14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EKİM1999SAÜ CUMHURİYET SAYFA 17 Bedava gazete Uzan Ailesi, gazetesi Star'ın fiyatını 50 bin liraya düşürüp damping yaptıktan sonra bu kez de kendi dağrtım şirketi Medya Park'ı devreye sokmak için mağdur rolüne girerek ortalığı birbirine katıyor. Ve kendine göre bir dağrtım örgütü kurup başbayilere gazetenin satış fiyatı üzerinden yüzde 50 komisyon vereceğini açıklıyor. Yani 25 bin lira. Tali bayilere de yine gazetenin satış fiyatı üzerinden yüzde 50 komisyon, yani 25 bin lira vereceğini duyuruyor. Toplam komisyon 50 bin lira... 50 bin liralık gazeteyi satmak için 50 bin lira komisyon verilirse o gazete bedava dağrtılıyor demektir. Gazetenin kağıt, baskı masrafları ve personel ücreti de hesaba katıldiğmda bu para nereden geliyor sorusu akla takılıyor. Genel Yayın Yönetmenimiz Orhan Erinç, bütün bunlan dün köşesinde yazdı. Sorunun yanıtını vermesi gereken ^yetkililer sus- pus oturuyor; Star'ın yazariarı da kafalanna huni, boyunlanna çalar saat takmış, yazdıklarıyla milleti eglendiriyor! Etektronik posta: someposta.cunihuriyeLcoin.tr Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Petrol krizi kapıdaymış... "Bizi etkilemez: çat şurada. çat burada. çat kapı ardında hergün krizdeviz!" urcular, önceki gün Ankara Kocatepe Ca- misi'nde toplanıp mürşitleri Said-i Kür- di'nin ölüm yıldönümü bahanesiyle mevlit okuttular... Said-i Kürdi'nin ölüm yıldönü- mü bahanesiyle mevlit okutma işini önceki yıllarda 29 Ekim'e denk getirirler ve yayın organlannda Cum- huriyet Bayramı'na yer vermeden mevlitlerini man- şet yaparlardı... Bu kez erken toplandılar. Said-i Kürdi'nin ölüm yıl- dönümü bahanesini kullanan Nurcular'ın bu yıl baş- ka bir amaçları varmış... Şöyle ki... Kızı eroin komasından 17 yaşında ölen, Nurcu yayın organlanndan Yeni Asya gazetesinin sa- hibi Mehmet Kutlular, mevlit organizasyonu sıra- sında cami avlusunda yaptığı açıklarnada 17 Ağus- tos'taki depremin "başörtüsü zulmünü başlatan 28 Şubat kararlarına" karşı bir ilahi hakikat olduğunu bildirdi; Nurcular da mevlit bahanesiyle cami avlu- sunda dağıttıkları kitapçıkla 17 Ağustos'taki depre- Sapkınlık min bir "ilahi ikaz" olduğu safsatasını yineleyip Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedef aldı. Amaçları, bir ölünün arkasından mevlit okutmak değil safsata satmak ve orduya sataşmakmış... Zaten, önceki gün Said-i Kürdi'nin ölüm yıldönü- mü değildi... Mevlidi de bir araç olarak kullandılar. Said-i Kürdi, 23 Mart 1960'da öldü... Kaldı ki mevlit, Islam Peygamben Muhammed in doğum günü törenidir. Arapça doğum anlamındaki viladet sözcüğünden türemiştir; doğum zamanı ve yeri demektir. Müslümanlar, Rebiülevvel ayının oni- kinci gününün gecesini "Mevlit Kandili' olarak kut- lar. Anadolu geleneğinde, kandillerdeTürkozan Sü- leyman Çelebi'nin onbeşinci yüzyılda yazdığı "Ve- sitet-ün Necat" yani "Kurtuluş Yolu" adını taşıyan uzun şiiri okunur. Bu şiire de kısaca "Mevlit" denir. Mevlidi, Said-i Kürdi'nin ölüm yıldönümü bahane- siyle bir araç olarak kullanan Nurcular'ı biraz daha yakından tanımak isterseniz, Orhan Hançerlioğlu "lnançSöçlüğü"nde (Remzi Kitabevi, Birinci Basım Mayıs 1975) "Nurculuk"u şöyle anlatıyor: "ıslam disiplini içinde oluşturulmaya çalışılan, te- meli Naksibendiliğe dayanan, dinsel bir devlet kur- makamacını güden din... Bitlis kentinin Nurs köyün- de doğduğundan ötürü Nursi lakabını alan Said-i Kür- di adında bir adam tarafından önerilmiştir. Sait, ken- disinin yazdığı Risale-i Nur'u, Kuran'la bir tutmak- tadır. Mucizelere inanır ve yeni mucizeler ileri sürer. Bir ara tımarhaneye girip çıkmıştır." İsterseniz, Meydan Larousse'daki "Nursi" mad- desine de bakabilirsiniz: "Sapkın din akımını başlatan yazar." Yazar ama okuma-yazması yok... Fakat Süleyman Demirel'e göre büyük bir aiim! Yüksek Yerilim Hatt Erdinç UTKU Yağmur yağıyor, seller akıyor, Arap kızı türban eylemi yapıyor! Sayman: f Jüri değil çapraz sorgu' Istanbul Barosu Başkanı avukat Yü- cel Sayman, Baro'nun düzenlediği ve çapraz sorgu sisteminin örneklen- diği seminerde, Anglosakson huku- kunda olduğu gibi bir jüri sistemi- nin öngörülmediğini söyledi. Sayman, Türkiye'de jüri sistemi- nin uygulanamayacağını belirtti ve şöyle dedi: "Ama çapraz sorgu olabilir. Olma- lıdır. Kara Avrupası'nda da çapraz sorgu kullanılıyor. Çapraz sorguda, savunma ve savcı, tanık ya da sanı- ğa doğrudan soru sorabiliyor ve her söylenen söz olduğu gibi tutanağa geçiyor. Bizde ise ancak yargıç ara- cılığıyla soru soruluyor ya da yargıç izin verirse savunma veya savcı doğ- rudan soru sorabiliyor fakat tutanak yargıç tarafından yazdırılıyor. Bu- nun sakıncalarını duruşma salon- larında yaşıyoruz. Ayrıca, çapraz sorgu sisteminde mahkeme, savun- rnaya da davayla ilgili delil toplama yet- kisi veriyor. Böylece hem zaman ka- zanılmış oluyor hem de deliller toplan- dıktan sonra duruşma başl/yor. Bugün- kü uygulamada ise hem deliller tam toplanmadan mahkeme başlıyor hem de avukatın getirdiği belgenin aslının istenmesi için resmi yazışmalar yapı- lıyor ve dolayısıyia duruşmalar uzuyor." Amerika, YEŞİL KUŞAK projesini Türkiye'de Fethullah'la gerçekleştihyor. Banş Ertürk Bir Hiç İçin 45 Milyon Dolar Prof. Dr. LÇKLN GERAY Uluslararası Savunma Sana- yii Havacılık ve Denizcilik Fu- an Türkiye 99'un açılış/nda TAİ (Türk Havacılık ve Uzay Sana- yii) yetkililerinin Sayın Demi- rel'in yanına giderek "dertle- rini" anlattıklarını görüyoruz. Dertleri, kısaca, 15 adet eski ve yorgun S-2E Tracker deniz karakol uçağının niteliklerinin orman yangını için dönüştürül- mesinepara bulunmâsı. fste-" nen paranın da 45 milyon do- lar olduğu anlaşılıyor. Yani, Sa- yın Ecevit'ın ABD'deki temel konularından olan tekstil ko- talarının gevşetilmesi bağla- mında ülke yaranna arttırılabi- len 108 milyon dolarlık (iki yı- lın toplamı olarak) ek konten- janın yaklaşık yarısı. Ülkenin ihracattan sağlanan döviz gelirleri azalıyor. Dış borç taksitlerinı ancak borç bularak ödeyebilıyoruz. MaJiye'nin ge- lir-gider dengesizliği ve iç borç- lar, çalışanların ücret artışları- nı sosyal patlama noktasına in- dirgemiş durumda. Depremin yükü havsalalan zorluyor. Ama TAİ bir "hiç" uğruna45 milyon dolar istiyor. Sadece, ülkenin 1923'ten beri hiç ama hiç yaşamamış olduğu bu üfkütücü tabloya mı gözler kapalı? Hayır. Habe- re, bilgiye, bilime de kapalı ol- duğu belli. En önde de ormancılık sek- töründe yaşananlara, sektö- rün bu konudaki birikimine, alınmış olan kararlara, atölye çalışmalannın sonuçlanna, aka- demikçözümlemelere.. kapa- lı oldukları anlaşılıyor. Birsek- törün darboğazlarını ve ihti- yaçlarını sektöre başvurma- dan biliyorgörünmek ve üste- lik bunu belli ortamlarda dile ge- tirerek doğruluğu sadece ken- dinden menkul görüşlere des- tek elde etmeye çalışmak çağ- daş bir davranış mıdır? 45 milyon doları isteyenle- rin Türkiye'nin orman yangın- ları konusunda yaşadığı sü- reçten ve birikimden haberi olabilir mi? Sanmıyorum. 1997 yılında yapılan, yeni yangın konseptiyle ilgili çalışmadan, 1997 yılındaki orman yangın- lan sempozyumundan, 1998 yılındaki bu konuya ilişkin atöl- ye çalışmalanndan, 1998 yılın- da gerçekleştirilen Istanbul Orman Çevre ve Kültür Varlık- larını Koruma Platformu yan- gın brifinginden, akademik çevrelerin raporlarından, ga- zeteler ve televizyonlardaki yayınlardan.. haberleri var mı? Haberli olmak da yetmez. Sa- tır aralarına girebilirler mi? Iş- te bütün bu süreçlerin sonun- da uçağa harcanacak para kabul görmemiş, dışlanmıştır. Orman kaynaklarının yöne- timi, devlet yönetiminden son- ra gelen en karmaşık görev- ler arasında yer almaktadır. Bunun bîrparçası olan orman yangını yönetimı de biyoloji, ekoloji, yangın davranışları, ekonomi, teknoloji ve kültür boyutları olan son derecede karmaşık bir alandır. Tekrar edelim. Yangınla sa- vaşımda ilk sırada personelin hızla ulaştırılması, ikinci sıra- da su atımı önemlidir; uçak yerıne helikopter içeren bir teknolojinin hem daha etkili hem daha ucuz olduğu anla- şılmıştır; Akdeniz havzasında, çok sayıda, hem de amfibik uçak sahibi olan ülkeye kıyas- la ülkemizin başarı düzeyi da- ha ileri durumdadır; yangınla savaşım kadar yangını önleme konusuna önem ve kaynak verilmelidir; ülkenin savaşım- daki temel boşluğu uçak de- ğildir; yangınlar ormanlanmı- zın azalmasında ancak üçün- cü sırada yer almaktadır; bil- gisizlik veya kasıt nedeniyle orman yangınları ön planda gösterilmektedir; kamuoyu yanlış bilgilendirilmekte ve si- yasetçi yanlış yerlere kaynak ayırmaktadır; uçağa harcana- cak kaynağın, örneğin, ağaç- landırma - bitkilendirme ama- cıyla kullanılması daha akılcı- dır, daha çok orman kazandı- rır. Yani yani, bu bir uzmanlık, bir hesap, bir plan işidir. "Ba- na öyle geliyor ki" mantığı yü- rümez. Yangın başına yanan alanın zaten sadece 3.5 hek- tar olduğu (şu anda benzer ül- keler arasında en iyi durum) bir ülkede 45 milyon dolara, ay- nca bakım-işletme giderlerine de katlanarak bu 3.5 hektan nereye indirebilirsiniz? Ve ne- den indiresiniz? Sektör bunlan söyiüyor, sek- törden olmayanlar bu sektö- re uçak satmaya çalışıyor! Ka- nada firmaları yerine şimdi de TAlrni çıktı? Bizler hangi rul- manın kullanılacağınadairakıl hocalığı yapıyor muyuz? Bir hiç için 45 milyon dolara ya- zık değil mi? SARIYER 1. ASLtYE HUKUK HÂKİMLÎĞl'NDEN Davacı Dursun Bayramoğlu tarafından Murat Bayramoğlu hakkında mahkememızde ıkame olunan gaıplık davasında; Davacı Dursun Bayramoğlu tarafından açılan dava dilekçesinde Murat Bayramoğlu'nun oğlu olduğunu, Elazığ Karakoçan Okçular nüfusunun C. 069 S. 11. K. 97-11 sayısında kayıtlı Güzel Bayramoğlu'ndan doğma 1973 doğumlu olduğunu, 17.12.1993 tanhinde Boğazıçı Köprüsü'nden geçerken bınmış olduğu taksiyi durdurarak denıze atlayarak intıhar et- tiginL cesedınüı bulunmadığını, C. Savcılığı'nca yapılan tahkikatta teşvik ya da ıkna eden kimse bulunmadığuıdan takipsizlik karan verildiğım, an- cak askerlik görevı için Murat Bayramoğlu'nun aranmakta olduğunu. oğ- lunun ıntihar etmış olduğundan ve cesedi de bulunmadığından gaipligıne karar verilmesı istendiğınden işbu ılandan itibaren 1 yıl içersmde Murat Bayramoğlu hakkında bilgisı olanlann veya bızzat bu kişinın hâkım- liğimizin 1999/331 esas sayılı dava dosyasına müracaat etmelen gerek- mektedır. aksı halde Murat Bayramoğlu'nun gaıpliğine hükmedilecektır. ilan olunur Basın' 47319 ÇİZGf LİK KÂMİL MASARACI HARBt SEMtH POROY MIRMIRLAR UĞUR DVRAK BULUT BEBEK MRAYÇIFTÇI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN UEkim 1 İİÎİlf KURŞUNUN mURIBATt fOTOGMFlANDt.. aueüN, BALİSTİK. f=O- ££>£W SAP7XA4lfrr.JÇİ POLU eOİLO/Sİ JEİÂT/A/ S£JCT~ 0ECİK BAÇKA gig. D£6'plO.lkL yAPMAMIŞTT. t'çi eof ç.eK.i'zoeKi-s *TEÇ eotu'Mce, ' e£s/toLee£>e jsöteütPüĞü s(ei,çoK. eüYütz oesıptaJfc OUUH/ÇTU. çettf- L£U FOTOĞRAFLAetM ICU/ZŞUN "' ÇOK mYDALl OtACA&l elde. eJult* FATİH 2. ASLtYE HUKUK HAKİMLİĞt'NDEN 1998/870 Davacı Nurgül Aktay ile davalı Emin Aktay arasındaki boşan- ma davasının yapılan açık dunışması sonunda: Istanbul Fatih Seyitömer Mah. 1259 hanede kayıtlı Ali thsan ve Behiye'den 1.5.1969'da doğma Nurgül Aktay ile Ömer Faruk ve Hevizat'tan 8.3.1962'de doğma Emin Aktay'ın boşanmalan- na, 1988 doğumlu, Seyma ve 1990 doğumlu Doğukan'ın velaye- tinin davacı anneye verilmesine mahkemetnizin 16.6.1999 tarih ve 1999/450 sayılı ilamı ile karar verilmiştir. Adresi meçhul olan ve tebligat yapılamayan davaiı Emin Ak- tay'a bu karar özeti karar teblığı yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 46405 KARTAL 4. ASLtYE HUKUK HÂKİMLtĞt'NDEN 1998/882 Davacı Ayten Gürtûrk (Yavuz) tarafından davalı Şemsettin Gürtürk aleyhine açılan boşanma davasında; Davalı Şemsettin Gürtürk'ün Vatan Cad. N: 9 K: 3 Sahil Mah. Tatvan Bitlis adresinde bulunamadığından zabıta tahkıkatı ya- pılmış, teblıgata yarar açık adresi bulunamamıştrr. Yukanda adı ve adresi yazılı davalı Şemsettin Gürtürk'ün du- ruşmamız olan 30.11.1999 günü saat 10.50'de duruşmada hazır bulunması, bulunmadığı takdirde usulün 213 ve 377. maddele- ri uyarınca gıyabında karar venleceği hususu ilanen dava dilek- çesi yenne kaim olmak üzere tebliğ olunur. 27.9.1999 Basın: 46547 GÖRÜŞ EMİNE ERPOGMUŞ ( y Ahşabı Gündeme Gettrmelyiz The Economist'in 28 Ağustos 1999 sayısında çı- kan "Türkiye'den Dersler" yazısında aynen şunlar söyleniyor: "1994 LosAngeles (54 ölü) ve 1995Japonya, Ko- be (6500 ölü) depremlerinden alınan dersler -herşey eşit olduğunda- ölü sayısını etkileyen en kritik fak- törün kullanılan yapı malzemesinin özellikleri pldu- ğunu gösteriyor. Katilağıriıktr. Türkler, başlannın üze- rindeki yıkılan strüktürierin altında ezildiler. Japonya'da sık olan tayfunlardan korunmakama- cıyla inşa edilmiş ağır çatılı yapılann öiümcül oldu- ğu ispat edildi. California'da ise beton ternellere bağlanmış hafıf çatılı ahşap karkas evler titremele- re dayandı. Türkiye veyardıma koşan iyı niyetliya- bancılarağır veyüksek beton binalan tekrar inşa et- meden önce 'eski moda' ahşabı düşünseleriyieder- ler." Deprem oldu, politikacılar ve müteahhitler suç- landı; yapı sigortası, doğru yer seçimi, inşaatlann denetimi gibi önlemlerfe sorunlann çözüleceğıne ka- rar verildi ve daha üzerinden 1 ay geçmeden çok katlı betonarme binaların temellerı yeniden atılma- ya başlandı. Bu kadar büyük bir felakerten sonra biraz durup düşünmek, yıkılan ve ağır hasar gören yapılann yı- kılma nedenlerini "araştırmak" gerekmez mi? Bü- tün kabahat kötü beton ve eksik demirde mi aca- ba? Yıkılan binalann yüzde kaçında tasanm hata- sı var, yüzde kaçında beton kalitesi düşük, yüzde kaçı hazır beton kullanmış.. daha da önemlisi yıkıl- mayan binalann özellikleri nedir, en önemlisi bütün bu rakamlann istatistiki değeri nedir... Kanrtlar or- tadan kalkmadan belirlenmesi gerekmez mi? Dün- yada neler olup bitiyor incelenemez mi? Ama bilimsel yaklaşımlar kaç kişinin ilgisini çe- kebilir. Kimsenin Kandilli Rasathanesi'nin ilk ölçüm- lerindeki hatayı sorgulamaması da bunun bir örne- ği. Deprem bölgesine yardımın geç gıtmesınde her- keş suçlu bulundu. Kandilli Rasathanesi hariç... Ölçümde 10 mislinden büyük bir yanlış yapılma- sı (7.8 yerine 6.7) ve daha önemlisi bu yanlışın 12 saat düzeltilmemesi, bence kurtarrna çalışmalan- nın gecikmesinin en büyük nedenidir. Northridge Los Angeles depremini, (enkaz altın- da kalarak ölenlerin sayisı 25) Kobe depremi ile karşılaştınrsak (ölü sayısı 6000) Northridge'in bu işi bildiğini söyleyebiliriz. Acaba öyle mi? Northridge, ABD'nin en gelişmiş bölgelerinden biri, konutlann yüzde 99'u ahşap, çoğu okul ve orta büyüklükte iş- yerleri de ahşabı tercih ediyor. Deprem sonrası ra- porunda bazı ilginç noktalar var. • Konutlann sadece yüzde 40'ı deprem sigorta- sına sahip. • Deprem öncesi 143 binayı kapsayan bir araş- tırmada, yapılarda deprem dayanıklılığı sağlayan 31 değişik özelliğin bulnup bulunmadığına bakılıyor. Bi- nalann yüzde 40'ında bu özelliklerin en az üçte bi- rinin mevcut olmadığı saptanıyor. • Perde duvarlarda çatlaklar ve çelik binalarda hasarlar mevcut En ilginç örnek.. gelişrniş kalrte kont- rol yöntemlerinden geçmiş bir çelik yapının kaynak hatası nedeniyle taşıma gücünün yüzde 75'ini kay- betmiş olması. • Konutlann hiçbiri mühendis kontrolünden geç- memiş. • Yeni binalarda hasar oranı daha fazla. Türkiye'de ahşap yapıdan söz edince bütün mi- mar ve mühendislerin kaşları kalkıyor: Ülkemiz ar- tık gelişmiştir, deprem yönetmeliğimizçağdaştırve depreme dayanıklı beton binalar yapabiliriz. Eksi- ğimiz sadece kontrol mekanizması ve namuslu mü- teahhitler. Yılda 400.000 konut yapılan bir ülkede kontrol mekanizmasının işleyebileceğini sanmak hayalciliktir. Yapı denetim kunjmları en gelişmiş ül- kelerde bile bu yapılamıyor. İkinci gözardı edilen önemli nokta ise hiçbir üre- timin hatasız olamayacağı. İSO 9000'li buzdolabı- nız her zaman arızalı çıkabilir, gidip değiştirebilirsı- niz. Ama ev çökünce insanlar ölüyor. Masa üstünde yönetmelikler hazırlayarak, inşa- at suçlanna ağır cezalar getirerek hiçbir yere vara- mayız. Belki de varmak istemiyoruz. Çünkü bun- dan sonraki Izmit depreminde şu anda karar veren insanların hiçbiri hayatta olmayacak. Konulan ku- ralların uygulanabilir olması için o toplumun politik ve sosyal yapısını göz önünde bulundurmak zorun- dayız. Türkiye'de depremle yaşamaya mecburuz. Amaç, depremlerde ölü sayısını en aza indirmek. Bunun yolu ise hafif ve az katlı bina yapmaktan geçiyor. En kötü hafif binadan sağ kurtulma olasılığı çok yük- sek. Çöken hafif bir ahşap çatıdan kafanızı bir yas- tık ile koruyabilir, altında kaldığınız enkazdan ise 2- 3 komşunun yardımı ile çabucak çıkanlarak kurtu- labilirsiniz. Economist'in dediği gibi, "eski-moda" ahşabı tekrar düşünmenin zamanı çoktan geldi. OICOMOS Ahşap Sempozyumlan Türkiye Koordinatörü) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Keyif verici bir hap. 2/ Bir nota...Uzunsü- recinselilişkide bulunmadığı için aşın istek duyan kimse. 31 Içel'in bir ilçe- si... Bir aydm- latma aracı. 4/ Sarma tekniğiy- leyapılan bir tür işleme. 5/"Ke- 8 derlendiğim 9 günler olmuş / Naçardolaşmışım - 1 2 3 4 5 6 7 8 ç şş -'lannda" (Cahit Küle- bi)... Eski Mısır'da güneş tannsı. 6/ Ulaştırma... Aziz Nesin'in bir oyu- 3 nu. II Para, özellikle de 4 kullanılmaya hazır pa- ra. 8/Kendini beğenmiş kimseleriçinkuİlamlan " bir alay sözü... Iskam- biloyunlanndakâğıtat- 8 ma sırası. 9/ Bir süs ta- g şı... Ostün bir yetkinin gücünü süngeleyen değnek. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Dondurulmuş meyve suyundan yapılan bir tür pelte. 2/ Muğla'mn Köyceğiz iiçesi yakınlanndaki ünlü antik kent... Ford otomobilinin bir modeli. 3/ Alacak ya da borç. 4/ Uzaklık anlatmakta kullanılan söz... Küçük ya- pılı bir kanguru cinsi. 5/ Yayvan ve dolgun yüz... Dar, uzun ve hafif bir yanş kayığı. 6/ "Hiç şaşmayan gibi işlerdurur kader" (Yahya Kemal)... Meyve kurusu. 7/ Ufak bir balık. 8/ Evrensel alıcı olan kan grubu... Yiyecek bu- lamayan, yoksul kimse... Notada durak ışareti. 9/ "Emin '": Mımanmız... Izmir'in bir ilçesı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle