28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 OCAK 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Vapunlap temideniyop • İstanbul Haber Servisi -Cif. Topkapı Sarayı'ndan sonra şimdi de Istanbul'un simgelerinden olan Şehir Hatlan vapurlannın temizliginebaşladı.. "Hedefimiz temiz şehir" sloganıv la yola çıkan ve Cif trenı ile 2 yıldır Anadolu'yu dolaşan "Cif adamlar" Şehir Hatlan vapurian temizliğine dün başladılar. İzmit Köpfezi Karadeniz'e açılıyop • SAKARYA(AA)- Sakarya Valiliği'nin öncülüğünde hazırlanan Sakarya Nehri Ulaşım Projesi kapsamında, izmit Körfezi'nin. 45 kilometrelık bir kanalla Sakarya Nehri'ne bağlanarak Karadeniz'e ulaşım imkânımn sağİanacağı bildırildı. Sakarya Valisı Yener Rakıcıoglu. Sakarya Nehri Ulaşım Projesi'nin kapsamının genişletilerek, "Sakarya Nehri-İzmit Körfezi Iç Su Yolu Projesi" hazırlandığını söyledi. Gazetecilerin jtakları İnternet'te • İstanbul Haber Servisi - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) "Meslek İlkeleri tzleme K.omitesi"nce hazırlanan •'Türkiye Gazetecıleri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi" Internet'te yayımlanmaya başladı. Bildirgeye. tnternet vveb sayfalannda TGC'nin "http: www.tgc.tr" ve İstanbul Tabip Odası'nın "http: www.lstabib.org.tr " koduyla ulaşılabılecek. Kâğıthane'de silahlı saldıpı • İstanbul Haber Servisi - Kâğıthane Nurtepe'de cezaev inden bir süre önce tahlıye olan 21 yaşındaki Rahmi Karaağaç adlı bir kişi, kimliği belirsiz 2 kişi tarafından açılan çapraz ateş sonucu sokak ortasında ağır yaralandı. Vücuduna 8 kurşun isabet eden Karaağaç. hastaneye kaldınhrken volda öldü. Oya Peri'nin intihar girişimi • İstanbul Haber Servisi - Fatih Karagümrük Melekhatun Mahallesi'nde oturan Ova Pen adlı eski ses ve sınema sanatçısı. ablasıyla yaptığı tartışmanın ardından oturduğu binanın 3. katından atladı. Sokakta park etmiş bir kamyonetin üzerine düşerek ağır yaralanan Oya Peri. tedavi altına alındı. Tpen çapptı: 1ölü • İstanbul Haber Servisi - Gebze-Haydarpaşa seferini yapan banliyö treni. Göztepe Özgürlük Parkı'nın önünde raylarda yürüyen 30-35 yaşlannda kimliği belirlenemeyen bir kişiye çarptı. Trenin çarptığı kişi olay yerinde öldü. Motosiklet kazası • İstanbul Haber Servisi - Kadıköy'de içerenköy mevkiinde Zeynel Kaya (30) adlı motosikletli bir kişi, sürücüsünün kimliği belirlenemeyen bir minıbüsün çarpması sonucu kaldınldığı hastanede öldü. Bedri Baykam'm 30 sosyalist liderle yaptığı söyleşiler yayımlandı 68'lflerin dflinden 68 ldtabıMETİN HAKYERİ Bedri Baykam ın 68'li Yıllar'ın 30 önemli ismiyle 130 saat süren ve ıki yıl- lık bir çalışma süresini kapsayan söyleşi- leri "68'li Y'ıllar" adı altında İmge Yayın- ları'ndan çıktı. Baykam. çalışmanın te- mel olarak, Türkiye de demokrası müca- delesinin cumhuriyetle birlikte nasıl baş- ladığını. Türkiye"deki önyargılan. yanlış bilgilendirmeleri, bilinçli siyasi saptırma- lan engelleme amacı gûttügünü söylüyor. Kitabın ikinci cildi ise yolda... 68"li Yıl- larTanıkJar... Baykam. "68'li Yülar'< a iliş- kin sorulanmızı yanıtladı: - 68'li olmanın farklı yorumlan var. Doğrusu hangisi? - 68'li olmak tutucu olmamak, kabuk- lannı kırmaktır. Yenilikten korkmamak- tır. Yenilikçi. devrimci. eşitlikçi bir kim- lik taşımaktır. Yaşam tarzı olarak da tutu- cu olmamaktır. 68'li. Bob Dylan'ı. John Baez'ı dinler. Rock dinler, folk dinler. Blue jean giyer, evrensel kardeşlıkten korkmaz. Tanımadığı insanlardan ve tanı- madığı konulardan korkmaz. Öğrenmek ıster. Dayanışmacı ve paylaşmacıdır. In- san sever. Sömürüye başkaldınr. Dünya- da egemen güçlerin. emperyalist güçlerin ulusal ve uluslararası komplolanna baş- kaldırıdır. - Kitapta yer alan 68'lilerin en dikkat çe- kki ortak özellikleri neierdir? - Genel olarak orta sınıf ailelerin çocuk- lan. Aydınlanmacı bir gelenekten geliyor- lar. 27 Mayıs'a sıcak bakan ortamlardan geliyorlar. Onlann 68 yıllannda aldıklan kıvılcımın bir kökeni Pans'e. bir kökeni 60 devrimine dayanıyor. En büyük özel- likleri başkaldın... Siyasal bilinçlenmede ortaya çıkan bir özveri ve korkusuzluk var. Coplanır mıyız, vurulur muyuz. ne olursa olsun anlayışı var. Akşam ve Mil- liyet gazeteleri gece çıkıyorTaksim'e. he- men onlar alınıyor, neye tepki vereceğiz, anında ona karar veriliyor ve hemen ey- lem yapılıyor. Nerdeyse karşısındakinin niyetini anlayıp tepki koyma özellikleri var. - Bazı 68'Iiler neden döndii? - Böyle örnekler var. Ama Doğu Perin- cekdebirörnektir. Uhıç Gürkan. Musta- fa Zülkadiroğlu, Kamil Dede de bir ör- nektir. Hayatın aynı mücadelenin devamı olduğunu görerek kolay uluslararası. güzel makyajlı tu- zaklara düşmeden aynı yolda de- vam eden bırçok insan oldu. Ta- bıi ki meşhur 2. cumhuriyetçi dö- nekJerin medyayı ele geçirip med- yada tam tersine gerçek demokrasi- nın nefes alma kanallannı nasıl tıka- dıklannı. nasıl tam tersine totalıterdü- şüncenin önünü açtıklannı yaşıyoruz. Bu muhalefet 68 kuşağının yumuşak karnı olan bir yan bilinçli, dönek tosun- cuklann maalesef gazete patronlan ve kapıtalle kurduğu ilişkıler köprüsü- nün köşe başlannda tuttuğu sahte ve saf demokratlığın bir sonucudur. Ama bu- nu 68'in tümü için kullanmamız bence yanlış olur. Deniz*e de Atatürk'e de... Deniz Gezmiş'i sterilize etme kampan- yası başlatılmıştı. Bu kampanyanın ama- cı neydi? - Deniz Gezmiş'in yıllardır örtüleme- yen, yıllardır kirletilemeyen bir gücü var. Sonuçta bu kişilerin Deniz Gezmiş'e uv- guladıklan gibı bir kısım şenatçılar ve yo- bazlar da bunu Atatürk'e uygulamaya kalkıştı. Atatürk'ü dinci göstermeye kal- kanlar oldu. Sagcı göstermeye kalkışan- lar oldu, ılımlı İslamcılığameyilli göster- meye kalkışanlar oldu. Her vere onun dua ederkenki resimlerini asanlar oldu. Madem o gücü yok edemiyorsun, o za- man o karizmatik örtünün adını. dokusu- nu değiştir. Bunu Deniz Gezmiş'e de Ata- türk'e de yaptılar. Ama başanlı oldukla- nna inanmıyorum. Deniz Gezmiş \e arkadaşlan orduyla banşıktı. Bu flişki sonralan neden bozul- du? - Türk ordusu 1923 cumhuriyet aydın- lamasını kuran. onu ilenye görüren, her türlü yobazlığa karşı çıkan. gerçek anlam- da 27 Mayıs'ın tüm özelliklerini taşıyan bir orduydu. 68 kuşağı en sıkıştığı anda daima arkasında ordunun olduğunu bildi. Ordunun içinde gerçek- ten de 1960 devrimini örnek alıp ülkenin hangi yönlere doğru çekılecegini görüp bundan rahatsızlık duyan sol görüşlü bir subaylargrubu\ardı. Bunlar özellikle Do- ğan Avcıoğlu. İlhan Selçuk. Mümtaz Soy- saL l ğur Mumcu ile ilişkideydi. O dönemin önderlennden bazılan, ha- yır biz orduyla ilişkili değildik derken ba- zı lan da tam tersine detaylar ve örnekler \ererek bu ilişkiyi kanıtlıyor. "Ordugenç- lik el ele" mitinglerinde Kızılav'da ordu- ya selam verdiklenni anlatıyorlar. Bir yandan polisle çatışırken bir vandan "Or- du gençlik el ele" sloganını 1960'daki gi- bı atmaya devam ediyor. Deniz \e arka- daşlan. 12 Mart darbesi. balyoz harekâtı. daha sonra 70 sonrasında gelen E\nen dar- besi ve 12 Eylül'ün getirdiği tüm faşist baskılar öyle kalıcı izler bıraktı ki. yeni gençlik kuşağı, özellikle sol hareket. or- du devince başta Evren'in ordusunu. he- men arkasından FaikTüriin'ün ordusunu aklına getirmeye başladı. Dolayısıyla cumhuriyetin kuruluşundan T e kadar geçen vanm asırlık sürede. birbirinin ga- rantörü ve sevgılisi olan ilerici gençlik ve Türk ordusu arasındaki münasebetler ne- redeyse kalıcı şekilde darbe ve yaraalmış oldu Özellikle son 10 yılda Türk ordusunun gösterdigi büyük değişım ortada. Kendi gerçek cumhuriyetçi. aydınlanmacı ileri- ci çizgisine çckıldı. 28 Şubat olayı etra- fında gösterdigi kararlı tavır karşısında bile buna ısınamayanlar var. Orduyu hâ- lâ Latin Amenka faşızmı. Evren ve Tü- rün çizgisinde algılayanlar var. Bu zihni- yetin ardında da bu 2ü yılın ızleri var. Ögretim Üyeleri Derneği Universite banşı için hoşgörü ve diyalog çağnsı İstanbul Haber Seryisi - Universite Ögretim Üye- leri Derneği (CÖÜD) Yö- netim Kurulu. üniversite- lerdeki öğrencı olaylannın önlenmesı için yükseköğ- retim kurumlannı oluşru- ran tüm kesimlen sağdu- >u. hoşgörü ve diyaloğa çağırdı. Öncü Gençlik İs- tanbul ll Başkanı Gökçe KıratÇulhaoğlu da üniver- sitede banşın sağlanması için bir "Üniversitede Ba- nşıSağlama KornitesT ku- rulmasını \e bu komitenin basın yoluyla kamuoyunu sürekli biîgılendirmesini istedi. CHP Merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanı Aytekin Doğan da. üniver- sitedekı olaylann perde ar- kasında demokrat ve dev- rimci düşüncelenn baskı altına alınması veüniversi- telenn gerici faşist etkinli- ğin merkezi haline getiril- mek istenmesinın yattığını belirtti. CÛÜD Başkanı Prof. Dr. Kadir Erdin yaptığı vazılı açıklamada. öğren- cı olaylan sorununun so- ğukkanlı. yapıcı ve taraf- sız bir yakİaşımla ele alın- masının çözümün önkoşu- lu olduğunu belirterek çö- zümün temel ilkeleri ola- rak gördükleri noktaları özetle şöyle sıraladı: # Sorunla doğmdan ya da dolaylı biçirnde ilgili tüm kişi ve kesimlerin ge- rilımi arttıncı tutumlardan kaçınmalan. # Sorunlann yaygm bi- çimde tartışılması ve ko- nuyla ilgili tüm kişi ve ku- ruluşlann demokratik haklannı en geniş biçimde kullanmalan. # Bu hakkın yönetici- ler ve emniyet güçlerince subjektif ve politik gerek- çelerle engellenmemesi ve zorlaştınlmaması. # Şiddetin karşısında en doğru politika olarak "şiddet karşıtı politi- ka"nın uygulanması. # Bazı olaylarda, em- nıyet güçlerinın birincil iş- levlerini aşan bıçımde davranmalannın sorunu ağırlaştıran ve toplumsal gerilimi yükselten en önemli nedenlerden birinı oluşturması. # Bazı politikacı ve yûksekoğretim yöneticUe- rinjn tüm öğrencileri suç- layıcı tavuian ve dar açüı değerlendirmelerinin ko- nunun bo\utlannı irdele- mek yerine kolaya bir yak- laşunı yansıtması. # Sorunlann en geniş biçimde tartışılması, ta- leplerin özgürce dile geti- rilmesi. ÂLIMAUA Öğretmenler Ankara ve tstanbul'da yapnkian eylemle ek ders kararnamesinin değiştirUmesini istedikr. Ek derskammamesinepmtesto İSTANBUL/ANKARA (Cumhuri- yet) - Efitim-Sen'li öğretmenler, ek ders ücretlerini yeniden belirleyen ka- rarnamenin tümüyle değiştirilmesi is- temiyle İstanbul İl Milli Egitim Mü- dûrlüp önünde protesto eylemi yap- tı. Eğitim-Sen'liler. İstanbul tl Milli Egitim Müdürü Ömer Baiıbey'le gö- rüşerek Milli Egitim Bakanlığı'na ile- tilmek üzere taleplerini içeren bir dos- ya sundular. Eğitim-Sen Genel Baş- kanı Kemal Bal ise "Memurveöğret- menlerin gasp edilen haklan geri alına- cakür" dedı. Eğitim-Sen İstanbul şubelerinin başkan ve üyesi öğretmenler. dün Ca- ğaloğlu'ndaki İstanbul ll Milli Egitim Müdürlüğü'ne toplu halde geierek İs- tanbul tl Milli Egitim Müdürü Ömer Baiıbey'le görüştü. Eğitim-Sen İstan- bul 2 Noiu Şube Başkanı Alaattin Dinçer, görüşmede Bahbey'e ek ders ücretlerinde yeni düzenlemeler geti- ren kararnamenin tümüyle değiştiril- mesini ve kendi taleplerini içeren bir dosya sundu. Dinçer. Balıbey'den ta- leplerinin yer aldığı dosyayı Milli Eğı- tim Bakanlığı'na ilemıesıni istedi. Ba- lıbey de "Müdüriüğümüzün kapısı devlet kaptsjdır ve herkese acıkür" dı- yerek dosyayı kabul etti. Daha sonra müdürlük binası önün- de bekleyen öğretmen grubunun yanı- na inen Dinçer yaptığı açıklamada. 98 12120 sayıh Bakanlar Kurulu ka- ranyla öğretmenlerin "Ders ve Ek Ders Saaflerine İlişkin Esaslar" baş- lıklı kararnamenin yürürlüğe girme- siyle ek ders ücretlerinde öğretmenle- rin aleyhine kayıplar oluştuğunu söy- ledi. Bu sırada öğretmen grubu "Eme- ğin sömürüsüneson", "\erilen hak ge- ri atmamaz" şeklinde slogan attt. Ankara'da da Egitim- Sen üyesi bir grup, öğle saatlerinde Kızılay'daki Ye- ni Karamürsel Mağazası önünde top- landı. Burada E8itım-Sen pankartı açan grup, "Egtimciterde ücret ferklı- lığına hmır^* ve ta Hak dediler, ücretle- ri gaspettifcr" yazı11 döv izlerle Atatürk Bulvan üzerinde bulunan Milli Egitim Bakanlığı (MEB) yanındaki tüp geçi- dekadaryürüdü. K.öprünün altında po- Iis engeliyle karşılaşan grup. sloganlar eşhğinde ve alkışlı protestolarla eyle- mi sûrdürdü. Eğitim-Sen Genel Kemal Bal, ""Memur ve öğretmenlerin gasp edilen haklan geri ahnacakor. Karar- name geriçekOecektir" dedı. Daha son- ra bir heyet karamameyle ilgili görüş- lerini içeren bir dosyayı MEB Personel Genel MüdürüHüseyin Acar'ailetmek üzere bakanlığa gitti. TIRNOKTASI/ ORAL ÇALIŞLAR Gençlik çatışıyor mu, çatıştın- lıyor mu? TV ekranlanna yana- yan moral bozucu görüntülerin arkasında hangi gerçekler yatı- yor? Bu sorular toplumun kafa- sını meşgul ediyor. Meşgul et- menın de ötesinde, ciddı endi- şelere neden oluyor. Aslında gençliğin yaşadığı so- runlar, toplumun yaşadığı sooın- lardan farksız. Gençlere, "Neden çatışıyorsunuz?" demeden ön- ce, üniversitelerdeki kaosun ar- kasındaki gerçekleri araştırmak gerekiyor. BirTV programı yapıp çeşitli gençlik gruplanna, "Uzla- şın" demekle bir yere vanlama- yacağı belli. Üniversitelere yönelik devlet uygulamalannı masayayatırmak gerekiyor. 12 Eylül aşkeri darbe- si, üniversitelere YÖK sistemini armağan etti. Bu sıstem, üniver- sitelerin bilimsel özerkliğini, öz- gür bir ortamda öğrenim yapma olanağını tamamen ortadan kal- dırdı. Gençter, üniversitede tam anlamıyla devlet tarafından atanmış ve üniversiteleri "oton- ter" bir sıstemle yönetmeye ni- yetli bir YÖK bürokrasisiyle kar- Gençlik Neden Çatış(tınl)ıyor? şı karşıyalar. YÖK bürokrasisi, polisle işbırliği yaparak, gençliği potansiyel birtehlike olarak gör- menoktasındasistemin gereğı- ni yapıyor. YÖK Yasası'na göre, gençlerin YÖK'ü protesto etme- leri bile okuldan atılmalarına yol açabiliyor. Birçok universite yö- netimı de bunu uygulamakta te- reddüt etmiyor. İşin polis ayağı- na gelince... 12 Eylül'den sonra polis örgütünün "ülkûcüleştiril- diğinı" biliyoruz. Işte ülkücüleş- tirilmiş bu polis örgütü, üniversı- telerın kapısında görev yapıyor. Gençler, okullara bir grubun satırlarla saldırdığını söylüyortar. TV görüntülerine de bu satırlı sal- dırganlar yansıyor. Peki, kım bu satırlı saldırganlar? Şimdiye ka- dar kaç tanesi yakalandı? Kaç tanesi hakkında soruşturma açıldı? Üniversitelerdeki solcu genç- leri bırer bırerfişleyen, hergözü- ne çarptığında karakollara çekip "ağzının payını veren" polisler, satırlı saldırganlann kim olduğu- nailışkın.bugüne kadar bir açık- lama yapmadılar. Solculann sa- tır kullandığına ilışkın bir bilgi kı- nntısı olsa, yer gök inlerdi. Bellı ki bu satırtarı ülkücüler kullanı- yorlar. Geçenlerde bir saldırıda kurt işareti yapanlar, hemen po- lislerin arkasındaydı veokul için- deki öğrencileri tehdit ediyorlar- dı. Polislerden hiç korkmayan ve hemen polislerin arkasında elle- rinde satırlar ve sopalaria duran ülkücüler, gençliğin birtarafı ola- rak tanrtılıyor. Şimdiye kadarkı deneylerımizden biliyoruz ki, bu taraf olduğu söylenen kesim, polisin yardımcısı rolü oynuyor veya polis onlann yardımcısı olu- yor. Zaten gençlik tartışmasında da görüldü ki, onlar "devletin ve rejimin" bekçisıydiler. Devlete "lafsöyletmezlerdi". 12 Eylül askeri darbesınden sonra, ülkücüler de ilk kez hap- se atılmışlardı. Orada, ülkücüler büyük bir hayal kınklığı yaşıyor- lardı. "Devlete hizmet ettikleri- ni" söylüyortar ve devletin ken- dilerini kullanıp bir kenara attığı- nı belırtıyorlardı. Zamanla dev- ran değışti veonları o ışlerde kul- lananlar, buyük çoğunluğunun kurtarılmasını da sağladılar. So- nunda film koptuğu yerden ye- niden başlatıldı. Gençlik konusunda temel so- run, gençlerden kaynaklanmı- yor. Ne ülkücü gencın, ne islam- cı gencin, ne de demokrat ve sosyalist gencın kendi ıradesıy- le çözebileceği bir şey değil bu. Bu derdin gerçek yaratıcısı, bu ülkeye yön yerenlerin devlet et- me mantığı. Ünıversitelen potan- siyel tehlike olarak görursen ve bütün önlemlerım de gençleri ve bılim ınsanlannı susturmaya, on- ları yola getirmeye gore alırsan bu sonuç ortaya çıkar. Ülkücü gençler, ünıversıtede- ki dinamizmi kırmak amacıyla, devlet tarafından, polis tarafın- dan ve onlann çok bilınen partı- leri tarafından kullanılıyorlar. De- nebilir ki, diğerteri de başka si- yasi güçlerce kullanılıyor. Olabi- lır, ama devlet böyle bırtercih ya- pınca zaten kaçınılmaz bir cep- heleşme yaratılmış oluyor. Sonra gensi geliyor. Demokra- tik bir devlet yönetıcısi, yaşan- mış bunca deneyden sonra, gençlerin üzerine satırlı saldır- ganlar yollayınca neler olacağı- nı bilır. Polisin ülkücüleştırılmesi- nin, gençlik ıçınde daha öfkeli tepkileryaratacağını görür. Des- potik bir devlet yöneticısı ise bunlan görmez; muhalif gençle- rin arkasına polislerı takar, sokak ortalarında kafalarına satır indı- rerek ortadan kaldırmaya çalışır. Serkan Eroğlu'yu İzmir'de klo- roformla uyutup tuvalete asan anlayış bu ülkede egemen ol- dukça, gençler neden çatışıyor sorusu çok anlamsız hale geli- yor. Çünkü gençler çatışmıyor; ezilip, susturulup sustalı may- mun haline getirilmek isteniyor. Yahut da çaresız ve ofkeli... Kadir Çelik ın programında masa önündekı sopalan gençle- re sormak yerine. bu ülkeyi yö- netenlere sormak gerekirdi. Hâ- lâ mı bu yolda ısrarlısınız, demek gerekirdi. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Martı Oyunun az sonra başlayacağı duyuruldu. Bazı oyuncular sahneye çıkarak dekoıia ilgili son düzen- lemeleri yapmaya koyuldular. Solumdaki koltukta oturan genç adam yanındaki genç kadına "Acaba oyunun gereği mi, yoksa yetiştiremediler mı?" ü\- ye soruyor. Sağımdaki koltukta oturan bayan, de- kora ve sahnede olup bitenlere ilgisiz, metalik ve tekdüze bir sesle, yanındaki bir başka bayana yö- nelik monoloğunu surdürüyor. Önümdeki koltukta oturan iri kıyım delikanlı yerieşmesini tamamlama- ya çalışırken arka koltukta bir başkasının oturmak- ta olduğunun farkında değil. Oyun başladı. Medve- denko ve Mâşa'nn ılk diyalogları. Mâşa neden tü- müyle karalar içindedeğil? Ilk repliğinı böyle mi ton- lamalıydı? Salondanbirceptelefonununzili. Hay Al- lah! Fakat, az sonra, bütün bu aynntılar siliniyor. "Kent Oyunculan" salonunu ve balkonunu doldu- ran seyircilerin tümü gibi ben de soluğumu tuttum. Bir büyü ortamı yavaş yavaş herkesi içine alıyor. Bu Anton Çehov tiyatrosunun, "Martı "nın, yönetmen Raikhelgaouz'unyorumunun.dekorvekostümta- sanmlannın ve sahnede Çehov'un ölümsüz kahra- manlarının kimliğine bürünen Kent Oyunculan'nın büyüsüdür... • • • Çehov'un oyunları tek bir konu çizgisine indirge- nemez. Her oyununda birçok konu ırmağı gittikçe genişleyen bir nehiryatağına doğru ilerter. Buoyun- larda, en küçük bir rolü olanlarda içinde olmak üze- re her insan önemli ve değerlidir. Her kahramanın dünyası kendince önemli ve büyüktür. insancaton- lamalarla, canlı bir dektrikle yüklüdür. Tiplerin her biri hayatın içinden kopup geldiği için biri ötekinden daha az önemli değıldır. Tek tek her sözcük ve söy- leniş biçimi anlam örgüsünde bir işleve sahiptir. B. Suçkov'un "Gerçekçiliğin Tahhi"r\öe "Çehov'un olaylann derinindekiakıntılan ortaya çıkaran karma- şık tonlamalaria dolu lakonik, özlü imajcılığr dedi- ği şeydir bu. Şematik kalıplara oturtulmuş konular ya da kişilikler değil "olaylann derinindeki akıntı- lar"d\r anlam örgüsünü oluşturan. Çehov tiyatrosu- nun ölümsüzlüğü, yorumcuya ve oyuncuya sonsuz olanak tanryan özellikleri sanıyorum ki buralardadır... • • • Yıne de, aşk tema'sının "Martı"da önemli bir ye- re sahip olduğu söylenebilir. Birinci bölümün so- nunda Doktor Dom'un saptamasındaki gibı: "He- piniz nasıl da çılgına dönmüşsunüz! Nasıl da! Ve ne kadar çok aşk var böyle..." Gerçekten de pek çok aşk var "Martı "da! Sahneye çıkış sırasına göre Med- vedenko'nun Mâşaya, Mâşa'nın Treplev'e, Trep- lev'in Nina'ya, Polina Andreyevna'nın Doktor'a, Âr- kadina'mn Trigorin'e aşklan... Bunlara Nina'nın Tri- gorin için duyduğu tutkuya dönüşen hayranlığı, Treplev'in annesi Arkadina'ya dokunaklı bağlılığını eklemek gerekir... Peki nedir aşk? Oyunun finaline doğru Treplev'in Nina'ya söyledikleri, sanıyorum ki Çehov'un da aşktan anladığı şey ve oyunlannda da öykülerinde de gizlemeye çalıştığı şair yönünün diz- ginlenemezce ortaya çıkışıdır: "Nefretettim sizdent, Aanetler yağdırdım; mektuplannızı, fotoğcaüannoı yırtıp attım. Ama her an, bütün benliğimin size sonr suzca bağlı olduğunu biliyordum. Sizi sevmemek elimde değil. Sizi yitirdiğim, yazdıklanmın yayımlan- maya başladığı zamandan beri hayat dayanılmaz bir şey oldu benim ıçm... Sanki ansızın kopanldım gençliğimden... Size sesleniyor, ayaklannızın bas- tığı topraklan öpüyor; nereye baksam yüzünüzü, hayatımın en güzel yıllannda bana ışıldayan o sev- gili gülümsemenizi görüyorum..." • • • Aşk tema'sına bencilliktir eşlik eden... Herkes bir ötekinin kendisi için duyduğu aşka duyarsızdır... Herkes, oyunun en duygulu kişisi Treplev bile. ken- di bireysel varoluşunun sınırları içinde çırpınmakta- dır... Bir arada görünmelerine karşın tüm kişiler ken- di bireysellikleri içinde sonsuzca yalnızdır... Çe- hov'un yirminci yüzyıl modern tiyatro akımlarına ön- cülük eden yönü de bu gözlemlerinde, insan top- lumlannın atomlara aynlırcasına parçalanmasını, ya- bancılaşma ve yalnızlaşma olgularını sezebilmede- ki duyariık vedehasındadır... Bu nedenle, Treplev'in oyunundakı tirad, "dekadan" edebiyata yönelik bir eleştiri olmanın ötesinde, bu gözlem ve kaygıların dile getirilmesıdir: "Insanlar, aslanlar, kartallar ve keklikler. boynuzlu geyikler, kazlar, örümcekler, de- rin suların suskun balıkları, denizyıldızlan ve gözle görülmesi olanaksız variıklar; tek sözcükle tüm can- lılar, yaşamlarının kederli çemberini tamamlayıp söndüler... Artık binlerce yüzyıldır yeryüzü tek bir canlı variık taşımıyor üzerinde ve bu zavallı ay bo- şu boşuna yakıyor fenerini. Çayırlarda çığnşarak uyanan turna kuşlar yok artık ve ıhlamur korulann- da mayıs böceklerinin vızıltılan işitilmiyor..." *•• Yaşamakta olduğumuz duygusuzluk çölünde "Martı"y\ bir kez daha sahneye getiren ve başarıy- la yorumlayan Kent Oyunculan ne kadar alkışlansa azdır... IstanbuFda soba faciası: 7 kişi ölü İstanbul Haber Servisi - Istanbul'da kömür soba- sından çıkan zehirli gaz- dan etkilenen 7 kişi öldü. biri çocuk 2 kişi tedav. al- tına alındı. Beylikdüzü'nde çalış- tıklan inşaatta kalan Öz- gür Çiftçi, Sebahattin Va- vuzer, Abuzer Bozkuş ve Mehmet Maşuk Bozkuş adlı ışçilerden 2 gün süre- since haber alamayan çevre sakinlerı. durumu güvenlik güçlerine bildir- di. İnşaatta arama yapan jandarma ekipleri, 4 i^çi- nin cesediyle karşılaştılar. Cesetler üzerinde yapılan inceleme sonucu. işçile- rin. ısınmak için yaktık- lan kömür sobasındar sı- zan gazdan zehirlenerek öldüklen belirlendi. Ola- yı öğrendikten sonra ın- şaata gelen işçilerin ya- kınlan sinirkrizlerigeçir- di. Kadıköy Fikirtepe Mandıra Caddesi Topel Sokak 10 numarada otu- ran Mustafa Sezer (62) ile eşi Zöhre Sezer de yaktık- lan kömür sobasmdan sı- zan gazdan zehirlendiler. Mustafa Sezer hayatını kaybederken bir yakını tarafından baygın halde bulunan Zöhre Sezer, Göztepe SSK Hastane- si'nde tedavi altına alındı. Zöhre Sezer'in durumu- nun ağır olduğu bildirildi. Küçükçekmece Altın- şehir Akdoğan Sokak 12 numarada oturan İbrahim Dinler ile eşi Fethiye Din- ler. öğle saatlerinde evde bulunan kömür sobasını yaktı. Sobadan sızan gaz- dan zehırlenen İbrahim ve Fethiye Dinler öldü. Çıf- tin, evde bulunan 1.5 ya- şındakı çocukları Kerim Dinler ise komşular tara- fından Bakırköy Devlet Hastanesi'ne kaldınlarak tedavi altına alındı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle