18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 1999 ÇARŞAMBA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] B u yazımda; I929'da Mustafa Kemal Ata- türk'ün direktifi ile ku- rumlaştınlan, ancak bu- günlerde unutturulmuş olan Yerti Mah Haftala- n'nırı önemini ve cumhuriyetin ilk yıl- lanndaki konumu ıle bugünlerde nasıl kavranılması gerekliliğini anlatmak is- terim. Özellikle son yıllarda estirilen köşe dönmeci telkinlerin bombardımanı ile büyüyen markacı gençliğimiz başta ot- mak üzere, toplumun önemli bir kesimi- nin yerli malı haftalannı gereksiz ya da sadece ve sadece özlemli (nostaljik) ko- nu olarak görmeleri, dudak bükmeleri karşısında konunun önemi bir kat daha artmaktadır. Önce bu konunun dünyadaki benzeT- lerini incelemekte yarar var. Bugün ekonomileri, ülkemiz ekono- misi ile karşılaştınlamayacak kadargüç- lü ve gehşmiş ülkelerde düzenlenen kam- panyaiarda, ülke insamna kendi ülke- sinde üretilen ürünleri satın atması öğüt- leniyor. , Örnegin Amerika'da her yıl, çok cid- ' di şekilde Amerikan satın al (Buy Ame- rican) kampanyalan dûzenleniyor. Ve bu kampanyalarla Amerikan halkına. nitelıkii (kaliteli) ürünün yalnızca ve yalnızca Amerikan sanayisince üretil- diği propagandası süreklı işleniyor. Ame- rikan yurttaşının beyinlerine, ülke çıka- nnda ortak dayanışma için Amerikan ürününü tercıh etmesi işlenir. Bırbaşkaömek. Birleşık Krallık'taher yıl düzenlenen ve anlayışı bütün bir yı- la yayılan "Engfch Proudty" Ingiliz ürü- Güçlü Bir Ulusal Sanayi... K e m a l O Z D E N Ulusal Sanayici ve İşadamlan Derneği (USİAD) Genenel Bafkanı nü kampanyalan... Almanya'dan ilginç iki not: Birincisi, otomotivde dünya maTkası olmuş bir Al- man otomobil üreticisi, çalışanlannın rahatça okuyabilecegi büyüklükteki şu yazıyı fabrika duvanna yazdırmıştı: "Ja- pon araba almayı düşünen,gHsin kendi- ne Japonvada tş arasın." tkincisi, Al- manya'mn oto lastık üreticisi Continen- tal A.G. 1991 'de zor duruma düştüğün- de, Italyan Pirelli tarafından satın alma ginşiminde bulunuldu. Oto lastığı alanında bir dünya devi olan Pirelli'nin Almanya 'daki kuruJubu- lunan Continental'i alması ve çalıştırma- sı, gerek teknolojik gerekse pazarlama vb donanım ve birikime sahiplik anla- mında fazlası var, eksigi yoktu. Ancak satış son noktada durduruldu. Alman Continental, Alman sanayici- lerinin elinde kalmahydı! Alman sana- yicileri bu işe para ayıramıyor muydu? Çözüm kolaydı. Alman Merkez Banka- sı devreye girdi ve dağıtılan ucuz ve uzun vadeli kredileri alan Alman sana- yicilen o kaynaklarla gidip Continen- tafi aldılar. Böylece Italyan sermayesi- nin Almanya'da bir alanda (sektörde) söz sahibi olması önlendı... Ornekleri uzatmak olanaklı... Ancak bu kadan da yeterli bir fikir verir sanıyorum... Şimdi sormak gerekır, bizden çok da- ha güçlü ekonomilere sahip bu ülkeler. üstelik yalnızca bir haftaya sıkışmış, sö- zürnona kampanyalarla, kuru söz ve de- meçlerle, fındık-fıstık, portakal yeme törenleri ile degil, yogun bir yıla yayıl- mış, yurttaşının beynini yıkarcasına ve bir yurttaşlık sorumluluğu gereğinin mutlak heyecanını örgütleyen kampan- yalar yaparken, bizim yıllar önce ku- rumlaştırmaya çalıştığımız yerli malı haftalannın bugün unutturulmuş olma- sı hovardahktan öte "gekceğinıize iha- net" degil de nedir? Yerli Malı Haftalan yeniden ve günü- müz şartlanna uyarlanarak başlatılma- lı. Cumhuriyetimizin ilk kurulduğu yıl- larda ülkede sanayi üretiminin neredey- se yok denecek düzeyde olması gerçe- ği karşısında büyük önder. "Kılıçla ka- zanrian zaferter sabanla pekiştirümezse kâlıcı ouunaz" dcmiştı. Yoklar içınden bir ülke, yıkılmış, savaşlardan bitkin düşmüş Anadolu insanından bir ulus ya- ratmak ülküsü gereği kendi kendine ye- tebilen bir ülke yaratmak hedefıni ulu- sun önüne koydu. tktisadi tamamiyet olarak adlandınlan çalışma ile ülke in- sanına gerekebilecek her türlü madde- nin üretilecegi fabrikalann kurulması gündeme geldi. Etibank. Sümerbank, Şeker Fabrika- lan vb. girişimlerböyle doğdu. 1929'dan itibaren kendi ürettiğimiz ürünlerin tü- ketilmesinin, kullanılmasının teşviki için yerli malı haftalan kutlanması karart alındı. "Yerumalıvurdunmah,het-Türk onu kullanmalı" sloganlan tüm yurda yayıldı. Kendi ürünümüzün, bizim insa- nımızca üretılmesi, dışanya döviz kay- bının önlenmesi o yıllann gurur verici gelişimiydi, ortak heyecanın adı idi. Cumhuriyetin ilk yülannda, büyük coşkuyla kutianan Yerli Malı Haftala- n'mız. ulusal sanayi yarafma ülkûmu- zün en önemli kilometre taş ve bayrağı oimuştu. Yerli Malı Haftalan bir simge idi. Ve yeni kurulan cumhuriyetimizin geleceğine güvenle bakmasını sağlaya- cak ışıktı, inançtı, temeldi... Bugüzel te- melden. 1954'ten başlayan süreçle vaz- geçildi. Önce içi boşaltıldı. Sonra okul- larda ruhsuz törenlere indirgendi. Meyve sergilerinden, tamamen unut- turulan bir sürece sokuldu. Yabancı ser- maye 3e kalkuıabBıniş dünyada tek bir ülke yokken. ne yazık ki son elli yıldaki yönetkilerimiz yabana sermaye ha\ra- nı kesildikr. Ulusal sanayi ıçın olmazsa otmaz;ulusal bilgı birikimintn oluşturul- ması, ulusal teknoloji yaratılması gay- retindense imam hatip okullan açmayı kendilerine iş edindiler. Sözümüzü özetleyelim: Cumhunye- tin ilk yıllannda Iktisadi Tamamiyet di- yeözetlenen kendikendineyetebilen bir ülke yaratmanın yolu olarak istenilen, ger- çekleştirılen "Yerli Malı Haftas" bugün amacı daha da genişletilerek ülke gün- demıne alınmalıdır. Ulusal sanayinin güçlendirilmesi bağ- lamında. ulusal sanayi ürünlennin kali- telerinin de yükseltilerek tüm dünyaya kendi markalanmızla ürün satmak hede- fıni önümüze koymalıyız. Şimdilerde kullanılmayan Türk Malı rumuzu yeni- den tüm ürünlerimizin üzerinde yer al- malıdır. Bugün, Yerli Mal- ı Haftalan gündeme; kaliteli, ulusal sa- nayi ürünlerinin tüm ulusça sahiplenıl- mesi şeklinde gelmelidir. Ülkemizde üretildiği halde sırf yabancı marka hay- ranlığına prim vermek adına yabancı ad koyma,... dizayn vb. gibi etiketler koy- ma ülke geleceğinin hovardaca harcan- masıdır. Üstelik bu ülkede, bu ülkenin insan- lannca üretildiği halde yabancı ad ko- yup, sanki dışalım malıymış böbürlen- mesi pazar taktıği uygulayanlann, Ital- yan markalannm protesto gösterileri sı- rasında düştükleri acıklı komik durum dacabası... Ulusal bütünlüğümüze gelecek sal- dınlar karşısında güçlü durabılmek. ulu- sal bütünlüğümüz içinde tüm yurttaşla- nmızın da ortak gönenç düzeyinin yük- seltilmesinin sağlanması. bugönençle de- mokrası içinde kalkınmanın sağlanabil- mesi için tek temel, ulusal sanayinin ge- lişip güçlendirilmesidir. Ulusal sanayımizin güçlendinlmesiy- le ancak ülkemiz önder ülke, büyük ül- ke olabilir. Ancak ve ancak ulusal sanayisi güçlü ülkeler, gelişmiş büyük ülkelerin piyonu olmaktan çıkar, dünya uluslar topluluğunun başı dik, onurlu bir üyesi olur. Halk Sağlığına Adanmış Bir Ömür Prof. Dr. R. Kâzım TÜRKER (*) Türk hekimlerinin lideri Prof. Dr. Nusret Fişek'i aramızdan ayrılışının 9. yıldönümünde saygıyla anıyorum. Bu büyük insanın bir bilim adamı, bir teknokrat, bir bürokrat olarak ülkemizde saglık hiz- metlennin sosyalleşmesı ve gelişmesıne olan kat- kılan, her türlü övgünün üzerindedir. Nusret hoca, insan ve doğa âşığı laik, demokrat, Atatürk ilke ve devrimlerinden ödün vermemiş bilimcı kışiliğini hal- kımıza adamış seçkin bir Türk yuıttaşıydı. Onun bilimadamı olarak önemli bir alışkanlığı araştırmak, bilgi edinmek ve ilgili herkes ile konu üzerinde tartışmaktı. Bu alışkanlığını benim gibı ken- disiyle bırlikte çalışan öğrencilerine zaman zaman şu ünlü Çin atasözü ile açıklardi: "Duyarsam unu- turum,görürsem haürlanm,yaparsam öğrenirim" ve atasözüne kendi ekledigi "tartışırsam olgunla- şınm_.~ Tabipler Birliği Merkez Konseyı toplantı- lannda ortaya atılan her konuda bıkmadan usanma- dan tartışma açması beni öncelen şaşırtmış, ancak zaman içinde bu tartışmalann verimimizi arttırdı- ğını görmüştüm. Yıldönümleri vesile edilerek büyük insanlann hızmet verdiklen alandaki katkılannı yeniden anım- satmak, gelecek kuşaklar için önemli ders niteli- ğındedır. Aramızdan aynlmadan önce Nusret Fi- şek'in yaşammın en önemli görevi olarak nitele- diği Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı ol- duğu dönemde, bu büyük insanın yardımcısı ola- rak görev yapma onuruna sahip oldum. Gerek res- mi toplantılanmızda gerek özel konuşmalanmız- da saglık hizmetleri üzerindeki önemli görüşleri hak- kında bilgi sahibi oldum ve daha önce bilmediğim pek çok şeyi öğrendim. Nusret hocanın bir bürok- rat ve bir teknokrat olarak yapmış oldugu hizmet- leri daha önceki yıldönümlerinde, bu sayfada yer alan yazılanmda anlatmış ve özellikle, miman ol- duğu Türkiye'de saglık hizmetkrinin sosyanzasyo- nuyasasmın uygulanmaması için dönemın siyaset- çilennin ilen sürdükleri nedenleri ve gayretleri et- raflıcaanlatmıştım. Bunedenleonun saglık alanın- daki başka katkılan üzerinde durmak istiyorum. Nus- ret hoca insan haklanna saygılı, bu konuda duyar- lı bir insandı. O bir insan haklan savunucusuydu. Hekimin en büyük görevinin "önyar^sız ve önkoşulsuz" insa- nın yaşanı hakkina sahip çıkması, bu hakkının ka- zanılması için hiçbirözveriden kaçınılmaması ge- rektigini tekrarlar, bütün genelgelerde bu noktayı vurgulardı. Bunun için hekimin üstün düzeyde bil- gi sahibi olması ve rnesleğindeki gelişmeleri ek- siksiz bir biçimde takip etmesiyle mümkün oldu- gunu iddia ederdi. Benzer şekilde, hekim haklan- nı da korurdu. Bir bilim adamı olarak en büyük hizmeri, top- lum hekimliği disipiininin ülkemizde yerleştiril- mesine olan katkısıdır. Bugün yetışrirdiği öğrenci- ler birçok kurumda bu disiplinin yürumesini sağ- lamaktadırlar. Bu konunun önemi, yakın bir geç- mişte yaşadıgımız deprem ve sel felaketlerinde, saglık hizmetlerinin organizasyonu ve yönlendiril- mesindeki aksaklıklar nedeniyle bir defa daha or- taya çıkmıştır. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakülte- si Halk Sagiıgı Anabilim Dalı kuruluşundan itiba- ren, bilimsel yönden birçok aşama kaydetmiş ve pi- lotbölge olarak seçilen Çubukve Etimesgut'tahal- kın saglık hizmetlerinden yararlanmasının en gü- zel örneklerini vermiştir. Bugün hemen bütün tıp fakültelerinde toplum hekimliği disiplıni kurulmuş ve ülkemizin her yöresine hizmet verecek uzman hekimler eğitilmiş ve toplumun saglık hizmetleri- nin yüzde 95'ini omuzlannda taşıyan pratisyen he- kim ordusunun yetişmeiesine katkıda bulurunuş ve bulunmaya devam etmektedir. Hekimin yetişrnesinde tıp bilimindeki baş dön- dürücü gelişmeyi göz önüne alarak bir Çin fîlozo- fu Kuan'ın sözünün daima hatırda tutulmasını öne- nrdi: "Pirinc biryıMa üretiMr, halk yüz yüda egti- iıf Çağdaş hekımliğın yaşam boyu eğitimi zorun- luluk haline gelmiştır, bu egitım süreci mezuniyet sonrası dönemde uzmanlık egitiminin söz konusu olmadığı durumlarda da gereklidır. Pratisyen hekım- lere yönelik eğitim materyali, kurs ve kongreler Türk Tabipler Birligi'nin önemli görevleri arasın- da sayıimaktadır. Dogal olarak egitimin devamlı- lıgının ötesinde kişi ve kunımlann denetimi ve böy- lelikle verilen saglık hizmetlerinin kalite güvence- sinin saglanmasıydı. Saglık hizmetlerinde kalite güvencesi ve denetiminin evrensel ölçütleri ül- kemiz koşllanna uyarlanabilir. Saglık alanında en etkili hizmet üretiminin Tabipler Birliği Merkez Konseyi, Konsey'e baglı Tabip Odalan, Saglık Bakanlığı, Tıp Fakülteleri ve YOK'ün yakın bir iş- birliği içinde çalışması ile mümkün olabilecegini söyler ve ortak çalışrna kurallannın yerleştirilmesi için gayret gösterirdi. Uzmanhk egitimininçağdaş düzeyde olması an- cak kurumlann eşgüdüm içinde çalışmalan ile ger- çekleşebilirdi. Bugün en çok vurgulamak istediğim tarafı Atatürk ilke ve devrimlerinden ödün ver- meyen, laik cumhuriyetin fedakâr. büyük bir konıyucusu olması ve müşterek dostumuz, merhum liğur Mumcu'nun deyirniyle. bir "KalpaksızKııvayı Milliyed" olmasıdır. Aziz hocamızın aramızdan aynlışının 9. yılında en içten saygılanmızla tekrar anarız. (*)Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesiemekli ög- retim üyesi TÛBA asli üyesi. YÖK danışmanı PENCERE Sap ile Saman/: "Soğuk Savaş" dönemin- / deTürkiyeNATO'nun "kanat , ülkesi"yĞ\; ABD'nin Sovyet- - lerJ ekarş)"//enfcara/co/u"ydu; ,• Doğu-Batı Bloklan arasında çıkacak bir nükleer savaşta "ilk hedef"\\; stratejik konu- mu, Batı açtstndan çokönem- liydi. Soğuk Savaş, Bat'nın yen- gisiyte bitince, şaşkınlık baş- ladı. Bugün duaım daha deği- şik.. Clinton'ın Türkiye'ye gel- mesiyle vurgulanan gerçek nedir?.. • Türkiye yine Avrupa'nın gü- neydogu sınınnda görünü- yor, ama, Avrasya'nın merke- zinde... "Süper Güç " gezegenimi- zin bütün enerji kaynaklannı denetlemek istiyor, Amerika Ortadoğu'da konuşlanmış- tır; Irak'a soluk aldırmıyor; Iran'ı yakından gözerJiyor, Su- udi Arabistan'ı, Kuveyt'i ve Köffezemirliklerini avucunda tutuyor; ama, yeter mi?.. Orta Asya ne olacak?.. Türkiye, Türklük ve Müslü- manlık dünyasına yönelik bir ağıriıklı güç... Hazar coğrafyasına el at- mak isteyen Amerika, Anado- lu'nun önemini görüyor. Es- kiden Sovyetler'e karşı bir sıçrama tahtası gibi değerfen- dirilen ülkemiz bugünkü dün- yanın jeostratejik coğrafya- sında paha biçilmez bir ko- numda... • Emperyalizm Anadolu'nun bütünlüğünü belki bundan sonra içine sindirebilir... 1919'da Yunanistan Ana- dolu'ya çıktı, Batı 1922'ye değin Sevr umudunu taşıdı; 1925'teki Musul hesaplaş- masında, ingiliz, Şeyh Sait'i öne sürdü; 1938'deki Hatay davası arastnda, Fransrz, Der- sim isyanından medet um- du. Bir eski askere sordum: -PKK'yeneoldu?.. - Bitti. - Neden?.. - Dış destek kesildi. 1991 'de Sovyetler dağıldı; sınırlardeğişti; KörfezSava- şı çıktı; siyasal coğrafya tar- tışmaya açıldı; emperyalizm PKK'den umutlanmaya baş- ladı; bölücülüğe tam destek sağladı; ancak Türk Silahlı Kuvvetleri başarıyı perçinle- yip umutlan söndürünce her- kes hizaya girdi; hayatın man- tığı ağır bastı; Amerika, Orta Asya'ya yönelmek için en sağlam zeminin Türkiye'de bulunduğunu aynmsadı. YaAvrupa?.. ABD, Türkiye'nin Avrasya merkezinde hareketlenme- sinden çok, Avrupa'nın kana- dında denetlenmesini daha güvenli ve yararlı görüyor. • Clinton' ın Ankara'da Mec- lis kürsüsünden yaptığı ko- nuşmada yeni bir şey yok!.. VVashington bir süredir bu yola girmişti. Bill bu arada Atatürkçü ol- du. Bizim "numaracı-mürted- bölücü " takımına ders olsun diyebunu yapmadı; Başkan, Türkiye'nin temellerinde ya- tan gücün kaynağını kavra- dı; bu arada "ılımlı Islam'a seiam sarkrtmaktan da geri durmadı. Devletler arasındaki ilişki- ler karşılıklı çıkaıiar üzerine kuruludur; dünyanın bu cog- rafyasındaki "istikrar" her iki ülke için de yararlı... • YDD (Yeni Dünya Düzeni) adıyla vurgulanan sistemi eleştirmek başka, bir "Süper Güç" ile devletlerarası ilişki- leri düzenlemek başkadır. ABD ile çıkarlar çakıştığınca Türkiye dostluğu tırmandır- maktan gen durmayacaktır; ama, Ismet Paşa'nın özde- yişi de unutulur gibı değil... lnönü ne demişti: "- Bir büyük devletle dost- luk, vahşi bir hayvanla yata- ğa girmek gibidir." Türkiye'nin ve dünyanın en gelişmiş yay sistemlerine sahip yayiı yataklannı üretenlstikbarden bûyûk kampanya. HŞyenft ortaml yüksek teknolojiyle ûretilmiş, 10 yıl yay sistemi garantili 25 farklı model, dekoratif ve kullanışiı yatak bazalan... Şimdi peşin fiyatına 6 taksrHe, 12 aya varan vadeierle. Aradığınız kalite bu kampanyada.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle