen nokta ise
gerçekten de dramatiktir... 2000 MaH
Yıh Bûtçe Yasa Tasansı'na göre, topla-
nan vergilerin yûzde 82.51'i iç borç fa-
in olarak ödenecektir. Oysa 1980 yı-
lında, toplanan vergilerin sadece yüzde
2.93'ü iç borç faızi olarak ödeniyordu.
lşte biz bu noktaya, yaptığımız vergi re-
formlanyla(!) geldik. Çûnkü "biziınre-
fimn anlayışımızda, vergi ödemevenle-
re kaynak aktarma unaa vardır" der-
sek, hiç de yanılmamış oluruz.
Kaynağı sorgulamak_ Eski Maliye
Bakanı Sayın Temizd dönemınde de bir
vergi refonnu(!)yapıldi- "Neredenbul-
dun" sonısunu soracağım diye pek çok
ödün verildi. Ama ne yazık ki, yapüan
değışıklik daha uygulama alanı bulma-
dan4444 sayüı yasayla üçyüsüreyleer-
telendi(!) Çûnkü kaynak sorgulaması
yapmak vergi kaçıranlan tedirgiıı edi-
yordu.Maliye Bakanı Sayın SâmerOral,
atılan geri adımın gerekçesini tstanbul
Ticaret Odası'nda yapüğı bir konuşma-
da şöyle açıklıyordu: "Vergi Yasası'nın
yarattığı tedirğüıfiği gidernıek için bo
düzenkmeteri yapük.Geriye yönefikin-
ceteme tedirginlik yaraOyordu. Yapdan
düzenlemeyle geriye yöneük incekme
obunayacağmın yasal güvencesi verfldL
Artık endişe ve şjkâyete gerek kalmadı.
Artık devletinize güvenin, yatırun ya-
pm, ûretim yapm_"
Sayın Bakanınbu açıklaması iki yan-
lışı birden içeriyor. Açıklamadaki ilk
yanlış, geriye yönelik vergi incelemesi-
nin olmayacagı güvencesidir. Hemen
belirtelim ki töm vergi incelemeleri ge-
riye yönelik olarak yapıbr. Çünkü vergi
incelemesinin temel amacı, kişüün ger-
çek gelirlerini beyan edip etmediğinin
araştınlmasıdır. Beyan dönemi sona er-
meyenbir gelirdolayısıyla kışiyi gerçek
anlamda vergı incelemesine tabi tutamaz-
sınız. Bunu, eski bir maliyeci olan sa-
yın Bakanın da çok iyi bilmesi gerekir.
Dolayısıyla geriye yönelik vergi incele-
mesinin yapümay acagı güvencesi doğ-
ru değildır. Aynca böyle bir yasa da par-
lamentodan geçmiş değildır. Kaldı ki,
4444 sayılı yasayla üç yıl ertelendiği id-
dıa edilen kaynak sorgulamasının, bu
çerçevede üçüncü yılın sonunda yine
geriye yönelik olarak uygulama alanı
bulacağı bir gerçektir.
Sayın Bakanın amacı, "nereden bul-
dun" sorusunun denetim amaçlı olarak
geriye yönelik sorulmayacağı güvence-
sini vermek ise, bu da doğru değildir.
Çünkü kaynak sorgulaması denetim
amacı için her zaman yapılabilir. Bunu
tümüyle engelleyenbir düzenleme Türk
Vergi Sistemınde yoktur. Ancak, kaynak
sorgulaması yoluyla kısa sürede sonu-
ca ulaşmanın yolu 4444 sayüı yasa ile
kesilmiştir. Açıkça söylemek gerekir-
se, kayıt dışı ekonominin baskısı altın-
da hükümet geri admn atmıştır. Atüan ge-
ri adırn, sadece işi biraz yokuşa sürmek
ohnuştur. Yoksakaynak sorgulaması yü-
rürlukten kaldınlmamıştır. Bunun ya-
sal gerekçelerini şöyle açıklayabiliriz.
Kaynak sorgubunaavar-Kaynak sor-
gulamasına olanak sağlayan esas dü-
zenleme, 2365 sayüı yasayla(30.12.1980
tarihli) getirilmistir. Dolayısıyla maliye
denetim elemaıüan 1.1.1981 tarihinden
beri bu yetkiye sahiptirler. Vergi Usul Ya-
sası'nda yapılan söz konusu düzenle-
meye göre,"Vergiyi doğuran otayve bu
otayaiişkin mnametelerin gerçekmahi-
yetiyemin hariç hertürlü delille ispaüa-
nabinr. Şu kadar ki, vergiyi doğuran
olayta ügisi tabiive açıkbuhınmayan şa-
hitifadesi ispatlama vasıtası olarak kul-
bnııhnnaT" (Md. 3). Görüleceğı üzere bu
madde, denetim elemanlanna oldukça
geniş bir hareket alanı sağlamaktadır. Bir
diğer anlatımladenetim elemanlan ver-
gi denetımını yükümlûnün defter ve bel-
gelerine bağlı kalarak yapabüecekleri gi-
bi, gerçekvergi matrahına ulaşmak için
hertürlü delili de kullanabUecektir. Söz
konusu ettığımız maddeyürüıiüktedir ve
dolayısıyla bu maddeye dayanüarak ya-
pılacak bir vergi incelemesi nedeniyle
denetim elemanlan için getirilmiş bir
sınırlama yoktur.
Kaldı ki, daha sonra gerek Gelir Ver-
gisi, gerek Vergi Usul yasalannda yapı-
lan düzenlemeler kaynak sorgulaması-
nı kaldıran değil, aksıne güçlendiren
düzenlemelerdir. Ornegin, Veıgi Usul Ya-
sası'nın 30. maddesinin yedınci fikrası
halen yürürlüktedir ve bu fikraya göre,
kaynak sorgulaması herhangi bir şekil-
de ertelenmemiştir. Sayın Bakanın "„
geriye yönelikinceJemeolamayacagının
yasal güvencesiverüdL." dediği şey ise,
Gelir Vergisi Yasası'na eklenen (4444
sayılı yasayla) geçici 56. maddenin (H)
bendidir. Bu bende göre, "nudi tnuat"
nedeniyle kayıt dışı varlıklanru beyan
edenler, bu beyanlan gerekçe gösteıile-
rek incelenmeyeceklerdir. Bu ise yeni ge-
tirilen bir uygulama değildir. Ancak sa-
yuı Bakanın beyanıyla, denetim ele-
manlannın iradesine açıkça siyasal ipo-
tek konulmuştur. Çünkü siyasal iktidar,
kaytfdışıekonomiyiurautolarakgörmek-
te, denetim eletnanlaruun kayıt dışı eko-
nomiyi kayda alma çabalanna açıkça
set çekmek istemektedir. Bu beyanın
başka bir anlamı yoktur.
Gerçeği kabullenmek-. Bir ekonomi-
nin yansı kayıt dışı ise, toplanan vergi-
lerin yetersizliği kendiliğinden ortaya
çıkar. Bunun doğal sonucu daha fazla
borçlanmadır. Ama borçlanma çüaş yo-
lu değildir.Bu,bugün için çok net olarak
ortaya çıknuştır. Hükümet borç faizle-
ri altında bunalmıştır. 2000 yıh mali
bütçesi, bir ülkenin bütçesi olmaktan
çok, maalesef bir borç yönetimi bütçe-
si kimliğini taşımaktadır. Gerçek şudiur.
Hükümet vergi toplayamamanın sıkın-
tısuu çekmekte, olağanüstü kazanç el-
de eden rantiye kesimini vergilendire-
memektedir. Çünkü, rantiye arnk ciddi
bir siyasal ve ekonomik güç haline gel-
miştir. O kadar ki, bu kesimi vergilemek
amacıyla çıkardığı yasanın bazı hüküm-
lerini askıya almak zorunda kalmıştır.
Yalnız askıya almakla kalmamış, sayın
Maliye Bakanı denetim elemanlannın gö-
rev alanına da müdahale ederek, bu ke-
sime bir anlamda kişisel vergilememe
taahhüdünde bulunmuştur. Ancak yuka-
nda da açıkladığımız üzere bu taahhü-
dün hiçbir yasal dayanağı yoktur.
(*) Vatandaşın Vergisini Koruma Der-
neği.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
ÜstaıhZam'
Ohnayan Var ım?
"Bugün başımızda bir 'Üstad-ı Zam' var. Halk
dilinde karşılığı 'Zamcı' Baba' olsa gerek. Ya da,
'Zam Ustası'... Türkekonomik mucizesinin mima-
n diye dünyaya ün salmış olan Başbakan özal gel
zaman git zaman bir 'Üstad-ı Âzam-ı Zam' o/du.
Sayesinde her şeye yeni sıfırtar ekleniyor. Bu ara-
dayoksullar, dar geliriiler, ortadirek sıfın tüketiyor.
Sabır da tükeniyor."
Şair, yazar dostum Taiat Halman on beş yıl ön-
ce böyle yazmıştı... Şimdi, önümdeki on milyon-
luk Kâğıt paraya bakarken, getmiş geçmiş, belki de
gelecekteki Zam Üsfad'larını düşünüyorum.
1950'den bu yana, yani demokrasiye, çok partili
düzene geçtiğimizden beri gelip giden başbakan-
lar, Menderes, özal, EcevK, Demiret (hele Demi-
rel), birer "Üstad-ı Zam" değiller mi? Bir tek zam
yapmamış hükümet, başbakan gösterin! Yoktur!
Yeni yeni zamlarla yine karşı karşıyayız... Zam üs-
tadlannın biri cumhurbaşkanı, biri başbakan. Elekt-
riğe zam, havayollanna zam, ekmeğe zam, ne var
ne yok her şeye zam üstüne zam! Çocukluk, ilk-
gençlik günlerimi anımsıyorum da acaba onlar bir
masal mıydı diye düşünüyorum... Geçen gün bir
kitapta, gözüme çarptı, 1934 yıtında palamutun ki-
losu 4 kuruşmuş, yanlış değil dört kuruş! Şimdiki
gerKjterkunjşunercİenb*^nerdeyselirayıdaunutg j ş
mak üzereler. Varsa yoksa dolar, mark!..
Halman dostum. bir özal'ı anmış; ya ötekiler.. zam-
sız bir iktidar dönemi geçiren politika lideri var mı?
Şu ya da bu nedenle iktidardakilerin başlıca işi
zam yapmaktın vara yoğa, gerekene gerekmeye-
ne!.. Kimi zaman üzerinden bir hafta geçmeden!..
Yurttaş hesabı nasıl şaşırmasın? İki yakayı bir ara-
ya getirdim derken, bir de bakarsın yeni bir zam
furyası ile şaşkına dönersin!..
Ister istemez Ümrt Yaşar Oğuzcan'ı andım. Aç-
tım "Dikiz Aynası"nı..
"Gelmeye başladı zamlarpeş peşe I Yanıyoruz
baştanbaşa Süleyman I Kaldmp milleti attın ate-
şe I öğrettin dünya kaç köşe Süleyman I Devalû-
asyona karşıydm hani I öyle betlemiştik geçen yıl
seni I Geride bırakıp Bülent'inkini I Muhtaç ettin
bizi asa Süleyman I Nasibini aldın on yıl koltuktan
I Masallarsöyledin bize bolluktan I Oysa asla kur-
tulmadık yokluktan I Muhtaç ettin bizi aşa Süley-
man."
Ha Demirel, ha Ecevit, ha özal, ha Tansu, ha 12
Mart'lar, 12 Eylül'ler.. hepsinde yoksulluk, hepsin-
de halkın ezilmesi, umutsuzluklardan kendini kur-
taramaması...
Halman, Yahya Kemal, Ahmet Haşim gibi şa-
irlerimizin dizelerini şöyle değistirmiş 1984 yılında:
"Yorgun gözümün halkalannda I Zamlarla ge-
ten bunca hûzün var I Çamlargibi devrildi şu zam-
lar I Zamlar ki kötekten daha gaddar I Feryat sü-
rüyor halk arasında I Altın kulelerden yine Turgut,
'Zam çok iyidir' der I Zamlar mıdıronlar ki her ak-
şam I Her mutfağa her kaibe verirgam I Zam zam
yine zam, yine zam I Zam zam sağa baksam, so~
/a baksam /"
Yıllar geçiyor. Süleyman geliyor, özal gelip gidi-
yor, Süleyman gitmiyor, Ecevit geliyor, arada ufak
tefekter. Ama hepstnin elinde zam! Hepsi birer "Üs-
tad-ı Zam"...
Talat Halman'ın eski yazılan... Hiçbiri güncelliği-
ni kaybetmemiş. Yeni çıkan "DogVusu'nu (YKY) okur-
ken çaresiz gerilere, dünlere, o bitip tükenmeyen
zamlara döndüm. Yaşadıkça birbirini izleyeceğini
bildiğimiz, aceminin acemtsi "Üstadlann tek "ba-
şan"lan olan zamlara, zamlara...
YELDA PADALKİNA
üe
ÎLÎYA KÖSEF
4 Aralık 1999 Cumartesi günü
Fener Bulgar Kilisesi'rtdeki
düğün töreninde sevgi dolu bir beraberliğe
adtm atttlar.
MELTEM KAVCAR
Üe
MUHLÎS SlRMALI
4 Aralık 1999 Cumartesi günü
Kadtköy Evlendirme Dairesi'ndeki
nikâh töreninde elele tutu$tular,
sevgi dolu mutlu bir beraberliğe yürüdüler.
İslamve Liberalizm'
B
ErlanUNVER
ilındiği gibi, dinselliğın, tarih dü-
şüncesi içindekı anlamını olustu-
ran dinsellik üe liberalizm, ıçe-
rikleri ve yaslandıklan toplumsal
gerçeklere bağlüıklan gereği bir-
birlerine karşıt iki kavramı be-
timlerler. Çünkü dinsellik, dogma/doktrin köken-
li evrensel bir olgudur; oysa liberalizm, başat-
ana- iki ideolojisinden biridir -öbür başat ide-
oloji totalitarizmdir- Çogu yerde, üretim ilişki-
leriyle toplum arasındakitoplamsosyoekonomik
polıtık. bağıntıya/bağlantıya ilişkin düşünsel
yaklaşım kümeleri ideoloji olarak değerlendiri-
lir. O nedenle, ideolojiler dogmatik değüdirier;
çünkü özleri "insan yapıaKİır''.
Yine bilındigi gibi, dogma/ doktrin kökenli ol-
gular üzerinde tartışma olmaz. Oysa ideolojiler
her türden tartışmaya açüc düşünce toplamlan-
dır; kuramlar ise haydi haydı... Biri tarûşılmaz,
öbürij tartışılır iki yapısal olgu üzerinde görüş
geliştirmenin ve öylesi üci olguyu birbiri içinde
bütünleştınp uzlaşbrmaya çalışmamn zoriuğu ve
belki de olanaksızlığı, öncelikle çücar karşunı-
za. Dinselliğin, dogma/ doktrin kökenli yapısı-
nı yadsunayan Huistiyanlüc, Rönesans başlan-
gıçh aydınlanmayla çok önemlibir işlevi gerçek-
leştirdi, "Yaşanüabütünksmede\runini
T>
. Zor-
luk ve olanaksızlık öylece aşılnuş oldu. Bir an-
lamda bilımın üstünlüğü/insana zorunluluğu,
onaylandı. Sonuçta da liberalizm, toplumsal
alandaki düzenlemeleri gerçeklestirme olana-
ğını buldu. Öylece iki kavram birbiri içinde, an-
cak öbürünü etkıleme gereksınımı duymadan
kendi sosyal alanlannda egemen konuma gele-
bildi. (Yahudılik, ve özellikle tslamiyet aynı du-
rumu ne yazüc ki gerçekleştirememiştir.)
lşte burada, 'yaşamla bütünkşme devrimi-
ni
r
gerçekleştiren ve nesnel çağdâşlığı elde et-
miş olanla, dinselliğin köktenci geUmini çağdaş-
laştuamadan savunmakta olan çatışıklı/karşıt
iki düzlem belirmektedir. Sorun yaşanan düz-
lem, ıkincısı, Yahudılik ve özellikle tslamiyet ala-
nıdır.
O noktada çıkagelen bir köşe yazısı (*) aynı
anlamda "tslam ve liberalizm'' ilişkisi üzerin-
de genişçe bir kapı aralayınca, "işi somuüasör-
mak kolaylastı''... Köşe yazan, bir kitabın (**)
can alıcı noktalanndan ahntılar yaparak, lslam
ile liberalizmin aslında ne denli uyum içinde ol-
duğunu, "laikçfler" olmasa o uyumun nasıl sü-
riip gidebüeceğini kanıtlamaya çahşıyor. tlk gö-
ze çarpan, sinsi bir saptırma ve bol bol zorlama.
Biraz aynntısına giriünce çok yararlı yönü or-
taya çıkıyor o köşe yazısının. Nesnel gerçeği
kanıtlamanızda/'somutlamada kendisini "refe-
rans" olarak kullanabileceğiniz bir "itiraf kay-
nak" koyuyor ortaya. Bu konuda yazı kitabı, ki-
tap yanyı bütünlüyor. Bir anlamda, içeriği boş
ve kof; yaşamın nesnel gerçekliğine ters, bilim-
sel verilerden uzak, dahası iyıce dağılmış ve şaş-
kuüaşmış bir düşünce yapısuu ele veriyor. Ger-
çekten de üzüntü veren bir düzeysizliği...
Tanıtılan kitap için işte ^mukaddeme"- "Prof.
Erdoğan, önce İslam" ve 'liberalizm' kavram-
tannın birfikte ahnmasından rahatsız olan iki
ucu belirthor: Biri tslamın hiçbir modern kav-
ramla u>nşamayacağına' itikat' eden keskin la-
ikçi çevrefer-. Bunlar aynı zamanda liberaMzme
de düsmandırUr™''
"Üznntüveren" diye söz erağim "niteük" için
nice örnekler yasadik son sıralarda; hemen de
koca koca kişilerden dökülen!.. Ne denebüir? Bel-
ki de yalnızca şu: Günümüzün "Hberalizm dû-
zeyi", onu savunanlann da ^düzeyini*" belirliyor...
Kendilerinden başka hiçbir düş.ünceye libera-
lizmi uygun görmeyecek ölçüde, "liberal tota-
Hter" sapkınlücta bir "düzey" sergileyerek...
Yazı, bir dolu zorlamayı sırtlanarak, iyice
PUSULA
MİTHAT BEREKET
DENKTAŞ VE KLERIDES
BU KEZ KIBRIS SORUNU İÇİN
ADIM ATABİLECEKLER Mİ?
SAKIN PUSULANIZI ŞAŞIRMAYIN
•
"kamburlastiktan" sonra, asıl "itirar' noktala-
nnı sergüiyor. tşte birkaçı...
"tsiaimada 'hilafet' kurumlan dinin özünden
değil, tarihsel, tophunbilimsel süreçlerden doğ-
muştur."
iyi ya, artüc o süreçler bittiğine göre, doğum
gibi ölümler de "mukadder" olduğuna göre, ar-
tık "ontarm" ölümünde sakınca bulunmamalı-
dır... "Tûrkiye'ııinyeniliberaDeri'', tarihsel, top-
lumbilünsel süreçleri kendilerince saptırma ve
işlerine geldiğince kullanmanın gülünçlüğüne mi
düşmek istemektedirler acaba? Bir almtı örne-
ğidaha:
" Liberal oMuğu için Erdoğan, temel sonınun
'devlet elıyle toplumsal mühendıslik' yani dev-
letin tophımu tanzim etme ve tek biçimleştinne
anlayışı olduğunu vıırguluyor. Bu din adına olsa
da, laiklik adına olsa da liberalizmle bağdaş-
maz."
lşte işin can abcı noktasmda bir kendini ele
veriş ya da "kifayetsiz bilgjnin" bir ilginç suıtı-
şı... Devleti toplum mühendisliğinden toplumun
liberalizm doğrultusundaki iradesi ve tercihi en-
gelleyebilir; ancak din bunu yaparsa, bunu en-
gelleme olanağı vaf mıdır? Sanki ikisi de sos-
yal anlamda aynı nitel ve nicel edcinlikteki eTk-
lermış gibi... lşte son alnıtı örneği.
"liberal devletde laiktir amaJakobendevlet-
ten farklı olarak, dinin kamu alanında kendini
ifade etmesini hoşgörüyle karşüar. Müslüman
bdkobunazamaMüshunanınkunluğu devlet pe-
kâlâlaikolabilirr
Buyrun, alın birinci tümceyi vurun ikincisi-
ne... Sesbile çüanaz... Çünkü söylenene uygun
bir tek toplum örneği verilemez; hele devlet/uy-
gar devlet ömeği hiç verilemez. Bundan sonra
olacağı da söylenemez. Şu bizim "Türkiye'nin
yeniKberaDeri", doğrusu bir âlem... Sosyal alan-
la kamusal alan üzerinde bile oyunbazlığa giriş-
meyi bir marifet sayıyorlar. Müslüman laik ola-
maz 2arvası üzerindeki oyunbazlığa girişmeyi de
öyle...
Bir iki fiskeleyince bile
neler çıkıyor.. Ya derinle-
mesıne gidilince durumla-
rını düşünün... Nedeni
açık... Arnk eleştirel akılsal-
lık, elde ettiği "yeni mevzi-
lerle", "anomaü çıkışlan-
na" olanak bırakmıyor. O
zaman da, "nrvayla tevil"
yoluna gidiliyor... Hem de
insanlığm böylesi bir ya-
şamsal sorunu üzerinde...
Oysa işinash şu:" Yahu-
dilikiçin yansına getindl, ts-
lamiyet için ise artık hemen
başlanılması kesin bir zo-
runluluktur" deniyor... Ter-
sini savunanlar, çok zor du-
rumlarda kaur, nesnel, eleş-
tirel ve toplumsal aklın kar-
şısuıda... Isterlerse "retori-
ği^cicüi bicili liberalizm çi-
kolatası ile kaplasınlar... tn-
sanoğlu, artık tüm dinsel
alanın' tüm dinlerin "ya-
şamla bütünleşme devrimi-
nin" gerçekleştirilmesini
zorunlu, yaşamsal bir ge-
lişme olarak beklemekte-
dir... Gerisinde, yaşamın
eleştirel aklına saygısızca
davranmamn ham zırvab-
ğından başka hiçbir "ger-
çek" buhınmamaktadır!..
(*) TahaAkyol, tslam ve
Liberalizm, Milliyet, 27 Ev-
lül 1999.
(**) Mustafa Erdoğan,
lslam ve Liberalizm, Liber-
te Yavınları, Ankara, 1999
PENCERE
Dünya Egemenlerinin
Bahçeleri ve Tarlaları
1876 ile 1914 arasında Ingiltere, Fransa, Alman-
ya, Rusya, Japonya sömürgelerinin yüzölçümü
25 milyon kilometre kare büyüdü.
Yeryüzünün 139.9 milyon kilometre kareliktop-
raklannın 65 milyon kilometre karesi sömürgeydi.
Çin, Iran, Osmanlı gibi yan-sömürge ülkelerin top-
raklan 14.5 milyon kilometre kare tutuyordu. Bel-
çika, Hollanda vb. küçük ülkelerin sömürgeleri 9.9
milyon kilometre kareye ulaştyordu. Hepstni top-
ladığımız zaman 1914 yılında dünyanın üçte ikisi
sömürgeydi.
Ingiltere'nin 1914'te sömürgeleri 33.5 milyon ki-
lometre kareydi.
"Büyük Britanya ve Kuzey Irlanda Birfeşik Kral-
lığı" ise 244.046 kilometre kareydi.
Anadolu'nun üçte biri!..
Ingiltere'de siyasal demokrasi vardı; ama bu
ayncalık 33.5 milyon kilometre karetik dünya coğ-
rafyasının sömürüsü üstüne kurulmuştu.
•
Somürü, kapitalizmin yapısmda var; 'sömürge-
cilik' bu içerik üzerine türetilen bir dünya düzeniy-
di; 'emperyalizm' kapitalizmin tekelleşrne sürecin-
deki sömürgeciliği vurgular.
Emperyalizm sözcüğü 1880'li yıllarda Ingilte-
re'de türetildi.
"Emperyar Frenkçede. imparatoriuğa ilişkin
demektir; buyurganlığı içeren 'emperyalizm' 19'un-
cu yüzyılın sonlannda imparatoriuk rejimi yandaş-
lannın öğretisi anlamına geliyordu.
Sömürgecilik ve emperyalizm, "uygar Batılı-
lar "ın marifetleridir.
Kapitalizme ve emperyalizme karşı emekçi sı-
nıflann ve yoksul halklann tepkileri siyasal tarihte
sonuçlannı nasıl verdi?..
Birinci Dünya (Paylaşım) Savaşı'ndan sonra
Sovyetler kuruldu; bu olgunun etkisiyle Avrupa
kapitalizmi sosyal demokrasiye razı oldu; Ikinci Dün-
ya Savaşı ertesinde siyasal sömürgeciliğe son ve-
rildi; ama, ekonomik sömürgecilik sürdü...
Gezegenimizi bir bütün sayarsak ve insanltğı
yalnız Batı coğrafyası olarak düşünmezsek, ge-
lişmiş kapitalist ülkelerin Tarih Baba'nın yargılama-
sında aklanması olanaksızdır.
Demokrasi, sanayileşmiş zenginlerin bahçesin-
deaçanbirçiçek...
Ancak, bu çiçeğin dünya halklannın kanlanyla
sulandığı da bir gerçek...
Somürü düzeni gezegensel boyutlarda ege-
menleştikçe dünya coğrafyasının büyük bölümü-
nün yoksullaşması sürdükçe, demokrasinin fakir
ülkelerde çiçeklenmesi güçleşecektir.
YDD (Yeni Dünya Düzeni) ya da öteki adıyla
"Küreselleşme" yoksul ülkelere ekonomide libe-
ralizmi dayatıyon ama, kapitalizmin içeriğinde sö-
mürü yapısallaşıyorsa, demokrasi yeryüzünde na-
sıl gerçekleşecek?..
Irtsan haklan nasıl yayılacak?..
Teknolojik devrimin kapitalist üretim sürecine
ivme kazar)dırdığı tartışmasız bir gerçek...
Üretim hızla artryor...
Paylaşım kötü!..
199O'lı yıllarda gezegensel paylaşımın kötülü-
ğü de tartışmasız bir gerçek!..
Doğaya ve insana yazık değil mi?..
Insan bu gidişe bir çare bulacak!..
Babamız
Prof.Dr.
Cavit Orhan Tütengilin
alçakça öldürülmesinin üstünden 20 yıl geçti.
Faillerin kimler olduklan ve neden hesap
vermedikleri artık biliniyor. Meçhul olan, bu ayıbtn
daha ne kadar süreceği. Zamanaşımı tantmayan
öfke ve acımızla babamtzı bugün saat 10.00'da
mezan başında anıyoruz.
KAYA-DENİZ TÜTENCİL
PAZARCIK ASIİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1999/183
Davacı Meryem Etemirsal ile davalı Salman Demir-
sal arasındaki boşanma karannm tanuıması davasının
yapılan yargılaması sırasında; Pazarcık ilçesi Iğdelı kö-
yünden olup tebligat yapılamayan ve adresi de tespit
edilemeyen davalı Şerif oğlu Salman Demirsal'a ilanen
tebligat yapılmasına karar verilmış olmakJa adı geçen
davalının duruşmanın bırakıldığı 15.12.1999 tarih saat
9'da mahkememizde hazır bulunması veya kendisini
bir vekille temsil ettırmesi, aksi takdirde yokluğunda
karar verileceği dava dilekçesi teblığı yerine gecerli ol-
mak üzere Uan olunur Basın: 62128
BURDUR1. ASIİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1997/162
Hazıne tarafından Muhammet Ardıç vs. aleyhine
açılan tapu ıptali davasının sonunda mahkememizce
26.2. 1998 T. ve 1997/162 E. 1998/39 K. sayılı ilamla
davanın kabulüne, Aksu köyü Tekke mevkiinde bulu-
nan tapunun iptali ile 9.1867.20 m2.1ik yerin davacı
Hazine adına tapuya kayıt ve tescüine, davalüann va-
kı müdahalelerinin mennine karar verilmış olup, mah-
kememiz karan temyiz edilmekle Y.l.H.D.Bş.lığının
12.10.1998 T. 1998/9777-10789 E.K. sayüı ilamı Ue
onanmış olup, davalı Muhammet Ardıç'ın adresi meç-
hul olduğundan Yargıtay ilamımn tebligi yerine kaim
olmak üzere ilan olunur. 9.11.1999 Basın: 62136
1
www.ntv.com.tr
BU AKŞAM
22:05
DERELİASLİYE HUKUKMAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1993/105 / Karar No: 1998/74
Davacı Dereli Orman Işletme Mûdürlüğü taraitndan davalılar Yakup Ergen ve arka-
daşlan aleyhine açılan tapu iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda verilen da-
vanın kabulü ile Dereli ilçesi, Tepeküknariı köyü Köseli mevkiinde kain pafta: 10, par-
sel 15 80 nolu taşınmazm tapusunun iptali ile orman olarak hazine adına tescüine ilişkin
karann yapılan tüm araştırmalara rağmen davalılar Dereli Uçesi, Tepeküknariı köyünden
Fatma Aktaş mirasçüan Ipek Öz, Nimet Kılıç, Ali Ergen mirasçısı Emine Uzundurağan
ve yine Muşa Ergen mirasçüan, Hasan Ergen, Cemal Ergen, Mehmet Ergen, Bekıı Er-
gen, Hanife Ergen, Nazmiye Ergen'in tebhgata yarar açık adresleri tespit edılemediğin-
den adı geçenlere karann ilanen tebliğine karar verihniş olmakla;
Karar gereğince işbu ilanın yayın tarihinden itibaren bir ay sonra davalüara tebliğ edıl-
miş sayılacağı hususu karar tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
Basın: 55374