Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 EKİM 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA
U İ Y kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Bağımsız Sinema'nın yüz akı bir Tom DiCillo filmi, gecikmeli de olsa gösterimde
4
Bay Saat Ayan'nm değişhm...
SUNGU ÇAPAN
lş ortaımnda pek sevilmeyen, ailesin-
ce de fazla önemsenmeyen, Chicago'lu
elektrik mühendisi Al Fontain (John
Turturro), özelde aşın düzgün, mesafe-
li, son derece düzenli, planlı program-
h, saat gibi dakik yaşayan. hahm selim,
iyi biri ama genelde sevımsiz, sıkıcı bir
koca, katı, hoşgörüsüz bir baba ve aşı-
n disiplin sahibi, işkolik bir aile reisi-
dir.
Şirketi, cahştığı cam sileceği fabrika-
sındaki işini durdurunca, evini. kansı-
nı, oğlunu arkada bırakıp çıkmış oldu-
ğu iş gezisini uzatır Al, firsattan istifa-
de. Şu yaşına kadar hep düzen maske-
si altında, çalışmayla geçmiş, robotum-
su yaşamına 'bakar', kiralık arabayla di-
reksiyon salladığı 'derin' Amerika'nın
ıpıssız yollannda.
Her gün. belli saatlerde evıni arayıp,
saat ayannı sürekli kocasının telefonla-
rma göre yapmaya alışmış kansı Deb-
bie'yle (Annie Corley) ve kerrat cetve-
li kâbusunu aşamamış. ezberi kıt oğ-
luyla hep aynı kısa klişelerle konuşan
A)'m ot gibı yaşamı. saçına düşen ilk akı
fark ettiği gün kararmışrır zaten.
Al'ın orta yaş bunalımı
Işle evi arasında gidıp gelen, aşın dü-
zen tutkusundan dolayı duyguyu, coş-
kuyu yeterince soluyamamış, zaten ku-
ru, yavan ve gergin yaşamından sıtkı
sıynlmış ve orta yaş bunalımına girmiş
Al, ansızın nvutlu çocukluk anılannın pe-
şınde, geçmişi arama serüvenine doğru
direksiyon kırar, fincana doldurulan
kahvenin, taşıracağı yerde fmcanda kay-
bolduğu gibisinden bazı gerçeküstü(cü)
görüntüler ve her şeyin tersten cereyan
ettiği birtakım sannlar gördükten son-
ra. Ne var ki gözleri deli deii bakan, ya-
kında kafayı üşütüp televizyon haberle-
rine konu olacak. tehlikeli bir rahiple ka-
nsının kıyısmda yürüyüş yaptığı ve vak-
tıyle çocuk Al'ın, arkadaşlanyla kaydı-
raktan atlayarak, bağrış çagnş içinde
yüzdüğü göl, çevredeki fabrikanın yıl-
lardır saldığı zehirli atıklarla artık göl-
den çok bir batakhğa dönüşmüş gibidir.
4 Temmuz kutlaması için evine yeti-
.şecekken, bastıran mutlu çocukluk anı-
lanntn nostaljisiyle ailesine dönüşünü er-
teleyerek birkaç gün daha, Jesus
Christ'çilerden geçilmeyen yollardaki se-
feri halini sürdüren ve 'zamanı durdur-
mak, hatta geriye döndürmek isteyen'.
sıkı gözlemci. duyarlı Al, yaşarrunı sor-
gularken tarih düşürüp teybine kayde-
John Turturro günûtnfizûn en büyük oyunculanndan biri.
BOX Of Moonlight / Yönetmen, senaryo:
Tom DiCillo / Kamera: Paul Ryan / Müzik:
Jim Farmer / Oyuncular: John Turturro, Sam
Rockvvell, Catherine Keener, Lisa Blount,
Annie Corley, Dermot Mulroney /1996 ABD
(Özen Film)
derek habıre 'Hayatdahndan kopantauş
bir domatestir' gibisinden bırtakım ve-
cizeler yumurtlamaktan da hiç gen kal-
maz direksiyon başında. Derken, nice-
dir doğanın çağnsına uyup medeni şe-
hir hayatından kaçarak ormanda, açık ha-
vada yaşamayı seçmiş, özgür ve asi genç
Buck the Kid'e (Sam RockvteU) rastlar.
Sıradan, hatta itici ve kendi halindeki
Al'ın tam karşıtıdır Buck ya da Kid.
Al'ın, Kid'ın yol kenanna çektiği ve
az daha çarpacağı. bozulmuş, külüstür
arabasını onarmasıyla başlayan bu bir-
birinin tam zıddı mizaçlardaki iki erke-
ğin yakınlaşması hikâyesi. Bağımsız Si-
nema'nın ve "Indie' yönermenlerin ta-
nınmış isımlerinden Tom DiCillo'nun
elınde, >alın, sıcak ve meraklısmın ke-
sinhkle kaçırmayacağı cınsten, melan-
kolık bir 'yol filmi'ne dönüşüyor 'Ayışı-
ğı Kutusu'nda.
Postmodern bir çiçek çocuğu
Davy Crockert'van, hırpanı giysileri
ıçınde, alabildiğine özgür, uçan. çocuk-
su ve cana yakın Kid'den etkilenerek
yaşamadan yaşlandığmın faıkına varan
Al. daha önce bılmedığı. tanımadığı 'ba-
zı şeyleri görmeye" başlar, yaşama me-
safeli duruşu gitgıde değişir. Arada sı-
rada bahçe süsü niyetine birtakım kitsch
heykeller satarak yolunu bulan. bu ara-
da bır kutunun içinde topladıği ayışığı-
nı da saklayan, kimsedenemir almaz, ba-
şına buyruk, CI A-uygarlık takıntılı, ra-
hat ve boşvermış. postmodern bir çıçek
çocuğu sayılabilecek yoldaşı Kıd'ın kı-
lavuzluğunda, yenı bır hayat kitabının
sayfalannı iştahla çevırmeye koyulur
Al. BirbİTİerine süTekli bır şeyler öğre-
tip etkileyen bu farklı ikilinin, haylaz ço-
cuk hınzırlıklan yapıp cam çerçeve ın-
dirmekten, yol fılmlerinın atası, öncü-
sü. unutulmaz Easy Rider'ı çağnştınr-
casına. bir gecelik aşk vaat eden ikı kız-
la (Catherine Keener, Lisa Blount), âdem
baba kılığında suya girmeye ve fingir-
deşmeye kadar uzatılacak serüvenleri-
ne dayanan *Box of Moonlight-Ayışığı
Kutusu'. meraklısınca keyıfle ızlenıyor
baştan sona. Yollarda, nerde sabah. or-
da akşam çeşidinden tam özgürlüğü,
aşk kaçamaklannı, sorumsuzluğu, iha-
netın vicdan azabını tanıyacak, Kid'le
geçen yoldaşlığının her anını dolu do-
lu yaşayacak Al rolündeki harika John
Turturro, günümüz Amerikan sınema-
sının en büyük oyunculanndan biri ol-
duğunu bir kez daha kanıtlarken, Di-
Cillo'nun ilk filmi 'Johnny Suede'le
1991 'de admı duyuran Brad Pitt'i andı-
ran yenı keşfi Sam Rockvvell de, Kid'de
yeteneğını konuşturuyor.
Yönetmenin fetış oyuncusu Catheri-
ne Keener de her DiCillo fümindeki gi-
bi fiziği ve oyunuyla yine öne çıkıyor,
yüzüne gözüne bulaştırdığı telefonda
seks işinden kapı önüne konmuş, zarif,
kırgın. solgun güzel Floatie rolünde. Bir
Indie filminin çekim setinden sinirbo-
zucu manzaralar sunan ve bizde 1996'da,
çekimlerdeki aksiliklerden ötürü sinir-
leri bozulmuş, acemi bir fılm yönetme-
ninin ve sarsak ekıbınin ruh halini ifa-
de eden 'Manik DepresiT adıyla göste-
rilmiş 'Lhing in Oblivion'dan (1995)
sonra, bu kez oyunculann dünyasını hic-
vettiğı. dördüncü ve şimdilik son eseri
'RealBkmde-GerçekSansın'ı(1997)da
geçen >ıl seyrettiğimiz DiCillo'nun
üçüncü filmi 'Box of Moonlight-Ayışığı
Kutusu' (1996), Jim Jarmusch'un ka-
meramanlığından yetişerek düşük büt-
çeli bağımsız sinema dünyasının, yara-
tıcı yönetmen âleminin yıllarca tüm eza-
sını cefasını çekmişbu Indiekameraman-
senarist-yönetmenin kendine özgü üs-
lubunu vansıtıyor bütünüyle.
Melankolik bir yol filmi
Yalın, abartısız, düz bir çizgide, ağır
ağır akan. aynntılann özenle hakkını
vererek ince ince işlenmiş, sıcak, insan-
cıl bir armosfer kuran. melankolik ton-
lara bürünen ve oyunculanndan destek
alan bır üslup DıCıllo'nunki. Espriler-
le. gözlemlerle, dokunaklı sahnelerle ve
çeşitli göndermelerle örülü, yollarda,
barlarda, ruhsuz motel odalannda ve
açık havada geçen 'Ayışığı Kutusu'. ba-
şanyla çekilmiş ve oynanmış, sıkı bır yol
filmi çeşitlemesı ama sadece ikı salon-
da gösteriliyor koca istanbul'da.
Bizim değişmez oda sinemamız Pe-
ra'da seyrettiğimiz kalabalıkça seansta
gözlediğimiz genç seyircinin filme ka-
tılımı, ışletmecılere yol gösterebilirbel-
ki bundan böyle. Finalde, beylik bir
mutlu sona bağlanmasma karşın, 1996
yapımı bu ılginç 'Ayışığı Kutusu', kuş-
kusuz merakhsına sahk verilecek cins-
ten ve DiCillo'nun Amerikan Bağımsız
Sıneması içindeki konumunu örnekle-
yen, ilgınç bır Indie yapımı. Tesadüfen
tam da dolunayda seyTettiğimiz bu üç yıl-
lık "Ajışığı Kutusu', bızce haftanın fil-
mi nitelemesini hak ediyor.
YENI BASLAYANLAR
The Blalr Wltch pro]ect /
Blalr Cadısı
1994 yılı ekiminde, ikisi erkek biri kız.
üç gençten oluşan bir film ekibi, Mary-
land'deki Black Hills ormanlannda zor-
lu bir yolculuğa çıkar. Gençlerin amacı.
o bölgede dilden dile dolasan 'Blair Ca-
dısı Efsanesi'ni konu alan bır belgesel
çekmektır. Ekip, yöre halkıyla söyleşiler
yapacak, daha sonra da topladıklan vc-
rileri belgesel haline getirecektir. Ama gi-
diş o gidiş... Daniel Myrick ve Eduardo
Sanchez'in biıhkte yönettikleri filmin
seaaryosu ve montajı da yönetmenlere ait.
YiMız Savaşlan / Bölüm 1.
Cizll Tehlike
'StarWars' admı ilk olarak bundan 22
yıl önce duyduk. Bu ad. modern bir ef-
sanenin doğuşunu müjdeliyordu ve efsa-
ne, yüz milyonlarca kişinin yaşamına ka-
nşıverdi. Uç fılmlik seriye dönüşen bu
efsane, iyi-kötü ve teknoloji- insan kar-
şıtlıklanndan yararlanarak kahramanhk
duygusunu yücelten bir dünya görüşünü
sergilemişti.
GeorgeLucas. bu kezbizleri 22 yıl ön-
ce anlatılmayabaşlayan öykünün başlan-
gıcına götürüyor. Senaryosunu da yönet-
meninyazdığı film,DarthVader'm9ya-
şındayken Obi\ an Kenobi tarafından na-
sü himaye altına alındığını ve bir Jedi sö-
varyesi otarak yetiştirilmesini atılanyor.
Filmde Liam Neeson, Ewan
Nathalie Portman başrollerde.
StarWarsefeanea yenidengûndemde.
Ferzan Özpetek, Osmanlı kurumlarına kamera tutmayı sürdürüyor
HaremeglrenFrenkçekomışurSınema eğitimi için I976'da gittiği Italya'da uzun
süre asıstanlık ederek Maurizio Ponzi. Rick> Tognaz-
zi, Sergio Otti, Francesco Nuti, Marco Risi \e 'Posta-
a'nın başansını göremeden ölen oyuncu Massimo
Troisi. Lamberto Bava gıbi yönetmenlerle çalıştıktan
sonra, 1997 Cannes Festivali'nde Yönetmenlerin On-
beş Günü bölümünde gösterilen ilk filmi 'Harem'le
adını uluskrarası arenada duyuran, 1959 Istanbul do-
ğumlu Ferzan Ozpetek. 'Hamam'dan sonra. bu hafta
seyrettiğimiz 'Harem Suare'yle de yüzyıllardır gele-
nekselleşmiş Osmanlı kurumlarına el atmayı sürdü-
rüyor.
Kameranın bu kez yirminci yüzyılın başındaki, hâ-
lâesrarmı, çekıcilığını İcoruyan, alabildiğine merak uyan-
dırıcı Osmanlı haremme çevnldığı ve bu yıl yine Can-
nes'da Belirli Bir Bakış bölümünde kapanış filmi ola-
rak gösterilen 'Harem Suare', 'Kızıl Sultan' 2. Abdül-
hamit'in îtalyan asılh gözdesi Safiye'yle (MarieGü-
lain), harem ağası Nadir ağa (Alex Descas) arasmda-
ki yasak aşkı hikâye ediyor.
Valde sultanlarla hanım sultanlann borusunun öt-
tüğu, sultanın isteği doğrultusunda harem ağalan ta-
raftndan çekıp çevrilen, her ırk, boy ve renkten güzel
kadmlarla. dilber canyelerle dolusturulup, aslında acı-
nası bir tutsak hayatı sürdürdükleri, dış dünyadan tec-
nt edıhniş ve asıl işlevi padişaha, güzeL seçkın kadın(lar)
sağlamak olan haremde, malum olduğu üzere. sabah-
tan akşama çeşitli entrikalar döner, gün ve gece bo-
yunca.
Doğu'ya özgü haremin gjzemi ve büyüsü
Aşk, ıktıdar, baskı. korku. bastınlmış cınsellık, dost-
luk ve ihanetlerle çepeçevre kuşatılmış esrarengiz bir
dünyaya davetiye çıkaran filmde, Kahire'deki bir esir
pazanndan satın alınıp Osmanlı sarayına hediye edil-
miş, Îtalyan asılh dilber Safiye, Tiirkçeden çok Fran-
sızca konuştugu harem ağası Nadir'le anlaşır. Once koy-
nuna gırmeyı, sonra da tahtın vârisi bir şehzade do-
ğurmayı planlayıp padişahın gözdesi olarak ıktidara
uzanmayı amaçlayan \e bu nedenle harem ağasıyla da-
yanışma içine gıren genç Safiye'yle Nadır ağa arasm-
da da kaçınılmaz bır tutkulu aşk fılızlenir zaman için-
de. Sanatı, özelhkle operayı. bütün Fınalleri mutlu son-
la değıştirecek kadar seven, piyano çalan. sarayında
sinematograf denen yeni icadı da. keşfedilır keşfedıl-
mez özel gösterilerle oynatıp tanıyan 2. Abdülhamit'in
(Haluk Bilginer) tercüman gözdesi Safiye bir de er-
kek şehzade doğurunca, âşıgı Nadir ağayla planladı-
ğı iktidar rüyalan gerçekleşecek gıbi olur. ama...
Genç Safıye'nın yaklaşık yanm yüzyıl sonraki yaş-
lı, bezgin haliyle (çocukluğumuzun lspanyol mata-
dorla evlenıp perdeyi bırakmış Îtalyan ilahelennden
Luda Bose), Itarya'nın Parma kenundeki küçük bir tren
istasyonunda. kocasının kız kardeşiyle ilişkisini öğ-
renmemn şokunuyaşayan genç bir îtalyan kadınına (Va-
leriaGotino), hayallerle gerçeklen birbırine kanştıra-
rak anlattığı özgeçmiş hikâyesi, Osmanlının batışın-
dan sonra mecburen anavatanının yolunututup 1920'li
yıllarda, her akşam göbek atılan egzotik bu- çadır ti-
İki Fransız oyuncu Marie Gillain'le Ale\ Descas, 'Harem
Suare'nin gözde Safiye'siyle harem ağası Nadir'i.
Yönetmen: Ferzan Özpetek
/ Senaryo: Gianni Romolli,
F.Özpetek / Kamera:
Pasquale Mari / Müzik:
Pivio, Aldo De Scalzi / Sanat
yönetmeni: Mustafa Ziya
Ülkenciler, Bruno Cesari /
Kostüm tasarım: Atfonsina
Lettieri / Oyuncular Marie
Gillain, Alex Descas, Serra
Yılmaz, Haluk Bilginer,
Valeria Golino, Lucia Bose,
Malick Bowens, Ali Başar,
Nilüfer Açıkalın /1999 Türk-
Italyan-Fransız ortak yapımı.
yatrosunda sahneye çıkarak ve padişahın hareminde-
ki renkli mazisini şova dönüştürüp anlatarak hayatmı
kazanmasıyla sürüyor. Efendi'nin, sarayda yükte ha-
fıf pahada ağırne varsa kaldınp götürmesınden son-
ra haremin kapatılmasıyla tüm harem sakinlerinın ya-
şamı da dış dünyaya açılıyor. Cocuklu bir dulla evle-
nen Nadır ağa Kızıltoprak'ta tren altında kalıp ölür-
ken Safiye de geçmişinı unutturacak yeni bir yaşama
doğru, Italya'nın yolunu tutuyor...
'Harem Suare', görsel açıdan binnci sınıf bir seyır-
lık, sinemamızda şimdiye dek rastlanmamış cınsten.
sanatyönetımınden dekor-kostüm tasanmınakadar, ger-
çekten usta işı bır tanhsel üstün (ve ortak) yapım. Ha-
luk Bilgıner'ın. sanatsever, entelektüel bir aydın ola-
rak yorumlayıp ustalıkla canlandırdığı ve adeta Kızıl
Sultan'ı sevdırdiği, Marie Gillaın'in de rolüne cuk
oturduğu filmde oyunculuğun çok tatmın edici oldu-
ğunu söyleyebilmek zor.
Tıpkı ilk filmi 'Hamam' gıbi > ine ılgıyle ızlenen,
ancak Doğu'ya özgü haremin gizemine ve büyüsüne
bır Batılının gözüyle bakan, şık. gösterişli bir film ko-
tarmış Ferzan Özpetek. Kuşkusuz 'Hamam'dan daha
başanlı bir fılm 'Harem Suare'. Aşk, ıktıdar, korku ek-
seninde. kişiler arasında dallanıp budaklanan ve bey-
hk Safiye- Nadır ilişkisini, iki koldan, yanm yüzyıl
arayla hikâye eden fılm, gerçek tarihsel bilgilerle ye-
tınmeyip düşsel karakterlerle zenginleştirilerek klost-
rofobik yanını gidermış. başanlı görselliğınin yanı sı-
ra. Her zaman görmek istediği filmi çektiğıni belirten
Özpetek'in 'Hamam'la yakaladığı popülerlığı katla-
yacağa benzeyen 'Harem Suare'sındekı Avrupah gı-
bi yatıp kalkan, zanf, hoş. (aslında tutsak yaşayan) ha-
rem kadmlanna kapılmamak olası mı? Değil kuşku-
suz. ama bu muhabbetlı harem- cariye imajı, yönet-
menın başını, tarihçilerle biraz ağntacağa benzer sa-
nınz. V'aktiyle'haremkapandıgındaiçindekioncaka-
dınaneolduğunu'merak edenleri aydınlatmak içinkol-
lan sıvamış Ferzan Özpetek'ın 'HaremSuare'si de. kuş-
kusuz bu haftanın ilgıye ve seyredeğer bir başka fil-
mi.
KEDİ GOZU
VECDt SAYAR
Sınav
Devlet memurtuğuna girişte haksızlık maksızlık,
torpil morpil olmasını engellemek için kollan sıvayan
Başbakan Ecevit, memur alımlannı merkezi sınav sis-
temine bağlamıştı ya, son günlerde bu sınava hazır-
lık babmdan deneme sınavlan yayımlanıyor gazete-
lerde. Bilmem, göz atmaya fırsatınız oldu mu? Kedi
merakı işte, şu sanav sorulanna bir bakayım dedim.
"alb: 3/2 olduğuna göre, 2a+2b/a-b kesrinin de-
ğeri kaçhr?" Bilemediyseniz yandınız... Ya, şuna ne
buyrulur "Sekizin karekökü, artı ellinin karekökü, bö-
lü otuz ikinin karekökü, eksi ikinin karekökü" Devlet
memuru olmak için, hesap kitap işlerinden iyi anla-
mak gerekiyor besbetli... "Benim memunım işini bi-
lir" diye bosuna söylemedi büyüklerimiz, işini bilmek
için hesabı iyi yapmak gerek.
Bazı sorulara anlam verebiliyorum: "4 milyon 200
bin liraya alınan bir mal yüzde 20 kârla kaç liraya sa-
tılır?" Memurun işine yarayabilecek bir soru olabilir.
"Bir kümenin alt küme sayısı ıle özalt küme sayı-
sının topiamı 63 olduğuna göre, bu kümenin eleman
sayısı nedır?" Eh, bu da toplu hareketleri dağıtmak-
la görevli memuriann işine yarayabilir (Ben, bu "özalt
küme"r\\n ne olduğunu bilmiyorum ama çaktırmayın,
zaten benden "devfef memuru" olmayacagmı hepsöy-
lerlerdO.
Ama, bazı sorulara dikkat etmek gerek:
"Bu gün günlerden salı olduğuna göre, 30gün son-
ra hangi gün olur?"
Sakın, tuzak bi soru olmasın... Yoksa, "devtetdüş-
manlan"ta içimize sızmış, maneviyatımızı bozmaya
mı çalışıyor?
Mesela, şöyle bir soruyla karşılaştığıntzı düşünün:
"Bugün 1 Eyiül, öncekı gün takvimlerhangı tarihigös-
teriyordu?"
Acaba, "30Ağustos"demeli mi, dememeli mi? Bu
sorunun politik bir anlamı var mı? (Kolay değıl, kos-
koca devlet memuru olacaksın, her şeyi hesaba kat-
mak gerek.) Yoksa, ne kadar uyantk olduğumuzu mu
ölçmeye çalışıyoriar?
"Ne 1 Eylül'ü, bugün tamı tamına 1 Ekım" desek,
doğru mu yapmış oluruz, yoksa dogru söyleyenı do-
kuz köyden kovarlar mı?
Bir de, "genel kültür" sorusu okumaya ne dersi-
niz?
"Asağfdafcıterin hangisi, milletvekıli seçilmeye en-
gel değildir?
A) Askertik hizmetini yapmamış olmak, B) Kamu
hizmetinden yasaklı olmak, C) Yüz kızartıcı bir suç-
tan hüküm giymiş olmak, D) 40yaşını doldurmamış
olmak, E) ilkokul mezunu oimamak."
Buyrun, verin cevatn bakalım. Testi "Hepsi" diye
yanıtlayan memur adayına diyecek sözünüz var mı?
Bu hazırlık testlerinin hayattan örneklerle zengin-
leşbrilmesi çok yerinde olurdu diye duşunuyorum. Me-
sela, şu tip sorularla memur adayının ne menem şey
olduğu şıp diye anlaşılabilir:
Soru: "Asağ/da/o/erden hangisi düşünceleriniaçık-
lama özgüriüğüne sahip olamazlar?"
A) Sanatçılar, B) Kadınlar, C) Devlet memurtan, D)
Hepsi.
Soru: "Aşağıdakilerden hangisi 'iyi' memur değil-
dir?"
A) Cezaevlerindeki zulme karşı çıkan Bayrampa-
şa Cezaevi (eski) Savcısı, B) "Bakanlık işlerimtze ka-
nşamaz" diyerek özerkliğı savunan (açıktaki) Devlet
Tiyatrolan Genel Müdürü, C) "Özgürlükçülük, de-
mokrasınin olmazsa olmaz ögesıdir" dıyen Yargıtay
Başkanı, D) "Okullarhasartı, eğıtıme geç başlayalım"
dediği için gorevden alınan Sanyer Kaymakamı, E)
"Polisten vali olmaz" dedigi için merkeze alınan (es-
ki) Erzincan Valisi, F) Hepsi
Memur alımında yanlış yapmamak için sorulartn yu-
kanda görüldüğü şekilde "kolayanlaşılır" olmasında
yarar görüyorum. Benden söylemesi...
PBI Yazarlar Derneği nden
hraU BüyükeJçiliği'ne kınama
• Kültür Servisi - Kudüs'te düzenlenecek Şiir
Festivali'ne Fılıstın PEN'ı tarafından davet edilen şair
Arife Kalender'e Israıl Konsolosluğu'nca vize
verilmemesı, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Alpay
Kabacalı tarafından kınandı. Kalender'in vize
isteminin 'Filistm PEN'i diye bir kuruluş
tanımıyoruz' denilerek reddedilmesi, durumun Israil
Büyükelçiliği'ne yansıtılmasına karşın gelişme
sağlanamaması üzerine Kabacah, büyükelçiliğe bir
kınama mesajı gönderdi. Yazıda şu görüşlere yer
verildi: "Yazarlar devletlerini değil, halklannı temsil
ederler. PEN'ler. bildiğiniz gıbi, dilleri de temsil eden
kuruluşlardır. Aynı zamanda dünya banşına katkıda
bulunmayı amaçlayan ve uluslararası nitelığı bulunan
kuruluşlardır. Bu nıtelikleri dolayısıyla, PEN'lenn
düzenledikleri uluslararası toplantılar için hemen
bütün devletler, bütün elçilıkler. bütün kuruluşlarca
kolaylıklar gösterilir. Dolayısıyla devletinizle Filistin
arasındaki sorunlar bulunması size bu toplantıyı
engelleme hakkını vermez. (...) Düzenlediğimiz
uluslararası toplantılara Filistinli yazarlarla birlikte
çağırdıgımız. aynı platformlarda İconuşan lsrailli
yazar dostlanmıza karşı tutumumuzda değişiklik
olmayacağını da eklemek isterim."
Ayşegül Kora'nn resim sergisi
• Haber Merkezi -
Ayşegül Kora ilk
kişısel sergisini
bugün Deniz Müzesi
Sanat Galerisı'nde
saat 18. OO'deacıyor.
Sergi 15 Ekim
tarihine kadar
gezilebilecek.
Karma sergılerden
sonra ilk kez kışısel
sergiyle ızleyici
karşısına çıkacak
olan Ayşegül Kora.
Abdülkadir Günyaz'ın deyışıyle 'renklerinde
kısıtlamaya, aynmlara. seçmeciliğe gitmeden'
ustalaştığı resimleriyle çalışmalannın sonucunu
almayı amaçlıyor.
Livaneli, San Remo'da ödül aldı
• ANTCARA (AA) - Ünlü müzisyen Zülfü Livaneli,
ltalya'nın San Remo kentinde 25 yıldır verilen -
geleneksel 'Premio Luigı Tenco Uluslararası Besteci'
ödülüne değer bulundu. 1967'de yaşamını yitiren
müzisyen Luigi Tenco'nun anısına düzenlenen ve her
yıl dünyadan bir besteciye verilen ödülün Livaneli'ye,
'yapıtlanndaki lirik gerçekçılik ve derinlik' nedeniyle
verildiği belirtildi. Livaneli ödülünü 22 Ekim'de San
Remo Ariston Açıkhava Tiyatrosu'nda düzenlenecek
bir törenle alacak. Törende sanatçının yapıtlan
seslendinlecek. Luigi Tenco Ödülü'ne daha önce
Jacques Brel, Leonard Cohen, George Brassens, Leo
Ferre, Cesaria Evora, Lluis Llach, Joni Mitchell, Alan
Stivell, Charles Terent ve Tom Waits gibi dünyaca
ünlü isimler değer bulunmuştu.