Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12EKİM1999SALI
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
PORTAL DÎKMEN GÜRÜN
Yine DevletÖnümde bır gazete sayfası: "DT
Genel Müdüriüğü'ne Lemi Bilgin ge-
tirildi." Tarih. 13.8.1998. Lemi Bilgiıı.
geçen y\\ sezonun açılmasına iki ay ka-
la görevden alınan Bozkurt Kuruç'un
yerine atanmıştı. Bir yıl sonra, sezo-
nun açılmasına bir ay kala, hem de
Almanya turnesinde olduğu bir sıra-
da, hazırlıklaryapıldıve Lemi Bilgin
turneden döner dönmez Kültür Baka-
nı tarafından açtğa alındı. Herhalde
kısa bır süre sonra da görevden alına-
cak. Bilgin. geçen yıl göreve başlama-
dan önce kadrolar degışmişti. Açığa
alındı: kadrolar yine değişti. Sürekli
kaynayan bir kazan... Bizler, benzeri
çarpıklıklara daha önceleri de şahit
olduk. Bu "atama-atma" serüvenin-
de önemli olan. isimler ve kişilerden
önce zihnıyetler. Geriye dönüp bakı-
yorum. ne kadar çok genel müdür de-
ğişmiş!
Ne kadar çok sorunlar yaşanmış.
Neden. göreve gelen bir genel müdür
ne kadar süreyle görevde kalacağını bi-
lemez ve böylelikle de kendini iç çe-
kişmelerin ötesinde tutamaz? Sanat
neden böylesine kaygan iç zemin üze-
rinde yapıimaya çalışılır? Bir yandan
iç çekişmelerle hesaplaşılırken öte
yanda sanatsal üretimden nasıl bir ve-
rim beklenir? Nasıl bir yaratıcılık ve
dinamızm düşlenir?
Devlet Tiyatrolan'nda bugün bir
kez daha su yüzüne çıkan yönetsel
problemler yıllardır yaşanmakta olan
kargaşanın uzantılan. Giderek şişkin-
leşen bu kurumun altyapı sorunlan
çözümlenmeden. "yeniden yapılan-
ma" cıddı bir biçimde masaya yatınl-
madan, yeni Devlet Tiyatrolan Yasa-
sı'nın yaşama geçirilmesi için önce-
likle bu kurumun çahşanlan tarafin-
dan somut ve kesin adımlar atılma-
dan. bu anlamda gerekli baskı meka-
nızmaları oluştıırulmadan gerçek an-
lamda bir değişımin yaşanması zor.
Lafla peynir gemisi yürümüyor.
Devlet Tıyatrolan'nın bugün 12 il-
de 30 sahnesi var. Hantallaşmış yapı-
sıyla zor nefes alır durumda olduğu,
Devlet Tiyatrolan'nda bugün bir kez daha su yüzüne çıkan yönetsel problemler yıllardır
yaşanmakta olan kargaşanın uzantılan. Giderek şişkinleşen bu kurumun
altyapı sorunlan çözümlenmeden, "yeniden yapılanma" ciddi bir biçimde
masaya yatınlmadan, yeni Devlet Tiyatrolan Yasası'nın yaşama geçirilmesi
için öncelikle bu kurumun çahşanlan tarafindan somut ve kesin adımlar atılmadan,
bu anlamda gerekli baskı mekanizmalan oluşturulmadan gerçek anlamda bir
değişimin yaşanması zor. Lafla peynir gemisi yürümüyor.
hepimizin bildiği bir gerçek. Bu yayıl-
maya yerinden yönetim anlayışıyla iş-
lerlik kazandınlmadıkça, sorumluluk-
lar dağıtılmadıkça yönetsel sorunlann
tırmanışa geçmesi kaçınılmaz.
Kurum 1949 yılında bir sahne ve
bir kent için hazırlanan yasanın sınır-
lan içinde sıkışıp kalmış durumda.
Yönetim çarkının merkeziyetçi anla-
yış içinde işlerliğini yitirdiği ortada.
Repertuvar düzenlemesinden oyuncu
atamalanna kadar her şey tek merkez-
den idare edilmekte.
Kimi sanatçılaryıllarca sahneye çık-
madan otururken oyunculuk yetenek-
lerini televizyon dizılerinde ve dublaj-
larda değerlendirmekteler, kimileri
bölgelere isteksiz gittikleri için genel-
de enerjilerini tstanbul, Ankara gibi bü-
yük kentlere geri dönmek uğruna har-
camaktalar. Her iki durumda da sa-
natsal yaratıcıhktan, dinamizmden söz
etmek pek kolay olmasa gerek.
MutasinErtuğrul'un 1967'deBölge
Tiyatrolan Yasa Tasansı'yla ilgili ola-
rak söyledikleri, bu kurumun yapısal
sorunlannı çok net bir biçimde özet-
liyor: "_ (tiyatrolan) çiftezindrle pran-
galamak, çahşmayı ve gelişme>i köstek-
lemektedir. Zaten kendi Milli Eğitim
BakanlığVna bağlı oian bir devlet tiyat-
rosuna bütün yurttaki tiyatrolann tii-
münü birden bağlamak. eşine dünya
yüzünde rastianmayacak bir manûk-
sıztıkolur-T O günden bugüne maale-
sef değişen bir şey yok. Yıllardır bu
temel "manüksızlık'Ma yaşanıyor.
Işin ilginç yanı, bizde olduğu gibi
tek elden yönetilen böylesine bir ya-
pı örneğini dünyanın hiçbir ülkesinde
görmek mümkün değil. Bir başka il-
ginçlik de 1990 yılından bu yana bu
hususta ciddi araştırmalar yapılması,
Ingiltere, Almanya, Fransa, Bulgaris-
tan gibi ülkelerden insanlann çağnl-
ması ve oradaki sistemlerin işleyişi
hakkında bilgiler toplanması, kurultay-
lar düzenlenmesı. Kurultaylarda alınan
"yeniden vapılanma" kararlannın bü-
yük bir iyi niyetle açıklanması. So-
nuç? Sancılı sürecin devamı. Artık sa-
natçı duyarlılığının somut sonuçlara
ulaşmak için harekete geçmesi gerek-
li.
Devlet Tiyatrolan'nda yaşanmakta
olan huzursuzluğun önemli nedenle-
rinden biri de, yukanda değindiğim
gibi. siyasal erkin bu sanat kurumunu
elinin altında hissetmek istemesi, iç iş-
lerine kanşma hakkını kendinde gör-
mesi. Saflaşmalara zemin hazırlama-
sı. Devlet Tiyatrolan, ne yazık ki dün
Milli Eğitim Bakanlığı'nın olduğu gi-
bi, bugün de Kültür Bakanlığı'nın eli-
nin erişeceği bir konumda durmakta-
dır.
Dilimizden bir türlü düşürmediği-
miz "millenium
r
'a girerken Devlet Ti-
yatrolan'nın özerk bir yapıya kavuş-
ması, merkeziyetçi sistemden kopma-
sı. kendini yönetsel ve sanatsal an-
lamda yenilemesi gereklidir.
Türk
yayıncüar
Frankfurt'ta
KültürSenisi- Dünyanın önem-
li kültürel etkinliklerinden biri ola-
rak kabu! edilen Uhslararası Frank-
fiırt Kitap Fuan'nın 51 'mcısi bu yıl
13-18 Ekim tarihlen arasında ger-
çekleşecek. 180 bin metrekarelik bir
alana yayılan fuar alanı 360 bin ki-
tabaev sahipliği yapacak. Her tür-
lü kıtabın yer alacağı fuar Ausstel-
lungs und Messe GrabH (Aum) ta-
rafından organize ediliyor. 51.
Frankfurt Kitap Fuan'nın bu yılki
konuk ülkesi olarak Macaristan be-
lirlendi. Macar edebiyatının seç-
kin örneklerinin yer alacağı fuar-
da, yabancı dillere kitaplan çevri-
len Macar yazarlar da konuk ola-
rak katılacak. Gelecek yıl düzen-
lenecek fuann misafır ülkesi ola-
rak ise Polonya seçildi.
Frankfurt Kitap Fuan'na Türki-
ye Yaymcılar Birliği 80 yayınevi ve
2 bin 500 kitapla katılacak. Bu yıl
Kültür Bakanlığı ve Başbakanîık
Tanıtma Fonu'nundesteği ile ilk de-
fa, Türkiye Yayıncılar Birliği'nce
düzenlenen, 200 metrekarelik bir
alanda özel olarak tasarlanan Tür-
kiye standında, 80 yaymevinm son
iki yılda yayımladığı ve Türk ya-
zarlanndan oluşan 2 bin 500 çeşit
kitap yer alacak. Stand alanı için-
de Tüîk yazar ve sanatçılann tanı-
tıldığı video gösterisi yapılacak,
çocuk kitaplan illüstrasyon ömek-
lerini içeren bir de sergi açılacak.
TYB fuarda dağıtılmak üzere iki
katalog hazuiadı. Ingilizce ve Türk-
çeolarak yayımlanan B
Türldje\a-
ymcılar Kataloğu"nda Türkiye'nin
önde gelen 130 yayınevitanıtılıyor.
Ingilizce yayımlanan "The Cata-
logueofTurkish Authors" ise Türk
yazarlannın yapıtlannın yabancı
dillerde yayımlanmasım sağlama-
yı amaçhyor.
Fuar alanı içinde ve kentinçeşit-
li yerlerinde kitap tanıtımı. imza
günü. panel gibi etkinlikîer düzen-
lenecek. Buna karşın Türkiye Ya-
yıncılar Birliği, Osmanlı Impara-
torluğu'ndan Türkiye Cumhuriye-
ti'ne kültürel değişim, Türkiye'de
çocuk edebiyatının gelişimi, Ara
Güler Fotoğraf Sergisi ve söyleşi-
si ile Türk yazarlannın tamtıldığı
toplantı gibi etkinliklerini fiıar yö-
netimine bildirdiği halde yaşanan
deprem felaketi ve bütçede yapılan
kısıntılar nedeniyle iptal etti.
Alman Yayıncılar Birliği'nce 51
yıldır verilen ve 1997 yılmda Ya-
şar Kemal'in aldığı "Banş Odü-
İü'*nü ise bu yıl Alman tarihi uz-
manlanndan Amerikalı tarihçi Frite
Stern alacak. Yaklaşık 100 ülke-
den 8 bınden fazla yaymevinin ka-
tılacağı fuarda bu yıl 400 bine ya-
kın yapıtın sergilenıiîesi bekleniyor.
Fuan, 15 Ekim 1999 Cuma günü
Kültür Bakanı İstemihan Talay da
ziyaret edecek.
Klasik müzik konserlerinin ağırlıklı olduğu festivalin 'hamisi' Mahler'di
Geçen yüzyda veda festivali
GÜNERYÜREKLtK
BERLtN-Hemen tamamı ün-
lü Filarmoni binasındaki görkem-
li klasik müzik konserleriyle ge-
çen, ancak tiyatro, sergi gibi yan
etkinliklerle de zenginleştirilen
Berlin Festival Haftalan'nı yıllar-
dır izlerim. Sıcak yaz aylannın
kültür açlığından sonra, sanki ilk
güz yağmurlanyla birlikte gelen
yeni bir uyanışın habercisi gibi-
dir bu festival haftalan. Berlinli
sanatsever için yeni yıl bu festi-
val haftalanyla başlar. Onu caz
günleri izler. Ardından yeni yılın
ilk karlanyla birlikte kent tekrar
canlanır. Bu kez tüm dünyadan
binlerce 7'nci sanat meraklısını
buluşturan bir merkez olur. So-
kaklar, caddeler, restoranlar, ka-
feler sabahlann ilk ışıklanna dek
dolar tasar.
Arnk hep o konuşulmaktadır.
Şubat ayının ilk haftalanyla bir-
likte Uluslararası Berlin Film Fes-
tivali başlamıştır. 10 gün sürey-
le kent sinemayla kalkar, sine-
mayla yatar. Bunun yorgunluğu
geçmek üzereyken şimdi de bir
başka sanat dalını irdeleyen haf-
talar de\Teye girer Berlin Tiyat-
ro Şenlıği. Hep tiyatrojoı konu-
şursunuz. Bu da geçti mi, yaz ay-
lan yaklaşmıştır artık. Dinlen-
meyi hak etmişsinizdir. Kitabını-
zı alıp bir denız kenanna gidebi-
lirsiniz. Ama izlencede kitabını-
zın son sayfalannı çevirirken ey-
lül ayı ile başlayacak Berlin Fes-
tival Haftalan'nı düşünmeye baş-
lamaktan da alamazsınız kendi-
nizi. Işte Berlin'de geçen bir yı-
lın dökümü. Aradaki "sıra dışı"
büyük sergileri, füarlan sayma-
dık. Saydıklarımız, "Berliner
Festspiele" tarafindan düzenle-
nen beş büyük etkinlikti. Kültür-
sanat metropolü Berlin'in yüz
akı beş büyük etkinlik.
Berlin Festival Haftalan bu et-
kinliklerden en önemli olanla-
nndan biri. 48 yıldır düzenlenen
bu etkinlik, bu 49'uncu yılında,
bütün diğerlerine taş çıkaracak
üstünlükte derin bir anlam yük-
lüydü. Çünkü 49'luk festival, bu
kez "geçen yüzyıla veda" festiva-
li olarak düzenlenmiştı. Her yıl
bir ana konuya aynlan ve prog-
ramı ona göre yapılan festival,
bu kez birkaç ay sonra geride bı-
rakacağımız 20'nci yüzyılın bir
tür "muhasebesini" ve yorumu-
nu yapan bir ıçeriğe büründürül-
müştü. Onun için bu yılki festi-
val, "geçen bir vüzydın festivali"
niteliğindeydi. Bir defteri kapa-
mak gibiydi. Bitişte sanki 3'ün-
cü binyıla merhaba der gibiydi.
Ulrich Eckhardt başkanhğın-
daki festival komitesi geçen yüz-
yılı, savaşlan, acılan. ölüm kor-
kulan. kaygılan. kederi-hüznü
ve tüm bunlann etkilediği kültür-
sanat akımlanyla değerlendir-
miş, Almanya'daki izdüşümü gös-
termeye çalışmıştı. Bu bakımdan
bu yılki festival son derece heye-
can verici ve ilginçti.
Ağırlığı müzik olmak üzere
yine sergi ve tiyatro üçgeninde dü-
zenlenen festivalin bu yılkiu
ha-
misi" Avusturyalı besteci Gus-
tavMahleridi. 20'nci yüzyıla ve-
da festivaline "hami" olarak Mah-
len'in seçilişinin ise çok yerinde
bir gerekçesi vardı. Çünkü Mah-
ler, belli başlı iki açıdan 20'nci
yüzyıla damgasını vurmuş bir
besteciydi. Birincisi, acı, hüzün.
korlcu, endişe, keder yüklü ka-
ramsarlıkla bestelediği müziği,
ölümünden (1911) sonra gele-
cek savaşlarm ve yaşanacak ölüm
korkulannın habercisi gibiydi.
Yaptığı müzik bütün bir yüzyılı
anlatır gibiydi. tkincisi, 20'nci
yüzyıl bestecilerini derinden et-
kilemişti. Örneğin, Viyana oku-
lu bestecilerinden Schoenberg,
Webern, Berg ile Şostakoviç ve
hatta Ligeti onun müziğinden
esinlenerek eser vermişlerdi. Ya-
ni Mahler, 20'nci yüzyılın "ba-
baa" idi. Ancak onun anlaşılma-
sı, değerinin bilinebilmesi için
bir yüzyıllık acının yaşanması,
21. yüzyılın eşiğine gelinmesi
gerekiyordu. Sanki Mahler de
bunu biliyordu ve şöyle diyordu:
"Benim zamanım getecek."
Bir ay süren festival süresince,
her akşam Filarmoni'de gerçek-
• 49'luk
festival, bu kez
"geçen yüzyıla
veda" festivali
olarak
düzenlenmişti.
Bu kez birkaç
ay sonra geride
bırakacağımız
20'nci yüzyılın
bir tür
"muhasebesini"
ve yorumunu
yapan bir içeriğe
büründürülmüştü.
Onun için "geçen
bir yüzyılın
festivali"
niteliğindeydi.
leştirilen konserlerle, Claudio
Abbado. Kurt Masur. Bernard
Haitink, Giuseppe Sinopoli, Si-
mon Rattie. Jeffirej- Tate. Marek
Janovvski, Christian Thielemann
gibi dünya çapında orkestra yö-
neticileri. Berlin Filarmoni, Vi-
yana Filarmoni, Alman Senfoni.
Chamber Orchestra of Europe
gibi orkestralarla Mahler'in "Bü-
tün Eserleri"ni, yarım kalmış
10'uncusu dahil bütün senfoni-
lenni, marşlannı, valslerini, halk
şarkılannı yorumladılar.
Almama'da bir
yüzyıl sanat
49. Berlin Festival Haftala-
n'nın bir diğer doruk noktasını
ise üç ayn mekânda düzenlenen,
üç ayn sanat sergisi oluşturuyor.
Üç sergi de 20'nci yüzyıla dam-
gasını vuran bir tür "sanatpano-
ramas" gibi. Zamanın ruhunu
yansıtan bir panorama. Bu üç ser-
gi de 20'nci yüzyılda yaşanan
toplumsal olaylann güzel sanat-
lardaki yansıması karakterinde.
Neue Nationalgalerie'dea
Akd ve
Madde", Altes Museum'da "Sa-
nat ve Şiddet" ve Hamburger
Bahnhorda da "Kobj ve Montaj"
tanımlamasıyla açılan ve Joseph
Beuj's, Pkasso. Oskar Schlem-
mer, VIax Beckmann. \\assily
Kandinskv.Yves Klein. Tonv Cra-
ag,AndyVVarhoL Nolde.Corinth.
Hodler, Brancusi. Franz Mare,
GeorgeGrosz, Hannah Höch, Ge-
org Baselitz gibi 20 sanatçının
600 yapıtı sergileniyor.
Her üç sergide de bir yüzyılın
Alman sanatına yansıması ve bu-
nun ürünleri, üç ayn konu birli-
ği altında yansınlmaya çalışılıyor
ve bu arada Doğu Alman sanat-
çılanna da yer verilerek Batı'yla
çelişkiler gösterilmeye çalışılı-
yor. Bu arada Alman sanatçıla-
nnı derinden etkileyen Picasso,
Kandinsky, Ctaagal gibi sanatçı-
lann eserlerine de yer veriliyor ve
"usta-çırak" karşılaştırmasına
olanak sağlanıyor. Bütün bu sa-
natçılar eserleriyle tanıtılırken
20'nci yüzyılın Batı'nın dışavu-
rumculuk, popart, Dogu'nun sos-
yal gerçekçilik gibi belli başlı
akımlan da toplu halde tanıtıl-
mış oluyor. 20'nci yüzyıla deh-
şet ve ibret verici bir biçimde
damgasını vuran Nazi döneminin
"sanat" anlayışı da bu sergide
eksik bırakılmamış. Yüzyıhn bir
panoraması demek olan bu üç
sergi de ocak ayı başma dek açık
kalacak.
Berlin Festival Haftalan'na ge-
çen yıl "GelecekKuşaklar" baş-
lığıyla Ingiltere, Irlanda ve
ABD'den genç tiyatro gruplan
çağnlmıştı. 20'nci yüzyılın bir
dökumünü çıkarmak isteyen bu
yılki festivale ise geçen asnn en
önemli olaylanndan biri olan Do-
ğu Bloku'nun yıkılışı dikkate alı-
narak sosyalist sistem sonrası ku-
şağın genç tiyatrosu çağnldı.
Yüzyılın bitimini takvün yap-
raklarına göre 2000'de değil,
1989'daki duvarlann yıkılışında
gören festival yöneticisi Ulrich
Eckhard, bu tarihi olayı Doğu
Avrupa ülkelerinden genç tiyat-
rolan davet ederek yeni kuşağın
çalışmalannı göstermek istedik-
lerini söylüyor. Böylece dönü-
şümden sonraki kaosu aşıp ken-
dine tiyatroda yeni bir yol bulma-
ya çalışan Bulgaristan'dan, Lit-
vanya'dan, Makedonya'dan, Po-
lonya'dan ve Macaristan'dan 30
yaşlannda beş yönetmen davet
edildi Berlin'e. Bu beş yönetmen
sahneledikleri tiyatro oyunlann-
da. Doğu'da yeni yeni adımla-
maya başlayan beş ayn akımı ve
tiyatro anlayışını temsil ediyor-
lar.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Ayhan Bozfırat
Cemil Kavukçu
Adam öykü dergisinin Sherlock Holmes özel
bölümlü Eylül-Ekim sayısını okurken sevgili arka-
daşjm Nedim GürseJ'in "Bir Açıklaması"sty\a ni-
ce zamanlar öncesine dalıp gittim.
Sn Orhan Koçak'la Nedim Gürsel dolaylı tartı-
şıyoriar. Tartışma değil üzerinde durmak istedi-
ğim. Olayın odağı: Ayhan Bozfırat. Ayhan Bozfı-
rat'tı beni eski yıllara alıp götüren.
Bir de Nedim'in bir sözü: "Şunun şurasında kaç
kişikaldıkedebiyatla uğraşan?" Evet, kaç kişi? Ne
oldu edebiyata? Edebiyatseverlernereye 'sığındı-
larl'
Edebiyatın henüz ilgi uyandırdığı dönemterde
tanıdım Ayhan Bozfırat'ı. O sıralar Teşvikiye'de
oturuyordu; ben de Teşvikiye'de oturuyordum.
Bozfırat, Hukuk Fakültesi'ndeki görevinden, yan-
lış hatırlamıyorsam, yeni aynlmıştı. Çok güzel bir
kadındı.
Ve Sait Faik'e hayrandı. Diyebilirim ki, Sait Fa-
ik'i biraz da Ayhan Bozfırat'ın okumalarından son-
ra başucu yazarlanm arasına kattım.
Şimdi yerinde yeller esen Teşvikiye Sağlık Yur-
du'nun karşısında bir apartman. En üst kat. Bazı
geceler orada, bir iki kadeh bir şey içildikten son-
ra, Ayhan Bozfırat, Sait Faik'ten birkaç sayfa okur...
Yalnız Sait Faik değil elbette, başka yazarlar,
başka hikâyeciler de. Hukukçuluğunun yanı sıra,
edebiyat donanımlı bu genç kadın günün birinde
hikâyeler yazmaya başladı. Ben yolun çok başın-
daydım. Bozfırat'sa gecikerek başladığını düşünü-
yordu. Zaten hep alçakgönüllü, çekingen, ancak
birkaç dakika neşeli, çoğu kez hülyalı, içe kapa-
nıktı.
1971'de Istasyon yayımlandı. Bu eser Bozfı-
rat'ın kendi olanaklarıyla yayımlanmıştır. Geniş
okur kalabahğına belki ulaşamadı Istasyon, ama
edebiyat çevrelerinde dikkat çekti. Hemen ertesi
yıl, Fınldâk.
Behçet Necatigil, hiç tanışmadığı Ayhan Boz-
fırat'ın değerii bir hikâyeci olduğunu söylemişti ba-
na. "Sa/fFa;/c7ço^sever"dediğimde. hocamızşa-
şırmış, "Ben onda Alman yazarlannın kunt eksp-
resyonizmini görüyonım" demişti, "uzak, örtükbir
şiiri var."
Gerçekten, Sait Faik'in en küçük etkisi duyum-
sanmaz Bozfırat'ın öykülerinde. Necatigil şöyle
yorumlamış:
"Gündelik hayat kesitlerinden, şiirli bir dille, ar-
ka planlan çağnşımlara açık hikâyeler çıkardı."
Arada Dörtyol Ağzındaki Ev (1976) romanı, ço-
cuklar için yazılmış yetkin bir üçleme roman ve
1980'de son hikâye kitabı: Sokak Lambalan. Er-
tesi yıl ölüm. Yılın son günüydü, ölüm haberini Ah-
met Oktay'dan almıştım. Hülyalara dalıp gidişi
gözümün önüne gelmiş; kendimi tutamayıp hıç-
kıra hıçkıra ağlamıştım.
On sekiz yıl geçmiş. Bir ay kadar önce, Oğlak
. ^ayınlantJüyökbirkadirtJtHrlikle "Bütûnüikâyele-
ri"n\ bastı. Kapaktaki fotoğrafında, ellilerin bütün
bir edasıyla, hayat dolu, gülümsüyor yazar; içiniz
burkuluyor...
Adam Öykü'nün yine bu sayısında Semih Gü-
müş, Cemil Kavukçu'yla söyleşiyor. Sayfalarda,
1968'den iki fotoğraf, biri Inegöl Fındıklı köyünde
çekilmiş, ötekisi Inegöl-Erdek "bisiklettumndan".
Ne var bu fotoğraflarda? Genç insanlar gülümsü-
yorlar, mutluluk olmalı. Ama bilmiyorum neden, o
fotoğraflar da derin acı verdi bana, tıpkı Cemil Ka-
vukçu'nun öyküleri gibi.
Cemil Kavukçu, öykü yazarlığı serüvenini anla-
tıyor. Bu serüvende tanınma payını Fethi Naci ye
ayırmış. Cemil Kavukçu'yu ben de Fethi Naci'nin
okurlan uyarıcı yazılarından tanıdım. Farklı bir hi-
kâyeci. Kişisel sesi olan, kişisel hikâye dünyası
olan bir yazar.
Ve Cemil Kavukçu da, ilk kitabının giderlerinı
kendi karşılamış, tıpkı Bozfırat gibi, tıpkı benim gi-
bi.
Edebiyat nasıl birtutkuysa, nasıl bir cinnetse, ya-
kanıza yapıştı mı, vannızı yoğunuzu ona ödüyor-
sunuz.
Cemil Kavukçu diyor ki: "Serserice geçen, ro-
mantik bir dönemdi. Kenarda kalmış yaşamalara
o yıllarda yakınlaştım. Kendimi de öyle bir yaşa-
ma hazıhıyordum."
Kenarda kalmış yaşamalar, şimdi Cemil Kavuk-
çu imzalı öykülerde...
Takvimde İz Bırakan:
"Bütün anneler miyorgundur?.. Bütün babalar
mı yorgundur?.. Yoksa tek yorgun anne, tekyor-
gun baba benimkiler miydi?.." Ayhan Bozfırat,
"Eyüp Otobüsü", Bütün Hikâyeleri, Oğlak Yayın-
cıhk, 1999.
Şeytamn Avukatfnın yazarı
Morris West öldü
• CANBERRA (AA) -Yazdığı romanlarla
dünyada en çok satanlar listesine giren Avustralyalı
yazar Morris West, Sydney'deki evinde öldü. The
Devil's Advocate (Şeytanın Avukatı), Children of
the Sun (Güneşin Çocuklan) ve The Shoes of the
Fisherman (Balıkçının Ayakkabılan) gibi
romanlanyla uluslararası üne kavuşan West, 83
yaşındaydı. West'in oğlu Chris O'Hanlon,
babasımn son kitabı üzerinde çalışırken bir
cümlenin ortasında son nefesini verdiğini
söyledi. Morris West uzun süredir kalbinden
rahatsızdı. West için bu hafta içinde eşi ve 6
çocuğunun katılacağı özel bir cenaze töreni
düzenlenecek. 1916'da Avustralya'njn Melboume
kentinde doğan West Melbourne Üniversitesi'ni
bitirdi. Yazann The Ambassador (Büyükelçi), The
Sahnender (Kertenkele). Harlequin (Şaklaban), The
Clovvs of God (Tannnın Soytanlan) ve The World
is Made of Glass (Fanus) adlı yapıtlan Türkçeye
çevrilmişti. ";
Tarkan'a Altın Plak ödülü ^
• MÜNtH (AA)- Pop müziği sanatçısı Tarkan'a
'Şımank' albümünün Almanya'da 250 bin adet
satması nedeniyle, Universal Record Deutchland
müzik şirketi tarafindan Altın Plak Ödülü verildi.
Münih'te düzenlenen ödül töreninden sonra konuşan
Tarkan. bugüne kadar hiçbir Türk sanatçısının
Türkçe sözlü müzikle bu kadar satış yapmadığını
söyledi. Tarkan, "Artık Almanlar da, Avrupalılar da
Türkçe müzik dinliyor. Bundan sonra hedefim
Ingilizce olarak bir kaset hazırlamak ve başanmı
lngilızce müzikle de göstermek olacak" dedi.