25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 1999 SAU 14 I U J X kultur@cumhuriyetcom.tr PORTAL DÎKMEN GÜRÜN YineBu kez de 'yasak' Haldun Taner ustamıza çarptı. Tiyatro Bırikım'ın Kültür BakanlığTndan aldığı destekle sahnelediği "Göderimi Kapanm, Vaztfemi Yapanm", Kozan Kaymakamı Osman Ebüoğfrı tarafından yasaklandı. Kiymakam bu oyunu ikı nedenle 'şak' dıye yasaklayıvermiş. Bir, "Gözterimi Kapanm. Varifemi Yapanm* siyasi ve adli kurumlan ve de emniyet bırimlennı olumsuz yönde etkiliyormuş. Ikı; oyunda argo sözcüklere yer veriliyormuş. Yine sistemi koruma, yine te-rbıye ve ahlak bekçüiği yaveleri... Öyle bir noktaya gelındi kı, artık söyleyecek söz bulmaktazorlanıyor ınsan!.. Bunasılbir mantıktır ki dûnyaya böylesıne dar, böylesine isli puslu bir pencereden bakar? Ve ne acıdır ki böyle bir insan, bir Uçede devleti en yüksek düzeyde temsil etmektedir. Kûltür Bakanlığı'nın desteklediği bir oyunu kaymakamın yasaklaması da 1999'un son günlerinde yaşanan bu saçmalığın bir başka boyutu. Uzun sözün kısası, tiyatro sanatı adına düşündürücü. ürkütücü, üzücü bir durum. 1986'da yıtirdığımiz edebiyat ve tiyatro dünyamızın değerli düşünürü, usta kalemi Haldun Taner, "Gözterimi Kapanm, Vazifemi Yapanm"ı 1964 yılında yazmıştı. Bu oyunda, Taner'ın zekâsında, ınce üslubunda soluklanan Vicdanı ve Efruz, 31 Mart'ta başlayıp 12 Mart'a uzanan yaşamöykülenyle bızlenn birer parçası. ÇevTemız, devletın baskısıyla kişiliğini kaybetmiş, 'sahibinin sesi' haline gelmiş Vicdani'ler ve 'her devrin adamı' Efruz'larla dolu değil mi? Urvi Uraz'dan, AB Poyrazoğlu ndan Devlet Tiyatrolan'ndan, Şehir Tiyatrolan'ndan yıllarca bıkmadan usanmadan ızledik bu oyunu. Çoktan lOOO'ı aşn temsil sayısı. Sansürcü zihniyet bu gerçeklenn farkında rru acaba? Haldun Taner'i tanıyor mu? Hiç Haldun Taner okumuş mu? Sanat, tiyatro sözcüklen kendisine ve onun gibi düşünenlere ne ifade ediyor? Düşündürücü olan Haldun Taner'in yapıtına uzanan eller değıl. Yıllardır sanatın denetlenemeyeceğı yazılıyor, çiziliyor. Değişen ne? Daha ne kadar sürecek bu ilkelük? Geçen yaz Tiyatro Stüdyosu'nun başına Tarsus'ta yîne sansur. D, "Bağla Şu İşT ile aynı şey gelmedi mi? O olayın hemen ardından, Uluslararası lstanbul Tiyatro Festivali'ne konuk otan ünlü bir topluluğun dünyanın belli başlı festivallerini gezen bir oyunu kirru yayın organlan tarafından 'müstehcen' bulunmadı rru? Altı ay sonra aynı senaryo bir kez daha gündemde... Orada r üşündürücü olan Haldun Taner'in yapıtına uzanan eller değil. Yıllardır sanatın denetlenemeyeceği yazılıyor, çiziliyor. Değişen ne? Daha ne kadar sürecek bu ilkellik? Tiyatro Stüdyosu'nun başına "Bağla Şu Işi" ile aynı şey gelmedi mi? Uluslararası tstanbul Tiyatro Festivali'ne katılan bir topluluğun oyunu kimi yayın organlan tarafından 'müstehcen' bulunmadı mı? Altı ay sonra aynı senaryo bir kez daha gündemde... (Fotoğraf: ARAGÜLER) beledıye başkanı, şurada kaymakam, öte yanda yayuı organı, Meclis'te miHetvekili... MHP Mılletvekilı Metek Karaca'mn Kültür Bakanlığı bütçe görüşmelen sırasındakı vecizelen de ibret vericı: ".«Oyunda, mert ve cesur Türk erkeği boynuzhı kostüm giymiş biri tarafindan canlandınlryordu, eli nasırh çakşkan Türk kadını da birer meta olarak gösterildL Erotizm kokan, son derecede müstehcen bu oyunu bize seyretriren hangi karanhk güçler? Devlet Tıyatrosu çaüs» atanda Türk örf ve âdetleriyk hangi karanhk güçler dalga geçıyor?" Kültür Bakanı'nm bu anlamsız eleştinler karşısmda milletvekılı hanımı susturmayıp oyunla ilgilı araşbrma yapnracağını belırtmesi de aynca esef verici. Güler misinız, ağlar mısınız? Türkiye'de Meclis salonlannda yaşanan bu acıklı ve o denli de komik durum ilk kez çıkmıyor karşımıza. Sansürcü zihniyet dilediği gibi at koşturuyor ortalarda. Çiviler öylesine çıkmış yerinden. Artık, tiyatro dünyasının, sivil toplum örgütlerinin bu tür zararlı gırişimlen, bildiri yayımlamanm ve kınamanm ötesine geçerek, somut bir bıçimde izlemesi, sorgulaması ve güçlü bir baskı mekanizması oluşturarak kendini bilmezlere sınırlarun bildirmesi gerekmektedir. Sevgıli Efif Nad'nin 1928'de ettiği şu sözlerin üzerinden 60 küsur yıl geçmiş, ama ne acıdır ki dünden bugüne bir arpa boyu yol alınmamış Acı, ama gerçek. "Edeb ve terbiyelerinden asla şüphemiz olmayan bazı hüsn-i niyet erbabı, Darülbedayi'de oynanacak bir piyesin ismini görür görmez bir hanım laz bicabıyia kıpkırnuzı kesüdüer. Bir piyesin isminden ürken ve san'atda ahlak arayan bu arkadaşlann ananevi taasub ve terbryelerine hürmet ederek onlan ma'zur gönnek isterdim fakat san'aün haün dost haünndan daha bü>ük olmasavdı... Çok gecikmiş ohnakla beraber bilmeyenkr, san'aün ahlak dersi vermekle mükelkf bir hoca efendi ohnadığını arnk öğrenmeüdir." Evet bu konuda yıllardır yazüıyor, çiziliyor ve bu gıdişle daha da çok yazılacak. Bugün, son söz Haldun Taner ustamızın: "Diktatörierin bir uhısa zaran sade onlar uğnına olcn insanlann sayıs ile ölçülmez. Bilim ve sanat alanında açüklan gedikfcr, yapüklan tahribat daha az actkh değfldir. Çünkü sansürü ve basktyı bayuranlann zevki, kendi basit kültür seviyekri ik oranülı oiur. Dünyada baskrya gelemeyecek çok şey vardır. Düşünce ve yaratma özgürlüğü bunlardan sadece ikjsklir. Bttim ve sanat ısmariama yapıhnaz." Quentin Crisp, yaşamını homoseksüel kültüre adamıştı Doğal, dııyariu samimiKültür Servisi- Eğlence dünya- sının gızli kahramanlanndanbiriy- di Quentin Crisp.. 1908 yılında 'Denis Pratt' adıyla dünyaya ge- len Cnsp'm performansı, sahne- de olduğu kadar sokaklarda da ömür boyu sürdü. Tüm yaşamı, hak ettiği karşılığı bulamamış bir performanstı adeta... Oyuncu değildi Crisp; çünkü tiyatronun kabul edemeyecegi den- li doğal, samuni, tatiı ve duyariıy- dı. Yaşamı, "Mezara giden yolda başuna gelen komik bir tesadüf " sözlenyle tanımlardı. Dört çocuk- lu bir aılerun en küçüğüydu; ama aile kavramının günümüzde geçer- lilığını yıtirdiğini ve bireyin bağım- sızlığının önemini savunuyordu. Bu yüzden homoseksüel olduğu- nu hiçbir zaınan gızleme gereği duymadı ve cinsel tercihlerıni öz- gürce yaşadı. Daha 2O'lı yaşlan- nın başında, kendini, homosek- süel kültürün varlığının korunma- sına adamaya kararvermişti. AIDS fonuna destek sağlamak için de pek çok çalışma gerçekleştirdi. Kaleme alması bir yaşam Cinsel kimliği nedenıyle 1930'lann Londrası'nda iş bula- madığından ilk başlarda kıtap ka- paklannı resrmleyerek para ka- zanıyordu; ama şüphesiz en çok yüzünü boyamaktan hoşlanrrdı. Yülar sonra bir gün, ameliyatla cinsiyetiıü değişormeye karar ve- rip, ardından da bunu gerçekleş- tiremeyeceğini anladığuıda ıçin- dekı kadını, kılık değiştinp makyaj yaparak sahnede yaşatmaya karar ver- di. Herkes Crisp'in gösterdiği cesare- u hayranhkla izliyordu. 'An Evening With Quentin Crisp' adlı tek kışilik oyunu, ona özel Dra- • Oyuncu değildi Crisp; çünkü tiyatronun kabul edemeyecegi denli doğal, samimi, tatlı ve duyarlıydı. 20'li yaşlannın başında, kendini, homoseksüel kültürün varlığının korunmasına adamaya karar vermişti. AIDS fonuna destek sağlamak için çalışmalar yaptı. ma Desk Ödülü'nü kazandırdı. The Ti- mes yazarlanndan Richard Eder. Crisp'in göstensıni kusursuz buldu- ğunu söylüyor; hepımizin ihtiyaç duy- duğu cesaret ve birey olma biüncini, çok sağlam bir dramatik yapı içınde Ouentin Crisp, 1993te çekflen'CMando'filmmdeTfldaSvviııton'labirlikte. sahneye taşıdığıru vurguluyordu. Ne var kı savaş yıllan, çalışma- lannı yanda bırakmasına neden oldu. Crisp, bu süreyi de sanat aka- demilerinde resım sınıflanna çıp- lak modellik yaparak geçirdı. Onunki gerçekten de kaleme alı- nası bir yaşamdı... Crisp'i bekle- yen şöhret, ancak 1968 yılında ya- yımladığı ve homoseksüel yasa- mının açtklamalı bir ıtirafi niteli- ğinde olan 'ANaked CKil Servant' başlıklı otobıyografıyle geldı. Yapıtın ıkinci bölümü 'How To BecomeaVırgin' 1981 yıhndaba- sıldığında, Crisp'in yaşamı arnk halka açılmıştı. Makyaj yapan rock şarkıcılan ve homoseksüel sahne sanatçılannın öncüsüydü o. Ko- nuk olduğu televizyon programla- n ve söyleşilerbirbirini kovalıyor- du. 1976 yıhnda yaşamından ek- rana aktanlan dizide ise Crisp'i John Hurt canlandırdı. O, dıziyı şaşkınlıkla izleyen Amerika'nın da ilgı odağıydı artık... Amerika'yı sevHordu Ingiltere suurlan dışında ilk tur- nesini 1969 yıhnda gerçekleştirdi. Şovunu dünyanın çeşitli ülkelerin- de sahneliyordu. 1981 'de ise yaşa- mını Amerika'da sürdürme karan alarak New York'a taşındı. Daha sonralan bu karan, yaşarrundakı en gurur verici aülım olarak değerlen- direcekti. Kentte yerleştiği Chelsea Ho- tel 'dekı ilk üç gününde bir yangın, brr hırsızhk ve bir cinayete, Nanc>T Spungen'in Sid Vkaons tarafindan öl- dürülüşüne tamk oldu. Sahıp olduğu şöhret, iş tekliflerinin ayağına gehnesinı sağhyordu. Çeşit- li reklam ve sinema filmlerinde oyna- dı. 1993 yılında SaDyPOtter'ın yönet- tiği 'Oriando' fümindeki I. Ehzabeth rolüyle eleştirmenlerin ve sanat çev- relerinin büyük beğenisini kazandı. Sadece New Yorkta değil, kıtanın dört bir yanmdaki şovlannı ise 90'h yıllarda bile sürdürdü. Sahne perfor- manslan ve 'The VVit and \Visdom of Quentin Crisp', 'Quentin Crisp's Bo- ok of Quotations', 'How toHaveA U- festyle', 'Resident ADen' gibi kitapla- nyla, yaşamı başlı başına bir sanat yapıtı gibiydi. Yeteneğini işiyle, zekâsını ise yaşa- mıyla bütünleştirebümiş ender ısim- lerden olduğundan çoğu zaman Oscar Wilde'la karşılaştınldı. Son anma kadar, Zen mistısizmini andıran sade bir yaşam sürdü ve New York'u her zaman Londra'dan çok sevdi. 'İjimser ve dost canhsf olarak tammladığı Amerikah insanlann ara- sında yaşamaktan mutlu olduğunu di- le getiriyor ve kalbinin en derinlerin- de, kendini her zaman Amerikah his- settığini söylüyordu. Bü ülkeyı en çok da, kişıliğin, dünya üzerindeki en bü- yük güç olduğunu savunduğu için se- viyordu. Sanatçmm işi, Gebinldrcben Üniversitesi'nuı cephesindekicamlar üzerindeyer aoyor. Erkmen, Almanya'da bir çalışma gerçekleştirdi Okııl ile dış dünya arasında bir köprü Kühür Servisi - Ayşe Erkmen, Alman- ya'daki Recklinghausen kent merkezinde yeni açılan Gelsinkirchen Ümversitesi'nin cephesinde kalıcı bir ış gerçekleştirdi. Erk- men'in çalışması yapının gıriş cephesin- deki camlar üzennde yer alıyor. Çahşma, cepherunbüyük bir bölümünü oluşturan ve 18 kareden oluşan camlann üzerine yazıl- mış bir dizi isimden oluşuyor. Bu isimler yeni açılan okulun ilk öğren- cilerinin önadlan. Kumlanmış cam üze- rinde yahıızca isimlerin saydam kahnası- nı sağlayan bir işlemle gerçekleştirdiği ça- hşmasında Ayşe Erkmen, mimari bütüne kalıcı bir müdahale yapıyor ve bağlammı mimarlık/yazı ihşkısı üzerine kunıyor. Erkmen'in çahşmasında yazı, ilk elde ta- rihin tamklığını yükleniyor. îsimleri ge- çenler, okulun ilk öğrencileri olarak bu yeTde ızlenni bırakan kişiler. Ne var kı yal- nızca önaddan oluşan bu isimler sadece belirli kişilen kastetmekle de kalmıyor, çünkü bu mekânda var olan ya da var ola- cak başka kişiler de aynı önadı taşıyabihr. Bu behrsizlik, isimlerin, ilk öğrencüerin öte- sinde, bu mekânı caıüandıran, etkileyen ve terk eden başka kışileri ya da gelecek- te bu okulda okuyacak öğrencüen temsil etmesine olanak veriyor. Böylece isımler bir yandan behrli ve tek olanı tarumlıyor, bir yandan da değişikliğin simgesi haline geliyor. Başka bir deyişle bu isim dizisi, şimdiki zaman ile sadece tarihsel bağlan- tıyı ıçerisinde yaşatacak statik bir anıt de- Malzemenin saydamhğı ve narinliği ise günümüzûn canlılığını simgeliyor. Say- damhk sayesinde yapıt içten ve dıştan ha- reketkazanıyor. İsimler güneşin konumu- na bağlı olarak, binanın içensine yansı- yor, duvar ve sütunlar üzennde gölge ve ışık oyunlan yapıyor, isun parçacıklan ola- rak orada bir an kalıyor, tekrar yok oluyor. Kimı kez yeni kelımeler üretebilecek tek tek harfler geriye kalıyor. Bina içerisin- den dış dünyaya bakış da ancak harflerden geçerek mümkün oluyor. Yani her isim dı- şansı ile bir bağlantı noktası oluştumyor, okul ile dış dünya arasında bir köprü ku- nıyor. YAZI ODASI SELtM İLERİ .___ Eyiip 1999 - Çocukluğumda Eyüp'e "Eyûp Sultan Hazret- leri"n\ ziyarete giderdik. Bu, başlı başına bir tö- ren, başlı başına bir yolculuk, gezintiydi. Büyüklerimin anlattığına bakılırsa, Eyüp Sultan çocuklan çok severmiş. Eyüp'teki düdüklü testi- ler, tahta oyuncaklar, Eyüp Suttan'ın çocuklara bir armağanıymış. Ben o geleneksel oyuncakların son örneklerine yetiştim. Bayram öncelerinde mi gelirdik, annemin adak- lan, komşu hanımlann adaklan için mi gelirdik, bü- tün çocuklar, semtin hanımlan, sabahtan -hem de erken saat- yolaçıkılır, Eyüp Sultan Türbesi'ne zi- yarete gidilirdi. Sırtımda sünnet kılığı, yine Eyüp'e götürülmüştüm. Bir defasında da, komşumuz geçkin bir kız için hacet penceresi önünde niyaz edilmişti... Bugünün Eyüp'ü bambaşka. Sağda solda, yı- kıntılar, bayındırlık çalışmaları ortasında, onca za- mana karşın, birer tektaş yüzük gibi parlayan tür- beler, küçük camiler, mescitler, kütüphaneler, yol boyu, dünün dünyasını fısıldıyor. Sonra günümü- zün karmakarışık Eyüp'ü başlıyor. Bir yanda çarpık yapılaşma, bir yanda geçmi- şin gönülden mimarisi. Eyüp Sultan külliyesinevar- dığınızda, o eski dünya belki yalnız mimaride var- lığını koruyabilmiş. Şadırvan avlusundaydı galiba, sakat leylekler biz çocuklara harikulade görünürler, onlann filo- zofça hallerine bakakalırdık. Bu leylekler, göç vakti gelip de, ya kırık kanatlanndan, ya ölüme yaklaşmış yaşlarından, yola çıkamayan leylek- lermiş. O leylekler yok artık. ' Hırpalayıcı bir yoksulluk var. Kırk, kırkı aşkın yıl öncesinin Eyüp'ünden geri- ye pek az şey kalmış. Çarşısında kebapçısı vefı- rını ünlüydü. Fınndan halka alınır, kız çocuklan bu halkaları bilezik gibi kollanna geçirirlerdi. Korunmasına çalışılan ahşap evler ne zamana kadar direnecekler, pek belli değil. Daha doğru- su, yakın gelecekteki acı kaderlerini hep birlikte görmezden gelmeye çalışıyoruz. Külliyeye girdiğiniz vakit, dua edenlerin yüzle- rinde sıkıntı, endtşe, yarına yönelik kaygılar oku- nuyor. Anne-babalarımızın Eyüp Sultan ziyaret- leri birer coşku gezintisıydi. Ne olmuştu da coş- kunluk yerini kaygıya bırakmıştı. Oysa biz gümüş şebekelertn çevresinde ille üç kez dolaştırılırken, çocukluğun sevinçlerini ya- şardık. Az sonra, Kuran okuyan türbedan göre- ceğiz. Sonra türbeden geri geri adımlarla, hep bir saygıyı koruyarak çıkılacak. Sonra her birimize oyuncak alınacak. Bu kadar da değil; Eyüp Sultan'ı ziyarete çe- şitli sebeplerle gelememiş komşularımıza, ya Eyüp kaymağı, ya kuşlokumu, bazan da esans alınacak. Böylece ya hasta, ya düşkünce o kom- şularımız da Eyüp'ten küçük armağanlannı almış otecaklar... • Şimdi hatırladırtv. Avluda biryerde "K/smet Ku- yusu" vardı. Yok, avluda değil, belki de mezarlı- ğın ortasında. Kuyuya yaklaşıp, dualar okuduk- tan sonra, niyetinizi söyleyeceksiniz. Hep iyilik- ler, sağlıklar, sınrfıntzı geçmelertemenni edecek- siniz. Her biri bir sanat eseri olan bu mezar taşlan, zamanın içinde yok olmaya terk edilmişler. Eyüp-Sütlüce arası kayıkla karşıya geçme ge- leneği bugün de sürüyor. Geçmiş zamanın konuk- severliğini de koruyan kayıkçılar bıze çay ikram ettiler. Eyüp muhakkak ki Istanbul'un simgesel sem- tidir. Istanbul'un en eski dönemlerinden günümü- ze izler bu semtte hâlâ soluk almaya çalışıyor. Eyüp'ü ayaktatutmak, biranlamda, kültürü ayak- ta tutmakla eşanlamlıyken, şimdi bütün bu yöre- de derin kımsesizliğin ifadesinı yakalıyoruz. Eyüp yaşamaya çalışıyor, ama pek ağır bedel ödeye- rek. Ben yine çocukluğuma döneyim: Bayram sa- bahları gen gelsin, Eyüp Sultan'ı ziyaretlerimiz geri gelsin. O günlerin az buçuk bolluklu geçim şartlarıyla. Eyüp Camii içindeki bütün çmarlarye- şersin... 23. Kahire Rlm Festivali bitti • Kültür Servisi-23. Kahire Fihn Festivali sona erdı. Festivalde, Fransız yönetmen Bernard Stora, "A Considerable Disturbance" adlı fıhniyle Altın Pıramit ödülü'nü aldı. Gümüş Piramit ödülü, aynı zamanda en ıyı Arap fiknı seçılen, Mısırlı yönetmen Daud Abdel Sayed'in çektiği "Land of Fear"adlı fıhnine verildi. Kahire Füm Festivali'nde 23'ü Fransız yapımı olmak üzere 42 ülkeden 157 fihn gösterildi. Festıvahn özel konuklan, "Arabistanh Lawrence" filminde rol alan Ömer Şerif ve Peter O'Toole'un yanısıra Catherine Deneuve'dü. Tatiaıta Andreeva Istanbuftfa • Kühür Servisi - Rusya'nın tek kadın alto saksofoncusu Tatiana Andreeva bugünden itibaren AFM-Kerem Görsev Jazz Bar'da konser verecek. Saksofoncunun topluluğunda davulda Valeri Dedov, kontrbasta Gregori Zaıtsev yer alıyor. Bir ay süreyle devam edecek olan konserlerde, topluluğa Kerem Göksev de piyanoda eşlik edecek. Moskova'da yaşayan ve ülkesinde jazz denilince akla ilk gelen isun olan Andreeva'nın repertuvan, Charlie Parker, Bebop dönemi ve standart Amerikan melodilerinden oluşuyor. GatePiNeVde15.yılsepgileri • Kühür Servisi - Galen Nev, kuruluşunun 15. ydmı dolduracağı 2000 yıhna girerken oluşturduğu özel programınm üçüncü sergisi tstanbul'da açıldı. Türkiye'de modemizmi gündeme getirmesi beklenen bu sergilerde. Galeri'nin izleyicisi ile paylaşmış olduğu tarihi ve 15 yıl boyunca dûzenlediğı sergilen hatrrlatmayı düşündürmesi öngörülüyor. "hayaHıakikat, düş/deneyim, bügi/anlatı, bılinç/fantezi, logos/mitos, surat/suret, asıl/temsil" temalı bu sergide Arif Dino, Fikret Mualla, Abidin Dıno, llhan Koman, Erol Akyavaş, Tiraje, Safa, Mehmet Güleryüz, Komet, Alaettin Aksoy, Utku Varlık, Ergin tnan, Cengiz Kabaoğlu, Eüf Ayiter ve Mehmet Koyunoğlu'nun eserlen yer - alacak. Sanatçılann yapıtlannda asıldan temsile, düşten deneyime, hayalden hakikate doğru geliştirdiklen özgün yaklaşımlannın yanı sua bilmçle fantezi arasında kurduklan köprü ile "anlatı" geleneğine getirdıkleri çağdaş yorumlan izlemek mümkün.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle