Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 1999 PERŞEMBE
14 KULTUR kultur(ı cumhuriyet.com.tr
Öteki sanat merkezlerinden farklı olarak kentin sahnelerinde her şey yenileniyor
2OOO'de Berlin ve tiyatroE\IRE KOYUNCUOĞLU
Dünyanın her yerınde olduğu gibi,
Berlın'de de yeni tiyatro sezonu sahne-
\erde yoğun bir tempo yaşanmasına ne-
den oluyor. Ancak. bu yıl Berlin'in di-
ğer sanat merkezlerinden farklı bir du-
rumu var: Berlin sahnelerinde tıpkı ken-
tın kendisi gibi her şey yenilenmekte.
Gerçekten de Almanya'nın yeni başken-
tinde parlamentonun bulunduğu Reichst-
tag'ın çevresi dev bir şantiye görünü-
münde. Kentin yeni yüzünü yansıtan
Marleen Dietrich Meydanı'na yaklaştı-
ğmızda ise filmlerde izlemeye ahştığınız
• Berlin'de açılış üstüne açılış yapılıyor. Oyunlann kadrolan çok güçlü, rekabet
inanılmaz. Ekiplerin yöneticileri çoğunlukla genç. Önemli konumlarda bulunan bu
gençlerin oluşturduğu gruplarda Brecht'in tiyatro anlayışından en fazla 'ensemble'
ruhvmun geriye kalmış olduğunu düşündürecek bir birliktelik göze çarpıyor.
geleceğin kentlerinin somutlaşmış ha-
liyle karşılaşıp. bu annmış. düzenli ve
progTamh görüntüden önce ürkûp, son-
rahayranoluyorsunuz. Şuanda Berlinmi-
marlar için bir cennet sayılabilir. Şehir-
de yaşamış iki ayn ideolojinin varhğı da
artık yalnızca mimari farkhhklardan an-
laşılabiliyor. Eskiden doğunun gözbebe-
ği olan Alexanderplatz'da sosyalist este-
tiğin en abartıh örneklerinin var oldugu
binalar günümüz Almanya'sının en ün-
lü alışveriş merke2derinden birinın 'kitch'
mekânı olmuş.
Ekim-Kasım aylannda Berlın'de de
açılış üstüne açılış yapüıyor. Oyunlann
kadrolan çok güçlü, rekabet inanılmaz.
Ekiplerin yöneticileri çoğunlukla genç.
Önemli konumlarda bulunan bu gençle-
nn oluşturduğu gruplarda Brecht'in Ti-
yatro anlayışından en fazla "ensemble"
ruhunun geriye kalmış olduğunu düşün-
dürecek bir birliktelik göze çarpıyor. Ör-
neğin "Baraka" ekibiyle büyük bir çı-
kış yapan yönetmen Thomas Osterme-
ier ve Sophiensaele"de ürettiği dans an-
layışıyla dikkatlen üzenne çeken kore-
ograf Sacha Waltz. Ocak 2000'den ıtiba-
ren Schaubühne'nin sanat politikasını
belirlemek üzere bu tiyatroya davet edil-
dıler. Bu iki sanatçı önceki ekipleriyle bir-
likte Schaubühne'de çalışacaklar. Scha-
ubühne'nin alışık olduğumuz isimlerine
bundan sonra bu sahnede pek rastlaya-
mayacağız. Tiyatronun yeni ekıbi 2000'de
oniki açılış yapmayı planlıyor. İlki, Sac-
ha VValtzin "Beden* ismini taşıyan ko-
reografısı olacak. Hemen ardmdan Tho-
mas Ostermeier Lars Noren'in "Ferso-
nenkrets3.1 "i sahnelenecek. Benim asıl
merakla beklediğim ise; Ostermeier'm
Mart'ta prömiyerini düşündüğü Sarah
Kane'nin*Crave''.
Schaubühne'dekı
büyük değişim
Ürettikleri\\e dikkat çeken koreograf Sacha Wahz.
Schaubühne'nin yeni sanat politikasının çerçeve-
sini. yeni Alman yazarlan yetıştirmek ve onlann ilk
oyunlannı sahnelemek oluşturuyor. Bu nedenle ti-
yatronun en kalabalık kadrosunu dramaturglar oluş-
turmakta. Tiyatronunbu yıl anlaşmayaptığı üç genç
yazar var; Marius von Mayenburg, Theresia Wrf-
ser, RoUnd Schiramelpfenning Yeni ekip hazırlık-
lan tamamlarken. Schaubühne'de 200O'e kadarbir
önceki yönetimin programı uygulanıyor. Şu anda
Schabühne'de oynayan Peter Zadek'in yönettiği
"Hamtefe basın davetiyesi bile bulamıyorsunuz.
Bu yılm En tyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü "Ham-
let* rolüyle alan Eva Mattes'ı ve Zadek'in rejisini
ızlemek isteyenler biletlerin tümünü gişelerin açıl-
dığı hafta tüketmişler. Eski yönetime başansız de-
nemez. Ancak önerdikleri sanat politikası, OsteT-
meier'inkine göre 'sıradan' sayılıyor. Tiyatronun sa-
nat yönetmeninin değişmesi, aslında Berlin sahne-
VİYANA DAN KENDİ EKtBİYLE OCAK'TA GELİYOR
Berliner Ensemble'da
Eeymann dönemi..
Berliner Ensemle'a Müller gibi bir tiyatro ada-
mının bir çırpıda bulunması tabi ki ZOT. Tıpkı,
Brecht' in ölümünden sonra müzeye dönüşen bu
tiyatronun yıllar sonra Müller'ın elinde eski iş-
levini kazanması gibi, Müller'in ölümünden son-
ra da 'politik öncülük' adına Berliner Ensemble
bir duraklama devri geçirebilir. Peymann'ın yö-
neticiliği de bu döneme denk düşmekte.. Aslın-
da böyle bir kısır döngü de yaşanmayabilir. Pey-
mann çok önemli bir sanatçı, ancak daha önce
de bahsettığim gıbı böyle korkunç bir rekabetin
yeraldığı Alman Tiyatrosu'nda Berliner Ensemb-
le'ın sanat geleneği
olan •politik tiyat-
ro* yu günümüz çiz-
gisınde üretebilecek
mi? Böyle bir öncü-
lüğü yetmiş yaşın-
da gerçekleştirebi-
lecekmi.merakko-
nusu. Ayrıca, Mül-
ler'e yakınlığıylabi-
lınen oyuncu Martin
Wuttke"nin kısa bir
süre yaptığı Sanat
Yönetmenliğı'nin
Berliner Ensemble
sanatçı lan tarafın-
dan desteklenmesi-
ne rağmen. yukar-
dan gelen baskılar-
dan dolayı ani biris-
tifa ile sonuçlanma-
sı tiyatroda karma-
şaya sebep olmuştu.
îlginç bir durum da,
Peymann'ın Berli-
ner Ensemble'a Vi-
yana'dan kendi eki-
biyle geliyor olma-
sı. Bu arada Ocak
2000e kadar tadi-
latta ve tıpkı yeni
oluşan Berlin gibi
yeniden düzenlen-
mekte.
Volkstheater'da
şimdilik bir değişim
yok. Genel Sanat
Yönetmeni Frank
Carstorf işinm ba-
şında. Bu yüzden
Volkstheatre'da bu
ay çeşitli açılışlar ya-
pılıyor. Bunlardan
biri Carstorf'un yö-
netiminde dramatur-
jısini Matthias Pe-
es'in yaptığı Dostoyevski'nin *Ecinniter''inden ay-
nı isimle sahneye uyarlanan dörtbuçuk saatlik
biroyıın. Castorf uzun süren oyunlanylaûnlü. Yi-
ne bu yıl sahnelediği J.P.Saıtre'm "KirfiEHer"i
de dört saate yaklaşan bir eser olmuş. Ancak
Carstorf, sahnede görsel olarak çok güçlü bir
dünya yaratıyor. Çarpıcı bir Dostoyevski yoru-
mu izlıyorsunuz. Sahnelemede, orjinal metinden
zamansal ve mekânsal olarak birazuzaklaşılmış.
Hikâve, 1%0'lann Almanya'sında bir evin için-
de. bahçesinde ve havuzunda geçiyor. Oyunda çe-
şıtlı oyunculuk ve reji teknikleri bir arada kulla-
nılmış. Dramaturjik bütünlük ise, şablon sayıla-
bilecek dramaturjik şemalann birbileşkesi ola-
rak kurgulanmış. Başta misafir oyuncu Martin
VVuttke oltnak üzere, 15 kişilik oyuncu kadrosu
sahnede çok iyi bir 'ekipoyunu' kuruyorlar. Oyun-
culannhepsi, daha sonrayönetmen Thomas Bisc-
hoff'un Hans HennyJahnn'ın "ÇalmmışTann**
diye çev irebileceğim oyununda da daha abartı-
lısmı gördüğüm "biçimd" birbeden dilinin altı-
nın çizildiği bir oyunculuk tarzı kullanıyorlar.
Hatta T1P Dergisi'nde Bischof'la yapılan söyle-
şide, oyunculan bu kadar biçünsel bir estetik ide-
aline itmesinin çok faşizan bir yaklaşım olup ol-
madığı tartışılmış. Eski Doğu Almanyalı genç yö-
netmen Bischoff, tabi ki bu değerlendirmeye kar-
şı çıkıyoT ve oyunun 1920'lerde yazıldığından ve
yazann Nietsc-
he'den nasıl etkilen-
miş olduğundan
bahsediyor. Ancak
oldukça uzun ve
arasız olan bu oyu-
nu yalnızca ışık re-
jisi izlemeye değer
kılıyor. Metin ol-
dukça felsefik ve
ağır. Hareketsiz ve
sürekli stilizasyon
çabasındaki, biraz
zorlama bulduğum
oyunculuk oyunun
izlenmesini zorlaş-
trrsa da etkileyici.
Şans eseri oyunda
Theater Heute'nin
bir eleştirmeninin
yanındaotunnuşol-
duğumdan, onun
sürekli homurdan-
masından oyunu
pek sevmediğini an-
lıyorum. Bence
Bischoff tiyatro an-
lamındazorbiryer-
de durmayı tercih
eden birisi Ortaya
çıkan iş de temiz ve
etkileyici.
Berlin'in birçok
alternatif,yada da-
ha doğrusu, önce-
leri gerçek anlamda
alternatif olan sa-
nat mekânlan var.
Bu mekânlann ço-
ğu bir zamanlar boş
olan evlere, fabri-
kalara evsizlerin iş-
sizlerin girip istila
etmesi sonucunda
sanatçılann eline
düşen yerler. Bun-
lardan bir tanesi; Werkbühne Berlin. Terk edil-
miş bir fabrika olan ve daha sonra birçok sanat-
çınınucuza elde edebildiği atölyelere dönüş,enbu
mekân şimdilerde, son moda a
afternatir*i oluş-
turan lüks bir sanat merkezi durumunda. Bura-
da genç yazar TankrecdDorst'un, başlığı aynı za-
manda oyunun ilk cümlesi olan "•FernandoKrapp
bana şöyle bir mcktup yazdı" oyununu izledim.
Metin kurgusunun zekice olması dışında, sıradan
bir gösteriydi. Buna benzer başka bir mekân olan
Doğu Berlin'in eski Posta Müdürlüğü ise, günü-
müzün "underground" performans merkezi dis-
kosu; "Maria'nın Yeri" olmuş. Mekânm tasan-
mı ve yapılan canh müzik oldukça özgün. ancak
orada izlediğim performanslar bir o kadar da sı-
radandı.
rank Carstorf'un
Volkstheater'da
sahnelediği,
Dostoyevski'nin çarptcı
'Ecinniler' yorumunda
başta misafir oyuncu
Martin Wuttke oimak
üzere 15 kişilik oyuncu
kadrosu sahnede çok iyi
bir 'ekip oyunu' kuruyor.
lerindeki rekabetin sınır tanımazlığının somut gös-
tergesi olabilir. Avignon ve Edinburg Festivalle-
ri'ndeki çıkışından sonra tiyatro eleştirmenlennin
Ostermeier hakkmdaki ortak kararlan kısa ve net:
l
*29yaşındabirdahi". CDU'lu (Hristiyan Demok-
rat) Kültür Konseyı Başkanı Peter Radunski'nın
yaptığı en ufak hareket hemen tüm kültür- sanat. ti-
yatro vb. gibi dergilerde yerden yere vurulurken, And-
rea Breth yenne Thomas Ostermeier'ı Schaubüh-
ne'ye yerleştirmesi hakkında tek olumsuz söz çık-
mıyor.
Öte yandan Radunski, Doğu Almanya kültürü
ile yetişen genç yönetmenlerin kalesi olan Volkst-
heater'in bütçesinin üçte ikisini kesen Heiner Mül-
ler' in ölümünden sonrabüyük bir karmaşa yaşayan
Berliner Ensemble'a Viyana'dan Claus Peymann'ı
getiren kişi olduğu için sanat çevrelerinde bir an-
lamda sevilmiyor. '29vaşında bir dahi":YönetmenThomasOstermeier.
EN BÜYÜK SORUN, SANATSAL BİR ÇİZGİNİN EKSÎKLİĞt
Kreuzberg'de Türk
tiyatrolarmınFestiyali
Belki de, Berlin kültürüne önemli bir alternatif
oluşturan ancak pek öyle görülmesi ve bu neden-
le de gelişmesi gelıştirilmesi "düşûnûlmeyen" bir
kültür ise Kreuzberg'de varltğını sürdürüyor. Ekim
ayı boyunca, Berlin'in önde gelen tiyatrolan an-
lattığım trafıği yaşarken, Kreuzberg'de iki Türk top-
luluğu olan Tiyatrom ve Diyalog'un beraber dü-
zenledikleri "Theaterfest 99" (Tiyatro Festivali
99) gerçekleşmekteydi. Bu yıl Tiyatrom'un kuru-
luşunun 15. yılı. Bu nedenle, Diyalog'un düzen-
lediği Tiyatro Festivali'nin dördüncüsünü bu yıl iki
TürkTiyatrosu beraber gerçekleştirmek istemiş. Or-
taya çıkan program
oldukça yoğun. 30
Eylül'de Türkiye'den
birçok tiyatrocunun
katıldığı büyük bir
açılış yapan festival
organizasyonu, 24
Ekim'e kadar devam
eden bir maratonu da
başlatmış. Progra-
mında; Genco ErkaL
Erol Günaydm, Yeni
Tfirkü. Muammer
Ketencio^u, Diyar-
bakır Devlet Tiyat-
rosu, Uğur Yücel,
FeyzaZe>t»ekve Me-
tin Belgin gibi ısim-
lere rastladığımız fes-
tivalin bence en il-
gjnç yanı, seyircisinin
Almanya'da yaşayan
farklı kökenli insan-
lar olmasıydı. Genel
olarak bir Türk Fes-
tivali gibi görünse de.
Berlın'de yaşayan bu
Türk Tiyatrolan'nın
ve festivale Alman-
ya'dan konuk diğer
ekiplerin oluşturduğu
çizginin; onlann de-
yimiyle "multi-kul-
ti" yani "çokkültür-
lü" bir yapısı var. Al-
manya'da yaşayan
Rus'lann oluşturdu-
ğu, Paramon Tiyat-
rosu; Alman Italyan-
lar için gelen Panta-
kin Grubu, ya da Al-
man Yunan ve Türk-
ler'den oluşan Wup-
per Tiyatrosu gibi ti-
yatrolann oyxuüann-
dakullanılan dil de is-
ter istemez bir çeşitlilik sunmakta. Bu festival bir
anlamdaKreuzberg'inrenkli simalanm, farklı dil-
lerini ve kültürlerini bir araya getirmekte. Bu yüz-
den oldukça başanlı. Zaten, Berlin'deki Türk Ti-
yatrolan'nın öncelikle yapmalan gereken; kendi-
lerine ait, özgün bir tiyatro dili oluşturmak.
Oyunlan izledikçe, en büyük probtemin bir ti-
yatro politikası oluşturacak sanatsal bir çızgının ek-
sikliği olduğunu düşündüm. Bunun için de atılma-
sı gereken adım kendi tiyatro yazarlannı yetiştir-
mek. Genel olarak bakıldığında, Berlin'deki Türk
Tiyatrolan'nda oyunculuk, tiyatronun diğer alan-
lan göre daha gelişmiş. Örneğin; Tiyatrom'un sah-
nelediği Aziz Nesin'in u
Hadi Öldürsene Cani-
konTda masklarla başanlı deneysel bir çalışma ya-
pılmış, ancak oyun dilindeki zenginlik masklara
verilen anlatım önceliği nedeniyle zayıflatılmış. Ne-
sin'in dili kaybolmuş. Öte yandan, geleneksel köy
seyirlik tarzında sahnelenen Birikirn Halk Sahne-
si'nin "Sflvanlı Kadınlar"ın da böyle bir sorunla
karşılaşılmıyor. Bu belki de şu anlama geliyor, ti-
yatronun herhangi bir alanmda yeniyi aramaya
başlamak, her alanmda yenıyı düşünmeyi gerek-
uriyor, yani oyunculukta kullarulan malzerneninme-
tinle olanılişkisininde iyi düşünülmesi gerekmek-
te.
Festivalde dikkatimi çeken bir başka nokta; ana
sponsorluğunu Berlin Senatosu, Kreuzberg Bele-
diyesi, Berlin ltalyan
Kültür ve Ballhaus'un
yaptığı Tiyatro Festi-
vali için 20'ye yakın
Türk Firması'ndanda
destek gelmesi oldu.
Desteğin kapsamını
bilmiyorum. ancak
festivale ilk kez bu yıl
destek veren Kreuz-
berg'deki Türk serma-
yesinin kültüre ilgisi
gelecek için umut ve-
riyor. Tiyatroya, ya da
Tiyatro Festivali'ne
böyle bir destek de-
mek; kendi kültürleri-
ni oluşturmak isteme-
leri anlamına geliyor.
Bence bu gerçek göz
ardı edilmemeli. Al-
manya'daki Türklerin
kendilerine aitkültür-
lerinin oluşumu des-
teklenmeli. Bu neden-
le tiyatroya çok iş düş-
mekte, samnm.
Festivalin organiza-
törlerinden Mürtûz
Yoku amaçlannrn ne
olduğunu şöyle açık-
lıyor: "Önceökkama-
cımız; Türk tiyatro
gnıplarımn kendile-
rini tanıtmalanna ve
kültür alışverişinde
bulunmalanna yar-
dımcı otanak.Biz Tür-
ki\e'deyaşarken tiyat-
royagitme olanağımız
olmamıştL Çünkü ço-
ğumuz Anadolu'dan
geldiğimiz için isimle-
rini duyduğumuz us-
talanmızı izleme fir-
saü bulamannşbk. Bu
nedenle TürkHe'den sanatçı ve gruplar davet edi-
yoruz. Burada çalışan tivarrocular içinbu çokönem-
li. Çünkü burada yaşayan üçüncü nesil, artık Ak-
manca da ovnasa, evinde > aşadığı kültürün tiyat-
resunu tanıması laam. Berlin'deki Türklerin ikin-
ci ve üçüncü neslinde tiyatroya karşı büyük bir il-
gi var. Amacımız onlan hem seyirci olarak kazan-
mak. hem de oyun yapmalarına önayak olmak.
FestK'albirçokgrubu morAeetmekte." Yolcu'ya so-
ruyorum, "Yülardır Berün'detij-atroyapmaktasın.
Bu zaman icerisinde en çok ne değjşti?" Yolcu, ce-
vaplıyor: "Eskiden oyunlanmıza bayan oyuncu
bulamazdık. Şimdigmba katılmak iste>en daha çok
bayanlaroluyor. Eskiden •'Tıyatrojagideceğinı'' di-
yen Türk kızlannı aikleri döverdi, şimdi ise on-
larla gurur duyuyorlar."
estivaîin en ilginç yanı,
seyircisinin Almanya'da
yaşayan farklı kökenli
insanlar olması.
Bir Türk Festivali gibi
görünse de, Berlin'deki
Türk tiyatrolarmın ve
konuk ekiplerin
oluşturduğu •çokkültürlü'
bir yapısv var.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKtYE
Yalnızlığımız, Belki de...
Yine, bir cumartesi gecesi yalnızlığındayım.
Sanki, bir yazıyı bir kez daha yazıyor, bir am bir
kez daha yaşıyorum.
Anılar, anlar, hayaller, düşler, sözcükler, imgeler,
dizeler, odamın içinde dolanıp duruyor.
Bir yüz geliyor gözlerimin önüne.
Yüzündeki gülüşe dokunmak olanaklı mı?
Yalnızlık kötü bir rüya, bir karabasan, çoğu za-
man...
Bir cumartesi gecesi yalnızlığını yaşıyorum, bir
kez daha; kim bilir, kaç kez...
Bir sonbahar gecesi, sararan yapraklann kulak-
lanmda kalan son hışırtısı...
"Arkamı döndüğümde birsır olup yttiverdin; ka-
pının önü aydınlıktı; uğursuz bir ışık yokluğunu
saptıyordu; yokluğunun, bana inat altını çiziyor-
du.
Kapının önü şimdi yalnız ve sens/z.
Bir şiir düşüyor dudaklanmdan kapının önüne:
Kapının önü bir cumartesi gecesi yalnızlığı
Kapının önünü bir lamba aydınlatıyor
Kapının önünde yalntzca aya/c izlerin
Kapının önündeki söytenmemiş bir çift söz
Kapının önünde belki de son kalanlar, öpûşül-
memiş dudak izteri.
Artık yürümeliyim.
Kendimi, yalnızlığımı karanlığın içine atmalıyım;
kimse görmemeli.
Yalnızlığımı, hüznümû karanlığımın içine sakla-
malıyım.
Yüreğime saplanmış dudakiannı, saç/annı s/7e-
miyor, gecenin kıskançlığı."
Kınlgan bir beklemenin dizeleri, anlar sonra be-
yaz sayfaya düşüveriyor; yine, bir cumartesi ge-
cesi yalnızlığında.
Gözpınanndan düşen yaşlar gibi. **'
Sanki yeryüzüne ağlayan hüzünlü bulutlar gibi,
sözcükler beyaz sayfaya düşüyor.
Bir kalem yazılmamış bir sayfaya, en büyük hü-
nerini gösteriyor: Sözcükler neyi başarabHirlerse,
onu başarmaya çalışıyor.
Bir telefon çalıyor; yerimden fıriıyorum. •
Bimde bir kitap, en cesurca yazılmış bir aşk'ı
okuyorum.
Bir telefon bir insanın yaşamını değiştirebilir.
Bu zil sesi yasamımı değiştirebilir.
Bir elimde bir kitap, dünyanın en cesurca yazıl-
mış biraşk öyküsü, yaşanmışlığa veyazılmışa hay-
ran kalarak, bir elim telefonun üzerinde:
Şimdi her şey değişebilir.
Karanlık, aydınlık olabilir, cumartesi yalnızlığı,
birdenbire, sabahın erken saatinde gün ışırken
açan bir nilüfer gibi; birdenbire...
Cumartesi gecesi yalnızlıkları, aslında hep cu-
<-martesi gecesiyaJrnzlıklandır. < •-- ,<,,„.,,
Kolay kolay değişmez, değiştirilemez de; bir te-
lefonun değiştırmesi de çok güçtür.
Biz anlarımızı yaşayamıyoruz!
Hazlarımızı!
Güzellikler, biz onlara ulaşamadan parmaMan-
mızın arasından kayıp gidiyor.
Farkına çok geç vanyoruz çoğu zaman; iş işten
geçiyor.
İnsanın yaşamını hiç değiştirmeyecek bir tele-
fon, kapanıyor, sanki açı/mam/şças/na...
Artık dizeler başına buyruk: Bir defter sayfası ma-
vi bir hüzünle doluyor.
Ey okur, biliyor musun, ben bütün aşklanmı cu-
martesi gecesi yalnızhklanma gizledim. . .
Kimse görmesin! "'
Belki de bilincim ve yüreğim büyük bir yanılsa-
manın bir çift öğesi.
Yaşamda sık sık rastladığımız yanılsamalardan
biri...
Belki de yalnızlığımız, mutluluğumuzdur bizim.
Belki de ancak, yalnızlığımızla, özellikle de cu-
martesi gecesi yalnızlıklanmızla mutluluğa ulaşa-
biliriz... -:-x
Kim biliri
Belki de, bir yazıyı bir kez daha yazıyor, bir anı
bir kez daha yaşıyorum...
Kültür Girisimi'nden kınama
'Tiyatroya saldırı
önlenmelidir'
Kültür Servisi - Kültür
Girişimi, HaMun
Taner' in 'Güzlerimi
Kapanm Vazifemi
Yapanm" adlı
oyununun Kozan'da
Kaymakam Osman
Ebiloğju tarafından
yasaklanmasmı bir
bildiri ile kınadı:
"Kültür Girişimi,
Atatürk'ün bir kültür
devrimi olarak
tanımladığı Türkiye
Cumhuriyeti'nin
kuruluşundan 76 yıl
sonra Türk edebiyatmın
ve Türk tiyatrosunun
nitelikli ve sa\gın >azan
Haldun Taner'in
Gözlerimi Kapanm
Vazifemi Yapanm
oyununun Kozan'da
Kaymakam Osman
Ebiloğlu tarafından
yasaklanmasını büyük
bir üzüntü ve kaygıyla
karşılamışOr.
Yeni bir binyüa
girerken, Birleşmiş
MUIeder 2000 yıhnı
Banş Kültürü Yılı ilan
etmişken, tiyatroya
yaklaşımın uygariık
olçüüerinden biri
savıldtğıdünyada
tiyatronun bir egMm
. kurumu olarak
Türki\«'nin her Bçesine
ulaşabilmesi için
ömrünü vıermiş Muhsin
Erruğrul gibi bir tiyatro
adammın yaşamış
bulunduğu bir ülkede,
ortaçagdan kalma 'cadı
kazanlan' kaynaönava
kalkanSayuı
Kaymakam'ın bu
girişiminin bir an önce
önlenmesini
görevUlerden ' " '
bekliyoruz.
Tiyatro ve bütün
sanatlar en özgür
ortamlarda gelişir.
Sanatçılar. insan ''-
düşüneesine, insan '•
v'aratKihğuıa karşı -
engellerin konulmadığt,
yasaklann. basküann
uygulanmadığı
yörelerde yeteneklertai
ortaya koyabilirler.
Hiçbir kurum ya da ki^
kendisini sanatm
üstünde göremez, sanat
denetleyemez. Kültür
Girişimi, bu düşüncenin
artık ülkemizde de
yerleşmesi için tûm shil
toplum örgüderini
sanata karşı saldırüan
duyarhhkla izlemeye
çağmyor."