12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19EKİM1999SALI CUMHURİYET SAYFA L [email protected] 15 Carsten Höller, fotoğraflı güncesi 'Kuşku Günleri'nde çelişkilerini anlatıyor 4 Ne yapacağım bflememe halT ESRA ALJÇAVUŞOĞLU "Bu, benim herkese açık güncemin ilk sayfası. İstanbuTa vanşımla başhyor •^-bu flk gelişim- ve yeniden gelecegim r'gûn sona eriyor. Yine bu yılın 9 Eylül'ü ^sıraları herhalde. Güncemin başlığı •5 'Kuşku Günleri' olacak. (Dün bu ise " 'Dâys of Doubt' adını verdik, Paolo ile ' ben, güzel bir ses uyumu). Buraya, 17 Eyiül günü açılışı yapılacak olan 6. ülus- lararası İstanbul Bienali'ne katılmak fizere davet edüdiğim için geldim. Dü- 6 ne kadar bienal için yapacağım işin ne ~ oiabiieceği konusunda bir fikrim yok- r tu -tek bildiğim, kuşkuyu işin içine kat- "makistediğundi- kendiyaptığım işler- "le ve bütün o harala gürele ile ilgili kuş- " kuyu— Her gün bir fotoğraf ya da baş- ; ka bir resim seçeceğim ve kuşku üzeri- ~ ne bir metin yazacağun. Sonra bu biri- ken metinler Türkçeje çevrilecek ve kü- " çükSI\V-defteriformaündayayırnlana- cak ve tabii parasız olarak dağınlacak. Bunlan Almanva'va götüreceğim. ora- ~ da Türkçe bilmeyenler ona sadece bir ^resimli kitap olarak baksıniar diye." Rosa Martinez' ın küratörlüğünü yap- tıgı 5. Uluslararası İstanbuJ Bienah"nde Ayalrini'yeyerleştırdiği 'UçuşAygıü' adlı çahşmasıyla ılgi çeken Belçıkalı sa- .natçı Carsten Höller, 6. Uluslararası • İstanbul Bienah'nın de konugu. Geçen ""bienalde 'mckanik' özelliklen ağırba- F san bir iş sergileyen sanatçı, bu kez da- ha 'duygusaT bir çalısmayla katılıyor " bienal e. Carsten Höller'in Dolmabahçe Kül- "tûr Merkezi'nde sergilenen 'günce'sı, "'sanatçının Istanbul'a geldiği gün olan 31 Temmuz'da başhyor ve 17 Eylül'e E dek dolaştığı şehirlen de kapsıyor. Sa- " natçuıın, istanbul, Köln, Londra, Mal- r mö, Briiksel, Donegal, Berlin, Zuoz ve " Stockholm'de tuttuğu günlükte fotoğ- " raflar da yer alıyor. "Kuşku Günleri, görüntüden çok, >( okunacak şeylerin fazla olduğu bir iş-. r Geçen bienale de katıldığım için bu kez biraz endişelivdim ne yapabiieceğim 'konusunda.» Iki yü önce bienale Uçuş ' Aygıtımla katılmıştım. Mutluluk ve an- lamsı/lığı bir arada akla getiren bu ale- 'tin belli bir yön izleyen yönJendirilmis- olmafc. mk.fcrCMV y«H «fevpn MtooUc *hı ara»ca ıta|i M? Bu Uncki. wt lan*ıl 1*4 t*n*an*â* ttfUİ oMı^u »rid^ ve bcn ıkmiı b* AJrrt bkanoanA fö«T**rantt. n oMunv nJa dırranı dotu. • Carsten Höller'in Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde sergilenen 'günce'si, sanatçının tstanbul'a geldiği gün olan 31 Temmuz'da başhyor ve 17 Eylül'e dek dolaştığı şehirleri de kapsıyor. Sanatçının, istanbul, Köln, Londra, Malmö, Briiksel, Donegal, Berlin, Zuoz ve Stockholm'de tuttuğu günlükte fotoğraflar da yer alıyor. Höller'in bu çahşması Türkçeye çevrilerek kitaplaştmldı. Kği bu işin teması olan kuşkunun kar- maşıktagını da kendiliğinden içerhor. Ancak bu kez farkh olarak İstanbul'u da içine katacak bir projeydi yapmak istedigim." Üzennde Fransızca, Flamanca, Al- manca 'Kuşku Laboratuvan" yazısı olan beyaz Mercedes'ıyle çeşitlı ülke- lerde gezen, Istanbul'da da 'kendigiri- şimleri ve onlan çevreleyen her şey le il- gili kuşkulannı dile getirdigi' kuşku güncesını sunan Carsten Höller, 'neya- pacağuu bilememe dunununu' bir so- ru olarak ortaya koyuyor. Carsten Höller bu çalışmasında, bir yerden habersız olmanın, bilgı sahıbi olmamanın, ama bir şeyleri öğrenmek istemenin yarattığı duygu bütünlüğü- nü dile getırmek istiyor. Sanatçının bu çahşması yabancılaşma duygusunun da izlerini taşıyor. Istanbul'a geldiği 31 Temmuz'dan itibaren kent ile ılgilı düşüncelennı ya- zan ve gördüklerini fotograflayan Höl- ler, işi ile ilgili olarak şunlan söylû- yor: "Buraya geldigimde ne yapacaö- mı henü/ bümiyordum. Ve her gün Is- tanhul ile ilgili düşüncelerimi, hissettik- lerimi yazmaja başladım ve fotoğraf çektim. Böyiece fotoğraflı bir günce or- taj a çıkb." Höller'in bu çahşması Fatih Ozgü- ven tarafından Türkçeye çevrilerek ki- taplaştınldı. Ücretsiz dağıtılması dü- şünülen kıtap aynca Almanya, tngilte- re ve Fransa'da da Türkçe olarak bası- lacak. Türkçe bilmeyenler için bu ki- tap sadece resimlı bir günce olma özel- liği taşıyacak. Carsten Höller çalışmasında Türkçe anlamamanın getirdigi 'durumu' anlat- maya çalışi} or. Sanatçuıın kitabı Türk- çenın dışındakı dillere çevrilmemesi- ni istemesi de bu düşünceden yola çı- kıyor. Carsten Höller bir bakıma 'çev- rilemezlik' duygusunu da yansıtmaya çahşıvor ışinde. "Bu kitap Türkçe bi- len herkesin anlayabikceği, fakat bilme- yenlerin ola>ın tamamen dışında kala- caklan, üzerinde konuşamayacaklan bir durum yaratacak. Umanm birçok kişi tarafından okunur bu kitap. Türk- çe bilmeyenler de bilenlerden yardım is- ter ve böyiece insanlar arasında düşün- ce aüş- verişini de saglayabflir. Günce- ye 'Kuşku Günleri' adının verUmiş ol- ması, çeüşldleri anlatmak istediğimden kaynaklandL Çelişkikrimi de, şüphele- rimi de seviyorum. Çünkü şüphe, sev- mediğimiz bir şeydir. İnsanlar kesinük- ten hoşianıriar. Kesinlik, ikilemin tam tersidir. Genet olarak kitap, çelişkileri- mi sevmeme dair bir durumu anlanyorf Carsten Höller, geçen bienalde ser- gilediği 'Uçuş Aygıü' adlı çalışmasıy- la insana uzak olan uçuş duygusunun yarattığı 'haza' mekanikleştirerek ver- meyı amaçladığını, bu çalışmada ise kuşkuyu, bihnmezliğı göstermek iste- diğini vurguluyor. "Zevkli şeyler üzerinde hâlâ düşü- nüvorum. Bunun arkasında nekr ol- duğunu bulmaya çalışıyorum. tşlerim- deşüpheteri veze% kkri birleştirebilir mi- \im diye düşünüyorum. Çünkü bunlar doğal olarak birbirinden ayn şeyler." Almanya'da yaşayan Carsten Höller, burada Türklere karşı önyargılann söz konusu olduğunu, kitabı Almancaya çevirmeyerek belki de insanlar arasın- da bir üetişim sağlayabileceğini belir- tıyor. "Bir Alman bu kitabı aldığmda, anlamak için bir Türk'e başvurması gereksin istedim. Bir iletişim kurulabi- Br böyiece aralannda— Bu, >arolan du- rumun değişmesi için güzel bir örnek olacak. Buraya bir resim ya da he> kel koyabflirdim, ama içinde bulundugum durumu bu kadar iyi anlatmayabüirdL" Carsten Höller'in güncesinden 17 Ağustos: "Kalın, tngilizce bir Türkiye rehberi alıyorum. aynca bir de Türki- ye haritası. tstanbul'a telefon etme ya da faks çekme girişimlerim başansız- lıkla sonuçlanıvor. Akşam. dün ve on- dan önceki gün de uzun uzun yapbğun gibi her şeyden çok sev diğim Idşiyle te- lefbnda konuştuktan sonra -o çok uzak- ta ve tekfonda konuşma da sahte bir ya- kmhk duygusu uyandırdığı için insan- da bir boşluk duygusu yaratıyor- tele- vizyonda küçük bir pi>es seyrediyorum, Romeo ve Jülyet! Siyah-beyaz, başrol- de Kathanne fhalbach. Bu filmde ve da- ha çok da birbiriraize söv lediğimiz şey- ler yüzünden duygusal olarak sarsıl- mış bir halde, gece yansı haberierinde, Türkiye'de tstanbul yakınlannda ya- şanan depremin özetini se. rediyorum. 2000ölüden hahscdiliyor. Televizyondan dinlediğim hiçbir haberin beni bu ka- dar sarsöğını hatırlamıyorum. 45 sani- ye içinde bunca tarifsiz acuun yaşana- bileceğini görmek bir şok. Ne yapaca- ğını bilememe duygusunun yanı başı- na bir de ne diyeceğini bilememek ge- lip yerieşrjor." ^Tiyatro istanbul, sezona Ernest Thompson'ın 'Altın GöV adlı klasik oyunu ile başhyor DeneyîmK Öyuncıılar için dört dörtliik bir dev"GÜL ERÇETtN P Tiyatro tstanbul yenı sezona ErnestThompson'ın 'Altın Göl' adlı klasik oyunuyla başhyor. Hakan -\1- ,-öner'ın yönertığı oyunun başrollennı Nedret Gü- .venç ve Halıık Kurtoğlu üstleniyorlar. Türkçe>e Gen- cay Gürün'ün çevırdiği oyun ilk olarak 15 yıl önce Ankara Dev let Tiyatrosu tarafından oynanmıştı. Nu- ri Alhnokun sahneye koyduğu oyunda başrolleri Mackle Tanır ve Baykal Saran üstleniyordu. Bütün dünyada yankı uyandıran ve hep usta ovToncular ta- jafindan oynanan yapıt bir kez de sınemaya uyarlan- .mış; Henri Fonda. Katherine Hepburn ve Jane Fon- ,da'nın rol aldıklan fılm, Henri Fonda'ya bir Oscar Jcazandırmışh. . istanbul 'da ilk kez sahnelenecek olan "AHın Göl", yaşh ve karamsar bir adamın küçük bir çocuk saye- sinde yaşama bağlanmasını v e daha iyımser bakma- "sını konu alıyor. Oyun önce 21 -24 Ekim arasında Ka- dıköy Halk Eğitim Merkezi'nde perde açacak, 28 Ekirfl'den itibaren de Tiyatro istanbul'un Balmum- cu'daki tSTEK Vakfi Tiyatro Salonu'nda ızleyiciy- le buluşacak. Oyunda Güvenç ve Kurtoğlu gıbi de- neyimli oyunculann yanı sıra ÇiğdemTunç, CenkSö- zeri, Murat Ahlatçı ve Altay Fereli de rol alıyor. Hakan Altıner, Altın Göl 'ün en büyük zorluğunun usta oyuncular tarafindan oynanması zorunluluğu olduğunu söylüyor "Bu birçok oyunda. hatta bütün oyunlarda vardır, ama Altın Göl öylesine ince doku- lu, öylesine ince işlenmiş. başarılması o kadar güç bir oyun ki, ancak usta aktöıierin elinde hayat bulabüir diye düşündük. Bu nederüe en ideal kadroyu aradık uzunsüre." Deneyımli oyuncu Haluk Kurtoğlu, Altın Göl'ün yönetmenin belirttiğınden de zor bır oyun olduğu görüşünde: "Çeken bilir derler ya, işte öyle bir oyun. Hem sinemada hem de tiyatroda çok iyi verilmiş iki örneği var. Onun getirdigi bir sorumluluğu taşıyo- ruz. Bir de yıllann getirdigi oyunculuk sorumluluğu var. Bunlar birleşince bir dev le karşı karşıy a kalryor- sunuz. Bir yandan hem raizahını hem de zorlu oyun- culuğunu ortaya çıkarmaya, öte yandan da insanla- nn karakterini, davnınışlaruu oyun içinde eritmeye çalışıyoruz." Bir başka usta oyuncu Nedret Güvenç ise şu söz- lerle anlatıyor oyunu: "Haluk, "bır devle karşı karşı- yayız.' dedi. Ben de devleri yenmeyi çok severim. Onun için genellikle zor işleri yapmayı seviyorum. İn- san kendisini tckrarlamamak için kendisini aşan ça- uşmalara yöneimeli İşte şimdi dört dörtiük bir dev çıko karşunıza. Şöyle bir okuduğunuz zaman aman ne güzel bir oyun diyorsunuz. Ancak içine girdiginiz zaman çok farkh, çok ince nüanslar çıkıyor karşuu- za. Gece gündüz çalışıyoruz. tnşallah güzel, seyirci- mize layık, güzel bir oyun olur." Hakan Alnner oyunla ilgili sorulanmızı yanıtla- dı: - Altın Göl'ün çok başaniı bir sinema versiyonu- nun olmasısizin tiyatrodaki yorumunuzuetkiledi mi? ALTINER-Sinemanın olanaklanyla tiyatronun ola- naklan çok farklı. Burada dört duvar arasında sun- duğumuz bütün aksiyonu, heyecanı, mizanseni sine- ma envai çeşitlere taşıyor. Gölü gösteriyorlar. Oyun- cular göle ginp çıkıyor, yüzüyor. Yüzme önemlı bu- anlam taşıyor aslında oyunda. Chelsea"nin vakti za- marunda yüzme takımında başaniı olamayışı. baba- sıyla bu nedenle arasının açılması nedenıyle önem- lı bır psikolojik öğe. Smema bütun olanaklarıyla bunlan gösteriyor. Ama tiyatronun tadı ve lezzeti de bambaşka. Tiyatroda kunılan insan ilişkisi sırıema- da daha bır soğuk, daha bır mesafelı kalıyor diye dü- şünüyorum. Dolayısıyla fılm vebenzen şeyler tiyat- roya ancak yardımcı olabıhrler. Yol göstermezler. Ben başlamadan önce filmi bir kez daha ızledirri ve 'Alton Göl'de Haluk Kurtoğlu ve Nedret Güvenç başroflerde. (Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK) • Hakan Altıner'in yönettiği Altın Göl'de başrolleri Haluk Kurtoğlu ve Nedret Güvenç üstleniyor. Gencay Gürün'ün Türkçeye kazandırdığı oyunu Ankara Devlet Tiyatrosu da sahnelemişti. Bütün dünyada yankı uyandıran, hep usta oyuncular tarafından oynanan yapıt bir kez de sinemaya uyarlanmıştı. btzim farkh bıryorumlabaşladığımızı guruum. ncm oyunculann kımlikleri, hem altıru çızmek ıstediği- miz noktalar hem de rejı düzeninde çok farklı biryo- la gitmişız. Oyunu sinemada izlemiş olanlar elbette yadırgamayacaklar, şaşırmayacaklar 'bunedir' diye. ama çok değişik bir yaklaşımla karşılaşmanın mut- luluğunu yaşayacaklar. İnsana insanı anlatan bir oyun - Oyuna yaklaşımınızı biraz açabilir misiniz? ALTINER - Benim tıyatroya yaklaşımıma çok uyuyor Altın Göl. Dramatik tiyatroyu, yani insana in- sanı anlatan, bunu anlatırken de yaşanan duygulann, sevinçlerin, heyecanlann altım yumuşak çızen oyun- lan seviyorum. Bağıran, slogan atan. büyiik mizan- senlerle büyük sahne düzenlen gerektiren, deyim yenndeyse büyük şova dönük oyunlan yapmayı çok sevmiyorum. Buncayıllıkrejisörlükhayatımda bun- lan da yaptım. Yaptığım bütün oyunlan da seçerek ve severek yaptım. Ama bana asıl güzel gelen, Altın Göl \e benzeri oyunlann kendi içindeki kapah sıcak- lığı. Çünkü orada hele oyunculannız da ustaysa çok hoş bir ilişki yumağı içinde oluyorsunuz. Seyircınin gözünü boyamak adına herhangi bır teknolojiden ya- rarlanmanız gerekmıyor. Ve ana malzemeniz olan aktörü ya da aktrisi ızîeyiciyle buluştururken yönet- men olarak daha bü>r ük bir tatmin duyuyorsunuz. - Önemlerini sürekli v urguladığmız oyuncuları bi- raz tanıtır rrusınız? Çok deney imli oy unculaıia tiyat- roya yeni başlayan oyunculann bir arada bulunması Dir surun yarannıyor mu.' ALTINER- Haluk Kurtoğlu ve Nedret Güvenç za- ten sahnede hayranlıkla izlediğim oyuncular. Hem gö- nül hem de düşünce bağım olan ıki oyuncuyla bir- lıkte çalışmak beni çok rahatlattı. Çiğdem Tunç, bel- ki doğrudan çok fazla tiyatro yapmamış, ama sana- ta çok yakın duran bir arkadaşımız. Bu oyunla üç ta- ne yepyeni aktör kazandınyoruz tiyatroya. Yeni me- zun olmuş bir arkadaşımız Cenk Sözeri, Evita'nın ko- rosundan tanıdığım, operada görevli arkadaşımız Murat Ahlatçı ve küçük aktörümüz Altay Fereli. Dı- şandan bakıldığmda bu türden bir kadroyla çalış- mak sorun yaratacak gibi görünür. Ama rol dağılı- mı yaparken neredeyse sahne içı kadar kulise de önem veririz. Yani oyunculan seçerken aralanndaki uyuma, karakterlerine, insan ilışkilerindeki durum- lanna dikkat ederiz. Oyunda küçükler küçüklüğünü bilıp saygdı davranıyor, büyükler büyüklüğüne za- ten hâkim; hem hoca, hem anne, hem baba hem de arkadaş gibi davranıyorlar. - Oyunda kahkaha \t gözyaşı arasındaki gidiş ge- lişler nasıl dengeieniyor? ALTINER- İşin en zor ve en keyifli tarafi bu. Ha- yatta zaten sürekli büyük acılar ya da büyük keyıf- ler olmuyor. Bir günün içinde bile gelgitlerimiz var. Bu da hayattan bir kesit olmasını, işte bu ustalıklı dra- matik kurgusuna borçlu. Bu tip sağlam diyaloglara ve sağlam duygu geçişlerine dayanan oyunlar ne ya- zık ki çok yazılmıyor, yazıldıklan zaman da işte boy- le klasik oluyor. 'Ceza Hukuku Refonmu' atölyesi • Kültür Servisi-Yeni bir Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usülü Kanunu'nun çıkanlması gereksiniminden yola çıkılarak, ilgililer arasında görüş ahşverişini sağlamak amacıyla bir atölye çahşması düzenleniyor. 20 ve 21 Ekim günlerinde tstanbul Goethe Institut'te (Alman Kültür Merkezi) gerçekleşecek olan çalışma Heinrich Böll Vakfi ile Marmara Üniversitesi, Kansas Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi'nin hukuk fakültelerinın işbirliğıyle yapılacak. Her iki gün de 09.00- 18.00 saatleri arasında yapılacak olan atölyede Ceza Hukuku Reformu tasansı üzerinde çalışan komisyon üyeleri ile Amerikalı. Alman, Avusturyalı ve Türk Ceza Hukuku uzmanlan cezai sommluluk, ispat hakkı, din özgürlüğü ve ceza yasası, örgütlü suçluluk gibi konularda görüşlerini birbirleriyle paylaşacaklar. Katılım için ön başvurunun gerektiği atölyede Almanca, Ingılizce ve Türkçe eşzamanlı çeviriler yapılacak. (249 20 09) Çocuklar için yeni bîr müzikal • Kültür Servisi - Tiyatro Çisenti, çocuklar için yepyeni bır müzikal hazırladı: Bebişler Karnavah. Johnson's Baby'nin sponsorluğuyla Akatlar Kültür Merkezi'nde sahnelenmeye başlayan müzikal teknolojinin bombardımanı altındakı çocuklan masal dünyasıyla tanıştırmayı amaçlıyor. Enver Aysever'in yazıp yönettiği oyun, müzikleri, kostüm ve dekor tasanrmyla farklılığı hedefliyor. (282 57 80) Hoşu'nun Utancı Bursa'da • Kültür Servisi - istanbul Büyüksehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan, Hoşu'nun Utancı adlı oyunu bugün saat 14.00 ve 16.00'da Bursa Tayyare Kültür Merkezi'nde sahneleyecek. Şinasi Ekincioğlu'nun yazdığı oyunun yönetmeni Zuhal Ergen. We Three' caz toptuluğu bu hatta İstanbul'da • Kültür Servisi -Avusturyalı 'We Three' adlı caz topluluğu bu hafta tstanbullu müzıkseverlerle birlikte olacak. Perşembe 20.30'da istanbul Kültür Üniversitesi'nde, cuma 19.30'da Avusturya Kültür Ofisi'nde sahneye çıkacak olan topluluk geçen pazartesi Bursa'da depremzedeler yayanna bir konser vermişti. Hervvig Gradischnig (saksofon), Marc Abrams (bas) ve Christian Salfellner'dan (bateri) oluşan topluluk kendi yapıtlannın yanı sıra klasik caz yapıtlannı da yorumlayacak. Topluluğun üç üyesi de Vienna Art Orchestre, Liza Minelli, Avrupa Senfoni Orkestrası, Chet Baker, Al Foster, Group Five Moons around Venus gibi ünlü kişi ve gruplarla dünyanın pek çok ülkesinde konserler verdi. (223 78 43) MHH Reasürans Oda Orkestrası'mn konseri bugün • Kültür Servisi-Milh Reasürans Oda Orkestrası, bugün saat 19.00'da Teşvikiye'dekı Milli Reasürans Auditorium'da bir konser verecek. Şef Charles Olivien-Munroe'nin yöneteceği konserde keman sanatçısı Hande Özyürek solist olarak yer alacak. Konserde Niels W. Gade'in 'Yaylı Sazlar İçin Novelet Op.53'. Alfred Schnittke'nin 'Keman ve Piyano İçin Sonat No.l' ve Josef Suk'ın 'Mi Bemol Majör Yaylı Sazlar için Serenad, Op.6' başlıklı yapıtlan yorumlanacak. Şef Olivien-Munroe, henüz 28 yaşmda olmasma karşm Toronto Senfoni, Viyana Tonkünstler, Budapeşte Senfoni, Brüksel Kraliyet Filarmoni ve istanbul Devlet Senfoni gibi pek çok orkestrayı yöneterek bu alanda yetkinliğe ulaştı. 1997'den bu yana Kuzey Çek Filarmoni Orkestrası'mn birinci şefi olan sanatçı, uluslararası alanda pek çok ödül kazandı. 23 yaşındaki keman sanatçımız Hande Özyürek halen Berlin Müzık Akademisi'nde solıstlik sınıfına devam ediyor. tstanbul Devlet Senfoni Orkestrasf nın bir konserine de katılan sanatçı, Almanya, Fransa, Letonya ve Litvanya'da pek çok konserde solist olarak yer aldı. (232 54 64) Avni Memedoğlu'nun toplu pesimleH Basın Müzesi'nde • Kültür Servisi- 'Emeğın Ressamı' olarak tanınan Avni Memedoğlu, ölümünün 1. yıldönümünde kendi yapıtlannı içeren bır sergiyle anılıyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi'nin B Salonu'nda açılan sergi 5 Kasım'a kadar görülebilecek. tlenci-devrimci kimliği ile sosyal realizm olarak adlandınlabilecek sanat akımmın Türkiye'deki savunuculanndan olan Memedoğlu, olay ve olgulan ışçi sınıfımn ideolojisinin ışığmda taraflı kimliğiyle resimlere aktardı. Aynı görüşü paylaşan sanatçılarla 1959'da oluşturulan 'Yenidal Grubu'nun kuruculanndandır. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olan sanatçı, yapıtlannda tema olarak, çalışan, üreten, sömürülen, mahkûm olan insanlan seçti, yapıtlan ve dünya görüşü yüzünden pek çok kez tutuklanıp yargılandı. (51108 29) Devlet Opera ve Balesi'nin Danimarka turnesi • AALBORG (AA)- Devlet Opera ve Balesi'nin Danimarka turnesi Aalborg kentinde 300 kişinin izlediği Aida Operası ile başladı. Kurumun yurtdışında düzenlediği en büyük turne olan ve 341 sanatçının kahldığı tumenin büyük ılgi gören ilk konserinin biletleri ıki ay önceden satışa sunulmuş ve kısa sürede tükenmiştı. Aida'da Radames'i thsan Ekber, Aida'yı Nilgün Akerman, Amneris'i konuk sanatçı Zlatomira Niklova canlandınyor. Vincenzo Grisostomi'nin sahneye koyduğu yapıtın sahnelenmesi için konuk Italyan rejisör de Danimarka'ya geidi. Yapıt bugün Arhus'ta, 21 Ekim'de de Kopenhag"da sahneye konulacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle