Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 1999 PAZARTESİ
HABERLER
Pinochet'nin Londra yolculuğunda tutuklanmasını sağlayan Yargıç Baltasar Garzon
'Insan lıaklanııa saygı gösterin'
BALTASAR GARZON
CPT'nin insan haklannın savunulması ve işkencenin önlenmesi
konusunda uluslararası bir hukuk oluşmasına zemin hazıriadığını
söyieyebilirim. Ömeğin tspanyol Anti-Terör Yasası'nm CPT
tarafindan kontrol edilmesi ve uygtdamasının deneüenmesi, kötû
muamek ve işkencenin Ispanya'da önüne geçilmesi konusunda bir
destek sağladığını düşünüyorum.
ORAL ÇALIŞLAR (2)
Strasbourg'da bir yanda salonda ışken-
ceyi ve kötü muameleyı önleme konusun-
da dünya çapında ulaşılan yeni aşamalar
saptanmaya çalışılırken. bir yandan da biz
bu toplantının önemli konıiklanyla söy-
leşi yapmaya çalışıyorduk. Uzun ve yoru-
cu çabalardan sonra ulaştıgımız bu çok
meşgul insanlarla, uzun sayılmasa da il-
ginç konuşmalar yaptık. Süper yargıç
Garzon'un ilgınç yaşamöyküsü, onu dün-
ya çapında ünlendiren Pinochet'nin
Londra yolculuğunda tutuklanmasını sağ-
lamasıydı.
Ancak 43 yaşmdaki bu yakışıklı lspan-
yol yargıç, bundan önce de önemh yargıç-.
İık başanlanna imza atmıştı. Her gün
ölüm tehdidi alan ve bodyguardlarla do-
laşan Baltasar Garzon Real. uyuşturucu
çetelerinden deviet içindeki çetelere ka-
dar uzanan geniş bir düşmanlar agına sa-
hipti. Onun tutuklattınp mahkûm ettikle-
ri arasında eski lçişleri Bakanı bile vardı.
Baltasar Garzon, Ispanya'nın Endülüs
bölgesınde zeytincilikle geçinen orta hal-
li bir çiftçi ailesinin oğlu olarak dünyaya
gelmişti. Çoçukluğunda ve ilk gençliğin-
de Katolik manastınnda papaz eğitımi gö-
rüyordu. Ancak o flamenko tutkunu, eğ-
lenceyi seven bir lspanyoldu. Okulun son
gününde başka bir okuldaki kıza yaptığı
seranatlar yüzünden okuldan atıldı ve pa-
pazlık şansı da böylece sona erdi. Serenat
yaptığı kız yıllar sonra eşi olacaktı.
Bir süre benzm istasyonunda çalıştık-
tan sonra hukuk okumaya karar verdi ve
avukat oldu. 32 yaşında lspanyol adalet
sistemı içinde hızla yükselen bir hâkım
olarak öne çıktı. ETA üyelerini, uyuştu-
rucu kaçakçılannı ve İspanyol Kontrgeril-
lası olarak bilinen GAL üyelerini yargı-
layan ünlü özel rnahkeme Audiencia Na-
cional'ın 6 üyesınden biriydi. Garzon,
uyuşturucu kaçakçılanyla mücadelede
iyice tanındı. Birçok önemli uyuşturucu
kaçakçısını tutukladı. O dönemde başba-
kan olan sosyalist Fetipe Gonzales'in ya-
km arkadaşıydı.
Gonzales onu uyuşturucu kaçakçılıgıy-
lamücadele projesinin başına geçirdi. An-
cak hükümet üyeleriyle kısa sürede anlaş-
mazlığa düştü. Oradaki yolsuzluklara kar-
şı da bir mücadele başlattı. Milli güven-
liğe ilişkin araştırmalan sırasında deviet
içindeki çeteleşmeyle yüzyüze geldi. Is-
panyol polisinin Basklı teröristlere işken-
ce yaptıklannı ortaya çıkardı. Ispanyolla-
nn deyimiyle Bask bölgesindeki 'kirli sa-
vaş'ın suçlusu olarak gördüğü eski tçişle-
ri Bakanı Barrionuevo'yu \e 11 arkada-
şını tutuklattı. Aynı zamanda Bask bölge-
sindeki aynlıkçı Bask gazetesini de tero-
nzme destek olduğu gerekçesiyle kapat-
tı. Ardından Suriyeli silah tüccan Mon-
zer Al-Kassar'ı Ispanya'daki lüks villa-
sında, Şili'deki Pinochet rejiminin cina-
yetlerine destek olduğu gerekçesiyle tu-
tukladı.
1996 Eylülü'nde dikkatlerini Arjan-
tin'deki eski diktatörlennin suçlanna yö-
neltti. Muhalifleri öldürüp uçaktan denı-
ze atan Arjantinlı yetkıli Adolfo Scilin-
go'yu tspanya'ya yapttğı bir gezi sırasın-
da yakalattı ve tutukladı. Garzon, bu tür
suçlann Nazılenn tkinci Dünya Savaşı sı-
rasında ışledıklen insanlığa karşı suçlar
smıfindan olduğunu ve bunlan uluslara-
rası bir kanunla yargılamak gerektıgıni
savundu.
lspanyol özel mahkemesi Audiencia
Nacional, Garzon'a yurtdışında saldın ve
işkenceye uğrayan Ispanyollann hakkını
savunmak için özel yargılama yetkisi ta-
nıdı.
Garzon, bunun üzerine yüz kadar Is-
panyolun kaybedilmesine neden olan Şi-
sının nasü gittiğini burada açıklamam da
nıümkün değil. Çünkü devam eden bir
da\a söz konusu >e >argıç olarak bu konu-
da konuşmam uvgun değil."
Biz de bunun üzerine asıl sorulanmızı
sona saklayarak CPT Zirvesi ve Avrupa
Konseyı üzerine sorular sorduk.
"Birçok kez CPT için çalışma olanagı
buldum. İşkenceye karşı olan ve onunla
mücadele eden bir insan olarak bundan
büyük mutiulukduyuyorum.Özellikle İs-
panya'da işkenceye karşı büyük bir soruş-
turma yürüttüm, birçok işkenceci deviet
göre\Iisinin tutuklanmasını ve cezalandı-
nlmasıru sağladım. CPT ile bu konularda
işbirtiği y apnk. Zaten bunun için burada-
yım \e bu toplanöya çağnldım.
CPT yetkilikrinin İspanya'ya yaptığı
son gezi sırasında da onlarla ortakjaşa ça-
lışük. birbirimize >ardımcı olduk. İşyeıîe-
rinde. gözetim merkezlerinde işkence ya-
pdıp yapılmadığınıtı araşanlmasından
büyük memnunluk duydum. Bu yolla
araştırma yapanlann bağımsız hareket et-
meleri ve yapılacak kanunsuzluklan önle-
me olanaklan artmış oluyor. Bu nedenle
CPT'ye işkenceyeve kötü muameleye kar-
şı mücadelesi nedeniyle teşekkür ediyo-
rum. Bu yolla CPT'nin insan haklannın
savunulması ve işkencenin önlenmesi ko-
nusunda uluslararası bir hukuk oluşma-
sına zemin hazırladığını söyteyebilirim.
Örneğin İspanyol Anti-Terör Yasası'nın
CPT tarafindan kontrol edilmesi ve uygu-
lamasının deneüenmesi. kötü muamele ve
işkencenin İspanya'da önüne geçilmesi ko-
nusunda bir destek sağladığını düşünüyo-
rum.L Ikemdeki uygulamalardan yola çı-
karak şunu kesinlikle söyieyebilirim ki
CPT'nin \ariığı işkencenin önlenmesi ko-
nusunda büyük bir gmen ortamı yarat-
mıştır İşkencenin ve kötü muamelenin ne
olduğunun açıklığa ka\ uşturulması da
çok önemli. CPT bu konuda da kesin \e
net yeni kavrayışlar getirdi. İnsan Hakla-
n Mahkemesi birçok alanı kapsayan bir
şekilde kuruldu. Ömeğin kaybolan insan-
lar konusunda yargılama yapabiöyor.
Ancak dünyanm yeni bir ulustararası
ceza yasasına ve yargılama anlayışına ih-
tiyacı \ ar. Ben bu konuda bir haarhk y ap-
tım ve bazı fikirler geliştirdim. Ancak bu
konular hâlâ birçokülke tarafindan henüz
kabul edilmiyor. Pinochet gibi. insanlann
dünyada yargüanması için yeni bir sistem
kurulması gerekiyor. Bunlan. İkinci Dün-
ya Savaşı'nda Nazikre yapıldığı gibi in-
sanlığa karşı suçlardan yargılamak en iyi
çözüm yolu olacak. Ancak böyle bir yasal
- Uluslararası hukuku yalandan bilen
bırisi olarak acaba Kenan Evren hakkın-
da da benzer bir soruşturma söz konusu
olabilir mı?
"Bu konuda size yardım etmek için
etimden geleni yapanm. Ancak ben böyle
bir soruşturma açamam. Beninı yetkim \e
olanaklanm yalnızca zarar gören İspan-
vol yurttaşlanyla sınırlı. İspanyol yasalan
lspanya dışında araşürma ve soruşturma
yetkisi tanıyor. Ancak bu bugün için yal-
nızca İspanyol yurttaşlanyla sınıru. Lma-
run ileride bu durum değişir. uluslarara-
sı bir cezalandırma sistemi otuşur."
- Türkiye'ye bir mesajınız var mı
"Türkiye'nin insan haklan standarrla-
ruu vükseltmesi, insan haklanna say gı gös-
termesi ve bunu en kısa zamanda başar-
ması en büyük dileğjm."
1981 yılında Fransa'da idam cezasının
kaldınlmasını sağlayan Mitterrand'ın
Adalet Bakanı Robert Badinter'in de il-
ginç bir yaşamöyküsü ve ilginç bir hu-
kukçuluk serüveni vardı. Bütün ailesini
İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi kamplann-
da yitiren Badinter, 1981 yıhndan önce
idama mahkûm edilen bir müvekkilınin
asılmasını önlemek amacıyla olağanüstü
bir mücadele yûrütmüştü. Müvekkilini
kurtaramadı ama yürüttüğü kampanyanın
sonunda Mitterrand'ın Adalet Bakanı ol-
du ve idam cezasını kaldırma görevini
üstlendi. Uzun yıllar Anayasa Mahkeme-
si Başkanhğı da yapan Badinter. halen
Fransız Senatosu üyesi ve ülkenin en say-
gın isimlerinden birisi. Onunla da idam
cezasını ve insan haklannı konuştuk.
Robert Badinter sözlerine şöyle başla-
dı: "Kimse şunu iddia edemez: Bir ülke-
de ölüm cezası kalduıldığj için suç artn.
Söyleyeceğim ilk şey bu. Olüm cezasımn
kaldınlması ahlaki bir tercih. Bütün Av-
rupa'da ölüm cezası yok olup gitti. Eğer
ölüm cezası bu kadar gerekli olsaydı. kal-
dırdıktan sonra geri dönülmeyeçalışıhnn.
Eğer geriye bakarsanız son elli yıl içinde
ülkeler birbirlerini izleyerek ölüm cezası-
nı kaldırdüar. Bu konudaki tek aykın ör-
nek ABD. Eğer dünya haritasuıa bir göz
atarsamz, insan haklannda ilerleme gos-
teren ve bu konuda duyartı olan ülkelerin
hemen tamamında ölüm cezasının kakb-
nldığuıı görürsünüz. Dünyadaki bütün ge-
lişmiş ve zengin ülKelerde-birtek olumsuz
örnek ABD hariç- ölüm cezası kaldınldL
Türkiye Avrupa toplumunun bir parça-
sı. Türkiye'nin geleceği Avrupa ile birlik-
te yaşamak ve hareket etmek olacak. Bu
konuda yaşlı, deney imli bir adam olarak
bana inanmanızı isterim: Bunun çok zor
olduğunu biliyorum. Vürttaşlar. ölüm ce-
zasını bir suçjunun cezasını çekmesi ola-
rak anlayabilirler. CMüm cezasının bence
bir geleceği yok.
Bir.kişi kendisinde Tann yetkisi görüp,
ben bu insanın yaşamasına izin >ermeye-
ceğinı. diyebilir mi? Bu insanın Tann'nın
işlerine kanşması anlamına da gelmiyor
mu? Ölüm cezasının uygulanmasına bak-
ağmız zaman, bu cezaya daha çok kim
çarpürüıyor? Eğitimli. zengin. iyi korun-
muş, toplumun üst düzeyinden insanlar
mı bunlar? Asla.Her seferinde dahaalt ke-
simler bu cezayla yüz vüze geliyor. Örne-
ğin ABD'ye bakatam. İdam edilen insan-
lann onda dokuzunun karaderiü olması
hiç şaşırocı değil.Vani zenciler, beyazlar-
dan dokuz kere fazla olarak bcyazlan öl-
dürdükleri için asınyorlar. Bütün bu tab-
loya bakoğımızda. nefretin. çaresizliğin,
acımasızhğuı, sosy al sistemin çıkmazian-
nın yaratüğı adaletsizüğin sonuçiannı gö-
rürüz. İdamı savunmanuı adakde, uygar-
lığın gelişmesiyie bir ilgisi yok. İnsan hak-
lannın en temel ilkesi yaşama hakkKur."
Badinter'e, kendisinin Fransa'dayürüt-
tüğü mücadekyi sorduk: "Benim için çok
uzun bir öykü ve 20 yıl geçmişte kaldL Bu
işin başanlması siyaset adanunda az olan
cesaret gerektiriyor. Şu açıkür ki idamı
kaldırmak istemek sizin siyasi geleceğini-
zi, seçim sonuçiannı olumsuz etkileyebilir.
Bu bir ahlak sorunu. Ben bu işe girişirken,
Avrupa'da bunun kalknğı gerçeğinden ha-
reket etmiştim. Yapnğımız işin güç oldu-
ğunu biliyordum. Cumhurbaşkanı Mit-
terrand bu konuda hep istekliydi. Şimdi
aradan yirmi yıl geçti ve kimse bunun ne-
den kalduıkhğını ve zararlı olduğunu tar-
dşmryor. Aşın sağcüar bile arnk seslerini
çıkarmıyorlar. Ben bugün idam cezasının
yeniden konmasmuı. kaldınlmasından da-
ha güç olduğunu biliyorum. Yapuğımıziş-
ten dolayı çok mutiuyum."
Badinter'e hâlâ idam cezasının yürür-
lükte olduğu Türkiye ıçın ne düşündüğü-
nü sorduk: "Bütün Avrupa idam cezasını
kaldırdı. Siz de içeriye girmek için kaptyı
çalıyorsunuz. Bu kanunu hâlâ kaldırma-
mış ohnanızuı bir anlamı olmadığı inan-
cındayım. Lütfen durmayin ve bu cezayı
kaldınn."
İİTTİ
ROBERT BADİNTER
"Kimse şunu iddia edemez: Bir ülkede ölüm cezası kaldınldığı için
suç arttı. Söyleyeceğim ilk şey bu. Ölüm cezasının kaldınlması
ahlaki bir tercih. Bütün Avrupa'da ölüm cezası yok olup gitti. Eğer
ölüm cezası bu kadar gerekli olsaydı. kaldınldıktan sonra geri
dönülmeye çalışılırdı. Bu konudaki tek aykın örnek ABD.
li'deki askeri darbenin başı Pinochet'nin
tngıltere gezisi sırasında tutuklanması
için harekete geçtı. Hazırladığı uzun ıd-
dianame yerinde bulundu. Pinochet tu-
tuklandı ve büyük olasılıkla bu suçlardan
yargılanmak üzere Ispanya'ya getirilecek.
Baltasar Garzon. medya önüne pek çık-
mayan bir yargıç. Onu bulmak. ona ulaş-
mak oldukça zor. Kendisinı, bızim de ka-
tıldığımız, "Avrupa Konseyi İşkenceyi
ÖnlemeKomitesi'nin 10.Yıl Etkinlikleri"
için geldığı toplantı arasında yakaladık
ve konuştuk. Baltasar Garzon'a ilk önce
Pinochet davasmda ve Arjantin'deki dik-
tatörlerin ve o dönemdeki katillenn nasıl
peşine düştüğünü sorduk:
"Her ikî konu hakkında da bu toplan-
tıda konuşmak istemiyorum. Çünkü bu-
raya Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme
Komitesi'nin davetlisi olarak geldim. Ben
de toplantının konuşmacılanndan birisi-
yim. İşkencenin dünyada önlenmesi için
bugüne kadar neler yapnk. bundan sonra
neler yapabtliriz. onu taröşıyoruz. Lütfen
bana bu konuda soru sorun.
Daha önce de belirttiğim gibi, Pinochet
ve Arjantin konularuıı burada ce\apla-
mak istemiyorum. Pinochet soruşturma-
sistemin dünyada kabul edilmesi için da-
ha epeyce zamana ihtiyaç otduğu da bir
gerçek!''
Sonunda Baltasar'a Türkiye konusun-
da soru sorma olanağı bulduk.
- Sayın Baltasar Garzon, Türkiye'yi ta-
nıyor musunuz?
"Türkiye hakkındaözellikle insan hak-
lan alanında epeyce geniş bir bilgiye sahi-
bim. Bilgileri. insan haklannı savunan ku-
ruluşlardan. gazetelerden elde ediyorum.
Daha da önemüsi, benim uzun yıllar üze-
rinde çahşnğun uyuşturucu rrafıği nede-
niyle Türkiye''ye ilişkin çok bilgi \e belge-
ye ulaşüğımı söyieyebilirim. Aynca ülke-
nizdeki terorizmin boyutlannı da yakın-
dan izleyenlerden birisiyim. Çünkü ben-
zer sorunlarla biz de İspanya'da yüz yüze-
yiz ve bu konunun uzmanlanndan biri sa-
yilabilirim. Bu konudaki suçlan araşnn-
yorum."
-1980 yılında Türkiye'de bir askeri dar-
be olduğunu biliyor musunuz?
"Herkes gibi ben de bu askeri darbeyi
biliyorum. Yaşananlan biliyorum.
1
'
- Kenan Evren admı duydunuz mu?
"Kendisinin kim olduğunu biliyorum,
ama şahsen tanımıyorum."
BİZBİZE
'FIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.nebi
Istanbul Üniversitesi'nde deprem
konusunda bir tartışma yaşandığını ve
bazı hasartı binalara girmek konusun-
da üniversite rektörüyle, öğretim üye-
leri, öğrenciler ve aileleri arasında bir
görüşaynlığının ortaya çıktığını biliyor-
duk. 17 Ağustos sonrası Kemal
Aiemdaroğlu'nun hasarlı binalarda
ders yapılması konusunda anlamsız
bir ısrarda bulunduğu da gazetelere,
TV'lereyansımıştı.
Ancak bu tartışmanın öğrencilerin
eğitim özgürlüklerini de elinden ala-
cak sönuçlar yaratacağını doğrusu
düşünmemiştik. Bilgisayar mühendi-
si bir okuyucumun, kardeşinin başın-
dan geçenleri anlatan mektubunu
okuduğumda şaşkınlıklar içinde kal-
dım. Aslında Istanbul Üniversitesi'ne
yön veren anlayışı bildiğim için bunlar
bana yabancı gelmedi. Fakat anlatı-
lanlar kabul edilir gibi değil.
Rektör Kemal Alemdaroğlu, çağdaş
bir Türkiye'yi savunduğunu söyleyerek
Deprem ve Istanbul Üniversitesi
ve böyle davrandığını bazı insanlara
da inandırarak akıl almaz şeyler yapı-
yor. Okuyucumun ve öğrencilerin id-
dialannı onlann dilinden aktanyorum.
Bu yaptıklannı nasıl açıklayacağını da
doğrusu merak ediyorum.
Okan Karadağ, Istanbu! Üniversi-
tesi'nde deprem tartışmalan nedeniy-
le iki öğrencinin başına gelenleri şöy-
le anlatıyor: "Istanbul Üniversite-
si'nde, 'Düzce depremi öncesi devle-
tin, çadırtannı alarak halkı evlerine gir-
meye zorlaması' benzeh bir gelişme
yaşanıyorşusıralar. Kardeşim Gülşah
Karadağ ve okul arkadaşı Ali Battal
her iki depremin okullannda yarattığı,
uzmanlar ve ilgili bilim adamlarınca da
belirtilen ve belgelenen cıddi hasaria-
n dile getirdikleri, öğrencilerin ve ho-
calann yaşamlannı tehlikeye sokmak
pahasına bu binalarda dersleri devam
ettiren Rektör'ün tavnnı kınadıklan için
soruşturmaya maruz kaldılar. Soruş-
turma süresince okula girmeleri Rek-
tör tarafindan engeltendi ve öğrenim
haklan ellehnden alındı." "Kardeşim
Gülşah Karadağ tarafindan kaleme
alınan, teknik imkânsızlıklan nedeniy-
le benim aracılığımla size iletilen mek-
tup, bilimin kaynağı olan üniversiteter-
den birinin, hem de en köklüsü olan
Istanbul Üniversitesi'nin ne durumda
olduğuna güzel bir örnektir. Benim de
ODTÜ mezunu olarak bu mektupta
yeralan konu nedeniyle, konuşan, de-
mokratik, özerk ve özgür üniversite
yoluna çıkan herengeli (Bu birakade-
misyen de olsa) kınadığımı ve haklı
mücadelelerinde Ali'nin ve kardeşi-
min sonuna kadararkalannda olduğu-
mu ve aileleri olarak onlarla gururduy-
duğumuzu bilmenizi isterim." "Yakın-
da olabilecek bir depremde dersleri-
ne devam eden öğrencilerin üzerine
bu hasarlı binalann yıkılmasının so-
rumluluğunu kim üstüne alacak? Ya
da bunlan dile getirip sadece konuşan
iki öğrencinin haklannın gasp edilme-
sine, kim karşı çıkacak?" Gençler de
mektuplannda başlanna gelenleri şöy-
le aktanyorlar: "Biz Istanbul Üniversi-
tesi Veteriner Fakültesi öûrencisi Ali
Battal ve Iktisat Fakültesi Jngilizce Ik-
tisat Bölümü öğrencisi Gülşah Kara-
dağ. Flash TV'de yayımlanan Düzlem
Ayna programında (18 Ekim 1999)
deprem sonrası okulumuz binaların-
da orta ve ağır hasar meydana geldi-
ğini, Rektör'ün can güvenliğimizi
önemsemediğini ve raportarı çarpıttı-
ğını söylediğimiz için soruşturmaya
uğradık. Üstelik Rektör Alemdaroğlu,
YÖK'ün kendisine verdiği yetkiyi bü-
yük zevkle kullanarak soruşturma sü-
resince yükseköğrenim kurumlanna
girişimizi yasakladı ve daha soruştur-
ma sürerken öğrenim hakkımızı eli-
mizden aldı." "Üniversitemizde dü-
şünmeyen, tek tip insan yaratma ça-
bası vardır. öyle ki, hocalanmız ve uz-
manlar 'ne dediğini bilmez' olarak ni-
telendirilmekte, öğrenciler ise okul-
dan atılmakta, uzaklaştınlmakta ve
böylece tüm üniversiteye gözdağı ve-
rilmeye çalışılmaktadır." Işte size is-
tanbul Üniversitesi'nden Alemdaroğ-
lu manzaralan. Aslında bu türden çok
üniversite yöneticisi gelip geçti. An-
cak, bu kez bazı demokrat ve ilerici in-
sanlann bir kesimi Alemdaroğlu'nun
kabul edilemez bu davranışlannı, "Şe-
riatla mücadele ediyor" diyerek ve öy-
le olduğunu sanarak destekliyor. Ben
şeriatçı olsam, Alemdaroğlu gibi bir
düşmanım olsun isterdim. Çünkü on-
lara son dönemde en büyük iyiliği o
yapıyor.
ERDAL ATABEK
Çocuklarda Kaygı
Nedenleri.
Erişkinlerdeki nevrotik davranışların kökeninin
'çocukluk kaygılan 'nda yattığı, en azından bir bö-
lümünün böyle olduğu, kabul edilen bir gerçek-
tir.
Karen Horney, 'çocukluk döneminin kaygıla-
n'nın büyük ölçüde anne-baba tutumlarından
kaynaklandığını belirtmektedir.
'Kaygı'yı, 'yapmakistediklerimizlekoşullarara-
sındakiçatışma'dan, 'dışa vurmakistediklerimiz-
le bunu yapamamak arasındaki çatışmadan', bir
değer grubuyla başka bir değer grubu arasında-
ki çatışmadan doğan 'kaynağı belirsizsıkıntılı du-
rum ve tutukluk' diye tanımlayabiliriz. O zaman
da bu çatışmaların bizi etkilediği dönemlere ve
durumlara bakmamız gerekmektedir.
Karen Horney, bu durumu şöyle açıklıyor.
"Çok sayıda nevrotik insanın çocukluk öyküle-
rini incelerken hepsinde de ortak bölenin, fartdı
bileşenler içinde aşağıdaki özellikleri gösteren
bir çevre olduğunu buldum.
Değişmeyen temel düşman, gerçek bir cana-
yakınlık ve sevecenlik yokluğudur. Birçocuk sık
sık yaralayıcı (travmatik) olarak değeriendirilen -
aniden sütten kesme, ara sıra dövme, cinsel de-
neyimlergibi- bir çok şeye dayanabilir, ancak iç-
ten içe sevikJiğini ve istendiğini hissettiği sü-
rece. Bir çocuğun sevginin gerçek olmadığını
açıkça hissettiğini ve uydurma gösterilerle aptal
yerine konamayacağını söylemeye gerek yok.
Çocuğun yeterli sıcaklık ve sevecenlik alamama-
sının ana nedeni, annenin ve babanın kendi nev-
rozlan yüzünden bunu vemne yetisinden yoksun
olmalannda yatmaktadır. Kendi deneyimlerime
göre 'temel içtenlik yokluğu' çoğu kez kamuile
edilir ve aileler çocuk için en iyisini istediklerini
önesürerier. Eğitim kurumlan ve 'ideal' bir anne-
nin aşın vesveseliya da aşın özverili tutumu, ge-
lecekteki derin güvensizlik duygulannın köşeta-
şını büyük ölçüde oluşturan bir ortama katkıda
bulunan temel etkenlerdir.
Aynca, anne-babaların tarafında, çocukta düş-
manlık yaratmaktan başka işe yaramayan çeşitli
eylemlerya da tutumlar buluruz: öteki kardeşle-
rin yeğlenmesi, haksız azariamalar, aşın birilgiy-
le küçümseyici reddetme arasındaki önceden
kestirilmesi olanaksız değişmeler (tutarsızlık), ye-
rine getirilmeyen vaatier ve bir o kadar önemlisi,
çocuğun ihtiyacına yönelik geçici düşüncesizlik-
ten çoğu kez en mantıklı arzulanna ısrariı bir bi-
çimde karşı olmaya, örneğin arkadaşlıklannı boz-
maya, bağımsız düşünce çabasını alay konusu
etmeye, kendi arayışı içinde sanatsal, atletik ya
da mekanik ilgisini yok etmeye dekhertürden de-
rece değişmesi gösteren tutumlar. Bütün bunlar,
anne-babalann amaçlı olmasa bile sonuç açısın-
dan çocuğun iradesini kırma anlamına gelen tu-
tumlardır." (Çağımızın Nevrotik Kişiliğı - Karen
Horney, ÖTEKİ Yayınevi, Çeviren: Selçuk Bu-
dak.) t vv
Çocukluk dönemlerinin kaygıları arasında 'ço-
cuk clnselliğine yönelik yasaklayıcı tutumun' özel
bir önemi olduğunu belirten Karen Horney, ço-
cuklarda çaresizlik, korku, sevgisiz bırakılma ve
suçluluk duyguları yaratmanın onları ilerde etki-
leyeceğini belirtiyor.
Peki, çocuklar hiçbir isteklerinde engellenme-
meli mi? Onlara doğru/yanlış tutumları nasıl öğ-
retebileceğiz?
Karen Horney şunu belirtiyor: "Gözlemler, ye-
tişkinler kadar çocuklann da büyük ve çok sa-
yıda yoksunluğu, bunların haklı, doğru, ge-
rekli ya da amaçlı olduğuna inanmalan koşu-
luyla kabul edebileceklerini hertüriü kuşkudan
uzak bir biçimde gözler önüne sermiştir. öme-
ğin anne-baba temizlik konusunda kesin birbas-
kı uygulamaz ve açık ya da gizli bir acımasızlıkla
çocuğu zoriamazlarsa çocuk temizlik eğitiminden
rahatsız olmaz.
Bir çocuk, genelde sevildiğinden emin olması
ve cezanın haklı olduğuna ve onun yaralama ya
da küçük düşürme amacıyla yapılmadığına inan-
ması koşuluyla, ara sıra yapılan bir cezalandırma-
dan rahatsız olmayacaktır."
Görüldüğü gibi, çocuğa karşı gösterilen tutu-
mun biçiminden çok daha önemli olan, tutumun
özüdür, amacıdır. Çocuğun, ona gösterilen yak-
laşımın özünü ve amacını çok iyi anlayacağından
kuşku duyulmamalıdır. Çünkü çocuklar, kendi
duyguları ve sezgileriyle kendilerine gösterilen tu-
tumun özündeki niyeti çok iyi anlayabilirler. Onun
için de 'ne yapıldığı'ndan çok 'neden yapıldığı'
önem kazanmaktadır.
Karen Horney, çocuklardaki 'kıskançlık' uyan-
dıran duyguların da kaygılarda önemli bir rol oy-
nadığını belirtiyor. Kardeş kıskançlığı, yaşıtlarara-
sı rekabetten doğan kıskançlık, anneyi ya da ba-
bayı kıskanma gibi kıskançlıklar da zamanında
anlaşılması gereken duygulardır.
Çocuğun 'bağımlı' olup olmaması ise ailelerin
tutumuyla ilgilidir: "Bu, bütünüyle ailelerin ço-
cuklannın eğitimiyle neye ulaşmaya çalıştıklanna
bağlıdır: yani, eğitimin bir çocuğu güçlû, cesur,
bağımsız, her türiü durvmla başa çıkabilecek bir
insan yapmak mı, yoksa çocuğa kol kanat ger-
mek, onu boyun eğmeci yapmak, yaşamı savsak-
lamasını sağlamakya da onu yirmi yaşına kadar
ya da daha uzun bir süre için çocuksulaştırmak,
çocuk kalmasını sağlamak mı olduğuna bağlıdır."
Hepimizin en başta bunlan bilmesi gerekmryor
mu?
VEFAT
Vakfımız Danışma Kurulu ve Eğitim
Komisyonu Üyesi özverili, çalışkan insan,
edebiyat öğretmeni
AYŞE GÜLTEKİN'İ
yitiımiş olmanın acısı içindeyiz.
Kızına, ailesine, dostlanna ve Atatürk Vakfı
camiasına başsağlığı diliyoruz.
Cenazesi 29 Kasım Pazartesi ikindi namazını
takiben Karacaahmet Camii'nden kaldınlacak
ve Başıbüyük Mezariığı'na defnedilecektir.
ATATÜRK VAKFI