Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 KASIM 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Akıl hastası
istanbul'da polis
•'Adnan Hocacılar"a
yönelik büyük bir
operasyon başlattı.
Bilim Araştırma
Vakfı'nı kuran
grubun başı
Adnan Oktar,
güzel hanımlar ve
yakışıklı beylerden
oluşan müritleriyle
birlikte gözaltına
alındı. Operasyonlar
sırasında "Adnan
Hoca"nın müthiş bir
servetin üzerinde
•imparator" gibi
oturduğu görüldö;
grubun para
kaynağınm şantaj ve
tehdit olduğu öne
sürüldü. Bu grup yurt
genelinde valilerin izni
ile Evrim Teorisi karşrtı
propaganda yapıyor,
üniversitelere kadar
okullara sızıyordu.
Düne kadar devletin
himayesindeydi.
Bugün soruşturuluyor.
Yarın mahkemeye
çıkarılacaklar. Ve
büyük bir olasılıkla
grubun başı Adnan
Oktar, serbest
kalacak. Çünkü
adamın cezai ehliyeti
yok... Adamın akıl
hastası raporu vari
Kurtcebe
Karikatürist arkada-
şımız Nuri Kurtcebe,
"sessiz sedasız" has-
taneye yattı. Ameliyat'
sonrası en kısa zaman-
da köşesine döneceği
umuduyla Kurtcebe'ye
acil şifalar diliyoruz.
Bektronik posta: someposta.cumhuriyetcom.tr Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- İstanbul'da deprem paniği
yaşanıyormuş...
"Yağma telaşı yaşanan bir
kent icin normaldir!"
nkara'daki dostumuz Veli Yıldırım'ı anla-
mak olası değil... En büyük başkan Bill
Clinton'ın ya da asıl adıyla William Jeffer-
son Clinton'ın Türkiye Büyük Millet Mec-
lisi'ni şereflendirerek yaptığı tarihi konuşmayı da
eleştiriyor dostumuz; hiçbir şeyden hoşnut olmuyor;
"the teessüf'lerini gönderiyor:
"Clinton, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Mus-
tafa Kemal Atatürk'ü anıp kendisini huşu içinde din-
leyenlerin kalbjne seslendikten sonra, son Türk bü-
yüğü Turgırt Özal'ın açtığı yoldan ilerlenmesini ve
Meclis'in yeni kararlar almasını istedi.
Bu kararların ne olduğunu açıkça söylemediği için
Clinton'a teessüf etmemek elde değil...
Oysa emrindeki Harold Hongju Koh, daha bir haf-
ta önce Fethullah Gülen Hazretleri'nin gazetesin-
de tam sayfa konuşup Türk Ceza Yasası'nın 312.
maddesinin veTerörle Mücadele Yasası'nın 8. mad-
desinin değiştirilmesini talep etmişti.
The Teessüf
Mesaj, başka bir kanaldan açık bir şekilde veril-
diği için Clinton'un bu konuya girmediği düşünüle-
bilir ama tarihi konuşmasında birçok Türk büyüğü-
nün adını anmaması kabul edilemez.
Zamanında ABD'ye kalpten bağlanmış Celal Ba-
yar'la Adnan Menderes'i, Kıbns için Ismet Inönü'ye
posta koyan ABD Başkanı Johnson'la fotoğraf çek-
tirdikten sonra başbakan olan Süleyman Demi-
rel'i, Başkan Reagan'ın 'our boys' yani bizim 'bi-
zim oğlanlar' dediği Kenan Evren ve konsey arka-
daşlannı, ABD'nin yeni din politikasını kavrayarakTür-
kiye'ye 'islami demokrasi'yi tattıran VVashington'dan
ödüllü Necmettin Erbakan ı, ABD'nin Islamiyetin
hamiliğinı üstlendığini herkesten önce kavrayıp 'ben
dininizin kefiliyim' diyen Tansu Çiller'i, Amerikan ti-
pi laiklik isteyen Recai Kutan'ı, Avrasya enerji po-
litikaları için çırpınan Mesut Yılmaz'ı, Türkiye'ye
dinlerarası diyaloğu benimseten Sun Myung Mo-
on Hazretleri'nin müritlerini, Türkiye'ye insan hak-
ları ve din hürriyeti dersi veren ABD vatandaşı Mer-
ve Kavakci Yildirim'i, Türkiye'ye cemaatîer de-
mokrasisini uygun gören Hakim Bey'i ve nihayetTür-
kiye'nin egemen devlet statüsünün yeniden gözden
geçirilmesi yolunda emeğini esirgemeyen değerli
medya aydınlarını anmaması affedilir gibi değildir."
Geleceğin politikacılanndan senatör adayı Hillary
Rodham Clinton da, dostumuz Veli Yıldınm'dan
nasibini alıyor:
"Türkiye'de zulme uğrayan Merve Kavakci'niri in-
sani ve dini haklarını savunan Amerikalı Müslüman
kadın önderlerine VVashington'da kahvaltı sofralan
kuran Hillary de Ankara'ya gelmişken türban ey-
lemcisi mücahide kızlanmızı ziyaret etmeyerek te-
essüfü hak etti."
Devtet TtyatrolanGeneiMûdûrVe-
kili Rahmi Dilligil, sahnelenen oyun-
önntiyatrosevertereduyurulması için
veritecek gazete ilanlan önüne gel-
diğizaman Cumhuriyet ve Radikal'in
üzerini çizmişti. Biz de, Cumhuriyet
yazarı Ahmet TanerKışlaJı 'nın cena-
zesi Opera Sahnesi'ne geldiği za-
man ardından bir güzel nutuk atan
Dilligil'in, Cumhuriyefe
ilan ambargosu koyarak
as/ında timsah gözyaşla-
n döktûğünü yazmışttk. Sonra, Dilli-
gil bir açıklama göndermiş ve elin-
dekibütçeyi dengeiiolarakkultanmak
zorunda olduğunu öne sürerek "izin
verin de istediğimiz gazeteye ilan
vermekya da vermemek gibi bir ka-
rar verme yetkimiz olsun " demişti.
Şimdi öykünün devamı...
Dilligil, Cumhuriyet ve Radikal'in
üzeriniçizdikten sonra IstanbuL Dev-
let Tiyatrosu Müdürü Nesrin Kazan-
limsah (1)
kaya, genet müdürtüğe yazıyor:
"llgi onayda Cumhuriyet ve Radi-
kal gazeteleri tarafınızca elenerek
Milliyet, Hürriyet ve Sabah gazete-
lerinde gazete ilanlanmızın yayınlan-
ması tarafınızca uygun görüimüştür.
Toplam üç gazeteye ilan vermek ta-
sarruf tedbirterini de gözönune ata-
rak gerekli bir uygulamadır. Ancak,
bu üç gazetenin içinde
Giinay Akbay, YOK'e en güçlü aday
sanata son derece azyer
veren ve seyirci anketle-
rinde de ortaya çıkbğı üzerehedefse-
yirci kitlemizin az birböfümüne hitap
eden Milliyet ve Sabah gazeteleriye-
rine, söz konusu kıstaslan yerinege-
tiren ve nispeten ilan fiyatları da da-
ha ucuz olan Cumhuriyet ve Radikal
gazeteterinin onaylanmasını arzede-
rim."
Bu yazıdan sonra, bildiğiniz gibi
Kazankaya, görevinden alınıyor!
Bu nasıl bir timsahlıktır!
Şu sıralar adı YÖK Başkanlığı için
geçen Ankara Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Günay Akbay'ın, yıllardır
Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararını
uygulamayacak denli yargı tanımaz
bir tavırda olduğunu biliyoruz...
Bu tavır, kuşkusuz Akbay'ın YÖK
Başkanlığı için şansını yükseltiyor...
Hele yargı kararı tanımaz tavrını bir
hukuk devleti olduğu söylenen
Türkiye Cumhuriyeti'nin
^Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in ilgi ve bilgisi ileu
sürdürüyor olması Akbay'ın
şansını daha da arttırıyor.
Akbay'ın YÖK Başkanlığı'na kesin
gözüyle bakan çevreler, diyor ki:
"Sayın Rektörün, Ziraat
Fakültesi'nde öğretim üyesi olan
değerli eşinin, 'Mamak Çöplüğü'
bahanesi ile Ankara'daki büyükelçi
eşlerini yanına alıp Çankaya
Köşkü'nü ziyaret etmesi herhalde
semeresini verecektir. Ancak asıl
etken, 'türban' olacaktır. Başta, Dil
Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Ziraat
Fakültesi, Eğitim Fakültesi olmak
üzere Ankara Üniversitesi'nin birçok
fakültesınde 'türban sorunu'
kalmamıştır. Çünkü, fakültelerin
girişinde türbanlı öğrencilerin kimlik
kontrolu yapılmamakta ve
türbanlılar sanki 'ziyaretçi' imiş gibi
içeri alınmaktadır. 'Hoşgörülü'
öğretim üyeleri sayesinde de
türbanlılar derslere girmektedir."
YÖK'ümüze hayırlı uğurlu olsun;
sayın Akbay'ı şimdiden kutlarız...
Türbana karşı bir şeriatçıydı;
hep kara çarşafı savundu! BanşErtürk
Binaların denetimi yapılamadı
Okııllar
depreme
hazır
İstanbul Haber Servisi - Son
üç ay içinde yaşanan şiddetli iki
ana deprem ve çok sayıda artçı
depremden etkilenen tstanbul'da-
ki okullarda hasar ihban gelme-
dikçe hasar tespiti yapılmıyor.
Devlet ve özel üniversitelerin ba-
zılannda meydana gelen hasarla-
nn ise son depremle birlikte da-
ha da büyüdüğü belirlendi.
Kentteki okullar, beklenen Mar-
mara Denızi ve Sapanca deprem-
lerinehazır değil. 17 Ağustos'ta-
ki Gölcük merkezli deprem ve
13 Eylül'deki şiddetli artçı sarsın-
tıdan sonra yalnızca gelen ihbar-
lara göre denetlenen Tstanbul "da-
ki okullann. 12 Kasım'da yaşa-
nan şiddetli Düzce depreminden
sonra hasar denetimi yapılmadı.
Veliler, çocuklannın artçı sarsın-
tılardan etkilenebilecek okullar-
da öğrenimini sürdürmesinden
kaygı duyuyor.
İstanbul Milli Eğitim Müdür-
lüğu'nün Yatınm ve Tesislerden
Sorumlu Şube Müdürü Rama-
zan Korkmaz, Düzce depremin-
den sonra ihbar gelmemesi nede-
niyle hiçbir okulda hasar tespiti
ve dayanıklılık testi yapılmadığı-
nı söyledi. Korkmaz, tstanbul'da-
ki toplam 2 bin 100 resmi eğitim
kurumundan yalnızca 800'ünde
gelen ihbarlar üzerine denetim
yaptıklannı kaydetti. Bayındır-
lık 11 Müdürlüğü görevlilerince
hasar tespiti yapılan 800 okul-
dan ağır hasarlı 66'sınm kapatıl-
dığını belirten Korkmaz, 61 oku-
lun ise hasarlı binalannın kapa-
tıldığını söyledi.
tstanbul'da faaliyette bulunan
900 özel eğitim kurumundan hiç-
değilbirinde li Milli Eğitim Müdürlü-
ğü'nce hasar denetimi yapılma-
dığını vurgulayan Korkmaz, özel
okullann kendi olanaklanyla bu
denetimleri yaptırdıklannı ve ken-
dilerine hiçbir özel okulda hasar
olmadığının bildirildiğini kay-
detti.
Veliler ise 12 Kasım'daki şid-
detli depremden Istanburdaki bir-
çok okulun etkilendiğini öne sü-
rerek denetim yapılmamasına tep-
ki gösteriyor. Veliler, çocuklan-
nın can güvenliklerinden kaygı
duyduklannı belirterek, 12 Kasım
Düzce depreminden sonra her
gün yaşanan artçı sarsıntıiann bi-
le okullann dayanıkhlığını azal-
tıcı etki yaptığını kaydettiler.
İstanbul Milli Eğitim Müdür-
lüğü tarafından 5.8'lık artçı dep-
remin ardından tstanbul'daki okul-
larda hasar tespiti yaptınlmış,
tespit sonucunda 51 orta, 351 ha-
fif olmak üzere toplam 402 ha-
sarlı okul tespit edilmişti.
Üniversitelerde hasar
tstanbul Üniversitesi (tÜ) Av-
cılar Kampusu'ndaki veteriner
ve mühendislik fakültelerinin bi-
nalannın da kullanılamayacak
kadar hasarlı olduğu, tnşaat Mü-
hendisleri Odası tstanbul Şube-
si tarafından yapılan incelemede
ortaya çıkmıştı.Okuldaki hasar
giderilmeden ders yapılmaması
için de öğrenciler öğretim üyele-
riyle birlikte basın toplantısı dü-
zenleyerek protesto gösterisinde
bulunmuşlardı. İÜ Tletişim Fa-
kültesi'nin binasında da ilk bü-
yük deprem sırasında önemli çat-
laklar meydana gelmişti.
Burdur Gölü 'nde
hareket korkutuyorBURDUR (Cumhuriyet) -
Marmara ve Düzce depremlerinin
ardından, deprem kuşağında bu-
lunan Burdur Gölü'nde yapılan
ınceleme sonunda gölün seviye-
sinin 12 gün içinde 9 santimetre
düştüğü saptandı. Göl çevresinde-
ki incelemelerde toprak üzerinde
büyük yanklar belırlenirken. son
olarak 1971 yılmda meydana ge-
len depremin tekrar etmesinden
korkuluyor.
Burdur Belediyesi ile Süley-
man Demirel Üniversitesi Mü-
hendislik Fakültesi Yer Bilimleri
Anabilim Dalı tarafından sürdü-
rülen incelemelerde. bölgede kü-
çük yer sarsıntılan belirlendi. Bur-
dur Belediye Başkanı Necdet tl-
gün, 1971 yılındakidepremdeilk
önce küçük sarsmtıların, ardın-
dan da büyük depremin meyda-
na geldiğini anımsattı. Göl üze-
rinde ve etrafında çalışan bilim
adamlan, 1 Ekim tarihinde yap-
tıklan ölçümde Burdur Gölü'nün
yüzeyinin denizden 846.65 met-
re yüksekte olduğunu saptadılar.
2-3 gün ara ile yapılan ölçümler
sonunda göl suyu sıcaklığınm 19
ile 22 dereceler arasında değişti-
ği gözlemlendi.
1 Kasım tarihli ölçümlerde göl
seviyesinin 846.61 metre olduğu
ve bir aylık süre içinde 4 santimet-
re azaldığı belirlenirken. 12 Ka-
sım tarihli son ölçümde ise bu se-
viyenin 846.52 metreye düşerek
12 gün içinde su seviyesinin 9
santimetre azaldığı saptandı. Ay-
nı tarihtekı su sıcaklığı da 15 de-
rece olarak saptandı.
HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
r
r I
i
HARBI SRHİJI
//<B
POROY
if 7
• ••;;• İ V ,
sai /ı
TARIHTE BUGUN MÜMTAZARIKA*
^i
m•HUG
BaflflU
/7ATasıın
5ÖA^ PADİŞAUfN KAÇIŞU.
1922'OSBU6ÛN,SOtHOSAMNLIPADİŞAHt WUİO£TTİN
(VI.MEHMEf) "MAMYA'ADU İNGİÜ2SAH4Ş6EMİSİYLE
f&TANBUL'MAIKAÇn. TUBKJY£BÛYÜKMİLLETMBCjJSI'.
NİN KARAeiYLA OSAA4NU DEVL£Tİ 8ESMEN SOMA EJZ-
DİRİLMİŞn' C
1
**
5
'*" 192Z) BU OIAYDAN İKİ HAFTM
SONRA, İSTANBUL'0*0 İNS/UZ KUVVETLEa' KOMJmNLfâ
BİR gİLPİ& YArrNL4P/:'RESMENDUYlMULL*l/CJ,ZAr-l
ŞAHANE, azGa#ıu<su*Jü reuuKeoe sâKDûSüMOCM, BÜ-
TÜN MÜSLÜMAHLA&/\ M4İ/AES/ S/B4TJYLA İM6JLİ2 KO-
RUMASINI V£ /STXN8UL'DAM BAÇtCA BİR YE&E 6ÖTÜ-
RULMESİNİ İSTEA4İÇT7R. ZAT-/ Ç/V4AHENIN SU ISTSgl
TEKINE &ETİKİIMİŞTİ*. f7 KASIM 1922 .*
YANM, OLAYDAN BİUCAC SÜN SON0>, MALT* MH&NPA
KABAYA ç/»w rAH/oerriM. OSLU SBTVSOJL BFSNOİ
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Domenica
Domenica, olağanüstü iri memeleri, geniş
kalçaları, abartılı makyajıyla Hamburg-St Pa-
uli'nin kırmızı ışıklı "günah sokağı" Herberstr.'de-
ki 16 numaralı evin kapısında durup, müşteri
beklerken bile nedense bir "orospu "dan çok,
feleğin kim bilir kaç çemberinden geçmiş bir
genelev patroniçesini andırırdı. Çalışmadığı
günler yakaları dantelli, kapalı, uzun koyu renk
elbiseleri, ortadan ayırıp arkada topuz yaptı-
ğı düz siyah saçlarıyla Hamburg sokakların-
da bir Ispanyol soylusu gibi dolaşırdı. Herkes
onun kırk yıldır aynı evde çalıştığını, Alman-
ya'nın, mesleğindeki en deneyimli kadınların-
dan biri olduğunu bilirdi. Hakkında dört kitap
yazılmıştı.
Emekliye ayrıldıktan sonra Hamburg Sosyal
Işler Dairesi Başkanlığı tarafından özel bir gö-
reve atanmasına hiç kimse şaşırmadı. Yaşa-
mının kırkyılını, vücudunu para karşılığı "etaçı"
erkekleresunarakgeçirmiş Domenica, "soka-
ğa düşme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan"
küçük kızlara danışmanlık hizmeti sunan bir
büronun başına getirilmişti. Hamburg'ta "ço-
cuk fahişeliği"nin tuzak semtlerinden biri olan
Sankt Georg'da uzun yıllar başanyla çalıştı. Te-
levizyonlara çıkıp, programlar yaptı. Konfe-
ranslar verdi. Broşürler yayımladı.
Domenica, Kuzey Avrupa'nın bu zengin,
görkemli, bol ışıklı kentinde "pezevenkler"e
karşı amansız bir savaş açmıştı. Çocuk dene-
cek yaştaki genç kızlar bunlar aracılığıyla so-
kağa, batağa sürükleniyordu. Çoğu yakışıklı,
iyi giyimli, bol para harcayan adamlardı. Pa-
halı kokular sürünüyorlardı, pahalı arabalar
kullanıyorlardı. Iriyapılı "erkek" görünüşlerinin
yanı sıra kullandıkları "ince dil" onlan, çoğu top-
lumun alt kesimlerinden gelmiş kızlar için çe-
kici kılıyordu. Yaptıklan ilk iş, oltalarına düşür-
mek istedikleri genç kızları kendilerine âşık
etmek, güvenlerini kazanmaktı. Büyük aşklar,
büyük sorumluluklar gerektiriyordu. Adam, bir
gün birden bire "yoksullaşıyor", bunalım nö-
betlerine giriyor, "biricik aşkı"ndan yardım di-
leniyordu. "Senin için her şeyiyapanm sevgi-
lim..." Ama bu "ilk"\n bir türlü sonu gelmiyor,
genç kız kendisini, bir daha kurtulamayacağı
ölümcül bir bataklığın içinde buluyordu. Son-
ra, mücevherler, arabalar, giysilerle, "borçlan-
dırma"dönemi başlıyordu. Genç kız, borç ba-
tağına battıkça, kurtuluş umudu da tükeni-
yordu. Sonunda pezevengine tümüyle teslim
oluyordu.
Pezevenge teslim olmuş genç kızlara, o
"âlem" içinde de olsa, en azından daha rahat
yaşayabilmek için "yemlik" görevine atlamak-
tan başka yol kalmıyordu. "Yem//7c"olabilmek
için her şeyden önce "örnek" bir orospu ol-
mak ve pezevengin gözüne girmek gereki-
yordu. "Yemlikler"\r\ görevi, akşamlan, genç
kızların gittikleri diskotekleri, barları, gece ku-'
lüplerini dolaşmak, yeni kızlar tanımak, giyim-^
leri, kuşamları parfümleri, takıları, arabalarıy-
laonları kendilerine "hayran"bırakmaktı. "An,
ben de sizin gibi olabilsem... Sizin gibi yaşa-
yabilsem..." Biraz alkol, biraz uyuşturucu der-
ken, "hayranlık"\a başlayan bu "dostluklar"
sonunda bir genelev odasında noktalanıyor-
du... PezevenkJer, "basan//yem//Wer
J
1niöveöve
bitiremezler, onları el üstündetutarlardı. Mes-
leki başarıları ellerindeki "yemliklerin" sayısıy-
la ölçülürdü. Çünkü "yemlik" sayısı ne kadar
artarsa, yeni malzemenin girdi şansı da o ka-
dar yüksek oluyordu...
Bu işlerin girdisini çıktısını, tabii karşı önlem-
lerini de kimse onun kadar, kırk yıllık bir oros-
pu kadar aynntılı bilemiyordu. Domenica bu
bilgisiyle yüzlerce genç kızı bataktan kurtar-
dı. 1980'li yılların ikinci yarısında Almanya Fe-
deral Cumhuriyeti'nin "üstün hizmetmadalya-
sı" ile onurlandırıldı.
•••
ABD Başkanı Clinton'ın Türkiye Büyük Mil-
let Meclisi'nde yaptığı konuşmanın basında-
ki yankılan kafamda nedense Domenica'ya, on-
dan yıllar önce dinlediklerimi çağrıştırdı... Bir
televizyon söyleşisinde söz "yemlikler"den
açıldığında, "Bu âlemde kimse kimseyi boş
yere övmez" demişti. "Herpezevengin birhe-
sabı, birçıkan vardıri.."
Belki yersiz birçağnşım ama... Ne bileyim?..
B U L M A C A SEDATYAŞAYAS
SOLDANSAĞA:
1/ Karşılıksız
yarar sağlanılan
yer. 2/EskiMı-
sır'dagüneştan-
nsı... Karagöz
oyununda kul-
lanılan kamış 4
düdük. 3/ Diz-
ginleri koyuve-
rilmiş ann dört- 6
nala koşması...
"— Sokağının
Çocuklan":
Molnar'ın ro-
manı. 4/ Para- _
mızı simgeleyen haı
ler... Bir iîimiz. 5/ Ley-
lakrengi,açık mor... Be-
denin belden aşağı bö- 2
lümleriniyıkamaktakul- 3
lanılan tuvalet aracı. 6/
Kıyamet gününü, öttüre-
ceği "sur" adlı boruyla 5
bildirecek olan melek. 6
7/ Eski dilde su... "Ha-
yır" anlamında kullanı-
lan söz... Kars'ın dogu-
sundaki ünlü antik kent. 9
8/Yünü dokumacılıkta kullanılan ve Güney Amerika'da
yaşayan hayvan... Ender, seyrek. 9/ Boru sesi... Bir pa-
muk cinsi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: #
1/ Birinin doğru, işbilir, güvenilir olduğuna tanıklık ede-
rek işe alınmasını salık verme ya da iyi diye tanıtma. 2/
Bir tür otomobil yanşı... Bir şeyin yere bakan yanı. 3/
Adlan sıfat yapmakta kullanılan bir yapım eki... Çem-
berin çevre uzunluğunun çapına oranı. 4/ Göçücü balık-
lann Akdeniz'den Karadeniz'e çıkması. 5/ Antalya'nın
bir plajı... Yapraklan salata gibi yenen kokulu bir bitki.
6/ Şarkı, tûrkü... ABD profesyonel basketbol ligini sim-
geleyen harfler... Bir renk. 7/ Sipersiz şapka... Bir işi ye-
rine getirme. 8/ Papayı seçen ve danışmanlığını yapan
başpapazlardan her biri. 9/ Romatizma ağnsı... Vücut-
taki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test.