Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10ARAUK1999CUMA
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
Mira Friedlaender, sergisindeki işlerle İstanburun kaybolmuş bir değerine dikkat çekiyor
j£-^olmuşlann
kalkmış olması ya
da sadece iki üç
tane kalması
sergiyi daha
'anlamlı' kılıyor.
Dolmuşlann
varlığından çok
yokluğuyla
ilgileniyorum.
îşlerin gerçekçi
olmasından çok,
hayali bir biçim
almasına özen
gösterdim.'
boyuturia 'dolmıış'ESRA ALİÇ AVUŞOĞLU
^Kadıköy-Bostancı dolmuş hattının
müdavimleri hatırlayacaklardır, tıpkı bir
şeker gibi yolcuyu kendıne çeken pem-
be dolrnuşu... Zamana direnen, daha dü-
ne kadar belleğımizin en canlı yerinde
duran, göriip de görmezden geldiğimiz
kiraı sıyah, kımı metalık dolmuşlar ar-
tıkyoklar.. Her ne kadar yerlerini, bir
örnek Ford marka *san' tonınlarma bı-
raksalar da kuşkusuz hepimızin gözle-
ri, birer kişiliği olan 'emektar' dolmuş-
lan anyor. IstanbuTda yaşayanbızler, dol-
muşlann teker teker yok oluşunun ayır-
dına biraz geç vanyoruz, ancak dışan-
dan bir gözün bunu algılaması daha ko-
lay..
Mira Friedlaender, doksanh yıllann
başında tatüini geçırmek için geldıği
Istanbul'da. Türkyarancıhğının ve Ame-
rikan kültürünün sentezi olan dolmuş-
lardan çok etkilenerek fotoğraflarını
çekmeye başlamış. Sanatçı, tıpkı ken-
disı gibi Amenkan ve Türk köklere sa-
hip olan bu dolmuşlann fotoğraflanyla
oluşturduğu çahşmalan Dukanea'da ser-
gilıyor. Bunlar salt dolmuş fotoğraflan
değıl kuşkusuz. Mira Friedlaender, ts-
tanbul sokaklannın bir zamanlar vazge-
çilmezı olan bu dolmuşlan kendi özel
alanlannda fotoğraflayıp üzerinde mü-
dahalelerde bulunarak sergiliyor.
Mira Friedlaender'ın sergisiyle eşza-
manlı olarak aynca, üzerinde sanatçının
ışlerinin asılı olduğu bir ÎETT otobüsü
de Taksim-Hisarüstü hattında izleyici-
lerin ayağuıa gidiyor. Magic firmasının
sponsorluğundan gerçekleştirilen bu
Dolmuş- Sanat-Otobüs üçgeni, sanatçı-
nın amacuu tam anlamıyla destekliyor.
Dolmuş sanki şoförün evL.
Çok genç bir sanatçı Fnedlaender, bu
da tstanbul'da açtığı ilk sergi... Yaz ay-
lannda Istanbul'a gelen Friedlaender,
karşı yakada oturan yakınlanna ulaş-
mak amacıyla bu süre içinde dolmuşu
kullandığını belirtiyor. Annesı Türk, ba-
bası ıse Amerikalı olan sanatçı kendi-
sini, aynı özelliklere sahip olan dolmuş-
la bvr anlamda özdeşleştinyor. "Ameri-
kalıyım, araa Türk kökenlerim var. Bu
yüzden dolmuşu kendimeçokyakuı his-
sediyorum. Dolmuşun, içerik olarak ta-
mamen Türk olmasına karşın bir \me-
rikan arabası olması yakınlığımm daha
da güçlendiriyor. Amerika'da bu araba-
lan bu içeriğiyle görmek mümkün de-
ğü Dolmuşun fazlası>1a Türk kültürü-
nün bir parçası olduğunu düşünüyo-
rum. Araba ne kadar eskive dökük olur-
sa olsun. söförlerin bu arabalan tama-
mı>1akendi yaşam alanlan haline getir-
meleriçokUgimiçektL Herhangibir dol-
muşa bindiğnizde şoförün evindeymiş
bissine kapöıyorsunuz."
Friedlaender, fotoğrafiann çogunu dı-
şandan çeküğı ıçınşoförlerie üetişimkur-
masına gerek kalmamış. Dolmuşlann
Türk kültürünün ne kadar önemli bir
parçası olduğunun ancak geri çekilip
bakınca anlaşıldığını belırten sanatçı,
bu sergıde de bunu göstermeye çalıştı-
ğım söylüyor. "Bu sergiyle unuttugu-
muz bir şeyi hatuiatmayı amaçladun.
Amerika'da böyie bir serginin fazla bir
şey ifade etmeyeeeğini düsünüyorum.
çûnkü onlar buna dolmuş olarak değil,
sadece eski model bir araba olarak ba-
kacaklardır."
Mira Fnedlaender, bu sergiyi önü-
müzdekı günlerde Brooklyn'de bulunan
ulaşım müzesınde sergılemeyi düşünü-
yor. Ancak Amerikahlann bu sergiyi
anlamalan için içeriğinin geniş bir bi-
çimde anlatılması gerektiğinı düşünü-
yor.
tnsan üişküeri vurgulanıyor ~
MiraFriedlaender'ın projeye dolmuş-
lann kalkmasından önce başlamış olma-
sı, zaman içinde yön değıştirmesine ne-
den olmuş. "EskidofanuşlannarbkTür-
kiye'de kullanılmadıgını öğrendiğimde
projetndebirçok şey değişti. Çünkü pro-
jenin içeriği hep onlann varuğnu göster-
meyeyönetiktL Ashnda dolmuşlann kalk-
mış olması ya da İstanbul'da sadece Ud
üç tane kalmış olması sergiyi daha 'an-
lamlı' kılıyor. Dolmuşlann varlığından
çok yokluğuyla ilgileniyorum. Dolmuş-
lann kalkbğuu öğrendiğımde çeşitü çi-
zünlere yer verdim işlerimde. Bunlar
doknuşlann üzerinebir hayalet gibiyan-
syor.İşlem gerçekçi otaıasmdançok. ha-
yali bir biçim almasına özen gösterdim.
Çokbasit şeyJerie bunu ifade etmeye ça-
hşüm»çünkü haûzayıve bümc^ltuukây-
betmek istemjyorum."
Sergidekı fotoğraflann tümübılgısa-
yar ortamından geçse de sanatçı bılgı-
sayan basit bir araç olarak kullanmak-
tan hoşlanıyor. Bazı fotoğraflarda hem
sokak görüntülerine hem de dolmuşla-
ra rasthyoruz. Sanatçıbu ıki birbirine geç-
miş elemanı ayırmasa da, bazı işlerin-
de birtakım aynntılan ön plana çıkan-
yor. Friedlaender'ın çahşmalannın ba-
züannda dobnuşlarla insan üışkılennin
altı çiziliyor. Sanatçınm üzerinde dur-
duğu bir diğer nokta ıse dolmuşlann
nostaljık bir eleman olmaktan çok sos-
yolojik boyutuyla ele alınmış olması.
Sanatçı, şehır yaşamında kaybettiğimiz
bir şeyi fark etmeden yaşadığımızı gös-
termeye çalışırken tstanbul'da yaşanan
değişimi de gözler önüne seriyor.
Sergi 26 Aralık tarihine dek açık ka-
lacak. (Dulcinea: 0212 249 87 53)
'Müziğin izlerini
-a M-.
insan
Ender Sakpınar'm ENKA Okullan'nda yürüttüğü
proje, 'donanımlı dinleyici' yetiştirmeyi amaçlıyor
4HSEN ERDOĞAN
'£skı Yunan'da iyı ve eğitimli insanlara 'MüzikM
insan' denılirdı. Yunanlüar, ıyı yurttaş yetiştırmenin
sfmnın müzıkten geçtiğine inanmışlar, müziğin
agitımın zorunlu bir parçası haline gelmesini
savunmuşlardı. Orkestra şefı Ender Sakpınar'm
ENKA Okullan'nda başlattığı 'Maaktetlk Adım-
tar' başhklı proje, eski Yunan'da manılan bu tezi
çağnştınyor ılk anda. tlköğretim (ılkokul ve or-
taokul) ve lise düzeyınde eğitım veren EHKA
Okullan'nda öğrenım gören çocuklann 'çocuk'
kimlıklennı, hayal güçlerini ve yaratıcılıklannı
öne çıkararak, onlara er-
ken yaşta müzik sevgisi
aylamayı amaçlayan pro-
jetkapsanunda öğrencile-
rin katılımıyla çeşıtli kon-
sftr, opera, bale. seminer
v* atölye çahşmalan ya-
p'dacak. Projenın temel
ayağını, eylül ayında kuru-
lân 46 kışıhk ENKA Sın-
fonietta orkestrası oluştu-
rlıyor.
Çalışmalannı Ender
Sakpınar'm yönetıminde
sürdürecek olan topluluk,
pro\-alannın 40'ar dakika-
îık böTümlerinı okulun
öğrencılerme açık olarak
aerçekleştiriyor. ENKA
Bale Grubu ve ENKA Ço-
cuk Korosu'yla da işbirlı-
ğı halınde çalışıyor.
Türkiye'de benzen ol-
mayan bu projenın yöne-
tımini üstlenen Ender Sak-
pınar'a önen ENKAOkul-
lan'ndan geldı. Ötedenbe-
n müzikle iç içe geçmiş
bır eğıtimin hayalini ku-
ran Sakpuıar, işe ENKA
Sinfonietta'yı kurarak baş-
ladı. Yaşlan 18-25 arasın-
da değişen konservatuvar
mezunu ya da son sınıf öğ-
rencisi müzisyenlerden
oluşan orkestra, yurtiçi ve
yurtdışı turnelere katıla-
cak. Orkestranm bu yılki
son konserleri 27 Arahk'ta
yine ENKA Oditoryumu'nda gerçekleşecek. Ye-
ni yıl dolayısıyla özel olarak tasarlanan konserde
Yıldız tbrahimov^ solist olarak yer alacak.
'Müzikte İlk Adunlar' projesi kapsamında dü-
zenlenecek olan 'Enstrüman Günleri' çerçeve-
smde her ay, orkestrada yer alan bir grup enstrü-
man müzik derslermde ya da oditoryumda öğ-
rencilere tanıtılıyor. Bu tanıtımlarda enstrüman-
lann teknik özeUikleri, ait olduklan çalgı toplu-
luklan, tarihsel gelişimleri kısa ve basıt müzik ör-
nekleriyle anlatılacak. "Amacımız öncelikle ço-
culdaraenstrümanlantanrtmak. Bununiçinde ede-
biyat, thatro, opera gibi farklı disiplinlerden ya-
rarianıyoruz. Ömeğin geçenlerde, yay hlar dördü-
(
Â
•zTlmacımız
konservatuvar öğrencisi
yetiştirmek değil, sanatla
ilgilenen insanlar
yetiştirmek. Burada
aldıklan kıvılcımlar
gelecek yaşamlarına
yansıyacak.'
sünü (keman, viyola, \iyolonsel ve kontrbas) Bre-
men Mızıkacılan'ndan esüüendiğimiz bir skeçle
tanrtük. Kontrbas eşek oldu, vholonsel köpek ol-
du vs... Müzisyenter ders sırasuıda sınıfa girdiler.
Çocuklar şaşlunlık içerisinde neler olup bittiğini
anlamaya çahşırlarken bir tiyatro sanatçısı öykü-
yü anlatmaya başladı. Her müzisyen kendi sırası
geldiğinde ortaya çıkıp küçük parçalar seslendir-
dL Oğretimi oyuna dönüştürdük kısacası. Bu da
çocuklann çokhoşuna gitti ve kuru bir müzik der-
sinden alacaklanndan daha fazlasuu alduar.'"
Müzik çalışmalannı Fransa'da sürdüren Sakpı-
nar, çağdaş müzik yapıtlanna verdiği önemi sür-
dünneyi arzuluyor: "Ben
bep çağdaş müikte kendi
çapımda öncü ohnaya ça-
lıştım. Gerçek anlamda
çağdaş mûziğe gönül ver-
miş bestecUerie işbirliği
yapmayı çok st'\iyorum.
\e bunun çok ihmal edfl-
diğini görüyorum. ENKA
Okullan'nda da çağdaş
mûziği öne çıkaracağım.
Bir sûre sonra, klasik mü-
zikteverdiğhnu&rneklerin
yam sıra çağdaş bestecile-
rimizin ne yapnğnıı da an-
latacağız. Kamran Ince,
Mete Sakpınar gibi çağdaş
müzik bestecilerimiziçağı-
np çocuklarla tanışmala-
nnı sağlavacağız.71
Caz sanatçısı Butch
Morrisde projede eğitim-
ci olarak yer alacak. Sak-
pınar, sanatçının ABD'de
yıllarca çocuklarla çahştı-
ğını öğrenince ona çalış-
ma önerismi götürdü. Mor-
ris, kendine özgü geliştir-
diği 'conductionalworks-
hop' adlı çahşrnayı çocuk-
larla birÜkte yapacak. Bir
bestenin oluşumundakul-
lanılan sembolık bilgınin
el işaretleriyle çocuğa öğ-
retümesiıü temel alan bu
çahşmada çocuklar, işin
teorisine girmeden, bır
oyun ruhu içerisinde mü-
ziğin dinamiklenni öğre-
necekleT. Aynıprojeye velUeri de dahil ederek, her
yaş grubundan donanımlı müzik dinleyicileri ye-
tiştirmeyi alaçlıyor Sakpınar.
Bütün bu çahşmalann sonunda vanbnası arzu-
lanan nokta 'müziğin izlerini taşryan insan1
yetiş-
tirmek. Okuldan mezun olacak ögrencılerin seçe-
ceklen mesleğe, özel yaşarrüanna, toplumsal ya-
şantılannamüziğin izlerini taşımalarmı sağlamak
ve böylece gerçek anlamda insan' yetiştirmek. Mü-
ziğin, insanı insan' yapmakta sahıp olduğu rolün
farkında olan Sakpuıar, "Bu okul,öğrencüerin ay-
nı zamanda kültür nıerkeri olacak. Buradan aldık-
lan tüm krvTkımlar gelecek yaşamlanna vansn a-
cak" diyor.
tstanbul Devlet Opera ve Balea, Laslo'nun oyunundan uy arianan 'Beni Seviyor'u sahneliyor.
Genç kadrolu müzikalKültür Servisi- tstanbul Devlet Opera ve Balesi
Vliklos Lazslonun oyunundan uyarlanan ünlü mü-
zikal * BeniSeviyor'u İstanbullu sanatseverlerin be-
ğenisme ılk kez sunuyor. Prömıyen bugün saat
19.00'da AKM'de gerçekleşecek olan müzikali Ön-
der Gökseven sahneye koyuyor. 17 Aralık'ta da sah-
nelenecek olan müzikalin metni JoeMasteroff, mü-
zıği Jerry Bock ve şarkı sözleri ise Sheldon Har-
nickunzasuıı taşıyor. 'BeniSeviyor'un yaratıcı ekı-
bınden Bock ve Harnick ikılisı daha önce 'Damda-
ki Kemana' müzikali için bir araya gelmişleTdi.
SevgiSanlı'nın Türkçeye kazandırdığı müzıkalin
müzik yönetmenlığıni Hüseyin Kaya, kostum tasa-
runını Figen Koyunoğlu. dekor tasanmnı Erkut
Uzeffi, koreografisıni ise Nü Berkan
üstleniyor.
tkı farklı kadro ile dönüşümlü ola-
rak sahnelenecek olan müzikakn baş-
rollerinı ıse Bergüzar Çelebi, Hûha
Tûten, HaKt Ergenç, Yücel Özeke,
Ferdi Atuner, Ali İhsan Onat, Timur
Doğ&nay, Turgut tpek, Aylin Ateş.
Arzu Gedik, Bülent Atak, Ünüşan
Kuloğltt, Çağn Köktekin % e Cenk
Rofe paylaşıyorlar. Eser birbirlerinı
hıç görmeden, sadece mektuplaşarak
âşık olan ikı gencuı aynı parfiimeri-
de çahşmaya başlamalan üzerine ge-
lişen komüc ve eğlencelı olaylan an-
latıyoT.
Çok genç bir kadroya sahip olan
'BeniSeviyor' un oyunculanndan Ar-
zu Gedik bu müzıkalin daha önce oynamış olduğu
müzikli oyunlardan çok farklı olduğunu behrtiyor.
Sevgi Sanh'nuı, daha önce Türkçeye çevınniş
olduğu 'My FairLady'den sonra en zorlandığı me-
tın 'Beni Seviyor' olmuş. ÖzeUikle kelimelenn mü-
zıkle tam bır uyum sağlamasının müzikaluı başan-
sı için çok önemli bir özellik olduğunu savunan
Sanlı, 'Beni Seviyor'da yer alan kelime oyunlannın
bunu gerçekleştinneyi bır hayli zorlaştu-dığı kanı-
sında.
Yönetmen Önder Gökseven ile 'Beni Seviyor'
üzerine konuştuk:
-Müzikalihazuiamadöneminizne kadar sûrdü?
ÖNDER GÖKSEVEIV - Asluıda hazırlık döne-
mi geçen seneden beri devam ediyor. Dekor ve kos-
tum hazırdı Sadece bazı değışiklikler yaptık. Ama
yeni arkadaşlarla sıfırdan başlamak gerekiyordu.
Danslan, diyaloglan, oyun stillenni baştan ele al-
dık. Bu da yorucu bir çalışma dönemi detnek olu-
yoT tabii.
romıyen
bugün
gerçekleşecek
müzikali
Önder Gökseven
sahneye
koyuyor. Metni
Joe Masteroff,
müziği Jerry
Bock'e ait.
- Bu müzikali genç bir kadroyla gerçekleştiriyor-
sonuz—
GÖKSEVEN-Genç biı kadronunohnası bir de-
zavantaj gibi görünmesine rağmen aslında daha ra-
hat bır çahşma ortamı sağladı. Hayatlannda ilk de-
fa sahneye çıkan gençler bıle var. Ama onlann bu
heyecanlan ister istemez müzıkale de yansıyor ve
amatör bir sıcaklık getinyor. Roller ilk babşta ba-
sit gibi görünse de hepsuıde bir karakter çızılmesi
gerekiyor. Içten oynanması ve içine gırip yaşanma-
sı gereken kişihkler bunlar. Gençlerin de bunu ga-
yet iyi başardığını gördüm.
- Müzikallerde hem dansı, hem operayı, hem de
tiyatro) u birarada sunmaya çauşmanınvebunu uy-
gun bir çerçeve>*e orurtmanın ne gi-
bi zorluklan var?
GÖKSEVEN - Her şeyden önce
müzikal, sahne sanatı olarak gerçek-
leştirilmesi zor bn- olay. Gerçekten de
üç ayn sanatı harmanlamak ve anla-
şuır bir bıçımde ızleyiciye sunmak
gerekiyor. Ozvenli ve yorucubır ekip
çalışması sayesuıde gerçek bir mu-
cize yarattığunıza inanıyorum. 'Be-
ni Seviyor' oldukça hareketli ve kü-
çükbütçeli görünmesine rağmen çok
büyük bır müzikal. Oyunboyunca 18
tane ayn sahne hareketi var. Aslın-
da döner sahne üzerinde oynanması
gereken bir eser. Müzıkler ona göre
yapılmış. Sahnenin değişimi, dönü-
şüve hattakostümleri çıkanpgjymek
bile bu düzene göre ayarlannuş. Ama eumizdekı sah-
ne o kadar küçük ki, bız de bazı uyarlamalar yap-
makzorundakaldık. Kendimize göre yorumlarla bır
şeyler yaratmaya çalıştık. Sahne içinde sahne kur-
duk.
- Türkçeye uyarianması sırasında ne gibi zorluk-
larla karştlaşüdı?
GÖKSE\'EN - Se\gi Sanh'nın tecrübesı saye-
sınde bu kadar uyumlu bu mehun ortaya çıktığına
uıanıyorum. Çünkü genellıkle libretto ve müzik
arasında bn" uyuşmazlık ortaya çıkıyor Müzik ba-
zen aşın bir hareket isterken sözler buna izin ver-
miyor. Bu ukanrna oyunculan da etkılıyor ve ıste-
nilen sıcaklık yakalanamıyor.
Özellikle bu yapıt hiçbir soyutlamaya ya da mo-
dernleştinneye izin vermediğınden fazla bır deği-
şıklik ya da uyarlama yapmak da pek mümkün de-
ğil. Ama sonuç olarak çok zorbir işi, oyunculardan
koreografa kadar, iyı bir ekip çalışması ile başanlı
bır şekilde bıtırdiğimize uıanıyorum.
YAZIODASI
SELİM tLERİ
Behçet Necatigil
Birkaç gün sonra Behçet Necatigil'in ölüm yıldö-
nümü: Bu eşsiz ustayı 13 Aralık 1979 tarihinde kay-
betmiştik.
Soğuk bir gündü. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda, Ne-
catıgilj toprağa verırken, şairin edebiyat öğretmeni
Zeki Ömer Defne gözyaşlannı tutamıyordu. Bu sah-
neyi unutamadım.
Dostum Ishak Reyna, ılkyaz sonuydu, Necati-
gil'in yapıtı üzerine bir inceleme kitabı yazmamı öner-
di. Ishak, yıllar önceki bir yazımı hatıriatıyordu: "Kı-
nk Inceliklerin Şain: Behçet Necatigil." Papirüs der-
gisinde yayımlanmış uzunca bır yazı.
Yazdıklanmı yeniden okudum. Öylesine abuk sa-
buk şeyler yazmışım ki, yüzüm kızardı. Kaf Yayınla-
n'nın önerisinı gen çevirecektim. Sonra, düşündük-
çe, Necatigil'e ödenemeyecek borcumu büsbutün
ayırt ettim. Oturup çalışmaya başladım.
Bugün yann okura ulaşacak kitapta Necatigil'in şi-
irini, dilim döndüğünce kavramaya çalışıyorum. Ama
'insan' Necatigil'den hemen hıç söz açmadım.
Kitabı yazarken, Necatigil'in şiiri dolaylannda ge-
zinip dururken, insan Necatigil yanı basımdaydı. Kâh
Beşiktaş'takı evdeydım, büyük şairimizın krtaplarla
donanmış, küçücük 'çile' odasında. Kâh sofra ba-
şındaydım, Huriye ve Behçet Necatigil hocalanm-
la. Kâh Beşiktaş'takı çay bahçesınde. Kâh bir sokak-
ta, yine Beşiktaş, yokuşumsu bır sokak...
Kimdi Behçet Necatigil? Bana sorarsanız, Cum-
huriyet dbneminin en önemii şairidir. Cumhuriyet'imi-
zin yetıştirdiğı gerçek bır aydın. Geçmişten günümü-
ze, edebıyatta ve kültürde 'tarihisüreklilik' arayan bir
uygartık savunucusu. Sanat emeklerinin hepsine kol
kanat germiş bır büyük sanat koruyucusu.
Fakat hepsınden önemlisi: Bir 'alçakgönûllülük' anı-
tı.
Necatigıl'le altmışlı yıllann sonunda tanışmıştım.
Unutulmaz "Eski Sokak" şiırinde şöyle bır değinip
geçtiği, oraya taşındığı için handıyse vicdan azabı
duyduğu apartman katında yaşryordu. Kankoca di-
dinmişler, çalışma hayatlannın, alınterinin birikimini
bu sıradan kata yatırmışlar. Gelgelelim Necatigil bu
masum 'katmülkiyeti' çabasını başlı başına 'sınıfat-
lama' sayar, üzülürdü.
Kendisinden, şiirinden, emeğinden övgüyle, hay-
ranlıkla söz açmayagörün, hemen susturur, dahası,
hakkında ovücü yazılar yazılmasından hiç mi hiç
noşlanmazdı.
Evet, kimdi Behçet Necatigil? Başkaşairierin eser-
lerine, hikâyecilerin hikâyelerine, romancılann ro-
manlanna vurgun, sevdiği bir kıtaptan tutkuyla söz
açan, sıze hep başkalannın eserlerini salık veren, ne
saklamalı, biricik gönül adamıydı.
Bu kez, böyle yıllar sonra, bütün yaz, bütün güz
onun şiiriyle yaşarken, şıirinde de aynt gönül adamı-
nı günler boyu hissettim.
Annem babam, doğduğum ev, evimiz, hayatımız
bu şiirdeydi, bütün orta halülerin, bütün dar gelirlile-
rin, yani asıl Türkiye'nin şiiriydi; kim bilir kaçıncı kez
okumama, kimilerini ezbere bilmeme karşın dona-
kalıyordum.
Yurdun insanı bu şiirde soluk alıyondu. Henüz 'kö-^
şeyi dönme' dönemlert herkesi, hepimizi yoldaırçK
karmamış; anneler babalar, tezgâh önlerinde -ÇOCUK-
lan için- başlan eğik, yanna yetişecek evlatiara, da-
racık bütçelerinden azıcık pirzola, peynir alıyoriar, ya-
nnın daha bolluklu, bereketli Türkiye'si özleniyor, ül-
küler koşuşup duruyordu. 0, Necatigil'di!..
Bu şiirdeTürkiye için beslenen umutlar, onca hüz-
ne, kınklığa karşın, öylesine aydınlık ve güzeldi ki, bir
zaman sonra 'öğreti' gibi okumaya başladım Neca-
tigil'in yazdıklannı.
Ama 'gelen 'i de görmemiş değil: Son şiiriere doğ-
ru, düşlenn ve ülkülerin batkısı başlıyor. 'ölüm' gibi
karanlık, soğuk, bir köşede yaralı ve ıssız.
Soğuk aralık gününden bugüne yirmi yıl geçmiş.
Necatigil'in şiire varlığını adadığı günden günümü-
ze çok daha uzun yıllar. Oysa her şey dün gibi. Ne-
catigil'in şiiri asıl sözünü yanna söylüyor.
Takvimde tz Bırakan:
"Cumalan, daim, ikindiden sonra I Bekler ölüleri
dörtgözlepencerem. I Onlar, ölülerim dediklerim de
kim: I Uzak akrabalar ve hasretim annem." Behçet
Necatigil, "Cuma Günleri", 1939.
Rejects Reyenge Tiyatro
Topluluğu Türkiye'de
• Kültür Servisi - Rejects Revenge Tiyatro Topluluğu,
"Bezelye Çorbası" oyunuyla Türkiye'de. 23 Aralık
tarihine dek Trabzon, Ankara, Istanbul, Izmir, Antalya,
Adana ve Dıyarbalor'da sahnelenecek oyun, adını 19.
yüzyıhn sonlannda genellıkle Londra'da görülen koyu
bır sisten alıyor. İlk kez 1995 yılında Eduıburgh Fringe
Festıvali'nde oynanan ve Fnnge Bmncilik Odülü ile
Fnnge Ruhu Odülü'nü kazanan"'Bezelye Çorbası"
hırs, kıskançhk ve insanoğlunun acunasızlığmı konu
alıyor. Bugün Trabzon Devlet Tiyatrosu'nda başlayan
oyun. 12 Aralık'ta Ankara Küçük Tiyatro'da, 13
Âralık'ta Istanbul Taksım Sahnesı'nde, 16 Arahk'ta
Izmir Konak Sahnesı'nde, 18 Aralık"ta Antalya Devlet
Tiyatrosu'nda. 20 Aralık'ta Adana Devlet
Tiyatrosu"nda ve son olarak 22 Arahk'ta Dıyarbakır
Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenecek. (252 74 74)
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I