Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 OCAK 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Vapunlap
temideniyop
• İstanbul Haber Servisi
-Cif. Topkapı
Sarayı'ndan sonra şimdi
de Istanbul'un
simgelerinden olan Şehir
Hatlan vapurlannın
temizliginebaşladı..
"Hedefimiz temiz şehir"
sloganıv la yola çıkan ve
Cif trenı ile 2 yıldır
Anadolu'yu dolaşan "Cif
adamlar" Şehir Hatlan
vapurian temizliğine dün
başladılar.
İzmit Köpfezi
Karadeniz'e
açılıyop
• SAKARYA(AA)-
Sakarya Valiliği'nin
öncülüğünde hazırlanan
Sakarya Nehri Ulaşım
Projesi kapsamında, izmit
Körfezi'nin. 45
kilometrelık bir kanalla
Sakarya Nehri'ne
bağlanarak Karadeniz'e
ulaşım imkânımn
sağİanacağı bildırildı.
Sakarya Valisı Yener
Rakıcıoglu. Sakarya
Nehri Ulaşım Projesi'nin
kapsamının genişletilerek,
"Sakarya Nehri-İzmit
Körfezi Iç Su Yolu
Projesi" hazırlandığını
söyledi.
Gazetecilerin
jtakları
İnternet'te
• İstanbul Haber Servisi
- Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti (TGC) "Meslek
İlkeleri tzleme
K.omitesi"nce hazırlanan
•'Türkiye Gazetecıleri
Hak ve Sorumluluk
Bildirgesi" Internet'te
yayımlanmaya başladı.
Bildirgeye. tnternet vveb
sayfalannda TGC'nin
"http: www.tgc.tr" ve
İstanbul Tabip Odası'nın
"http: www.lstabib.org.tr
" koduyla ulaşılabılecek.
Kâğıthane'de
silahlı saldıpı
• İstanbul Haber Servisi
- Kâğıthane Nurtepe'de
cezaev inden bir süre önce
tahlıye olan 21 yaşındaki
Rahmi Karaağaç adlı bir
kişi, kimliği belirsiz 2
kişi tarafından açılan
çapraz ateş sonucu sokak
ortasında ağır yaralandı.
Vücuduna 8 kurşun isabet
eden Karaağaç. hastaneye
kaldınhrken volda öldü.
Oya Peri'nin
intihar girişimi
• İstanbul Haber Servisi
- Fatih Karagümrük
Melekhatun
Mahallesi'nde oturan
Ova Pen adlı eski ses ve
sınema sanatçısı.
ablasıyla yaptığı
tartışmanın ardından
oturduğu binanın 3.
katından atladı. Sokakta
park etmiş bir
kamyonetin üzerine
düşerek ağır yaralanan
Oya Peri. tedavi altına
alındı.
Tpen çapptı:
1ölü
• İstanbul Haber Servisi
- Gebze-Haydarpaşa
seferini yapan banliyö
treni. Göztepe Özgürlük
Parkı'nın önünde raylarda
yürüyen 30-35 yaşlannda
kimliği belirlenemeyen
bir kişiye çarptı. Trenin
çarptığı kişi olay yerinde
öldü.
Motosiklet
kazası
• İstanbul Haber Servisi
- Kadıköy'de içerenköy
mevkiinde Zeynel Kaya
(30) adlı motosikletli bir
kişi, sürücüsünün kimliği
belirlenemeyen bir
minıbüsün çarpması
sonucu kaldınldığı
hastanede öldü.
Bedri Baykam'm 30 sosyalist liderle yaptığı söyleşiler yayımlandı
68'lflerin dflinden 68 ldtabıMETİN HAKYERİ
Bedri Baykam ın 68'li Yıllar'ın 30
önemli ismiyle 130 saat süren ve ıki yıl-
lık bir çalışma süresini kapsayan söyleşi-
leri "68'li Y'ıllar" adı altında İmge Yayın-
ları'ndan çıktı. Baykam. çalışmanın te-
mel olarak, Türkiye de demokrası müca-
delesinin cumhuriyetle birlikte nasıl baş-
ladığını. Türkiye"deki önyargılan. yanlış
bilgilendirmeleri, bilinçli siyasi saptırma-
lan engelleme amacı gûttügünü söylüyor.
Kitabın ikinci cildi ise yolda... 68"li Yıl-
larTanıkJar... Baykam. "68'li Yülar'<
a iliş-
kin sorulanmızı yanıtladı:
- 68'li olmanın farklı yorumlan var.
Doğrusu hangisi?
- 68'li olmak tutucu olmamak, kabuk-
lannı kırmaktır. Yenilikten korkmamak-
tır. Yenilikçi. devrimci. eşitlikçi bir kim-
lik taşımaktır. Yaşam tarzı olarak da tutu-
cu olmamaktır. 68'li. Bob Dylan'ı. John
Baez'ı dinler. Rock dinler, folk dinler.
Blue jean giyer, evrensel kardeşlıkten
korkmaz. Tanımadığı insanlardan ve tanı-
madığı konulardan korkmaz. Öğrenmek
ıster. Dayanışmacı ve paylaşmacıdır. In-
san sever. Sömürüye başkaldınr. Dünya-
da egemen güçlerin. emperyalist güçlerin
ulusal ve uluslararası komplolanna baş-
kaldırıdır.
- Kitapta yer alan 68'lilerin en dikkat çe-
kki ortak özellikleri neierdir?
- Genel olarak orta sınıf ailelerin çocuk-
lan. Aydınlanmacı bir gelenekten geliyor-
lar. 27 Mayıs'a sıcak bakan ortamlardan
geliyorlar. Onlann 68 yıllannda aldıklan
kıvılcımın bir kökeni Pans'e. bir kökeni
60 devrimine dayanıyor. En büyük özel-
likleri başkaldın... Siyasal bilinçlenmede
ortaya çıkan bir özveri ve korkusuzluk
var. Coplanır mıyız, vurulur muyuz. ne
olursa olsun anlayışı var. Akşam ve Mil-
liyet gazeteleri gece çıkıyorTaksim'e. he-
men onlar alınıyor, neye tepki vereceğiz,
anında ona karar veriliyor ve hemen ey-
lem yapılıyor. Nerdeyse karşısındakinin
niyetini anlayıp tepki koyma özellikleri
var.
- Bazı 68'Iiler neden döndii?
- Böyle örnekler var. Ama Doğu Perin-
cekdebirörnektir. Uhıç Gürkan. Musta-
fa Zülkadiroğlu, Kamil Dede de bir ör-
nektir. Hayatın aynı mücadelenin
devamı olduğunu görerek kolay
uluslararası. güzel makyajlı tu-
zaklara düşmeden aynı yolda de-
vam eden bırçok insan oldu. Ta-
bıi ki meşhur 2. cumhuriyetçi dö-
nekJerin medyayı ele geçirip med-
yada tam tersine gerçek demokrasi-
nın nefes alma kanallannı nasıl tıka-
dıklannı. nasıl tam tersine totalıterdü-
şüncenin önünü açtıklannı yaşıyoruz.
Bu muhalefet 68 kuşağının yumuşak
karnı olan bir yan bilinçli, dönek tosun-
cuklann maalesef gazete patronlan ve
kapıtalle kurduğu ilişkıler köprüsü-
nün köşe başlannda tuttuğu sahte ve
saf demokratlığın bir sonucudur. Ama bu-
nu 68'in tümü için kullanmamız bence
yanlış olur.
Deniz*e de Atatürk'e de...
Deniz Gezmiş'i sterilize etme kampan-
yası başlatılmıştı. Bu kampanyanın ama-
cı neydi?
- Deniz Gezmiş'in yıllardır örtüleme-
yen, yıllardır kirletilemeyen bir gücü var.
Sonuçta bu kişilerin Deniz Gezmiş'e uv-
guladıklan gibı bir kısım şenatçılar ve yo-
bazlar da bunu Atatürk'e uygulamaya
kalkıştı. Atatürk'ü dinci göstermeye kal-
kanlar oldu. Sagcı göstermeye kalkışan-
lar oldu, ılımlı İslamcılığameyilli göster-
meye kalkışanlar oldu. Her vere onun
dua ederkenki resimlerini asanlar oldu.
Madem o gücü yok edemiyorsun, o za-
man o karizmatik örtünün adını. dokusu-
nu değiştir. Bunu Deniz Gezmiş'e de Ata-
türk'e de yaptılar. Ama başanlı oldukla-
nna inanmıyorum.
Deniz Gezmiş \e arkadaşlan orduyla
banşıktı. Bu flişki sonralan neden bozul-
du?
- Türk ordusu 1923 cumhuriyet aydın-
lamasını kuran. onu ilenye görüren, her
türlü yobazlığa karşı çıkan. gerçek anlam-
da 27 Mayıs'ın tüm özelliklerini taşıyan
bir orduydu. 68 kuşağı en sıkıştığı anda
daima arkasında ordunun olduğunu
bildi. Ordunun
içinde gerçek-
ten de 1960 devrimini örnek alıp ülkenin
hangi yönlere doğru çekılecegini görüp
bundan rahatsızlık duyan sol görüşlü bir
subaylargrubu\ardı. Bunlar özellikle Do-
ğan Avcıoğlu. İlhan Selçuk. Mümtaz Soy-
saL l ğur Mumcu ile ilişkideydi.
O dönemin önderlennden bazılan, ha-
yır biz orduyla ilişkili değildik derken ba-
zı lan da tam tersine detaylar ve örnekler
\ererek bu ilişkiyi kanıtlıyor. "Ordugenç-
lik el ele" mitinglerinde Kızılav'da ordu-
ya selam verdiklenni anlatıyorlar. Bir
yandan polisle çatışırken bir vandan "Or-
du gençlik el ele" sloganını 1960'daki gi-
bı atmaya devam ediyor. Deniz \e arka-
daşlan. 12 Mart darbesi. balyoz harekâtı.
daha sonra 70 sonrasında gelen E\nen dar-
besi ve 12 Eylül'ün getirdiği tüm faşist
baskılar öyle kalıcı izler bıraktı ki. yeni
gençlik kuşağı, özellikle sol hareket. or-
du devince başta Evren'in ordusunu. he-
men arkasından FaikTüriin'ün ordusunu
aklına getirmeye başladı. Dolayısıyla
cumhuriyetin kuruluşundan T e kadar
geçen vanm asırlık sürede. birbirinin ga-
rantörü ve sevgılisi olan ilerici gençlik ve
Türk ordusu arasındaki münasebetler ne-
redeyse kalıcı şekilde darbe ve yaraalmış
oldu
Özellikle son 10 yılda Türk ordusunun
gösterdigi büyük değişım ortada. Kendi
gerçek cumhuriyetçi. aydınlanmacı ileri-
ci çizgisine çckıldı. 28 Şubat olayı etra-
fında gösterdigi kararlı tavır karşısında
bile buna ısınamayanlar var. Orduyu hâ-
lâ Latin Amenka faşızmı. Evren ve Tü-
rün çizgisinde algılayanlar var. Bu zihni-
yetin ardında da bu 2ü yılın ızleri var.
Ögretim Üyeleri Derneği
Universite banşı
için hoşgörü ve
diyalog çağnsı
İstanbul Haber Seryisi -
Universite Ögretim Üye-
leri Derneği (CÖÜD) Yö-
netim Kurulu. üniversite-
lerdeki öğrencı olaylannın
önlenmesı için yükseköğ-
retim kurumlannı oluşru-
ran tüm kesimlen sağdu-
>u. hoşgörü ve diyaloğa
çağırdı. Öncü Gençlik İs-
tanbul ll Başkanı Gökçe
KıratÇulhaoğlu da üniver-
sitede banşın sağlanması
için bir "Üniversitede Ba-
nşıSağlama KornitesT ku-
rulmasını \e bu komitenin
basın yoluyla kamuoyunu
sürekli biîgılendirmesini
istedi. CHP Merkez İlçe
Gençlik Kolları Başkanı
Aytekin Doğan da. üniver-
sitedekı olaylann perde ar-
kasında demokrat ve dev-
rimci düşüncelenn baskı
altına alınması veüniversi-
telenn gerici faşist etkinli-
ğin merkezi haline getiril-
mek istenmesinın yattığını
belirtti.
CÛÜD Başkanı Prof.
Dr. Kadir Erdin yaptığı
vazılı açıklamada. öğren-
cı olaylan sorununun so-
ğukkanlı. yapıcı ve taraf-
sız bir yakİaşımla ele alın-
masının çözümün önkoşu-
lu olduğunu belirterek çö-
zümün temel ilkeleri ola-
rak gördükleri noktaları
özetle şöyle sıraladı:
# Sorunla doğmdan ya
da dolaylı biçirnde ilgili
tüm kişi ve kesimlerin ge-
rilımi arttıncı tutumlardan
kaçınmalan.
# Sorunlann yaygm bi-
çimde tartışılması ve ko-
nuyla ilgili tüm kişi ve ku-
ruluşlann demokratik
haklannı en geniş biçimde
kullanmalan.
# Bu hakkın yönetici-
ler ve emniyet güçlerince
subjektif ve politik gerek-
çelerle engellenmemesi ve
zorlaştınlmaması.
# Şiddetin karşısında
en doğru politika olarak
"şiddet karşıtı politi-
ka"nın uygulanması.
# Bazı olaylarda, em-
nıyet güçlerinın birincil iş-
levlerini aşan bıçımde
davranmalannın sorunu
ağırlaştıran ve toplumsal
gerilimi yükselten en
önemli nedenlerden birinı
oluşturması.
# Bazı politikacı ve
yûksekoğretim yöneticUe-
rinjn tüm öğrencileri suç-
layıcı tavuian ve dar açüı
değerlendirmelerinin ko-
nunun bo\utlannı irdele-
mek yerine kolaya bir yak-
laşunı yansıtması.
# Sorunlann en geniş
biçimde tartışılması, ta-
leplerin özgürce dile geti-
rilmesi.
ÂLIMAUA
Öğretmenler Ankara ve tstanbul'da yapnkian eylemle ek ders kararnamesinin değiştirUmesini istedikr.
Ek derskammamesinepmtesto
İSTANBUL/ANKARA (Cumhuri-
yet) - Efitim-Sen'li öğretmenler, ek
ders ücretlerini yeniden belirleyen ka-
rarnamenin tümüyle değiştirilmesi is-
temiyle İstanbul İl Milli Egitim Mü-
dûrlüp önünde protesto eylemi yap-
tı. Eğitim-Sen'liler. İstanbul tl Milli
Egitim Müdürü Ömer Baiıbey'le gö-
rüşerek Milli Egitim Bakanlığı'na ile-
tilmek üzere taleplerini içeren bir dos-
ya sundular. Eğitim-Sen Genel Baş-
kanı Kemal Bal ise "Memurveöğret-
menlerin gasp edilen haklan geri alına-
cakür" dedı.
Eğitim-Sen İstanbul şubelerinin
başkan ve üyesi öğretmenler. dün Ca-
ğaloğlu'ndaki İstanbul ll Milli Egitim
Müdürlüğü'ne toplu halde geierek İs-
tanbul tl Milli Egitim Müdürü Ömer
Baiıbey'le görüştü. Eğitim-Sen İstan-
bul 2 Noiu Şube Başkanı Alaattin
Dinçer, görüşmede Bahbey'e ek ders
ücretlerinde yeni düzenlemeler geti-
ren kararnamenin tümüyle değiştiril-
mesini ve kendi taleplerini içeren bir
dosya sundu. Dinçer. Balıbey'den ta-
leplerinin yer aldığı dosyayı Milli Eğı-
tim Bakanlığı'na ilemıesıni istedi. Ba-
lıbey de "Müdüriüğümüzün kapısı
devlet kaptsjdır ve herkese acıkür" dı-
yerek dosyayı kabul etti.
Daha sonra müdürlük binası önün-
de bekleyen öğretmen grubunun yanı-
na inen Dinçer yaptığı açıklamada.
98 12120 sayıh Bakanlar Kurulu ka-
ranyla öğretmenlerin "Ders ve Ek
Ders Saaflerine İlişkin Esaslar" baş-
lıklı kararnamenin yürürlüğe girme-
siyle ek ders ücretlerinde öğretmenle-
rin aleyhine kayıplar oluştuğunu söy-
ledi. Bu sırada öğretmen grubu "Eme-
ğin sömürüsüneson", "\erilen hak ge-
ri atmamaz" şeklinde slogan attt.
Ankara'da da Egitim- Sen üyesi bir
grup, öğle saatlerinde Kızılay'daki Ye-
ni Karamürsel Mağazası önünde top-
landı. Burada E8itım-Sen pankartı
açan grup, "Egtimciterde ücret ferklı-
lığına hmır^* ve ta
Hak dediler, ücretle-
ri gaspettifcr" yazı11 döv izlerle Atatürk
Bulvan üzerinde bulunan Milli Egitim
Bakanlığı (MEB) yanındaki tüp geçi-
dekadaryürüdü. K.öprünün altında po-
Iis engeliyle karşılaşan grup. sloganlar
eşhğinde ve alkışlı protestolarla eyle-
mi sûrdürdü. Eğitim-Sen Genel Kemal
Bal, ""Memur ve öğretmenlerin gasp
edilen haklan geri ahnacakor. Karar-
name geriçekOecektir" dedı. Daha son-
ra bir heyet karamameyle ilgili görüş-
lerini içeren bir dosyayı MEB Personel
Genel MüdürüHüseyin Acar'ailetmek
üzere bakanlığa gitti.
TIRNOKTASI/ ORAL ÇALIŞLAR
Gençlik çatışıyor mu, çatıştın-
lıyor mu? TV ekranlanna yana-
yan moral bozucu görüntülerin
arkasında hangi gerçekler yatı-
yor? Bu sorular toplumun kafa-
sını meşgul ediyor. Meşgul et-
menın de ötesinde, ciddı endi-
şelere neden oluyor.
Aslında gençliğin yaşadığı so-
runlar, toplumun yaşadığı sooın-
lardan farksız. Gençlere, "Neden
çatışıyorsunuz?" demeden ön-
ce, üniversitelerdeki kaosun ar-
kasındaki gerçekleri araştırmak
gerekiyor. BirTV programı yapıp
çeşitli gençlik gruplanna, "Uzla-
şın" demekle bir yere vanlama-
yacağı belli.
Üniversitelere yönelik devlet
uygulamalannı masayayatırmak
gerekiyor. 12 Eylül aşkeri darbe-
si, üniversitelere YÖK sistemini
armağan etti. Bu sıstem, üniver-
sitelerin bilimsel özerkliğini, öz-
gür bir ortamda öğrenim yapma
olanağını tamamen ortadan kal-
dırdı. Gençter, üniversitede tam
anlamıyla devlet tarafından
atanmış ve üniversiteleri "oton-
ter" bir sıstemle yönetmeye ni-
yetli bir YÖK bürokrasisiyle kar-
Gençlik Neden Çatış(tınl)ıyor?
şı karşıyalar. YÖK bürokrasisi,
polisle işbırliği yaparak, gençliği
potansiyel birtehlike olarak gör-
menoktasındasistemin gereğı-
ni yapıyor. YÖK Yasası'na göre,
gençlerin YÖK'ü protesto etme-
leri bile okuldan atılmalarına yol
açabiliyor. Birçok universite yö-
netimı de bunu uygulamakta te-
reddüt etmiyor. İşin polis ayağı-
na gelince... 12 Eylül'den sonra
polis örgütünün "ülkûcüleştiril-
diğinı" biliyoruz. Işte ülkücüleş-
tirilmiş bu polis örgütü, üniversı-
telerın kapısında görev yapıyor.
Gençler, okullara bir grubun
satırlarla saldırdığını söylüyortar.
TV görüntülerine de bu satırlı sal-
dırganlar yansıyor. Peki, kım bu
satırlı saldırganlar? Şimdiye ka-
dar kaç tanesi yakalandı? Kaç
tanesi hakkında soruşturma
açıldı?
Üniversitelerdeki solcu genç-
leri bırer bırerfişleyen, hergözü-
ne çarptığında karakollara çekip
"ağzının payını veren" polisler,
satırlı saldırganlann kim olduğu-
nailışkın.bugüne kadar bir açık-
lama yapmadılar. Solculann sa-
tır kullandığına ilışkın bir bilgi kı-
nntısı olsa, yer gök inlerdi. Bellı
ki bu satırtarı ülkücüler kullanı-
yorlar. Geçenlerde bir saldırıda
kurt işareti yapanlar, hemen po-
lislerin arkasındaydı veokul için-
deki öğrencileri tehdit ediyorlar-
dı. Polislerden hiç korkmayan ve
hemen polislerin arkasında elle-
rinde satırlar ve sopalaria duran
ülkücüler, gençliğin birtarafı ola-
rak tanrtılıyor. Şimdiye kadarkı
deneylerımizden biliyoruz ki, bu
taraf olduğu söylenen kesim,
polisin yardımcısı rolü oynuyor
veya polis onlann yardımcısı olu-
yor. Zaten gençlik tartışmasında
da görüldü ki, onlar "devletin ve
rejimin" bekçisıydiler. Devlete
"lafsöyletmezlerdi".
12 Eylül askeri darbesınden
sonra, ülkücüler de ilk kez hap-
se atılmışlardı. Orada, ülkücüler
büyük bir hayal kınklığı yaşıyor-
lardı. "Devlete hizmet ettikleri-
ni" söylüyortar ve devletin ken-
dilerini kullanıp bir kenara attığı-
nı belırtıyorlardı. Zamanla dev-
ran değışti veonları o ışlerde kul-
lananlar, buyük çoğunluğunun
kurtarılmasını da sağladılar. So-
nunda film koptuğu yerden ye-
niden başlatıldı.
Gençlik konusunda temel so-
run, gençlerden kaynaklanmı-
yor. Ne ülkücü gencın, ne islam-
cı gencin, ne de demokrat ve
sosyalist gencın kendi ıradesıy-
le çözebileceği bir şey değil bu.
Bu derdin gerçek yaratıcısı, bu
ülkeye yön yerenlerin devlet et-
me mantığı. Ünıversitelen potan-
siyel tehlike olarak görursen ve
bütün önlemlerım de gençleri ve
bılim ınsanlannı susturmaya, on-
ları yola getirmeye gore alırsan
bu sonuç ortaya çıkar.
Ülkücü gençler, ünıversıtede-
ki dinamizmi kırmak amacıyla,
devlet tarafından, polis tarafın-
dan ve onlann çok bilınen partı-
leri tarafından kullanılıyorlar. De-
nebilir ki, diğerteri de başka si-
yasi güçlerce kullanılıyor. Olabi-
lır, ama devlet böyle bırtercih ya-
pınca zaten kaçınılmaz bir cep-
heleşme yaratılmış oluyor.
Sonra gensi geliyor. Demokra-
tik bir devlet yönetıcısi, yaşan-
mış bunca deneyden sonra,
gençlerin üzerine satırlı saldır-
ganlar yollayınca neler olacağı-
nı bilır. Polisin ülkücüleştırılmesi-
nin, gençlik ıçınde daha öfkeli
tepkileryaratacağını görür. Des-
potik bir devlet yöneticısı ise
bunlan görmez; muhalif gençle-
rin arkasına polislerı takar, sokak
ortalarında kafalarına satır indı-
rerek ortadan kaldırmaya çalışır.
Serkan Eroğlu'yu İzmir'de klo-
roformla uyutup tuvalete asan
anlayış bu ülkede egemen ol-
dukça, gençler neden çatışıyor
sorusu çok anlamsız hale geli-
yor. Çünkü gençler çatışmıyor;
ezilip, susturulup sustalı may-
mun haline getirilmek isteniyor.
Yahut da çaresız ve ofkeli...
Kadir Çelik ın programında
masa önündekı sopalan gençle-
re sormak yerine. bu ülkeyi yö-
netenlere sormak gerekirdi. Hâ-
lâ mı bu yolda ısrarlısınız, demek
gerekirdi.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Martı
Oyunun az sonra başlayacağı duyuruldu. Bazı
oyuncular sahneye çıkarak dekoıia ilgili son düzen-
lemeleri yapmaya koyuldular. Solumdaki koltukta
oturan genç adam yanındaki genç kadına "Acaba
oyunun gereği mi, yoksa yetiştiremediler mı?" ü\-
ye soruyor. Sağımdaki koltukta oturan bayan, de-
kora ve sahnede olup bitenlere ilgisiz, metalik ve
tekdüze bir sesle, yanındaki bir başka bayana yö-
nelik monoloğunu surdürüyor. Önümdeki koltukta
oturan iri kıyım delikanlı yerieşmesini tamamlama-
ya çalışırken arka koltukta bir başkasının oturmak-
ta olduğunun farkında değil. Oyun başladı. Medve-
denko ve Mâşa'nn ılk diyalogları. Mâşa neden tü-
müyle karalar içindedeğil? Ilk repliğinı böyle mi ton-
lamalıydı? Salondanbirceptelefonununzili. Hay Al-
lah! Fakat, az sonra, bütün bu aynntılar siliniyor.
"Kent Oyunculan" salonunu ve balkonunu doldu-
ran seyircilerin tümü gibi ben de soluğumu tuttum.
Bir büyü ortamı yavaş yavaş herkesi içine alıyor. Bu
Anton Çehov tiyatrosunun, "Martı "nın, yönetmen
Raikhelgaouz'unyorumunun.dekorvekostümta-
sanmlannın ve sahnede Çehov'un ölümsüz kahra-
manlarının kimliğine bürünen Kent Oyunculan'nın
büyüsüdür...
• • •
Çehov'un oyunları tek bir konu çizgisine indirge-
nemez. Her oyununda birçok konu ırmağı gittikçe
genişleyen bir nehiryatağına doğru ilerter. Buoyun-
larda, en küçük bir rolü olanlarda içinde olmak üze-
re her insan önemli ve değerlidir. Her kahramanın
dünyası kendince önemli ve büyüktür. insancaton-
lamalarla, canlı bir dektrikle yüklüdür. Tiplerin her
biri hayatın içinden kopup geldiği için biri ötekinden
daha az önemli değıldır. Tek tek her sözcük ve söy-
leniş biçimi anlam örgüsünde bir işleve sahiptir. B.
Suçkov'un "Gerçekçiliğin Tahhi"r\öe "Çehov'un
olaylann derinindekiakıntılan ortaya çıkaran karma-
şık tonlamalaria dolu lakonik, özlü imajcılığr dedi-
ği şeydir bu. Şematik kalıplara oturtulmuş konular
ya da kişilikler değil "olaylann derinindeki akıntı-
lar"d\r anlam örgüsünü oluşturan. Çehov tiyatrosu-
nun ölümsüzlüğü, yorumcuya ve oyuncuya sonsuz
olanak tanryan özellikleri sanıyorum ki buralardadır...
• • •
Yıne de, aşk tema'sının "Martı"da önemli bir ye-
re sahip olduğu söylenebilir. Birinci bölümün so-
nunda Doktor Dom'un saptamasındaki gibı: "He-
piniz nasıl da çılgına dönmüşsunüz! Nasıl da! Ve ne
kadar çok aşk var böyle..." Gerçekten de pek çok
aşk var "Martı "da! Sahneye çıkış sırasına göre Med-
vedenko'nun Mâşaya, Mâşa'nın Treplev'e, Trep-
lev'in Nina'ya, Polina Andreyevna'nın Doktor'a, Âr-
kadina'mn Trigorin'e aşklan... Bunlara Nina'nın Tri-
gorin için duyduğu tutkuya dönüşen hayranlığı,
Treplev'in annesi Arkadina'ya dokunaklı bağlılığını
eklemek gerekir... Peki nedir aşk? Oyunun finaline
doğru Treplev'in Nina'ya söyledikleri, sanıyorum ki
Çehov'un da aşktan anladığı şey ve oyunlannda da
öykülerinde de gizlemeye çalıştığı şair yönünün diz-
ginlenemezce ortaya çıkışıdır: "Nefretettim sizdent,
Aanetler yağdırdım; mektuplannızı, fotoğcaüannoı
yırtıp attım. Ama her an, bütün benliğimin size sonr
suzca bağlı olduğunu biliyordum. Sizi sevmemek
elimde değil. Sizi yitirdiğim, yazdıklanmın yayımlan-
maya başladığı zamandan beri hayat dayanılmaz bir
şey oldu benim ıçm... Sanki ansızın kopanldım
gençliğimden... Size sesleniyor, ayaklannızın bas-
tığı topraklan öpüyor; nereye baksam yüzünüzü,
hayatımın en güzel yıllannda bana ışıldayan o sev-
gili gülümsemenizi görüyorum..."
• • •
Aşk tema'sına bencilliktir eşlik eden... Herkes bir
ötekinin kendisi için duyduğu aşka duyarsızdır...
Herkes, oyunun en duygulu kişisi Treplev bile. ken-
di bireysel varoluşunun sınırları içinde çırpınmakta-
dır... Bir arada görünmelerine karşın tüm kişiler ken-
di bireysellikleri içinde sonsuzca yalnızdır... Çe-
hov'un yirminci yüzyıl modern tiyatro akımlarına ön-
cülük eden yönü de bu gözlemlerinde, insan top-
lumlannın atomlara aynlırcasına parçalanmasını, ya-
bancılaşma ve yalnızlaşma olgularını sezebilmede-
ki duyariık vedehasındadır... Bu nedenle, Treplev'in
oyunundakı tirad, "dekadan" edebiyata yönelik bir
eleştiri olmanın ötesinde, bu gözlem ve kaygıların
dile getirilmesıdir: "Insanlar, aslanlar, kartallar ve
keklikler. boynuzlu geyikler, kazlar, örümcekler, de-
rin suların suskun balıkları, denizyıldızlan ve gözle
görülmesi olanaksız variıklar; tek sözcükle tüm can-
lılar, yaşamlarının kederli çemberini tamamlayıp
söndüler... Artık binlerce yüzyıldır yeryüzü tek bir
canlı variık taşımıyor üzerinde ve bu zavallı ay bo-
şu boşuna yakıyor fenerini. Çayırlarda çığnşarak
uyanan turna kuşlar yok artık ve ıhlamur korulann-
da mayıs böceklerinin vızıltılan işitilmiyor..."
*••
Yaşamakta olduğumuz duygusuzluk çölünde
"Martı"y\ bir kez daha sahneye getiren ve başarıy-
la yorumlayan Kent Oyunculan ne kadar alkışlansa
azdır...
IstanbuFda soba
faciası: 7 kişi ölü
İstanbul Haber Servisi
- Istanbul'da kömür soba-
sından çıkan zehirli gaz-
dan etkilenen 7 kişi öldü.
biri çocuk 2 kişi tedav. al-
tına alındı.
Beylikdüzü'nde çalış-
tıklan inşaatta kalan Öz-
gür Çiftçi, Sebahattin Va-
vuzer, Abuzer Bozkuş ve
Mehmet Maşuk Bozkuş
adlı ışçilerden 2 gün süre-
since haber alamayan
çevre sakinlerı. durumu
güvenlik güçlerine bildir-
di. İnşaatta arama yapan
jandarma ekipleri, 4 i^çi-
nin cesediyle karşılaştılar.
Cesetler üzerinde yapılan
inceleme sonucu. işçile-
rin. ısınmak için yaktık-
lan kömür sobasındar sı-
zan gazdan zehirlenerek
öldüklen belirlendi. Ola-
yı öğrendikten sonra ın-
şaata gelen işçilerin ya-
kınlan sinirkrizlerigeçir-
di.
Kadıköy Fikirtepe
Mandıra Caddesi Topel
Sokak 10 numarada otu-
ran Mustafa Sezer (62) ile
eşi Zöhre Sezer de yaktık-
lan kömür sobasmdan sı-
zan gazdan zehirlendiler.
Mustafa Sezer hayatını
kaybederken bir yakını
tarafından baygın halde
bulunan Zöhre Sezer,
Göztepe SSK Hastane-
si'nde tedavi altına alındı.
Zöhre Sezer'in durumu-
nun ağır olduğu bildirildi.
Küçükçekmece Altın-
şehir Akdoğan Sokak 12
numarada oturan İbrahim
Dinler ile eşi Fethiye Din-
ler. öğle saatlerinde evde
bulunan kömür sobasını
yaktı. Sobadan sızan gaz-
dan zehırlenen İbrahim ve
Fethiye Dinler öldü. Çıf-
tin, evde bulunan 1.5 ya-
şındakı çocukları Kerim
Dinler ise komşular tara-
fından Bakırköy Devlet
Hastanesi'ne kaldınlarak
tedavi altına alındı.