18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALJK 1999 SAU O L A Y L A K \İL O O K U S L l l ı K [email protected] Kaynak Sorgulaması Ertelenmedi KEMAL KILIÇDAROĞLU VAVEK 1 980 lerden bu yana, "reform" adı altında vergı yasalannda pek çok değişildik yapıldı. Parlamentoya sunulan her re- form(!) tasansının amacı "çok kazanandançok,azkazanan- dandaaz vergi ahnakrj". Ama 2000 yı- lına girerken, katma değer veTgisi dı- şında, yapdanlann birer reform olmadı- ğını görüyoruz. Çiinküherrefonndan(!) sonra, nüfus artarken vergi yükümlûsü sayısı azalmış, vergi sıstemi gelir dağı- lımmı bozan bir işleve kavuşturulmuş- tur. Çünkü sıstem; ücretlikr dışında, ki- şilerin kazandıklan kadar değil, arzu et- tikleri kadar vergi ödemelerini öngörür duruma getirilmıştir. Devlet kolaycıhğı seçtniş, vergi almak yerine borçlanma- yı yeğlemiştir. Bugün gelinen nokta ise gerçekten de dramatiktir... 2000 MaH Yıh Bûtçe Yasa Tasansı'na göre, topla- nan vergilerin yûzde 82.51'i iç borç fa- in olarak ödenecektir. Oysa 1980 yı- lında, toplanan vergilerin sadece yüzde 2.93'ü iç borç faızi olarak ödeniyordu. lşte biz bu noktaya, yaptığımız vergi re- formlanyla(!) geldik. Çûnkü "biziınre- fimn anlayışımızda, vergi ödemevenle- re kaynak aktarma unaa vardır" der- sek, hiç de yanılmamış oluruz. Kaynağı sorgulamak_ Eski Maliye Bakanı Sayın Temizd dönemınde de bir vergi refonnu(!)yapıldi- "Neredenbul- dun" sonısunu soracağım diye pek çok ödün verildi. Ama ne yazık ki, yapüan değışıklik daha uygulama alanı bulma- dan4444 sayüı yasayla üçyüsüreyleer- telendi(!) Çûnkü kaynak sorgulaması yapmak vergi kaçıranlan tedirgiıı edi- yordu.Maliye Bakanı Sayın SâmerOral, atılan geri adımın gerekçesini tstanbul Ticaret Odası'nda yapüğı bir konuşma- da şöyle açıklıyordu: "Vergi Yasası'nın yarattığı tedirğüıfiği gidernıek için bo düzenkmeteri yapük.Geriye yönefikin- ceteme tedirginlik yaraOyordu. Yapdan düzenlemeyle geriye yöneük incekme obunayacağmın yasal güvencesi verfldL Artık endişe ve şjkâyete gerek kalmadı. Artık devletinize güvenin, yatırun ya- pm, ûretim yapm_" Sayın Bakanınbu açıklaması iki yan- lışı birden içeriyor. Açıklamadaki ilk yanlış, geriye yönelik vergi incelemesi- nin olmayacagı güvencesidir. Hemen belirtelim ki töm vergi incelemeleri ge- riye yönelik olarak yapıbr. Çünkü vergi incelemesinin temel amacı, kişüün ger- çek gelirlerini beyan edip etmediğinin araştınlmasıdır. Beyan dönemi sona er- meyenbir gelirdolayısıyla kışiyi gerçek anlamda vergı incelemesine tabi tutamaz- sınız. Bunu, eski bir maliyeci olan sa- yın Bakanın da çok iyi bilmesi gerekir. Dolayısıyla geriye yönelik vergi incele- mesinin yapümay acagı güvencesi doğ- ru değildır. Aynca böyle bir yasa da par- lamentodan geçmiş değildır. Kaldı ki, 4444 sayılı yasayla üç yıl ertelendiği id- dıa edilen kaynak sorgulamasının, bu çerçevede üçüncü yılın sonunda yine geriye yönelik olarak uygulama alanı bulacağı bir gerçektir. Sayın Bakanın amacı, "nereden bul- dun" sorusunun denetim amaçlı olarak geriye yönelik sorulmayacağı güvence- sini vermek ise, bu da doğru değildir. Çünkü kaynak sorgulaması denetim amacı için her zaman yapılabilir. Bunu tümüyle engelleyenbir düzenleme Türk Vergi Sistemınde yoktur. Ancak, kaynak sorgulaması yoluyla kısa sürede sonu- ca ulaşmanın yolu 4444 sayüı yasa ile kesilmiştir. Açıkça söylemek gerekir- se, kayıt dışı ekonominin baskısı altın- da hükümet geri admn atmıştır. Atüan ge- ri adırn, sadece işi biraz yokuşa sürmek ohnuştur. Yoksakaynak sorgulaması yü- rürlukten kaldınlmamıştır. Bunun ya- sal gerekçelerini şöyle açıklayabiliriz. Kaynak sorgubunaavar-Kaynak sor- gulamasına olanak sağlayan esas dü- zenleme, 2365 sayüı yasayla(30.12.1980 tarihli) getirilmistir. Dolayısıyla maliye denetim elemaıüan 1.1.1981 tarihinden beri bu yetkiye sahiptirler. Vergi Usul Ya- sası'nda yapılan söz konusu düzenle- meye göre,"Vergiyi doğuran otayve bu otayaiişkin mnametelerin gerçekmahi- yetiyemin hariç hertürlü delille ispaüa- nabinr. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayta ügisi tabiive açıkbuhınmayan şa- hitifadesi ispatlama vasıtası olarak kul- bnııhnnaT" (Md. 3). Görüleceğı üzere bu madde, denetim elemanlanna oldukça geniş bir hareket alanı sağlamaktadır. Bir diğer anlatımladenetim elemanlan ver- gi denetımını yükümlûnün defter ve bel- gelerine bağlı kalarak yapabüecekleri gi- bi, gerçekvergi matrahına ulaşmak için hertürlü delili de kullanabUecektir. Söz konusu ettığımız maddeyürüıiüktedir ve dolayısıyla bu maddeye dayanüarak ya- pılacak bir vergi incelemesi nedeniyle denetim elemanlan için getirilmiş bir sınırlama yoktur. Kaldı ki, daha sonra gerek Gelir Ver- gisi, gerek Vergi Usul yasalannda yapı- lan düzenlemeler kaynak sorgulaması- nı kaldıran değil, aksıne güçlendiren düzenlemelerdir. Ornegin, Veıgi Usul Ya- sası'nın 30. maddesinin yedınci fikrası halen yürürlüktedir ve bu fikraya göre, kaynak sorgulaması herhangi bir şekil- de ertelenmemiştir. Sayın Bakanın "„ geriye yönelikinceJemeolamayacagının yasal güvencesiverüdL." dediği şey ise, Gelir Vergisi Yasası'na eklenen (4444 sayılı yasayla) geçici 56. maddenin (H) bendidir. Bu bende göre, "nudi tnuat" nedeniyle kayıt dışı varlıklanru beyan edenler, bu beyanlan gerekçe gösteıile- rek incelenmeyeceklerdir. Bu ise yeni ge- tirilen bir uygulama değildir. Ancak sa- yuı Bakanın beyanıyla, denetim ele- manlannın iradesine açıkça siyasal ipo- tek konulmuştur. Çünkü siyasal iktidar, kaytfdışıekonomiyiurautolarakgörmek- te, denetim eletnanlaruun kayıt dışı eko- nomiyi kayda alma çabalanna açıkça set çekmek istemektedir. Bu beyanın başka bir anlamı yoktur. Gerçeği kabullenmek-. Bir ekonomi- nin yansı kayıt dışı ise, toplanan vergi- lerin yetersizliği kendiliğinden ortaya çıkar. Bunun doğal sonucu daha fazla borçlanmadır. Ama borçlanma çüaş yo- lu değildir.Bu,bugün için çok net olarak ortaya çıknuştır. Hükümet borç faizle- ri altında bunalmıştır. 2000 yıh mali bütçesi, bir ülkenin bütçesi olmaktan çok, maalesef bir borç yönetimi bütçe- si kimliğini taşımaktadır. Gerçek şudiur. Hükümet vergi toplayamamanın sıkın- tısuu çekmekte, olağanüstü kazanç el- de eden rantiye kesimini vergilendire- memektedir. Çünkü, rantiye arnk ciddi bir siyasal ve ekonomik güç haline gel- miştir. O kadar ki, bu kesimi vergilemek amacıyla çıkardığı yasanın bazı hüküm- lerini askıya almak zorunda kalmıştır. Yalnız askıya almakla kalmamış, sayın Maliye Bakanı denetim elemanlannın gö- rev alanına da müdahale ederek, bu ke- sime bir anlamda kişisel vergilememe taahhüdünde bulunmuştur. Ancak yuka- nda da açıkladığımız üzere bu taahhü- dün hiçbir yasal dayanağı yoktur. (*) Vatandaşın Vergisini Koruma Der- neği. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL ÜstaıhZam' Ohnayan Var ım? "Bugün başımızda bir 'Üstad-ı Zam' var. Halk dilinde karşılığı 'Zamcı' Baba' olsa gerek. Ya da, 'Zam Ustası'... Türkekonomik mucizesinin mima- n diye dünyaya ün salmış olan Başbakan özal gel zaman git zaman bir 'Üstad-ı Âzam-ı Zam' o/du. Sayesinde her şeye yeni sıfırtar ekleniyor. Bu ara- dayoksullar, dar geliriiler, ortadirek sıfın tüketiyor. Sabır da tükeniyor." Şair, yazar dostum Taiat Halman on beş yıl ön- ce böyle yazmıştı... Şimdi, önümdeki on milyon- luk Kâğıt paraya bakarken, getmiş geçmiş, belki de gelecekteki Zam Üsfad'larını düşünüyorum. 1950'den bu yana, yani demokrasiye, çok partili düzene geçtiğimizden beri gelip giden başbakan- lar, Menderes, özal, EcevK, Demiret (hele Demi- rel), birer "Üstad-ı Zam" değiller mi? Bir tek zam yapmamış hükümet, başbakan gösterin! Yoktur! Yeni yeni zamlarla yine karşı karşıyayız... Zam üs- tadlannın biri cumhurbaşkanı, biri başbakan. Elekt- riğe zam, havayollanna zam, ekmeğe zam, ne var ne yok her şeye zam üstüne zam! Çocukluk, ilk- gençlik günlerimi anımsıyorum da acaba onlar bir masal mıydı diye düşünüyorum... Geçen gün bir kitapta, gözüme çarptı, 1934 yıtında palamutun ki- losu 4 kuruşmuş, yanlış değil dört kuruş! Şimdiki gerKjterkunjşunercİenb*^nerdeyselirayıdaunutg j ş mak üzereler. Varsa yoksa dolar, mark!.. Halman dostum. bir özal'ı anmış; ya ötekiler.. zam- sız bir iktidar dönemi geçiren politika lideri var mı? Şu ya da bu nedenle iktidardakilerin başlıca işi zam yapmaktın vara yoğa, gerekene gerekmeye- ne!.. Kimi zaman üzerinden bir hafta geçmeden!.. Yurttaş hesabı nasıl şaşırmasın? İki yakayı bir ara- ya getirdim derken, bir de bakarsın yeni bir zam furyası ile şaşkına dönersin!.. Ister istemez Ümrt Yaşar Oğuzcan'ı andım. Aç- tım "Dikiz Aynası"nı.. "Gelmeye başladı zamlarpeş peşe I Yanıyoruz baştanbaşa Süleyman I Kaldmp milleti attın ate- şe I öğrettin dünya kaç köşe Süleyman I Devalû- asyona karşıydm hani I öyle betlemiştik geçen yıl seni I Geride bırakıp Bülent'inkini I Muhtaç ettin bizi asa Süleyman I Nasibini aldın on yıl koltuktan I Masallarsöyledin bize bolluktan I Oysa asla kur- tulmadık yokluktan I Muhtaç ettin bizi aşa Süley- man." Ha Demirel, ha Ecevit, ha özal, ha Tansu, ha 12 Mart'lar, 12 Eylül'ler.. hepsinde yoksulluk, hepsin- de halkın ezilmesi, umutsuzluklardan kendini kur- taramaması... Halman, Yahya Kemal, Ahmet Haşim gibi şa- irlerimizin dizelerini şöyle değistirmiş 1984 yılında: "Yorgun gözümün halkalannda I Zamlarla ge- ten bunca hûzün var I Çamlargibi devrildi şu zam- lar I Zamlar ki kötekten daha gaddar I Feryat sü- rüyor halk arasında I Altın kulelerden yine Turgut, 'Zam çok iyidir' der I Zamlar mıdıronlar ki her ak- şam I Her mutfağa her kaibe verirgam I Zam zam yine zam, yine zam I Zam zam sağa baksam, so~ /a baksam /" Yıllar geçiyor. Süleyman geliyor, özal gelip gidi- yor, Süleyman gitmiyor, Ecevit geliyor, arada ufak tefekter. Ama hepstnin elinde zam! Hepsi birer "Üs- tad-ı Zam"... Talat Halman'ın eski yazılan... Hiçbiri güncelliği- ni kaybetmemiş. Yeni çıkan "DogVusu'nu (YKY) okur- ken çaresiz gerilere, dünlere, o bitip tükenmeyen zamlara döndüm. Yaşadıkça birbirini izleyeceğini bildiğimiz, aceminin acemtsi "Üstadlann tek "ba- şan"lan olan zamlara, zamlara... YELDA PADALKİNA üe ÎLÎYA KÖSEF 4 Aralık 1999 Cumartesi günü Fener Bulgar Kilisesi'rtdeki düğün töreninde sevgi dolu bir beraberliğe adtm atttlar. MELTEM KAVCAR Üe MUHLÎS SlRMALI 4 Aralık 1999 Cumartesi günü Kadtköy Evlendirme Dairesi'ndeki nikâh töreninde elele tutu$tular, sevgi dolu mutlu bir beraberliğe yürüdüler. İslamve Liberalizm' B ErlanUNVER ilındiği gibi, dinselliğın, tarih dü- şüncesi içindekı anlamını olustu- ran dinsellik üe liberalizm, ıçe- rikleri ve yaslandıklan toplumsal gerçeklere bağlüıklan gereği bir- birlerine karşıt iki kavramı be- timlerler. Çünkü dinsellik, dogma/doktrin köken- li evrensel bir olgudur; oysa liberalizm, başat- ana- iki ideolojisinden biridir -öbür başat ide- oloji totalitarizmdir- Çogu yerde, üretim ilişki- leriyle toplum arasındakitoplamsosyoekonomik polıtık. bağıntıya/bağlantıya ilişkin düşünsel yaklaşım kümeleri ideoloji olarak değerlendiri- lir. O nedenle, ideolojiler dogmatik değüdirier; çünkü özleri "insan yapıaKİır''. Yine bilındigi gibi, dogma/ doktrin kökenli ol- gular üzerinde tartışma olmaz. Oysa ideolojiler her türden tartışmaya açüc düşünce toplamlan- dır; kuramlar ise haydi haydı... Biri tarûşılmaz, öbürij tartışılır iki yapısal olgu üzerinde görüş geliştirmenin ve öylesi üci olguyu birbiri içinde bütünleştınp uzlaşbrmaya çalışmamn zoriuğu ve belki de olanaksızlığı, öncelikle çücar karşunı- za. Dinselliğin, dogma/ doktrin kökenli yapısı- nı yadsunayan Huistiyanlüc, Rönesans başlan- gıçh aydınlanmayla çok önemlibir işlevi gerçek- leştirdi, "Yaşanüabütünksmede\runini T> . Zor- luk ve olanaksızlık öylece aşılnuş oldu. Bir an- lamda bilımın üstünlüğü/insana zorunluluğu, onaylandı. Sonuçta da liberalizm, toplumsal alandaki düzenlemeleri gerçeklestirme olana- ğını buldu. Öylece iki kavram birbiri içinde, an- cak öbürünü etkıleme gereksınımı duymadan kendi sosyal alanlannda egemen konuma gele- bildi. (Yahudılik, ve özellikle tslamiyet aynı du- rumu ne yazüc ki gerçekleştirememiştir.) lşte burada, 'yaşamla bütünkşme devrimi- ni r gerçekleştiren ve nesnel çağdâşlığı elde et- miş olanla, dinselliğin köktenci geUmini çağdaş- laştuamadan savunmakta olan çatışıklı/karşıt iki düzlem belirmektedir. Sorun yaşanan düz- lem, ıkincısı, Yahudılik ve özellikle tslamiyet ala- nıdır. O noktada çıkagelen bir köşe yazısı (*) aynı anlamda "tslam ve liberalizm'' ilişkisi üzerin- de genişçe bir kapı aralayınca, "işi somuüasör- mak kolaylastı''... Köşe yazan, bir kitabın (**) can alıcı noktalanndan ahntılar yaparak, lslam ile liberalizmin aslında ne denli uyum içinde ol- duğunu, "laikçfler" olmasa o uyumun nasıl sü- riip gidebüeceğini kanıtlamaya çahşıyor. tlk gö- ze çarpan, sinsi bir saptırma ve bol bol zorlama. Biraz aynntısına giriünce çok yararlı yönü or- taya çıkıyor o köşe yazısının. Nesnel gerçeği kanıtlamanızda/'somutlamada kendisini "refe- rans" olarak kullanabileceğiniz bir "itiraf kay- nak" koyuyor ortaya. Bu konuda yazı kitabı, ki- tap yanyı bütünlüyor. Bir anlamda, içeriği boş ve kof; yaşamın nesnel gerçekliğine ters, bilim- sel verilerden uzak, dahası iyıce dağılmış ve şaş- kuüaşmış bir düşünce yapısuu ele veriyor. Ger- çekten de üzüntü veren bir düzeysizliği... Tanıtılan kitap için işte ^mukaddeme"- "Prof. Erdoğan, önce İslam" ve 'liberalizm' kavram- tannın birfikte ahnmasından rahatsız olan iki ucu belirthor: Biri tslamın hiçbir modern kav- ramla u>nşamayacağına' itikat' eden keskin la- ikçi çevrefer-. Bunlar aynı zamanda liberaMzme de düsmandırUr™'' "Üznntüveren" diye söz erağim "niteük" için nice örnekler yasadik son sıralarda; hemen de koca koca kişilerden dökülen!.. Ne denebüir? Bel- ki de yalnızca şu: Günümüzün "Hberalizm dû- zeyi", onu savunanlann da ^düzeyini*" belirliyor... Kendilerinden başka hiçbir düş.ünceye libera- lizmi uygun görmeyecek ölçüde, "liberal tota- Hter" sapkınlücta bir "düzey" sergileyerek... Yazı, bir dolu zorlamayı sırtlanarak, iyice PUSULA MİTHAT BEREKET DENKTAŞ VE KLERIDES BU KEZ KIBRIS SORUNU İÇİN ADIM ATABİLECEKLER Mİ? SAKIN PUSULANIZI ŞAŞIRMAYIN • "kamburlastiktan" sonra, asıl "itirar' noktala- nnı sergüiyor. tşte birkaçı... "tsiaimada 'hilafet' kurumlan dinin özünden değil, tarihsel, tophunbilimsel süreçlerden doğ- muştur." iyi ya, artüc o süreçler bittiğine göre, doğum gibi ölümler de "mukadder" olduğuna göre, ar- tık "ontarm" ölümünde sakınca bulunmamalı- dır... "Tûrkiye'ııinyeniliberaDeri'', tarihsel, top- lumbilünsel süreçleri kendilerince saptırma ve işlerine geldiğince kullanmanın gülünçlüğüne mi düşmek istemektedirler acaba? Bir almtı örne- ğidaha: " Liberal oMuğu için Erdoğan, temel sonınun 'devlet elıyle toplumsal mühendıslik' yani dev- letin tophımu tanzim etme ve tek biçimleştinne anlayışı olduğunu vıırguluyor. Bu din adına olsa da, laiklik adına olsa da liberalizmle bağdaş- maz." lşte işin can abcı noktasmda bir kendini ele veriş ya da "kifayetsiz bilgjnin" bir ilginç suıtı- şı... Devleti toplum mühendisliğinden toplumun liberalizm doğrultusundaki iradesi ve tercihi en- gelleyebilir; ancak din bunu yaparsa, bunu en- gelleme olanağı vaf mıdır? Sanki ikisi de sos- yal anlamda aynı nitel ve nicel edcinlikteki eTk- lermış gibi... lşte son alnıtı örneği. "liberal devletde laiktir amaJakobendevlet- ten farklı olarak, dinin kamu alanında kendini ifade etmesini hoşgörüyle karşüar. Müslüman bdkobunazamaMüshunanınkunluğu devlet pe- kâlâlaikolabilirr Buyrun, alın birinci tümceyi vurun ikincisi- ne... Sesbile çüanaz... Çünkü söylenene uygun bir tek toplum örneği verilemez; hele devlet/uy- gar devlet ömeği hiç verilemez. Bundan sonra olacağı da söylenemez. Şu bizim "Türkiye'nin yeniKberaDeri", doğrusu bir âlem... Sosyal alan- la kamusal alan üzerinde bile oyunbazlığa giriş- meyi bir marifet sayıyorlar. Müslüman laik ola- maz 2arvası üzerindeki oyunbazlığa girişmeyi de öyle... Bir iki fiskeleyince bile neler çıkıyor.. Ya derinle- mesıne gidilince durumla- rını düşünün... Nedeni açık... Arnk eleştirel akılsal- lık, elde ettiği "yeni mevzi- lerle", "anomaü çıkışlan- na" olanak bırakmıyor. O zaman da, "nrvayla tevil" yoluna gidiliyor... Hem de insanlığm böylesi bir ya- şamsal sorunu üzerinde... Oysa işinash şu:" Yahu- dilikiçin yansına getindl, ts- lamiyet için ise artık hemen başlanılması kesin bir zo- runluluktur" deniyor... Ter- sini savunanlar, çok zor du- rumlarda kaur, nesnel, eleş- tirel ve toplumsal aklın kar- şısuıda... Isterlerse "retori- ği^cicüi bicili liberalizm çi- kolatası ile kaplasınlar... tn- sanoğlu, artık tüm dinsel alanın' tüm dinlerin "ya- şamla bütünleşme devrimi- nin" gerçekleştirilmesini zorunlu, yaşamsal bir ge- lişme olarak beklemekte- dir... Gerisinde, yaşamın eleştirel aklına saygısızca davranmamn ham zırvab- ğından başka hiçbir "ger- çek" buhınmamaktadır!.. (*) TahaAkyol, tslam ve Liberalizm, Milliyet, 27 Ev- lül 1999. (**) Mustafa Erdoğan, lslam ve Liberalizm, Liber- te Yavınları, Ankara, 1999 PENCERE Dünya Egemenlerinin Bahçeleri ve Tarlaları 1876 ile 1914 arasında Ingiltere, Fransa, Alman- ya, Rusya, Japonya sömürgelerinin yüzölçümü 25 milyon kilometre kare büyüdü. Yeryüzünün 139.9 milyon kilometre kareliktop- raklannın 65 milyon kilometre karesi sömürgeydi. Çin, Iran, Osmanlı gibi yan-sömürge ülkelerin top- raklan 14.5 milyon kilometre kare tutuyordu. Bel- çika, Hollanda vb. küçük ülkelerin sömürgeleri 9.9 milyon kilometre kareye ulaştyordu. Hepstni top- ladığımız zaman 1914 yılında dünyanın üçte ikisi sömürgeydi. Ingiltere'nin 1914'te sömürgeleri 33.5 milyon ki- lometre kareydi. "Büyük Britanya ve Kuzey Irlanda Birfeşik Kral- lığı" ise 244.046 kilometre kareydi. Anadolu'nun üçte biri!.. Ingiltere'de siyasal demokrasi vardı; ama bu ayncalık 33.5 milyon kilometre karetik dünya coğ- rafyasının sömürüsü üstüne kurulmuştu. • Somürü, kapitalizmin yapısmda var; 'sömürge- cilik' bu içerik üzerine türetilen bir dünya düzeniy- di; 'emperyalizm' kapitalizmin tekelleşrne sürecin- deki sömürgeciliği vurgular. Emperyalizm sözcüğü 1880'li yıllarda Ingilte- re'de türetildi. "Emperyar Frenkçede. imparatoriuğa ilişkin demektir; buyurganlığı içeren 'emperyalizm' 19'un- cu yüzyılın sonlannda imparatoriuk rejimi yandaş- lannın öğretisi anlamına geliyordu. Sömürgecilik ve emperyalizm, "uygar Batılı- lar "ın marifetleridir. Kapitalizme ve emperyalizme karşı emekçi sı- nıflann ve yoksul halklann tepkileri siyasal tarihte sonuçlannı nasıl verdi?.. Birinci Dünya (Paylaşım) Savaşı'ndan sonra Sovyetler kuruldu; bu olgunun etkisiyle Avrupa kapitalizmi sosyal demokrasiye razı oldu; Ikinci Dün- ya Savaşı ertesinde siyasal sömürgeciliğe son ve- rildi; ama, ekonomik sömürgecilik sürdü... Gezegenimizi bir bütün sayarsak ve insanltğı yalnız Batı coğrafyası olarak düşünmezsek, ge- lişmiş kapitalist ülkelerin Tarih Baba'nın yargılama- sında aklanması olanaksızdır. Demokrasi, sanayileşmiş zenginlerin bahçesin- deaçanbirçiçek... Ancak, bu çiçeğin dünya halklannın kanlanyla sulandığı da bir gerçek... Somürü düzeni gezegensel boyutlarda ege- menleştikçe dünya coğrafyasının büyük bölümü- nün yoksullaşması sürdükçe, demokrasinin fakir ülkelerde çiçeklenmesi güçleşecektir. YDD (Yeni Dünya Düzeni) ya da öteki adıyla "Küreselleşme" yoksul ülkelere ekonomide libe- ralizmi dayatıyon ama, kapitalizmin içeriğinde sö- mürü yapısallaşıyorsa, demokrasi yeryüzünde na- sıl gerçekleşecek?.. Irtsan haklan nasıl yayılacak?.. Teknolojik devrimin kapitalist üretim sürecine ivme kazar)dırdığı tartışmasız bir gerçek... Üretim hızla artryor... Paylaşım kötü!.. 199O'lı yıllarda gezegensel paylaşımın kötülü- ğü de tartışmasız bir gerçek!.. Doğaya ve insana yazık değil mi?.. Insan bu gidişe bir çare bulacak!.. Babamız Prof.Dr. Cavit Orhan Tütengilin alçakça öldürülmesinin üstünden 20 yıl geçti. Faillerin kimler olduklan ve neden hesap vermedikleri artık biliniyor. Meçhul olan, bu ayıbtn daha ne kadar süreceği. Zamanaşımı tantmayan öfke ve acımızla babamtzı bugün saat 10.00'da mezan başında anıyoruz. KAYA-DENİZ TÜTENCİL PAZARCIK ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1999/183 Davacı Meryem Etemirsal ile davalı Salman Demir- sal arasındaki boşanma karannm tanuıması davasının yapılan yargılaması sırasında; Pazarcık ilçesi Iğdelı kö- yünden olup tebligat yapılamayan ve adresi de tespit edilemeyen davalı Şerif oğlu Salman Demirsal'a ilanen tebligat yapılmasına karar verilmış olmakJa adı geçen davalının duruşmanın bırakıldığı 15.12.1999 tarih saat 9'da mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettırmesi, aksi takdirde yokluğunda karar verileceği dava dilekçesi teblığı yerine gecerli ol- mak üzere Uan olunur Basın: 62128 BURDUR1. ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1997/162 Hazıne tarafından Muhammet Ardıç vs. aleyhine açılan tapu ıptali davasının sonunda mahkememizce 26.2. 1998 T. ve 1997/162 E. 1998/39 K. sayılı ilamla davanın kabulüne, Aksu köyü Tekke mevkiinde bulu- nan tapunun iptali ile 9.1867.20 m2.1ik yerin davacı Hazine adına tapuya kayıt ve tescüine, davalüann va- kı müdahalelerinin mennine karar verilmış olup, mah- kememiz karan temyiz edilmekle Y.l.H.D.Bş.lığının 12.10.1998 T. 1998/9777-10789 E.K. sayüı ilamı Ue onanmış olup, davalı Muhammet Ardıç'ın adresi meç- hul olduğundan Yargıtay ilamımn tebligi yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 9.11.1999 Basın: 62136 1 www.ntv.com.tr BU AKŞAM 22:05 DERELİASLİYE HUKUKMAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1993/105 / Karar No: 1998/74 Davacı Dereli Orman Işletme Mûdürlüğü taraitndan davalılar Yakup Ergen ve arka- daşlan aleyhine açılan tapu iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda verilen da- vanın kabulü ile Dereli ilçesi, Tepeküknariı köyü Köseli mevkiinde kain pafta: 10, par- sel 15 80 nolu taşınmazm tapusunun iptali ile orman olarak hazine adına tescüine ilişkin karann yapılan tüm araştırmalara rağmen davalılar Dereli Uçesi, Tepeküknariı köyünden Fatma Aktaş mirasçüan Ipek Öz, Nimet Kılıç, Ali Ergen mirasçısı Emine Uzundurağan ve yine Muşa Ergen mirasçüan, Hasan Ergen, Cemal Ergen, Mehmet Ergen, Bekıı Er- gen, Hanife Ergen, Nazmiye Ergen'in tebhgata yarar açık adresleri tespit edılemediğin- den adı geçenlere karann ilanen tebliğine karar verihniş olmakla; Karar gereğince işbu ilanın yayın tarihinden itibaren bir ay sonra davalüara tebliğ edıl- miş sayılacağı hususu karar tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 55374
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle