23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 1999 ÇARŞAMBA HABERLER TÜPk-İş Başkanlap Kurulu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk-Iş Başkanlar Kurulu, 1-5 Aralık tanhlerinde gerçekleştirilecek 18. olağan genel kurula ilişkin yürütülen hazırlıklan değerlendirdi. Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral, IMF'nin Türkiye'deki toplusözleşme dûzenine, asgan iicretın belirlenmesine ve emeklilerin maaşlanna müdahale ettığini vurgulayarak "'IMF ile ilışkiler. ekonomik bağımsızlığımızı zedeleyici bir biçime girmiştir" dedi. Türk-lş'e bağlı muhalif sendika başkanlan, genel kurulda çıkanlacak ortak lıste üzerinde çalışıyorlar. Sortışturma uzlaşma yok • ANKARA (Cumburiyet Bürosu) - TBMM Genel Sekreteri Vahıt Erdem dûn danışma kurulundan sonra yaptığı açıklamada, üç soruşturma komısyonunun raporunun hazırlandığını. diğer 12 dosya ıçin ıse komisyonun ya kurulduğunu ya da kurulmadığını vurgulayarak "Bunlann genel kurulda görûşülmesi usulü tartışıldı. Gelecek toplantıda bu konu karara bağlanacak" dedi. Sanayi Bakanlıgı bütçesi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, dün Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın bütçesi ele alındı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tannkulu, tanm satış kooperatifleri birliklerince toplam 336 trilyon liralık üriin alımı yapıldıgını, ûreticilere yapılan ödemenın 100 trilyon, kalan borç miktannın da 195 tnlyon lira oldugunu açıkladı. ÖmerErtaş taburcu oldu • İstanbul Haber Servisi - Diyarbakır'dan seçim bölgesi Mardin'e giderken geçirdiği trafik kazası sonucu ağır yaralanan ve Florence Nightingale Hastanesi'nde tedavi gören ANAP Mardin Milletvekili Ömer Ertaş dün taburcu oidu. Yeşilyuprun öldüpülmesi • tstanbul Haber Servisi - Ümraniye'de kaçınp tecavüz ettiklen anaokulu öğretmeni Serpil Yeşilyurt'u öldürdükleri, annesi Hanım Yeşilyurt'u ise yaraladıklan öne sürülen ve kamuoyunda "tinerci" olarak adlandınlan lOkişiden S.T, lsmail Ayvacıoğlu, Serdar Kaçmaz ve lsmail Çolak için Istanbul 2 No'lu DGM'de görülen duruşmada 89 yıl 8'er ay ağır hapis cezası istenirken diğer 6 kışinin ise beraatlan istendi. Mahkeme heyeti, sanıklara esas hakkındaki savunmalannı haarlamalan için süre vererek duruşmayı erteledi DMS sonuçlanA • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Atamalardaki torpıl baskılannı önlemek amacıyla bu yıl ilk kez uygulanan devlet memurlan sınavı (DMS) sonuçlandı. 1 milyon 328 bin 959 adayın girdiği smavda sadece 391 bin 695 aday başanlı oldu. Sınavdaki genel başan durumu yüzde 29.5'te kaldı. Sınavın lisans düzeyindeki birincisi 100'erpuanla Çanakkale'den Sancar Sefer Süer, ön lisans birincisi Konya'dan Hakan Rıfat Nayır, ortaöğretim birincisi Bursa'dan Hüseyin Izci ve ilköğretim birincisi Sıvas'tan Mustafa Özgür oldu. Aralannda türbanlı adaylann da bulunduğu toplam 475 kişinin sınav sonucu geçersiz sayıldı. ADD Başkanı Özden, irticacılann var güçleriyle çalıştığını söyledi ihanet ediyor'Istanbul Haber Servisi - ADD Başkanı Özden: Atatürkçü Dü- şünce Derneğı (ADD) Genel Baş- kanı Yekta Güngör Özden. irtıcai faaliyet yürüten odaklann var güçleriyle çalışıp her alanda et- kin hale geldiklerini belirterek "Eğer Atatürk olmasaydı babala- rmız kim olurdu? diye sorarun on- lara" dedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vfaral Savaş da cum- huriyet yönetımine karşı mütare- ke yıllannı aratmayacak bır aydın ihaneti yaşandığını kaydederek "Gerçek aydınlan yanımızda gör- dükçe asla yümayacağız, korkma- yacağız'' dıye konuştu. Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel de Türkiye Cumhu- riyetı de\ letinden yana oldugunu vurgulayarak "Bizler, moüalar cumhuriyetinin değiL, Atatürk cumhuriyetininyaıundayız" dedi. Uluslararası Lıons Kulüpleri Birliği tarafından Atatürk Kültür Merkezı nde "Ardahan'dan Edir- ne'ye Öğretmenlerimiz ve Ata- türk'ü Anma" konulu bir toplan- tı düzenlendi. Toplantıda konu- şan ADD Genel Başkanı Yekta, Güngör Özden. Atatürk'ün övgü- ye ve savunmaya ihtiyacmın ol- madığını belirterek "Onun bize ihtiyacı yok. Birim onunla övün- meve ihtiyacınuz var" dedi. Özden. asıl tartışılması gereke- nın bugünkü noktaya nasıl ve ne- den gelındiğınin sorgulanması ol- dugunu kaydederek "1950'K yıl- larda, 'Bir odunu aday göstersem Atatürk'ün anıldığı paneide, Yekta Güngör Özden, Vural Savaş ve Nuh Mete Yüksei konuşma vapü. millervekili seçilir": 1970"lerde 'Dün dündür. bugün bugündür'; 1990'larda Devlet, Müslümanla- n tehlike olarak görmemeü' der- seniz ipüı ucunu kaçınrsuuz, bir daha da yakalavamazsınız" diye konuştu. Atatürk'e karşı son dönemler- de yöneltilen eleştirilere de deği- nen Yekta Güngör Özden, ''Ata- türk bağunstzhğııuzı, özgüriüğü- nüzü sağladı diye mi kötü oldu? Herkes Atatürkçü olamaz. Ata- türkçülük yürek isL akıl işidir" de- di. Gazeteci-yazar Ahmet Taner Kışiah'nm bombalı saldın sonu- cu öldürülmesı olayına da değı- nen Özden, Başbakan BülentEce- vit'in geniş soruşturma başlattık- lan yönündekı açıklamasına kar- şın ADD'nın bir üyesi olan Kış- lalı'nın öldürülmesı konusunda kendılerinden herhangi bir bilgi ıstenmediğını söyledi. Özden, Kışlalı'nın Atatürkçü düşünceye sahip olmasından dolayı oldürül- düğünü savunarak "Geçengünde Bağcılar'da bir ADD üvesi bıçak- lanarak öldürüldü. Bu gericilerin ne zaman. ne >apacağı belli olmaz. Ben onlaruı ADah'a inandıklanna da inanmıyorum" dedi. irtıcai odaklann var güçlenyle çalışarak her alanda etkin hale geldiklerini belırten Özden. "Dik- tatör yonetim şeklini alnuş siyasi partiler. terör örgütierinin üssü haline gelmiş med\a kuruluşlan, tekkeiere donüşmüş üniversiteler var. Biz de en az onlar kadar ça- kşmadıkça ve güçlü olmadıkça bu sorunlann üstesinden gelemeyiz" diye konuştu. Istanbul Ünıversitesı (tÜ)Rek- törü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğ- lu da, Atatürk'ün Kurtuluş Sava- şı sırasında, bir taraftan ordulan hazırlarken bir taraftan da yetışe- cek genç kuşaklan eğitecek öğret- menlere büyük önem verdiğını anımsattı. Alemdaroğlu. öğret- menlenn ekonomik ve sosyal açı- dan büyük zoriuklar içinde bulun- duklannı belirterek "Ulusal egi- tim poihıkasL, bugün içinde bulu n- duğumuz'ne idüğü belirsiz politi- ka" değil. ulu önderin belirttigi gi- bi. kendi külrürüy le yaşayan, ken- di kültıirüyle gettşen, kendine öz- gü bir politikadır" dedi. Bugün yaşanan pek çok soru- nun bilgisizlikten kaynaklandığı- nı kaydeden Alemdaroğlu. bu bil- gisızliğın okumamaktan değil. "okuyancahiUerden" kaynaklan- dığını ileri sürdü. Konuşmalann ardından Milli Eğitim Bakanlı- |ı'nca "Cumhuriyete Işık Tutan Oğretmenler'* olarak belirlenen ve yurdun çeşitli yerlerinden ge- len 30 öğretmene, üzerinde Ata- türk portresinin bulunduğu birer plaket verildi. Toplantıda aynca, Uluslararası Lions Kulüpleri Bir- liği Yönetmeni Aydın Ektirici, toplantıya katılan Vural Savaş, Nuh Mete Yüksel, Kemal Alem- daroğlu ve Yekta Güngör Öz- den'e teşekkür plaketi verdi. Sa- vas ve Yüksel, izleyiciler tarafin- dan uzun süre ayakta alkışlandı. Clinton eleştirisi Özden, dün Ankara Üniversıte- si Kültür ve Sanatevi'nce (AN- KÜSEV)düzenlenen "21. Yüzyı- la Girerken Atatürkçü Düşünce- nın Güncelliğı" konulu söyleşide konuştu. Özden. kamuoyunda ıkinci cumhuriyetçi olarak bilinen kıtlenin demokratık, laik Türkı- ye'yı bölmek ısteyen kişiler oldu- gunu ifade ederek "Ikind cum- huriyetçiler, mandaa mandalar- du-" dedi. ABD Başkanı Bill Clin- ton a Devlet Şeref Madalyası ve- nlmesını de eleştiren Özden, "Emperyalizmi yaşatoğı için mi, Güneydoğu'da bir Kürt devleti kurmak istediği için mi, dünyanın dört bir yanında insanlan mağ- dur ettiği için mi bu madalya ona verildi? Koskoca Türkive'de, dün- yada bu adamdan daha önce ma- dalya aimava hak kazanan hiç mi kimse yok" dıye konuştu. TBMM komisyonu, RTÜK'ün TV'lerde verilen demeçleri engellemesini istedi Deprem tarhşmalaruıa yasak isteıııi ANKARA (Cumhuri>«t Büro- su) - TBMM Deprem Araştırma Komisyonu üyeleri. deprem ko- nusundaki tartışmalann halkta te- dirginlik ve korkuya yol açtığını belirterek gerekirse "RTÜKeHy- le yasak uygulanmasuu" ıstediler. Marmara Bölgesı'nde 17 Ağus- tos'ta meydana gelen deprenun ardından kurulan araştırma ko- misyonu, dünkü toplantısında Düzce'de yaşanan depremi tartış- tı. MHP Bolu Milletvekili Ersoy Özcan. 17 Ağustos'tan sonra Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu'nun kendi- sine "Düzce'de mutlaka deprem olacak. Bunu halka duyurabilirsiniz" dediğini söyledi. Özcan. bunu anlat- tığı dönemin Bolu Valisi'nden "Ka- nun çıkann, zemin araştırması yapıl- sm"' yanıtını aldık- tan sonra düzenle- nen toplantılarda yurttaslan uyardı- fını belirtti. Ko- misyon Başkanı Atila Mutman da • TBMM Deprern Araştırma Komisyonu üyeleri, bilim adamlannm "deprem îartışmalanrun" disipline edilmesi, gerekirse engeilenmesi konusunda görüş birliğine \-ardilar. bu sözleri üzerine Özcan "a "Bize söyleseydiniz, yetldlileri harekete geçirirdik'' dedi. Kaynaşh'da ölü sayısının binin üzerine çıkmasını beklediğini bil- diren Özcan. bunun nedenini, son aylarda gerçekleşen göçlere bağ- ladı. Çok sayıda Düzcehnin "ze- mini sağlam" gerekçesiyle 17 Ağustos'tan sonra Kaynaşlfya yerleştiğini anlatan Özcan, "7-9 bin olan nüftıs 11-12 bine çıkmış- ü. Depremden kaçmışlardı, ama yineyakalandüar" dedi. FP'li Ab- dülkadir Aksu da. Kızılay çadır- lanna konulacak ısıtıcılann hiçbir işe yaramayacağını belirterek "Bu yoUa havByı ısıtırsuuz. Kış koşulla- nna dayanıklı çadırlar dağıOlma- k" dedi. Milletvekillen. konuşmalann- da. bilım adamlannın "deprem tartısnıalannın" disipline edilme- si, gerekirse engeilenmesi konu-, sunda görüş bırlığine vardılar. FP'li Aksu. "her kafadan bir ses çıkbğmı" belirterek bu tür açık- lamalan yapma yetkisinin hükü- mete verilmesı gerektiğinı söyle- di. MHP'li Cumali Durmuş, "her kafadan çıkan sesi kısmak zorunda" olduklannı söyle- di. ANAP Eskişe- hirMillenekiliYa- şar Dedelek. bilim adamlannca yapı- lan açıklamalann halkta tedirginlik yarattığını belirte- rek bu duruma ge- rekirse RTÜK ara- cılığıyla el koymak gerektiğinı kaydet- tı. Dedelek. "Dep- rem tellaluğı, fela- ket tellaUığı yapanlann ağzı kapa- üknata. Abuk subuk her akla esen söylenjyor" dedi. DYPBursa Milletvekili Te- oman Özalp, deprem beklentisi olan bölgelerde büyük enerji de- polan bulunduğunu anımsatarak. bunlarla ilgili gerekli incelemele- rin yapümasmı istedi. Komisyon üyeleri Düzce, Kay- naşlı ve Bolu'da incelemelerde bulunduktan sonra lstanbul'da 22 Kasım Pazartesi günü deprem ön- cesi ve sonrası alınacak önlemle- ri tartışacaklar. Depremzede yurtta^lann en büyük sonınu gelecek bebrsizüği. Sağlamer 'Bir an önce deprem senaryosu hazırlanmalı' Istanbul Haber Servisi - Istanbul Teknık Ünıversi- tesı (İTÜ) Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer de Marmara'nın nasıl kınla- cağınm yurttaslan ilgilen- dirmedığını belirterek "'Önemli olan. gerekli cahş- malann vapılıp vapılmadı- ğL Afet yönetimi için senar- yolar hazırianmalı, dep- remle ilgili alınacak önlem- ler bir an önce ortaya çıka- nlmahdır" dedi. Sağlamer, FEYAŞ-SEZ Mimarlık Mühendislik Müşavirlık'firması tarafın- dan düzenlenen "Uluslara- rası Deprem ve Yapı Gü- venüği Konferansrnda. 17 Agustos depreminin 400 atom bombasına eşdeğer hasar verdiğini, 400 bin ai- leyi evsiz bıraktığını ve ül- ke üretiminin yüzde 35'ini de durdurduğunu belirtti. Türkiye'nın depremlere hazırlıksız yakalandığını ıfade eden Sağlamer, hazır- lıksız olmanın altında ya- tan en önemli nedenlerin. eğirimsiz halk kitleleri ve yöneticiler ile afet yöneti- mi ve binalann depreme dayanıklı bulunmaması ol- dugunu söyledi. NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR [email protected] Türkiye, AGİT zirvesiyle bir- likte dünyanın en etkili liderleri- ni ağırlama fırsatını kullanıyor. Düzce depremiyle ve Marmara yıkımı tehdidiyfe büyük bir pa- nik yaşayan Istanbul, bir yan- dan da liderler resmi geçidini iz- Iryor. Clinton'ın yaptığı konuş- ma, Türkiye'nin geleceğine iliş- kin yeni umutlar yaratyor. Siya- setçiler, sıradan yurttaşlar, "Türk olmanın gururv "nu yaşıyorlar. Artık dünyanın en büyük devlet- lerinden biri olabilecekmişiz. Bi- ze öyle söylüyorlar. Tabii bütün bunlar işin pem- be tarafı. Bir başka gerçek da- ha var ki, Türkiye ilkel bir yapı- laşmanın, aç gözlü bir imar mantığının sonucu, büyük bir çıkmazyaşıyor. Depremin altın- da kalan insanlannı kurtarmak- ta aciz kalmanın ötesinde, yeni felaket senaryolan karşısında tam bir çaresizlik sergiliyor. ör- neğin bazı bilim adamlan -ki bunlann konuşma tarzının bi- limle ne ilgisi var, o da tartışma- lı- Istanbul'un çok yakın bir ge- lecekte büyük bir felaketle yüz yüze geleceğini iddia ediyorlar. Celal Şengör ve benzeri dü- Türkiye Nereye Gidiyor? şünen bilim adamlannın dedik- leri doğru çıkarsa, Türkiye 21. yüzyılın büyük ülkesi olmak bir yana 20. yüzyıldakı günlerini bi- le arayabilir. Celal Şengör'lerin iddialaşma noktasına vardırdık- lan felaket senaryolan, bir baş- ka yıkım daha yaratıyor. Insan- lar, büyük bir felaket korkusu içinde yaşam dinamizmlerini yi- tiriyoriar. Çünkü, hemen yann veya bir- kaç yıl içinde olacak büyük bir Istanbul depremi için yapılacak fazla da bir şey yok. Hiçbir alt- yapısının sağlam olmadığı bili- nen, binaları derme çatma olan bu 15 milyonluk şehirde yurttaş ne yapabilir ki? Daha da ötesi, devlet ne yapabilir kı? Evet devlet bazı şeyler yapa- bilir. Ancak yapabileceği şeyler sınırlıdır. Yüz binlerce binayı ne denet- leyebilir ne de sağlam bir hale dönüştürebilir. O zaman ne ola- cak? 21. yüzyılın en büyük ülke- lerinden birisi olması iddiasının mutluluğuyla avunmaya çalı- şan, korku içinde bekleşen mo- ralsiz bir halk ortaya çıkar. Dep- rem senaryolannı büyük bır ke- yifle ve halka korku vererek an- latan bilim adamlanna zaman zaman çok öfkelendiğimi sakla- mak istemiyorum. Yani onlar haklı çıkınca bir şey mi olacak? Istanbul'un deprem içifı hazırlık- laryapması, anlaşılabilir bir şey. Bu konuda bilim adamlarının uyarılarının gerektiği de açık. Ancak bunu korku ve panik ya- ratacak bir umursamazlıkla yapmalannı anlamak çok zor. Evet, Türkiye 21. yüzyıla dep- rem travmasıyla gjriyor. Asıl ger- çek bu. Ikinci önemli gerçek ise, Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin kapısında aday olarak bekle- meye hazırlandığı sırada. ciddi demokrasi ve insan hakları so- runlarıyla yüz yüze bulunduğu- dur. Hâlâ karakollarında en ağır işkenceler yapılıyor, hâlâ bu iş- kenceciler korunup kollanmaya devam ediyor. Ülkenin en üst düzey yargı kurumlannın başın- daki bazı kişiler, bugünkü ölçü- leri bilefazla bulup, cezaevlerin- de siyasi mahkûmlara daha faz- la baskı yapılmasını, telefonla- rın dinlenmesıni, basına zaten var olan sansürü de aşacak ye- ni kısıtlamalargetirilmesini iste- yen açıklamalar yapıyoriar. Türkiye, 21 yüzyıla girerken, deprem felaketi gibi doğal fela- ketlerin ötesinde, siyaset alanı- nın demokrasi dışı yöntemlerle sıkıştınlmasını amaçlayan siya- sal felaketlerie de baş etmeye çalışıyor. Arkadaşımız Ahmet Taner Kışlalı cinayetinde en küçükbirgelişmeyok. İBDA-C, Iran senaryoları cinayetin ilk günlerinin sıcaklığını yatıştırmak amacıyla özel olarak mı piyasa- ya sürülmüştü? Şu ana kadar bu iddiaları doğrulayacak kü- çük bir adım bile atılmadı. O zaman ciddi ciddi, bu cina- yeti gerçekleştirenlerin hâlâ devfet içinde kollan olduğu en- dişesini taşımayı sürdüreceğiz. Türkiye, 21. yüzyıla girerken, re- jimin demokrasiye doğru dö- nüşmesini engellemek ısteyen güçlerin hâlâ büyük birgüce sa- hip olduklan gerçeğiyle yüz yü- ze. Susurluk, hâlâ etkisini ve egemenliğini sürdürüyor. Bütün bu kamburtarla, Türkiye nasıl dünyanın en büyük ve en etkili ülkelerinden birisi haline gele- bilir? Avrupa'nın en büyük ordusu- nun Türkiye'nin olduğu övünç vesilesi olarak dile getiriliyor. Soruna; bir de bu büyük ordu- yu besleyen Türkiye'nin Avru- pa'da adam başına düşen en az yıllık gelire sahip olduğu ger- çeğini eklersek acaba nasıl bir sonuç elde edebiliriz? Sonuç olarak AGİT zirvesi, gözleri Türkiye'nin üzerine çe- virdi. Türkiye bununla gurur du- yuyor ve 21. yüzyıla hazırlanı- yor diyoruz da, bir başka tara- fından baktığımızda vaziyet pek parlak görünmüyor. Gelin ken- dimizi fazla gaza getirip boş ha- yallere dalmayalım da, gerçek- çi olalım. Aşacağımız güçlükle- ri görüp, hazırlıklanmızı bu ger- çeğe göre yapalım. GLOBALPOLİTtKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU 'Sosyalist Enternasyonal'in Sol Kanadı Pazartesi yazımda, Sosyalist Entemasyonann (Sl) XXI. kongresine, esas olarak da Nihai Karar Belgesi'rim ışığında bakmış, kongreye///. Vo/'un damgasını vurduğunu tespit etmiştim. Ancak Sl içinde III. Yol tek akım değil. Blair'in tabiriyle Sl'nin bir de solu var. Sol'un görüşlerini de Fransız Sosyalist Partisi lideri, Başbakan Jos- pin dile getirdi. Jospin ve FSP'nin görüşlerine üç temel nokta- dan yaklaşabiliriz: Kapitalizm, piyasa ekonomisi, buna eleştirel bir alternatif olarak sosyalizm, bu seçeneğin konuşulduğu tarihsel an olarak küre- selleşme. Jospin, kongredeki konuşmasında "Birsistem, öncelikle de bir üretim sistemi olarak, artık sos- yalizm yoktur. Zenginliklerin üretimi, kaynaklann dağılımı sözkonusu olduğunda, serbest piyasa, planlama karşısında tartışılmaz bir üstünlüğe sa- hip olduğunu göstermiştir" dedikten sonra ekle- di: "Bizpiyasayı biraraç; etkili, değeıii biraraç ola- rak görüyoruz. Ancak bir araçtan başka bir şey olmayan piyasayı düzenlemek, toplumun hizme- tine vermek gerekir." "Bu bağlamda Jospin, "piyasa ekonomisine" değil ama "piyasa toplumuna" karşı olduklannı söylüyor. "Kaba iktisadın" ötesinde biraz kuramsal bilgi- si olanlar hemen Jospin'in akıl yürütmesindeki i- ki temel yanlışı göreceklerdir. Birincisi, Jospin serbest pıyasanın üretim ve kaynak dağılımı açısından üstün bir araç olduğu- nu söyleyip, arkasından, bunun düzenlenmesi gerektiğini ileri sürerken üretim ile dağıtım sistem- lerinin birbırinden aynlmaz bır bütün oluşturdu- ğunu yadsıyor. Gerçek şu ki, üretim ve kaynak dağılımını piya- sanın eline teslim ederseniz, toplumsal servetin dağılımını da teslim etmiş olursunuz. Çünkü elinizde toplumsal dağıtımı gerçekleş- tirmek için hiçbir gerçek araç kalmaz. Ikinci ha- tayı da kapitalıst toplumda ıdeolojınin üretimi ve yeniden üretimiyte ilgilenenlereminim hemen gör- müşlerdir. Piyasa Jospin'in sandığı gibi bir araç değildir. Piyasa bir ilişkiler bütünü, kendi variığı için ge- rekli düşünce biçimlerini her an yeniden üreten bir yaşam tarzıdır. Insanların toplumsal bilincini toplumsal vartık- lan belirlediği için de piyasa ekonomisini kulla- nanlar, onu ancak piyasa ilişkilerinin işleyişinin mantığı doğrultusunda kullanabileceklerdir. Bu iki yanlıştemelinde, Jospin'in piyasanın top- luma egemen olmasma karşı olduklanna ilişkin sözleri de boş iddialardan öteye gitmez. NitekJm, gitmemiştir de. Jospin Fransa tarihinin en yaygın özelleştirmelerini gerçekleştiren hükümetin baş- bakanıdır. Kapitalizme bir alternatifolarak sosyalizmin be- timlenmesine bakınca, burada durum sanki biraz değişıyor ve Jospin daha gerçekçı tespitler ileri sürüyor gibi gelebilir: "Eşitlik olmadan sosyaliz- min biranlamı olmaz. Ancak bu eşitlik farklılıklar içinde yaşanacak bır eşitliktir." "Bu betimlemede en önemli kavram eşitlik. Gerçi bu kongrede başkanlığı bırakan Fransız Sosyalist Partisi'nden F. Holland, "Sosyal de- mokrasinin tarihsel değerienniasla terketmeye- ceğiz" dedikten sonra, bunları "özgüriük, top- lumsal adalet, dayanışma ve sorumluluk" olarak sayarken eşitliği aralanna katmıyor, ama oJsun, biz eşitlik kavramına yüklenen anlama bir baka- lım. Sosyal demokrasi, geçen yüzyılda doğdu- ğunda, eşitsiziiğin/eşitliğin denklemini, mülksa- hipleri ve mülksüzler, sömürenler ve sömürülen- ler, zenginler ve yoksullar, kadınlar ve erkekler olarak saptamıştı. SD'nin kuramcıları ise bu eşitsizliklerin hepsi- nin kökenınin mülkiyet ilişkilerine dayandığını ile- ri sürdüler. Daha sonra eşitsizliğin denklemine emperyalist ve bağımlı ülkeler eklendi. Ben Jospin'in konuşmasını, bu görüşlerin en zengin bir şekilde yansıdığı Paris Deklarasyo- nu'na dikkatle baktım. Eşitsizlik ve eşitlik üzeri- ne, örneğin "Halen variığını sürdüren en sert eşit- sizliklerden biri, kadın-erkek arasındaki eşitsizlik- tir" tespitinden öte bir şey bulamadım. Sömürü ise yalnızca bir yerde, o da doğal kay- naklann aşın kullanımı bağlamında geçiyor. Ülke- ler arasındaki eşitsizliğin ortadan kaldınlmasına, ömeğin azgelişmışlıkten kurtulmaya ilişkin, daya- nışma kavramından öte biryaklaşım bulamadım. Küreselleşmeye gelince, Jospin de küreselleş- menin kaçınılmaz ve geri çevrilemez olduğunu ancak denetlenmesi gerektiğini savunuyor. Fransızlann etkisinin belirgin bir şekilde hisse- dildiği Paris Deklarasyonu ıse çok ilgınç bir yak- laşım sergiliyor. Küreselleşme, teknolojik devrimin büyük olanaklar sunduğuna işaret edildikten son- ra, gerçek yaşamda bu olanaklann henüz ortaya çıkmadığı, buna karşılık bir seri "paradoksun" oluştuğu tespit ediliyor. Tüm bu olanaklara rağmen gelir dağılımı bozul- muş, açlık, bulaşıcı hastalıklarartmış. Küreselleş- menin en hızlı yaşandığı 90'lar mali krizlere sah- ne olmuş, tropik omnanlar yok olmaya devam et- miş. Soğuksavaşın bitmesinden sonra ortaya çı- kan yeni bir düzen yaratma şansı, mali, ekono- mik, güvenlik alanlannda çok daha yaygın bir dü- zensizliğe dönüşmüş. Ama nedense tüm bunlar Sl'nin "sol" kanadı- nın küreselleşmenin getirdiği olanaklara ve küre- selleşmeyi denetleyebileceğine olan güvenini sarsmamış. Tabii bir başka paradoks da şu: FSP ve diğer SD partiler, bir taraftan küresel- leşmenin sermaye dolaşımını kolaylaştırırken, in- sanlann dolaşımını kolaylaştırmadığından şikâ- yet ediyorlar, diğer taraftan bizzat bu SD'lerin hü- kümetleri, kendi ülkelerine girişi, göçmen hakla- nnı kısıtlayıcı yasalar çıkarmaya devam ediyorlar. Tüm bunlara bakarak, Blair'in Sl'nin adından sosyalist sözcüğünü kaldınma önerisine hak ver- memek elde değil diye düşünüyorum. Muhafazakâr Wall Street Journal'ın tespit et- tiği gibi Fransız sosyalıstlerınin tutumunun ger- çekçi birsavunma oluşturmadığına ve küreselleş- me karşısında kaçınılmaz denetimi elden kaçır- makta olduklanna ilişkin tespitine de katılıyorum. Bence, Jospin'in çizgisi de solda oluşan boşlu- ğu doldurmaya yeterli değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle