23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26KASIM1999CUMA 14 U.K. kultur@cumhuriyet.com.tr Divan Şiir Derneği, etkinliklerinin beşinci yılında iki Ispanyol şairin şiirlerini çeviriyor Kolektîf çeviriyle evrensel dîlGÜL ERÇETtN Divan Şiir Derneği her yıl yabancı bir ülkeden iki şair ile Türk şair ve çevirmen- leri biraraya getirerek düzenlediği çevi- ri seminerlerinin beşincisinde bu yıl is- panyol şairler Jesus Munarriz ile Fran- dscoCastano'yu konuk ediyor. Kolektif şiirçevirisi yöntemine başvurulan semı- nerlerde önce şair, şiirlerini kendi dilin- de okuyor, daha sonra o dili bilen çevir- men ve Türk şairlerin yardımıyla, şaire de danışarak en sağlıklı Türkçe çeviriye ulaşılmaya çalışılıyor. Avrupa ŞiirÇe\ iri Topluluğu'nun kar- şılıklı ziyaretleri çerçevesinde gerçekle- şiyor seminerler. Fransızlann başlattiğı çalışmaya üye gruplar arasında lrlanda- lılar, Katalanlar, Ispanyollar, Portekizli- ler. ltalyanlar. Türlder ile lopluluğa ge- çenyılkatılan Almanlar. Polonyahlarve Isveçliler yer alıyor. Değişik ülkelerden şairlerin karşılık- lı olarak ülkelerine başka ülkelerin şair- lenni davet ettıkleri etkinlikler çerçeve- sinde bugüne dek Cevat Çapan ve Onat Kuüar'ın şiırleri Fransızcaya, LaleMûl- dür ve Hulki Aktunç'un şiirleri lrlan- da'da İngilizceye, Erdal Alova ile Adnan Özer'ınşıırlendePortekizceyeçevnldi. Bu şaırlenn kıtapları konuk olduklan ül- kelerde yayımlandı. Divan Şiir Derneği de bugüne dek ülkemızde Fransız, Irlan- dalı, Portekızli ve Katalan şairleri konuk etti. Fransız ve Irlandalı şairlerleyapılan çevinler Metıs Yayınevı tarafindan yayım- landı. Bu yıl Armada Otel'de gerçekleşen kolektif çeviri çalışmasına Türkiye'den Cevat Çapan. Memet Baydur. Eray Can- berk, Ayse Njhal Akbulut, Zeynep Kara- ca, Hüseyin Baş ve Taner Karakoç katı- lıyor. Divan Şiir Derneği'nin kurucula- nndan Cevat Çapan çevin süreçlerini şu sözlerle anlatıyor: "Çeviri yapılırken en uygun, en doğnı çeviriye ulaşabilmek amaayla tarnşryoruz. Asıl amaç anlamuı ve şürselliğin \itirilmemesL" Şairlerin kendi şiirlerini ilk kez Türk- çe dinlediklen seminerin izlediğimız et- kinliğı ise şairlerin şiirlerin orjinallerini, Türk şairlerin de çevirilerini sunduklan okuma günü. • "Şairin yan ısıra birkaç kişinin çeviri sürecine katılması çok daha sağlıklı. Biz îspanyollann bir atasözü var: 'Dört göz iki gözden daha iyidir.' Bu çalışma özellikle şair için şiirindeki nitelikleri görmesi açısından çok yararlı. Bir çeşit kalite kontrolü. Sonuçta . değişik dillerde yazılmış olsa bile şiirin evrensel bir dil olduğu çıkıyor ortaya." Jesus Munirriz, Türkiye'de katıldığı bu çalışmanın kendisini çok heyecan- landırdığını söylüyor. lspanya'da 25 yıl- dan bu yana Hiperion Yayınevi'nin edi- törlüğünü yapan. Yunus Emre gibi Türk şairlerin kitaplannın lspanya'da yayım- lanmastnı sağlayan şair, şiir çevirisinde en doğru yöntemin kolektif çeviri oldu- ğuna inanıyor. 'Türkçe çok mfizikal bir dil' Francısco Castano da şiir çevirisi için en iyi yöntemin kolektif çeviri olduğu- nu vurguluyor: "Şatrin yaıu sını birkaç kişinin çeviri sürecine kaülması çok da- ha sağJıkİL Biz tspanyollann bir atasözü var: 'Dört göz iki gözden daha iyıdir.' Bu çalışma özellikle şair için şiirindeki nite- likleri görmesi açısından çok yararlı. Bir çeşit kalite kontrolü. Sonuçta değişik dil- lerde yazümış olsa bile şiirin evrensel bir dil olduğu çıkıyor ortaya." Türkçe'yle tanışmanın da kendisi için hoş bir sürpriz olduğunu söylüyor Cas- tano: "Türkçe'yi Arapça gibi gırtiaklan konuşulan bir dil olarak bilryordum. Dün şiirierim okunurken çok müzikal bir dil- le karşdaşüm. Zengin bir müzikaliteye sahip bir dil Türkçe. Şiiıierimi bu dilde dinlemek çok boşuma gfttL" Cevat Çapan'la Divan Şiir Derneği ve kolektif çeviri seminerleri üzerine ko- nuştuk. - Şiirin çevritemeyeceği tarüşması ne- redeyse çeviriyle yaşıt Kolektif çeviri se- minerieriyle bir anlamda bu tartışmaya bir yaıut mı getirivorsunuz? CEVAT ÇAPAN-Evet, *şiirçevrileaıez' görüşü çok eski bir iddia. Biz kolektif çe- viriyle en azından şairin onayladığı çe- viriye ulaşıyoruz. Şair.'benimşüriınçev- rilmez. benden başka ltimse bu sözleri böylesöyleyemez'ıddiasından vazgeçmiş oluyor. Herkafadanbirsesçıkarsaiyibir sonuca ulaşılıp ulaşılamayacağı yönün- de de kaygılar var ama ben bugüne ka- darki çalışmalann hep iyi sonuçlar ver- diğini düşünüyorum. En azından benim Fransızcaya çevrilen şiirlerimden hoş- nutum. - Çeviri sürecinde yine şairlerin çalış- ması, şiirselliği yakalamak açısından bir zorunluluk mu? ÇAPAN - Şairler çeviri yapılan di li bil- medikleri zaman çevirmenlere de başvu- ruyoruz. Zaten konuk ettiğimiz şairlerin dillerini bilen şair bulmak her zaman mümkün olmuyor. Ama çeviri sürecin- de şiirselliği şairlerle yakaladığımız ger- çeğini de kabul edebiliriz. Avrupa şiirini tanımak - Dhan Şiir Demeği'nin beş >iiuı sonun- da getdiği noktayı değerleodirir misiniz? ÇAPAN - Bu son üç yılm kitaplannı da kısa bir zamanda çıkanrsak, Avrupa şiirini tanımak ve tanıtmak adına yarar- lı birtakım örneklere ulaşmış olacağız. Bunlardan daha önemlisi şairlerin birlik- ^ te çalışmalan ve birbirlerini tanımalan. _ı Buraya gelen her yabancı şair. Türkiye •§ hakkmda olumlu izlenimlerle dönüyor: f- insanlarla tanışıyor, edebiyat dünyasını 2 az çok görüyor. şehri görüyor. Doğrusu Ş Istanbul'a âşık olarak aynlıyorülkemiz- ^ den. Burada kurulan dostluklann kültür — ahşverişi bakımından da yararlı katkıla- 5b n oluyor. % -Senünerterin giderleri nasıl karşıla- i nryor? Etkinlikler için sabit bir mekânya da fon oluşturma yönünde çabalannız varmı? ÇAPAN - Bu çalışmalann parasal des- teğini üç yıldır Yapı Kredi Kültür Sanat destekliyor. Öbür ülkelerde çok daha de- ğişik olanaklar var. Devlet yardımı gö- rüyor, Avrupa Topluluğu'nun şairlere ayırdığı fondan yararlanıyorlar. Bizim bu tür olanaklanmız yok. Neyse ki katı- hmcılanmızın hepsi gönüllüler. herhan- gi bir maddi beklentileri yok. Bir de öte- ki gruplann yerleşik mekânlan var. Fran- sa'da 13. yüzyıl manastın kültür merke- zi haline getirilmiş, Portekiz'de bir şato var. lrlanda'daki çalışma yeri ünlü bir ti- yatro yönetmeninin bu işler için ayırdı- ğı malikanesi. Türkiye'de de böyle bir ya- pılanmaya gitmek istiyoruz ama nasıl yapılacağı henüz somutlaşmadı. Belki bir vakıf olması gerekir, ya da kurulmuş olan bir vakıf bizim bu çalışmamıza sa- hip çıkarsa seminerler daha sık düzenle- nebilir. Fransızlar bu tür yılda dört beş seminer düzenliyor örneğin. Levent öget'in 'UnnU: Yalın Haller' fotoğraf sergisl PamukbankFotoğrafGalerisi'ndeki sergide tamamı siyah-beyaz 26çalışma yer alıyor. Un ve tozla gelen 'yeni anlamlar' Kültür Servisi - Ikınci yıhnı kutlaya- cak olan Pamukbank Fotoğraf Galerisi, 1999'a fotoğraf sanatçısı LeventOget'in 'UnnU: Yalın Haller' sergisi ile veda edi- yor. 24 Kasım'da açılan sergi, sanatçının, bedenin boş bir mekânda un ve toz yar- dımıylayüklendiği yeni anlamlan sorgu- lamak için kurguladığı, tamamı siyah- beyaz 26 çalışmadan oluşuyor. Çıplak insan bedenlerinin mekânla bü- tünleştirilerek teatrel biröğe olarak kul- lanıldığı fotoğraflarda, çıplak bedenlerin ıçinde devindikleri terk edilmiş bir un fabrikası da bu deneyime katılarak etkin bir rol oynuyor. Mekândaki geçen zama- nı dillendıren toz; tükenene. göçene ve ölene gönderme yaparken, başlangıçla- n çağnştıran un ise ekmeği ve dirimi ha- tırlatıyor. Unla örtündükçe dokulan değişen, çıp- laklıklan giderek dönüşüme uğrayan be- denler, tozla örrüldükçe gizli kimlikleri ve hikâyeleri adeta açığa çıkan duvarlar ve mekân, fotoğraflarda, popüler anlam- lanndan hızla soyutlanıyor. Bakanı bede- nin konumunu bir kez daha sorgulama- ya yöneltirken; izleyicide fotoğrafik im- genin ötesinde bir 'perfonnans' duygu- su uyandınyor. Levent Öget'e göre düşünce de aynı çıp- laklık gibi, ınsanın var oluşundan beri lanetlenmeyi ve kutsanmayı içinde bann- dınyor ve yaşamın bedendeki, bu iki te- mel olgusu; yalnızca hareketle varoluşu- nu sürdürebiliyor. Levent Öget'in sergi ile aynı adı taşı- yan kitabı piyasaya çıktı. Kitap, Kasım- paşa Un Fabrikası'nı bir gösteri merke- zine dönüştürme çabalan içindeyken ge- çirdıği kaza ile yaşamını yitiren Hüse- yin KatHTioğhTna adandı. Sergi 29 Aralık'a dek pazar ve pazar- tesi hariç hergün 10.0-19.00 arası gezi- lebilecek. Fotoğraf çalışmalanna 1970'li yılla- nn başında başlayan Levent Öget, mu- habirlik ve stüdyo denemelerinin ardın- dan, 1989 yıhndan itibaren moda kata- loglan görüntüledi, çeşitli dergi ve gün- lük gazetelerde fotoğraflan yayımlandı. tlk kişisel sergisini Kanada'nın Toronto şehrinde açan Öget, 1991 yılında düzen- lenen 'Art On Edge' festivaline de katıl- dı. Levent Öget 1993 yılında Hüseyin Ka- tırcıoğlu yönetiminde gerçekleştrilen 'Truva Öyküsü' Kitle Tiyatrosu çalış- ması için hazırladığı fotoğraf projesini. 1994 yılında 1. Uluslararası Istanbul Caz Festivali'nde yeralan 'Caz Fotoğraflan1 adlı kişisel sergisini ve Yıldız Sarayf nda 1. Istanbul Disıplinlerarası Şanat Etkin- likleri kapsamındaki fotoğraf projesini ha- yata geçirdi. Öget'in Caz Fotoğraflan adlı bir kitabı da bulunuyor. Pamukbank Fotoğraf Galerisi: Teşvi- kive CaddesiNo: 105/3. Tel: (0212) 236 67 90 22. AVNİ DİLLİGÎL TİYATRO ODULLERİ'NE UNLU KONUKLAR Usialardan uygulamah workshop vesöyleşüerKültür Servisi- Bu yıl Akbank ve Tiyatro Sanatını Geliştirme Derne- ği (TlSAN) işbırliğı ile düzenlenen "22.Avni DiUigil Tiyatro ÖdüUe- ri"nde çeşitli etkinJiklerveödül tö- reni gerçekleştirilecek. Ödül töre- nine yönetmen Terry Gilliam, yazar Arnold VVesker. oyuncu, yazar. yö- netmen Israel Horovhz, Stanislavs- ki kuramının en önemli eğitmenle- rinden Terry Schreiber katılacak- lar. Konuklar 26-27 Kasım tarihle- rinde Aksanat'ta söyleşüer ve uy- gulamah 'workshop'laryapacaklar. Aksanat'ta bugün ve yann saat 17.00"de 'oyunculukta konsantras- yon'u uygulamah '»orkshop" ile ın- celeyecek olan, 35 'in üstünde oyun sahnelemiş ünlü yönetmen Terry Schreiber, aynı zamanda Nevv York'ta birçok başanlı oyun yaza- n, yönetmen ve oyuncuyu sanat ya- şarruna kazandırmış, en önemli ti- yatro okullanndan bıri olan T.Schre- iber Studio'nun da sahibi. Tiyatro yöneticilikleri de bulunan sanatçı- nın en önemli Broadvvay başanlan arasında "K- 22", "The Trip Back Down" ve "Dev»ur The Snow" ad- lı oyunlan sayılabilir. Söykşiler yann Aksanat'ta Dünya çapında 30 dıle çevrilmiş ve sahneye konmuş 50'den fazla o>r unun yazan olan. modern Ame- rikan tiyatrosunun iddialı ismi Isra- elHorovitz,yann saat 12.00'de Ak- sanat'ta modern tiyatroda oyun ya- zarlığı, yönetmenlik ve oyunculuk üzerine bir söyleşi yapacak. Modern gerçekci Amerikan ti- yatrosunun en önemli yazar. yönet- men ve oyunculanndan, Istvan Sza- bo'nun yönettiği son filmiyle Ber- lin Festivali'nde en iyi senaryo ada- yının yazan, Cannes ve Obie Ödü- lü sahibi Israel Horotivz'in en tanı- nan yapıtlan arasında; 25 yıldır Bro- adway'de sahnelenen "Line", Al Pacino'nun tanınmasını sağlayan "The Indian VVants The Bronx". "Rats". Marsha Mason v e Jİ0 Clay- burgh'u sanat dünyasına tanıştıran "It's Called The Sugar Plum" ve Diane Keaton'ı yıldızlaştıran "The Primay English School" adlı oyun- lan bulunuyor. 2O.yüzyıl tngiliz tiyatrosunun en önemli yazarlanndan, dünya tiyat- rosuna tt Kökler","Mutfak",''Dort Mevsim" ve "Annie Wobter" gibi başyapıtlar kazandıran Amold Wes- ker,yann saat 15.30'da son oyunun- dan örnekler vererek, bir sahne ese- rinin nasıl yaratıldığını anlatacak R'u yıl Akbank ve TÎSAN işbirliğiyle düzenlenen ödül törenine Terry Gilliam, Arnold Wesker, Israel Horovitz ve Terry Schreiber katılacaklar. Aksanat'ta söyleşüer ve uygulamah workshop'lar yapacaklar. ve kendi oyunlarından bölümler okuyarak, dramatik yapı ve oyun yazarlığında kurgu üzerine izleyi- cilerle bir söyleşi gerçekleştirecek. Odûl töreni pazartesi günü Oscar'h fılmlerin yönehneni, ko- medyen, karikatürist ve senaryo ya- zan Terry Gilliam. yann saat 19.30'da Aksanat'taki söyleşisinde sinemada komedi teması ve dünya sinemasını işleyecek. Filmlenn ka- mera arkalanna değinecek ve bir- likte çahştığı Robin VV'illiams, Bru- ce Willis ve Brad Pitt'in çalışma tekniklerini anlatacak. Monty Python Komedi Grubu'nun tek Amenkalı üyesi Terry Gillıam'ın bilinen en önemli filmlen, 1986 yılında iki dalda Oscar'a aday olan 'Brazil', dört dalda Oscar adayı olan 'The Ad- vantures of Baron Munchausen'. Robin WüTiams ve JefT Bridges ın rol aldığı. Oscar'h 'Fisher King' (Balıkçı Kral). Bnıce VVUlis, Made- leine Stowe ve Brad Pitt'in başrol- lerini paylaştığı, gişe rekorlan kıran 'Twdve Monkeys" (12 Maymun) ile Johnny Depp \e Benicio Del To- ro'nun oynadıgı 1998 Cannes Fes- tivali'nde yer alan son filmi "Fear and Loathing in Las Vegas". 22.Avni Dilligil Tiyatro Ödülle- n. 29 Kasım pazartesi saat 20.30'da Sabancı Center'da düzenlenen ve Leyla Tekül'ün sunacağı. Demet Akbağ, Gürdal Tosun un "Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?", Yayla Sanat Merkezi oyunculannın "Ye- diKocah Hürmiiz" ve Istanbul Bü- yükşehir Belediyesi Tiyatrosu adı- na Ayla Algan'ın "Yunus Emre Şar- kılan''ndan bölümler sunacağı ödül töreniyle sahiplerini bulacak. YAZI ODASI SELİM tLERİ Hep 0 Sonbahar Sonbahar... ne zaman, nasıl başladığını kestire- mediğimiz mevsim. Bence mevsimlerin en güzeli. Eskiler, ağustosun yansı yazsayansı da kıştır, de- mişler. Çocukluğumda hep söylenırdi bu söz. Ger- çekten de ağustosun sonbahara açılan günleri var- dır. Isırgan bir güneş yakar geçer. Ama ağustosta başlamaz sonbahar. Yüz yıl ön- cesınin yazan Mehmet Rauf, unutulmayacak roma- nı Ey/û/'de uzun uzun tasvir eder sonbaharı. Boğa- ziçi'nde tabiat usul usul değişir. Ama hâlâ can çe- kişen yaz söz konusudur. Sonra ekim çıkagelir. Ekim hayli sonbahardır. Bun- dan kırk yıl öncesinin ilkokul kitaplannda, aylar bi- rerresimdi: Ekimde güneşli bir sonbahar günü, park, ağaçlarm sararmaya koyulan yapraklan. Ekim boyunca sarartı sürüp gider. ilk derin vetat- lı hüzün öyle hissedilir: Daha düne kadar yeşil, toz- lu yaprak bir ucundan sararmaya koyulmuştur. Yaz bitiyor. Yaz bitince. yaz aşklan da biter. Ne var ki, sonbahann kuytu. karamsar, yazlann- kinden başka. daha sessiz, daha içe kapanık aşk- lan vardır. Necati Cumalı'nın bir şiirinde geçer, ka- dın ve erkek, sonbahann ortasında, birbirferinin de sonbahariannı yaşarlar. Daha birkaç gun sıcak, güneşli son günler der- ken, bir de bakarsınız, yağmur başlayıvermiştir. Za- ten okul kitabımızdaki bir başka resim, ekimin gün- lerini, yağmurda şemsiyesi ters dönmüş bir kadın olarak gösterirdi. Esintiler rüzgâra dönüşür. Yaprakdökümünün za- manı gelip çatmışttr. Yaprakdokümü: Türkçe'nin en duyarlı sözlerinden bıri. Bu söz, Reşat Nuri'ye içli bir roman yazdırtmış. Bir zamanlar Istanbul'da sonbahar, dörtbir yan- dan kuşatırdı şehri. Sağda solda bahçeler, yol bo- yu yaprak döken ağaçlar, çardaklı sokaktaki asma, hepsi birden sonbahar kuşanırlardı. Sonbahar yap- raklı havuzlar hatırlanm. Bu yapraklar artık kahve- rengi olup çıkmıştır, ne yeşil, ne kızıl, ıslak ve kah- verengi. "Bakarsın, bir yazın ağaçlannda şimdi I Üç beş kurv yaprak çırpınır durur." diyor Zrya Osman Sa- ba. Onun başka sonbahar şiirleri de var. Birini çok yıllar önce ezberlemiştim, adı: "Kim Bilir". Şöyle di- yor Ziya Osman Saba: "İlkyağmur damlası düştü IKunı yapraklanna gû- zün. I Ardında kış kıyamet, I Dert, hüzün. "Alınyazısı hepsi... Kısmet... I Ha yazı ha kışı ge- ceyle gündüzün, I Kim bilir kaç gün kaldı I Omrû- müzün?" Böylece günler kaygılı kaygılı kısalmaya koyulur. Duvarda yürüyup gitmiş sarmaşığın artık yalnızca sarı, yalnızca kızıl yapraklan, günlerin kısalmakta olduğuna işarettir. Japon şairi Başo, "Bu yol: I kimseleryok görü- nürde, I iniyor güz karanlığı." diyor. (Cevat Ça- pan'ın çevinsi.) Paul Verlaine de "Geçmiş Ola" demiş: "Hatıralar, ne istersiniz benden?.. Sonbahar... I Durgun gökte ardıçkuşları uçuşmadalar. I Güneş- ten, ölgün ve soluk bir ışık vurmada I Içinde poy- raztaresen sararmış ormana." (Orhan Veli'nin çe- virisi.) Şairleritasa çekmeye alıp götüren sonbahar, ben- de bir yandan çalışma istekleri uyandınr. Koşup geçsem başına ihtiyar daktilomun, iki satıryazsam... Yazlann avareliğıne çok şükür son! Soba törenleri; Daha ekimde sobacı ev ev dola- şır, bacalar temızlenir, sobalar kurulur. Soba elbet- te mihnetli ısınmadır, ama insana ev sıcaklığını da bir tek o getirir. Sobanın üstünde portakal, manda- lina kabuklan... Meyveler der demez, sonbahann meyveleri. On- lar, sonbahar yapraklan gibi sandan, soluk yeşil- den, turuncudan, kızıldan, hatta eflâtundan birer ateştir. Bazan gökyüzü masmavi keser. Kasımda birgün- de değilsiniz sanki. Eskiler, bu kez de, yazdan kal- ma bir gün! derlerdi. Belki yazdan kalma bir gün, ama masmavi gökyuzünün attında yapayalnız kuru ağaç dallan! Takvimde İz Bırakan: "Açtı kasımpatlan, I Geldi geçti buyaz da." Beh- çet Necatigil, Yayımlanmamış Şiirier, Cem Yayıne- vi, 1985. Kadın yazarlardan atölye • Kültür Servisi - Müge tplikçi ve Ümran Kartal tarafindan hazırlanan 'Türkiye'de Kadın Kimliğiyle Yaznıak" başlıklı atölye calışması yann ve pazar günü 13.00-18. 00 saatleri arasında Kadın Eserleri Kütüphanesi'nde gerçekleştinlecek. Kadın yazarlanmızm içselleştirilmiş deneyimlerini gün ışığına çıkarmayı amaçlayan atölyeye 13 yazar katılacak. (534 95 50) Ömer Şenîfe Onur ÖdüNi ' • Kültür Servisi - Dün başlayan 23. Kahire Uluslararası Film Festivali'nin Yaşam Boyu Başan Ödülü'nü Ömer Şerif aldı. Şerif "e ödülü 'Arabistanlı Lavvrence' filminde birlikte rol aldığı Peter O'Toole sundu. Bu yılki teması 'komedi' olan festıvalde Mısır sınemasının usta komedyeni Al- Muhandes'e de özel ödül verildi. 7 Aralık'a dek sürecek olan festıvalın kapanış gecesinin konuğu Catherine Deneuve olacak. . .. •. - K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K K  M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle