24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 1999 ÇARŞAMBA HABERLER Tfangın istasyonu açılıyor • Istanbul Haber Servisi - Devlet Hava Meydanlan lîletmesi (DHMİ) tirafından yaptınlan V\tatürk Havalimanı "\angin istasyonu, Llaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün de katılacağı törenle bugiin açılacak. Lçaklara, kaza-kınm esnasında anında müdahale amacıyla 1.2 trilyon liraya kurulan istasyon 2730 metrekare kapali alana sahip. 'Medeni Yasa kabul edilmeli' • Istanbul Haber Servisi - Istanbul Barosu Kadın Haklan Komisyonu Başkanı Avukat Nazan Moroğlu. Medeni Kanun"unbazı hükümlerinin, geçen 73 yıl içinde yaşanan değişim ve gelişmeler karşısında ortaya çıkan gereksinimleri karşılayamaz hale geldiğini söyledı. Medeni Kanun tasansının günümüz koşullannda önemli yenilikler getirdiğini belirten Moroğlu, tasannın bir an önce Meclis'ten geçmesini istedi. OHAL 4 ay daha uzatrtdı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- TBMMGenel Kurulu, Olağanüstü Hal (OHAL) (OHAL) uygulamasının 30 Kasım 1999 tarihinden itibaren Siirt'te kaldınlması, Diyarbakır, Tunceli, Van, Şırnak ve Hakkân'de 4 ay daha uzatılmasını kararlaştırdı. Incetahtacı için saygı duruşu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Ailesinın istememesi nedeniyle TBMM'detören yapılmayan FP Gaziantep Milletvekili Bedri '. ı tncetahtacı için TBMM Genel Kurulu'nda saygı duruşunda bulunuldu. Trafik kazası sonucu yaşamını yitiren FP Gaziantep Milletvekili Incetahtacı için milletvekilleri dün TBMM Genel Kurulu'nda 1 dakikalik saygı duruşunda bulundu. Saygı duruşunun ardından milletvekilleri FP Grup Başkanvekili Bülent Annç'a başsağlığı dileğinde bulundular. Kaçak kurslara tepki • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Özel Dershane Sahıpleri Birliği Derneği (ÖZDEBİR) Genel Başkanı İbrahim Ankan, son zamanlarda yasal olmayan bazı kuruluşlann dershane adı altında kaçak eğitim yaptığını bildirdi. Kaçak kurslara ilişkin bakanlık denetiminin de yetersiz kaldığını vurgulayan Ankan, "Bunlar Milli Eğitim Bakanlığı denetiminde değil ve kayıt dışı. Birçok özel öğretim kurumu, karma eğitim yapmıyor" dedı. Gürtuna Almanya'ya gitti • İstanbul Haber Servisi - Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfıt Gürtuna, bazı temaslarda bulunmak üzere dün Almanya'ya gitti. Gürtuna, Atatürk Havalimanı 'nda yaptığı açıklamada, Almanya gezisinin. 17 Ağustos depreminden sonra Istanbul'agelen, Istanbul'un kardeş kenti Köln Belediye Başkanı Norbert Burger'e iadei ziyaret niteliğinde olduğunu belirtti. YAŞ toplamyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Yüksek Askeri Şûra'nın (YAŞ) her yıl aralık ayında gerçekleştirdiği ikinci olağan toplantısı, 26 Kasım günü Genelkurmay Karargâhı'nda yapılacak. Toplantıda disiplinsizlik ve irticai faaliyetlerle ilişkisi bulunduğu saptanan 50'yi aşkın personelin durumlan da ele ahnacak ve gerekli görülenlerin Türk Silahlı Kuvvetleri (TS) ile ilişkileri kesilecek. Özel denetim bürolanna devredilen kamusal sorumluluklar yeni rant pazan oluşturacak Yapdar 'şirketlere' emanet... OKTAYEKİNCİ "Bir iilkenin savunması nasü 5zeUeştiritemc2se, o iilkenin imar düzeni de özel firmalara emanet edUemez. Örneğin Trakya'yı savu- nacak orduyu kurma görevini bir hokfinge. ya da Güneydoğuyu ko- ruyacak orduyu bir başka holdin- ge ihale etmek nasıl akia bile gele- mez ise. iilkenin geleceği demek olan yapuaşma sürccinin denetimi için de bu model akla bile gelmeme- li_Çünkü.her ikiside kazanç. bek- lentilerinin olası sorumsuz uıtum- lanna bu-akıbnayacak kadar ya- şamsal önem taşıyan ulusal yû- kümlülükkrdir_* 13 Kasım 1999 günü tstan- bul Barosu'nca düzenlenen "Hukuk ve Depran" konulu genış katılımlı yuvarlak masa toplantısında konuşan Dr. Avukat Gürsei L'stün, hükü- metin yapı denetimini özel bü- rolara bağlayan yasa taslağını eleştirirken bunlan söylüyor- du. Gürsel Üstün'le aynı görü- şü paylaşarak söz alan diğer konuşmacılar da böyle bir ya- sanın "durdurulması' gerek- tiği konusunda bir şeyler yap- maya karar verince, Başbakan Bülent Ecevit'e aynı gün bir telgrafçekildı. Katılımcılann oybirliğıyle onaylayıp imzalannı attıklan telgraf metninde ise; "Bayın- dıriık Bakanlığı'nca hazırla- nıp Bakanlar Kurulu onayuıa sunulan Yapı Denetimi Ne So- rumhıiuk Kanun Taslağf nın onaylanmadan yeniden göz- den geçjrilmesi" dile getırildi Hasarfa yapdarda tek- nik ticaret' Aslmda, bir kamu hizmeti niteliği taşıyan imar ve inşaat denetimıyle ilgili böylesi "özeüestirmeri'' yöntemlerin çözüm olmayacağı, bir süredir "hasarh yapılann onanmr için uygulanmaya başlanan "yetkiM özel müşavuiik büro- lan" nedeniyle de şimdiden kanıtlanmış durumda. Baymdırlık Bakanlığı'nın. depremde hasar görmüş yapı- ' lanm " kendi olanaklanyta", sağlamhtştırmakisteyen va- tandaşlara özel teknik hizmet ver- meleri için yetkilendirdiği bu özel bürolar, 1992'de yüriirlüğe giren "ProjeKontrolMüşavirtiği Hizmet Yönetmeliği" dayanak tutularak oluşturuldu. Ne var kı aynı yönetmelik, amaç maddesindekı vurgulamayla; "ge- nel ve katma bütçeli kurum ve ku- ruluşlar Ue özel idare ve belediyele- rûT yaptırdıklan bınalara ait pro- jelerin kontroliuğu için düzenlen- diğinden, aynı yönetmeliğe bağlı olarak vatandaşlara aıt hasarlı özel binalann onanm izinlen ve dene- timi için de "kamusal teknik so- rumlulukiann" bu tür ticari kuru- luşlara devnnın öncelikle "hukn- ka aylon" olduğu gözlerden kaçı- verdi. Nitekim Mimarlar Odası da bu bürolann kunıluşuyla ilgili 8 Ey- lûl 1999 ve 14 Eylül 1999 tarihli Bayındırhk Bakanlığı genelgesi- nin "iptaH" için 8 Kasım 1999 gü- nü açmış olduğu davaya ait dilek- çede: Anayasa Mahkemesi'nin 14 yıl önceki benzer bir dönemin "ye- minfiözelteknikbürolar'' uygula- masını yürürlükten kaldıran 11 Aralık 1986 tarihli karanndaki şu hükmü anımsatıyor: "Yapı izni gi- bi işlemler kamu yönetiminin yü- rütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetkrinin aslivesürekli görevi- dir_" Yani, Bayındıriık Bakanlığı'nın, bir "devlet hizmetini" özelleştir- mesi, anayasa'ya uygun görülmü- yor- Kaçakyapdara 'örtülü af Bayındıriık Bakanlığı iştebu uy- gulamayı başlatmak üzere İnşaat MühendisleriOdası'yla Mimarlar Odası'na gönderdiği ilk yazılann- da, hasarlı binalann onanm proje- lerinı ve uygulamalan denetleme konusunda yetki vereceği teknik elemanlan "seçebUmek" için, mi- mar ve mühendislere bugüne dek yaptıklan hizmetlerle ilgili "faaB- yetbe^es" verilmesini istedi. Mimariar Odası. bu faaliyet bel- İĞNELİ FIRÇA ZAFERTEMOÇİN gelerini düzenlerken, aynı belgeye dayalı olarak yapılacak teknik hiz- metlerde "İmar ve Koruma Yasa- sı'naaykın (kaçak)binalariçin, on- lan yasallaştıncı uygulama yaptl- mayacağuu"; aynca ruhsatlı (ya- sal) bmalarda ise o binanın ilk pro- je müellifimn "tetif hakkı" gözetı- lerek tadilat tasarlanabıleceğıni "ön koşul" şeklinde belgelere not etti. Ne var ki Bayındıriık Bakan- lığı, yasalara uyulması konusun- daki bu "hassasiyetinden" ötürii ve üyelerini "kaçak uyguiamalara aîet etmeyi önleyen" Mimarlar Odası'na teşekkür edeceği yerde, daha önce istediği halde bu faali- yet belgelerini gecerli saymayarak, mimarlıkbürolanna yetki bel- gesi bile vermedi. Bu "cezalandırma" sonu- cunda ise 10 milyon nüfuslu ve yaklaşık 30 bin rnimar ve mühendisin bulunduğu Istan- bul'da, depremde hasar gör- müş binalann onanm proje- leri ve uygulama denetimi yetkisi sadece 500 inşaat mü- hendisine dağıtılmış oldu... Şimdi ellerinde Bayındıriık Bakanlığı'nın bu yasadışı de- netimyetkisi belgesini taşıyan 500 özel inşaat mühendisliği bürosu, yine son uygulamay- la 'proje üretme yetkisini' de üstlenerek, "kendi \aphklan teknikhizmeti kendileri denet- leyen" bir konum içinde hu- kuk açısından çok daha şaibe- 1i durumda vatandaşa paralı "kamu hizmeti"(!) sunuyor- lar. Uyguiamaya tepki göste- renlerden İnşaat Mühendisle- ri Odası Istanbul Şubesi Baş- kanı CemalGökçe de üyeleri- nin içine itildiğı tartışmalı du- rumu şöyle özetliyor: "Bu bü- rolann calrşnıa manhğı sağhk- lı değil. Bir insan hem savcu hemdehâkimolurnıu? Birki- şinin kendi>apüğı işi kendi de- neoemesi bilim dışı. Bakanb- ğın bu keyfi uygulamaya son vermesi gerekhw_" 'Yerel Yönetimler Yasa Taslağı' konulu panel Esenyurt'ta yapıldı ^Halkın aktif katılmu sağlaıuııalı^ tstanbul Haber Servisi - Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, yerel yönetımlerde asıl sorunun yetkinin paylaşılması oldu- ğunu belirterek yerel yöne- timlere halkın aktif katılı- mının sağlanması gerekti- ğini söyledi. Türkiye Mi- marlar Odası Genel Başka- nı Oktay Ekinci ise imar yetkilerinin yerel kurum- larda olması ve hazırlana- cak yasa taslağının temel dayanağmın dabilimsel il- keler ve anayasa olması ge- rektiğini belirtti. Esenyurt Belediyesi ta- rafından düzenlenen "Ye- rel Yönetimler Yasa Tasla- ğı'' konulu panel dün Esen- yurt Belediyesi Toplantı Salonu'ndayapıldı. Panele Oçgöl Havzası Belediyeler Birliği'ne üye olan beledı- yelerin başkanlan katıldı. Panelde konuşan Çapan, yerel kurumlann hâlâ 1930 Oktay Ekinci ve Gürbüz Çapan, yeni yasamn nasıl olması gerektiğini anlatülar. yılında yapılan yasalarla yönetildiğini anımsatarak yerel yönetimlerle ilgili ya- salann çağa uygun olarak hazırlanması ve yerel yö- netimlerde belediye ile hal- kın aktif hale getirilmesini istedi. Dr. Çapan, yerel yö- netimler ile ilgili hazırla- nan yasa tasansında yalnız- ca yönetimin. merkez yeri- nin değıştirildiğıni belirte- rek şöyle devam etti: "Ankara yerine Büyük- şehir Belediye Başkanbğı aktif hale getiriliyor. Istan- bul ile ilgili karariarda tek bir kurum söz sahibi olma- maudır. İstanbul'un >öne- timinde bütün belediyeler aktif halegetirilnıelidir. Yö- netimde yerel belediyeler aktif hale gelmeyecekse bir- kaç tanesi birleştirilip ilce belediyesi vapılmalıdır." Kent yasalan yapıp kent mahkemelennin kurulma- sı gerektiğini vurgulayan Çapan, İstanbul'un nerede konut nerede sanayi bina- lannın yapılacağının belir- ten bir nazım planma ihti- yacı olduğunu kaydetti. Ekinci de imar yetkileri- nin merkez kurumlarda de- ğil yerelde; demokratik ve bilimsel kurumlarda olma- sı gerektiğini söyledi. Ekinci, merkezi ve yerel yönetimler arasında payla- şımın ulusal çıkarlar adına yapıldığını fakat ulusal çı- karlar adına yapılmış ka- nunlann kişisel çıkarlar adına kullanıldığını ifade etti. İmar planlamasinda yaşanan temel sorunun ar- sa ve arazi ranti olduğunu söyleyen Ekinci, Türkiye ekonomisinin ve siyaseti- nin tıkanmasınm nedeninin arsa ve arazi rantının tutsa- ğı olan politik ilişkiler ol- duğunu kaydetti. Ekinci, rantı caydıncı yaptınmlann olması gerek- tiğini belirterek "Para ce- zalan imarsuçtannı önleye- miyor. Çünkü imar suçu- nun kazandırdığı gelir ya- nında paracezası bir hiç ka- lıyor. Bu nedenle imar mev- zuatında hüriveti bağlayıa cezalara gereksinim var" dedi. Ekinci, bir yerin beledi- ye olması için, nazım plan- larında yerleşme bölgesi olması, yasal yükümlülük- leri yerine getirecek ko- numda olması ile tarihsel ve kültürel miraslan koru- ması gerektiğini ifade etti. 'İmar pazan' Tartışmalarbu şekılde geli- şirken. Bayındıriık Bakanlığı ise hasarlı yapılarda keyfı uy- guiamalara son vermek şöyle dursun, aynı "özeUeştirmeci manngı*' genel olarak tüm ya- pı denetim sürecine taşıyacak yasa taslağına da Bakanlar Kurulu'ndan onay bekliyor. TBMM'nde bile tartışma- ya açılmadan, Kanun Hük- münde Kararname şeklinde yüriirlüğe sokulmak istenen " Yapı denetimveSorumluluk Kanun Taslağı''nda, deprem yıkımındakı temel sorun olan "bilim dışı planlama" ve "şe- hircilik kuraüanna aykın yer- leşme kararlan" konusunda hiçbirönlemgetinlmedığigi- bi. bir binayı öncelikle "onu tasariayan mimar ve mühen- disin denetkmesi" gerektıği yönündeki eviensel imar ku- ralı da gözardı ediliyor. Yapılaşma sürecindeki tüm denetim yetkisini "özel büro- lara" devreden ve özellıkle "müteahhitiik'' konusundaki mevcut özgürlüğe sınırlama bile getirmeyen bu taslağın yasallaşması durumunda; "inşaat fîrmalan kendilerini denetlevecek bürolan da keıt- düeri kûrabilecekler'', böyle- ce meslek odalannın hiç de- ğilse kendi üyeleri üzerinde sürdürmeye çalıştıklan mes- leki denetim uygulamalan da tümüyle devre dışına çıkartı- larak. Türkiye her yönüyle bir "imar pazarTna dönüştürül- müş olacak. IFI^NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Start, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in konuşmasıyla verildi: "Tür- kiye'de enerji bitiyor. Cumhurbaşkanlı- ğı Köşkü'nün bile bir gecede 6 kez elektriğikesildi. Arttkdüşünün bu mem- leketın halıni." Gumhurbaşkanı'nın ko- nuşmasını, bir gün sonra Enerji Bakanı CumhurErsümer'in açıklamalan izle- di. Gazete manşetlerine yansıyan açık- lamasında Enerji Bakanı şunlan söyle- di: "Türkiye'nin mutlaka bir nükleer santrala ihtiyacı var. Koalisyonda mu- tabakat anyoruz." Hükümet ortaklann- ca yıl sonuna kadar kesin bir karar ve- rilmesi gerektiğini de vurgulayan bakan ekledi: "Aksi takdirde uluslararası alan- da inandıncılığımtzıyitireceğiz. Bundan sonra kımse Türkiye'ye santral teklifi vermez." Ersümer'in açıklamalanndan anlaşıl- dığı gibi, bazı yabancı firmalar Türki- ye'ye nükleer santral kurma teklifi ver- mişler. Hükümetin de bunu kabul et- mesi gerekiyor. Yoksa, bir daha böyle tekliflerle karşılaşamayız ve nükleer santral kurma şansımızı yrtiririz. Bütün bu konuşmalar, bir süredir Türkiye'nin gündeminden düşmüş bulunan nükle- er santral kurma projesini yeniden önü- müze getiriyor. Yani siyasiler, bu sant- ralı kurmak istiyoriar. Bunca istek ve telaş, gerçekten Tür- kiye'nin enerji darboğazına girmesin- den mi kaynaklanıyor, yoksa işin arka- Enerji mi Bitiyor, Yoksa!.. sında başka işler mi var sorusunu sor- mamızı gerektirecek kadar acil bir du- ruma işaret ediyor. Yaptığımız araştır- ma, işin arkasında insanı korkutacak bazı tezgâhların olduğu endişesine yol açtı. Önce bu telaşın nedenini soruştur- duk. Çünkü Türkiye'nin şu anda enerji sorunu yok. Elektrik Mühendisleri Oda- sı Genel Başkanı Ali Yiğit, bu iddialar karşısında şunları söyledi: "Türkiye'nin şu anda ortaya çıkan en yüksek elekt- rikihtiyacı 18.000 megavat/saat. Ener- ji üretim kapasitesi ise şu anda 26.000 megavat/saat düzeyinde. Yani 8.000 megavatlık bir fazla yedek kapasiteden söz edilebilir. Ortalama ıhtiyaçtan yüz- de 25-30'luk bir fazla gerektiği için bu oran çok uygun. Yani bir elektrik bu- nalımı yok. Ama birileri, sırf nükleer santralı kabul ettirebilmek için yapay darboğazlaryaratabilirler Varolan kay- nakları sınırlandırabiliher." Ali Yiğit'e, neden nükleer santralda ısrar ediliyor diye sorduk: "Gelişmiş ül- keler, Sovyetler Birliği döneminde nük- leer silahlanmaya paralel bir şekilde nükleer enerji üretecek yatınmlara da giriştiler. Ancak süreç içinde nükleer santrallann ilk kuruluş üretimi, çok pa- halıya geldiği gibi, üretim maliyeti de çok yüksek oldu. Örneğin sudan üreti- len enerjinin kilovatı 3,5 cente mal olur- ken nükleer enerjinin kilovatı ABD'de 7,5 cente, Avrupa'da ise 8-12 cente mal oluyor. Nükleer enerjişu anda dün- yanın enpahalı enerjisi. Daha da önem- lisi, nükleer santralın atıklannı yok et- mek gelişmiş ülkeler için büyük bir so- run haline dönüştü. Hem atacak yer bulmakta güçlük çekiyortarhem de bu- nu yapmaya kalktıklannda çok para harcamalan gerekiyor." Neden nükleer enerji sorusunu yeni- den sorduğumuzda Ali Yiğit şu kârşılı- ğı verdi: "Türkiye'ye teklifveren firma- lardan birisi Kanada devlet kuruluşu. Bu kuruluş önce kendi ülkesinde yatı- nm yapmak için örgütlendi, ancak ka- muoyunun tepkisi sonucu dışanya yö- neldi. Geçen yıllarda, Kanada kamu- oyunda, 'Bizim paralarımızı lobicilik fa- aliyetlerinde kullandınız. Lobilerde yüz- de onları birilerine verdiniz. Şimdi de yatınm yapamıyorsunuz' tartışmalan yaşandı. Acaba şimdi böyle bir zoria- mayla mı karşı karşıyaytz? Lobicilik ye- ni harcamalar mı yapıyor?" Elektrik mühendisleri, Türkiye'nin şu andaki su kaynaklannın yalnızca yüzde 30'unu kullandığını, kömür kapasitesi- nin de benzer oranda kullanıldığını be- lirttiler. Eğer diyorlar, eksik bir şey kalır- sa, günümüzde en verimli ve temiz enerji doğalgaz enerjisi, şu andaki dün- ya rezervleri de bol ve her ülkeye yete- cek durumda. Türkiye'nin nükleer ener- jiye yönelmesi, teknik değil siyasi bir sorun. Ömeğin ABD, 2000 yılında 1000 nük- leer santral kurmayı hedefliyordu. An- cak yaşanan gerçekler bu hedefi dur- durdu ve şu anda ABD'deki nükleer santral sayısı 103. Bunlann da ömrünün tamamlanması bekleniyor. Son yıllarda nükleer santral yalnızca kamuoyu bas- kısının olmadığı, diktatöriüklerin güçlü olduğu Kore, Hindistan, Pakistan, Iran ve eski Sovyetler Birliği'ne bağlı ülke- lerde kuruluyor. Ali Yiğit, 'Türkiye 'de elektrik bitti' söz- lerinin tam bir safsata olduğunu belirti- yor "Eğer bir şeyleryapmak istiyorlar- sa, elektrik iletiminin altyapısını yenile- yecekyatınmlaryapsıniar. Şuanda üre- tilen enerjinin yüzde 22 'si geri teknolo- ji nedeniyle yollarda kayboluyor. Bu- nun dünya ortalaması yüzde 6-10 ara- sı. Sırfbunu yapsalar önemli bir birikim sağlanmış olur." Sonuç olarak, 'Nükleer enerji kam- panyasının arkasında pis kokular mı var?' sorusunu bunca bikjinin ardından sormak hakkına sahibiz diye düşünü- yorum. Ne dersiniz? Bu konuyu takip etmeyi sürdüreceğiz. GLOBALPOLÎTİKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU 'Radikal-Refonmisr Zirve Sosyalist Entemasyonal XXII. kongresinde hemen hiçteoriktartışmaolmamıştı. Katılımcılardan birkıs- mı bunu, "Bu kadargeniş katılımlı bir toplantıda sağ- Iıklı tartışma olmazdı" dıyerek açıkladılar. Bu tartış-: ma gereksinimine cevap vermek için olacak, Bill Clinton, Tony Blair, Gertıard Schroeder, Massi- mo D'Alema, Leonard Jospin ve Brezilya Devlet Başkanı Fernando Cardoso, III. Yol'un 21. yüzyıl stratejilerini saptamak için, kongreden sonra tekrar bir araya geldiler. III. Yol'cuların, Alema'nın ifadesiyle "radikal refor- mizm" arayışlannı tartıştıklan toplantı, modem siya- set teorisinin kuruculanndan Machiavelli'nin kenti Floransa'da ve siyasi entrikalanyla meşhur Medi- ci'lerin kullandığı bir sarayda yapıldı. "Radikal re- formizm" gibi bir oksimorona (bir bölümü diğer bölümünü yadsıyan ifade) anlam kazandırma çaba- lan açısından, sanınm, bundan daha uygun bir top- lantı yeri olamazdı... Bu liderienn ışi çok zor doğrusu: III. Yol'cular öyle bir siyasi çizgi istiyorlar ki, bu "hedefleri açısından hem reformist hem de radikal", ama "yöntemlere ve reçetelere sıra gelince, alabildığince esnek olacak" (Liberation 22/11). Machiavelli'nin, saptanan amaçlara ulaşmak için gerekli araçlarda büyük bir esneklikten yana olduğu bilinir. III. Yol'cular ise amaçlanndan daha çok, siya- si tanfler üretmek söz konusu olduğunda ortaya koy- duklan teorik esneklikle tarihe geçiyoriar. Daha ön- ceki yazılanmda sosyalizmi tarif etmek söz konusu olduğunda gösterdikleri "yaratıcılığa"', "eşitlik" kav- ramını, nasıl büyük bir maharetle, tariflerinden dış- lamayı başardıklannadeğınmiştım. Floransa toplan- tısında da "reformızm" kavramı üzerinde oldukça ter döküldüğü anlaşılıyor. III. Yol'cular tarihsel gele- neğin etkisıyle, mutlaka "sol" ve "reformist'' olarak görülmek, ancak Clinton'ı aralanna alabilmeyi de becermek istiyorlar. Halbuki Clinton, ABD siyasi yel- pazesi içinde, değil sol, libera! olarak bile bilinmek- ten son derecede çekinen bir siyasetçi; reformizm, sosyal'ızm gibi kavramlaria ise alakası yok. Durum böyle olunca "ne, ne yönde ve neden re- forma tabi tutulacak" gibi bir soru, kaya gibi ortada kalıyor. Toplantıya katılanlann hepsi de bunu kaldır- maya gelince çeşıtli ayakoyunlanyla kayanın etrafın- dan dolaşmayı tercih ediyortar: "Teknolojik devrim ve küreselleşme, malipiyasalann dinamikleri engel- lenmemeli" (Blair), "Intemet işsizliğe çaredır" (Clin- ton), "Kimyasal olarak saf kapitalizm kötüdür (Jos- pin), "Yeni ekonomik tehlikelere karşı yeni araçlar bulmak gerekir" (Cardoso), "Sol demokrasinin ala- nı, liberal-demokratik, Hıristiyan-Katolik demokrasi deneyimlerini de kapsar" (D'Alema). Tony Blair, işçi sınrft ve orta sınıf kavramlannın yerine kazanan ve kaybeden bireyler kavramını geçirmek istiyor. Schroeder ise eşitlik hedefini değil, "vasıflandırma" ve "işe alınabilir (kullanılabilır. sömürülebilir)halege- tirme" amacını benimsiyor. (Le Monde 20/11) Bu teorik ve siyasi karmaşanın içinden çıkmak, sonra bunu geniş kitlelere anlatabilmek, hele iktida- ra gekjikten sonra yaşamlan kötüleşmeye devam e- den kitlelere anlatmaya devam edebiimek kotey de- ğil. Ama, III. Yolcular'ın Machiavelli'den bir ikitaktik öğrenmiş oldukiannı da kabul etmek gerekir. Amaç hükümet olmak. Araçlar ise hemen her şey: Herke- se duymak istediğini söylemek, sosyal demokrasi- nin doğumundan önceki, bir anlamda kapitalizmin gençlik dönemine ait görüşleri modemleşme olarak satmak, her türiu kavramı her türiü kavramla yan ya- na getirebilmeyi becermek, sonra da hükümet olun- ca, burada kalabilmek için ne gerekiyorsa onu, hat- ta popülanteyi arttırmaya hizmet edecekse, 45'inden sonra bir çocuk daha yapmak. "///. Yol", yaklaşım olarak yeni bir tez değil. 1950'lerde ilk "keşfedildiğinde" (Anthony Cross- land, 1956, Future of Socialism) Keynesgil politika- lara dayanarak kapitalizm ile sosyalizm arasında, her ikisıne de alternatifi olarak refah devletini savu- nuyordu. Günümüzde, III. Yol tekrar gen geldiğinde, refah devletiyle neo-liberalizm arasında bir yer bul- maya çalışıyor. Artık söz konusu olan, kapitalizme al- ternatrf bulmak değil, "kimyasal olarak saf" kapita- lizme (Jospin) bir attematrf bulmaktır. Bu evrime ba- kınca, korkuyor ve bu akımın tarih sahnesine bir kez daha çıktığında neyle ne arasında bir yer bulmaya çalışacağını düşünmek bile istemiyorum doğrusu. Tüm bunlardan, ben "sosyal demokrasi açısın- dan " üç sonuç çıkanyorum. Birincisi, gerçekten "ile- rici" ve "sosyal" olmak ısteyen demokratlann, sos- yal demokrasinin bu evrımini kırmalan ve gerçek an- lamda bir "modemleşme" (liberal bireyciliğin, zinci- rinden boşalmış metalaşmanın krizine bir tepki ola- rak modemleşme) aramaları gerekiyor. Ikincisi, sol (toplumsal) olmanın ölçüsünün, toplumun çoğunlu- ğundan, ekonomik ve sosyal olarak kendini koruya- mayanlardan, yoksullardan ve emekçilerden yana ol- mak, bunların gereksinimlerine öncelik vermek, salt ekonomik siyasi olarak değil, ahlaki bir prensip ola- rak da bunu benimsemek olduğunu yeniden keşfet- meleri gerekiyor. Üçüncüsü: küreselleşmenin, ister geçici, ister kalıcı olsun. sosyal demokrasi açısından, siyasetin ve ekonomi yönetiminin birincil aracı olan ulus devleti zayıflattığını görmeleri, ulusal bağımsız- lığa (ülke içindeki dinamiklere ve isteklere dayana- rak siyasi amaç oluştunmalan) küreselleşmenin yıkı- cı etkilerini engellemeye büyük önem vermeleri ge- rekiyor. Aksı takdirde hükümet olma şanslan, olum- lu birplatform oluşturarak halkın desteğini kazanma- lanna, umudu olmalanna değil, muhafazakâr parti- lerin çökmesine bağlı olacak. Marmara Universitesi Türbanlı öğrenciler smavda olay çıkardı İstanbul Haber Servisi - Marmara Universitesi tletişim Fakültesı'nde türbanlanyla sınava gir- mek isteyen şeriatçı öğ- renciler dün olay çıkardı. Türbanlılann zorla sına- va girmesi nedeniyle okulda saat 13.00'ten sonraki tüm sınavlariptal edijdi. Üniversitelerdeki kılık kıyafet genelgesine kar- şın dün bir grup türbanlı öğrenci, araştırma görev- lilerinin engellemelerini dinlemeyerek zorla saat 13.00'te'ki "Sosyal Poüti- ka" sınavına girdi. Tür- banlı öğrencilerin araştır- ma görevlilerinin uyan- lannı dinlemeyerek sını- fı terk etmemesi ve olay çıkarması üzerine, sına- va giren tüm öğrencilerin sınav kâğıtlan "geçersiz sayılarak". dün öğleden sonraki tüm sınavlar da iptal edildi. MÜ lletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ünsal Oskay. türbanlı öğrenci- lerin diğer günlerde be- releriyle okula girmeleri- ne izin verildiğini belirte- rek "Buna karşın bu öğ- renciler, maksariı olarak olav çıkarmak amacıyla türbanla gelip zorla sına- va girmişler. Bu yüzden güvenlik nedeniyle sınav- lar iptal edUdi" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle