23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19EKİM1999SAU 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN -?• AYŞEGUL YUKSEL Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?"Sen Hiç Ateşböceği Gördfin mfi?" 7 Ekım'den bu yana Ankara'da en çok sö- zü edilen oyun. Yümaz Erdoğan'ın yaz- dığı, başrolü Demet Akbağ'ın üstlendi- ğı, Beşıktaş Kültür Merkezı Oyunculan yapımı olan oyun, Afife '99 Tıyatro Ödül- İerTnden dördüne -En lyi Yazar(Yılmaz Erdoğan), En lyi Komedi Kadın Oyun- cu (Demet Akbağ), En lyi Yardımcı Ka- dın Oyuncu (Şebnem Sönmez) ve En lyi Sahne Müziği (Metin Kalender)- değer bulunmuştu. 1995"te Yılmaz Erdoğan ve Necati Ak- pınar tarafmdan kurulan BKM Oyuncu- lan ülkemize yeni bir "yazar tiyatrosu" kazandırma yolunda. Bir başka deyişle, belırli bir "yazar-oyuncu-yönetmen"in oluşturduğu bir topluluğun, genellikle o yazann yazma biçemi, düşünce ve duyar- İılık çızgisı doğrultusunda bir sahne an- latımını benimseyerek, özel bir kımlığe büründürdüğü tıyatro. Yazar Haldun Taner'in. Metin Akpı- nar,Zeki Alasya, YhmetGülhan'la oluş- turduğu Devekuşu Kabare Tiyatrosu, çağdaş Türk tiyatrosuna bu alanda yol gös- terici olmuştur. Gerçı Taner oyuncu ve yönetmen değıldi, ama oyunlann nabzı- nı elınde rutardı. Taner. Devekuşu Kaba- re Tiyatrosu için sevilen ve topluluğuba- şanya götüren oyunlar yazdı, kolajlar yaptı. Zaman ıçinde de pek çok yazar, bir araya getirilen skeçleriyle bu tiyatronun oyun dağanna katkıda bulundu. Ancak, Akpınar-Alasya ikilisinin "popüler"liği, Taner'in "seçkui" seyircı için amaçlan- mış "kabare tiyatrosu" anlayışının sınır- lannı aşmca. Devekuşu Kabare Tiyatro- su nitelik değiştirdi ve geniş seyirci kit- leleri tarafindan "oyuncu hünerleri" için izlenir oldu. Haldun Taner'le topluluğun bağlan koptu. "Yazar tiyatrosu'" olgusu Ortaoyun- culan topluluğunun kurucusu ve yöne- ticisı. yazar/yönetmen/oyuncu Ferfaan Şensoy'un çabalanyla bir kez daha orta- ya çıktı. Şensoy, Ortaoyunculan'nın yir- mi yıllık serüveni içinde 20'ye yakın oyun yazdı, 10'a yakın da oyun uyarla- Yilmaz Erdoğan'ın yazdığı 'Sen Hiç Ateşböceği Gördfin mü?' bir kadın karakterin 50 yühk vaşam serüvenini sergiliyor. dı (Bu oyunlann kimi "seçkiııci" düzey- de, kimi ise "gjşesonınu" nedeniyle "hal- ka yakın"dı). Şensoy oyunlann çoğun- da yönetmen ve başoyuncu olarak görev aldı. Hem Akpınar-Alasya gibi "popü- ler" bir oyuncu oldu hem de Haldun Ta- ner gibi, yazarhk hünerlenni bileyerek bu- güne geldi. Tiyatronun tüm alanlannda böylesine yaratıcı, cahşkan ve özverili bir "yazar-sanatçı"yı Türkıye ilk kez gördü. Sonra gündeme Yılmaz Erdoğan gel- dı. Tıpkı Haldun Taner ve Ferhan Şen- soy gibi "yüksek zekâh" bir yazı ustası olarak parladı. Yazdığı TV skeçlerinde, "tip" yaratmadaki, "komik durum" ya- kaiamadaki, Türkçenin kalıplaşmış kul- lanımlannı şaşırtıcıbağlamlarataşıyarak "sözgüldürüsü* üretmedeki becerileri yo- luyla izleyicisiyle bütünJeşti. Hünerli bir yazar, popüler bir oyuncu, işini ciddiye alan bir tiyatro insanı olarak en büyük ba- şansı, TV'deki dizılerde sunmuş olduğu. "seyircinin tuttuğu ve talep ettiği" ya- zar/oyuncu yaklaşımı ıle BKM'de sun- duğu tiyatro adamı kişiliği arasındaki aynmı açık seçik belirlemiş olmasıdır. Yine de Ferhan Şensoy'un ilerlemek- te oiduğu "ince uzun yol"un henüz ba- şındadır Yılmaz Erdoğan. "Taze kuv- wt"tir. Zoru başarabılirse, soluklu bir ti- yatro yazarlığı çizgisi geliştirebilirse Türk tiyatrosunun u unutulmaz~lan arasınagi- recektir. Bizim de dileğimiz budur. Yılmaz Erdoğan, "yazar tiyatrosu" anlayışını "açık biçinı"e dayalı. sık sık değişen çok tablolu oyun dûzeneği üstü- ne kurmuştur. BKM Oyunculan"ndan ilk izlediğim oyun olan "Otogargara" son on yıl içinde Türkiye'de yazılmış en başanlı kabare tiyatrosu örneğini oluş- turuyordu. lstanbul'un en büyük otoga- nnda yaşanan, birbiriyle hem bağıntılı, hem bağıntısız olaylar, toplumun tümü- nü sanp sarmalayan insan manzaralan ser- giliyordu. Erdoğan kısa skeçlerin usta- 300 bindenfazla kişinin izlediğifuar, buyıl da ilginç gelişmelere sahne oldu Ftmıkfurt'tapoitâktartıştnakuu,GÜNERYÜREKLÎK Bu yıl 51. kez düzenlenen Frankfurt Ki- tap Fuan, her yıl olduğu gibi bu yıl da ge- leneksel bir törenle dün sona erdi. Seçkin kişilerin çagnldığı törende, Amenkalı tarih- çı Fritz Sterne. Alman yaymevlennin bu yılkı "Banş Ödülü" verildi. tki yıl önce bu ödül Yaşar Kemal'e verilmişti. 10 bini ga- zeteci olmak üzere yine 300 binden fazla ki- tap meraklısıntn izledıği fiıar, bu yıl da ol- dukça ilginç gelişmelere sahne oldu. Özel- lıkle Internet ile dıjital teknolojinın kitap pi- yasasır.a olumlu-olumsuz etkisi, A\Tupa Bırlıği'nde yazarlann telif hakkı, tek fiyat uyguîaması gibi sorunlar fuann bu yılkı ana tartışmakonulanarasındaydı. 100"den faz- la panelde bu konular tarnşılırken, yayınev- lerinin Oskar Lafontaine,Günter Grass,Sir Peter Ustinov ve Alman Savunma Bakanı SPDlı Rudolf Scharpingiçin düzenledik- leri kitap tanıtım toplantılan, medya başta olmak üzere. büyük ilgi gördü ve fuann do- ruk noktalannı oluşturdu. ilk "gövdegösterisi" eskı Sosyal Demok- rat Partı (SPD) Genel Başkanı \ e Malıye Ba- kanı Oscar Lafontaine'in "Yürek Soida Atar" kitabını tanıtmasıyla oldu. Kamera- manlar, patlayan flaşlarla tıklım tıklrm do- lu "Harmoni" adh fuar salonunda yapılan toplantıda Lafontaine. "Yanhş anlaşıkhm" dıyerek, kıtabıyla partıyı yıprattığı eleşüri- lenne karşı koymaya çalışn ama bu kimse- yı ıkna edemedı. Nitekim. iki gün sonra "sahneye çıkan" Günter Grass. eski arka- daşı Lafontaine'ı tekrar sert bir dille eleş- tırmekten gen kalmadı. Daha önce "Çene- ni kapat, onır şarabını iç" diyen Grass, bu kez de Lafontaine'in "bansalnn" gönder- melerıne aldınş etmedi ve "Hiç değlse bir süre için sus, sesini çıkarma" şeklınde biraz daha yumuşak çıkış yaptı. Grass. Lafonta- ine'in *Yürek Solda Atar" derken kitabm- dan bölümlen Springer basın tröstünden sağcı bir gazetede (Die Welt) yayımlama- sını da eleştırdı ve "onunyüreğinin solda at- üğından kuşku duyuyonım" dedı. Bu yıl- kı Nobel Edebıyat Odülü'nü alan Günter Grass, bir yazar olarak nereye gitse kıtap- lanndan çok politik sorularla karşılaşır ve bundan da pek şıkâyetçi gibi görünmez. Bu kitap fuannda da Grass "Mein Jahrhun- dert (Yaşadığım Yûzyıl)" adh son kitabını tanıtmaktan çok, konuşmasının hemen he- men tamamını, gelen sonılar üzerine poli- tik konulara ayırmak zorunda kaldı. Geçen cumartesi günü, kitaplannı basan yayınev- lerinin (Steidl ile dtv) fuar standlannda dü- zenledikleri bir kokteyl ile 72. doğum gü- nünü kutlayan Grass, politikacılan bir kez daha eleştirdi ve sadece bir yasama döne- mi için pohtika yaptıklannı, Alman politı- kasının kısır bır döngü içinde kaldığını söy- ledi. Bilgisayan olmadığını, yazmak için beyaz kâğıdı tercih ettiğini de vurgulayan Grass, Türkıye'dekı Kürt sorunundan Ko- sova savaşına kadar her konuda görüş bil- dirirken, "bir romanın işlevi" konusuna da kısaca değındi ve "Bir kitap okuyucuyu tahrik edici olmalıdır aynı zamanda" dedı ve kendısının bu prensıpten hareket ederek kitaplannı yazdığını belırtti. Bu yılki Frankfurt Kitap Fuan'nın diğer renkli simalan, Alman Savunma Bakanı SPD'li Rudolf Scharping ile ünlü tngiliz sinema oyuncusu, yönetmen ve yazar Sir Pe- • Frankfurt kitap fuannda yayınevlerinin Oskar Lafontaine, Günter Grass, Sir Peter Ustinov ve Alman Savunma Bakanı SPD'li Rudolf Scharping için düzenledikleri kitap tanıtım toplantılan, büyük ilgi gördü. Lafontaine yanhş anlaşıldım diyerek eleştirilere karşı koyarken Günter Grass eski arkadaşını tekrar sert bir dille eleştirmekten geri kalmadı. ter Ustinov idi. Fuarda ^GönnemezKkten Ge- lemeyiz" adh Kosova savaşı üzerine düşün- celerini derledıği kitabını tanıtırken Schar- ping, Balkan ülkelerinin yüzyıllardan beri cinayet katliam, terör içinde yaşadığını, so- runlannı uygar biçimde çözümleme dene- yıminden uzak olduğunu öne sürdü. 78 yaşmdaki Ustinov da anılanm derle- diği "Ustinov'un Küçük Dürrya Tiyatrosu" adlı yeni çıkan kitabını tanıttı. Anılanm bir araya getirdiği kitabında Ustinov, günümüz dünya polıtikasını alaylı bir dille eleştiriyor ve daha 50'li yıllarda politikanın, ABD Baş- kanı Eisenhower'in bir televizyon progra- mı için makyaj yapürmasıyla şova dönüş- tügünü savunuyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Frankfurt Kitap Fuan'nda, Avrupa ül- kelerinin kültür politikası da eleştınldi. Uluslararası Yazarlar Birliği PEN Kulüp, ya- zarlara yapılan baskılan protesto etti. 1978 yılında kurulan ve 26 ülkeden toplam 50 bin üyeli 49 Yazarlar Birliğı'ni temsil eden Eu- ropean Writers Congress (EWC) fuarda dü- zenlediğı basın toplantısında, Avrupa Bir- liği'nın bütçesinden kültüre, yüzde 0.014'lük bir pay ayırdığmı, bunun "utanç wrici bir kûttflr politikası" olduğunu bıldirdı. Bir başka basın toplantısında ise Ulusla- rarası Yazarlar Birliği PEN Kulüp, yazar- tara yapılan baskılan açıkladı. PEN Ku- lüp'e bağlı "Writers in Prison"adlı komi- tenin yaptığı açıklamaya göre bu yılın ilk altı ayında çeşıtlı ülkelerde 34 gazeteci ile yazar öldürülmüş. Ancak komite, öldürii- len gazeteci ve yazarlann sayısının çok da- ha fazla (on mislı) olduğuna inanıyor. Çok sayıda gazeteci ve yazann da hapislerde çü- rütüldüğünü bildiren komite yetkilileri, ka- leme baskının en çok Çın, Iran ve Türkiye'de olduğu görüşünde. 1960 yılında kurulan "Writers in Prison" adlı komıteye, tüm dünyadaki 131 PENmerkezinden49'uüye durumda. Isminden de anlaşılacağı gibi komıtenin amacı. düşüncelerinden dolayı tutuklanan, baskı ve işkence gören yazarlara yardımcı ohnak, özgürlüklerine kavuşmalan için ulus- lararası çalışma yapmak. Fuardakı basın toplantısında PEN Kulüp'e bağlı bir başka komite daha basına tanıtıldı. Sürgündeki yazarlara yardımcı olmayı amaçlayan bu komite "VV'riters in Esile" adını taşıyor. Bu komite de yaptığı çalışmalan açıklarken. şu anda beş yazann sürgün günlerinın fmans- manı için uğraşıldığını, bu girişim çerçeve- sinde Cezayirli yazar Hamid Sldif ile bir Iranlı, ikı Kürt yazann Ahnanya'daki ika- metlerinin garanri altına almdığını bildirdi. Frankfurt Kitap Fuan'na Türkıye bu yıl ilkkez Başbakanlık ile Kültür Bakanlığı'nın öncülüğünde Türkıye Yayıncılar Birliği ile katıldı. Kültür Bakanlığı Müsteşan Prof. Dr. Tekin Aybaş'ın açılışını yaptığı Türk standmda 80 kadaryayınevi, 2 bin 500'e ya- kın kitabını sergiledi. Her yıl bir ülkenin ko- nuk edildiği Frunkfurt Kitap Fuan'na bu yıl ilk kez eski Doğu blokundan bir ülke, Ma- caristan çağnlmıştı. Edebiyatını yakından tanıtabilmek, dünya yayınevlerinin dikkat- lerini yazarlannın üzerine çekebilmek için 5.5 milyon mark masrafla fuara karılan Ma- caristan, kurduğu ilişkılerden çok memnun olduğunu açıkladı. Fuann gelecek yılki ko- nuğu ise Polonya olacak. Polonya fuarda kendisini. "Avrupa geteneklerine bağlı çağ- daş edebiyanyia" tanıtmak istiyor. sıydı. Kahkaha ile hüznü iç içe geçirebi- liyordu. Oyunun politik taşlama dozu hafifti; an gülmecenin içine sindirilmiş- ti. "Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?" ise yine kısa tablolardan oluşmakla birük- te, bır kadın karakterin 50 yıllık yaşam serüvenini sergiliyor. Gülseren, toplulu- ğun motoru Demet Akbağ için yazılmış, soluklu bır rol. Ancak, Gülseren'in ya- şamıyla birlıkte Türkiye'nin son 50 yıl- lık tanhi de gündeme geliyor. Işte Yıl- maz Erdoğan bu noktada zorlanıyor. Bir yandan, içinde yaşadığı ortamın sı- radan insanlanna göre alabildiğine "SH ra dışı", dolayısıyla da "yahuz" olan, üs- tün zekâlı bir kadın kişinin güldürücü/hü- zünlü yasantısı biçimlenecek sahnede; öte yandan da bu yaşantı, yakm tarihi- mizin politik-toplumsal olaylannın çer- çevesi içine yerleştirilecek. Erdoğan'ın askerlik görevüıe gitmeden önce tiyatro- suna yeni bir yapım kazandırma çabası içinde biraz aceleye getirdiği bir metin varortada. Ateşböcekleri'nin sundugu -ve kimse- nin göremediği- "gerçek ayduıhğı" gö- rebilen bir çocuğun, sonra genç kızın, sonra genç, sonra orta yaşlı kadınm se- rüveninde, özgür bırakılsa topluma ay- dınlık saçabilecek bir insanın "sıradan- laşonhna"ya, "körleaTme"ye çalışıldığı- nı ızliyoruz 50 yıl boyunca. Gerçek ya- şamda da örnekleri olan, hüzünlü ve ko- mik bir serüven... Bir anlamda. Cumhu- nyet Türkiyesi'ne doğmuş olsa da "yi- apgHmesini'' engelleyemediğımız, zekâ ve yeteneklerinden yararlanamadığımız bir dolu kadınımıza yakılmış bir ağıt... Böylece biçimlenen oyunun ilk yan- sında, solcu amcanın bir hapse tıkılıp bir serbest bırakılışından öte bir politik gös- terge göriUmüyor. Ikinci yanda ise san- ki oyunun başı benzer bir dizgede işlen- miş gibi, 70'ler, 80'ler, 90'lar gibi baş- lıklar atılmaya başlanarak, bırkaç kalem darbesiyle politik örgeler de gündeme getirilıyor. Keşke getirihnese. Çünkü bu örgele- m^m^^_ rinçoğu Gülseren'in yaşan- tısıyla ilintisiz. Üstelik de politik değini yapılan dö- nemlen betimlemekten uzak. Çünkü yeterince iş- lenmemiş. Bu örgelerin bir bölümü de yanıltıcı. Sözge- ümi, niye yazdığını bilme- den duvara yazı yazangenç hem gülünçleştinnyofBem de sonra vuruluyor. Buna, üstelik de Gülseren'in yön- lendirmesiyle, neden güle- lim ki... Hele oyunda "doğ- ru" sayılabilecek bir seçe- nek tartışıhnıyorsa. Izleyen, ikinci bölümde Gülseren'le ilgili çarpıcı malzeme tü- kenmiş de boşluk başka mal- zemeyle dolduruluyormuş duygusuna kapıhyor. Aynı nedenle oyunun ikinci yan- sında tempo düşüyor. Bütün bu sorunlanna kar- şın, Erdoğan'ın temel izle- ğiyle, tipleme ve dil kulla- nımındaki hüneriyle büyü- lenıp, oyunu soluk soluğa izliyorsunuz. Hele son za- manlarda sunulan oyunJar- da sıkmtıdan patlamışsa- nız... Erdoğan, "kahplaş- BBŞ" bir kurgudan (kendisiy- le TV söyleşisi yapılan bir kadımn yaşadığı "geçmişe dönüş"lerin tablolar biçi- minde sergilenmesi) yola çıkmakla birlikte, sürekli olarak "kalıplaşnuşnı dısm- da"birsöylem arayışı için- de. Seyirciye uzak duranla seyirciye yakın geleni usta- ca dengeliyor. Bu nedenle oyun seyirciyi sımsıcak sa- np sarmalıyor. "Sen Hiç Ateşböceği Gör- dün mü?" özenle kotanl- mış başanlı bir yapım. Ti- yatro tadı veren bir çalış- ma. Oyuncular gerek birey- sel düzeyde, gerekse toplu oyunculuk açısından yük- sek not alıyorlar. Hemen hepsi "TV ünlüsü" olan sa- natçılann yorumlanm böy- lesine sıkı bir disiplin için- de sergüemeleri örnekbir ni- telik taşıyor. Oyun süresin- ce bir-ikı yerde, TV dizile- rindeki rolleri anımsatan ta- vır, tonlama vejest sürçme- leri görülse de seyirci onla- n TV'deki alışılagelmiş tip- lemelerini aşan bir oyuncu- luk çizgisinde de başanlı ol- duklan için alkışhyor. Ve Demet Akbağ... Bugü- ne dek üstlendiğı her rolü, sanki o rol için doğmuşça- sma taşıyan bir genç usta... Bu kez tiyatrocu kişiliğini Gülseren'e taşıyor. Gülseren onun incelikli/soluklu oyu- nuyla yaşama geçiyor ve belleklere kazînıyor. lyi ki Demet Akbağ oyuncu ol- muş, iyi ki Gülseren gibi körletilmemiş diyorsunuz oyunu izlerken. lyi ki Yılmaz Erdoğan var, iyi ki BKM Oyuncula- n var diyorsunuz oyundan çıkarken. Topluluğun bir sonraki çalışmasını gerçek- ten merak ederek... YAZI ODASI SELtM tLERİ *'• ;- Başka Gençlep Var! Mektuplar. Mektuplar arasından iki mektup: "Ben on dokuz yaşındayım." Genç bir kız. "Yirmisinde bir delikanlıyım." Genç kız, edebiyatımıza tutkusunu dile getiriyor: "En sevdığim Türkyazarian sorulsaydı bana, saya- cağım adlar Oğuz Atay, Pınar Kür ve Selim lleri olurdu." Kendimi geçiyorum. Sevgili arkadaşımız, Oğuz Atay'ın "Demiryolu Hikâyecileri/Bir Rûya" h\- kâyesinden söz açıyor, Atay'dan yürek yakıcı şu cümleyi alıntılayarak: "Bizim istasyon hep aynıyerde kaldığına göre, bun- lann önemi varmıydı?" Bir de çok önemli soruna değiniyor: "Kendine paket halinde sunulanı okuyan bir topluma dönüş- memiz, benim, çevremdeki herkese zaman zaman anlatmaya çalıştığım, ancak bir türlü kabul ettire- mediğim bir gerçek. Üç beş yazardan fazlasının ne- redeyse hiç okunmadığı birpopülizm döneminde- yiz. Televizyondaki kültür-sanat programlannda ya da gazetelerde sözü edilenlerhep aynı yazarlar, ay- nı yaprtlar." Ben de ekleyeyim: Bu ambalajlı -tımak içi- yazar- lanmız hemalde yeni bır sentaks 'geliştirdiler'. ör- nek cümle: ".. .bırkaç yemekyediler." Türkçenin us- tası bir yazanmız da, bu sentaksın sayfa sayfa gö- verdiği kitabı, yıllardır beklediği eser olarak sunuyor. Umutsuzluğa gerek yok. Başka gençler, başka okuriar her zaman var. On dokuz yaşmdaki Berke, Oğuz Atay'ın güzelim öyküsünden edebiyata ses- leniyor. "Ben de buradayım sevgiliyazar, hep buradayım!" Yirmisindekı Binali Sipahi, "biredebiyat dostu". Hem de gerçek dost. Onca toz duman içinde, Re- şat Nuri'nin Akşam Güneşi'nl seçebilmiş! Arada Refik Halid'i de! Şu satırtar Binali'nin: "Size iki roman ismi vereceğim, hemen hatıria- yıp gözlerinizin dolacağını tahmin ediyorum. Naz- mi ile Jülide'nin o hüzün dolu aşklan dersem, sa- nınm hatıharsınız o muhteşem Akşam Güneşi'ni. Be- ni hakikaten çok etkilemişti. "özellikle eniştenin Jülide'yi sevmesi, ama ona bir türlü açılamaması ve tam tersine, kızcağıza hid- detli davranması. O da bilemezdi savaştan kalbinin hastalıfdı olarak döneceğini. Ama Çamlıca'dakiköşk- te daha minidk birkızken Jülide ile oynamasının ak- lına gelişi, gözlerinin doluşu, o erkekle kız arasın- daki gözle görünmez uçurumun, hele bizim gibi toplumlarda ne kadar gereksiz yere derinleştiğinin acıklı öyküsüdür bence. "Gelelim unutamadığım ikinci Türk romanına. Gene hatırlayıp gülümseyeceğinize kalıbımı basa- nm. Şu meşhur iştahlı Ata Efendi ile Düzce 'den ge- len kız, Ayşen'in öyküsü. Evet, Bugünün Saraylısı da tıpkı Akşam Güneşi gibi...(...)" Evet, tıpkı öyle. Sonra Binali Sipahi, okuyacağı romanlan sayıyor, bu kış okuyacakmış. "Bu romanlara Cumhuriyet'te- ki sütununuzda değinebilirseniz, hem onlan daha bir iştahlı okurum hemde belki okunma oranlan bi- raz actar." *. .*,„ Stendhal'den Kızıl veKara, Pasternak'tan Dok- torJivago, Jane Austen'den Aşk ve Gurur, ünlü Ja- ne Eyre, Kundera'dan Varolmanın Dayanılmaz Ha- Mği, Mehmed Rauf veEylûl'ü, Balzac, Kafka, Re- fik Halid'den Nilgün, Hesse/Bozkır Kurdu, uzayıp gidryor liste... Kundera'nın romanını okumadım. Jane Eyre'in sayfalan bende sarank, çok eski bir basım. Doyamayarakokumuştum. Ama öteki Bron- te'nin Rüzgârlı Bayır"\na daha tutkunumdur. Emiry Bronte, benim için, dünyanın en acı romanını yaz- mıştır. Kafka'dan Şato diyor genç dostumuz. Dava'yt unutmuyorum. Fakat hâlâgözdem Amerika'öır. Bi- nali'nin mektubundan sonra Amerika'yı yeniden okumak istedim... Günün moda adlanyla yetinenler, moda kitaplan kottukJannın altındagezdirenler, az okuyanlar, hiç oku- mayanlar. Ne var ki tablo bu kadar değil. Madalyo- nun arka yüzü var: İki mektup bana söyledi. '•* ' Takvimde İzBırakan: * "Demiryolu Hikâyecileri biryalntzlıköyküsüdür. Ede biyatımızda birbenzen olmayan biryalnızlık öykü- sü. Bireyin yalnızlığı değil bu; bireyin öteki bireyler ya da yaşadığı toplum karşısındaki yalnızlığı da de- ğil... " Semih Gümüş, öykünün Bahçesi, Adam Ya- yınlan, 1999. DünyatiyatrolaiMSaraybosna'da • SARAYBOSNA (AFP) - Bosna'nın Uluslararası Tiyatro Festivali MESS, geçen cuma günü başladı. Balkan ülkeleri,Mısır, Fransa, Ahnanya ve ABD'nin de aralannda bulunduğu toplam 18 ülkenin tiyatro topluluklan iki hafta boyunca ülkenin başkenti Saraybosna'da oyunlannı sahneleyecek. Topluluklann sunacağı oyunlann çoğunlukla Shakespeare, Brecht ve Beckett gibi klasik yazarlann yapıtlan olması dikkat çekiyor. MESS Tiyatro Festivali, 1992-1995 yıllan arasında savaş nedeniyle kesintiye uğramış, 1996'da yeniden düzenlenmeye başlamıştı. Genç İspanyol yazann başarısı • BARCELONA (AFP) - Ispanya'nm en önemli edebiyat ödüllerinden olan Planeta'yı 25 yaşmdaki yazar Laura Espido Freire kazandı. Ülkenin Bask bölgesinde yasayan genç yazar, üçüncü romanı j 'Melocotones Helados' (Donmuş ŞeftalileT) adh romaruyla ödüle değer bulundu. Bugüne dek Planeta'yı kazanan en genç yazar olma unvanını da • kazanan Freire, yaklaşık 330 milyon dolarlık para ] ödülünün sahibi oldu. i BUGUN • CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ nde 18.30'da j Metin Zakoğtu'nun katılacağı tiyatro etkınliği yer 1 abyor. (252 3881) \ • ADA ETKlNLtKLERİ SALONU'nda Bizim '. Tiyatro Yargı'yı 21.00'de sahneleyecek. (244 28 39) • İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da j Hüsrev tsfendiyaroğlu'nun gitar konseri dinlenebılır. t (293 98 48) \ • AKSANAT'ta 12.30 ve 18. 00'de lazer-disk'ten î Çaykovski'nin yapıtlannın seslendirildiği konser f izlenebilir. (292 06 55) \ • İSTANBUL BlLGt ÜNtVERSİTESt'nde süren i Amerikan Avangard Sineması Günleri kapsamında saat 20.00'de The Wonder Ring. Window Water Baby ' Moving, The Test of Light, Like A Breeze adlı filmler gösteriliyor. (216 00 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle