Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5EKİM1999SAU
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Tîyatro devletîn mi lıalkm ım?Devlet tıyatroya gitmez. Tiyatroya se-
yirci gider. Tiyatro izleyen bir devlet ada-
mı da seyirci kimliği taşır. Toplumun tüm
kesimlerinin tiyatroya sahip çıkacağı ko-
şullann yaratılmasıyla halkla tiyatro bü-
tünleşir. Halkla bütünleşmeyi amaçlayan
tiyatro yaygın ve nitelikli olmahdır. 76. yı-
hnı süren Türkiye Cumhuriyeti süreci için-
de ulaşılması gereken temel hedef bu ol-
muştur. Devletin görevi, bu hedefe yak-
laşılması yolunda yasal ve parasal destek
sağlamaktır.
Bugünkü "yıllar içindegenişletilmiş ya-
pBi" nedeniyle Türk tiyatrosunun "yan-
sı" demek olan Devlet Tiyatrolan'nda ya-
şanan ve son bir ay içinde basında sık sık
yer alan "gürültü paürdı" ise tiyatro sa-
natıyla değil. bu kuruma ilişkin "yaptsaT,
özellikle de "yöneted" sorunlarla ilgilidir.
Bir başka deyişle, son yirmi yıl içinde
"bıktıncı bir sıklıkla" yaşandığı gibi,
"araç" bir kez daha "amaç"ı aşmıştır.
Yaz başında ortahk "güllük güüstan-
uk" görünüyordu. 50. yılını kutlayacak
olan Devlet Tiyatrolan, 1999-2000 döne-
minde sunulacak oyunlan saptarken bir
yandan kendi tarihini ömekleyecek, bir
yandan Osmanlı Devleti'nin 700. yılını göz
önüne alan, bir yandan da yeni bir yüzyı-
la adım atılırken göz doldurabilecek yeni
yapımlara olanak tanıyan bir oyun düze-
nini basına sundu.
• ugünkü "yıllar içinde genişletilmiş yapısı" nedeniyle Türk
tiyatrosunun "yansı" demek olan Devlet Tiyatrolan'nda yaşanan
ve son bir ay içinde basında sık sık yer alan "gürültü patırdı"
tiyatro sanatıyla değil, bu kuruma ilişkin "yapısal", özellikle de
"yönetsel" sorunlarla ilgilidir. Ortalık "güllük gülistanlık"
görünüyordu. Devlet Tiyatrolan için kurum içindeki sanatçılarla
kuruma oyun veren yazarlann tümünü mutlu etmek olası değildi.
Her zaman kaynamakta olan kazan bir kez daha patladı.
Kurum içindeki sanatçılarla, kuruma
oyun veren yazarlann tümünü mutlu et-
mek olası değildi. Hiçbir zaman olmadı-
ğı gibi... Ancak, hiç olmazsa "görünüş"
kurtanlabilir. topluma. bütün yapısal ve yö-
netsel sorunlanna karşm önemli bir sanat
hizmeti sunmakta olan Devlet Tiyatrola-
n'nın, 50. yılda ulaştığı çizginin yetkin ör-
neklerini verme yolunda ortak çaba ve iyi
niyet seferberliği gerçekleştirilebilirdi.
Olmadı... Kol kınldı, yeni içinde kalma-
dı. Her zaman kaynamakta olan kazan bir
kez daha patlatıldı. Beklenmedik atama-
larla "erk" birilerinden ötekilere geçti;
gündeme, saptanmış olanlardan başka
oyunlar getirildi: "hani bana hani bana"cı-
lar devreye girdi. Neyin neden olduğu an-
laşılamaz duruma geldi.
"Karmaşa" sözcüğü çoğunlukla yan-
lış kullanılıyor. "Kannaşa" (kompleks)
kavramı, birbakışta anlaşılması güç olmak-
la birlikte. ıyice incelendiğınde belirli bir
dizgeye (sisteme) dayalı olduğu görülen
olgular ıçin kullanılır. Devlet Tiyatrola-
n'nda yaşanmakta olanın ise, birbiriyle il-
gili'ilgisiz bir dolu neden-sonuç ilişkisi-
nin birbirine düğümlendıği bir "kargaşa"
sonucu oluştugu izlenimi uyanmaktadır.
Bu patlamada herkes yara aldı. Görevden
isteğiyle aynlan da, görevden zorla alınan
da, göreve getirilen de, olan biteni kıs kıs
gülerek seyreden de, "bana ne, ne yapar-
larsa yapsralar" diyen de. Devlet Tiyatro-
lan üstünde yaptınm gücü olan Kültür
Bakanhğı da... Durumdan yararlanan kim-
seyok. Olmayacak. Devlet Tiyatrolan 50.
yılında yaşadığı kargaşayla toplumu düş
kınklığına uğratmıştır.
Olan biteni yalnızca basmdan izleme-
ye özen gösteriyorum. Bireysel ya da top-
iu olarak düşünceleri kamuoyuna yansı-
yan sanatçılann buluştuğu noktalann ba-
sında "yeniden yapılanma" olgusu var.
Kültür Bakanhğı çatısı altında bannma
zorunda bırakılmış bir "genel müdüriük"
konusundaki kurumun, son otuz yıldır ya-
şadığı "büyüme" süreci içinde çetrefilleş-
miş dizgesindeki tıkanıklıklan açacak ye-
ni yasal ve örgütsel düzenlemeler...
Yıllardır TBMM'nin gündemine gelmek
için bekleyen ve gelmeyen, gelmediği için
de yenileri hazırlanan, ama bir türlü ya-
şama geçmeyen yasa tasanlan göz önü-
ne ahnmış olsaydı, belki kargaşa bu bo-
yutlara varmayacaktı. Ne yazık ki dep-
rem yaşanmıştır. Tıpkı. uzun yıllann ay-
mazlığının ve yozlaşmışhğının sonucu
olan Marmara Depremi'nin yaşandığı gi-
bi. Gerçek depremin açtığı yaralan onar-
ma yolunda gerekli "yeniden yapılan-
ma"lar ne denli önemliyse, Devlet Tiyat-
rolan'm sağhğa kavuşturma yolunda atı-
lacak adımlar da o denli özenli ve duyar-
lı olmah.
Şu anda devleti yönetenlere büyük so-
nımluluk düşüyor kuşkusuz. Devlet Tiyat-
rolan 'nın tüzelkişiliğine saygılı, kunımun
işlerliği için önkoşul olan "özerklik* ol-
gusunu benimseyen, gerisini de sanatçı-
lann ve halkın sağduyusuna bırakan bir an-
layışı yapılandırmaİc...
Ama daha da önemlisi, Devlet Tiyatro-
lan'ru 50. yüa ulaştıran, genciyle yaşlısıy-
la tüm sanatçılann. "içsel yeddnlik", "so-
ğukkanlılık"7
. "Uetişim ve eşgüdüm bece-
risi", "sorun çözme hüneri", '•ortak çaba-
dan ortak mutluluk du\ma isteği", "kar-
şılığı olsun olmasın. özveride bulunmaya
bevesli olraa". "yalnızca iyi iş kotarma yo-
luoda rekabet" gibi erdemlere sıkı sıkıya
sanlması...
AKUT ekiplerinin başansı da bu er-
demlerle değil de başka ne ile açıklana-
bilir? Üstelik bu erdemler gelişmiş in-
san/gelişmiş toplum olmanın da önkoşu-
lu değil mi?
Bernard-Marie Koltes'in 'Batı Rıhtımı'nı Nicolas Klotz sahneledi
iVicolas Klotz'a
göre oyun, "en az
Hamlet kadar
güçlübirmetin".
Aksiyon, metnin
kendisi. Bu
nedenle izleyici
sahnede metnin
kendisini
görecek. Tıpkı
kitaptan okur gibi
okuyacak,
doğrudan değil
T<lv^4Qİâyh olarak
ilettiği mesajı.
'Batı Rıhtımı'nda bir metropolün liman bölgesinde yaşayan kaçak göçmenlerin yaşamlanndan yola çıkarak 'yabancıhk' sonınu irdetenhor.
erkes birbirine yabancıdır
AHSEN ERDOĞAN
Şehir Tiyatrolan, yeni sezona ünlü ya-
zar Bernard-Marie Koltes'in 'Baü Rıhb-
mı' adlı oyunuyla başladı. Harbiye Muh-
sin Ertuğrul Sahnesi'nde sahnelenen Ba-
tı Rıhtımı'nı Fransız yönetmen Nicolas
Klotz sahneye koydu. Metin Çekmez, Ah-
met Ozaslan, Nergb Çorakçt Celfle Toyon.
Nur Saçbüker, Zcki Yıldınm, Altay Özbek
ve Eftal Gülbudak'ın rol aldığı oyunun
dekor tasanmını Christian Tirole ve Ay-
han Doğan. giysi tasanmını Zuhal Soy,
ışık tasanmını Christian Dubet müzıkle-
rini Kudsi Erguner ve Ami Flammer ger-
çekleştiriyor.
Fransa'da uzun metrajli fılmler, belge-
seller çeken. tiyatro yönetmenlıği yapan
Klotz, Istanbul 'u birçok kez ziyaret etti ve
hatta ilk uzun metrajlı fılminin yansını
burada çekti. O dönemde tanıştığı tiyatro
sanatçısı Serra Yıhnaz, kendisine Türki-
ye'de bir oyun sahnelemesini önerince ilk
akJına gelen yapıt, Koltes'in 'Baü Rıhtı-
mı' adlı oyunu oldu. Yapıtın metninin Is-
tanbul'a çok yakın olduğunu düşünüyor-
du. Ilham kaynağı New York olmasına
karşın bir Amerikan oyunu değil Batı Rıh-
nmı. Klotz oyunun, farklı kökenlerden ge-
len, geldikleri yerde •dışandakiler" ola-
rak kalan, kendi ülkelerinin değışik dille-
rini konuşan tüm insanlara kolayca uyar-
lanabilen bir metin olduğunu düşünüyor.
Klotz. Fransa'da 'Roberto Zucco'yvı sah-
nelediği dönemde tanışmış ilk kez Bernard-
Marie Koltes'in yapıtlanyla. Koltes'in
kendi kültürünün dışmdaki kültürlerle de
çok ilgili bir yazar olduğunu, başka kül-
türlerden yola çıkarak e\Tensel bir yapıt or-
taya koymayı biçem olarak benimsediği-
ni gördü.
Izmit Şehir Tiyatrolan tarafından 'Ro-
berto Zucco' adlı yapıtı halen sahnelenen
Bernard-Marie Koltes, YîğitBener'in Türk-
çeye kazandırdığı 'Baû Rıhtnnı'nda bir
metropolün liman bölgesinde yaşayan ka-
çak göçmenlerin yaşamlanndan yola çı-
karak 'yabancıhk'' sorununu irdeliyor.
Oyun, Koch ve Monique adlı iki varlıklı
kişınin son model bir Jaguar'la terk edil-
miş bir hangann yanına gelmesiyle başlı-
yor. Koch nedenini bilmeden kendıni öl-
dürmek istiyor.
Buraya kadar Koch'un öyküsünü izliyo-
ruz. Ama sonra metin Charles adlı bir gen-
cin yaşamına doğru manevra yapıyor. Is-
panya'dan New York'a göç eden bir aile-
nin oğlu olan Charles, sürekli olarak için-
de yaşadığı 'bokçukuru'ndan kaçıp biryer-
lere gitmek istiyor. Hangara gelen kadını
ve lüks arabayı bunun için bulunmaz bir
firsat olarak görüyor.
Oyun, baba-oğul ilişkisini çağdaşanla-
mıyla bir kez daha tanımlıyor. Yönetmen
Nicolas Klotz. özellikle babanın mono-
loglannın oyunu çözümlemede anahtar
rol oynadığına dıkkat çekiyor. Ama oyun-
da hiç monoloğu olmayan bir de Abad ad-
lı bir serseri var ki, belki de her şey onda
düğümleniyor...
"Koltes'e göre herkes birbirine yaban-
cıdır ve insanlar bundan dolavı büvük bir
layıp giriş-gelişme-sonuç gibi doğrusal
bir yön izleyen tek bir olay yok. Pek çok
küçük olay var ve metin ilerledikçe bu
olaylar da parçalamyor, boyut değiştiri-
yor.
Yönetmen, metnin içine girdikçe hay-
ranhğınm Iflr kat daha arttığını dile geti-
riyor: "Öyle gûzd bir metin kL. Çok ken-
dine özgü. Doğrudan değil. dolayb olarak
Uetiyor mesajıru. Bize çok \abancı gözükür-
ken, bir de bakıyoruz ki bizi anlatıyor. Bu
oyunu izlemek öyle bir şey ki sanki biri çev-
renizde bir siire dolaşıyor ve size bir sürii
şey anlatıyor. Sonra cüzdanınızı alıp gidi-
yor ve siz hiçbir şey anlamryorsunuz. Ben-
ce en az Hamlet kadar güçlü bir metin."
Nicolas Klotz'un en büyük tutkusu oyunun yazanna hizmet etmek.
yalnıziıkyaşarlar" diyor yönetmen. Oyun-
daki kahramanlann çok uzun monologlar
halinde konuşmalanna karşın birbirlerini
hiç dinlememelerini ve anlamamalannı
da buna baglıyor: "Çünkü yabancılar ay-
nı dffi konuşmazlarve aralarında sözsüz pek
çok olay geçer. Oyunun kahramanlan da
kendi aralannda birçok olay yaşıyorlar:
Gözle görülmeyen, sözcfikleıie anlaölma-
sı mümkün olmayan olayiar." Oyunda söz-
cükler yeterince alan kaplamayınca beden
giriyor devreye ister istemez. Yönetmen,
oyunda fiziksel boyutun çok büyük oldu-
ğunu belirtiyor.
Uzun ve farklı okumalara açık bir met-
ni var 'Batı Rıhtmu'nın. Bir noktada baş-
Klotz, Fransa'da hiç sahnelememiş 'Ba-
tı Rıhtımı'nı Başka yönetmenler tarafın-
dan yorumlanan türevlerini de hiç izleme-
miş. Belki de bu nedenle, oyunu Istan-
bul'a uyarlamakta hiç zorlanmamış. Hat-
ta söylediğine göre. metni Türkçe olarak
çalışırken. Fransızcasında keşfedemediği
bir sürü şeyi bulup çıkarmış.
"Oyimda aksiyon yok" diyor yönetmen.
"Aksiyon, metnin kendisi; bu nedenle iz-
kyici sahnede metnin kendisini görecek. Tç-
kı kitaptan okur gibi okuyacak. Eğer olav-
lara odaklanırsak her şeyin yuzeyuıdc ka-
lınz. Oysa derinierde çok meraklandıncı
şeyler yaöyor ve ben bu fikirleri ortaya çı-
karmaya uğraşıyorum. Bu derinierde ya-
tan şeyler teksti a> dınlatryor."
'Batı Rıhtımı'nı aydınlatan en önemli
öğelerden biri de 'ışık'. Christian Dubet ta-
rafindan gerçekleştirilen ışık düzeni. tümüy-
le 'metnive kişilikferi aydınlatmak için' kul-
lanılıyor. Oyunun yazan Bernard-Marie
Koltes de tiyatro yaşamının ilk yıllannda
ışık teknisyeni olarak çalışmış ve bu ne-
denle yapıtlannı yazarken ışık düzenini
de yapıtla beraber kurgulamış. Diğer bir
deyişle, Koltes'in tüm yapıtlannda ışık da
başrolde oynuyor. Örneğin, Batı Rıhtı-
mı'nda Charles'la annesi arasında geçen
diyaloglarda ışık çokbelirleyici. Annenin
oğlunu çok şımartması, şımartırken de bir
noktadan sonra boğması 'güneş-gölge' iki-
lisiyle anlatıyor.
Klotz, sahnedeki tüm teknik düzenleme-
lerle çok yakından ilgilenen bir yönetmen.
Oyunu sahnelemeye karar verdiği ilk an-
dan itibaren mekânı ve ışığı nasıl kullana-
cağı üzerine kafa yormuş. Kendi yorum-
lanru oluşturduktan sonra ışık, dekorve kos-
tüm tasanmcılanyla konuşuyor ve kendi
deyişiyle onlara 'ilham veriyor'.
Müziği Kudsi Erguner'in
Batı Rıhtımı'nın özgün müzikleri sufi
müziğini tüm dünyaya açan ünlü neyze-
nimiz Kudsi Erguner ile çağdaş müzik sa-
natçısı Ami Flammer'a ait. Oyunda bir
yandan geleneksel sufi müziği, diğer yan-
dan da mmimalist bir Batı müziği türü
olan 'kurtak' yerahyor. Klotz, Türkiye'de
çektiği fılminin müzikleri için de Kudsi Er-
guner'le birlikte çalışmıştı. 'Baü Rıhtı-
mı'nı sahnelemeye karar verdiği anda da
Klotz'un ilk aklına gelen isim Erguner ol-
du.
Sufi müziği oyunda gündüz sahneleri
için, kurtak ise akşam sahneleri için kul-
lanılıyor. Ancak ikinci yandan sonra iki
müziİc birbirine kanşıyor; birbirinin içine
girmeden, birbirlerine uyum sağlamaya
çalışmadan aynı anda seslendiriliyor. Işte
bu noktada bir kaosun yaşandığını du-
yumsuyoruz.
Nicolas Klotz'un en büyük kaygısı, oyu-
nun yazanna 'hizmetetmek'. "Benim için
oyuncu ve yöneünen, yazardan sonra ge-
liyor; önemli olan, yazann ne söylediğidir.
Seçilmiş bir dildir bu metnin dili. Aktörün
en bü\ük zorunluluğu, bu seçilmiş dili her
öğesiyle aktarabilmek. Bu oyunu, yüz yıl
sonra sahneleyecek olsam yine yazann ne
düşündiiğüne bakardım. Ben yazann hiz-
metindeyim veondan daha akıllı değüun."
Osmanh'nın 700. yılı
Sinema
tarih
buluşması
KültürServisi-Türkıye Si-
nema ve Audiovisuel Kültür
Vakfi (TÜRSAK) tarafindan
Türkiye tş Bankasf nın ana
sponsorluğunda gerçekleştiri-
lecek olan 2. Uluslararası Si-
nema Tarih Buluşması, yeni
binyılda iki kıtayı ve iki yüz-
yılı buluşturmaya hazırlanı-
yor. Buluşmanın ikincisi, 27
Arahkl999ile3Ocak2000
tarihleri arasında Istanbul'da
düzenlenirken dünyada ilk kez
iki kıtayı ve iki yüzyılı bir-
leştiren bir etkinlik olma mis-
yonunu da üstlenecek. Ilki ge-
çen yıl Cumhuriyet'to 75. Yıl
Kurlamalan' çerçevesinde
gerçekleştirilen festivalin ikin-
cisininanateması, 1999 yılı-
nın Osmanh'nın 700. yılı ol-
masından hareketle 'Osman-
hlar' olarak belirlendi.
Festival, sinema ile tarihi
buluştururken film gösterim-
lerinin yanı sıra tarihi yorum-
lann ve görüşlerin de sunula-
cağı bir platform yaratma
amacıyla zengin bir yan et-
kinlıkler programı içeriyor.
Yerli-yabancı 30'un üzerinde
35 mm. imgesel filmle yak-
laşık 25 belgesel filmın gös-
terimde olacağı festivalin
'Lluslararası Yanşma' bölü-
müne bu yıl 10'un üzerinde
film katılıyor. Festivale
başvuran son dönem tarihi
yapımlann arasında 1999 Al-
manya yapımı Rosa Von Pra-
unhekn'ınyönettığı 'TbeEins-
tein of Sex' ile Netie WiWın
yönettiği, 1997 Meksıka ya-
pımı 'APIaceCaOedChiapas'
filmlerinin de yer alıyor.
Uluslararası Belgesel Film
Yanşmasf nda yerli-yabancı
15'in üzerinde belgesel film
yanşacak. 1 Arahk'adekbaş-
vurulabilecek yanşmalı bö-
lümlerdışında, Kültür Bakan-
lığı'nın himayesinde gerçek-
leştirilecek, geçmişten günü-
müze Osmanlılan konu alan
filmlerin izleyiciye sunulaca-
ğı 'Türk Sinemasf nda Os-
manlılar' bölümü de yer ala-
cak. Festivalin diğer bölüm
başlıklan ise Yüzyıla Bakış-
lar, Imparatorluklann Sonu,
Ustalar Yüzyıla Bakıyor ve
Çağımızın Aynası Sinema.
Aynca 'Kısa Fflm Projesi'
ve 'Sinema Filmi Öyküsü' ol-
mak üzere iki dalda yanşma
düzenlenecek. Üretime yöne-
lik etkinlikleri kapsammda
yer alan ve öğrencilere yöne-
lik gerçekleştirilecek olan kı-
sa film projesi yanşmasımn
konusu 'Osmanbdan Günü-
müze Kalanlar'. Sinema Fil-
mi Öyküsü Yanşması'nın te-
ması ise 'Osmanhlar'. Aday-
lar Kısa Füm Projesi için 5 Ka-
sım'a, Sinema Filmi Öyküsü
için 3 Aralık'a dek başvura-
bilecekler.
Yan etkinlikler bölümün-
de, 'Sinemada Tarih Yorum-
lan' ve 'Bir Fihn Analizi' ko-
nulannda iki ayn panel dü-
zenlenirken, konuk yönetmen
ve oyuncularla da gösterim
öncesinde küçük söyleşiler
yapılacak. Katılımcılarilkgün
'Son Imparatorluklar' konu-
sunda bildiriler sunacaklar.
İkinci gün ise 'Avrupa Ülke Si-
nemalannın Durumu ve Des-
teklenmesi Konusunda Türki-
ye Örneği' konulu toplantı
FTORESC1 üyelerinin katıhmı
ile gerçekleştirilecek.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
EllL..
Bütün çocuklann çizdiği 'ev' resmi...
llkokuldayken çizdiğimiz ev resimleri...
Geçen zaman, değişen hayat koşullan, yeni-yeni
kuşaklar için de bu 'ev'i değiştırmez. Apartman de-
ğikjir. Hemen hep iki katlıdır. Pencereleri, iki yana açı-
lı perdeli; bacasından ille duman tüten; bir bahçesi
varmış da, bir iki çocuk çizimli çiçek...
Bu evi nerde gönmüştük? Ev, belleğimizde niçin
öyle yer etmiş?
Halid Ziya Uşakhgil, Kmk Hayatlar'da (1924)
Ömer Behiç'e kocaman bir ev hayatı, evden taşan
mutluluklar söyleme fırsatı tanır.
Vedide'yie ömer Behiç yeni eve taşjnmışlardır.
Evin nice eksiği vardır. Fakat önemli değildir. "Ken-
di evlerinin bacasından minimini bir duman " tütsün
yeter
"Şuracıkta bahtiyar bir ailenin kendi evlerinde,
kendi ocaklannda namusu ile kazanılmış tenceresi
kaynıyor; asıl bu lâzımdı."
'Çekirdek aile' edebiyatımıza bir anlamda böyle
girer. Nice umut ve emek banndınr.
Ömer Behiç için ev dış dünyayla bağ kesmenin
tek mekânıdır. Genç doktor, evine girip kapısını ka-
padıktan sonra kendi benliğimize çekilebileceğimi-
ze inanmaktadır. Sokak, dış dünya dağdağalıdır, bi-
zi bizden uzaklaştnr.
Ömer Behiç daha da ileriye götürür "Evi, hayat
ile onun kendi hayatı arasında öyle ayıncı bir çizgi
olacaktı kibirinin sefaletleri, ıstıraplan, acılan öteki-
nin neşe ve saadetini, rahat ve sessizliğini, safhk ve
temizliğini gelip bozamayacaktı."
Kırık Hayatlar, böyle düşünmesine, bunlan dü-
şünmesine karşın sokağa açılan Ömer Behiç'in sa-
yısız kınlmışlıkla evine dönüşünün hikâyesidir. Ev
kurtancı mıdır, yoksa evden kaçış zorunlu mudur; Kı-
nk Hayatlar kesin bir yanıt vermez.
Evi başlıca ızleğı saymış Behçet Necatigil, onca
şiirinde kararsızdır. Halid Ziya'dan Necatigil'e yıllar
geçmiş, eve yönelik soru işaretleri ortadan kalkma-
mıştır.
Necatigil'de ev elbette ağınaktır. Bununla birlikte
çalışan, alınteriyle hayatını sürükieyen birey, öylesi-
ne yorgun argın döner ki evine, ev sığınak olduğu
kadar inildeyiş köşesi de olur.
Ya sokak, sokağın simgelediği dış hayat?
Halid Ziya, Ömer Behiç'in "kendi" hayatıyla so-
kağı büsbütün ayınyor, sokakta "sefalet", "ıstırap",
romandan iz sürersek, aynca ahlâk düşkünlüğü gö-
rüyordu.
Necatigil'de sokak çok daha somut sebepleıie
çöktürücüdür. Bütün degerler 'para'da kilitlenir. Dar
yaşamalı için dış dünya erişilmez ve onur kıncıdır. O
kadar derin anlamlı "Dışarda" şiirini hatırlatabilirim.
Sokak lambalannın yanışıyla birlikte eve dönmek
gerekir. Çünkü "dükkân vitrinlerinde" her şey, o alım-
satım dünyası, yalnızca paraya saygılıdır. Dar yaşa-
malı için: "Alay eder küçümser eziliriz girsek"...
Kınk Hayatiar kitap olarak 1924'te yayımlanmışt
ama, 1901'in verimiydi. Necatigirin ev şiirieri 1945
sonrasından ellili yıllara güç kazanır.
Kırk yılda inanılmaz bir bakış açtsı değişimi söz-
konusudur. Bolluklu dünyanın -deyiş yerindeyse-
huzurlu değer yargılan, yeni iktisadî oluşumlarda ni-
telik değiştirmiştir. Halid Ziya'nın soyut ahlâk der
ğerterine bağlılığı, Ömer Behiç'i kişisel macerasın-
da yıkıma sürükler. Necatigil şiirinin insanı da söz-
konusu ahlâk değerlerine bağlıdır. Ömer Behiç gibi
yoldan çıkmaz. Ama sokak, sokaktaki yaşama onu
asıl iktisadî sebeplerie yıkmaktadır. Sığınak-ev, bir-
çok şiirde, boğunç ocağı olup çıkmıştır....
Ahlâk bir 'norm' olmaktan çıkmakta, 'ree/' yüzü-
nü göstermektedir. Tıpkı ev gibi.
Orhan Kemal'den iki roman adı: ¥
Evlerden Biri I Sokaklardan Bir Kız.
;r
Arada: •':
Arkadaş Islıklan.... . - . ' \}
Takvimde tz Bırakan: .
"Vakit akşam. Hava karanyor ve odanın içindeki
eşya, karanlığın rüzgânyla dağılıyormuş gibigözden
kayboluyordu." Server Bedi, Cingöz Recai, Semih
Lûtfi'nin Ucuz Romanlar Serisi, 1943.
Adam Sanarta Devrim Ertıil'in
40. sanat yılı
• Kültür Servisi - Çağdaş Türk sanatının önde gelen
ressamlanndan Devrim Erbü'in 40. Sanat Yılı
nedeniyle Adam Sanat dergisi ekim sayısmda
ressamın yapıtlanndan seçmelerle Mehmet
Ergüven'in bir incelemesini ve Levent
Çalıkoğlu'nun sanatçıyla yaptığı yeni bir söyleşiyi
sunuyor okurlara. Ekım ayı boyunca sanatçının
yapıtlanndan şeçmelerden oluşan mini sergi de
Adam Kitabevi Sergi Salonu'nda görülebilir. Ayın
ressamı olarak sunacağı sanatçılann sergilerini
gelecek aylarda da sürdürecek olan Adam Sanat ' •
dergisinin ekim sayısmda aynca Vedat Günyol, Ilhan
Berk, Hıfzı Topuz, Özdemir Ince gibi isimlerin
yazılan; Turgay Fişekçi'nin Memet Fuat'la söyleşisi
ve tnci Asena, Mehmet Yaşrn, Ali Asker Barut gibi
isimlerin şiirleri de yer alıyor.
Beşip Fuad'ın Şiir ve HakıkaTi
• Kültür Servisi - Beşir Fuad'ın, intihanna kadar
yoğun bir şekilde devam eden, Türk edebiyatmın ilk
gerçekçilik savaşınm metinlerini yine Fuad'ı eksen
alarak bir araya getiren 'Şiir ve Hakikat', Yapı Kredi •
Yaymlan'ndan çıktı. Kitabın en önemli özelliği,
gölgede kalmış bir aydının edebiyat ve kültür
üzerine düşüncelerini ilk defa kendi kaleminden
okuyucuya ulaştırması. Otuz beş yaşında intihar
eden Fuad'ı çağdaşlanndan ayıran en belirgin
özelliği ise Batı'yı yüzeysel ve sübjektif olarak
değil. kaynaklardan okuyarak bilinçle kavramaya
çalışmasıdır. Fuad, Türk edebiyatmın ilk eleştirel
monografisi olan Victor Hugo'yu kaleme alarak
Türk edebiyatmın yönünü de ilk defa romantik
duyuş biçiminden sistemli bir gerçekçilik anlayışına-
kaydırmıştır.
Etfvvard Aris ile müzücli söyteşi
• Kültür Servisi - Yeni Yüksektepe Kültür Derneği
Şişli Şubesi etkinlikleri bugün saat 19.30'da Edward
Aris'in müzikli söyleşisi ile başlayacak. Konser ve
söyleşiden oluşan programda akordeon ve körüklü
sazlar tamtılarak, dünya müziklerinden çeşitli
örnekler sunulacak. Uzun yıllar TRT'de çahşmalar
yapan Profesör Aris, büyük bir körüklü sazlar
koleksiyonuna sahip. (230 71 46)
SankatMar'ın sergisi açıhyor
• Kültür Servisi - Naciye Sankadılar'ın 'Doğa ve
lnsan' başlıklı resim sergisi bugün saat 16.00'da
düzenlenecek kokteylle Kadıköy Belediyesi'nin eski
binasında açıhyor. Ressamın yağlıboya
çalışmalanndan oluşan sergi 15 ekim tarihine dek
sürecek.