Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7ARAUK1999SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Genelge
Istanbul'da
Bakırköy Milli Eğitim
Müdürü Hasan Yıldız,
Bakırköy Imam-Hatip
Lisesi'nde kız ve
erkek öğrencilerin ayn
sınıflarda eğitimine
son verdi. Kız ve
erkek öğrenciler aynı
sınıflarda toplandı.
Şeriatçılar hemen
karşı saldınya geçti.
Zaman gazetesi
"tahrik" yorumunu
yaptı, Yeni Şafak
gazetesi "baskı" dedi.
Hiç kuşkumuz yok ki
saldınlar, önümüzdeki
günlerde daha da
bûyüyecek; şeriatçılar,
belki Hasan Yıldız'ı
görevden aldıracaklar
ve tekrar eski
düzenlerini
kuracaklar. Ancak...
Yıldız bu uygulamayı
kendi kafasına göre
yapmadı. Yıldız, Milli
Eğitim Bakanlığı'rnn
valiliğin ve
kaymakamlığın
genelgelerini uyguladı.
Daha doğrusu, bütün
imam hatip liseleri
için geçerii olan ve
Türkiye'deki bütün
valileri, kaymakamlan,
milli eğitim
müdürierini
ilgilendiren genelgeyi
kâğıt üzerinde
kalmaktan çıkartıp
hayata geçirdi. Bugün
başka yerlerden ses
çıkmıyorsa, bilin ki, bu
genelge sumen
altında duruyor ve
şeriatçılar korunup
kollanıyoıi
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronik posta: sofn@posta.cumtwnyetcom.tr
- TEKEL ürünlerine yüzde 44
zam yapılmış...
"Zammın yüzde 1'i fıyat
ayarlaması ise yüzde 43'ü
gasp!"
ir zamanlar aralık ayı içinde kutlanan "Yer-
li Malları Haftası" vardı... Cumhuriyetin ilk
yıllannda Mustafa Kemal Atatürk'ün ön-
deriiğinde başlatılmıştı hafta... Yerli malı
ürünterin kullanılmasını özendirmek ve dolayısıyla ulu-
sal sanayiyi yaratabilmekti amaç... Ancak ortada
ne sanayii vardı ne de ürünü... Halkın tüketebilece-
ği yerli sanayi ürünü olmayınca da özellikle okullar-
da o hafta bolca kurutulmuş incir ve üzüm yenirdi...
Bir bilinçti yaratılmak istenen...
Ulusal bir bilinç...
Bu bilinç, 1950'lerden sonra "Küçük Amerika" ol-
mak adına ihmal edildi ve 1980'lerle biriikte yitip git-
ti. Yerine "yabancı marka" bağımlılığı getirildi...
Neyse ki 2000'in eşiğinde Ulusal Sanayici ve Işa-
damlan Derneği, yeniden "Yerli MaHan Haftası"nı baş-
lattı...
Hem de yeni bir sloganla: "Dünya ile rekabet ede-
bilir bir ulusai sanayi için."
Yerli Malı
Yerli Mallan Haftası'nı unutan ya da "out" sayan-
lar ile yerli malını tanımadan büyümüş kuşaklara
Ulusal Sanayici ve Işadamlan Derneği Başkanı Ke-
mal Özden, dünyadan çarpıcı örnekler veriyor:
"Amerika'da heryıl 'Buy American', yani 'Ameri-
kan satın al' kampanyalan düzenleniyor. Amerikan
halkına kaliteli ürünün sadece ve sadece Amerikan
sanayisince üretildiği propagandası yapılıyor ve
Amerikan ürününü tercih etmesi beyinlere işleniyor.
'Buy Amerikan' kampanyalan federal yasalarla gü-
vence altında tutuluyor."
"Ingiltere'de her yıl düzenlenen ve bütün yıla ya-
yılan 'English Proudly' kampanyalan ile Ingiliz ürü-
nü ve kalite sözcükleri eşleştirilerek yoğun bir pro-
paganda yapılıyor."
"Almanya'da bir otomobil üreticisi, fabrikanın du-
vanna, 'Japon otomobili almayı düşünen, gitsin ken-
dine Japonya'da iş bulsun' yazdırmıştı. Italyan Pirel-
li, Alman oto lastiği sektörüne girip Continental'i al-
mak istediğinde Alman Merkez Bankası buna izin
vermedi ve Alman sanayicilere uzun vadeli ucuz
kredi sağlayarak Continental'i zor durumdan kurtar-
dt."
Ekonomisi Türkiye'den çok daha güçlü ülkeler
kendi "yerli mallan"na sahip çıkıyor...
Biz ise kendi malımıza sahip çıkmadığımız gibi on-
ların "küresel dünya"sı içinde yine onların yarattığı
"marka"lann bağımlısı haline geliyoruz.
Kemal özden soruyor: "Bizim yıllar önce kurum-
laştırmaya çalıştığımız Yerli Mallan Haftası'nın bu-
gün unutturulmuş olması hovardalıktan öte gelece-
ğimize ihanet değil de ne?"
O halde, 2000'in eşiğinde yeniden: "Yerli malı yur-
dun malı, her Türk onu kullanmalı!"
Yasaya ve Vakıflar Genel
Müdürtüğü'nün yayımladığı
genelgeye göre vakıflann
verdikleri hizmet karşılığı
vatandaştan bağış almalannın
yasak olduğunu ancak Vakıf
Gureba Hastanesi'nde tedaviye
gelen hastalardan hastane içinde
kurulu iki vakıf besabına bağış
toplandığını yazmıştık.
H bHastalardan zoria bağış
toplama işini de Vakıf
Gureba Hastanesi'nin yeni
başhekimi Dr. Rıza Kutaniş'in
yeniden düzenlediğini duyurmuş,
bu konudaki yorumu Vakıflar
Genel Müdûrû Nurettin
Yardımcı'ya bırakmıştık...
Yardımcı'dan henüz ses çtkmadı
ama Kutaniş'ten yeni bir duyunı
çıktı.
Yeni başhekim bu kez hastalara
değil hasta ziyareti için Vakıf
Gureba'ya gelenlere sesleniyor:
"Ziyaret saatleri dışında ziyaret
talepleri ûcrete tabidir. Makbuz
karşılığı, kişi başı 250.000 lira
alınmaktadır. Görevliye kimlik
kartınızı verip ziyaretçi kartınızı
atınız. Defter kaydınızı
yaptınnız Baştabip."
Bu duyuruya bazı
eklemeler yapılabilir
Diyanet Vakfı'nın türbanlı hastanesi
"Ziyaret saatleri dışında
hasta ziyareti yapanlar
yanlannda ev yemeği getirmiş
iseler porsiyon başına 150.000
lira; döner, kaşarlı sandviç,
hamburger gibi hazır yiyecek
getinviş iseler paket başına
100.000 lira; meyva getirmiş iseler
torba başına 50.000 lira; kolonya
getinviş iseler kutu başına 75.000
lira; çiçek getirmiş iseler saksı
başına 200.000 lira daha bağış
yapmalan gerekmektedir."
Diyanet Işleri Başkanlığı bünyesin-
deki Türkiye Diyanet Vakfı'nın Genel
Müdürü Mehmet Kervancı, Istan-
bul'da açtıkları "29 Mayıs Hastane-
si"nde üç katın kadın hastalara aynl-
dığı, bu katlardaki tüm sağlık perso-
nelinin kadın ve çoğunun da türban-
lı olduğu yolundaki yazımıza açıkla-
ma göndermiş.
Hepsini inkâr ediyor... Kervancı,
"Söz konusu haber gerçekleri yan-
sıtmamaktadır'1
diyor.
Bir kere bizim yazdığımız bir "haber"
değildi... Yörumdu...
Yoruma konu "haber'i de hasta-
nenin açılışı sırasında hastane yö-
netiminin gazetecilereyaptığı açık-
lamalardan edinmiştik. Yeni açılan
hastanenin "pazarlamasf kadın has-
talara özel katlar ve kadın sağlık per-
soneli ile yapılıyordu.
Hastanelerde haremlik selamlık uy-
gulamasının ne anlama geldiğini her-
kes biliyor...
Kervancı'ya önerimiz öncelikli ola-
rak, hastane yönetiminin verdiği bil-
gjler doğrultusunda üç katın kadın
hastalara aynldığı ve bu hastalara tü-
mü kadın sağlık personelinin hizmet
verdiği haberlerini tekzip etmesi...
Kaldı ki, kendisi de türbanlılan doğ-
ruluyor:
"Görev yapan 95 bayan personel-
den yalnızca 13 adedi türbanlıdır."
Ve "türban"a kılrf uyduruyor:
"Hiçbir siyasi ve bölücü unsur ta-
şımadan sadece inancı gereği ba-
şını örten insanlan suçluymuş gi-
bi göstermek doğru değildir.
Inanma duygusu insanın frtratın-
da vardır.
Bir dine inanma, onu benimseme,
öğrenme ve yaşama hakkı temel in-
san haklarındandır."
Risk Bir Rastlantı Değildir
Prof. Dr. MEHMET ÇUBÜK MSÜ Öğretim Üyesi
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999
depremleri ortaya konulamamış bi-
çimde sorumluluklar, yetersizlik-
ler, eksiklikler, yanhşlıklann sergi-
tenmesı yönünden, her kesımden
insanı dennden etkilemiştir. Son
deprem olayı, bir bilimsel çerçe-
vede, uyarıcı nitelıkte ve daha ön-
celerı yapılmış birçok çalışmayı
"medyatık ulusal platform"da or-
taya cıkartrpış, tartışmalara zemin
riazınarnı'ştır'. Böylece rîsk olgusu
ve yerleşme ilişkileri sorgulanma-
ya ve hemen ya da uzun vade fe-
laket senaryolanna herkes ortak
edilmeye başlanmıştır.
Ulusal toprakianmızın yüzde
90'ının depremriskitaşıdığı ve nü-
fusun yüzde 95'ini oluşturan kesi-
min risk toplumu sınıfına girdiğini
bu olaylar ortaya çıkartmtştır. Böl-
gesel, kentsel ve ekonomik geliş-
melerin yön değiştirmesi, öncelik-
lerın yeniden düşünülmesini ge-
rektirmiştir. En önemlisi, toplumu-
muzun deprem riski ile yaşama sü-
recini başlatmıştır; gelişen olaylar
"risk" olgusunu toplum yaşamına
sokmuştur ve bu olguyu daha da
belırginleştirmiştir. 1990 yılında,
1999-2000 arası "Dûnyada doğal
afetlerin en aza indirilmesi on yılı"
olarak ilan edilmiştir. Çeşitli ülke-
sel coğrafyalarda ortaya çıkan ve
giderek artan doğal felaketlerin sa-
yısı ve etkinliği böyle bir süreci ge-
rekli kılmıştır. Kimi uluslararası ör-
gütler, yaptıklan toplantlarda "risk
olgusu''nu tanımlamaya, değerlen-
dirmeye ve "yönetim modellen"
oluşturmaya çalışmaktadır. Kıyı fe-
laketleri, heyelanlar, çığ, sel felaket-
len, volkanık patlamalar ve atmos-
ferik olaylar gibi doğal felaketler
yanında, aşın ve yanhş kentleşme,
kötü sanayileşme ve orman katli-
amlannın yol açtığı çölleşme vs.
gibi insanoğlunun neden olduğu
yapay afetler de yer almaktadır.
Birçok örnek, jeolojik-ekolojik
hatta demografik riskten söz ettir-
mektedir. Burada bilinmesi gereken
şey, yaşamımızı tehdıt eden ve
"risk" olarak belirtenen doğal ve
yapay afetlerin bir raslantı olmadı-
ğıdır. Yaşam çevremizde eylemle-
rimizle, her an harekete hazır olay-
lann bir sonucu gibi görülen nskin
etkisinin şiddet derecesi, insan ha-
talanyla doğru orantilıdır. Burada,
doğal afetlerde belirsizliğin kav-
ranması onem kazanmaktadır. Bu
çerçevede ve yaşamımızda belir-
sizliğin ve riskin en aza indirilme-
sinde temel husus ise; bilgi ve araş-
tırma ile doğrudan ilgilidir. Risk,
doğru ve yerindedeğerlendirildtğin-
de, risk yönetimi de etkin ve doğ-
ru olabilecektir. Riskin zamana ya-
yılma etkisi ve kaçınılmazlığı karşı-
smda, ne yapılması gerektiği husus-
lannın kamusal, kurumsal, toplum-
sal ve bireysel düzeylerde çok iyi
bifinmesi gerekmektedir. Bu aym za-
manda bir eğitim konusudur. Top-
lumsal ölçekte bir risk kültürüne
ulaşabilmenin yolu eğitim olmak-
tadır.
Risk konusu, planlama alanında
yaklaşık son beş, altı yıldır ele alın-
maktadır. Bu çerçevede, uluslara-
rası örgutlenmeler ve çalışmalar
yapılmaktadır. Ömeğin 1997 yılın-
da, ISOCARP Pünya Şehirciler Bir-
liği), Japonya Kongresi'nde "Ptan-
lamada Risk Değerlendinlmesi ve
Risk Yönetimi" konusunu tartış-
mış, belirsiz bir gelecek ile karşı
karşıya kalmada yeni teknikler ve
yöntemler araştırılması gereği vur-
gulanmıştır. Riskin önienmesi ola-
sı değildir. Ancak, en aza indiril-
mesi vollan vardır. Bu yollann araş-
tınlması için de sürekli çalışmalar
yapılmalıdır. Muhendislik jeolojisi
ve jeoteknikle ilgili veri tabanlan el-
de edilmeli ve bunlann kentsel ara-
zi kullanım planlamasında değer-
lendirilmesi için yöntemler belirlen-
meli ve risk ölçümleri yapılmalıdır.
Uygulamada, parsel ölçeğinde ze-
min etütleriyle, mikro ölçekte dep-
remsellik dereceleri belirlenmeli-
dir. Ancak, bu çerçevede beşeri
faaliyetlerden gelen yapayrisklerde
planlamada dikkate alınmalı; çar-
pık, plansız ve yanhş yerleşme ve
yapılanmanın da önüne geçilmeli-
dir
Sonuç
17 Ağustos ve 12 Kasım dep-
remlerinde ortaya çıkan felaket
tablosunun en hazin yanı; "yerieş-
me"lerin uygun olmayan alanlar-
da yer alması ve plansız oluşumu-
dur. "Yap//aş/na"larda da zemin
etütlerinin yeteri ve gereği gibi ya-
pılmamış ve denetlenmemiş olma-
sıdır. Üzüntüyü katlayan yanı ise
yerieşmeye uygun olmadığı halde
riskli alanlardaki yerleşmeler, po-
litik baskılı ve çıkarcı karakterde
planlamalar ve plan değişiklikleri-
nin yol açtığı rant şehırciliği uygu-
lamasıdır. Bu tablonun başka bir
yanı da planlann keyfi ya da çıkar-
cı çerçevede değiştirilmeleridir.
Dolayısıyla olumsuz sonuçlann üs-
tesinden gelmek, jeo-ekolojik yak-
laşımlı planlama çalışmalannın ül-
kemizde de ele alınmasıyla olabi-
lecektir. Şehircilik öğretısinde, çev-
reselci planlama anlayışı (ekolojik
yaklaşımlı) işlenir. Her yönüyle (söz-
de!) ekolojik denge ve bütünlüğün
kollanmasına, sağlanmasına çalı-
şılır. ÇED raporlanyla da destek-
lenir. Ne yazık ki, yersel (yeraltı ve
zeminde) verileryeterince, bilimsel
bazda ele alınmamakta ve planla-
mada da, gereği şekilde yararianıl-
mamaktadır. OysaÇEO raportan-
nm planlamadaki vazgeçilmezliği
gibi, yersel olaylann etki değerien-
dirilmesinin de (YED), sistem içi-
ne sokulması gerekmektedir. Risk-
li bolgeterdeyapılacakplanlama ça-
lışmalanyla, risk azaltıcı yaklaşım-
lı jeo- ekolojik kentsel arazi kulla-
nım planları hazırtanmalı, yöntem
ve teknikleri geliştirilmelidir. Bu-
güne kadar yapılmış olan arazi kul-
lanım planlan bir 'yara izi' gibi ül-
keyi boydan boya kateden fay hat-
tı alanında, öncelikle ve ivedilikle
yenilenmelidir.
Planlama, özellikle stratejik plan-
lama, enformasyon tekniğiyle bü-
tünleştirilmelidir. Mekânsal tüket-
me yanşı ortaya koyan olaylar ve
fırsatlar, olumsuzgelişmelerçok ya-
kından izlenerek, gerekli müdaha-
leler yapılmalıdır...
Sonuç olarak denilebilir ki, Tür-
kiye gündeminde 17 Ağustos ve 12
Kasım 1999 depremlerinin ortaya
koyduğu tablo birçok yönüyle dü-
şündürücüdür. Burada en önemli
sorun; "yerieşme" ve "yapılaşrm"
sorunlanmızın çözümünde, mev-
zuatımız ve çalışmalarımızın ye-
tersizliğidir. Afet felaketiyle bir kez
daha çöken, çarpık yerieşmeleri-
mizin doğurucusu imar sistemi-
miz(!) ve mevzuatımız artk de-
ğiştirilmeli ve yeni bir "şehircilik
s/sfem;"nedönüştürülmelidir. Kuş-
kusuz bu bağlamda, yeni bir "Şe-
hircilik Yasası"yapılmaltdır. Hazır-
lıklan yapılan İmar Kanunu değişik-
liğinden farklı şekilde bir aletler ku-
tusu yaratarak, gerekli mekaniz-
ma ve araçlarla desteklenmiş bir
Türkşehirciliksistematiği'nin kûrut-
masının yolu açılmalıdır. Bu, ül-
kemiz için gereklilikten öte bir
zorunluluktur.
HAYVANLAR tsmtL GÜLGEÇ
7
ÇtZGİLtK KÂMtL MASARACI
HARBt SEMİH POROY
TARtHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 7 Aralık
AYA ENSON YOLCULUK..
1972 'PE 8U6ÜN, AMERıKAN U2Ay AISACt
"APOU-O f? " AY'A Gİ7MEK ÜZEBe Ft&LA-
TILMIÇTT.AY'A YAP/L4/V ACTtNCt fUSANLl
yOLCULUĞAJ &/GBMS C&EAJAN, GOKJALO
EI/ANS lf£ HAR/ZISON SCMMITT t*OLI ASTBO
NOTLAK. KATfC/YOeOü'. AY YÖfZÜN6eSİUE~
6İRIMCE, C£GHAM VE ScHMfTT, CHAUEN-
6BR AY MOOÛLÜME GeÇTT. <ZHACL£NG€£.,
TAUeuS-LITTISOU/ VAPiSİME fNİNCE PE,
AY YÜZ£YfNDei£i AEAÇnZAAALAtSlfJA BAŞ-
LADtLAR. BU ARADA AY feeP/'Ui KUL-
LAfJtP DOLA-fTTLA/Z. ĞİZEU-İKIS, VOLKA-
A/'K AdTlK. TOPLACHLA/e. MT f1O MJ-
LO rUTAM &GNEKL£ YBgyÛZÜNE OÖNDÜ-
LJEE. •• Solet», A* Jt&tfi Şörtifûyon
İLAN
T.C.
DÎYARBAKIR 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1999/252
Davacı Dilek Kaya tarafından davalı Salih Kaya
aleyhine açılan boşanma davasının yapılan ara kara-
n gereğince,
Davalı Salih Kaya'nın Istasyon Mah. Hasan Cad.
1429 Sokak No. 19 Gebze/lzmit adresine çtkartılan
tebligatın bila tebliğ iade edildiği, emniyetçe yapılan
tahkikatta tebliğe yarar adresinin temin edilmediği
anlaşıldığından dava dilekçesinin ilanen tebliğine
karar verilmiş olup,
Karar gereğince davalı Sahh Kaya'nm duruşma
günü olan 21.12.1999 günü saat 9.50'de mahkeme-
mizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille
temsil ettirmesi, aksi takdirde işbu ilan tarihinden
itibaren 15 gün sonra tebligatın davalıya usulüne uy-
gun olarak yapılmış olduğu kabul edilerek duruşma-
ya devam olunarak karar verileceği tebligat yerine
geçerii olmak üzere ilan olunur. 11.11.1999
Basın: 62569
MARMARİS SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1999/243
Davacı Erol Mete vekili tarafından davalı Hüseyin Evcimik aleyhine
Marmaris Bozburun köyü ada: 156. parsel: 32'de kayıtlı taşınmazın da-
valı ve davacı arasında yapılan satış vaadi sözleşmesı gereğince tapu
kaydının iptali ile davacı Erol Mete adına tesciline karar veribnesi ıste-
mine ilişkın dava ve buna daır dava dilekçesi ile duruşma günü olan
23.12.1999 günü aşağıda açık kimliği yazılı davalıya ilanen tebliğ olu-
nur ve ilanın yayımlandığı tarihten itibaren 7 gün içinde de tebliğ yapıl-
mış sayılacağı ihtar olunur. 26.11.1999
Davalı: Hüseyin Evcimik- Bozburun Köyü/Marmaris adresinde ken-
dısıne tebligat yapılamamış. adresi de tespıt edilememiştir.
Basın: 62968
CİZRE ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1999/156
Karar No: 1999/187
Davacı Mehmet Rustam Elbir tarafından davalı nüfus müdürlüğü aley-
hine mahkememizde açılan isün tashihi davasının yapılan yargılaması
sonunda; Mardin ili Savur ilçesi Gazi Mah. ilt 0002, kütük su-a no:
0056da nüfusa kayıtlı Mehmet ve Selma oğlu, 30.03.1978 doğ. Mehmet
Rustam Elbir'in kayden Mehmet Rustam olan adının Mehmet Rüstem
olarak tashihen tesciline karar verilmiştir.
Zarar görenlerin 1 yıl içinde dava açmalan ilan olunur. 02.11.1999
Basın: 54773
GÖRÜŞ
MAHMUT YILBAŞ Emekli Vali
Nasıl Bir Egemenlik?
Ulusal egemenliğin boyutları, küreselleşme da-
yatması çerçevesinde tartışılmakta, kabul edilebı-
lir çözüm arayışlan sürdürülmektedir.
Dünya devletler topluluğunda, yerleşmiş ve kök-
leşmiş ulusal egemenlik anlayışından vazgeçirme-
nin "Yeni Dünya Düzeni" bakımından taşıdığı risk-
ler ve öngörülmeyen sonuçlan düşünce sahipleri-
ni ürkütmekte ancak her şeye rağmen ideolojileri-
ni tüm dünyaya yaymak için her türiü fırsatı değer-
lendimrıekten, hatta zorlamaktan geri de durma-
maktadırlar.
Bir ülkenin ulusal egemenliğinden söz edebilmek
için üç unsur bir arada bulunmalıdır. Kanunadayan-
malı, bir anayasası bulunmalı, tam ve üniter olma-
lıdır. Kanuna dayanması mutlaka uluslararası stan-
darttaolmasını gerekrjrmez. Milletterarası hukuk; ege-
men olan ulusların ilışkilerini düzenler, ulusiar ken-
di anayasalarına göre bağımsızdırlar.
Milletlerarası ilişkilerde esas olan bu egemenlik
unsuıianna rağmen, bazılanna göre, egemen ulus-
iar ortadan kalkacak, hatta kalkmaya başlamıştır.
Bunlara göre, egemenlik insanlığın gelişimi için uy-
gunsuz bir yapılanma olduğundan yavaş yavaş top-
lumlann yönetiminde etkinliğini kaybetmektedir. Bu
anti-ulusal aktörler, egemen devlet anlayışının ta-
rihin karanlığına atılma zamanının geidiğine inan-
maktadırlar. Bunlara göre devletlerin birbirlen ile
olan ilişkileri o kadar iç içe geldi kı, artık bireysel ba-
ğımsızîık veya egemenliklennin bir önemi kalmadı.
Egemenlik anayasal bağımsızlık anlamında, şimdı
olmazsa bile çok yakıh bir zamanda sadece "tarih-
çilerin" ilgi duyduğu bir konu olarak kalacaktır.
Devlet karşıtı, yani anti-ulusal aktörler, heterojen
bir grup oluşturmaktadır. Bu grup içerisinde terö-
rist gruplar, çokuluslu ortaklıklar, kamu-dışı millet-
lerarası organizasyonlar yer almaktadır. Hiç şüphe
yok ki bu gruplar devleti kendi çıkarlan karşısında
engel olarak görmektedir.
Çokuluslu şirketler, zayıf bir devletin hükümeti
tarafından bile, kanunı düzenlemelerie, ekonomik
çıkarianna zarar venlebıleceğinı çok iyi bilmektedir.
Egemen devletler bu çokuluslu şirketlerin (ÇUŞ)
"tabaklannda" "Anti-Devlet Biriiklerinden" çok da-
ha fazlasını bulurlar...
Işte bu anti-ulusal heterojen gruplann tüm çaba-
lan, AB (Avrupa Bııiiği) gibi uluslararası organızas-
yonların daha da güçlenmesi içindir. Çünkü böyle
bir yapıda, güç anlaşmaya dayalı organizasyona de-
ğil, anayasalaşmış temele dayalı yeni bir bağımsız
yapıya devredilmiş olacaktır. Artık bu yapıda bağım-
sız devletlerden söz edılmeyecek, bunlar egemen-
liğini kaybedecekler, belki milletlerarası faaliyetler-
den tamamen çekileceklerdir. Böylece dünyada
bağımsız devlet sayısı çok azalacak, sadece birkaç
bağımsız biriik söz konusu olacaktır.
Tabii ki dünyanın böyle yeni bir şekillenmeye git-
mesinde, devletlerin bu yapıda alacağı rol ve yer
doğrudan güçlerine bağlı olacaktır. Bazı devletler
bu yapılanmada odak olacaklar, birliği teşkil eden
bağımsız devletlerin tüm ekonomikve siyasal güç-
lerini ele geçireceklerdir.
Bu sebeple egemen-devlet modelinin tarih say-
falannda kalması için gayretler hiç de az değildir.
Diğertaraftan uluslararası düzende, ilişkilerde her-
gün yoğunlaşmakta, çeşitlenmekte ve hatta kan-
şıklaşmaktadır.Geçen yüzyılla mukayese edileme-
yecek şekilde ilişkıler artmıştır. Bugün artık her şey
uluslararası camianın ilgi alanına girmektedir. Artık
ulusiar birbirlen ile çok daha fazla ilişki içerisinde-
dir. Uluslararası "ajanda" yoğunlaşmıştır. Uyuştu-
rucu trafiği, kadın haklan, çevre bakteriyolojik silah-
lar, uzayın kirlenmesi, ekonomik gelişme, kültürel
değişim ve diğerteri... Bu alanlarda ve diğerlerinde
uluslararası ilişki ve işbiriiğine özen ve yoğun ilgi gös-
terilmektedir...
Son çeyrek yüzyılda dünyanın dramatik şekilde
küçüldüğü anlayışı arkasında bulunanlar, bu yeni tarz
ilişki düzenıni kullanmak istemekteler. Başdöndü-
ren ve akıl karıştıran bu gelişme bunları heveslen-
dirmekte. Fakat hiçbir zaman, gelişen bu yeni iliş-
ki düzeni, egemen devlet sistemini, model olmak-
tan çıkaramaz. Belki devlet-karşıtı aktörler gelişmek-
te olan bu yeni ilişki düzenini egemenlikten kurtul-
mak için kullanabilirler... Fakat devletler gelişen tek-
noloji ve yeni uluslararası ilişki düzeninden, kendi
ülkelerini daha iyi kontrol ve yönetmek için yarar-
lanmaktadırlar. Milletlerarası işbirliği, egemen dev-
letler arasında ve onlann nzasına dayalı olarak ce-
reyan etmektedir.
Bu nedenle dünyanın politik yapısı 500 yıldır sür-
dürüldüğü gibi, egemen devletler temeline dayan-
mak zorundadır.
Milletlerarası davranış biçimlen değişebilir, deği-
şecektir de, fakat dünyanın siyasal yapılanması
egemen devletler temeline dayanmak zorundadır,
bu nedenle de değişmeden kalacaktır. Devlet-kar-
şıtı aktör ve ajanlara karşı...
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6SOLDAfJ SAĞA:
1/Organikmad-
delerin bozun-
masıyla oluşan
yanıcı gaz. 2/
Çıkar yoJ, ça- 3
re...Letonya'nın
başkenti.3/Ba-
lık ağlannın alt
ve üst yanlan-
nageçirilenke- 6
çi kılından ya- j
pümış ip... Bir
ilimiz. 4/ "Aşk 8
ilişkisi, seviş- g
me" anlamında
argo sözcük. 5/ Deniz
taşıtlarını yönetmek,
ıdare etmek. 6/ Bir no-
ta... Donukrenkli... "'Se-
ni düşündükçe / Atlara
— veriyorum" (llhan
Berk). 7/ Çılgınca ve
aşın eğlence, toplu
seks...Yüce,yüksek. 8/ 6
Tavlada iki sayısı... Ede-
biyattaetkiyiçoğaltmak
için bir şeyın tersini söy-
leyerek edilen alay. 9/
Yelkenli ya da motorlu, çift gövdeli tekne.
YUKARlDAıN AŞAĞIYA:
1/ Kuzey Amerika'da bizona verilen ad. 2/ Üstü kapalı
olarak anlatma... Fıçıcı keseri. 3/ Bir işten elde edilen
iyi sonuç... Lifleri ip ve çuval yapımında kullanılan bir
bıtki. 4/ Japonlara özgü kâğıt katlama sanatı. 5/ Yassı \ e
dar biçimli metal parça... Işaret. 6/ Utanılacak şey, ayıp...
İnsanın yaradılış özelliği. 7/ Kalın kumaş, deri gibi şey-
leri dikmekte kullanılan ağaç biz. Bir tür taze ve tuz-
suz beyaz peynir. 8/ Bir oyun ya da fılmde aniden yara-
tılan komık dunımlar.. " — Pekuysal"': Tiyatro ve si-
nema oyuncumuz. 9/ Kuzey Amerika yerlilerinin inan-
dıkları doğaüstü güç... Küçük mağara