Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 1999 SAU
14 I U J X kultur@cumhuriyetcom.tr
PORTAL DÎKMEN GÜRÜN
YineBu kez de 'yasak' Haldun Taner ustamıza
çarptı. Tiyatro Bırikım'ın Kültür
BakanlığTndan aldığı destekle sahnelediği
"Göderimi Kapanm, Vaztfemi Yapanm",
Kozan Kaymakamı Osman Ebüoğfrı tarafından
yasaklandı. Kiymakam bu oyunu ikı nedenle
'şak' dıye yasaklayıvermiş. Bir, "Gözterimi
Kapanm. Varifemi Yapanm* siyasi ve adli
kurumlan ve de emniyet bırimlennı olumsuz
yönde etkiliyormuş. Ikı; oyunda argo sözcüklere
yer veriliyormuş. Yine sistemi koruma, yine
te-rbıye ve ahlak bekçüiği yaveleri... Öyle bir
noktaya gelındi kı, artık söyleyecek söz
bulmaktazorlanıyor ınsan!.. Bunasılbir
mantıktır ki dûnyaya böylesıne dar, böylesine
isli puslu bir pencereden bakar? Ve ne acıdır ki
böyle bir insan, bir Uçede devleti en yüksek
düzeyde temsil etmektedir. Kûltür Bakanlığı'nın
desteklediği bir oyunu kaymakamın yasaklaması
da 1999'un son günlerinde yaşanan bu
saçmalığın bir başka boyutu. Uzun sözün kısası,
tiyatro sanatı adına düşündürücü. ürkütücü,
üzücü bir durum.
1986'da yıtirdığımiz edebiyat ve tiyatro
dünyamızın değerli düşünürü, usta kalemi
Haldun Taner, "Gözterimi Kapanm, Vazifemi
Yapanm"ı 1964 yılında yazmıştı. Bu oyunda,
Taner'ın zekâsında, ınce üslubunda soluklanan
Vicdanı ve Efruz, 31 Mart'ta başlayıp 12 Mart'a
uzanan yaşamöykülenyle bızlenn birer parçası.
ÇevTemız, devletın baskısıyla kişiliğini
kaybetmiş, 'sahibinin sesi' haline gelmiş
Vicdani'ler ve 'her devrin adamı' Efruz'larla
dolu değil mi? Urvi Uraz'dan, AB
Poyrazoğlu ndan Devlet Tiyatrolan'ndan, Şehir
Tiyatrolan'ndan yıllarca bıkmadan usanmadan
ızledik bu oyunu. Çoktan lOOO'ı aşn temsil
sayısı. Sansürcü zihniyet bu gerçeklenn farkında
rru acaba? Haldun Taner'i tanıyor mu? Hiç
Haldun Taner okumuş mu? Sanat, tiyatro
sözcüklen kendisine ve onun gibi düşünenlere
ne ifade ediyor?
Düşündürücü olan Haldun Taner'in yapıtına
uzanan eller değıl. Yıllardır sanatın
denetlenemeyeceğı yazılıyor, çiziliyor. Değişen
ne? Daha ne kadar sürecek bu ilkelük? Geçen
yaz Tiyatro Stüdyosu'nun başına Tarsus'ta
yîne sansur.
D,
"Bağla Şu İşT ile aynı şey gelmedi mi? O olayın
hemen ardından, Uluslararası lstanbul Tiyatro
Festivali'ne konuk otan ünlü bir topluluğun
dünyanın belli başlı festivallerini gezen bir
oyunu kirru yayın organlan tarafından
'müstehcen' bulunmadı rru? Altı ay sonra aynı
senaryo bir kez daha gündemde... Orada
r
üşündürücü
olan Haldun
Taner'in yapıtına
uzanan eller değil.
Yıllardır sanatın
denetlenemeyeceği
yazılıyor, çiziliyor.
Değişen ne? Daha
ne kadar sürecek
bu ilkellik? Tiyatro
Stüdyosu'nun
başına "Bağla Şu
Işi" ile aynı şey
gelmedi mi?
Uluslararası
tstanbul Tiyatro
Festivali'ne katılan
bir topluluğun
oyunu kimi yayın
organlan
tarafından
'müstehcen'
bulunmadı mı?
Altı ay sonra aynı
senaryo bir kez
daha gündemde...
(Fotoğraf:
ARAGÜLER)
beledıye başkanı, şurada kaymakam, öte yanda
yayuı organı, Meclis'te miHetvekili... MHP
Mılletvekilı Metek Karaca'mn Kültür Bakanlığı
bütçe görüşmelen sırasındakı vecizelen de ibret
vericı: ".«Oyunda, mert ve cesur Türk erkeği
boynuzhı kostüm giymiş biri tarafindan
canlandınlryordu, eli nasırh çakşkan Türk kadını
da birer meta olarak gösterildL Erotizm kokan,
son derecede müstehcen bu oyunu bize
seyretriren hangi karanhk güçler? Devlet
Tıyatrosu çaüs» atanda Türk örf ve âdetleriyk
hangi karanhk güçler dalga geçıyor?" Kültür
Bakanı'nm bu anlamsız eleştinler karşısmda
milletvekılı hanımı susturmayıp oyunla ilgilı
araşbrma yapnracağını belırtmesi de aynca esef
verici.
Güler misinız, ağlar mısınız? Türkiye'de Meclis
salonlannda yaşanan bu acıklı ve o denli de
komik durum ilk kez çıkmıyor karşımıza.
Sansürcü zihniyet dilediği gibi at koşturuyor
ortalarda. Çiviler öylesine çıkmış yerinden.
Artık, tiyatro dünyasının, sivil toplum
örgütlerinin bu tür zararlı gırişimlen, bildiri
yayımlamanm ve kınamanm ötesine geçerek,
somut bir bıçimde izlemesi, sorgulaması ve
güçlü bir baskı mekanizması oluşturarak kendini
bilmezlere sınırlarun bildirmesi gerekmektedir.
Sevgıli Efif Nad'nin 1928'de ettiği şu sözlerin
üzerinden 60 küsur yıl geçmiş, ama ne acıdır ki
dünden bugüne bir arpa boyu yol alınmamış
Acı, ama gerçek. "Edeb ve terbiyelerinden asla
şüphemiz olmayan bazı hüsn-i niyet erbabı,
Darülbedayi'de oynanacak bir piyesin ismini
görür görmez bir hanım laz bicabıyia kıpkırnuzı
kesüdüer. Bir piyesin isminden ürken ve san'atda
ahlak arayan bu arkadaşlann ananevi taasub ve
terbryelerine hürmet ederek onlan ma'zur
gönnek isterdim fakat san'aün haün dost
haünndan daha bü>ük olmasavdı... Çok
gecikmiş ohnakla beraber bilmeyenkr, san'aün
ahlak dersi vermekle mükelkf bir hoca efendi
ohnadığını arnk öğrenmeüdir."
Evet bu konuda yıllardır yazüıyor, çiziliyor ve
bu gıdişle daha da çok yazılacak. Bugün, son
söz Haldun Taner ustamızın: "Diktatörierin bir
uhısa zaran sade onlar uğnına olcn insanlann
sayıs ile ölçülmez. Bilim ve sanat alanında
açüklan gedikfcr, yapüklan tahribat daha az
actkh değfldir. Çünkü sansürü ve basktyı
bayuranlann zevki, kendi basit kültür seviyekri
ik oranülı oiur. Dünyada baskrya gelemeyecek
çok şey vardır. Düşünce ve yaratma özgürlüğü
bunlardan sadece ikjsklir. Bttim ve sanat
ısmariama yapıhnaz."
Quentin Crisp, yaşamını homoseksüel kültüre adamıştı
Doğal, dııyariu samimiKültür Servisi- Eğlence dünya-
sının gızli kahramanlanndanbiriy-
di Quentin Crisp.. 1908 yılında
'Denis Pratt' adıyla dünyaya ge-
len Cnsp'm performansı, sahne-
de olduğu kadar sokaklarda da
ömür boyu sürdü. Tüm yaşamı,
hak ettiği karşılığı bulamamış bir
performanstı adeta...
Oyuncu değildi Crisp; çünkü
tiyatronun kabul edemeyecegi den-
li doğal, samuni, tatiı ve duyariıy-
dı. Yaşamı, "Mezara giden yolda
başuna gelen komik bir tesadüf "
sözlenyle tanımlardı. Dört çocuk-
lu bir aılerun en küçüğüydu; ama
aile kavramının günümüzde geçer-
lilığını yıtirdiğini ve bireyin bağım-
sızlığının önemini savunuyordu.
Bu yüzden homoseksüel olduğu-
nu hiçbir zaınan gızleme gereği
duymadı ve cinsel tercihlerıni öz-
gürce yaşadı. Daha 2O'lı yaşlan-
nın başında, kendini, homosek-
süel kültürün varlığının korunma-
sına adamaya kararvermişti. AIDS
fonuna destek sağlamak için de
pek çok çalışma gerçekleştirdi.
Kaleme alması bir yaşam
Cinsel kimliği nedenıyle
1930'lann Londrası'nda iş bula-
madığından ilk başlarda kıtap ka-
paklannı resrmleyerek para ka-
zanıyordu; ama şüphesiz en çok
yüzünü boyamaktan hoşlanrrdı.
Yülar sonra bir gün, ameliyatla
cinsiyetiıü değişormeye karar ve-
rip, ardından da bunu gerçekleş-
tiremeyeceğini anladığuıda ıçin-
dekı kadını, kılık değiştinp makyaj
yaparak sahnede yaşatmaya karar ver-
di. Herkes Crisp'in gösterdiği cesare-
u hayranhkla izliyordu.
'An Evening With Quentin Crisp'
adlı tek kışilik oyunu, ona özel Dra-
• Oyuncu değildi Crisp; çünkü
tiyatronun kabul edemeyecegi
denli doğal, samimi, tatlı ve
duyarlıydı. 20'li yaşlannın
başında, kendini, homoseksüel
kültürün varlığının korunmasına
adamaya karar vermişti. AIDS
fonuna destek sağlamak için
çalışmalar yaptı.
ma Desk Ödülü'nü kazandırdı. The Ti-
mes yazarlanndan Richard Eder.
Crisp'in göstensıni kusursuz buldu-
ğunu söylüyor; hepımizin ihtiyaç duy-
duğu cesaret ve birey olma biüncini,
çok sağlam bir dramatik yapı içınde
Ouentin Crisp, 1993te çekflen'CMando'filmmdeTfldaSvviııton'labirlikte.
sahneye taşıdığıru vurguluyordu.
Ne var kı savaş yıllan, çalışma-
lannı yanda bırakmasına neden
oldu. Crisp, bu süreyi de sanat aka-
demilerinde resım sınıflanna çıp-
lak modellik yaparak geçirdı.
Onunki gerçekten de kaleme alı-
nası bir yaşamdı... Crisp'i bekle-
yen şöhret, ancak 1968 yılında ya-
yımladığı ve homoseksüel yasa-
mının açtklamalı bir ıtirafi niteli-
ğinde olan 'ANaked CKil Servant'
başlıklı otobıyografıyle geldı.
Yapıtın ıkinci bölümü 'How To
BecomeaVırgin' 1981 yıhndaba-
sıldığında, Crisp'in yaşamı arnk
halka açılmıştı. Makyaj yapan rock
şarkıcılan ve homoseksüel sahne
sanatçılannın öncüsüydü o. Ko-
nuk olduğu televizyon programla-
n ve söyleşilerbirbirini kovalıyor-
du. 1976 yıhnda yaşamından ek-
rana aktanlan dizide ise Crisp'i
John Hurt canlandırdı. O, dıziyı
şaşkınlıkla izleyen Amerika'nın
da ilgı odağıydı artık...
Amerika'yı sevHordu
Ingiltere suurlan dışında ilk tur-
nesini 1969 yıhnda gerçekleştirdi.
Şovunu dünyanın çeşitli ülkelerin-
de sahneliyordu. 1981 'de ise yaşa-
mını Amerika'da sürdürme karan
alarak New York'a taşındı. Daha
sonralan bu karan, yaşarrundakı en
gurur verici aülım olarak değerlen-
direcekti.
Kentte yerleştiği Chelsea Ho-
tel 'dekı ilk üç gününde bir yangın,
brr hırsızhk ve bir cinayete, Nanc>T
Spungen'in Sid Vkaons tarafindan öl-
dürülüşüne tamk oldu.
Sahıp olduğu şöhret, iş tekliflerinin
ayağına gehnesinı sağhyordu. Çeşit-
li reklam ve sinema filmlerinde oyna-
dı. 1993 yılında SaDyPOtter'ın yönet-
tiği 'Oriando' fümindeki I. Ehzabeth
rolüyle eleştirmenlerin ve sanat çev-
relerinin büyük beğenisini kazandı.
Sadece New Yorkta değil, kıtanın
dört bir yanmdaki şovlannı ise 90'h
yıllarda bile sürdürdü. Sahne perfor-
manslan ve 'The VVit and \Visdom of
Quentin Crisp', 'Quentin Crisp's Bo-
ok of Quotations', 'How toHaveA U-
festyle', 'Resident ADen' gibi kitapla-
nyla, yaşamı başlı başına bir sanat
yapıtı gibiydi.
Yeteneğini işiyle, zekâsını ise yaşa-
mıyla bütünleştirebümiş ender ısim-
lerden olduğundan çoğu zaman Oscar
Wilde'la karşılaştınldı.
Son anma kadar, Zen mistısizmini
andıran sade bir yaşam sürdü ve New
York'u her zaman Londra'dan çok
sevdi. 'İjimser ve dost canhsf olarak
tammladığı Amerikah insanlann ara-
sında yaşamaktan mutlu olduğunu di-
le getiriyor ve kalbinin en derinlerin-
de, kendini her zaman Amerikah his-
settığini söylüyordu. Bü ülkeyı en çok
da, kişıliğin, dünya üzerindeki en bü-
yük güç olduğunu savunduğu için se-
viyordu.
Sanatçmm işi, Gebinldrcben Üniversitesi'nuı cephesindekicamlar üzerindeyer aoyor.
Erkmen, Almanya'da bir çalışma gerçekleştirdi
Okııl ile dış dünya
arasında bir köprü
Kühür Servisi - Ayşe Erkmen, Alman-
ya'daki Recklinghausen kent merkezinde
yeni açılan Gelsinkirchen Ümversitesi'nin
cephesinde kalıcı bir ış gerçekleştirdi. Erk-
men'in çalışması yapının gıriş cephesin-
deki camlar üzennde yer alıyor. Çahşma,
cepherunbüyük bir bölümünü oluşturan ve
18 kareden oluşan camlann üzerine yazıl-
mış bir dizi isimden oluşuyor.
Bu isimler yeni açılan okulun ilk öğren-
cilerinin önadlan. Kumlanmış cam üze-
rinde yahıızca isimlerin saydam kahnası-
nı sağlayan bir işlemle gerçekleştirdiği ça-
hşmasında Ayşe Erkmen, mimari bütüne
kalıcı bir müdahale yapıyor ve bağlammı
mimarlık/yazı ihşkısı üzerine kunıyor.
Erkmen'in çahşmasında yazı, ilk elde ta-
rihin tamklığını yükleniyor. îsimleri ge-
çenler, okulun ilk öğrencileri olarak bu
yeTde ızlenni bırakan kişiler. Ne var kı yal-
nızca önaddan oluşan bu isimler sadece
belirli kişilen kastetmekle de kalmıyor,
çünkü bu mekânda var olan ya da var ola-
cak başka kişiler de aynı önadı taşıyabihr.
Bu behrsizlik, isimlerin, ilk öğrencüerin öte-
sinde, bu mekânı caıüandıran, etkileyen
ve terk eden başka kışileri ya da gelecek-
te bu okulda okuyacak öğrencüen temsil
etmesine olanak veriyor. Böylece isımler
bir yandan behrli ve tek olanı tarumlıyor,
bir yandan da değişikliğin simgesi haline
geliyor. Başka bir deyişle bu isim dizisi,
şimdiki zaman ile sadece tarihsel bağlan-
tıyı ıçerisinde yaşatacak statik bir anıt de-
Malzemenin saydamhğı ve narinliği ise
günümüzûn canlılığını simgeliyor. Say-
damhk sayesinde yapıt içten ve dıştan ha-
reketkazanıyor. İsimler güneşin konumu-
na bağlı olarak, binanın içensine yansı-
yor, duvar ve sütunlar üzennde gölge ve
ışık oyunlan yapıyor, isun parçacıklan ola-
rak orada bir an kalıyor, tekrar yok oluyor.
Kimı kez yeni kelımeler üretebilecek tek
tek harfler geriye kalıyor. Bina içerisin-
den dış dünyaya bakış da ancak harflerden
geçerek mümkün oluyor. Yani her isim dı-
şansı ile bir bağlantı noktası oluştumyor,
okul ile dış dünya arasında bir köprü ku-
nıyor.
YAZI ODASI
SELtM İLERİ .___
Eyiip 1999 -
Çocukluğumda Eyüp'e "Eyûp Sultan Hazret-
leri"n\ ziyarete giderdik. Bu, başlı başına bir tö-
ren, başlı başına bir yolculuk, gezintiydi.
Büyüklerimin anlattığına bakılırsa, Eyüp Sultan
çocuklan çok severmiş. Eyüp'teki düdüklü testi-
ler, tahta oyuncaklar, Eyüp Suttan'ın çocuklara bir
armağanıymış. Ben o geleneksel oyuncakların
son örneklerine yetiştim.
Bayram öncelerinde mi gelirdik, annemin adak-
lan, komşu hanımlann adaklan için mi gelirdik, bü-
tün çocuklar, semtin hanımlan, sabahtan -hem de
erken saat- yolaçıkılır, Eyüp Sultan Türbesi'ne zi-
yarete gidilirdi. Sırtımda sünnet kılığı, yine Eyüp'e
götürülmüştüm. Bir defasında da, komşumuz
geçkin bir kız için hacet penceresi önünde niyaz
edilmişti...
Bugünün Eyüp'ü bambaşka. Sağda solda, yı-
kıntılar, bayındırlık çalışmaları ortasında, onca za-
mana karşın, birer tektaş yüzük gibi parlayan tür-
beler, küçük camiler, mescitler, kütüphaneler, yol
boyu, dünün dünyasını fısıldıyor. Sonra günümü-
zün karmakarışık Eyüp'ü başlıyor.
Bir yanda çarpık yapılaşma, bir yanda geçmi-
şin gönülden mimarisi. Eyüp Sultan külliyesinevar-
dığınızda, o eski dünya belki yalnız mimaride var-
lığını koruyabilmiş.
Şadırvan avlusundaydı galiba, sakat leylekler
biz çocuklara harikulade görünürler, onlann filo-
zofça hallerine bakakalırdık. Bu leylekler, göç
vakti gelip de, ya kırık kanatlanndan, ya ölüme
yaklaşmış yaşlarından, yola çıkamayan leylek-
lermiş.
O leylekler yok artık. '
Hırpalayıcı bir yoksulluk var.
Kırk, kırkı aşkın yıl öncesinin Eyüp'ünden geri-
ye pek az şey kalmış. Çarşısında kebapçısı vefı-
rını ünlüydü. Fınndan halka alınır, kız çocuklan bu
halkaları bilezik gibi kollanna geçirirlerdi.
Korunmasına çalışılan ahşap evler ne zamana
kadar direnecekler, pek belli değil. Daha doğru-
su, yakın gelecekteki acı kaderlerini hep birlikte
görmezden gelmeye çalışıyoruz.
Külliyeye girdiğiniz vakit, dua edenlerin yüzle-
rinde sıkıntı, endtşe, yarına yönelik kaygılar oku-
nuyor. Anne-babalarımızın Eyüp Sultan ziyaret-
leri birer coşku gezintisıydi. Ne olmuştu da coş-
kunluk yerini kaygıya bırakmıştı.
Oysa biz gümüş şebekelertn çevresinde ille üç
kez dolaştırılırken, çocukluğun sevinçlerini ya-
şardık. Az sonra, Kuran okuyan türbedan göre-
ceğiz. Sonra türbeden geri geri adımlarla, hep bir
saygıyı koruyarak çıkılacak. Sonra her birimize
oyuncak alınacak.
Bu kadar da değil; Eyüp Sultan'ı ziyarete çe-
şitli sebeplerle gelememiş komşularımıza, ya
Eyüp kaymağı, ya kuşlokumu, bazan da esans
alınacak. Böylece ya hasta, ya düşkünce o kom-
şularımız da Eyüp'ten küçük armağanlannı almış
otecaklar... •
Şimdi hatırladırtv. Avluda biryerde "K/smet Ku-
yusu" vardı. Yok, avluda değil, belki de mezarlı-
ğın ortasında. Kuyuya yaklaşıp, dualar okuduk-
tan sonra, niyetinizi söyleyeceksiniz. Hep iyilik-
ler, sağlıklar, sınrfıntzı geçmelertemenni edecek-
siniz.
Her biri bir sanat eseri olan bu mezar taşlan,
zamanın içinde yok olmaya terk edilmişler.
Eyüp-Sütlüce arası kayıkla karşıya geçme ge-
leneği bugün de sürüyor. Geçmiş zamanın konuk-
severliğini de koruyan kayıkçılar bıze çay ikram
ettiler.
Eyüp muhakkak ki Istanbul'un simgesel sem-
tidir. Istanbul'un en eski dönemlerinden günümü-
ze izler bu semtte hâlâ soluk almaya çalışıyor.
Eyüp'ü ayaktatutmak, biranlamda, kültürü ayak-
ta tutmakla eşanlamlıyken, şimdi bütün bu yöre-
de derin kımsesizliğin ifadesinı yakalıyoruz. Eyüp
yaşamaya çalışıyor, ama pek ağır bedel ödeye-
rek.
Ben yine çocukluğuma döneyim: Bayram sa-
bahları gen gelsin, Eyüp Sultan'ı ziyaretlerimiz
geri gelsin. O günlerin az buçuk bolluklu geçim
şartlarıyla. Eyüp Camii içindeki bütün çmarlarye-
şersin...
23. Kahire Rlm Festivali bitti
• Kültür Servisi-23. Kahire Fihn Festivali sona
erdı. Festivalde, Fransız yönetmen Bernard Stora,
"A Considerable Disturbance" adlı fıhniyle Altın
Pıramit ödülü'nü aldı. Gümüş Piramit ödülü, aynı
zamanda en ıyı Arap fiknı seçılen, Mısırlı yönetmen
Daud Abdel Sayed'in çektiği "Land of Fear"adlı
fıhnine verildi. Kahire Füm Festivali'nde 23'ü
Fransız yapımı olmak üzere 42 ülkeden 157 fihn
gösterildi. Festıvahn özel konuklan, "Arabistanh
Lawrence" filminde rol alan Ömer Şerif ve Peter
O'Toole'un yanısıra Catherine Deneuve'dü.
Tatiaıta Andreeva Istanbuftfa
• Kühür Servisi - Rusya'nın tek kadın alto
saksofoncusu Tatiana Andreeva bugünden itibaren
AFM-Kerem Görsev Jazz Bar'da konser verecek.
Saksofoncunun topluluğunda davulda Valeri Dedov,
kontrbasta Gregori Zaıtsev yer alıyor. Bir ay süreyle
devam edecek olan konserlerde, topluluğa Kerem
Göksev de piyanoda eşlik edecek. Moskova'da
yaşayan ve ülkesinde jazz denilince akla ilk gelen
isun olan Andreeva'nın repertuvan, Charlie Parker,
Bebop dönemi ve standart Amerikan
melodilerinden oluşuyor.
GatePiNeVde15.yılsepgileri
• Kühür Servisi - Galen Nev, kuruluşunun 15.
ydmı dolduracağı 2000 yıhna girerken oluşturduğu
özel programınm üçüncü sergisi tstanbul'da açıldı.
Türkiye'de modemizmi gündeme getirmesi
beklenen bu sergilerde. Galeri'nin izleyicisi ile
paylaşmış olduğu tarihi ve 15 yıl boyunca
dûzenlediğı sergilen hatrrlatmayı düşündürmesi
öngörülüyor. "hayaHıakikat, düş/deneyim,
bügi/anlatı, bılinç/fantezi, logos/mitos, surat/suret,
asıl/temsil" temalı bu sergide Arif Dino, Fikret
Mualla, Abidin Dıno, llhan Koman, Erol Akyavaş,
Tiraje, Safa, Mehmet Güleryüz, Komet, Alaettin
Aksoy, Utku Varlık, Ergin tnan, Cengiz Kabaoğlu,
Eüf Ayiter ve Mehmet Koyunoğlu'nun eserlen yer -
alacak. Sanatçılann yapıtlannda asıldan temsile,
düşten deneyime, hayalden hakikate doğru
geliştirdiklen özgün yaklaşımlannın yanı sua
bilmçle fantezi arasında kurduklan köprü ile
"anlatı" geleneğine getirdıkleri çağdaş yorumlan
izlemek mümkün.